81. Bölüm
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / BÖLÜM 15

BÖLÜM 15

RabiaSofi
rabiasofi

Hepinize iyi okumalar dilerim

Kaya Malikanesi'nde Zeynep'in gelişiyle sona eren hikayemiz

kaldığı yerden devam ediyor.

 

BÖLÜM

GÜNÜMÜZ

İstanbul

 

‘Baba’ kelimesi zihninin duvarlarında çınlarken İsmail, şok içinde karşısındaki kız çocuğuna bakıyordu. Ayşe’ye benziyor diye düşündü. Sonra dikkatli baktığında Neslihan’a da benzetti biraz. İçi çekildi. İlyas onu sıkıca tutmasa düşerdi.

Zeynep titreyen çenesiyle babasına bakmaya devam ederken herkes yaşadığı şoku atlatmaya çalışıyordu.

“annem-“ dedi kız tekrardan “onun için daha doğrusu ikiniz için geldim buraya.”

“ne- ne demek bu?” diye sordu İsmail kendi kendine. Aklı almıyordu. Ayşe… koklamaya doyamadığı gülü içinde ikisinden bir parça taşırken mi çekip gitmişti yani. Bunu İsmail’e yapmış olamazdı. Bu kadarı fazlaydı. Haksızlıktı!

“bana inanmıyor musun yoksa?” diye sorusuna soruyla karşılık verdi Zeynep. Bir an gözlerinde panik gördü İsmail. Ona doğru bir adım atıp başını iki yana sallarken “inanıyorum,” deyiverdi. Zeynep rahatlayıp tebessüm etti. O an bakışları İlyas’a kaydı. Ona bakarken gözlerinden acı bir gölge geçip gitti.

“amca,” dedi usulca. Bu hitap karşısında İlyas kalbinde bir sancı hissetti. Ne diyeceğini bilemezken Zeynep “annem bana neler olduğunu anlattı. Affedebildin mi annemi?” deyince İsmail ikinci kez sarsılarak kardeşine baktı. İlyas neyi affetmişti ki?

“neler olduğunu hatırlamıyorum,” dedi İlyas sadece. Yıllar geçmişti ama hala hatırlamıyordu. Zihni o boşlukları öyle ustalıkla doldurmuştu ki Zeynep ona böyle bir soru sormasa unuttuğunu bile unutmuştu. Ama evet, yıllar önce İlyas’a o semender evin önünde neler olduğunu sormuşlardı. İlyas yine aynı cevabı vermişti. O andan sonra abisi ondan uzaklaşmıştı. Yoksa- bu hatırlamadığı şey mi abisini ondan uzaklaştırmıştı.

“durun bir Allah aşkına,” diye araya girdi Elife Hanım. Titreyen elleriyle Zeynep’in yüzünü tutup “sen şimdi benim torunum musun?” diye sordu emin olmak istercesine. Zeynep, annesini anımsatan tebessümüyle kadına bakıp “evet babaanne,” dedi içtenlikle.

Kadın gözlerinden yaşlar akarken “oy kurban olurum ben senin babaanne diyen dillerine,” dedi. Yusuf Bey yaklaşıp “annen neden bunca zaman bize hiçbir şey söylemedi o zaman kızım?” diye sordu “neden çekip gitti, bu nasıl iş?”

Zeynep, babasına bakıp “gitmek zorunda kaldı,” dedi sadece. Bu cevap İsmail’i yıktı geçti. Ayşe’si geldi gözlerinin önüne. Yıllar evvel Trabzon’da bıraktığı o gencecik nazenin sevgilisi gülümsüyordu şimdi.

“abi,” diye atladı Neslihan o an “bayılacak gibisin kendine gel,”

“ben-“

Tam o anda kapı büyük bir gürültüyle yumruklanmaya başladığında Zeynep korkuyla babasına sarılıp “geldiler,” dedi. İsmail gözleri kocaman açılmış halde kolları iki yana sarkarken donup kaldı. Ona sıkıca tutunmuş kızı titriyordu.

“geldiler,” diye tekrar etti Zeynep “beni almaya geldiler.”

“kim?” diye sordu İlyas. Oğuz ve Alparslan o sırada kapıyı açmaya gitmişlerdi. Nergis bütün çocukları toplayıp yukarıya çıkarırken Leyla ve Neslihan da Elife Hanım’ın yanına geçtiler.

Oğuz kapıyı açtığında güvenlik görevlisi kapıya dayanmış iki tane adamı ve bir polis memurunu zapt etmeye çalışıyordu.

“Zeynep burada mı?” diye sordu adamlardan biri. Çatık kaşlı, öfkeli bir duruşu vardı.

“memur bey,” dedi Alparslan “bu adamlar kim ve hangi niyetle kapımıza dayanıyorlar?”

“Zeynep Bozçelik,” dedi polis “burada ise velilerine teslim edilmesi gerekiyor. Aksi halde-“

“biliyorum biliyorum,” dedi Alparslan hızlıca “ancak kız buraya kendi isteğiyle gelmiş ve şu anda da babasının yanında.”

“ulan,” dedi az önceki adam öfkeyle “s*çarım onun babalığına!”

“Asım!” diye uyardı onu diğer adam.

“düzgün konuş!” diye parladı Oğuz hemen ama Alparslan onu tutup “sakın,” diye uyardı.

“ben bu ailenin avukatıyım memur bey,” diye devam etti Alparslan “bu adamlar içeri giremezler ama siz gelin lütfen.”

“ne diyorsun lan sen!” diye bağırdı Asım yine. Akif onu arkasına çekip “biz Zeynep’in dayılarıyız,” dedi uzlaşmaya çalışan bir ses tonuyla “maalesef yanımızdan kaçıp buraya gelmiş. Bakın zorluk çıkartmak istemiyoruz. Sadece Zeynep’i alıp gideceğiz.”

Alparslan adamın sözlerindeki samimiyeti sezince “peki,” dedi “sadece siz gelebilirsiniz. Bu saldırgan içeri giremez.”

Asım homurdansa da sesini çıkartmadı. Güvenlik onu kapının önünden uzaklaştırırken Akif ve polis içeri girdiler.

Akif, yeğenini babasına sarılmış halde bulunca yutkunup “Zeynep,” dedi “buraya gel kızım hadi gitmemiz lazım.”

Zeynep başını iki yana sallayıp babasına daha çok sarılırken İsmail sonunda kollarını ona dolayıp “Zeynep burada kalacak,” dedi tok bir sesle. Akif ve İsmail yıllar sonra karşı karşıya geldikleri o ilk anda bakışlarıyla konuştular.

“zorluk çıkartma İsmail abi,” dedi Akif. Geçip giden yıllar Akif’in merhametli kalbini de zorlamış, ablasının çektiği acılara şahitlik etmekten başka bir şey yapamamıştı.

“ne zorluğu Akif!” diye bağırdı İsmail. Öyle ki sesi duvarlardan çınladı. Kızına daha çok sarılıp “siz benden kızımı nasıl saklarsınız?”

Akif mahcup halde başını eğip bakışlarını kaçırırken polis araya girip “kız şu anda dedesinin nüfusuna kayıtlı,” diye araya girdi “alıp gitmek zorundayız. Karşı çıkarsan seni de tutuklarım.”

Zeynep bunu duyunca kendini istemeden çekip “seni hapse mi atacaklar?” diye sordu “benim yüzümden mi?”

İsmail, az önce tanıştığı kızına baktı. Varlığını öğreneli belki 15 dakika olmuştu ama şimdiden dünyaları onun için yakmaya hazırdı. Kızının yüzünü tutup ona gülümsedi. Yıllar sonra ilk defa belki de gerçekten gülümsedi.

“korkma,” dedi şefkatle “hiçbir şey olmayacak.”

“baba,” dedi Zeynep tekrar. Yıllarca bu kelimeyi söylemenin hayalini kurmuştu. Şimdi karşısında hiç görmeden sevdiği ve kavuşmayı beklediği babası vardı. Gözlerinin içine sıcacık bir sevgiyle bakan babası.

“söyle babasının bir tanesi,” dedi İsmail. Zeynep tekrar ona sarılıp “eğer gitmezsem annem çok üzülür,” dedi sadece. İsmail, Ayşe’yi düşündü. Ondan evladını saklayan Ayşe’yi. Çok sevdiği, uğruna yanıp kül olduğu Ayşe’yi. Gül kokulu Ayşe’sini…

“abi,” dedi Neslihan usulca “Zeynep, dedesinin nüfusuna kayıtlıymış. Şimdi onu bırakmazsan alenen suç işlemiş olursun.”

“umurumda değil,” dedi İsmail

“yapma ne olur,” Neslihan usulca onun koluna dokunup “bu şekilde halledemeyiz hiçbir şeyi.”

“İsmail abi,” dedi Alparslan “bak sana söz hemen dava açacağız. Babalık davası. İşlerin en hızlı şekilde hallolması için elimizden geleni yapacağız. Ama Zeynep’i kendi nüfusuna almadan burada tutamazsın.”

Akif yanlarına gelip “hadi Zeynep,” dedi “hadi dayıcım, gidelim lütfen.”

Zeynep, dayısına baktığında gözlerinde sadece onun anlayabileceği bir uyarı gördü. Başını sallayıp “tamam,” dediğinde bu kez İsmail karşı çıktı.

“olmaz,”

“baba,” dedi Zeynep “senin beni bırakmayacağını biliyorum. Gerekeni yapacağını da biliyorum. Ama şimdi gitmem lazım.”

Zeynep kesinlikle yaşının ötesinde bir olgunluğa sahipti. İsmail’in onu bırakmaya gönülsüz kollarının arasından sıyrılıp ellerinden tuttu. Yıllardır bayramlarda hayalini kurduğu şeyi yapıp babasının elinden öpüp alnına koyduğunda İsmail’in gözlerinden yaşlar akmaya başladı.

“şimdi gitmeme izin ver.”

“sana söz veriyorum,” dedi İsmail “seni alacağım.”

Zeynep başını sallarken usulca “bana bir şey için daha söz ver,” diye rica etti, “beni senden sakladığı için annemin gönlünü kırma sakın.”

“söz,” dedi İsmail hiç düşünmeden. O an ne olursa olsun Ayşe’yi yine görecek olmanın taze heyecanı çarptı yüreğinde.

Zeynep, ailesinin diğer fertlerine döndü. Önce babaannesinin elini öpünce Elife Hanım ona bakakaldı. Ardından Yusuf Bey’in elini öptüğünde adam ona içi acıyarak baktı. Zeynep ona tebessüm ederken titreyen eliyle yanağını okşadı bir an.

Zeynep, İlyas’ın yanına gittiğinde adam ona “annene söyle,” dedi “kendini benim yüzümden suçlu hissetmesin.”

“söylerim,”

İlyas kızın yüzünü tutup alnından öptü, “en kısa zamanda yine görüşeceğiz,” dedi o güzel ses tonuyla. Zeynep dayanamayıp ona sarıldığında İlyas kollarını ona sarıp “esas sen affet bizi,” diye mırıldandı.

Yanında duran karısı Zeynep’e gülümsedi sadece. Zeynep ona bakınca “ben İlyas amcanın karısıyım,” dedi, “adım Leyla,” Zeynep anladığını belli eder gibi başını salladı.

“memnun oldum Leyla yenge,”

Oğuz ve Nesli onların yanına geldiğinde Zeynep “annem bana hepinizi anlattı,” dedi, “hepinizi bilerek, sizinle tanışmayı hayal ederek büyüdüm.”

“bizimse senden hiç haberimiz olmadı,” dedi Oğuz.

“üzgünüm,”

“biz de çok üzgünüz,” dedi Nesli. Gözleri dolu doluydu. Neredeyse boyu kadar bir yeğeni olduğunu öğrenmenin şokunu yaşıyordu hala.

Akif ikinci kez yeğeninin yanına gelip “hadi gidelim,” dedi. Zeynep’i kolunun altına alıp götürürken İsmail dayanamayıp peşlerinden gitti. Dışarıda Asım’ı gördü. Hepsi biliyordu. Hepsi!

“alacağım seni Zeynep!” diye bağırdı arkasından. Asım, yeğenine sarılıp onu aceleyle arabaya bindirirken İsmail’e nefretle baktı. Akif onu tutup kulağına bir şeyler fısıldayınca başını iki yana sallayıp arabaya bindi.

İlyas da abisini tutuyordu. İsmail’in gözlerinde derin bir keder ve öfke vardı. Zeynep gidene kadar arkasından bakmaya devam etti.

“hadi abi,” dedi İlyas “hadi içeri girelim.”

“nasıl olur böyle bir şey,” dedi İsmail acı içinde. Kardeşine bakıp “benden bunu nasıl saklar?”

“bilmiyorum,”

İsmail, acı içinde “hiç mi sevmedi beni?” diye sordu. O sırada arkada onları dinleyen diğerleri birbirlerine baktı. Nergis de sesleri duyunca tekrar aşağı inmişti. Hepsi kapının önünde konuşan İlyas ve İsmail’e bakıyordu. Hepsinin içinde bir endişe vardı.

“yengem seni çok sevdi abi,” dedi İlyas “çoğu şeyi hatırlamıyor olabilirim ama bunu hatırlıyorum. Siz birbirinizi çok sevdiniz.”

“gerçek miydi bu İlyas?” İsmail, kardeşinin onu tutan ellerini sıkıp ona tutundu, “benim bir kızım mı var şimdi?”

İlyas gülümseyip başını salladı, “gerçekti abi,”

“gerçekti,”

İsmail bunu idrak edince gülmeye başladı, “benim bir kızım var,” dedi tekrarlayıp, “ben babaymışım.”

İlyas dayanamayıp abisine sarılırken dolan gözlerini saklamak için burnunu çekti. İsmail, kardeşine sıkıca sarılıp “ben babaymışım,” dedi içi titreyerek. Kardeşi onun kollarından tutup yüzüne baktı. Nemli gözlerinin akı kızarmıştı.

“hadi içeri geçelim,” dedi ve ekledi “konuşup ne yapacağımıza, nasıl yapacağımıza karar verelim.”

İsmail başını sallayıp arkasını döndüğünde ailesini gördü. Hepsinin gözlerinde endişe vardı. Neslihan, daha fazla dayanamayıp abisine sarıldı. Gözyaşlarını tutamıyordu. Abisinin koluna girip “merak etme,” dedi titreyen sesiyle “ne yapılması gerekiyorsa biz Alparslan’la hepsini halledeceğiz.”

“alacağız Zeynep’i” dedi Oğuz “sen hiç merak etme.”

“sağ olun çocuklar,”

Tekrar içeri girdiğinde annesi ile babasını salonda üçlü koltuğa neredeyse çökmüş halde buldu. İkisi de vicdan azabı çekiyordu.

İsmail onların tam ortasına oturup dirseklerini dizlerine yaslayıp başını öne eğdi. Elife Hanım oğlunun saçlarını okşarken yeşil gözlerinde şefkat parlıyordu. İsmail, usulca annesinin göğsüne başını yaslayıp “çok yorgunum anne,” dedi boğuk bir sesle “çok yoruldum.”

Elife Hanım oğluna sarılıp saçlarını okşarken İsmail yıllardır içinde tuttuğu şeyleri söylemeye başladı, “özlemekten, kavuşamamaktan, hep yarım, eksik hissetmekten çok yoruldum.”

Yusuf Bey elini oğlunun sırtına koyup “imtihan,” dedi ondan çok kendine “bazı imtihanlar daha ağırdır.”

İlyas onları izlerken yumruklarını sıkmıştı. Yıllarca abisinin ona neden sırt çevirdiğini düşünmüş, bulmaya çalışmıştı. Ama hatırlamıyordu. Olanları tam olarak hatırlamıyordu. Askerden döndükten sonra Trabzon’da kaldığı süre boyunca yaşadığı olaylar hafızasında parça parçaydı.

Leyla onun elini tutup yumruğunu çözdü. Karı koca göz göze geldiklerinde “iyiyim,” dedi İlyas tebessüm etmeye çalışıp.

“değilsin,” dedi Leyla usulca “İlyas az önce olanları hatırlamıyorum derken ne demek istedin?”

“sonra anlatacağım sevgilim,”

“senin için endişeleniyorum.”

Karısına bir an dalıp gitti İlyas. Onca yıldır bu hayatı birlikte paylaştığı kadının yüzüne bakarken şükretti. Aygül’den sonra yıllarca kimseye o gözle bakmamış ama karşısına Leyla çıkınca gönlünün kapısı kendiliğinden açılıvermişti. Hakiki sevdayı tatmıştı. Leyla’yı gönlünde başkasına taşıdığı kara sevdaya rağmen sevmişti. Leyla’nın aşkına değil sevgisine talip olmuş, ona da razı olmuştu. Ne olursa olsun yanında olduğu için, yoldaşı olduğu için hiç pişman olmamıştı. Şimdi abisine bakarken içi kan ağlıyordu. Onun da mutluluğu yaşaması gerekiyordu. Üstelik onlar birbirlerine âşıklardı. İlyas o an karar verdi. Ne olursa olsun Ayşe yengesini geri getirecekti. Birbirine kavuşmayı hak eden bir sevda varsa o da İsmail ile Ayşe’nin sevdasıydı.

.

.

.

.

.

.

lütfen minik yıldızı parlatmayı unutmayın.

hepiniz Allah'a emanet olun

Bölüm : 28.06.2025 18:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / BÖLÜM 15
RabiaSofi
Sevmeyi Yaşamak

24.43k Okunma

2.61k Oy

0 Takip
105
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...