86. Bölüm
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / BÖLÜM 20

BÖLÜM 20

RabiaSofi
rabiasofi

Herkese merhabalar

nasılsınız? iyisinizdir umarım

hepinize iyi okumalar dilerim.

bundan sonraki bölümler tatlı tatlı ilerleyecek zaten :)

BÖLÜM

İçim sensin bu ilde; dışım sensin Rüveyda

Rüveyda; ben sendeyim; sen bendesin Rüveyda

 

“çok fazla seçenek var,” dedi İsmail kafası karışmış bir halde. Neslihan karşı camekandaki yüzüklere bakarken Leyla da İsmail’in yanındaydı.

“şu nasıl?” diye sordu yakut taşlı baget bir yüzüğü göstererek. İsmail başını uzatıp yüzüğü inceledi. Antika bir havası vardı. Hoşuna gitmişti.

“güzel,” dedi İsmail. Geri çekilip Leyla’ya baktı, “hadi alalım.”

Leyla gülüp “emin misin abi?” diye sordu. O sırada yanlarına Neslihan geldi. İsmail ona yüzüğü gösterip “bunu alıyoruz,” dedi. Neslihan beğeniyle başını sallayıp “alyansları da hallettik zaten,” dedi ve ekledi, “burada işimiz bitti o zaman.”

“öyle galiba,” Leyla saatine bakıp “biz çocukları oyun parkından alalım sen de yüzük işini hallet abi çıkışta buluşuruz.”

“eyvallah.”

Hanımlar giderken İsmail de içeri girip yüzüğü aldı. Minik siyah kadife kutuyu cebine koyan İsmail’in yüzünde bir tebessüm vardı. Sevdiğine kavuşuyor olmanın heyecanı gittikçe artarken üzerindeki şaşkınlığı da yavaş yavaş azalıyordu. Her geçen anda Ayşe’sine tekrardan kavuştuğunu idrak ediyor ve kabulleniyordu. Tüm bu yaşananlar gerçekti. Ayşe’si, Zeynep’i hepsi gerçekti.

Çıkışta Neslihan ona sarılıp “yarın görüşürüz abi,” dedi. İlay kıkırdayıp “görüşürüz,” diye tekrar etti annesini. İsmail onu kucaklayıp öpücüklere boğarken İlay kıkırdamaya devam ediyordu.

“en sevdiğin dayın kim kız?” diye sordu İsmail. İlay utanarak “Oğuzhan,” deyince İsmail “ha anasını kızı!” diye karşılık verdi ama herkes gülüyordu.

“benim en sevdiğim dayım sensin amca!” diye bağırdı Gökçe o sırada coşkuyla. Herhangi bir ses düzeyi kaygısı yoktu. Leyla “kızım bağırmadan konuş,” diye uyarsa da Gökçe mizaç olarak çok coşkulu ama bir o kadar da dobra bir karaktere sahipti.

“ha bu da babasının kızı!” dedi Neslihan da.

İsmail, İlay’ı annesine teslim ederken bu kez Gökçe’yi kucağına alıp onu öptü. Gökçe hemen başını onun omzuna yasladı.

“hadi biz gittik,” dedi Neslihan ve ekledi “Allah’a emanet olun.” Neslihan büro ile ilgili bir meseleyi halletmek için ters bir güzergaha gidecekti.

Neslihan uzaklaşırken Leyla da “abi sen bizi bırakmak için zahmet etme bir taksiyle-“

“düşün önüme bakayım,” diyen İsmail’in sesinde itiraz kabul etmeyen bir ton vardı. Leyla mecburen başını salladı. Gökçe zaten amcasının kucağındaydı. Gökalp hevesle “amca ön koltuğa ben oturabilir miyim?” diye sordu. Leyla “rüyanda belki oğlum,” diye cevap verdi. Gökalp suratını asıp yürümeye devam etti.

Arabaya bindiklerinde Leyla dikiz aynasından oğlunun asık suratına bakıp başını sallayınca direksiyondaki İsmail gülüp “erkek çocuğu işte,” dedi “arabaya meraklı oluyor.”

“her seferinde aynı tartışmayı yapıyoruz abi,” Leyla da tebessüm etti sonunda “oğlum yasak diyorum anlamıyor.”

“biraz daha başınızın etini yer sonra kabullenir merak etme.”

“inşallah,” Leyla bir müddet sonra kararsız bir ifadeyle “abi,” dedi “sana bir şey soracağım ama biraz çekiniyorum.”

“sor bacım ne demek!”

“İlyas,” dedi Leyla, “sana ne anlattı? Dün akşam yani.”

İsmail gözünü yoldan ayırmadan “niye sordun?” diye sorusuna soruyla karşılık verdi. Leyla sıkıntılı bir şekilde “üzerinde bir haller var,” diye ağzındaki baklayı çıkardı sonunda “ne dersem deyim onu bir türlü ikna edemiyorum.”

“neye?”

“ben-“

İsmail, Leyla’nın haline üzüldüğü için açıkça “İlyas’ın senin sevginden bir şüphesi yok,” dedi. Leyla ona bakınca kısa bir an karşılık verip yola geri döndü.

“onu yiyip bitiren şey başka.”

“ne?”

“nasıl denir bilmiyorum ki bacım,” konu öyle hassastı ki İsmail nasıl kırmadan dökmeden karı koca arasındaki meseleyi halledebileceğini bilmiyordu. Üstelik o lafı eğip bükmeyi de beceremezdi.

“söyle abi Allah aşkına,” dedi Leyla fısıltı gibi bir sesle. İsmail radyoyu açıp sesi arkaya verdi. Çocuklar müzik dinlerken İsmail “İlyas başından beri sana karşı dürüst davranmamış olmanın vicdan azabını çekiyor Leyla,” dedi. Leyla onu dikkatle dinliyordu.

“seninle evlenirken sana zaten çoktan sevdalanmış ama bunu itiraf edemeyecek kadar korkmuş bir adam İlyas. Senin için açıkça mertçe mücadele etmekten kaçtığı için sana bir seçim hakkı tanımadığı için kendini suçlu hissediyor. Seni kendine mecbur bıraktığını düşünüyor.”

Leyla bir süre konuşmadan camdan dışarısını seyretmeye devam edince İsmail ona bakıp “Leyla?” dedi sorar gibi. Kadın ona dönüp “demek derdi bu,” dedi yorgun bir ifadeyle. İsmail başını salladı.

“S-Serhan yüzünden mi böyle hissediyor?” diye sordu Leyla utanarak. İsmail hemen başını çevirip sessizce onaylamakla yetindi. Leyla da derin bir sessizliğe gömülmüştü şimdi. İsmail onun ne kadar üzüldüğünün farkındaydı.

“bacım,” dedi usulca “İlyas’a gönül koyma. O seni kendinden sakınacak kadar çok seviyor. O yüzden böyle bir vicdan yükü taşıyor. Tek derdi senin huzurun, senin mutluluğun.”

Leyla gözleri dolarak burnunu çekip tebessüm etmeye çalıştı. Dikiz aynasından evlatlarına bakıp gözlerini kuruladı. Konuşamayacak kadar kırılgan hissediyordu.

İsmail evin önünde durduğunda Leyla önce çocukları indirip apartmana gönderirken İsmail de arabadan inip “iyisin değil mi?” diye sordu. Leyla gülümsemeye çalışıp “iyiyim,” dedi, “sadece bu durumu nasıl düzelteceğimi bilmiyorum.”

“istiyorsan ben İlyas’la konuşurum.”

“yok abi,” dedi Leyla hemen “ben halledeceğim.”

İsmail, Leyla’nın gözlerinde gördüğü acımasız kararlığı tanıyordu. Belli ki kardeşinin Leyla’nın elinden çekeceği vardı. Usulca baş eğip “hadi Allah’a emanet,” dedi ve arabasına binip yola çıktı. Ayşe’sinin yanına gidiyordu.

….

Ayşe yıllardır aynı kabusu görüp dururdu. Kabus görmeye alışmıştı ancak beklemediği şey onca mutluluktan sonra yine aynı kabusu görmekti. Oysa ki yüzünde bir tebessümle dalmıştı uykuya. İsmail’i düşünmek ona acı vermeden aksine heyecanla sevdiği adamın yüzünü hayal ederken uyumuş, o yüz karanlıkta Tuğrul’un yüzüne döndüğünde kimsenin duymadığı sessiz çığlıklarla uykudan uyanmıştı.

Herkes Tuğrul’un kafasına sıkıp intihar ettiğini sanırken gerçekte neler olduğunu bir Ayşe bir de babası biliyordu. İşte bu korku Ayşe’yi yıllarca İsmail’in yanına gitmekten alıkoyan gerçek sebepti.

Kapı çaldığında Zeynep’in “ben bakarım!” diyen sesini duydu. Kardeşlerini beklediği için başını örtmemişti. Nitekim Asım’ın gür sesini duyunca odasından çıkıp koridora gitti.

Akif ona sarılıp “ablam,” dedi içtenlikle “nasılsın?”

“iyiyim Akif’im,” dedi Ayşe kardeşinin yüzünü sevip “geçin içeri hadi, hoş geldiniz.”

Asım ona yaklaşırken biraz çekingendi. Zeynep’in İsmail’in yanına kaçtığı gün Asım ve Ayşe de tartışmışlardı. Ayşe gülümseyip kollarını kardeşine sardığında Asım hemen küçük bir çocuk gibi ablasına sarılıverdi.

“hoş geldin,”

“hoş buldum,”

İki kardeşi de yerlerine geçerken Zeynep “size çay getiriyorum dayılarım,” dedi yüzünde öyle güzel bir parıltı vardı ki Akif dayanamayıp “güzel yeğenim,” dedi “halin daim olsun, seni hep böyle görmek istiyorum haberin olsun.”

“peki dayıcım,” dedi Zeynep. Yüzündeki gülümseme büyürken mutfağa doğru gözden kayboldu.

Ayşe arkasından bakıp “çok mutlu gözüküyor değil mi?” diye sordu. Asım başını sallayıp “hem de nasıl!” diye karşılık verdi. Kadın kardeşlerine dönüp “sebebi İsmail,” dedi bakışlarını iki kardeşine sabitleyip. Asım yerinde huzursuzca kıpırdanırken Akif hafif bir tebessümle “tahmin etmiştim,” dedi sadece.

“biz İsmail ile bir araya gelip aramızdaki meseleyi hallettik,” dedi Ayşe “aramızdaki nikahı bozmadan devam ettirmeye karar verdik.”

“abla-“ diye itiraz edecek oldu Asım ama Akif elini kaldırıp abisini susturdu. Ablasına bakıp “hayırlı olsun abla,” dedi ve ekledi “bu saatten sonra kimseye tek kelime etmek düşmez.”

“o adam onca acıya sebep oldu,” dedi Asım “yalan yok ondan zerre haz etmiyorum. Ama Akif haklı.”

Ayşe, kardeşine şaşkın bir tebessümle bakıp “Asım,” dedi şüpheyle “gelmeden önce başını bir yere mi çarptın sen?”

“aman abla,” dedi Asım huysuz bir homurtuyla. Akif, abisinin omzuna vurup “hepimiz akıllandık,” diye ekledi.

“babam hariç,” diyen Ayşe farkında olmadan dertli bir iç çekmişti, “o nasıl?”

“iyi değil,”

“doktor ne diyor?”

“iyi şeyler söylemiyor,”

Ayşe titreyen çenesini sıkıp “bir ara onu görmeye gideceğim,” dedi ve ekledi “sizi buraya çağırmamın sebebi hem bunu söylemek hem de güzel bir haber vermek.”

“ne haberi?” diye sordu Asım hemen. O sırada elinde tepsiyle salona dalan Zeynep “nişan haberi!” diye atladı hevesle, “annemle babam yarın nişanlanıyor.”

“abla?”

“doğru,” dedi Ayşe biraz utanarak “öyle kendi aramızda bir şeyler yapmaya karar verdik.”

“düğün de yapacağız,” dedi Zeynep “kemençeli!”

Asım rahatsız olsa da sesini çıkartmadı. Akif ise yeğeninin gülen yüzüne bakıp “yakışır ablama,” dedi içtenlikle “hatta en çok ona yakışır.”

“Akif’im,” dedi Ayşe duygulanarak “benim merhametli kardeşim beni yarın yalnız bırakmayacaksın değil mi?”

“bırakmam tabi abla,” dedi Akif hemen. Ayşe Asım’a baktı. Asım sadece başını salladı.

“güzel,” dedi Ayşe “o zaman yarın akşam hazırlanıp gelin. Gelinlerimle yeğenlerimi de görmek istiyorum haberiniz olsun.”

“sen nasıl istersen,” dedi Akif. Onun bir tane oğlu vardı. Asım’ın ise bir kızı ve bir oğlu.

“niye buraya gelmiyor o-“ Asım tam kötü bir kelime kullanacaktı ki Zeynep’e bakıp son anda sustu. “İsmail!”

“İsmail abin,” dedi Ayşe abi kelimesini vurgulayarak ve devam etti, “Leyla kendi evini biz yorulmayalım diye açmaya gönüllü oldu da ondan.”

“Leyla kim?” diye sordu Asım. Ayşe “eltim,” dedi “İlyas’ın karısı.”

“İlyas efendi de evlendi demek!” dedi Asım “peki öyle olsun.”

“Sinan amcam hariç hepsi evli zaten,” dedi Zeynep ortamı yumuşatmak için “acaba Sinan amcam da gelir mi?”

“sanmıyorum kızım,” dedi Ayşe “Sinan İngiltere’de. Belki olan bitenden haberi bile yoktur daha.”

“of ya tanışmadığım bir o kaldı. Üstelik yaşı bana en yakın olan da o!”

Zeynep ve Sinan arasında yedi yaş gibi komik bir fark vardı. Üstelik bazen Zeynep’i Sinan’a da benzettikleri için Zeynep onu ayrıca merak ediyordu.

“onunla da tanışacaksın inşallah,”

Akif yüzünde hin bir ifade ile “şimdiden pabucumuz dama atıldı görüyor musun?” dedi abisine “dayılar bir köşeye atıldı amcalar kıymetli oldu.”

Zeynep hemen ikisinin arasına sıkışıp kollarını omuzlarına attı ve ikisinin de yanağından öpüp “benim yakışıklı dayılarım,” dedi “sizin yeriniz benim kalbimde sabit. Bir daha böyle bir şey duymak istemiyorum.”

Asım halinden memnun “bana bak kız,” dedi “her zaman dayılarımı daha çok seviyorum diyeceksin ha!”

“benim manyak Karadenizli sülalem! Ben hepinizi çok seviyorum zaten.

“iyi paçi iyi!”

Ayşe onları izlerken telefonu çalmaya başladı. İsmail’in aradığını görünce kalbi tekledi. Hemen açıp “efendim,” dedi.

“gülüm,” diyen kocasının sesini duyunca gülümsedi.

“İsmail.”

“müsaitsen iki dakika aşağı inebilir misin?”

“burada mısın?” dedi Ayşe heyecanlanarak “eve gel istersen.”

“yok, işim var biraz sana bir şey verip gideceğim.”

“peki tamam,”

Ayşe telefonu kapatırken “babam mı?” diye sordu Zeynep manidar bir tebessümle. Ayşe başını sallayıp “bana bir şey getirmiş,” dedi “sen dayılarınla kal, ben gidip geleyim.”

“peki madem,” dedi Zeynep. Akif ve Asım ise sessizliklerini korumaya devam ettiler. Ayşe telaşını belli etmemeye çalışarak odasına gidip başını kapattı. Üstünde mavi renkli basit ama şık bir elbise vardı. Taba renkli şalını bağlayıp telefonunu ve anahtarı alıp “ben çıktım,” dedi.

“selam söyle,” dedi Zeynep arkasından.

“tamam”

Ayşe kapının önüne indiğinde İsmail’i arabasının kapısına yaslanmış onu beklerken görünce kalbi sıkıştı. İlk gençlik zamanlarındaki gibiydi hali. Hala daha çok yakışıklıydı. Saçlarında birkaç tel beyaz vardı sadece o kadar. Gözlerinin etrafındaki birkaç çizgi ona karizmadan başka bir şey eklememişti. Üstünde lacivert bir kot pantolon siyah bir gömlek vardı. Gömleğinin önü her zamanki gibi açıktı. Kolları sıvanmıştı. Saçları dağınıktı ama çok güzeldi.

“İsmail,” dedi Ayşe onun yanına gidip. İsmail uzanıp elinden tuttu ve öptü.

“Ayşe’m,” dedi İsmail aşkla “endamını sevdiğim.”

Ayşe bu sözler karşısında daha da heyecanlanarak elini çekti. Pencereyi işaret edip “Zeynep,” dedi sadece. İsmail evin penceresine kaçamak bir bakış atıp “Zeynep’in yanındakiler Asım’la Akif mi?” diye sordu kaşlarını çatıp.

“onlar da mı seyrediyor?” dedi Ayşe hayretle.

İsmail “Zeynep saklanma gereği duymadan bizi izliyor,” diye açıkladı “kardeşlerin hiç değilse kenarlara saklanma nezaketini gösteriyorlar.”

“kızımız,” dedi Ayşe gülerek “biraz fazla meraklıdır.

“halasının kanına çekmiş işte!” dedi İsmail gülüp. Ayşe, adamın elinden tutup “gel,” dedi. Pencereden gözükmeyecek bir saçağın altına çektiği kocası ona biraz daha yaklaşıp “Ayşe’m,” dedi kokusunu içine çekip “seni nasıl özledim bir bilsen.”

Ayşe de aynı hasretle kocasına bakıp “ben de seni çok özledim,” dedi fısıltı gibi bir tonda. İsmail onun yüzünü okşadı. Sonra kendini toparlayıp cebinden bir kutu çıkarttı.

“bunu sana vermek için yarını beklemek istemedim,” dedi İsmail. Ayşe minik kadife kutuyu eline alıp açtığında yakut taşlı yüzüğü gördü. Dudaklarını birbirine bastırıp yüzüğe bakmaya devam ederken İsmail “beğendin mi?” diye sordu. Ayşe yutkunup başını salladı. Sonra kocasının yüzüne bakıp “çok beğendim,” dedi boğuk bir sesle.

“takmamı ister misin?”

Ayşe elini uzatıp “çok isterim,” dedi. Gözleri nemlenmişti. İsmail yüzüğü alıp kadının narin beyaz parmağına taktı. Sonra tekrar elinin üstüne bir öpücük kondurup “şükürler olsun,” dedi kendi kendine. Ayşe sorar gibi bakınca “içimde kalan onlarca şeyden biriydi bu,” diye açıkladı İsmail “sana bir yüzük bile alamamıştım Ayşe’m.”

“İsmail,” dedi Ayşe “biz bir rüya görmüyoruz değil mi? hepsi gerçek değil mi?”

Adam gülümseyip “ben de aynı şeyi düşünüyorum bazen,” diye karşılık verdi, “ama gerçek gülüm. Sen yanımdasın, kokunu tekrar içime çekebiliyorum, sana dokunabiliyorum, Ayşe’m, benim yârim, yoldaşım. Sen bendesin, ben sendeyim.”

“şükürler olsun,”

İsmail cebinden bir şey daha çıkartıp Ayşe’ye uzattığında kadın sorar gibi ona baktı ama keseyi alıp açtı. Gördüğü şey onu şaşırttı.

“bunca zaman sakladın mı?” diye sordu gözleri dolarak. İsmail başını salladı, “gittiğim her yere benimle geldi. Senden bana kalan tek hatıraydı çünkü.”

Ayşe kesenin içinden gül kurusu rengi ipek şalı alıp bağrına bastı. Adamın gözlerinin içine bakıp “sen nasıl bir adamsın böyle?” dedi hayranlıkla “ne güzel seviyorsun İsmail’im.”

“benim için aşk senin gözlerinde bir anlam ifade ediyor gülüm,” dedi İsmail

Ayşe, kocasına sarılırken İsmail de onu saklamak ister gibi kollarını ona dolayıp göğsüne sakladı. Beklemek sonunda kavuşmak varsa güzeldi

.

.

.

.

.

lütfen minik yıldızı parlatmayı unutmayın

hepiniz Allah'a emanet olun.

 

Bölüm : 25.07.2025 17:41 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / BÖLÜM 20
RabiaSofi
Sevmeyi Yaşamak

24.43k Okunma

2.61k Oy

0 Takip
105
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...