27. Bölüm
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / BÖLÜM DÖRT

BÖLÜM DÖRT

RabiaSofi
rabiasofi

evet yeni bölüm ile geldim.

Neslihan'ın aklı gibi kalbinin de karışık

olduğu bir bölüm okuyacağız.

iyi okumalar.

lütfen yıldızı parlatmayı unutmayın ve yorumlarınızı da bekliyor olacağım.

BÖLÜM

Tensip

“ben de anlamadım,” dedi Irmak yüzünde muzip bir sırıtışla “bir sabah bir baktım bunlar uzaktan uzağa kıkırdaşıyorlar.”

“ne diyorsun ya!” dedi Leyla kısa bir bakış atıp “bizim damat epey hızlı çıktı desene.”

Neslihan gözlerini devirip çantasına telefonunu koyarken yanlarına Melikşah geldi. Büyük bir gülümseme ile “hoş geldin Leyla abla,” dedi. Leyla bu hitap karşısında hem sevinmiş hem de şaşırmıştı. Melikşah gerçekten hiçbir fırsatı kaçırmıyordu.

“hoş buldum Melikşah,” dedi aynı samimiyetle “şöyle bir uğrayayım demiştim.”

“ne iyi yaptın, ben de yakışıklı oğlunla tanışmış oldum.”

O sırada gezintisi sona eren Gökalp, Sencer Bey’in elini tutarak yanlarına gelip halasına koştu.

“tekrar kusura bakmayın,” dedi Leyla “gelişimi çıkış vaktine denk getirmeye çalıştım ama Gökalp sizin yanınıza gelmek için diretince-“

“hiç önemli değil,” dedi Sencer Bey bir kere daha çocuğun başını okşayarak “Yusuf’un torunu benim de torunum sayılır.”

“Yusuf dedemi çok seviyorum!” diye bağırdı Gökalp büyük bir coşkuyla. Leyla oğluna bakıp “tamam çocuğum hepimiz onu çok seviyoruz zaten,” dedi sakin bir tavırla.

Sencer Bey iyi akşamlar deyip odasına geri dönerken Neslihan bir anlığına Alparslan’ın boş masasına bakıp iç çekti. Adam bugün işe gelmemişti. İzin aldığını söylemişti sadece Aslı Hanım. Halbuki dün bundan hiç bahsetmemişti. Acaba yine bir şey mi olmuştu? Kendi aile yaşantısı hep stabil gitmiş şükürler olsun ki çok büyük sıkıntılar ya da skandallar yaşanmadan bugüne gelmişlerdi. Şimdi başkalarında bu tarz hikayeler dinleyip bunların gerçekten yaşanıyor olduğunu idrak etmek Neslihan için can sıkıcı bir mevzuydu.

“ben diyorum ki,” diye lafa başlayan Melikşah’a bakıp dikkatini ona verdi, “şu soğuk havada içimizi ısıtacak bir salep içelim. Bugün Cuma, iş çıkışı vakti meydan cıvıl cıvıldır şimdi.”

Leyla, sorar gibi Neslihan’a baktı. Neslihan da olur der gibi başını sallayınca Leyla “hadi gidelim o zaman,” dedi ve Irmak’a dönüp “bu kez kaçmak yok,” diye ekledi.

“tamamdır,” diye kabul etti Irmak gülerek.

Dışarı çıkıp on beş dakikalık mesafede olan meydana doğru ağır ağır yürümeye başladılar. Gökalp sanki olanı biteni anlamış gibi halasının elini bırakmıyordu. Bir yanında da Melikşah vardı.

Arkadan onları takip eden Irmak ve Leyla ise kol kola girmişler ve yüzlerinde utanmaz bir sırıtışla fısıldaşıp duruyorlardı.

“nasıl gidiyorum sence?” diye sordu Melikşah bir tek Neslihan’ın duyabileceği şekilde. Neslihan gülümseyip “harika,” diye onayladı “zaten sen ilk tanıştığınız andan itibaren Leyla yengemden geçer oy almıştın.”

“gerçekten mi?” dedi Melikşah içten bir sevinçle

“evet,”

O sırada Gökalp, halasının elini çekiştirip “yoruldum,” diye sızlandı. Neslihan onu kucağına almak için hamle yaptığı sırada Melikşah “müsaade var mı?” diyerek Leyla’ya baktı. Leyla başını sallayınca Gökalp’e dönüp kollarını uzattı. Gökalp biraz çekinerek kollarını uzatınca eğilip Gökalp’i kucakladı.

Neslihan ikisine bakıp bir anlığına dalıp gitti. Melikşah iyi bir insandı. Ne hissederse yüzünden okunuyordu. Gökalp’i kucaklayan kolları ve ona bakan gözleri samimiydi. Neslihan her yeni günde onun yeni bir yönünü keşfediyordu.

“maşallah eline de yakıştı,” diyen Irmak’ın sesiyle düşüncelerinden uzaklaşıp adamla göz göze geldi. Utanıp bakışlarını kaçıran yine o olmuştu.

Meydana vardıklarında etraf gerçekten de cıvıl cıvıldı. Kalabalığın içinde kendilerine bir yer bulup minik bir masaya geçip oturdular ve Melikşah hepsine birer salep alıp geldi.

“teşekkürler,” dediler hep bir ağız. Minik masalarında samimi bir muhabbet başladığında Leyla “demek sen tek çocuksun,” dedi Melikşah’a.

“evet ve şımarık değilim,” diye karşılık verdi adam hemen. Leyla güldü, “bu konuda çok üstüne gelinmiş sanırım,”

“eh Neslihan’ın dört tane erkek kardeşi olunca benim tek çocuk olmam ona biraz garip geldi diyelim.”

“ailenin içine ilk girdiğimde benim de kalabalıktan başım dönmüştü,” diye itiraf etti Leyla. Gerçi o zamanlar başının dönmesinin tek sebebi Kaya ailesinin gürültüsü değildi.

“bu arada İlyas abim ve yengemin peri masalı gibi bir aşk hikayeleri vardır,” dedi Neslihan hemen.

“ne?” dedi Irmak “anlat hemen.”

“ay utandırmayın beni şimdi,” diye araya girdi Leyla “hem ben Melikşah ile konuşuyorum bizi bir bölmeyin lütfen.”

“Leyla abla sen makine mühendisisin değil mi?”

“evet, mesleğimi de çok seviyorum.”

“ne güzel, benim de kuzenim mühendis. Kanada’da çalışıyor.”

“maalesef ben bu aralar mesleğimle çok ilgilenemiyorum.”

“ama doktora yapıyor.” Diye araya girdi Neslihan kendini tutamayıp. Leyla yengesinin geçmişinin zorluklarla dolu olduğunu bildiği için tanıdığı herkesin onunla kendisinin gurur duyduğu kadar çok gurur duymasını istiyordu.

“öyle mi?” Melikşah takdir dolu bir baş sallamayla Leyla’ya baktı, “demek akademisyen olma yolundasın.”

“bakalım, gayret bizden takdir Allah’tan,” dedi Leyla. Melikşah “elbette öyle,” diye karşılık verdi.

“ama ailemin desteğini de esirgeyemem hem İlyas hem de Kaya ailesinin diğer fertleri her zaman yanımda olup beni desteklediler. Onların insana güç kuvvet veren bir tarafı vardır.”

Leyla gözlerinde sevgiyle Nesli’ye baktı, “hepsi çok kıymetlidir, birbirlerine sıkıca bağlıdırlar. Sevmekten korkmazlar. İhtiyacı olana kapılarını açarlar, kalplerinde iyi niyetle gelen herkese yer vardır.”

Bu noktada Melikşah’a dönüp devam etti, “senin de iyi niyetli ve temiz kalpli bir insan olduğunu hissediyorum Melikşah, umarım ikiniz için de çok güzel, çok mutlu bir gelecek vardır.”

Melikşah, yutkunup Neslihan’a baktı. Göz göze geldiklerinde Melikşah’ın umut dolu gülümsemesi büyüdü. Neslihan ise tebessüm edip gözlerini kaçırdı ve elinde tuttuğu karton bardağa baktı. İkisi için de güzel ve mutlu bir gelecek var mıydı?

“sohbet çok güzel,” dedi Irmak “ama benim gitmem gerekiyor artık.”

“eh biz de kalkalım mı?” Gökalp annesinin kucağında uyuklamaya ve huysuzlanmaya başlamıştı.

“olur tabi,”

Tam ayaklanmışlardı ki Leyla’nın telefonu çalmaya başladı. Arayan İlyas’tı.

“canım,” diyerek açtı telefonu Leyla, “evet hala buralardayım,”

“öyle mi?” Leyla’nın gözleri acil durum dercesine parlayınca Neslihan soran bir bakış attı.

“yok hiç zahmet etme, dönerim ben, yakınlardasın demek, tamam o zaman biz iş yerinin aşağısındaki meydanda oturuyoruz oraya gelirsin.”

Neslihan, telaşla Melikşah’a dönünce adam sakin bir ifadeyle başını sallayıp “tamam benim için gitme vakti,” dedi anlayışla ama gözlerinde saklı bir kırgınlık vardı. Neslihan o kırgınlığı görünce bir adım atması gerektiğini düşündü. Sanki o olduğu yerde duruyordu da hep Melikşah ona doğru geliyordu.

Bu işler böyle olurdu işte. Hızlı! eğer o kişiyi bulduysan her şey içine sinerdi ve onu etrafındaki insanlarla tanıştırmaktan çekinmezdin. Öyleyse Neslihan’ı tutan şey neydi?

Her şey çok hızlı ilerliyor, diye geçirdi içinden. Melikşah’ı abisiyle tanıştırmaya hazır değildi. Kimsenin ikisi ile ilgili bir beklenti içine girmesini istemiyordu çünkü henüz- henüz kendi kalbinin sesini duyamamıştı.

“eğer istiyorsan- kalıp abimle tanışmayı istiyorsan,” diye geveledi Neslihan ama Melikşah araya girip “ben değil, sen istediğin zaman ailenle tanışacağım Neslihan,” dedi yumuşak bir ses tonuyla. Neslihan ona minnetle bakarken neredeyse ağlamaya başlayacaktı. Yutkunup burnunu çekti.

“teşekkür ederim,” diye fısıldadı.

Irmak ve Leyla sanki bunları duymamış gibi gayet rahat bir şekilde sarılıp vedalaştılar. Melikşah onunla birlikte giderken Leyla’nın elini tutup sıktı “seninle sohbet etmek her zaman için çok keyifli oluyor Leyla abla arayı açmayalım.”

“kesinlikle Melikşah, arayı açmayalım.”

Neslihan’a döndüğünde tebessüm edip “eve dönünce mesaj atar mısın?” diye rica etti. Neslihan başını sallayıp “kafanı şişirmeye devam ederim,” dedi.

“pazartesi görüşürüz o zaman.”

“görüşürüz.”

İkisi uzaklaşırken Leyla ve Neslihan masaya geri oturdular. Leyla ona bakıp bir şeyler söylemeye niyetlenir gibi oldu ancak sonra bu düşüncesinden vazgeçmiş gibi susmaya devam etti ve oğluyla ilgilendi. Neslihan ise kendi içine dalıp gitmişti. Neden ona abisi ile tanışması için ısrar edememişti. İlyas abisinin bu tanışmaya şaşırsa da sert bir tepki vermeyeceğini biliyordu. O zaman neden-

“kendini yiyip bitirme,” dedi Leyla sonunda “senin huyun böyle Nesli, sonunu görmeden, emin olmadan bir işe başlamak sana göre değil.”

“sence bu yüzden mi?”

“ne bu yüzden mi?”

“ben- bilmiyorum.”

Leyla anlayışlı bir tebessümle elini tutup sıktı, “hiçbir şey için acele etmek zorunda değilsin. İkiniz de tertemiz, güzel kalpli insanlarsınız. Melikşah da anlayışlı bir insana benziyor. Bazı şeyler için sen hazır olana kadar sabırla bekleyecektir- ki bunu başarabilirse şayet sana olan sevgisinin samimiyetini gösterir.”

Neslihan derin bir iç çekip “doğru,” dedi sadece. İçinde söylemek istediği o kadar şey varken dudaklarından sadece bu kelime çıkabilmişti.

Bir dakika sonra İlyas abisi geldi. Gökalp onun kucağına atlarken İlyas oğluna sarılıp öpüp kokladı. Karısının yanına oturup kolunu ona dolarken sevgiyle ona bakıp başından öptü.

“Leyla’m,” dedi aşkla “buralarda bir işim vardı, sen de Neslihan’ı ziyaret edeceğim deyince seni almadan dönmeyim dedim.”

“iyi yapmışsın canım,” Leyla huzurlu bir tebessümle kocasının ona sarılmış elini tutup okşadı.

“baba sen gelmeden önce burada Melikşah ve Irmak vardı,” dedi Gökalp birden. Neslihan neredeyse oturduğu yerde yere yapışıyordu. Gökalp’i tembihlemeyi unutmuşlardı. Leyla iri gözlerini açıp oğluna baktı. Uyarıyı anlayan Gökalp babasının kucağına saklanıp “Melikşah, halamın yanında yürüdü hep,” diye ispiyonlama seansının sonuna gelince Leyla başını çok hafif bir şekilde sağa sola salladı. Uyarıyı alan Gökalp sessizliğe bürününce İlyas dikkatini Neslihan’a çevirdi.

“bacım,” dedi İlyas “Melikşah kim?”

Neslihan cevap vermek için ağzını açtı ama boğazından rezil bir iniltiden başka bir şey çıkmadı. Boğazını temizleyip “iş yerinden bir arkadaş,” dedi.

“peki neden sizinle buradaydı?”

“bize salep aldı,” diye araya girdi Gökalp “annem ona dedi ki umarım ikiniz de mutlu-“

“Gökalp!” diye araya girdi Leyla sonunda “senin çenenin bağı mı gevşedi oğlum?”

Ama Gökalp çocukça bir kıskançlıkla “Melikşah hep halama baktı, ona gülüp göz kırptı,” diye devam etti. Neslihan yıkılmıştı sanki. Olan olmuştu gerçi, geri alınamazdı.

Cesaretle geleni karşılamaya karar verdi. Abisine bakıp “Melikşah benim iş yerinden bir arkadaşım,” dedi ve ekledi “ama bunun dışında yeni başlayan bir- bir ilişkimiz de var abi.”

İlyas bir anlığına donup kaldı. Sonra karısına baktı. Leyla onaylar gibi başını salladı. İlyas yine kardeşine döndüğünde oturduğu yerde kımıldanıp boynunu esnetti.

“tanışsaydık madem,” dedi makul olmaya çalışan bir tonla “niye gitti?”

“henüz her şey çok yeni,” diye cevap verdi Neslihan “o yüzden birbirimizi iyice tanımadan size bir şey söylemek ya da sizi onunla tanıştırmak istemedim.”

İlyas bir şey söylemek için ağzını açtı ama Leyla araya girip “Melikşah, aklı başında, ne istediğini bilen ve ciddi bir genç adam, bırakalım gelecekle ilgili resmi bir karar alana kadar birbirlerini rahatça tanısınlar, değil mi hayatım?”

Sanki İlyas’ın başka bir şey söyleme hakkı yokmuş gibi Leyla kocasına öyle bir bakıyordu ki İlyas sonunda başını sallayıp “kalkalım o zaman,” dedi ve ekledi “çok yoruldum bütün gün.”

Hepsi arabaya doğru yürürken İlyas, kardeşinin yanına gelip ona hafifçe omuz attı ve “eğme başını yere,” diye fısıldadı “utanacak, saklayacak hiçbir şey yok, sen ne zaman istersen o zaman tanışırız şu Melikşah denen çocukla,”

Cümlesinin sonuna doğru Karadenizli genlerine gem vuramamıştı ama Neslihan gülümseyip koluna girdi. İlyas ona sarılıp “seni üzeni üzerim, haberi olsun o uşağın,” derken ortam eski haline geri dönmüştü bile.

“tamam söylerim,” dedi Neslihan tebessümle. Gökalp homurdanıp “ben de üzerim o uşağı,” diye taklit etti babasını. Neslihan ona bakıp hafif azarlarcasına “sen beni yaktın uşak,” derken yeğenini kucağına alıp gıdıklamaya başlamıştı bile.

Bir anlığına dönüp abisi ile yengesine baktığında kalbine bir hançer saplanmış gibi hissetti. Birbirlerine olan bakışlarında derin bir aşkın izi vardı. Söz olmadan konuşmanın, aşk ile anlaşmanın ne demek olduğunu onlarda görmüştü. Kısacık bir an kıskançlık hissetti içinde. Melikşah geldi aklına hemen. Neslihan’a olan bakışları her zaman parlak ve kararlıydı. Neslihan ise bakışlarını kaçıran ilk kişi oluyordu genellikle.

Başını sallayıp Gökalp’i annesine teslim ederken “ben de kendi arabama doğru gideyim, hepinize iyi akşamlar,” dedi. Kaçıp gitmek kendiyle baş başa kalmak istiyordu artık.

“tamam,” dedi Leyla sanki anlamıştı halini. Usulca yanağından öptü. “hadi git bakalım,”

Neslihan el sallayıp arkasını onlara döndü ve soğuk kış akşamında kollarını göğsüne dolayıp yürümeye başladı.

Bölüm : 27.12.2024 12:33 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / BÖLÜM DÖRT
RabiaSofi
Sevmeyi Yaşamak

24.43k Okunma

2.61k Oy

0 Takip
105
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...