43. Bölüm
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / BÖLÜM ON DOKUZ

BÖLÜM ON DOKUZ

RabiaSofi
rabiasofi

Merhabalar,

iyi okumalar dilerim.

BÖLÜM

Mamafih

Büyük bir sessizlik içinde eve girdiler. Sinan bir an olsun ablasını bırakmadı. Neslihan çok yorgun hissediyordu.

“salona geç,” dedi babası “Sinan sen de odana çık.”

Sinan, ablasına baktı. Ablası başını bir kere sallayıp tebessüm etmeye çalıştı. Sinan destek olmak ister gibi yanağını okşayıp yukarı çıkarken Neslihan da salona geçti. Arkasından gelen babası “otur,” dedi. Ona karşı sesi ilk defa bu kadar sert çıkıyordu.

Her şey bitmiş gibi geliyordu Neslihan’a. Hiç hata yapmamış, ailesini hiç üzmemiş örnek gösterilen Neslihan’ın sonuna gelmişti ancak yine de korktuğu kadar kötü hissetmiyordu. Koltuğa oturup başı önünde bekledi. Annesi ile babası karşısına geçip oturdular.

“anlat,” dedi babası. Neslihan yutkundu. Nereden başlamalıydı? Önce duruşunu düzeltmeliydi. Suçlu değildi çünkü. Karşılarında suçluymuş gibi durmayacaktı. Sırtını dikleştirdi. Başını kaldırdı. Annesi ile babasının gözlerine baktı.

“Alparslan’ı seviyorum,” dedi kendinden emin bir şekilde.

“o zaman Melikşah’ın bu evde ne işi vardı kızım?” diye sordu annesi. Neslihan ona baktı.

“bir hata yaptım anne, ömrümde belki ilk kez ben de bir hata yaptım. Melikşah’ı bu eve getirerek, ciddi olduğumuzu söyleyerek bir hata yaptım.”

“bize ne zaman bütün bunları anlatmayı düşünüyordun?” diye sorularına devam etti annesi. Babası ise susuyordu.

“aslında Melikşah’la konuştuktan hemen sonra gelip size anlatmak istedim ama Melikşah-“

“ne?” dedi babası

“bir süre bu durumu kabullenemedi. Sessiz kalmam için ısrar edince ben de kabul ettim. Ne zaman ki gelip ailesine durumu anlattığını ve kabullendiğini söyledi ben de gelip size anlatmak istedim ama o sırada-“

“Oğuzhan abinle ilgili mesele ortaya çıktı,” dedi annesi. Akıllı kadındı. Parçaları hemen birleştirmişti.

“o kadın-” içinde öfke hissetmeden adını telaffuz edememişti, “o kadın-“

“o kadın, abini; seviyorum dediğin adamın kardeşi ile aldattı,” dedi annesi. Neslihan gözlerini kapatıp açtı.

“Gökhan,” dedi, “adı Gökhan. Birkaç gün önce canına kıydı.”

“ne?” Elife Hanım elini ağzına götürüp dehşet içinde kızına bakakaldı.

“öldü mü?” diye sordu babası.

“birkaç dakika ile kurtuldu,” Neslihan söz konusu ölüme yaklaşmak olunca birkaç dakikanın hayati kıymete sahip olduğunu ilk elden deneyimlemişti.

“İzel yüzünden mi?” babasının yüzünde çok ciddi bir ifade vardı. Neslihan ona bakıp başını salladı.

“evlendikten sonra Gökhan’la olan ilişkisini kesmiş ama bir müddet sonra yüzü gözü kan içinde çocuğun karşısına çıkmış birdenbire.”

“dayak mı yemiş?” annesi ayrıntıları öğrendikçe daha çok şaşırıyordu.

“sanırım”

“kimden?”

“bilmiyorum ama Gökhan’a hep kocam beni dövüyor bana çok kötü davranıyor diyerek yalan söylemiş.”

“Allah’ım sen aklımı koru,” dedi annesi, “bu nasıl bir şeytan böyle!”

“Gökhan ne zaman polise gidelim dese, olmaz kocam seni de beni de öldürür deyip reddetmiş. Nihayetinde Gökhan, Ankara’daki memuriyetini yakıp buraya abisinin yanına gelmiş. Alparslan olanı biteni öğrenince evvela kardeşini vazgeçirmek için çok uğraşmış ama o kadın Gökhan’ı bırakmadıkça yaptıkları hiçbir işe yaramamış.”

“sonra?” diyen babasıydı.

“sonra Alparslan, Gökhan’ı evden kovmuş. O kadınla ilişkisi devam etmiş. Nihayetinde bir gün İzel, kocasını sevdiğine karar verip ilişkiyi kendi bitirmiş. Gökhan da canına kıymış. Ben de detayları öğrendikçe parçaları kafamda birleştirdim ve öğrendiğimde Gökhan’la yüzleştim.”

“bize söylemeliydin,” dedi babası “her şeyi başından beri bize anlatmalıydın.”

“haklısın baba,” diye kabul etti Neslihan “ancak beni de anlamaya çalış lütfen. Böyle bir şeyi gelip size nasıl anlatacağımı bilemedim. İsmail abimi aramak aklıma geldiğinde ikinci kez düşünmedim bile.”

“peki şimdi ne olacak kızım?” diye sordu babası, “bunca şeyden sonra ne olacak?”

“bilmiyorum,” diye itiraf etti Neslihan “ama kendi kalbimden eminim baba. Ben Alparslan’ı seviyorum, o da beni seviyor. Biz birbirimizden vazgeçmeyeceğiz.”

“abini kaybetmeyi göze alacak kadar çok mu seviyorsun onu?” annesi bugün en acımasız soruları soruyordu. Neslihan alt dudağını canını acıtacak kadar ısırıp kendini sıktı.

“abim ne dediğini bilmiyor,” dedi sonunda “şimdi öfkeyle konuşuyor ama biraz zaman geçtikten sonra beni- bizi anlayacaktır.”

“peki ya biz?” dedi babası “bizi de ezip geçecek misin?”

“neden baba?” diye sorusuna soruyla karşılık verdi Neslihan “neden sizi ezip geçmek zorundayım ki?”

“ya izin vermezsek!”

“yanımda olmak, bana destek vermek bu kadar mı zor?” Neslihan’ın sesinde sitem vardı. Gözleri yaşla parladı.

“neden sana destek olalım kızım?” diye devam etti babası “Alparslan denen çocuk buna değer mi?”

“baba-“ dedi Neslihan kırık bir tebessümle “Alparslan benim hayatımda tanıdığım en-“ durdu. Sesi titremiş, boğazı düğümlenmişti. Annesi ve babası karşısında otururken ona duyduğu sevgiyi dile getirmeye çalışmak zordu. O sevgi-ki Neslihan’a böylesine güç veriyordu.

“izin verin onu buraya getireyim, kendi gözlerinizle görün. İstediğinizi sorun ona. Biz, sevdamızın arkasında duracağımıza söz verdik.”

Neslihan bir kere daha annesi ve babasının gözlerinin içine bakarak meydan okudu.

“ne olursa olsun ondan vazgeçmeyeceğim baba.”

Karı koca birbirlerine baktılar. Orada bir müddet sözler olmadan konuştular. Sessizliğin içinde birden kapı çaldı. Neslihan yerinde sıçrasa da Sinan- konuşulanları dinlediği belliydi- aniden ortaya çıkıp “ben bakarım!” diye bağırdı.

Bir dakika sonra yanında Alparslan ile salona girdiğinde Neslihan şaşkınlıkla yerinden kalkıp “Alparslan?” dedi şok içinde, “senin burada ne işin var?”

“habersiz geldiğim için özür dilerim,” dedi Alparslan “ancak Neslihan’a onu yalnız bırakmayacağıma dair söz verdim.”

Neslihan titremesine engel olmaya çalışarak sevdiği adama baktı. Onca karanlığın arasında ona gülümsemeyi başardığında Elife Hanım anladı. Kızı bu adama âşık olmuştu.

Alparslan kendinden emin adımlarla Neslihan’ın yanına gelip durdu.

Sinan kapı eşiğinde olanı biteni izliyordu. Yusuf Bey “verdiğin sözleri hep tutar mısın?” diye sordu.

“tutamayacağım sözler vermemeye çalışırım,” diye karşılık verdi Alparslan. O bu evde Melikşah gibi karşılanmayacağını biliyordu. Neslihan ile birlikte attıkları her adımda yaptıkları hatanın bedelini ödeyeceklerini de biliyordu. Alparslan geç kalmanın ve susmanın bedelini ödemeye hazırdı ama Neslihan’ın daha fazla acı çekmesine izin vermeyecekti. Yanında dimdik duran bu genç kadın yeterince sınanmıştı.

“kardeşin, oğlumun hayatını mahvetti,” dedi Elife Hanım. Sesinde öfke yoktu. Ama mesafeliydi. Alparslan başını bir kere sallayıp “buraya kardeşimi savunmaya ya da onu aklamaya gelmedim,” dedi, “buraya sadece Neslihan için geldim. İki kişinin taşıması gereken günahı ve utancı taşımaya kalkmasın diye geldim. Yaşanan hiçbir şey için kendini savunmak zorunda kalmasın diye geldim.”

“onu bizden mi korumaya çalışıyorsun?” dedi Yusuf Bey. Sesi ve yüzü dümdüzdü. Hiçbir şey okunmuyordu. Neslihan onun gözlerinde kendisine duyduğu sevgiyi göremezse kör kalırdı. Babasının ona olan merhametini kaybederse yolunu da kaybederdi.

“hayır,” dedi Alparslan. İkisi hala ayakta duruyordu, “onu kendisinden, çocukluğundan beri içine kazınan korkularından korumak için geldim.”

Neslihan akan gözyaşlarını silip adama bakarken ikinci kez ona âşık olduğunu hissetti. Sanki aklından geçenleri okuyor ve ona göre cevaplar veriyordu. O anda artık korkmadığını hissetti. Korkmuyordu. Bu adam yanında olduğu sürece korkmayacaktı. Kendinden emin bir şekilde ailesine dönüp “abim için çok üzgünüm ve onun için elimden geleni yapacağım,” dedi, “ama Alparslan benim yol arkadaşım, onu bırakmayacağım. Bunu yapmayacağım.”

İkisinin kararlı duruşu karşısında sessiz kalan karı koca yine birbirlerine bakarken Neslihan bekledi. Yusuf Bey sonunda derin bir iç çekip ikisine baktı.

“çok zor bir yol,” dedi.

“yol zor,” diye kabul etti Alparslan “ama biz de birbirimizden eminiz. Biz buraya sınana sınana geldik. Sevgimiz biraz daha sınanacaksa eğer varsın olsun. Biz hazırız.”

Elife Hanım’ın yüzünde tebessüme benzeyen bir ifade belirir gibi oldu. Kızının aylardır yaşadığı sıkıntıları hissediyor ancak ne olduğunu kestiremiyordu. Melikşah’ı bu eve getirdiğinde sevinmişti. Melikşah’a içi ısınmıştı. Ancak kızının yüzüne baktığında bu sevinci nedense onu rahatsız etmişti. Şimdi ise karşısında dimdik duran bu genç çifte bakarken emin olmuştu. Neslihan bu kez gerçekten yol arkadaşını bulmuştu. Bulmuştu bulmasına ama ne pahasına? Aklına acı içindeki oğlu düştüğünde yüreği yandı. Oğuz’un hali ne olacaktı? Yol gerçekten zordu ama kızını da tanıyordu. Onun zarif, demir gibi inadını biliyordu. Alparslan’ı bırakmayacağını da biliyordu. Geçmiş tecrübeleri hem ona hem de kocasına birbirine âşık iki insanın karşısında durmanın her zaman felaketle sonuçlandığını öğretmişti. Göz göre göre bu hatayı yapmayacaktı.

Aynı şeyleri kocası da düşünüyor olmalıydı ki ayağa kalkarken “başkasının günahını size yüklemeyeceğim,” dedi ve ekledi “ancak bu eve girecek, bu evin oğlu olacaksan eğer bil ki bizim kapılarımız hiç açılmamak üzere kardeşine kapandı. Bunu kabul ediyorsan, bunu kabul ediyorsanız sizi dinlemeye hazırız.”

Neslihan, tuttuğu nefesi verip gülümseyerek koşup babasına sarıldı. Babası, onu sarıp alnından öptü. Neslihan babasının gözlerinin içine baktığında aynı sevgiyi ve şefkati gördüğünde rahatladı. Hata yapsa da babası onu sevmekten vazgeçmeyecekti. Ondan vazgeçmeyeceklerdi.

Alparslan da yanlarına gelip “kardeşim yaptığı hatanın bedelini kendisi ödeyecek,” dedi ve elini uzatıp “müsaade ederseniz elinizi öpüp kendimi anlatmak isterim.”

“oturun bakalım,” dedi Yusuf Bey “konuşalım,”

Sinan sonunda kapı eşiğinden içeri girip ablasına göz kırptı. Bu onay verdiği anlamına geliyordu ki- bunu Melikşah için hiç yapmamıştı. Neslihan ona gülümsedi. Artık o da her şeyi anlatmaya hazırdı.

...

küçük yıldızı parlatmayı unutmayın lütfen :)

Bölüm : 10.02.2025 20:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
RabiaSofi / Sevmeyi Yaşamak / BÖLÜM ON DOKUZ
RabiaSofi
Sevmeyi Yaşamak

24.43k Okunma

2.61k Oy

0 Takip
105
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...