

iyi okumalar hepinize
İsmail ortama giriş yaptı. bir takım yüzleşmeler yaşandı
oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum
BÖLÜM
İnfaz
Gelişinden kimsenin haberi yoktu. İsmail abisi özellikle rica etmişti bunu. Neslihan da susmaya karar vermişti. Onu havalimanında karşıladığında koşup abisine sarıldı sıkıca.
İsmail Kaya biricik kız kardeşini kolları arasına alıp sıkıca sardı. Neslihan ise şimdiden kendini çok daha iyi hissediyordu. Başını kaldırıp abisine baktı.
Abisinin koyu yeşil gözlerinin etrafında açık kestane rengi saçları ile aynı tonda bir hare vardı. Saçlarını üçe vurdurtmuş olmalıydı. Hafif kirli sakalı özenle tıraş edilmişti. Sert yüz hatlarına uyan burnu ve çenesi yakışıklı yüzünde en dikkat çeken noktalardı. Uzun boyuna yaraşır kaslı bir vücudu vardı.
Kız kardeşinin kollarından tutup o da dikkatle Neslihan’ın yüzünü inceledi. Zarif yüzü solgundu. İri çekik koyu ela gözlerinin altında uykusuzluk belirtisi hafif karaltılar vardı. Çıkık elmacık kemiklerinin altındaki avurtları çökmüş gibiydi. Sabaha karşı Neslihan onu ağlayarak aradığında aklı çıkmış, anne ya da babasına bir şey olduğunu zannetmişti. Ya da daha kötüsü İlyas’a.
Ama mesele tahmin ettiğinden çok daha kötü çıkmıştı. Mesele Oğuzhan’dı. Yumuşak yüzlü, tebessümlü kardeşi aldatılıyordu ve bunu Neslihan öğrenmişti. Tüm bunlar üç gün önce olmuştu. İsmail hızlıca işleri toparlayıp bilet almış ve kendini burada bulmuştu.
“hoş geldin abi,” dedi Neslihan sonunda. İsmail onu kolunun altına alıp diğer eliyle bavulunu sürüklemeye devam ederken “keşke hoş bulabilseydim bacım,” diye karşılık verdi.
Havalimanından çıkıp sakin kafayla konuşabilecekleri bir kafeye oturdular. Neslihan iki avucu arasında tuttuğu çaya bakarken “geldiğin için teşekkür ederim abi,” dedi çekinerek.
“elbette geleceğim,” dedi İsmail biraz hiddetlenerek. Kardeşler arasında en çabuk sinirlenen oydu.
“İlyas abim doğumla meşgul. Onlara olan biteni anlatamadım. Annemle babam bunu kaldıramaz zaten, Sinan da sınavlara hazırlanıyor.”
İsmail başını iki yana sallayıp “açıklama yapmana gerek yok Nesli,” dedi yumuşayarak “sadece anlat. Başından başlayarak anlat.”
Böylece Neslihan anlatmaya başladı. Ona Alparslan’ı anlattı. Anlatırken kızardı ve İsmail hemen anladı. Alparslan, Neslihan için öylesine biri değildi. Ardından Gökhan’ın intihar edişini, Neslihan’ın ilk şüphelerini ve emin olmak için yaptıklarını dinledi.
Nihayetinde bugüne geldiklerinde masaya derin bir sessizlik çökmüştü. İsmail sıkıntılı bir iç çekip sigara arandı ama yoktu tabi ki. Bir yerden almalıydı.
“ne yapacağız abi?” diye sordu Neslihan.
“Gökhan denen o it gitti mi?”
“gitti,” dedi kardeşi, “Alparslan onu Kocaeli’ne götürdü. Yarın geri dönecek.”
“iyi, buralarda olmasın şerefsiz,”
İsmail elbette çok sinirliydi. Kardeşinin hayatı mahvolmuştu. Oğuzhan’ın ailesine sevdiklerine ne kadar düşkün ne kadar sadık olduğunu iyi bilirdi. Şimdi böyle bir adam mı aldatılmıştı yani? Hayatın çok acımasız bir mizah anlayışı vardı gerçekten de!
“ona sen mi söyleyeceksin?” diye sordu Neslihan. İsmail düşündü. Böyle bir şeyi dili varıp da söyleyemezdi. Kardeşinin yüzündeki yıkımı izlemek istemiyordu.
“aklımda başka bir şey var,” dedi başını iki yana sallarken.
“ne?”
“İzel’e kendi zehrinden tattıracağız,” İsmail’in sesinde zerre kadar merhamet yoktu.
…
İsmail buraya geldiğinin kimse tarafından –daha doğrusu İlyas tarafından bilinmesini istemediği için bir otele yerleşmişti. Neslihan eve onsuz dönerken içi acısa da sesini çıkartmadı. Esas kaçtığı kişinin İlyas abisi olduğunu biliyordu. Buradaki işleri halleder halletmez sessiz sedasız Amerika’ya geri dönecekti. Tabi bu iş sessiz sedasız halledilebilirse.
Akşam yemeğinde zorla da olsa birkaç lokma yemeye çalışırken babası boğazını temizleyip “kızım,” dedi şefkatle “birkaç gündür pek halsizsin. İstersen biraz izin al, dinlen.”
“iyiyim baba,” dedi Neslihan hemen kendini savunarak. Sinan evde değildi. O da hazırlık kampından yarın sabah dönecekti.
“Melikşah oğlum nasıl? Ses seda kesildi birden.”
Neslihan bakışlarını kaçırıp cevap vermeden bir müddet bekledi. Sessizliğinin bir şeyleri anlatmasını umarak bekledi.
“neyse sonra konuşuruz,” dedi babası incitmekten korkar gibi. Neslihan usulca başını salladı.
Annesi ise hiç müdahale etmedi. Zaten Neslihan da onunla göz göze gelmekten kaçıyordu. Sanki annesinin gözlerinin içine uzun süre bakarsa her şeyi okuyabilecekmiş gibi hissediyordu. Gergin sayılabilecek yemekten sonra Neslihan hemen odasına sığındı. Biraz bekledikten sonra araması gereken kişiyi aradı.
“Neslihan canım?” diye cevap verdi İzel sesinde merakla.
“yenge,” dedi Nesli “iyi akşamlar nasılsın?”
“iyiyim canım sen?”
“ne olsun aynı şeyler hep,” aynadaki görüntüsüne bakarken konuşmaya devam etti, “aslında senden bir şey rica edecektim.”
“öyle mi?” aynı ikircikli ses tonu.
“benim bir arkadaşımın nikahı var da elbise bakacağım ama tek başıma gezmek istemiyorum. Acaba sen yarın akşam işten sonra benimle elbise bakmaya gelir misin?”
İzel’in şaşkın ses tonundan bunu hiç beklemediği açıktı. Hevesle “elbette,” dedi, “hem ben de birkaç parça mevsimlik bakmak istiyordum denk geldi.”
“harika o zaman,” diye karşılık verdi Neslihan “yarın görüşürüz.”
“görüşürüz canım, abinin selamı var.”
“sen de selam söyle,”
Telefonu kapattıktan sonra İsmail abisine işi hallettiğine dair bir mesaj attı. Ardından kalkıp abdest aldı ve namaz kılıp bol bol dua etti. Oğuzhan abisinin kalbini koruması için Rabbi’ne yalvardı.
….
Aslında boğmak istediği kadınla kol kola mağaza gezmek aklına hiç gelmeyecek bir ihtimaldi. Cadde boyunca mağazaları gezip elbise baktılar. Gezi güzergahı Neslihan’ın kontrolündeydi.
İşleri bittiğinde Neslihan, İsmail abisinin kaldığı otelin kafesine gitmek üzere yengesinin koluna girip “sana bir kahve ısmarlayayım,” dedi ve ekledi, “benim yüzümden çok yoruldun.”
“ay ne demek hayatım,” dedi İzel zevkle “aksine çok eğlendim.”
Otelin lobisinden ilerleyip kafesine girdiklerinde parlak ışıklar onları karşıladı. Şık bir mekandı. Neslihan iki kahve sipariş edip bekledi.
“Neslihan,” dedi İzel gülümseyerek “sonunda seninle gerçekten bir ilişki kurabildiğimizi hissediyorum.”
Genç kız gülümsedi, uzanıp İzel’in elinden tuttu, “başlarda biraz soğuk ve mesafeli davrandığımı kabul ediyorum.”
“sana yaklaşmak için çok çabaladım,” diye itiraf etti İzel “hatta bazen haddimi aştım.”
“hepsini unuttum gitti,” Neslihan’ın sesindeki samimiyete neredeyse kendisi de inanacaktı. O sırada kahveleri geldi. İzel fincanını tutup havaya kaldırdı.
“yeni başlangıçlara o zaman,” dedi gülümseyerek.
“yeni başlangıçlara,” diye karşılık verdi ve ekledi “sen bizim ailemizin bir parçasısın yenge, hepimiz için olduğu kadar benim için de çok kıymetlisin. Şimdiye kadar bunu hissettiremediysem-“
“ben de hepsini unuttum gitti,” dedi İzel araya girip. Gözlerindeki parıltının gerçek olması Neslihan’ı delirtiyordu.
“beni kız kardeşin olarak görmeni çok isterim,” dedi Neslihan “zira ben seni öyle görüyorum.”
“ah,” İzel neredeyse ağlayacaktı. Çenesi titrerken başını salladı. Kızın elini tutup “teşekkür ederim,” diyebildi.
Neslihan masanın üzerinden eğilip “aslında seni bu otele niye getirdim biliyor musun?” diye fısıldadı.
İzel merakla eğilip “niye?” diye sordu.
“İsmail abim burada,”
“ne?”
“Leyla yengemin doğumu için geldi, İlyas abimle aradaki buzları eritmeye karar vermiş.”
“ne güzel!”
“kimsenin haberi yok ama, sadece ben biliyorum. Şimdi de sen.”
“gerçekten mi?” İzel bir olayın içine dahil edildiği için sevinçten parlayarak “buraya çağıralım o zaman,” dedi.
Neslihan omuz silker gibi “ya da biz yanına çıkabiliriz,” dedi, “odasının çok güzel bir manzarası var, görmeni isterim.”
“ama böyle haber vermeden-“ diyecek oldu ama Neslihan araya girip “abim şimdi odasında değil zaten, bir toplantısı var yarım saate gelir o sırada biz de kız kıza manzaranın tadının çıkarırız.”
İzel kıkırdadı, “tamam,” dedi. İkisi ayağa kalkıp lobiye ilerlediler. Neslihan adını verip kartını gösterdi ve asansörlere gidip yukarı çıktılar.
Uzun koridorda yürürlerken Neslihan’ın bir eli sürekli ceketinin cebinde sakladığı bilekliği yoklayıp duruyordu.
Nihayet abisinin kapısının önünde geldiklerinde Neslihan kartı okutup kapıyı açtı. İzel içeri girerken Neslihan onu takip etti ve kapıyı kapattı. Kapı arkalarından otomatik olarak kilitlenirken Neslihan derin bir nefes alıp verdi. Başlamıştı.
…
İzel, İstanbul’u ayaklar altına seren manzarayı gösteren cam pencerelere doğru giderken “aman Allah’ım,” dedi hayranlıkla “muhteşem bir şey bu!”
Neslihan sesini çıkartmadan ceketini çıkartıp koltuğun üzerine bıraktı. Salonda kimse yoktu ama abisinin kaldığı yatak odasının kapısı aralıktı.
“İsmail abim zevklidir,” dedi Neslihan “İstanbul’da geçirdiği kısıtlı sürelerde genellikle burada kalır.”
“bayıldım,” dedi İzel hala sırtı Neslihan’a dönük manzarayı izliyordu. Neslihan ise avucunda sıkı sıkı tuttuğu bileklikle İzel’i izliyordu.
“biliyor musun?” dedi kısık ama net bir ses tonuyla “geçenlerde iş yerinden bir arkadaşımın kardeşi intihar etti.”
İzel olduğu yerde donakaldı. Elbette biliyordu. Neslihan onun camdan yansıyan yüzüne bakarak konuşmaya devam etti.
“çocuğun adı Gökhan, Gökhan Akman,” bir adım yaklaşarak “Ankara’da staj yaptığın belediyede aynı yerde çalışıyormuşsunuz,” dedi, “Ne tesadüf değil mi? dünya küçücük bir yer aslında.”
İzel tepki vermeyi bırakmıştı. Neslihan bir adım daha yaklaştı.
“meğer çocuk; evli bir kadınla ilişki yaşıyormuş, kadın bunu terk edince kafayı yiyip canına kıymak istemiş.”
İzel’in titrediğini görünce bundan tuhaf bir zevk aldı. Bir adım daha yaklaşıp karşısına geçtiğinde kadının yüzünün renginin çekildiğini gördü. Karşı karşıya duruyorlardı şimdi. Neslihan elini demir tırabzana koydu, “hastanede onu ziyaret ettim, biraz sohbet ettik Gökhan’la. Bana çok ilginç şeyler anlattı.”
“Neslihan-“
Kadının gözlerindeki ışıltı solmuştu. Sesi titriyordu ve kapana kısılmış bir av hayvanı gibi kaçacak bir delik arıyordu. Neslihan diğer avucunda sıktığı bilekliği kaldırıp kadının gözünün içine soktu.
“aşığınla buluştuğun otel odasında unutmuşsun!” diye bağırdı Neslihan. İzel bir adım gerileyip karnına bir yumruk yemiş gibi iki büklüm oldu.
“nasıl yaptın bunu!” diye patladı Neslihan sonunda. Bilekliği kadının yüzüne fırlatıp “abimi nasıl aldattın? Yıllardır herkesi kandırmayı nasıl başardın?”
“ben-“
“Oğuz abim senin yüzünden-“ dedi sustu devamını getirmeye gönlü razı gelmedi. “Gökhan senin yüzünden az kalsın canından olacaktı. Sen kaç tane aileyi paramparça ettiğinin farkında mısın?”
“Neslihan lütfen Oğuz’a bir şey söyleme,” diye yalvarmaya başladı İzel, “ben bir hata yaptım, çok pişmanım ve Gökhan’dan ayrılalı çok oldu. Benim peşimi bırakmayan oydu. Lütfen, lütfen abine bir şey söyleme!”
Neslihan acı içinde gözünden birkaç damla yaş akmasına izin verdi. Başını iki yana sallarken “ona hiçbir şey söylemeyeceğim” dedi ve ekledi “çünkü sen az önce her şeyi söyledin zaten.”
Bakışları süitin yatak odasının olduğu kapıya döndü. İzel dehşet içinde onun bakışlarını takip etti. İsmail, yatak odasının kapısını açarken yanından geçip giden Oğuzhan’ın yüzünde büyük bir şok ifadesi vardı. İzel onu görünce dizlerinin üzerine çöküp ağlamaya başladı.
“Oğuz,” dedi yalvarırcasına “lütfen, lütfen bir hataydı her şey. Ben sadece seni seviyorum.”
Oğuz ise öylece durup ona bakıyordu. Yanında İsmail abisi vardı. Bir eli omzunda araya girmeye ya da Oğuz sinir krizi geçirirse onu durdurmaya hazır bekliyordu.
“en başından beri,” diye fısıldadı Oğuzhan. Sanki acı sesini kısmıştı, “en başından beri her şey yalan mıydı?”
“değildi,” diye hıçkırdı İzel “seni seviyorum lütfen, lütfen inan bana.”
“o herife de aynı şeyleri mi söylüyordun!” Oğuzhan’ın içinden çıkan canavar hiç beklenmedik anda saldırıya geçti. Abisinin elinden sıyrılıp yere çökmüş kadına saldırmak için atladı ama Neslihan araya girdi. Göğsünü siper edip gözyaşları içinde “hayır!” dedi. Oğuzhan ile göz göze geldiklerinde her şeyin sonsuza dek değiştiğinin farkındaydı. Oğuzhan abisi az önce kırılmıştı. Hem de çok derinden kırılmıştı.
“çekil,” diye tısladı. İsmail abisi hemen gelip Oğuzhan’ı tutarken Neslihan başını salladı.
“hayır!” dedi bir kez daha “ne olursa olsun bir kadına vurmayacaksın.”
“Neslihan!” diye bağırdı Oğuz. Delirecekmiş gibi çaresizlikle bağırdı, “Neslihan çekil!”
“HAYIR!”
Sesi odada çınlarken Oğuzhan bir adım geriledi. Neslihan onun yüzünü tutup gözlerine bakması için zorladı. Göz göze geldiklerinde abisinin akıtamadığı gözyaşlarını gördü. Acı, hayal kırıklığı, ihanet, dehşet hepsi oradaydı.
“bırak gitsin,” diye fısıldadı Neslihan. Alnını abisinin alnına yaslayıp onu sakinleştirmek için sıkıca tuttu.
“bırak,” dedi Oğuz ama çözülmek üzereydi.
“sonra hesaplaşacağız koçum,” dedi İsmail “canımızı yakan herkesten tek tek hesap soracağız, ama şimdi değil.”
“abi!” dedi Oğuz çaresizlikle. Neslihan, yere çökmüş hıçkıra hıçkıra ağlayan kadına bakıp “git,” dedi sadece. İzel zorlukla ayağa kalkıp çantasına uzandı ve Neslihan’ın ona uzattığı kartı alıp sarsak adımlarla kapıya gitti.
Kartı okutup kapıyı açtı. Çıkmadan önce dönüp son kez kocasına baktı. Sonra bakışları Neslihan’la buluştu. Neslihan orada koyu bir nefretle karşılaştı ve aynı şekilde karşılık verdi.
İzel giderken Oğuz yere çöküp ağlamaya başladı. Neslihan ona sarılıp abisinin başını göğsüne yasladı.
İsmail ise yanlarına oturup bağdaş kurmuş endişeli gözlerle kardeşine bakıyordu. Eve geri dönme vakti gelmişti.
...
Oğuzhan için yeni bir dönem başlıyor
Neslihan'ın hikayesinde de yavaş yavaş son dönemece giriyoruz.
kaos seven yazarınız yakında ortalığı biraz daha karıştıracak
o zamana kadar kendinize iyi bakın ve Allah'a emanet olun
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 24.43k Okunma |
2.61k Oy |
0 Takip |
105 Bölümlü Kitap |