

Turan oğlu uyumasın, bayrağımız yıkılmasın.
***
A.G.
Gözlerimi açtığımda onu görmek, güne onunla başlamak kadar huzur veren bir şey yoktu bu hayatta. Deli yüreği sevmek bu hayatta yaptığım en mantıklı şeydi. Ben ondan önce uyuduğumdan ondan önce uyanmıştım o ise hala uyuyordu. Bağladığı saçlarından tokadan çıkan asi tutamlarından birini kulağının arkasına iteledim. Parmaklarım nazikçe saçlarında dolaşırken gülümsedim. Onu izlemek bile fazlasıyla huzur veriyordu. Manzaram güzeldi.
Dün yaşanan tatsız olaylardan dolayı bu sefer o benim uyumamı sağlamıştı ve sonra da kendi uyumuştu. Demek ki koku ile uyumak sadece hanımefendiye özel değildi. Eğer o olmasaydı uyumam mümkün olmazdı çünkü ama bunu başarmıştı.
Dün yaşananlar aklıma düştüğünde derin bir nefes verdim, Eda beni dinlemeyi öğrenmeliydi. Bir askere gönül emanet edemezdi beni beklemenin bile nasıl bir şey olduğunu biliyorken bunu yapamazdı. Ama yine de inatla kendi bildiğini okuyordu onu korumaya çalıştığımı bildiği halde yeter diyordu. Madem yeterdi istediği gibi olacaktı.
Zihnimde bin bir türlü düşünce belirmeye başladığında başımı tekrar Umay’ın boynuna gömdüm ve gözlerimi kapattım. Pekala o uyanana kadar burada kalabilirdim.
On dakika sonra kıpırdandığında uyandığı anlayarak geri çekildim ve ona baktım gözlerini yavaşça araladığında beni görür görmez gülümsedi. Ölürüm o gülüşüne.
“Günaydın.” Parmaklarım yine saçlarında dolaşırken gülümsemesi genişledi. “Günaydın.” Uzanıp çeneme bir öpücük kondurduğuna bu sefer gülümseyen bendim. O dudakları sonumu getirebilirdi. Uzanıp alnına bir öpücük kondurduğumda geri çekildim o hala uykulu gözlerle bana bakıyordu. “Kalk bakalım hanımefendi kahvaltı yapmamız lazım.” Yüzünü buruşturduğunda kıkırdadım şu an gözüme çok tatlı geliyordu. “Nerede yapacağız? Malum halım ve bir yemek masam yok.” Doğru dün evde müthiş bir kaos çıkmıştı ve o kaostan yemek masası ile halı da nasibini almıştı.
“Dışarıda yeriz ama yiyelim yani açım ben.” Güldüğünde başıyla onayladı bana sarılmak için yaklaştığında durdurdum. “Boşuna sırnaşma üşendiğini biliyorum.” Şu an kalkmaya üşendiği için bana sırnaşıp yatakta tutma derdindeydi başka zaman olsa hoşuma giderdi akşama kadar da kalırdım yatakta am şu an açtım. Çok aç olmasaydım yine kabul edebilirdim ama ben gerçekten şu an çok açtım. Deli yürek oflaya puflaya yataktan kalktığında banyoya ilerlerken bende yataktan kalktım.
Dışarıda yiyeceğiz diye çıkmıştık ama yiyemeden askeriyeye gelmiştik çünkü görev vardı. Gitmem gerekiyordu. Harekat odasından çıktığımda diğerleri hazırlanmak için hangara giderken ben deli yüreğin odasına yöneldim. Gitmeden son kez görmem gerekiyordu, odasına geldiğimde kapıyı tıklatıp içeriye girdim. Deli yürek masanın başından kalktığında koşarak bana doğru geldi ve boynuma atladı, kollarımı beline sardığımda başımı boynuna gömüp kokusunu içime çektim. Başını omzumdan kaldırdığında ona baktım uzanıp dudağımın köşesine bir öpücük kondurduğunda yutkundum. Gözlerinde yine sessiz cümlesi vardı.
Bana geri gel.
Denerim.
Onu yere indirdiğimde alnına uzun bir öpücük bırakıp geri çekildim ve odadan çıktım. Bir şey demek istemiyordum çünkü vedalardan nefret ederdim ve ona veda etmek bu hayatta en nefret ettiğim şey olabilirdi.
Hangardan çıkarken Eda’yı gördüğümde ona bakmadan en önde bizi bekleyen helikoptere doğru koştum. Canım kardeşim sevdiği adam için gelmişti beni görmesine gerek yoktu. Bende memnun değildim böyle olmasından gidip de dönememek vardı, bir daha görememek vardı. Ve o benim kardeşimdi, kanımdı yine de bazı şeyleri anlayana kadar böyle olacaktı. Helikoptere bindiğimde benim ardımdan timim bindi helikopterin kapıları kapanırken havalandık.
Yakalayacağımız itin adı Nöman’dı bu it kendi itleri ile eyleme kalkışacaktı, tabi o öyle sanıyordu. Aldığımız koordinatlara göre bu iti mağarasından çıkamadan alacaktık. Yere indiğimizde itin mağarasına kadar dört saatlik bir yolumuz vardı ben en öndeyken tek sıra halinde tetikte ilerlemeye başladık.
Mağaranın girişinin yakınında yerleşmiştik ama bize söylenmeyen bir şey vardı. Bu itlerin mağaralarının önünde iki pikap vardı ve bu itler onlara bidonlar yüklüyorlardı. Neredeyse gece yarısı olmak üzereydi ve anladığımız kadarıyla başı olan it daha hızlı taşımalarını söylüyordu. Bu gece eylem için gidecekti bu pikaplar ve biz bunu durduracaktık.
Bu pikaplarla biz gidecektik bakalım karşımızda kimi bulacaktık. Aslında bizim görevimiz eylemi durdurmaktı şu an gidip o itleri öldürüp o pikapları patlatabilirdik ama bunu yapmayacaktık. Bu pikaplar nereye nasıl gidecekti onu öğrenecektik, tabi bu yaptığımız yüzünden Cahit albaydan iyi bir fırça yiyecektik ama önemli olan vatan korumasıydı. “Sende benimle aynı şeyi düşünüyorsun değil mi?” Metehan’ın sesi telsizden kulağıma dolduğunda usulca sırıttım, kesinlikle aynı şeyi düşünüyorduk. “Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama ben şöyle bir iskender düşünüyorum.” Bu sefer kulağıma dolan ses Çetin’e aitti kendisi yemeklerle aşk yaşayan bir insandı.
“Sus Çetin.” Akınalp’in sesini duyduğumda aklıma gelen şeylerle sinirlerim yükseldi. Ben sırt sırta savaştığım, silah arkadaşıma sinirlenmek istemiyordum ve bunun olması daha fazla sinirlerimi bozuyordu. “Konuş Çetin.” Akınalp’in emrinin üstüne ben emir verdiğimde Akınalp’ten ses çıkmadı. Akınalp’i severdim iyi çocuktu şimdiye kadar da herhangi bir yanlışı görmemiştim, gözü dışarıda olan bir çocuk da değildi. Sevdiğinde tam seven bir çocuktu ailesinin tek göz ağrısıydı.
Ama askerdi.
Askere gönül emanet edilmezdi. Ve benim kardeşim tam olarak onu yapıyordu sadece Akınalp’te suçlu değildi benim kardeşim de suçluydu. Ama Akınalp’e defalarca kez bunu söylemiştim kardeşime olan bakışını gördüğümde kenara çekip söylemiştim. Ama o yine de kardeşimin duygularına karşılık vermişti.
Sevdiğim, silah arkadaşıma sinirlenmek istemezdim ama olan buydu. Bu düşüncelerden hızla uzaklaştığımda telsizden time seslendim. “Pikapları tamamen doldurduklarında gidip mağaradan bu itleri alacağız. Sonrasında ise o pikapların ne halta yaradığını öğreneceğiz.” Benim sözlerimin üstüne hepsinden aynı ses çıktı. “Emredersiniz komutanım.” Silahımın dürbününden ilerideki mağarayı incelemeye devam etti anlaşılan işleri bitmek üzereydi.
İtlerin işi bittiğinde ben elime telsizi almıştım onların frekansına girdiğimde hem mağaraya bakarken hem de telsize konuştum. “Neredesin heval?” O Nöman denen iti hiç görmemiştim mağaradan hiç çıkmamıştı telsiz ise pikapların başında boş boş dikilen ite denk gelmişti. “Sen kimsin?” Bakışları etrafı tararken telsize söylemişti gözlerinde korku olduğunu çok iyi biliyordum, olmalıydı da zaten. “T.C.” Benim sözlerim üzerine elindeki keleşe anında sarıldığında diğerleri de tetiğe geçti. Hepsi tetiğe geçene kadar bekleyecektik.
Biz silahı olmaya silah doğrultmazdık.
Hepsi silahlarına sarılıp nerede olduğumuzu bulmaya çalışırken belli etmek adına bir tanesini vurdum. “Kartal av zamanı.” Tüm tim ateş etmeye başladığında hepsini biçmeye başladık.
Mağaranın girişinde it kalmayıp hepsi içeriye girince bende time emir verdim dikkatlice mağaraya ilerlemeye başladık. Mağaraya yaklaştığımızda içeride olduklarını biliyorduk çünkü mağaranın arkada bir çıkışı olup olmadığını kontrol etmiştik. Yoktu onlar içerideydiler ve o itler her türlü pisliği yapabileceği için dikkatli olmalıydık. Onlar kendilerini öldürmek pahasına o mağarayı havaya uçurabilirlerdi bu yüzden bizim yapmamız gereken şu anda içeriye bir bomba atmak ve o itleri etkisiz hale getirdiğimizden emin olmaktı. Ama büyük bir risk alıp içeriye girecektik, başkaları bunun aptallık olduğunu düşünebilirdi ama bu bir taşla iki kuş vurmamızı sağlayacaktı.
Mağaranın girişinde durduğumda hafifçe başımı uzatıp içeriye baktığımda hiçbir şey göremedim itler içerideki ateşi söndürmüşlerdi. İçerisi tamamen karanlıktı ve göz gözü görmüyordu bu bizim açımızdan biraz sıkıntı yaratıyordu. Hemen yanımdaki Metehan’a döndüğümde bir baş hareketi ile bana onay verdiğinde mağaranın girişinde yere uzanarak içeriyi nişan aldım. Keskin nişancı değildim ama gözlerim keskindi dürbünden içerideki hareket eden karaltıyı gördüğümde ateş ettim. Bir inleme sesi ve ardından yere yığılma sesi geldiğinde vurduğumu anladım.
Ama bu iş böyle gitmezdi bunları bu şekilde bitiremezdik tabi ki. Beren tam dibime geldiğinde o da mağaranın girişinde diz çöktü elindeki pikaplara taşınan bidonlardan birinin kapağını açıp içeriye attı. Çok uzağa değil, yakınımıza atmıştı elindeki çakmağı da içeriye attığında bidon alev almaya başladı. İçeride bir ateş yandığında itlerin hepsi kurbanlık koyun gibi gün yüzüne çıkmışlardı. Beren bize gerek kalmadan hepsini taradığında sadece bir tanesini sağ bırakmıştı. Telsizden konuştuğum ele başları. Gerçi onu da bacağından vurmuştu ama işimize gelirdi uzandığım yerden kalktığımda önden Beren girdi. Onun ardından ben girdiğimde ben o ele başları olan ite yönelirken Beren diğer itlerden yaşayan var mı diye kontrol ediyordu.
İti yakasından kavradığımda korkudan titriyordu yüzümde de maskem olduğu için sadece gözlerim görünüyordu. “Nöman denen it nerede?” Bu itlerin arasında yoktu ama biz geldiğimizde mağarada olduğuna adım kadar eminim. “Bilmiyorum.” Metehan onun bacağındaki yarasına ayağıyla bastığında it bağırmaya başladı. “Vallah bilmiyorum.” İt hem bağırırken hem de bilmiyorum diye yalan söylerken bana seslenilmesi ile başımı mağaranın girişine çevirdim.
Ege Nöman denen iti yakasından tutup içeriye getirdiğinde önüme attı.
İt yere düşerken ben diğerinin yakasını bırakıp boş bakışlarla yerdeki ite baktım. Bu şerefsiz ne ara kaçmıştı? Ege’nin ise onu nasıl bulduğunu sormayacaktım, bulurdu. Çömez olabilirdi ama gerçekten yetenekli ve zeki bir çocuktu. “Çömez yine yaptı yapacağını.” Çetin’in sözlerine hepimiz sırıttığımızda Metehan yerdeki ite ilerledi yakasından kavradığında itle göz göze geldiler. “Bana it sana bir kere soracağım sende cevap vereceksin. Nereye, ne amaçla gidiyor bu pikaplar?” Nöman denen sadece sırıttığında biz artık gülmüyorduk o bir cevap vermediğinde Metehan yakasını daha sıkı kavradı.
“Konuşsana lan siktiğimin piçi!” Metehan’ın sabrı tükendiğinde it hala sırıtıyordu ama bence sırıtmamalıydı zira Metehan benim kadar sabırlı bir insan değildi. Bunu belinden çıkardığı tabancasını çıkarıp itin erkekliğine sıkmasından da anlayabilirdik, sabırlı bir insan olmak namına hiçbir şey barındırmıyordu kendisi. İt haykırarak elini erkekliğine attığında acıdan gözlerinden yaş gelirken eline gelen kanla daha fazla bağırıyordu. Bu onun için en büyük hakaretti ve hak ediyordu.
“Şimdi benim sorduğum sorulara doğru bir şekilde, eksiksiz cevap vermezsen seni öldürmem ibreti alem olsun diye diyar diyar gezdiririm puşt.” İt hala haykırmakla meşgul olduğu için cevap veremiyordu ama sanırım onun yerine cevap vermek isteyen biri vardı. Arkamdaki ele başları olan o itin yanındaki silaha uzandığını hareket seslerinden anladığımda belimden tabancamı çıkarıp silaha uzanan eline sıktım. Tekrar önüme döndüğümde Nöman denen it bülbül gibi ötüyordu.
“O pikaplar bir köye eylem için gidecek.” Yine masumlara zarar vereceklerdi şerefsizler bizim karşımıza çıkmaya cesaretleri olmadıkları için masumlara zarar veriyorlardı. “Belirlenen noktaya götüreceğiz sonrasında oradaki adamlar alıp köye götürecekler.” İt hem inliyor hem de bülbül gibi ötüyordu gözlerinde bize karşı nefret vardı ama o gözlerini çıkarıp ona yedirmediğime şükretmeliydi. Metehan pikapların gideceği yeri de öğrendiğinde iti yere atıp alnına bir kurşun sıktı, o geberip giderken bana döndü.
“Var mıydı öğrenmediğim bir şey?” Başımı olumsuz anlamda sallarken sırıttım o da gülerken time döndüm. “Terörist kılığına gireceğiz pikaplarla gideceğiz oradaki itleri de aldıktan sonra eve döneceğiz Kartal.” Hepsinden aynı anda aynı ses çıktı. “Emredersiniz komutanım.”
Pikapta giderken tim yine boş sohbet içerisindeydi. “Komutanım gerçekten tebrik ederim sizi yani Umay komutan gibi bir komutanı kendinize aşık etmeyi başardınız.” Çetin’in sözlerine tepkisiz kalmak istesem de adı geçtiği anda hızlanan kalbim buna engeldi. “Düğün ne zaman Göktürk?” Metehan’ın sorusu ile güldüğümde o da güldü benimle uğraşmaktan zevk alıyordu kendisi. “Bakacağız.” Gülüyordum ama onunla bir yuva kurma fikri gerçekten bitmesini istemediğim güzel bir rüya gibiydi. Beraber yaşadığımız bir ev, onun güzelliği ile uyandığım sabahlar, ona yemek yapmayı öğrettiğim anlar...Güzeldi hayal etmesi. Ona yemek yapmayı öğretmek gibi niyetlerim vardı bilmemesi benim için sorun değildi, yemekleri ben yapardım. Ama onun bilmek istediğini biliyorum ve ona öğretmek fazla güzel olurdu.
Bu düşüncelerden şimdi uzaklaşmam gerekiyordu çünkü beni görünce belirginleşen mavi çizgileri başıma bela oluyordu. Bu düşüncelerden uzaklaşmak için başımı yan tarafımda sürücü koltuğunda arabayı süren Metehan’a çevirdim. “Bize soruyorsun sende hala bir şey yok.” Aslında vardı kimse bilmese ciğerini bildiğim için bu adamın ne halt yediğini biliyordum.
“Ben bekarlığımı doya doya yaşamayı düşünüyorum.” Anladım dercesine başımı salladığımda önüme döndüm. “Beni kimse almaz diyemiyorsun tabi.” Sözlerim üzerine arkada oturan Çetin, Günay ve Emir gülerken Metehan’ın bakışları bana döndü.
“Umay olmasa seni kim alacak?” Ama vardı. Tamam biraz huysuz, odunun teki olabilirdim ama ona karşı değildim. “Ama var, sende yok ondan bahsediyorum.” Metehan sinirlenirken arka üçlü gülmeye devam ediyordu ben ise sırıtıyordum. “Ne gülüyorsunuz lan.” Metehan’ın yükselmesi ile arka taraftan sesler kesilirken ben gözünün içine baka baka sırıttığımda huysuz bir yüz ifadesiyle önüne döndü.
“Geldik.” Emir’in sesi ile sırıtmayı bırakıp işime odaklandım ileride kulübe gibi bir yer gördüğümde oturduğum yerde dikleştim. Etraftaki itleri saymaya başladığımda on beş tane saymıştım. “İndiğimizde sadece beş dakikamız var beş dakika içerisinde hiçbiri nefes almayacak.” Hepsi emri aldığında kulübenin önünde pikap durdu ben kapıyı açıp indiğimde arkamızdaki pikapta durmuş, diğerleri iniyordu. Hepimiz indiğimizde bir çemberin ortasında kalmıştık ama bizim için sıkıntı değildi.
Belimdeki silaha çaktırmadan uzanırken bir it bizimle Farsça bir şeyler konuşuyordu ama dinlemiyorduk. Büyük ihtimalle emin olmak için onlardan olduğumuzdan emin olmaya çalışıyorlardı. Ben silahı hızla belimden çıkardığımda kilidini açıp ele başlarının alnının ortasında bir delik açtım.
Aynı hızla herkes silahını çıkardığında itler tek kurşun sıkamadan biz onların canını aldık dakikalar içinde hepsi yere yığılırken ben silahımı tekrar belime koydum. Şimdi bu pikapları yakacak sonra da eve dönecektik.
*********
Ayağımı gazdan yavaş yavaş çekerken bakışlarım etrafta gezindi, usulca sırıttığımda durdum. Uzun zaman olmuştu. İllegal bir araba yarışlarının olduğu bir alandaydım şu an evet devletin askeri olarak illegal yarışlara katılıyordum. Beni bu fikre ikna eden Sare’ydi kendisi de benim gibi hız tutkunu bir insandı hatta bir araba olmuş onu da yedirmişti.
Bende eskiden bu yarışlara çok katılırdım ve bayağı tanınırdım ehliyetimi aldığım zaman Ali albay bana bir araba almıştı. Ben onunla bu yarışlara giderdim Ali albay da bunu bilirdi ama bir şey demezdi sevdiğim için karışmazdı ama yapmamı istemediğini de bilirdim. Arabadan indiğimde bizimkiler anında yanıma geldi ellerindeki kadehlerden birini de bana uzattıklarında aldım. Yudumladığımda votka olduğunu anladığımda Buse konuştu. “Bu hiç doğru değil.” Evet bir avukat olarak şu anda bizi ihbar etmemesi hiç doğru değildi ama şu an umurumda da değildi.
Ayberk göreve gittiğinde etrafta ölü gibi gezdiğim için Sare’nin fikrini kabul etmiştim ve şu an tekrar yarışacak olma hissi gerçekten farklıydı. “Umay kendine dikkat edecek zaten.” Eda bana kendine dikkat et mesajını verdiğinde başımı olumlu anlamda salladım. Sare sırıtırken göz göze geldiğimizde bende sırıttım. Üstümdeki deri pantolon ve yarım atlet gibi olan crop beni pek rahat hissettirmese de üstüne deri ceket giymek gibi bir şey yapmıştım. Elimdeki votkadan bir yudum daha aldığımda ortadaki geniş alanda drift çeken arabaları gördüğümde tabi ki dayanamadım.
Arabama bindiğimde ortadaki arabalar çekilmişti ortadaki geniş alana iki araba çıkıyordu ve birlikte dönerek dirft atıyorlardı.
Benim arabam siyahtı ve farları açınca bir çift göz gibi görünüyordu arabanın farları. Arabanın farlarını açtığımda eskiden olduğu gibi aldığım zevkle sırıtırken beklemediğim şey karşıdan açılan farlardı. Karşıdaki araba da BMW’ydi ama o M8’di benim arabam ise M4 karşıdaki arabada siyahtı ama o mat, benimki parlaktı. Karşıdaki her kimse bu işlerden anlıyor gibiydi. Ben orta alana gelirken o da benimle orta alana geldi arabaların kafası dip dibe geldiğinde karşıdaki kişiyi görünce dudaklarım aralandı.
Pelin?
Pelin’in burada ne işi vardı?
O bana bakarken gözlerinde birçok duygu vardı benim gözlerimde ise şaşkınlık vardı. Buraya geleceğimizi Pelin’e kim söylemişti bilmiyordum ama Pelin’in arabayla gelmesini beklemiyordum. Pelin illegal şeylerden pek haz etmez bu tür yarışlardan korkardı, o yüzden eskiden de bu yüzden bana mesafeli durduğu olurdu.
Ve şimdi karşımda duruyordu.
Şaşkınlığımı üstümden atarken Pelin ile birbirimizin etrafında dönmeye başladık. Bu sefer yanımıza Ayberk olmadığından ikimiz de kardeştik sanıyordum ama sanırım ben fazla masum düşünüyordum çünkü Pelin hiç de masum davranmıyordu. Direksiyonu sola kırıp el frenini çektiğimde o da aynısı yapmıştı ve durmuştuk, yine karşı karşıya dururken Pelin göz dağı vermek istercesine tekerleği yakmaya başladı. Her yer sis olurken bakışlarını bir saniye bile benim gözlerimden çekmiyordu.
Pelin'e her şeyden önce Ali albayın kızı olduğu için saygım vardı.
Ama artık yoktu.
Bende gözlerimi onda ayırmazken o tekerlek yakarken ben hiçbir şey yapmadım, etraftaki insanlar ona tezahürat yaparken ben yavaşça ortadaki alandan geriye doğru giderek çekildim. O geri çekildiğimi sanıp sırıtırken insanlar korktuğum için geri çekildiğimi düşünerek ona daha fazla tezahürat yaparken ben alandan çekildim.
Havlayan köpek ısırmazdı.
Kendi şovunu yapmaya ve egosunu tatmin etmeye devam edebilirdi egosunu şişirmesi işime gelirdi çünkü yarışta egosunu patlatacaktım. Şimdilik eğlenebilirdi. Arabadan indiğimde bizimkiler yanıma gelirken ilk sessiz kaldılar çünkü onlar da arada kalmak istemiyorlardı. “Komutanım ilk yarışa girebilir miyim?” Sare’nin sorusunu başımla onayladığımda Sare taraf seçmekten şimdilik yırtmış oldu. Bana uzatılan kadehi tek dikişte bitirdiğimde Sare yarışa başlamıştı kaybetmeyeceğini hepimiz biliyorduk.
“Canını sıkma böyle olmasını o istedi.” Eda’nın sözlerinden Buse bir şey anlamazken ben başımla bir hareket yaptığımda Eda gülümsedi ve kadeh kaldırdı. Kadehini bana kaldırırken başımı olumsuz anlamda sallayarak güldüm. Abisiyle yaşadıklarından sonra Eda’nın da kafa dağıtmaya ihtiyacı vardı ve o bu ortama çok çabuk alışmıştı. Buse doğru değil diye kıvransa da o da alışmıştı.
Sare yarışı kazandığında ikinci yarışa girmek için izin istemişti bende tabi ki izin vermiştim. Pelin ise hiçbir yarışa girmemiş gözünü benim üstümden ayırmamıştı, yanına gelen insanları uzaklaştırıyor elinde kadehi ile beni izliyordu.
Bana düşman olmasını istemezdim ama Eda’nın dediği gibi bunu o istemişti.
Normalde partinin içine girip dans edip eğlenebilirdik ama hiçbirimiz bunu yapmıyorduk malum kalbimizin sahibi heybetli beyler vardı. Gerçi Sare henüz sözlü bir açıklama da bulunmamıştı ama o da kimsenin ona yaklaşmasına izin vermiyordu her zaman ki gibi.
Sare ikinci yarışı da bitirdiğinde üçüncü bir yarışa daha girdi o da bu işlerden uzak duralı uzun zaman olmuştu. Ben Eda ve Buse ile takılıyordum ama Pelin bir saniye bile bakışlarını üstümden çekmiyordu. Ben Sare girdiği için şu an yarışlara girmiyordum ama onun neden girmediği belliydi.
Beni bekliyordu.
Yarışmak için beni bekliyor olmalıydı gözlerini benden ayırmamasından belli ediyordu bunu. “Bende yarışabilir miyim?” Bakışlarımı sesin sahibi olan Eda’ya çevirdiğimde o bana melül melül bakıyordu ama cevap tabi ki hayırdı. “Bu yarışların ne kadar tehlikeli olduğunu görmüyor musun? Seni bu tehlikeye atmam.” Virajları keskindi burada yarışabilmek ustalık isterdi ve Eda ne kadar usta olursa olsun olmazdı. Bu yarışlarda her şey mübahtı arabanı yoldan çıkarabilirlerdi her türlü şey yapılabilirdi buna asla izin veremezdim.
Bakışlarını Sare’nin yarışına çevirdiğinde tehlikenin boyutunu görmüştü ama yine de bana melül melül bakıyordu.
Boşa çabalıyordu asla izin vermeyecektim. Bakışlarımı Sare’nin yarışına çevirdiğimde yanındaki arabanın onu yarış pistinden çıkarmaya çalıştığını gördüm. Ama tabi ki Sare usta bir şofördü. Keskin viraja gelirken hızlarını düşürdüklerinde Sare geniş alarak diğerinin alanını kısıtladığında Sare rahatça dönerken onun dönmesi zor olmuştu. Sare tüm gücüyle gaza asılırken ondan öne geçmişti am diğerinin onu yakalaması uzun sürmemişti ki malum Porsche olduğu için bizi yakalaması çok sürmüyordu. Ama şöyle ki benim arabamda turbo vardı Sare farları kapattığında ve çift turboyu açtığında diğerini küçük bir farkla geçmişti.
Arabamda neden turbo vardı bilmiyordum bu işlere tövbe etmiştim ama yine de taktırmadan edememiştim. Nereden bilebilirdim bir gün bu günün geleceğini?
Sare diğerinin saf dışı bırakmak için ona çarpacakmış gibi yaklaşırken Porsche öne geçiyordu, Sare gaza asıldığında yan yana geldiklerinde bitiş çizgisine az kalmıştı ama bu sefer Sare kaybedecek gibiydi. Çünkü Porsche de çift turbo vardı eğer turboyu açarsa Sare’yi büyük farkla geçerdi dileğim ise Sare’nin arabayı kaptırmamasıydı. Bazı yarışlara arabasına giriliyordu kazanan kaybedenin arabasını alırdı ve dileğim Sare’nin bunu yapmamış olmasıydı. Yapmış da olabilirdi.
Bitiş çizgisine az bir mesafe kalmıştı Sare çift turbolarla Porsche ise hiçbir şey kullanmadan yarışıyordu. Sare gaza mümkünmüş gibi daha fazla asıldığında öne geçtiğinde diğerinin önünü kapattı. Onun önüne geçmesine izin vermezken bitiş çizgisine daha fazla yaklaşıyordu, bitiş çizgisine biraz daha yaklaşınca diğerinin yolunu açtı. Sürekli ikisinden birinin öne geçtiği dişli bir yarış dönerken bitiş çizgisini santimlerle Sare geçti.
Yetenekli kadındı lafım yoktu artık.
Sare yanımıza gelirken ben bakışlarımı bizimkilere çevirdiğimde Eda’nın bana melül melül baktığını gördüm. Başımı olumsuz anlamda salladığımda dudak büzerken Buse Sare ile kadeh kaldırıyordu. Bakışlarımı Eda’dan ayırdığımda yine Pelin ile göz göze geldim gözlerinin içine baka baka sırıtıp arabaya bindim.
Yanılmamıştım.
Beni bekliyordu yarışmak için çünkü ben arabaya binince o da binmişti.
Ben başlangıç çizgisine geldiğimde yanıma o geldi arabaya gaz verdiğinde sırıttım güç gösterisi yapmaya devam edebilirdi. Bakışlarımı camdan bizimkilere çevirdiğimde gördüğüm kişiyle dudaklarım aralandı, başlamamız için bayrak inerken ikimiz de kıpırdamadık.
Zira yeşilin en güzel tonu ile göz göze gelmiştim.
Kartal eve dönmüştü. Gözlerim tüm vücudunu tararken yarası olup olmadığını kontrol etmeye çalışıyordum ve anladığım kadarıyla da yoktu. Bu içime su serperken rahat bir nefes aldım. Şu an gidip onu öpmek gibi delice istekler vardı içimde. O bana bakarken usulca sırıttığında kalbimin ritmi yine şaşmıştı, ayarlarımı bozuyordu. Yanımdan giden Pelin’i gördüğümde bende kendime gelip gaza asıldım önce çıktığı için benden önde gidiyordu, gidebilirdi. Ben izin verdiğim sürece.
O önde giderken yavaşlayıp yanına gelmemi bekledi sözde bana racon kesiyordu. Sırıttığımda önümdeki virajı döndüm ben rahatlıkla dönerken Pelin benim kadar rahat değildi, onun için keskin bir virajdı ama ben gayet rahattım.
Onunla aynı giderken gaza hafif yüklendiğimde onun hafif önünde gidiyordum, o öne geçtiğimi görünce gaza benden daha çok asılıp önüme geçti. Benim sırıtışım genişlerken gaza biraz daha asılıp onun önüne geçtim, ondan önce virajı döndüğümde o virajlarda zorlandığı için aramızda mesafe açılmıştı. Ama gaza asılıp yanıma gelip beni geçtiğinde gerçekten zevk almaya başlıyordum. Pelin hırslı kızdı, dişli rakipti bu da zevkliydi.
Aslında benim için hiç dişli bir rakip sayılmazdı ama yine de iyiydi. Hız yapmak bana yine güzel hissettirirken yola koyulan engellerin yanında geçtik ben gaza biraz daha asılıp onun yanına geldiğimde bakışlarının Ayberk’e kaydığını gördüm. Sırıtışım yavaşça solduğunda gaza daha fazla asılıp yanından geçtim neden bilmiyordum ama Ayberk’e bakması bile beni fazla rahatsız ediyordu. Gaza her an daha fazla asılırken ibre neredeyse yan yatıyordu o bana yetişirken önümüzdeki keskin viraj yüzünden yavaşladı. Ama ben gaza aynı seviyede asılmaya devam ettim önümdeki gerçekten dar ve keskin bir virajdı yan devrilme ihtimali vardı ama benim için yoktu. Gaza daha fazla asılırken viraja geldiğimde direksiyonu sola kırıp keskin bir u dönüşü yaptım arabanın arka tekeri pistten hafifçe dışarı çıkarken ben ayağımı frenden çekip gaza asıldım. Bir yanladıktan sonra düzeldiğimde Pelin ile aramda büyük bir mesafe vardı.
O keskin virajı dönerken ben ayağımı gazdan hafifçe çektim yavaşlayıp yanıma gelmesine izin verdim. Yanıma geldiğinde ise gaz verip arabayı kükrettiğimde bakışlarımı ona çevirdim, yan camlar filmli olsa da bana baktığını biliyordum. Sırıttığımda tekrar gaza asıldım ve arkamda bir toz bulutu bırakarak yeniden öne geçtim. Güç gösterisi yalan olurken benim keyfim yerine gelmişti.
Önümüzde keskin bir s vardı ben ise yine neredeyse son hızda gidiyordum, asıl güç gösterisi gaz vererek değil en tehlikeli virajları son hızda dönerek yapılırdı. Direksiyonu sağa kırdığımda ayağımı gazdan çekip frene asıldım sonra ise tekrar gaza bastım ve süresini ayarlayıp direksiyonu sola kırarken tekrar frene asıldım. Zorlu bir dönüş olsa da başarılı bir şekilde tamamlamıştım Pelin tabi ki oraya geldiğinde yavaşlamak zorunda kalmıştı. Yine yavaşlayıp onu bekledim, turboları açmadan bile onu rahatça yeniyordum. Pelin yanıma geldiğinde arabaya sertçe gaz verip kükrettiğimde sırıttım ve yine arkamda toz bulutu bırakarak öne geçtim.
Önümüzde keskin bir viraj olmadığında Pelin hızlanmaya başladığında bana yetişmişti ikimizde burun buruna gidiyorduk. Onu geçip önünü kapatıp rahatlıkla kazanırdım yarışı ama bunu yapmayacaktım bu onun ilk yarışıydı tolerans gösterecektim. Onunla burun buruna giderken gaz verip önüme geçti benim kadar büyük bir gaz vermemişti. Ben yine ona yetiştiğimde burun buruna giderken bir araba farklıyla onu geride bıraktığımda o yine beni geçti.
Sürekli birbirimizi geçtiğimiz bir yarıştı etraftaki insanlar ise Pelin’i tutuyordu ama bana tezahürat yapanlar daha çoktu. Yarış başladığında aslında korkak olmadığımı anlamış olacaklar ki benim tarafıma geçenler daha çoktu.
Bakışlarımı bizimkilere çevirdiğimde tüm Kartal timinin oturmuş bizi izlediğini gördüm hepsi sırıtırken benim bakışlarım kalbimin ritmini değiştiren adamdaydı. Onunda dudaklarında bir sırıtış vardı öyle güzel gülmemeliydi ama gülüyordu. Bakışlarımı önüme çevirdiğimde bitiş çizgisine yaklaştığımızı gördüm.
Normalde üç tur sonunda yarış tamamlanırdı ama biz bir tur yapacaktık çünkü malum aramızda acemiler vardı. Pelin gelip benim yanımda geçerken ben gaza asılacakken benzin bitme uyarısı ile bakıştım. Cidden mi?
Benzin eni bitiş çizgisine kadar götürmezdi birkaç metreye bitecekti ama yine de kaybetmeyecektim elbette. Malum kaybetmeyi sevmezdim. Bitiş çizgisinden önce önümüzde keskin bir viraj vardı o virajı kullanacaktım. Gaza sonunda kadar asıldığımda ibre tamamen yan yatarken ben süratle keskin viraja ilerliyordum. Pelin’in virajda yavaşlayacaktı ben ise o virajdan sonra kayarak bitiş çizgisine gitmeyi düşünüyordum.
Aramızda iki araba boyu fark açılırken ben direksiyonu sola kırdığım sırada benzin bittiğinde ben u dönüşü yaptım. Ama direksiyonu normale çevirmedim tamamen ters döndüğümde direksiyonu bu sefer sağa tamamen kırdığımda araba kayıyordu. Pistlerin kaygan olması yarışları daha da tehlikeli yapsın diye vardı ama şu an benim işime geliyordu. Araba bu sefer sağ şekilde kayarken ters dönüyordu Pelin virajdan çıktığında bitiş çizgisine doğru geliyordu. O bana bakıyordu ben ona.
Çünkü onun arabası düz gidiyordu ben ise ters bir şekilde kayıyordum o gaza sonuna kadar asılıyor olmalı ki bana hızla yaklaşırken ben kayarak bitiş çizgisini geçtim. Direksiyonu tekrar sonuna kadar sola kırdığımda araba kayarak durdu. Tezahürat sesleri yükselirken ben adrenalin hissinin ve kazanmanın verdiği hisle sırıttım.
Kaybetmeyi sevmezdim.
Arabadan indiğimde tüm insanlar arabanın etrafını sarıp tezahürat yaparken ben insanların arasından sıyrılıp bir çift yeşille göz göze geldim. Koşarak Ayberk’in boynuna atladığımda onun kolları da benim belime dolandı, başını boynuma gömüp kokumu içime çekerken bende huzurla gözlerimi kapattım. Birbirimize sıkıca sarıldıktan sonra geri çekildiğimizde sevinçle konuştum. “Bu yarış senin içindi yakışıklı.” Göz kırptığımda kıkırdadığında yüzünü yüzüme yaklaştırdı, kalbimin ritmi şaşarken o güldü. “Şeref duydum güzelim.” Sırıtma sırası bana geçtiğinde o boynuma öpücükler kondururken ben yutkundum, masum öpücükler değildi! Tahrik oluyordum! Geri çekildiğinde tam beni öpmek için eğiliyordu ki hasret dolu daha başlamadan biten öpücüğümüzü Pelin böldü. Yanımıza geldiğinde bakışları bana döndü. “Tebrik ederim gerçekten çok iyi bir yarıştı.” Tek kaşım havalanırken sırıtışımı bozmadım.
“Güç gösterisi yaparken de böyle mi düşünüyordun?” Ben sırıtışımı bozmazken o bozulsa da tekrar gülümsedi. “Ben güç gösterisi yapmayı sevmem zaten benim ilk yarışımdı o yüzden her türlü deneyimi yaşamak istedim.” Gaz vermesi de deneyimdendi zaten daha fazla bir şey deyip düşman olmak istemiyordum. Aramız zaten bozuktu ama düşman olmaya gerek yoktu anladım dercesine başımı salladığımda Pelin bakışlarını Ayberk’e çevirdi ve gülümsedi.
“Sen nasılsın Ayberk? Yaran var mı?” Onu ne ilgilendiriyordu? Aşık olması falan beni bağlamazdı onu ilgilendirmiyordu. “Bu seni hiç alakadar etmez.” Ayberk’in Memati gibi cevabı ile hafifçe sırıtırken Pelin’in bozulduğunu bilsem de o bunu dışarı yansıtmadı. “İyi niyetle soruyorum.” Göz deviresim vardı şu an iyi niyet filan değildi niyeti belliydi, aşıktı. Ayberk bıkkın bakışlarını Pelin’e çevirdi ve bıkkın bir sesle cevap verdi.
“Yaram yok gayet sağlamım.” Pelin gülümsediğinde başıyla onayladı o yanımızdan gitmezden Ayberk bunu umursamadan yine üstüme eğiliyordu ki diğerlerinin de yanımıza gelmesi ile durmak zorunda kaldı. “Ne yapıyorsunuz?” Metehan’ın eğlenen sesine karşılık Ayberk ölümcül bakışlarını Metehan’a gönderirken Metehan sırıtıyordu. “Yüzbaşı senin de maşallahın var yani etkileyici bir yarıştı.” Bir baş hareketi yaptım. “Eyvallah.” Bakışlarımı Ayberk’e çevirdiğimde sinirden dudağını ısırdığını görünce uzanıp yanağına bir öpücük bıraktım. “Neydi bu? Teselli öpücüğü mü?” Tepkisi ve sözleri ile güldüğümde o gülmüyordu şu an gerçekten sinirliydi. Bizimkileri umursamadan belimde duran eliyle beni kendine çektiğinde yine üstüme eğiliyordu ki yanımıza gelen timin geri kalanı yüzünden yine durmak zorunda kaldı. “Komutanım bizde yarışsak mı?” Ayberk gözlerini kapatıp derin nefesler aldı ben gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırırken o Günay’a dönüp büyük bir sakinlikle konuştu.
“Seni o yarışa sokar döndüre döndüre sikerim Günay.” Metehan kahkaha attığında bende kendimi tutamayarak güldüm. “Emredersiniz komutanım.” Günay masum masum kabullenirken Metehan ve ben gülmekle meşguldük. “Var mı geride başka gelen?” Ayberk’in sinirli sesine karşılık kimseden çıt çıkmadı Ayberk yine üzerime eğildiğinde bu sefer ikimizin de içindeki hasret bitecekken, onun dudaklarında nefes alacakken Pelin’in sesi ile durmak zorunda kaldı.
“Bir yarış daha yapalım mı?” Benim sırıtışım solarken artık Ayberk’ten daha sinirliydim kendime hakim olmaya çalışırken Ayberk net ve keskin bir cevap verdi. “Hayır.” Pelin tam ağzını açacaktı ki bu sefer ben onu susturdum. “Kartal görevden yeni geldi yorgun dinlenmeleri gerek.” Pelin’in kaşları öyle mi dercesine havalanırken Günay’a baktı. “Ama yarış yapmak isteyenler var.” Bu sefer onlar kaşınıyordu.
“Tamam yarışalım nesine?” Ayberk bana bakarken ben bakışlarımı Pelin’in gözlerinde ayırmadım. “Arabasına.” Sırıttığımda başımı olumlu anlamda salladım kabul ediyorum diyecektim ki Pelin sözlerine devam etti. “Ama turbolar olmadan, eşit şartlarla bir yarış olacak.” Pelin sırıtırken ben ona doğru bir adım atıp tepeden ona baktım.
“O zaman sen yarışamazsın bana göre çocuksun da.” Pelin’in sırıtışı bozulduğunda benimki de bozulmuştu artık ikimiz de sırıtmıyorduk. “Merak etme acemiliğimi attım kolay yenilmem.” Benim için bir çocuk oyuncağıydı en zorlu şartlar altında araba kullanmıştım ve bana kolay yenilmem diyordu. Aslında yenileceğini o da biliyordu ama amacı Ayberk ile beni uzak tutmaktı bunu başarmasına elbette izin vermeyecektim. “Güzel, kolayı sevmem.” Arabaya benzin doldurmalarını söylediğimde yönümü Ayberk’e çevirdim ellerimi omuzlarına koyup parmak uçlarımda yükselip dudaklarına bir öpücük kondurdum. Amacı bizi birbirimizden uzak tutmaktı değil mi?
Bu öpücük elbette ikimiz için yeterli değildi aramızda dönen hasret bizi ateş topuna çeviriyordu ama şimdilik bununla yetinecektik. Ben geri çekildiğimde Pelin’in buz gibi bakışları benim üstümdeydi ben ise sırıttım. Arabaya benzin doldurduklarında Pelin’e döndüm. “Bu arada yarış üç turda biter.” Başını olumlu anlamda salladığında Ayberk’e son bir kez baktığımda gülümsedi bende gülümsediğimde arabaya bindim. Başlangıç çizgisine geldiğimizde iki arabanın arasında duran mini etek ve corp giyen kadın bayrağı havaya kaldırdığında Pelin bu sefer gaz vermedi ama ben arabayı kükrettim. Tüm herkes durmuş bizim yarışımızı izliyordu herkes bayrağın inmesini beklediğinde bayrak indiğinde ikimiz de aynı anda çıktık. Ben gaza asılırken o da gaza asılıyordu hafif önüme geçtiğinde artık onun öne geçmesine izin vermek gibi niyetlerim yoktu.
Gaza asılırken virajları birlikte dönüyorduk yan yana gidiyorduk ama çok sürmeyecekti isterse altında Lamborghini olabilirdi yine de yenmesine izin vermeyecektim. O arabayı kükreterek aramızda fark açmaya çalışırken ben öne geçip onu geride bıraktım engellerin yanında rahatlıkla geçerken o da sürekli aramızdaki mesafeyi kapatıyordu. Keskin virajlara hızla girerken yine kolayca çıkmıştım ben.
O yavaşlamak zorundaydı ama ben değildim yanıma gelip bana yetiştiğinde beni geçmesine izin vermedim. Bu yarış boyunca beni geçmesine izin vermeyecektim ne kadar kolay yeniliyormuş görecekti. Ona düşmanlık beslemek istemiyordum ama beni buna zorluyordu, davranışlarına son vermeliydi. Sürekli aramızdaki farkı kapatmaya çalışıyordu ama başaramıyordu bu sefer acımasızdım. Bir önceki yarışta önünü kapatmıyor aksine açıyordum ama madem acemiliğini atmıştı ve dişli rakipti kapatırdım değil mi?
Bu sefer gerçekten acımasızca yarışacaktım onun önüne geçtiğimde benim önüme geçmesine izin vermedim. Sağa geçtiğinde bende sağa geçtim, sola geçtiğinde bende sola geçtim ona hiçbir yol hakkı tanımazken o arkamdaydı. Bir kere geride kalmıştı artık beni geçebilme ihtimali yoktu. Art arda hızla ilerlerken keskin virajlardan ben rahatlıkla geçiyordum ama benim kadar rahat değildi. Sıradan virajlarda arabayı döndürmeyi öğrenmişti ama bunu keskin virajlarda yapamıyordu. O hala arkamda kalırken dikiz aynasından bana daha fazla yaklaştığını gördüm.
Gaza sonuna kadar asılıyor olmalıydı ki dibime girmişti arkadan bana dokunur gibi çarptığında direksiyonu sıktım. Arabam zarar görürse onun arabası iki katını görmüş olurdu.
O arkamda kalırken ve ben ona yol hakkı tanımazken böyle bir çözüm bulmuştu. Arkadan neredeyse arabamı ittiriyordu ama ne yaparsa yapsın bu yarışta beni geçmesine izin vermiyordum. Her zaman nasıl yarışıyorsam o şekilde yarışacaktım ben önde giderken o arkadan geliyordu arabamı ittirmenin fayda vermediğini görmüştü. Birinci turu ben önde o arkada bitirirken o bir fırsatını bulup yan yana geldiğimizde ben onun alanını işgal ettim. Onun pistin dışına çıkmaya zorlarken o öne geçmeye çalışıyordu ama elbette müsaade etmedim. Onun pistin dışına çıkmaya zorlarken başa baş gidiyorduk o da beni pistten çıkarmaya çalışıyordu ama başarılı değildi. Ben daha baskındım bu yüzden benim üstüme geliyordu çünkü köşeye sıkışmıştı ve benim verdiğim alana sığmaya çalışıyordu. Araba pistten dışarı taşmaya başladığında ben keskin virajlara gireceğimiz sıra öne geçtim.
Hızla virajlara girdiğimde o yine yavaş girdiğinden arkamda kalmıştı önüme geçmesine yine izin vermedim. Sağa geçtiğinde bende sağa geçtim, sola geçtiğinde ise tekrar sola geçtim o yine arkamda kaldı. Keskin virajlardan çıkarken ikinci turu da ben önde o arkada bitirdik.
Bu sefer sinirlenmiş gibi gaza sonuna kadar asılırken yan yana geldik önüme geçecek gibi olduğunda ibreyi yan yatırım gaza tamamen asıldım. Başa baş giderken virajlarda bile aynı gidiyorduk engellerden aynı anda sıyrılırken bu keskin virajlar geliyordu. Ve Pelin hızını azaltmıyordu virajlar dar olduğunda ikimiz sığmazdık birimizin geri çıkması lazımdı. Viraja girecekken Pelin benim gibi hızlı giremeyeceğini anlayınca hızını hafif düşürmüştü. Üst üste üç keskin virajdan geçtiğimizde yine başa baş kalmıştık sadece bitiş çizgisinin oradaki keskin viraj kalmıştı. Sürekli başa baş gitmek de sıkıyordu artık ibreyi yan yatırdığımda ucu ucuna farkla viraja ilk girip onu arkamda bıraktım. Öne geçmeye çalıştığında izin vermedim her türlü geçmeyi denediğinde asla izin vermediğimde ben önde o arkada üçüncü turu da bitirdik.
Ben durduğumda insanlar tezahürat yaparak arabanın etrafını sararken ben arabadan indim, insanların arasından sıyrılıp bizimkilerin yanına gittiğimde hepsi kaşları havalanmış bana bakıyordu. Tek sırıtan kişi Ayberk’ti yeşillerle denk düştüğümde sırıtışı genişledi. Pelin yanımıza geldiğinde gülümseyerek bana baktı ama gülümsemesi ben sahteyim diye haykırıyordu. “Güzel yarıştı tebrikler.” Arabasının anahtarını uzattığında elinde tuttuğu anahtara bir de ona bakıp sırıttım. “Araban sende kalsın benim ihtiyacım yok.” Pelin bozulsa da yine o sahte gülümsemesini bana gönderdi bende aynısını geri iade ettim. “Var mı yine yarış isteyen?” Kimseden ses çıkmadığında Buse yanıma geldi.
“Buradan gidiyoruz polisler gelecek çünkü.” Buse yine kendini ne kadar tutmaya çalışsa da doğru olanı yapmış bizi şikayet etmişti. “O zaman size iyi geceler.” Ayberk’in elinden tutup sürüklemeye başladığımda Buse’nin sesi ile durdum. “Nereye?”
“Eve.” Onları da götüreceğimi düşünüyorlarsa şanslarına küsebilirlerdi onları yüzüstü bırakmak gibi niyetlerim vardı. Ben Ayberk’i özlemiştim! Özlemden oturup ağlayabilirdim şu an! Eve kendileri dönseler iyi ederlerdi zira onları eve götürmeyecektim. “Bizi eve bırakmayacak mısın?”
“Hayır.” Onlar arkamdan söylense de ben Ayberk’i elinden tutup arabaya sürüklerken kıkırdadığını duydum. “Ne o? Beni eve atmayı falan mı düşünüyorsun?” Onu arabanın yanına sürüklediğimde karşı tarafa geçip arabaya binerken onu onayladım. “Kesinlikle öyle yapmayı düşünüyorum.” Arabaya bindiğimizde gülerek başını olumlu anlamda salladı. “Hayır diyemeyeceğim bir teklif.” Güldüğümde o da güldü yarış alanından çıkarken başını koltuğa yasladı ve gözlerini bana dikti. Yol boyunca o güzel yeşillerini benden ayırmadı.
*********
Eve geldiğimizde daha o koltuğa oturmadan önünde dikilip onu darlamaya başladım. “İyi misin? Aç mısın? Yemek yiyelim mi? Yorgun musun? Uyuyalım mı?” Hızlı hızlı konuşup onu darlarken gülümsedi belimden tutup beni kendine çektiğinde başını boynuma gömdü, kokumu içine çekerken konuştuğunda kalın sesi boğuk çıkmıştı. “İyiyim, aç değilim, yorgunum ama burada dinlenebilirim.” Kalbim yine ritmini şaşırırken kollarımı boyuna doladığımda gülümsedim. “Bence yatakta dinlenmeyi tercih edebilirsin.” Başını boynumdan kaldırmadan konuşurken sesinden sırıttığı belli oluyordu.
“Bu bir teklif mi?” Omzuna acıtmayan minik bir sille vurduğumda kıkırdadı başını kaldırdığında yeşilleri ile denk düştüm. “Ama evet yatakta dinlenmeyi tercih ederim.” Gülümsediğimde elimden tutup beni yatak odasına sürüklerken peşinden ilerledim odaya geldiğimizde bir anda durduğunda dönüp bana baktı. “Ayrıca hanımefendi o tehlikeli yarışlarda bir daha görmek istemiyorum seni. Özellikle bu kıyafetle.” İkimizin de bakışları kıyafete kaydığında onun sinirden kollarındaki damarları belirginleşirken yutkundum. Tamam benimde onun kadar olmasa da damarlarım vardı hatta damarlı kol görmüşlüğüm de vardı, peki ben neden şu an bu kadar etkileniyordum? Gerçi kolunun navigasyon gibi olduğu düşünülürse etkilenmemek zordu.
“Ben yarışları severim ama.” Benim masum sesime karşılık üstüme eğilip derin sesi ile konuşunca yutkundum. “Sevebilirsin ama canını tehlikeye atamazsın.” Çenemi havaya kaldırıp ona baktım. “Bana emir kipiyle konuşamazsın.”
“Söz konusu canınsa konuşurum. Her konuda senden emir alırım ama söz konusu senin canınsa emir de veririm. Sen umursamayabilirsin ama canın benim için tahmin edemeyeceğin kadar kıymetli.” Pekala bunu kabullenebilirdim düşününce söz konusu onun canı olsaydı bende büyük ihtimalle aynı tepkiyi gösterirdim. “Orada biri sana yaklaşmaya çalıştı mı?” Bakışları kıyafetime takılırken ben sırıtmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım.
“Yaklaşamadılar.” İzin vermezdim yaklaşmalarına çok temas seven biri de değildim ama izin vereceğim tek kişi sadece oydu. Ayberk anladım dercesine başını sallasa da kollarındaki damarlar daha fazla belirginleşirken ben gülmemeye çalışıyordum.
Ben üstümü değiştirmek için banyoya girerken Ayberk yatağa girmişti üstüme rahat bir eşofman takımı giydiğimde banyodan çıkıp odaya girdim. O yatakta yatarken bende yanına gittiğimde anında beni kendine çekip başını boynuma gömerken bende burnumu saçlarına gömdüm. Kokusu yaşadığımı hissettirirken gözlerimi kapattım. Ve tabi ki huzur bana haram olduğunda bu huzurlu anımda telefonum çalmaya başladı. Ayberk ofladığında ben komodinin üstündeki telefonu alıp arayana baktım.
“Kim lan bu münasebetsiz?” Arayan Eda’ydı. “Eda.” Ayberk sessiz kalırken ben aramayı cevapladım ilk konuşan ise Eda olmuştu. “Oho bizi bırakıp gittin hiç arayıp sormak yok öldün mü kaldın mı diye.” Akınalp orada olduğu için bırakıp gitmiştim zaten diğerleri de orada olduğundan gözüm arkada kalmadan bırakmıştım onları. “Lütfen polisler bizi yakaladı de.” “Şansına küs.” Eda gülerken ben cidden şansıma küsmek üzereydim Ayberk ise burnundan soluyordu sessiz kalsa da Eda’yı merak ettiğini biliyordum.
“Umay abim iyi mi? Yarası falan var mı?” Eda’nın sesi ile dudaklarıma buruk bir tebessüm kondu. “İyi merak etme turp gibi.” Eda’nın şu an rahat bir nefes verdiğine adım kadar eminim.
“Peki artık orada mı kalacak?” Eda’nın üzgün sesi ile duraksadım benim yanımda kalsın elbette isterdim ama Eda’nın yanında kalması daha doğru olur gibiydi. Gecelerim onsuz bana haram olacaktı ama yine de kardeşinin yanında olması daha doğru gibiydi pek de emin değildim neyin doğru olduğundan. “Bilmem.” Ayberk’e bunu sormayacaktım benim yanımda kalmasını istediğimde değil, onların arasına girmek gibi olacağı için.
Onlar kardeşti bir şekilde orta yolu bulacaklarından emindim zaten Ayberk Eda’dan fazla uzak kalamazdı sürekli Eda için endişeleniyordu çünkü. Eda’nın tarafında birkaç saniyelik sessizlik olurken derin bir nefes aldı. “Peki yarın sana birkaç kıyafet getiririm, görünüşe göre orada kalacak.” Yani evet her ne kadar endişelense de inadın da vazgeçmeyen biriydi kendisi burada kalacak gibi duruyordu. Eda'ya üzülsem de burada kalacağı için memnundum çünkü birlikte vakit geçirebileceğimiz her an önemliydi. “Tamam.”
“İyi geceler size.” Eda’nın buruk sesi beni de üzüyordu aralarının kötü olmasını ikisinin de üzülmesini elbette istemezdim ama karışmak da haddim değildi. “İyi geceler.” Telefonu kapatıp komodinin üstüne koyduğumda tekrar ona döndüm başını yine boynuma gömerken bende burnumu saçlarına gömdüm. Birkaç dakika sessizlikten sonra dayanamayarak sordu.
“Bir sorun mu varmış?” Endişeli sesi onun düşündüğünü gösterirken benim yüzümde silik bir tebessüm vardı, her ne kadar kendini tutmaya çalışsa da tutamıyordu. “Hayır.” Onun burada kalıp kalmayacağını sorduğunu söylemedim Eda belki bunu söylememi istemeyebilirdi o yüzden sadece sorusunu cevaplamakla yetindim. “İyi.” Ayberk daha fazla soru sormadığında boynuma bir öpücük bıraktı. “İyi geceler yavrum.” Gülümsediğimde bende yumuşak saçlarının arasına bir öpücük kondurdum. “İyi geceler Göktürk.” Kokusu burnuma dolarken gözlerimi kapattım varlığı ile normalden daha hızlı bir ritimde atan kalbim ile uykuya dalmak zor olsa da kokusu sayesinde kolayca uyumuştum.
*********
Arkadaşlarrr yeni bölümle karşınızdayım evet işlerin biraz karıştığı bir bölümdü ki işler karışmaya devam edecek bilginize sunayım Umay ve Pelin arasında sizce neler olacak? Fikirlerinizi merak ediyorum lütfen benimle paylaşın. Ve bir sonraki bölümün sezon finali olduğunu söyleyeyim bu bilgiyi de sunduğuma göre bana çok laf düşmez ben yorumları sizlere bırakıyorum, oy vermeyi ve ailemize katılmayı unutmayın. Öpülüdünüzzzz>>>>>
**********
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 52.83k Okunma |
4.15k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |