

İsimsiz kahramanların, gazilerimizin ve şehitlerimizin şerefine...
***
Harekat odasında beklerken içeriye Bozkurt Timi girince bakışlarım onlara döndü, hepsi asker selamına durduğunda başımla selamlarını alıp yerlerine geçmeleri için bir baş hareketi yaptım. Onlar masaya oturduklarında ellerimi arkamda birleştirerek onlara baktım. Artık albay olan bendim.
Karşımda ise Bozkurt Timi vardı.
Ben Albay olduğumdan dolayı doğal olarak sahada çalışamıyordum artık buna Yarbay olan Uraz ve Binbaşı Sare de dahildi. Pençe Timi üç kişi daha eksilterek dört kişi kalmıştı, Kartal Timi de aynı şekilde. Rütbe değişiklikleri ile dört kişi eksilmiş ve üç kişi kalmışlardı.
Bunca zaman nam salan Pençe ve Kartal Timleri tarihin önemli bir sayfası olmuştu.
Ve bunu devam ettiren Bozkurt Timi kurulmuştu.
BOZKURT TİMİ
Yüzbaşı Oğuz Öztürk
Kıdemli Üsteğmen Günay Kurt
Kıdemli Üsteğmen Turgut Eraslan
Üsteğmen Kutay Aydoğan
Teğmen takan Arslan
Teğmen Çetin Demiröz
Asteğmen Ege Akın
Biz artık yaşlanmıştık ve sahne sırası artık gençlere gelmişti, onları yönetme işi ise bize. Pençe ve Kartal kadar hatta daha fazla nam salmış emrimde olan Bozkurt Timine bakarken düz bir sesle konuştum.
“Görev tehlikeli ve zor olacak, her zamanki gibi büyük bir başarıyla tamamlayacağınızı biliyorum.” Hepsinin bakışları benim üstümdeyken ben tek tek hepsine baktım. “Kalabalık bir terörist grubunun bir Türk köyünü esir aldığını duyduk, köydeki okulu esir alarak tüm köyü kontrol altına almış durumdalar. Tüm köyü katlederek ve bunu tüm dünyaya izleterek eylem yapacaklar.” Hepsi dikkatlice beni dinlerken gözlerine kurulan öfke ölümün habercisiydi, çünkü hepsi acımasız adamlardı.
“Göreviniz bu eyleme engel olmak ve bu şerefsizleri kanlarında boğmak.” Hepsi aynı anda konuştu. “Emredersiniz komutanım.” Hepsi ayağa kalkıp asker selamına dururken ben konuştum. “Size güveniyorum çocuklar.”
“Sağ ol!” Hepsi aynı andan konuştuktan sonra hazırlanmak için harekat odasından çıktığında bende çıktım, kapının önünde Ayberk ile karşılaştığımda uzun boyundan dolayı çenemi kaldırıp yeşilleri ile denk düştüm. Giydiği askeri üniforma hala koruyan heybetini, rozetleri ve rütbe işaretleri ile süslemişti.
“Seni görmeden gidemezdim.” Beliren gamzesi bunca yıla rağmen canıma okurken dudağımın köşesi yukarı kıvrıldı. Ayberk önemli bir toplantıya temsilci olarak gidiyordu ve hala yakışıklıyken onu göndermek pek de iyi bir fikir gibi değildi.
Koridorda kimsenin olmadığına emin olup yakasını düzeltiyormuş gibi yaparken yüzümü yüzüne yaklaştırdığımda nefesi kesildi. “Sağ salim gel.” Başını istemsizce eğerken geri çekilerek tüm büyüyü bozduğumda sert bir nefes vererek geri çekildi. “Emredersin deli yürek.” Aynı rütbedeydik ama her zaman benim sözüm geçiyordu.
Ben öylece gideceğini düşünürken elbette rahat durmadı, kameraları umursamadan bir anda dudaklarını dudaklarıma bastırdığında hızlı bir öpücük bırakıp geri çekildiğinde omzuna vurdum. Dudaklarında vatan sırıtışı ile bana göz kırpıp tüm heybeti ile koridorda yürümeye başladı. Kaç yaşındayız!
Gel anlat bunu kalbe.
Ayberk için bir kere ritmini şaşıran kalbim bir daha ritmini bulamamıştı.
Komutanlıktan çıkıp Bozkurt Timinin hangarına ilerlediğimde hangarın önünde bekleyen bir helikopter vardı, Bozkurt Timi tek sıra halinde helikoptere koşarken kollarına taktıkları timin simgesi olan bozkurt dudağımın köşesinin hafifçe yukarı kıvrılmasına sebep oldu.
Helikopter havalandığında bende tekrar komutanlığa girip harekat odasına girdim, ekrandan helikopterin uçuşunu izlerken derin bir nefes verdim.
********
Helikopter indiğinde Ege helikopterden inip birkaç adım ilerledi ve tek dizinin üzerine çökere silahını karşısına doğrulttu, ardından rütbe sırasına göre diğerleri. Güvenlik çemberini oluşturduklarında helikopter havalanıp giderken çemberin ortasında duran Oğuz ve Günay haritadan planı konuşuyorlardı.
“Köy tamamen onların elinde ve büyük ihtimalle adım başı bir terörist var, sessizce sızlamalıyız.” Günay’ın sözlerini dinlerken Oğuz haritayı inceledi ve parmağıyla göstererek konuştu. “İkili grup halinde gideceğiz bir kişi tek gidecek, dört bir yandan sessizce gireceğiz ve temizleyerek okula gideceğiz. Ölenler sadece teröristler olacak.” Günay başını olumlu anlamda salladığında haritayı çantasına koyarken Oğuz konuştu.
“Günay keskin nişancı olarak tek başına hareket edip bizi kollayacak, Turgut ve Kutay siz birlikte kuzeydoğu yönünden gireceksiniz. Atakan ve Çetin siz güneybatıdan gireceksiniz, Ege sen benimle kuzeybatıdan gireceksin, Günay sende güneydoğudan gireceksin.”
“Emredersiniz komutanım.” Hepsi aynı anda konuşup emri aldıklarında Oğuz çemberden çıkarken Ege’nin omzuna dokunduğunda Ege ayağa kalkıp çemberden ayrılırken ikisi kayboldu. Ardından diğerleri de sırası ile sessizce dağıldılar.
Günay dağdan aşağıya inerken adımlarını toprak bile duymuyordu, dağın eteğindeki en yüksek evin dibine geldiğinde duyduğu adım sesi ile hızlıca evin camını açıp içeriye girdi ve yere çökerek camın altına saklandı. Adım sesleri uzaklaşırken tüm odaları kontrol ederek üst kata çıktı ve en iyi görebileceği odadan etrafı kontrol etmeye başladı, kuzeybatından köye inen Oğuz ve Ege’yi gördü.
Oğuz ve Ege dağın eteğinden inip köye girerlerken karşılarına çıkan ilk evin arkasına saklandılar, birbirlerine baktıklarında Oğuz işaretlerle emir verdiğinde Ege emri alarak başını salladı. İkisi de silahını sırtına asarken aynı anda evin iki tarafından öne ilerlediler ve önde duran iki teröristin arkasından gelerek boynunu kırarak öldürdüler, leşleri sürükleyerek evin arkasına sakladılar.
Oğuz işaret verdiğinde ikisi de silahının ucuna susturucu taktı, diğer türlü işleri uzun sürecekti. Önde Ege hemen arkasında Oğuz dar köy sokağında sessiz ve hızlıca ilerlerken aşağıdaki sokak arasından çıkan teröristi gördüklerinde aynı anda yanlarındaki sokağa saklandılar. Evin duvar dibine saklanmışlarken Ege diz çökmüş arkayı kollarken Oğuz da diz çöküp sola doğru eğilerek duvardan biraz çıktığında sokaktaki teröristi alnından vurdu.
Ege de sokak arasından çıkan teröristi alnından vurarak arkasını kolladı, Oğuz biraz beklediğinde yine aynı sokak arasından bir terörist daha çıktığında onu da indirdi. Ege ayağa arkasını dönüp sokağı kontrol ettikten sonra hızlı ve sessiz bir şekilde sokakta ilerleyerek iki teröristin çıktığı sokağın hemen önündeki evin dibinde durarak diz çöktü. Oğuz arkayı kontrol ettikten çıktığında Ege’nin arkasına koşarken aşağıdaki sokakta göz göze geldiği teröristi alnından vurdu, Ege’nin arkasında diz çöktüğünde arkasını ve etrafı inceledi.
Ege de iki teröristin çıktığı sokağı inceledi ve sokağın ucunda yukarı doğru giden sokakta yürüyen teröristi alnından indirdi, başka gelen olmadığına emin oldu. Oğuz temiz olduğunda Ege’nin omzuna dokunup çıkmasını söylediğinde Ege ayağa kalkıp sessizce sokağı dönerek ilerlemeye başladı.
Turgut ve Kutay kuzeydoğudan dağın eteğinden aşağıya indiklerinde ilk evin arkasına saklandılar, ikisi de birbirine baktığında Turgut işaretlerle Kutay’a arkasına saklandıkları evin çatısında keskin nişancı olduğunu söyledi. Kutay başını olumlu anlamda salladığında yanındaki eve koşup onun arkasına sakladı diğer tarafa ilerleyip temiz olduğuna emin olduğunda silahını sırtına astı ve odunluktan tırmanarak çatıya çıktı sessizce, silahını eline alıp yan taraftaki evin çatısındaki teröristi alnından vurdu diğer çatıları da kontrol edip temiz olduğundan emin oldu.
Aşağıya indiğinde Turgut’a temiz olduğunu işaret ettiğinde ikisi aynı anda saklandıkları evin dibinden ilerleyerek aynı sokağa çıktılar, ikisi de birbirine arkasını dönerek sokağı iki ucundan temizlediğinde birlikte arka arkaya ortadaki tek sokağa doğru ilerlediler. Sokağın ucundaki evin arkasına saklandıklarında Kutay arkayı kollarken Turgut sokaktaki tüm itleri temizledi, Kutay arkanın temiz olduğundan emin olduktan sonra Turgut’un omzuna dokunduğunda önden çıkarak duvar dibinden sokağın aşağısına ilerledi ve bir çöp kutusunun arkasına saklandı. Ardından Turgut çıkarak karşı taraftan duvar dibinden sokağın aşağısına ilerledi ve bir evin yüksek merdivenlerinin arkasına saklandığında sağ tarafında kalan sokakta ona silahını doğrultmuş teröristi alnından vurdu. Kutay ilerleyip Turgut’un arkasına diz çöküp saklandığında hem sağda kalan sokağı kontrol etti hem de arka tarafı kontrol ettikten sonra Turgut’un omzuna dokundu, Turgut çıkıp sokağın en aşağısına ilerledi ve evin duvar dibine saklandı Kutay da gidip arkasına saklandı.
Atakan ve Çetin güneybatıdan dağdan aşağıya inerken aşağıdaki ilk evin ön tarafından arkasına doğru gelen teröristi gördükleri anda koşmayı bırakıp yüzüstü yere uzandılar ve Atakan teröristi alnında vurdu. Temiz olduğundan emin olduktan sonra ikisi de aynı anda ayağa kalktı ve hızlıca dağdan indiler leşi evin arkasına saklarken evin duvarının köşesinden sokağı kontrol ettiklerinde Atakan, Çetin’in omzuna dokunduğunda Çetin çıktı.
Tüm köy halkını köy meydanında toplamışlardı ve okuldan bakınca köy meydanı gayet net gözüküyordu, önce halkı kurtarırlarsa ortaya çıkarlardı bu yüzden risk alarak önce okula ilerlediler.
Okulun ön tarafındaki iki sokaktan en sağdaki sağda ki sokağın dibinde saklanan Ege ve Oğuz vardı, Okulun arka tarafındaki tek sokağın dibindeki çöp kutusunun arkasına saklanan Atakan ve Çetin vardı. Okulun sağ tarafındaki iki sokağın yukarıda kalan sokağın dibinde saklanan Turgut ve Kutay vardı. Hepsi aynı anda dışarı çıkıp gördükleri tüm itleri indirdiğinde saniyeler içinde okulun etrafındaki tüm itler öldü.
Atakan ve Çetin arka kapıdan Oğuz ve Ege ön kapıdan okula girerken Turgut ve Kutay dışarıda güvenlik için kaldı. Oğuz koridorun diğer ucundan giren Atakan ve Ege’ye işaret verdiğinde onlar emri alarak başlarını salladılar iki taraf da aynı anda hızla ilerlediklerinde Ege ve Oğuz karşılarındaki merdivenden çıkarken Atakan ve Çetin merdivenin arkasından çıkıp sağa, sola ayrılan koridora döndüler. Atakan sağ, Çetin sol tarafa dönüp diz çöktü ve sınıfların önünde bekleyen teröristleri saniyeler içinde indirdi.
Koridordaki tüm itleri indirdiklerinde ikisi de ayağa kalkıp dikkatlice ilerledi Atakan karşısında çıkan ilk sınıfın 1/A sınıfı olduğunu görürken kapıyı hızlıca açıp içeri girdi ve ilk gördüğü sıralarına arasında duran teröristleri öldürürken öğretmenler masasını ve ayakta bir terörist tarafından kafasına silah dayanmış öğretmene döndüğünde ona gerek kalmadan kadın boğazına sarılan kolun altından geçerek teröristin kolunu çevirip kırdığında terörist acıyla inlerken Atakan boşluğundan faydalanıp onu alnından vurdu.
Atakan kadına ilerleyip karşısında durduğunda boy farkı yüzünden başını eğmek zorunda kaldı, aralarındaki boy farkı belirgindi üstelik Atakan’ın heybeti onu daha büyük gösteriyordu. Karşısındaki kadının ela gözlerine bakarken kemerine taktığı tabancasını çıkardı ve ucuna susturucu takarak ona uzattı, o teröristten kurtuluş şeklinden silah kullanabildiğini tahmin etmişti. Kadın onun uzattığı silahı aldığında sadece gözlerini görebildiği Atakan’a baktı. “Tereddüt etme. Ve çocukların sessiz olmasını sağla.” Kadın Atakan’ın kalın ve tok sesiyle söylediklerini başıyla onayladığında sınıftan çıktı ve kapıyı kapattı sonra ise yandaki sınıfa yöneldi.
On dakikada tüm okulu sessizce temizlediklerinde Oğuz, Ege ve Turgut’u alarak köy meydanına ilerlerken Atakan, Çetin ve Kutay okulda kaldı. Çetin ve Kutay okulun dışında güvenliği sağlarken Atakan tüm okulu en alt katta toplayarak hepsinin gözünün önünde olmasını sağlamıştı. Öğretmenler çocuklarla ilerlerken az önceki öğretmen Atakan’ın yanına gelip karşısında durduğunda çenesini kaldırıp karşısındaki üniformalı heybetli adama baktı ve silahını geri uzattı.
Atakan silahı alıp beline takarken bakışlarını ela gözlerden ayırmadı, ayıramadı. “Teşekkür ederiz.” Kadının dudaklarında minik bir gülümsemeyle söylediklerine karşılık yok sesiyle karşılık verdi Atakan. “Etmeyin, bu benim görevim.” Kadın peki dercesine başını salladığında bakışları çocuklara kaydı ve sonra tekrar Atakan’a baktığında dudaklarında minik bir gülümseme vardı.
“Birçok minik hayranın var artık biliyor musun?” Atakan’ın bakışları çocuklara kaydığında gözlerinde korku değil, kendisine olan hayran bakışlarını görünce istemsizce dudağının köşesi yukarı kıvrıldı. “Umarım hayranlarını çaldığım için bana kızmazsın Öğretmen Hanım.” Kadının bakışları ona döndüğünde güldü ve elini uzattı.
“Adım Zehra. Normalde bu miniklerimi kimseye vermem ama sanırım seninle paylaşabilirim.” Atakan ona uzatılan eli tuttuğunda yüzünü Zehra’nın yüzüne yaklaştırdı. “Ben adımı size söyleyemem Öğretmen Hanım, ama miniklerinizi benimle paylaştığınız için şeref duydum.” Zehra artık daha da yakınında lan kahvelere bakarken karşısındaki adamı neden bu kadar merak ettiğini bilmiyordu.
“Seninle tanışmak isterdim.” Zehra merakını belli ettiğinde Atakan gülümsedi. “Tanışacağız.” Zehra’nın kaşları çatıldığında Atakan yakınındaki zarif güzelliği izledi. “Nasıl?”
“Burası artık güvenli değil, köy halkı ve sizler bizimle geleceksiniz.” Atakan’ın sözleri ile Zehra’nın kaşları çatıldı çenesini dikleştirdi ve dik bakışlarını Atakan’ın gözlerine dikti. “Burası bir Türk toprağı ve halktan kimse burayı bırakmayacak. Sonunda ölüm olsa bile.” Atakan karşısındaki kadına hayran olmasına karşı koyamadı.
“Türk’ün ayak bastığı her yer Türk toprağıdır Öğretmen Hanım, sadece Türk milletinin güvenliği sağlanacak.” Zehra’nın bir yanı bu toprakları bırakmak istemese de Atakan’ın sözlerine başını olumlu anlamda salladı.
********
Gönderdiğimiz uçak geri geldiğinde tüm sivillerle ilgilenilmesi gerekiyordu ve bu işe kime kitleyeceğimi biliyordum, koridorun sonunda dip dibe duran çiftimize. Metehan’ın eli Sare’nin belindeyken Sare’nin elleri Metehan’In göğsündeydi, dudakları arasında santimler varken Metehan’ın dudaklarında bir sırıtış Sare’nin çatık kaşlarına ters gözlerinde alevler vardı. Koskoca albay olmuştu hala ne peşinde koşuyordu, gerçi saçlarındaki sadece tek tük beyazlar vardı.
“Yaşlı ergenler.” Onlara doğru seri ve sağlam adımlarla ilerlerken seslendiğimde, koridorun boş olmasından artık faydalanamıyorlardı. Sare anında geri çekilirken Metehan turşu suratlı ifadesini kuşandı. Ergen gibi kenarda, köşede aşk yaşıyorlardı ama bir yirmi, yirmi beş yıl falan geç kalmışlardı.
“Komutanım.”
“Azrail.” Sare komutanım diye seslenirken Metehan bana sürekli Azrail diyordu artık bu da sürekli onları yakalıyor olmamdan kaynaklanıyordu. Ben yakalanıyor muyum? Bunların askerliğinden şüpheliyim.
“Askeriye köşelerinde yiyişmeniz bittiyse önemli bir görevi bitirdik belki gelip sivillerle falan ilgilenmek istersiniz.” Yiyişme deyince Sare’nin yanakları kızardı her zamanki gibi, bence artık o utanma yaşını geçmiştik yani. Ya da ben her geçen gün daha da arsız oluyordum gerçekten. “Senin yüzünden başlayamadığı için bitemedi.” Metehan sinirle konuşurken grilerimi onun bakışlarına diktim. “Ne güzel, siz bu görevi üstlenirken bende evime gidiyorum.” Arkamı dönüp ilerlerken Metehan’ın arkamdan sövdüğünü duyunca dudağımın köşesi yukarı kıvrıldı. Timle ve diğerleriyle onlar uğraşabilirdi, ben eve gidip dinlenecektim zira ben yaşlıydım.
Değildim aslında.
Ama sahaya çıkamadığımdan beri kesinlikle yaşlı olduğuma inandırmıştım kendimi.
Askeriyeden çıkarken diğerlerini ve Atakan’ın yanındaki kadını gördüğümde başımı olumsuz anlamda sallayarak sırıttım. Pelin’den sonra kimseyi sevmemişti Atakan ve şimdi artık aşıktı, tabi onun daha haberi yoktu. Askeriyeden çıkıp arabama bindim, eve geldiğimde arabadan inip bahçeye girdim yürüyüp eve girdiğimde kapıyı Ayberk açtı.
Elindeki yemek kaşığını görünce sırıtmamak için kendimi tuttum içeri girip ceketimi çıkarırken heybetinin aksine elinde kaşıkla beni izliyordu, ben ceketimi askıya asarken o elinde kaşığıyla mutfağa ilerledi. Geçip kendimi salondaki koltuğa attığımda televizyonu açtım, hayatımda alışamadığım tek şey şu televizyon olabilirdi. Bana göre çok gereksiz bir şeydi yani ben hiç zevk almıyordum.
Mağara kadını da olabilirdim.
İlk insan kendinden utanabilirdi.
Ayberk mutfakta yemek yaparken benim odaklandığım şey asla televizyon değildi. “Umay’ım.” Diyerek seslendiğinde sırıttım.
Umay’ın ölsün sana.
Ritmini bozmuş kalbime inat karizmamı bozmamak için yavaş yavaş mutfağa gittiğimde gördüğüm sofra acıkmama sebep oldu, geçip karşısına oturduğumda dumanı tüten çorbaya baktım. “Eline sağlık.” Yeşilleri ile denk düştüğümde sözlerime karşılık sırıttı beraber yemek yediğimizde her zamanki gibi ilerlemişti her şey.
O ve ben. Yanına da kahkahalarımız ve huzur.
*******
Arkadaşlarrr yeni bölümle karşınızdayımm, neden burada olduğumuz sorabilirsiniz hemen açıklayayım. Sadece bir özel bölüm geleceğini söylemiştim ama o gelen özel bölüm aslında paralel evrende Pençe nasıldı sorusunun cevabıydı, ama sizden gelen istekler ve benimde özlemem nedeniyle geçen zamandan sonra Pençe nasıldı sorusunu cevaplamak istedim. Bu özel bölüm kitabın devamı şeklinde olacak yani, geçen zaman sonra onlara ne olduğunu öğreneceğiz ve devamı gelmeyecek.
Yaptığım uzun açıklamadan sonra asıl sorumuza gelirsek bölümü nasıl buldunuz? Sizin aklınızdaki gibi miydi? Geçen yıllarından ardından nasıllar? Ben lafı daha fazla uzatmayayım yorumlar sizlere ait, oy vermeyi ve ailemizin bir parçası olmayı unutmayın. Geceleriniz iyi olsun. Öpüldünüzzzz>>>>
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 52.83k Okunma |
4.15k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |