
İnanıyordum ki bir Miftah bulacaktım ve o, bu uçurumdan kurtulmamın anahtarı olacaktı. Hayatımın anahtarını bulmalıydım...
Kamp bize çok iyi gelmişti. Dolunay, sevgilisi için okula gitmeme fikrinden vazgeçmişti. Çocuğun manipüle cümlesi de "Başka şehirlerde yapamayız, söz ben seni okuturum." Buna çok sinirlenip onu vazgeçirmiştim. Psikoloji gibi bir bölümü kazanmışken daha hayatta ne yapacağını bilemeyen bir erkeğin maşası olamazdı. Kamp dönüşü ikimiz de valizlerimizi hazırlamıştık. Okula beraber dönecektik. Bir arkadaşım daha bizimle gelecekti. Işıl, diyetisyenlik okuyordu ve bizim okula yatay geçiş yapmıştı. Yazlıktan tanıdığım çocukluk arkadaşımdı Işıl.
Bizimkilere destek olmak için enstrümanlarımı satmıştım. Onları böyle bırakmaya içim elvermese de bir şeyler yapıp bizi kurtarmalıydım. Artık kendime inanıyordum. Ben, büyük şeyler yapacaktım.
Havalimanına geldiğimde, kızları kapının önünde beklemeye başladım. İçimde büyük bir heyecan vardı ve bizi nelerin beklediğini fazlasıyla merak ediyordum.
Beklerken tuhaf bir şekilde izlendiğimi hissetmiştim. Oysa burada tanıdık kimse yoktu ki... Etrada bakındığımda, camlar aynalı olduğu için kimseyi görememiştim.
Kızlar geldiğinde sevinçle onları karşıladım. "Yeni hayatımıza gidiyoruz, farkında mısınız?"
"Ciddi ciddi buradan gidiyoruz," diye fısıldadı Dolunay. Üçümüz de son kez bu şehirdeki gökyüzüne bakarken kızların elini tuttum. "Gidelim."
İzmir'e geldiğimizde, kızlarla trene atlayıp yurda giderken videolar çekip kahkahalar atmıştık. Onlarlayken çok iyi hissediyordum.
Yurda yerleştikten sonra valizimden bebek sarısı ceketimi ve mini eteğimi çıkardım. "Nasıl sizce?"
"Çok seksi," dedi Dolunay gözlerini büyüterek. Kıkırdadım. "Yarın güzel bir dönüş yapacağım."
Bir haftalığına ortalıktan kaybolmuştum ve buranın ne durumda olduğunu merak ediyordum. Düştüğümü herkes görmüştü, şimdi ise yükselişimi izleyeceklerdi.
Kızlarla aktivite planlarken birden kapı açılınca kafamızı çevirdik. Kumral yeşil gözlü bir kız valiziyle odaya girmişti. "Selam, beni bu odaya verdiler de."
"Hoş geldin," dedim gülümseyerek. Sıcak karşılamamızla, gergin ifadesi yok olmuştu. Onun eşyalarını yerleştirmesine yardım ederken sohbet etme fırsatı da bulmuştuk. Minel, tiyatro öğrencisiydi. Aynı zamanda dans sınıfındaydı. Okulda da beraber olacaktık yani. İşlerimiz bitince kahve yapıp dört kız gece boyunca sohbete dalmıştık.
Sabah gözlerimi araladığımda, heyecanla yataktan kalkıp hazırlanmaya başladım. Sarı takımlarımı ve beyaz gömleğimi giymiştim. Uzun deri çizmelerimle inanılmaz görünüyorlardı. Işıltılı bir makyaj yaptığımda hazırdım.
Kızlar da hazırlandığında beraber çıktık. Okula girdiğimizde, kahvaltı için kafeteryaya geçtiğimizde tanıdık birkaç yüz bana dönmüştü. Hiçbiriyle göz teması kurmadım çünkü artık ben, onları tanımıyordum.
Kızlarla masamıza geçip sohbet ederek kahvaltımızı yaparken, aramıza yeni katılan Minel ile fazlasıyla uyuşmuştuk. "Siz normalde neler yapıyorsunuz?"
Dolunay ile duraksayarak birbirimize baktık. İkimizin de bir hayatı yoktu ki en güvendiğimiz insanlar hayatımızı elimizden almışlardı. Gülümsemeye çalıştım. "Dün anlattık işte. Yaptığımız şeyler yoktu ama artık olacak."
"Ne gibi?" dedi Işıl merakla. Üzüntüyle baktım. "Benden alınan sanat sayfamı yeniden kurup daha da büyütmek gibi. Burada sanat kulübü kurabiliriz."
"Harika olur, ben çok severim!" Minel'in sesi öyle coşkulu çıkmıştı ki çoğu göz bize dönmüştü. Diğerlerinin de aklına bu fikir yattığında sevinmiştim.
Herkes sınıflarına dağıldığında tek başıma yürümeye başladım. Yalnız şekilde hepsinin karşısına çıkmaya hazırdım. Artık hiçbiri beni yıkamayacaktı.
İçeriye girdiğimde gözler bana dönerken dimdik bir şekilde yerime geçecekken hocanın yanında Savaş'ı görmemle donakaldım. Onun da gözleri bendeydi. Hoca sınıfa döndü. "Motosiklet kulübü şenlik düzenliyor ve bizim müzik grubu kurmamız lazım. Gönüllü var mı?"
Savaş, motosiklet kulübünde miydi? Sınıf sessizce hocaya bakarken ben elimi kaldırdım. Herkes kafasını bana çevirmişti. Ben ise bu fırsatı geri çeviremezdim. Sahne benim yuvamdı. Üstelik artık özgürdüm ve hayatımda da istediğimi yapabilirdim. Kendi kararımı vermeye bile muhtaç bırakılmıştım...
"Grubumuzun solistini bulduk, Güneş şaşırttın beni. Şimdi enstrümanlara geçecek kişileri bulmamız lazım." Hoca sınıfa dönerken bana bakan Savaş'a karşılık kaşlarımı kaldırdım. Bendeki farklılığı sezmiş gibiydi.
Hoca grubun diğer üyelerini de bulduğunda prova için bizi sınıf önüne kaldırmıştı. Şarkı söylemek için hazırlıksız yakalanmıştım ama artık korkumu sahiden de yenmek istiyordum. İyi ya da kötü, sesimin çıkmasını istiyordum.
Tedirginliğimi saklayarak çalmaya başlayan çocuklara eşlik ettim. En büyük güç kaynağım ise düşmanlarımın beni izliyor oluşuydu. Bunu kendime sürekli hatırlatarak oldukça kuvvetli bir şekilde sesimi çıkararak şarkıyı söylemeye başladım.
Rock ve hareketli bir parçaydı ve korkmaktan çok eğlendiğimi hissetmiştim. Müziğin içerisinde kaybolurken dans etmeye de başlamıştım. O kadar mutlu hissettirmişti ki bazı yerlerde gülmekten söyleyememiştim. Savaş, beni izlerken yüzünde tebessüm oluşmuştu.
Müzik bittiğinde hocamız da gülümsüyordu. "Harika bir sahne enerjin var."
Ona teşekkür ederken Nilüfer hoca samimiyetle Savaş'a döndü. "Evet kulübünüzün yeni müzik grubunu beğendiniz mi?"
"Çok beğendim," diye fısıldadı Savaş var ile yok arası ama ben duymuştum. Birden hocaya döndü. "Prova için grubu alabilir miyiz sizden?"
Hocanın izniyle hepimiz sınıftan çıktığımızda bahçedeki sahneye geçmiştik. Diğerleri ses sistemleriyle uğraşırken, Savaş da karşımda dikilmişti. "Sende bir haller var."
"Mutlu olmam garip mi geldi?" dedim gülerek. Kafasını iki yana salladı. "Normalde sessiz sakindin."
"Etrafımdakiler yüzündendi o. Artık hiçbiri yok," dediğimde gözlerini kısmıştı. Mavi gözleri anlam veremezce bakıyordu. "Nasıl yok?"
"Basbayağı. Artık o insanlar hayatımda yok. Yeni insanlar var," dedim emerjik bir şekilde. "Ne olduğunu anlatacak mısın?"
"Sen bana Kale'deki misafirlerinin sırlarını söylersen belki ben de bu sırrımı anlatırım," dedim ve cevabını beklemeden çocukların yanına gidip mikrofonu elime aldım. Onların şarkıya girmesini beklemeden ben söylemeye başladım. Onlar da hemen beni yakalamışlardı.
İşimiz bittiğinde sahneden inerken mikrofonu bıraktım. Derse girmek yerine kafeteryaya geçip sanat kulübü için çalışmalarıma başlamak istiyordum. Ama ben geçip gidecekken Savaş kolumu tuttu. "Benimle gel."
"Nereye?" dediğimde sorumu cevapsız bırakarak beni peşinden sürüklemeye başlamıştı bile. Onun siyah motosikletinin yanına geldiğimizde motora bindi. "Atla."
İkilemde kalsam da ona güvenmeye karar vererek arkasına atladım. Çalıştırıp sürmeye başladığında saçlarım havalanmıştı. Ona temas etmemeye çalışarak depoyu tuttuğumda güldüğünü işitmiştim.
Anayoldan çıkıp deniz kenarına geldiğimizde durdu. İkimiz de inerken yüzümde bir gülümseme oluşmuştu. "Çok güzeldi."
"Neler olduğunu anlatacak mısın?" dediğinde gülümsemem genişledi. "Şizofren ev arkadaşımdan sonra yeni ev arkadaşım beni kullanıp evden kovdu üstelik onun arkadaşı bana saldırdı, yarı zamanlı 130, tam zamanlı ise 140 tl'ye çalıştırıldım. Rüzgar beni aldattı. Tüm arkadaşlarım birlik olup bana düşman oldular. Unutmadan, ailem de iflas etti, her şeyimizi kaybettik. Bunlar oldu."
Savaş ciddiyetle bana bakarken ben, ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. "Bunların yarası hala içimde, iyileşmiyor. Mutluluğuma odaklanıp hayatıma devam ediyorum çünkü en güzel yaşlarımda benden çalınan tüm mutlu anıların acısını çıkarmak istiyorum. İntikam almak istiyorum ama birilerine zarar vererek değil. Mutsuzluğumu isteyen insanlara karşılık mutluluğumu kazanarak yapmak istiyorum bunu. Ben sadece benden çalınanı geri almak istiyorum."
Gözlerim dolu dolu konuşurken hala ağlamamak için direniyordum. Savaş ise hem sert hem de şefkatli bakıyordu. Şefkatli bakışlarının benim için sert bakışlarının ise olaylar için olduğunu biliyordum.
Ağlamamak için alt dudağımı ısırırken Savaş hiç düşünmeyeceğim bir şeyi yaptı ve beni kendisine çekip sarıldı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |