15. Bölüm

MASKELER

E
redelf

🗝️

Birkaç saati daha devirdikten sonra gerçekten de yorgunluktan ölüyordum. Ağrılarım dayanılmaz bir hal almıştı. Volkan ağabey yanıma geldi. “Dükkanı silip kapatıyoruz.”

 

Kafamı salladım ve yer silme suyu hazırlayıp dükkanı silmeye başladım. İşim bitince maaşımı uzattı. “Tam zamanlı günlük maaşın.”

 

Teşekkür ederek cebime koydum ve Cansu ile beraber verdiği eşyaların bir kısmını aldık. “Sizi kardeşim bırakacak. Eşyaları bagaja koyarız şimdi.”

 

Onlar eşyaları bagaja koyarken biz de arabaya geçtik. Volkan ağabeyin kardeşi bizi eve bıraktığında eşyaları da eve taşımamıza yardım etmişti. Tüm işleri hallettikten sonra cebimden maaşımı çıkarıp saydım. Yarı zamanlı maaşımın 130 tl olduğunu söylemişti ama bugün tam zamanlı maaşımı almıştım. Saydığımda 140 tl olduğunu görünce şaşkınlıkla baktım. Beş saat 10 tl için mi çalışmıştım ben? Tüm ailenin bulaşığını yıkamıştım üstelik. Yarın işten çıkmaya karar vermiştim.

 

Pişen kahveleri ocaktan alıp Cansu’nun yanına gittim. “Siz neler yaptınız?”

 

“Evde partiledik. Çok içtik, kafamız nasıl güzel anlatamam. Sonra Cem ile beraber uyuduk biliyor musun?” Kaşlarımı çattım. “Ne demek beraber uyuduk kızım?”

 

“Başka yatak yoktu ne yapalım?” Hışımla yerimden kalktım. “Cansu tanımadığın bir erkekle nasıl uyuyorsun sen? Ya sana bir şey yapsa?”

 

“Sana ne bundan? Neden irdeliyorsun?” Tepkisi karşısında daha da şaşırmıştım. Ben sadece onu korumak istemiştim. Orada olsam asla böyle bir şeye müsaade etmezdim. Tam cevap verecekken kapı çalınca Cansu kapıyı açmaya gitti. Melisa ile dönmüştü.

 

“Hoş geldin,” dedim sarılacakken geri çekildi. “Biz dün çok kötü hasta olduk Güneş.”

 

Makyajımı çıkarırken onların konuşmalarını işitmiştim. Cansu telefonla konuşuyordu. “Hayır anne, hayatta olmaz. Doku bozuluyor çünkü.”

 

Şaşkınlıkla ve tiksintiyle yüzümü buruşturdum. Bu nasıl bir muhabbetti böyle. Telefonu kapattıktan sonra Melisa ne olduğunu sormuştu. “Kanka annemin sevgilisi ters ilişki istemiş. Olur mu öyle şey ya.”

 

“Babanla evli değiller mi?” diye sordu Melisa. “Evet ama babamın haberi yok.”

 

İkisi de gülmüştü. Nasıl insanlardı böyle? Aklım almıyordu.

 

Uyumak için uzandım. Berbat bir gün geçirmiştim. Sadece uyumak hatta belki de bir daha uyanmamak istiyordum. En çok uykuya ihtiyacım olan gecede Cansu ve Melisa’nın öksürükleri yüzünden defalarca kez uyanmıştım. Onlar sustuğunda ise çalan telefonları beni uyutmamıştı. Neden her şey işkence gibiydi?

 

Sabah zorlukla kalkmıştım. Kızlar derse gelmeyeceklerini söylemişlerdi. Çok kötü hasta olmuşlardı. Bir şey demeden çıktım ve okula doğru yürümeye başladım.

 

Eski evimin önünden geçmem gerekmişti okula gitmek için. Binnaz ile yaşadıklarım aklıma gelince gerildiğimi hissettim. Şu okulu okuyacağım diye neler gelmişti başıma... Diplomamın yanında bana ekstra takdir belgesi vermeleri gerekiyordu bana göre.

 

Sınıfa girecekken telefonumdan bildirim sesinin gelmesiyle durdum. Rüzgar sonunda yazmıştı. Heyecanla mesaja girdiğimde mesajın Cansu’dan olduğunu görünce hayal kırıklığına uğradım.

 

Derse girme kantinde oturacağız. Ertan ile Cem de geliyor. Onlarla tanışırsın.

 

Pek tanışasım yoktu ama dersin başlamasına epey zamanım olduğu için adımlarımı kafeteryaya çevirdim. Kahvemi alıp boş bir masaya geçtiğimde çok geçmeden onlar da gelmişlerdi. Hasta hasta dışarı çıkmamalarını söylesem, beni dinlemeyeceklerini biliyordum. Dördü de yanıma oturduğunda Cansu bizi tanıştırdı. Sessiz kalıp muhabbetlerini dinlemeye başladığımda Ertan ve Cem’in beni pek sevmediğini sezmiştim, bakışlarından ve konuşmalarından. Onların olmadığı bir anda kızlara bunu sormayı kafama not ettim.

 

Melisa ve Ertan yanımda cilveleşirken tiksinerek onlara baktım. Cansu ve Cem de yakınlardı ama onlar gibi abartmadan, daha efendi efendi oturuyorlardı. İğrenmiştim, annesiyle babasını basan küçük çocuklar gibi hissediyordum. Bu düşünce beni gülümsetti.

 

Ertan ve Cem yeniden kahve almaya giderken kızlara eğildim. “Beni pek sevmediklerini sezdim.”

 

Cansu ters ters baktı. “Ne önemi var? Sen de Rüzgar’a sor, bizi sevmiş sevmemiş mi?” Bana düşmanca bakışlar atarken bu tavrına anlam verememiştim. Kafamı salladım ve sessiz kaldım.

 

“Sen neden bunu sorguluyorsun ki Güneş?” diyen Melisa’ya baktım. “Rüzgar olduğunda hep beraber çift aktivitesi yapabiliriz diye düşünmüştüm ama sizinkilerin beni pek sevmediğini hissettim.”

 

“Sevmesen de aktivite yaparsın,” dedi Melisa ters ters bakarken. Alaycıl şekilde gülümsedim. “Sevmediğim insanlarla oturmam aktivite için. Ne isem oyum, maske takmıyorum.”

 

Ders başlayacağı zaman diğerlerine veda edip kafeteryadan ayrıldım ve sınıfa doğru yürümeye başladım. En öne geçip ve defter kalem çıkardım.

 

“Boşsa oturabilir miyim?” Kafamı sesin sahibine çevirdim ve kafamı olumlu anlamda salladım. Kız yanıma oturdu ve o da defter kalem çıkardı sonrasında birkaç saniye bana baktığını hissetmiştim. Ona dönüp anlamazca baktığımda konuştu. “Sen Melisa’nın arkadaşısın.”

 

Arkadaş denir miydi bilmiyordum. Bana karşı ters tavırları görmezden gelinecek gibi değildi. Kıza biraz daha bakınca, Melisa’nın mekanda gösterdiği kız olduğunu anlamıştım. “Sen onun eski ev arkadaşısın.”

 

Kafasını salladı. “Evet bana iftira atmadan önce. Adımı çıkardı. Kendi yaptıklarını ben yapmışım gibi anlattı. Komşularım kaç kere şikayet ettiler onu. Evden zar zor gönderdim, giderken eşyalarımı da çaldı.”

 

Şaşkına dönmüştüm. “Çok kötü bir şey iftira atılması.”

 

“Senin bilgin var mıydı?” dediğinde kafamı olumlu anlamda salladım. “Partide sen ve sevgilini gördük, orada söyledi yani.”

 

“Herkese söylemiş bu kız ya. Düzeltemiyorum da bunu.” Üzgün üzgün baktım. Bu saatten sonra kendisini aklaması çok zordu. Kesinlikle Melisa’dan fazlasıyla soğumuştum. Bugün işten ayrılacaktım, düşünecektim. Cansu’nun da özelimi insanların içinde söylemesi ondan uzaklaşmamı sağlamıştı. Onlardan bana iyilik falan gelmeyecekti.

 

Bahçeye çıktım ve bir sigara yaktığımda yanıma adının Hülya olduğunu öğrendiğim bir kız gelmişti. Bizim sınıftaydı. Onunla sohbet ederken evden ayrılmak istediğimi söylemiştim. Her şeyimi söylemiştim. O da yurtta kaldığını ve benim de gelmemi teklif etmişti. “Çok isterim ama önce ev arkadaşımı ayarlayayım, öyle taşınırım, çok teşekkür ederim bu arada.”

 

Numaralaştıktan sonra içeriye geçtim. Eve çıkmak düzgün insanlarla güzeldi ama sıkıntılı tipler varken yurt en iyi seçenekti. Lavaboya girdiğimde karşılaştığım Kumru, arkadaşı Kardelen ve beni tanıştırmıştı. Çocuksu ses tonu çok tatlıydı.

 

"Cansu'nun ev sahibi onu atmış, bize gelmek istedi ama benim ev arkadaşlarım onu istemediler," dediğinde şaşırmıştım. Cansu o gün zor durumdaydı ve resmen sırt çevirmişlerdi. İç çektim. "Ben de çıkmayı düşünüyorum."

 

“Neden ki?” dediğinde sertçe yutkundum. “Özelimi söyledi insanların içinde. Sevgilisiyle yiyişiyor gibisinden.”

 

“Pek inanmadım buna. Daha fazlası vardır bence,” dediğinde kaşlarımı çattım. “Ne saçmalıyorsun sen? Bunu söyledi.”

 

“Canım ama sevgilinle otelde kalmışsın sen bunu da zaten söylemişlerdi,” dediğinde başımdan aşağıya kaynar sular döküldüğünü hissettim. Sınıftakilerin ve okuldakilerin bana uzun uzun bakmasının nedeni buymuş demek ki.

 

GÜNEŞ KURALLARI: Haset insanlar mutsuz oldukları için kötüdür. İçe kapanık biri olsanız bile iç dünyanızda huzurlu olmanızı kıskanırlar. Dört dörtlük bir insan da olsanız çamur atarlar, çünkü içlerinde büyük bir kıskançlık var. Sağlam sınırlar çizip hayatınızdan uzaklaştırın, herkes kendi kalbinde boğulur. İyiyse iyilikle, kötüyse kötülükle boğulur.

 

 

 

Bölüm : 11.01.2025 01:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...