17. Bölüm
RedVelvet7781 / PERS KRALLIĞI / BÖLÜM 16 :İPEK VE ENDİŞELER

BÖLÜM 16 :İPEK VE ENDİŞELER

RedVelvet7781
redvelvet7781

LYDİA'NIN AĞZINDAN ;

Günlerimin, kapı vurulması, hizmetli ordusunun odaya akını gibi faktörlerle başlamasından nefret ederim. Tabii ki de sevgili kralım benden önce kalkmış ve giysi odasına geçerek giyinmişti. Ben ise Kraliçe Mandane'nin odama gönderdiği hizmetli ordusunun beni hazırlamalarının bitmesini, gözlerim yarı açık şekilde bekliyordum. Nihayet işleri bittiğinde kahvaltı yapmaya inecekken Kraliçe Mandane engeline takıldım. Geç kalkıp kahvaltıya inmediğim için beni cezalandırmaya çalışıyor sanırım ve bu beni aşırı derecede sinirlendirdi. Benim ve yemeğimin arasına kimse giremez.

Beni odasına davet etmesi sebebiyle mecburen Kraliçe Mandane’nin odasına doğru ilerlemeye başladım. Nihayet odasına vardığımda ise Kraliçe’nin sinsi bir şekilde gülümseyen yüzüyle karşılaşmam beni biraz tedirgin etmedi desem yalan olur.

"-Beni çağırdığınızı söylediler Kraliçem, umarım kahvaltımı ertelememe deyicek bir şeydir."

Kraliçe Manadane birden kaşlarını çattı:

"-Samimi davranışlarım haddini aşma cesareti göstermene sebep olduysa katı sınırlara devam edebiliriz Leydi Lydia, zira konuştuğun kişinin Kraliçen olduğunu unutmuş gibisin."

Yumruklarımı sıktım ve derin bir nefes aldım:

"-Bağışlayın Kraliçem, açlık başımı döndürdü sanırım."

"-O zaman yemeklere vaktinde inmeyi biliceksin, kimse seni beklemek zorunda değil. Kurallara uymak bu kadar zor olmamalı. Çok işimiz var, düğün yaklaşıyor ve hazırlıkların binde biri bile tamamlanmadı fakat sevgili varisim hala rüyalar aleminde turluyor. Seninle ne kadar konuşursam konuşayım, ne kadar sana anlatırsam anlatayım bir türlü anlamıyacağın değil mi?"

Gittikçe sinirim artıyor ve sabrım tükeniyordu. Sanırım buraya kadar sabredebilecektim, büyük bir kavga ve tüm Pers’in diline düşücektik.

Tam ağzımı açmış Kraliçeyle sert bir uslüpla konuşacakken birden odaya Kyrous girdi.

"Kraliçem, bağrışlarınız tüm koridoru sarmış durumda. Müstakbel eşime neden bağırdığınızı sorabilirmiyim?"

Kraliçe sinirle oğluna döndü:

"Kiminle nasıl ve ne şekilde konuşacağımı sana mı sormam gerek Kyrous? Gelinimin uyarılması gerekti ve uyarıyorum."

"Benim Kral olduğumu ve bana sormadan adım atmanızın bile yasak olduğunu düşünürsek, evet bana sormanız gerek. Hele ki bu kişi benim müstakbel karım ise bana sormadan tek bir söz bile söyleyemezsiniz. Lydia'yı uyarırken siz de aynı hataya düşmeyin. Karşınızda oğlunuz değil, Kralınız duruyor. Bir daha bu uslüp ve tonlamayla benle veya karımla konuşursanız bu kadar uysal cevaplar almazsınız."

Bana döndü ve:

"Sevgili Leydim, henüz kahvaltı etmediğinizi duydum. Benimle kahvaltı etmenizi istiyorum." diyerek bir şey söylememe izin vermeden elimi tutup beni yönlendirerek odadan çıkardı. Daha sonra ise kendi çalışma odasının istikametinde ilerlemeye başladı.

Kyrous, diye seslendiğimde erkeksi bir ses tonuyla, “Şimdi değil, Lydia, odada konuşacağız,” dedi. Onun da suçu bende bulduğunu ve annesine ezdirmemek için bu şekilde beni koruduğunu düşündüm ama odaya gittiğimizde hiç de düşündüğüm gibi olmamıştı. Kyrous sakince beni odasından içeri buyur etti ve uzun karar masasının üstünde hazır olan yemeğe doğru yönlendirdi. Tüm bunlar olurken benimle tek kelime bile konuşmadı. En sonunda bu sessizliği bitirme kararı vermiş olacak ki söze başladı.

“Sevgili Leydim, annemle aynı fikirde olmak ne kadar hoşuma gitmese de dediği birkaç şeye katılıyorum. İlk olarak düğünümüz yaklaştı ve biz hala bir şeylerin kararını veremedik. Ben bir Kralım ve sorumluluklarım var, sen ise benim müstakbel eşimsin. Bu nedenle bu düğün işini tamamen sana bıraktım bunu biliyorsun ama gördüğüm kadarıyla pek yol katedememişsin. Kraliçelik yolu zor. Yavaş yavaş öğreneceksin. Bugünkü olayı görmezden geleceğim zira Kraliçe Mandane de tavırları nedeniyle kendini haksız konuma düşürdü. Seni bu konuda ilk ve son kez uyarıyorum. Çünkü benim eşim olarak yükümü artırmak yerine hafifletmen lazım. Bu sarayın kuralları var ve sen de uymak zorundasın. Bu kuralları ben koydum ve sen de dahil hatta annem de dahil kimsenin bu otoriteyi ve gücü sarsmasına izin vermem Lydia. Sabah erken kalkacaksın ve o kahvaltıya erken ineceksin, günlük görevlerini eksiksiz yapacaksın. Hiyerarşik düzende sıranı bilecek ve herkese ona göre davranacaksın. Kraliçeden bunu sana öğretmesini istedim fakat bağırıp durmaktan başka bir şey yapmadığı için bunu benim sana açıklamam gerekti. Herhangi bir açıklama, bahane istemiyorum. Bu konu burada kapandı ve sözümün üstüne söz söylenmeyecek. Şimdi kahvaltını yap. Daha sonra da düğün hazırlıkları için Kraliçe Mandane’nin yanına git.” dedi ve elinin tersiyle yanağımı okşayıp masasına geçti. Masası karar masasının arkasında kalıyordu. O kadar korkmuştum ki oturduğum sandalyeden ona bakmayı geçtim, aç olan karnımı doyurmak için kaşığı bile elime alamıyordum. Benimle emir kuluymuşum gibi konuşmadı fakat benimle arasında o ince duvarı hatırlatarak sert bir şekilde konuştu. Bu duruma bir kere daha şahit olmuştum ama bu sefer ben veya Kyrous değildi. Babam ve annemdi.

O zaman fark etmiştim. Evlilikte erkek yönetici konumdaydı. Onun sözü dinlenmeliydi, her evin bir kralı vardı fakat benim kralım herkesin kralıydı. Onda ki güç daha fazlaydı. Ben de güçlü bir kadınım, savaşabilirim, resim çizebilirim, bir ülkeyi yönetebilirim. Bunları düşünürken annemin bir sözü geldi aklıma: “Benim güzel kelebeğim, erkekler kendilerinden güçlü kadınları sevmezler. Onları bastırmaya, susturmaya çalışırlar. Bunu başaramadıkları zaman şiddete başvururlar. Bu onların kontrolünü kaybettikleri anlamına geliyor. Ben annen olarak seni korumak istiyorum ama şu an yaşadığımız toplumda sadece sana kocanın sözünü dinle, ona danış, onunla her işini hallet ve suyuna git diyebilirim. Çünkü dünya üzerinde ki hiçbir erkek senin gücünden hoşlanmaz. Dik dur ama evliliğin için esne. Bazen onların da haklı olabileceğini unutma.”

Peki annem haklı mıydı? Kyrous ben güçlüyüm diye iktidarını kaybetmekten mi korkuyordu? Ya da beni kendine uygun bir eş olarak görmüyor muydu? Beni uygun hale mi getirmeye çalışıyordu? Bu yolun dönüşü var mıydı yoksa yolun sonu bu muydu? Ya Kraliçe olacaktım ya da tüm sevdiklerimden vazgeçip Pers’ten kaçacaktım. Peki Kyrous’un ilk bana karşı olduğu konuda fikirlerimiz uyuşmadı diye onu terk etmek doğru muydu? İlk defa olan şeyin ikincisi olmaz mıydı? Kafamda soru işaretleri dolu bir yumak vardı ve ben bununla ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.

Ben bunları düşünürken arkamdan gelen ses ile yerimden sıçradım.

“Lydia, yemeğini ye!” Kyrous’un sesi beni kendime getirdi.

İsteksiz de olsam kaşığı göstermelik olarak elime aldım. Biraz yemeği kaşığımla dürtükleyerek arkamda olan Kyrous’a yiyormuşum gibi bir görüntü vermeye çalıştım. Biraz daha oyalandıktan sonra ayağa kalktım ve ona bakmadan konuştum:

“Ben bitirdim majesteleri, izninizle Kraliçe Mandane’nin yanına geçiyorum.” diyerek konuşmasına bile fırsat vermeden ona bakmadan koşarcasına odadan çıktım.

Kapıyı açıp beni durdurmasın diye hızlı bir şekilde odama geçtim. Kapıyı kapattığım anda kapıya sırtımı dayayarak derin bir nefes aldım ve ne olduysa o nefesle oldu, içimden akmayı bekleyen o şelale birden akmaya başladı. Sırtım kapıdan kayarak yere çöktüm. Dizlerimi kendime çektim ve dudaklarımı sesim çıkmaması için dizlerime bastırarak ağlamaya başladım. Sanki günlerdir bunu bekliyormuşum da tüm yükleri bu şekilde atabilicekmişim gibi gözyaşlarım sel gibi aktı.

Odada ne kadar zaman geçirdim bilmiyorum. Ağlamam durduğu zaman banyoya gidip güğümün içindeki suyu tasa boşaltarak yüzümü yıkadıktan sonra hızlıca düğün hazırlıklarını planlamak için Kraliçe Mandane’nin yanına gittim.

Kraliçe Mandane'nin odasına girdiğimde, gözüm odanın ortasında serili duran ipek kumaşlara takıldı. Her biri farklı renkte ve desendeydi. Kraliçe, elinde bir makasla kumaşların arasında dolaşıyordu. Beni görür görmez sırıttı. "Gel bakalım prenses, düğününe yakışır bir gelinlik seçmeliyiz." dedi alaycı bir sesle. İçimden bir ses, bu anın hayatımın en önemli anlarından biri olması gerektiğini söylüyordu. Ancak, Kyrous'un soğuk bakışları ve sert sözleri aklımdaydı. Acaba bu elbiseyi beğenir miydi? Yoksa beni yine eleştirir miydi? Tereddüt ederek ipek kumaşlara dokundum. Parmaklarımın altında eriyen yumuşaklık beni büyüledi. Ama içimde bir yerlerde hala bir boşluk vardı. Kyrous'un yokluğu, kalbimi bir kez daha burktu.

Terziler, aşçılar ve dekoratörlerle saatlerce süren toplantılar sonrasında yorgun düşmüştüm. Herkes düğünümün en mükemmel şekilde gerçekleşmesi için elinden geleni yapıyordu. Ancak ben, tüm bu hazırlıkların arasında kendimi kaybolmuş hissediyordum. Kyrous'la aramızdaki mesafe her geçen gün biraz daha açılıyordu. Acaba bu evlilik doğru bir karar mıydı? Yoksa ben, hayatımın en büyük hatasını mı yapıyordum?

YAZAR AĞZINDAN ;

Yoğun gün ardından odasına çekilmek ve uyumak onun için en güzel zamandı .Sabah olduğunda ise kahvaltı yapmak istemediğini söyleyerek hizmetçiyi gönderdi .Yatakta biraz daha oyalanıp kalktı ve hazırlanarak aşağıya indi.

Kyrous, kahvaltısını bitirmiş, pencereden dışarıyı seyrediyordu. Lydia’nın gelmemesi onu biraz rahatsız etmişti. "Kahvaltını bitirmedin mi Lydia?" diye seslendi. Lydia, kapıda durmuş, yerdeki desenlere bakıyordu. "Affedersiniz Majesteleri, pek aç değilim." diye mırıldandı. Kyrous, onun gözlerinin kızarıklığını fark etti. "Dün olanlar için üzgünüm," dedi yumuşak bir sesle. "Annem bazen çok sert olabiliyor. Ama senin mutluluğun benim için önemli."

Lydia, Kyrous'un sözlerine karşılık vermekte zorlandı. İçinde bir yandan minnettarlık duyarken, diğer yandan da derin bir üzüntü vardı. "Teşekkür ederim Majesteleri," diye mırıldandı. "Ama ben..." diye başlamak istedi ama cümlesini tamamlayamadan sustu. Kyrous, onun ne demek istediğini anlamış gibiydi. "Biliyorum, zor bir durum. Ama lütfen bana güven," dedi. "Her zaman senin yanındayım."

Lydia, Kyrous'un sözlerine rağmen içinden bir türlü rahatlayamadı. Evlilik, onun için artık sadece bir görev değil, aynı zamanda büyük bir sorumluluktu. Sarayın duvarları arasında hapsedilmiş gibi hissediyordu. Bir yandan da Kyrous'a olan duyguları onu karıştırıyordu. Onu hem seviyor hem de ondan korkuyordu. Bu karmaşık duygularla baş etmek çok zordu.

 

O gün, Lydia kendini bahçedeki gizli köşesine çekti. Göz yaşlarını tutamayarak ağladı. Neden bu kadar yalnız hissediyordu? Neden herkes onun mutluluğundan çok kendi çıkarlarını düşünüyordu? Birdenbire, uzaklardan bir ses duydu. "Her şey yoluna girecek, Lydia," diye fısıldadı iç sesiyle. "Güçlü olmalısın."

 

UMARIM BÖLÜMÜ BEĞENMİŞSİNİZDİR .5 ŞUBATTAN SONRA DEDİM FAKAT OKUYANLARIN OLDUĞUNU GÖRÜNCE BUGÜN OTURUP BÖLÜM YAZDIM VE SİZLERLE PAYLAŞTIM .GERİ DÖNÜŞLERİNİZ BENİM İÇİN ÇOK KIYMETLİ VOTE VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM SİZLERİ SEVİYORUM AŞAĞIDA BİR KAÇ BÖLÜM RESMİ BIRAKTIM BAKMADAN GEÇMEYİN :) <3

Küçük bir not :

Pers İmparatorluğu döneminde banyo kültürü, özellikle zenginlerin ve soyluların yaşamında önemli bir yer tutuyordu. Eski Yunan kültüründen etkilenen Persler, misafirlere sıcak banyo sunma alışkanlığını benimsemişlerdir. Bu dönemde banyo, hem temizlik hem de sosyal bir etkinlik olarak değerlendirilmekteydi.

 

KYROSUN HALASI VE LYDİA

LYDİA VE KYROSUN ABLASI AZİTA VE LYDİA

KYROUSUN KÜÇÜK KIZ KARDEŞİ GOHAR

KRALİÇE MANDANE VE LYDİA

 

KYROUSUN BÜYÜK AMCASININ KIZI ROXANA VE LYDİA

 

DİĞER BÖLÜMDE TANIŞICAĞIMIZ KARAKTERLERİ ÖNDEN GÖRELİM İSTEDİM .BU BÖLÜM DE DE KRALİÇE MANDANENİN ODASINDA BU KIZLARIMIZ DA VARDI.

 

Bölüm : 28.01.2025 01:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...