

UMARIM BÖLÜMÜ BEĞENMİŞSİNİZDİR UZUN ZAMANDIR BÖLÜM ATMADIĞIM İÇİN BÖLÜMLERİ TAMAMLAYIP ATMAYI PLANLIYORUM .İYİ OKUMALAR...
Pers sarayının geniş taş avlusuna sabahın ilk ışıkları düşerken, bir haberci — Radames Hanedanı’nın nişanını taşıyan lacivert bir kaftanla — saraya giriş yaptı. Gümüş mühürlü mektubu elinde tutuyor, yorgun ama gururluydu. Bu, yalnızca iki hanedanı değil, iki çağın kaderini belirleyecek bir mektuptu.
Kyrous ve Kraliçe Lydia, üst düzey danışmanlarla birlikte taht salonunda toplandılar. Kyrous'un yüzü merakla ama dinginlikle aydınlanmıştı. Kız kardeşi Azita için yapılan bu evlilik teklifi, ona göre hem kişisel hem de siyasi bir mutluluk getirebilirdi.
Kyrous mektubu açtı ve yüksek sesle okumaya başladı:
“Pers İmparatorluğu’nun kutsal tahtına,
Prens Radames’in, Prenses Azita ile olan izdivacı, Hanedanımızca şeref kabul edilmiştir.
Ancak evlilik aşağıdaki şartlarla gerçekleşecektir:
1-) Prenses Azita, evliliğin ardından Radames topraklarında ağırlanacaktır.
2-) Pers Sarayı yılda iki kez dostluk hediyesi gönderecektir: safran, yakut ve dokuma.
3-) Evlilikten doğacak çocuklar her iki hanedanın da kan bağını taşıyacaktır; böylece birlik sağlanacaktır.”
Salonda sessizlik oluştu. Kyrous mektubu kapadı, yüzünde düşünceli ama yumuşak bir ifade vardı.
“Azita’yı mutlu edecek bir teklif,” dedi sessizce. “Radames, onurlu biri. Bu birliktelik onu güvende tutar.”
Lydia ise hemen söze karıştı. Gözleri kısılmıştı. “Ve saraydan uzaklaştırır. Evet... güvende tutar...”
Kyrous ona döndü, anlamaz bir ifadeyle. “Kardeşimi neden saraydan uzaklaştırmak isteyelim?”
Lydia hafifçe gülümsedi. Her zamanki gibi zarifti, ama sesi buz gibiydi. “Kralım, hanedanlar sadece kılıçla değil, gölgelerle yıkılır. Azita akıllı. Güzel. Halkın sevgisini kazanıyor. Ve... Radames’le evlendiğinde onun yanında olacak.”
Kyrous, Lydia’ya bakarak konuştu: “Bu onun kaderi değil mi? Her prenses bir gün gitmek zorunda.”
Lydia başını eğdi. “Elbette... Ama gidişin şekli mühim. Saray, bu evliliği kendi lehine kullanmalı. Şartlar pazarlığa açık olabilir.”
Kyrous düşündü. Kalbinde kız kardeşi için bir sevgi vardı ama Lydia'nın sözleri siyasetin gerçeklerini de fısıldıyordu. Kararsızdı, ama bir kral olarak bu kararı duygularla değil, akılla vermeliydi.
“Hazırlıklar başlasın,” dedi sonunda. “Ama Azita’ya söylemeden önce... bir görüşme yapacağım onunla.”
Lydia hafifçe başını salladı. İçinden geçenleri ise kimse bilmiyordu:
Bu evlilik, Azita'yı sessizce etkisiz hâle getirmenin en zarif yoluydu.
Kyrous, sarayın güneyindeki nilüfer havuzuyla çevrili sessiz bahçede oturuyordu. Bu bahçe, Azita’nın çocukluğunda en çok zaman geçirdiği yerdi. Gökyüzü açık, sabahın esintisi serindi. Kral, kız kardeşini bekliyordu.
Azita, ipekten koyu yeşil elbisesiyle yürüyerek geldi. Saçları yarım toplanmıştı. Kyrous, gülümsedi ama gözlerinde alışılmadık bir ağırlık vardı.
“Kyrous… beni bu kadar erken çağırdın. Bir sorun mu var?”
Kyrous başını salladı. “Sorun değil... bir karar var. Ve seninle paylaşmam gerektiğini düşündüm.”
Sessizlik. Yalnızca havuzdaki kuğuların suyu tıslattığı duyuluyordu.
“Radames Hanedanı bir evlilik teklifi sundu,” dedi Kyrous. “Seni eş olarak istiyorlar.”
Azita’nın kaşları hafifçe çatıldı ama bir şey demedi. Kyrous devam etti:
“Gelen mektupta şartlar açık. Bu evlilik, Pers İmparatorluğu’nun geleceğini güçlendirecek. Ama ben… senin ne hissettiğini bilmeden karar vermek istemedim.”
Azita ona yaklaştı, gözleri ağabeyinin gözlerine kenetlendi. “Beni politik bir piyon yapmıyorsun… ama yine de beni satıyor gibisin.”
Kyrous, kardeşinin elini tuttu. “Ben seni koruyorum. Radames dürüst biri. Ve bu birliktelik seni gölgelerden uzak tutar. Sarayın entrikaları... bazılarına iyi gelmez.”
Azita başını eğdi. “Peki Lydia ne diyor?”
Kyrous duraksadı. “Bu evliliğin hanedan için iyi olacağını söylüyor.”
Azita'nın gözleri daraldı. “Ama benim için mi iyi? Yoksa onun için mi?”
Kyrous cevap vermedi. Sadece kardeşinin alnına dokundu, çocukluklarında yaptığı gibi. “Eğer kalmak istersen, savaşı göze alırım. Ama gitmek istiyorsan... onurlu bir yol olsun istedim.”
Azita sessizce başını salladı. Gözlerinde yaş yoktu. Ama fırtına başlamıştı.
Azita, günlerdir geceleri uyuyamıyordu. Lydia’nın bakışları, sözleri, hatta sessizlikleri bile onun zihninde yankılanıyor, yavaş yavaş sabrını eritiyordu. O sabah, aynanın karşısında uzun süre durdu. Siyah saçlarını sıkıca ördü, yüzüne kırmızıdan uzak, sade bir allık sürdü.
“Artık susmayacağım,” dedi kendi kendine. “Bu sarayda birinin sesi olmak zorundayım. O ses benim.”
Elbisesinin eteklerini düzeltti. Lydia’nın odasına gitmek için yola koyulduğunda, içi buz gibiydi ama adımları kararlıydı. Muhafızlar kapıyı açarken tereddüt etti ama sonra başını dik tuttu.
Lydia odasında yalnızdı. Loş ışık, üzerine vurmuş, yüzünü olduğundan daha sert göstermişti. Azita içeri adım attı.
“Kraliçem,” dedi sertçe.
Lydia başını kaldırdı. Hafif bir tebessümle, “Azita,” dedi, “Ne güzel. Seni bekliyordum.”
Odayı gergin bir sessizlik kapladı.
Azita gözlerini dikti. “Benim hayatımla ilgili kararlar alındığını duydum.”
Lydia sakince başını salladı. “Evet. Sarayın geleceğiyle ilgili kararlar... ve sen bu sarayın bir parçasısın.”
“Ben bir obje değilim,” dedi Azita. “Kimse beni satamaz, kimse beni siyasi pazarlık konusu yapamaz.”
Lydia ayağa kalktı, Azita'nın yanına geldi. Gözleri ciddiydi. “Beni yanlış anlama. Seni satmıyoruz. Ama sen kendini pazarlık konusu yaptığında, kontrol bizde olmalıydı. Artık öyle.”
Azita’nın gözleri doldu ama öfkesine hâkim oldu. “Demek sen… her şeyi öğrendin. Radames’le görüşmemi. Ama ben bu kararı kendi başıma alacaktım. Sen değil.”
Lydia bir adım daha yaklaştı. “Ama bunu yapamadın. Çünkü ben senden önce davrandım.”
Azita’nın dudakları titredi. “Benden mi korkuyorsun?”
“Hayır,” dedi Lydia. “Ama Mendenna’dan korkuyorum. Onun yeniden doğmasından. Gözlerinde annene ait şeyler görüyorum, Azita. Ve bu benim için yeterli bir sebeptir.”
Azita arkasını döndü. Gözyaşlarını göstermemeye çalışarak odadan çıktı.
O akşam, Azita gizlice haber yolladı. Radames’i görmek istiyordu. Bahçedeki eski çeşmenin yanında buluştular. Ay ışığı, taşların üzerine vuruyor, geceyi gümüşe boyuyordu.
Radames geldiğinde Azita başını bile kaldıramadı.
“Seninle kaçmayı düşünmüştüm,” dedi titreyerek. “Ama şimdi her şey değişti.”
Radames onu dikkatle izledi. “Baban cevap verdi. Kabul etmişler. Bu evlilik yapılacak.”
Azita başını kaldırdı. “Sen istiyor musun bunu?”
Radames sustu. “Artık bu kişisel değil. Bu, iki hanedanın geleceğiyle ilgili. Ben seni tanımaya hazırım. Ama bu bir aşk değil, Azita.”
Azita gözlerini kapattı. Rüzgar gibi serin bir hüzün geçti içinden.
“Anlıyorum,” dedi. “O zaman bu, teslimiyet olacak.”
Radames ona uzandı ama Azita geri çekildi. “Lütfen… bana şimdi şefkat gösterme. Bu bir zafer değil. Sadece yeniliğimin kabulü.”
Ertesi sabah, sarayın büyük salonunda Lydia, Kyrous ve saray ileri gelenleri toplanmıştı. Azita, sade ama zarif bir kıyafetle içeri girdi. Herkesin gözü onun üzerindeydi.
Başını dimdik tuttu ama sesi kırıktı:
“Evlenmeyi kabul ediyorum. Prens Radames’le yapılacak evliliğe rızam vardır.”
Salonda sessizlik oldu. Lydia hafifçe başını eğdi. Kyrous’un gözleri doldu ama bir şey demedi.
Azita, sadece Lydia’ya baktı.
Bu bakışta hiçbir şey söylemedi ama her şey söylenmişti.
Bir kadın daha, taht oyunlarının kurbanı olmuştu.
YAZARKEN ÇOK HEYECANLANDIM ÖZELLİKLE AZİTA VE LYDİA BÖLÜMÜ BENİ ÇOK HEYECANLANDIRDI .UMARIM SİZİN DE BEĞENDİĞİNİZ BİR BÖLÜM OLMUŞTUR .BU BÖLÜM İÇİN RESİM TERCİH ETMEDİM DAHA DOĞRUSU SİZE GÖSTERMEM GEREKEN PEK BİR ŞEY KALMADI KARAKTERLERİ TANIDINIZ ZATEN SADECE BİR TANE AZİTANIN LYDİA'NIN ODASINA GİRERKEN OLAN BİR FOTOĞRAF KOYUCAM ,BİR DE GÖLLÜ BAHÇEYİ UNUTANLAR İÇİN BÖLÜM FOTOĞRAFI BÖLÜMÜNDE ONU PAYLAŞTIM . BİR SONRA Kİ BÖLÜMDE DÜĞÜN OLDUĞU İÇİN ONLA İLGİLİ BİR KAÇ RESİM PAYLAŞIRIM .VOTE VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN SİZLERİ SEVİYORUM BİR SONRA Kİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE...❤️❤️❤️

AZİTA'NIN ,LYDİA'NIN ODASINA GİRİŞİ
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.97k Okunma |
348 Oy |
0 Takip |
31 Bölümlü Kitap |