30. Bölüm

BÖLÜM 29 :İHANETİN SESSİZ KALEMİ VE İNTİKAMIN GÖLGELERİ

RedVelvet7781
redvelvet7781

 

UMARIM BEĞENİRSİNZİ YORUMALRINIZ BENİM İÇİN ÖNEMLİ VOTE VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN .❤️❤️

 

Saraya Dönüş

Güneş kızıl ışıklarını krallığın üzerine serdiğinde, Pers sarayının görkemli kapıları ağır bir gürültüyle açıldı. Kapıların ötesinden, zırhlarının üzerinde kan lekeleri taşıyan askerler sırayla içeri girmeye başladı. En önde ise Kyrous vardı: zaferden dönen bir kralın gururu, gözlerinde ateş, adımlarında kibrin ağırlığı. Atının üstünde yükselen hükümdar, sanki savaş meydanının kan kokusunu hâlâ peşinden sürüklüyordu.

Arkasında ise binlerce askerin kükremesi, ganimet arabaları, zincirlere vurulmuş tutsaklar geliyordu. Ama bütün bunların arasında en çok dikkat çeken, kanla ıslanmış bir zırh parçasına iliştirilmiş olan taçtı: Tomris’in oğlu Spargapises’in tacı. Kyrous, bu tacı mızrağının ucuna geçirerek halkına göstermişti.

Saray meydanı, alkış ve bağırışlarla inliyordu. Halk, kralın adını haykırıyor, askerler yere kalkanlarını vurarak zaferi kutluyordu. Kyrous atından indiğinde, dudaklarında zafer sarhoşluğunun alaycı gülümsemesi vardı. Geniş merdivenleri çıkarken, kanlı zırhının üzerinde parlayan altın işlemeler, onun hem savaşçı hem de hükümdar olduğunu hatırlatıyordu.

Kyrous’un Övünmesi

Sarayın büyük salonuna girildiğinde herkes derin bir sessizlik içinde onu bekliyordu. Komutanlar başlarını eğdi, danışmanlar saygıyla geri çekildi. Kyrous, tahtının önüne geldi, ama oturmadı. Önce elini mızrağa kaldırdı, Spargapises’in tacını göstererek:

“Bakın!” dedi gür sesiyle. “Bu, düşmanlarımızın umudu, Tomris’in oğlunun tacıdır. O, Pers gücüne karşı geldi, ve bedelini kanıyla ödedi. Onun ölümü, Massagetler için sonun başlangıcıdır!”

Salon alkış ve naralarla doldu. Kyrous, adeta sarayın duvarlarını titreten bu övgülerin tadını çıkarıyordu.

“Hiçbir kadın, hiçbir kavim, hiçbir ordu Pers’in karşısında duramaz. Benim adım göklerin altındaki her yerde korkuyla anılacaktır.”

Sözleriyle gururlanırken gözleri Lydia’ya kaydı. Büyük sütunların gölgesinde duran genç kraliçe, ellerini karnında kenetlemiş, sessizce ona bakıyordu. Karnındaki çocuk artık belirginleşmişti; Lydia’nın yüzü anne olmanın huzuru ile gölgeli bir endişeyi bir arada taşıyordu.

Kyrous, ona doğru yürüdü, sesini alçaltarak ama hâlâ zaferle kabaran bir tonda:

“Gördün mü Lydia? Ben yalnızca senin değil, bu dünyanın da kralıyım. Bana karşı gelen herkes yok olur. Senin oğlun da bir gün bu ihtişamın varisi olacak.”

Lydia başını eğdi.Lydia, dudaklarını hafifçe kıpırdattı, ama bir şey söylemedi. İçinden yalnızca şu geçti:

“O tahtların gölgesi kanla dolu olacak. Sen kendi açgözlülüğünde boğulacaksın Kyrous. Ben yalnızca zamanı bekleyeceğim.”

Lydia’nın Sessiz Planı

O gece, sarayda büyük bir şölen düzenlendi. Müzik, dans, şarap ve zafer övgüleriyle dolu bir gece… Fakat Lydia için her çalgının sesi, Kyrous’un gür kahkahaları ve askerlerin şarkıları, Spargapises’in kanına bulanmış birer yankı gibiydi.

Lydia, şölenin kalabalığından sıyrılarak odasına çekildi. Kandilin titrek ışığında masasına oturdu, eline ince bir papirüs aldı. Kalemi mürekkebe batırdığında, parmaklarının titrediğini fark etti. Bu, yalnızca bir kraliçenin yazısı değil, aynı zamanda bir annenin, bir kadının, bir hayatta kalanın yeminli satırları olacaktı.

Lydia’nın Tomris’e Mektubu

“Massagetlerin kudretli kraliçesi Tomris,

Sana bu satırları gizlice yazıyorum. Ben Lydia, Perslerin kraliçesi, Kyrous’un karısıyım.

Senin acını biliyorum. Bir annenin evladını kaybetmesi, en büyük yaradır. Ben de bir anneyim. Karnımda taşıdığım çocuklarım için uykusuz geceler geçiriyorum. Onların gözleri önünde kana bulanmış bir krallık bırakmak istemiyorum.

Kyrous, gücüne doymayan bir adam oldu. Evlatların canını aldı, alacaktır da. Onu durdurabilecek tek güç sensin. Ben, kraliçe sıfatımla senden intikam istemiyorum. Senin kılıcın, benim nefretimle birleşsin istemiyorum. Ama senden bir anne olarak, yüreği yaralı bir kadın olarak ricam şu:

Eğer intikamını alacaksan, onu Kyrous’un kanıyla al. Fakat krallığımıza, bizim masum evlatlarımıza dokunma. Benim oğullarımın, kızlarımın suçu yok. Onları bu ateşin içine atma.

Sana söz veriyorum. Bu mektup benden başkasının eline geçmeyecek. Bunu benden başka hiç kimse bilmeyecek. Eğer bir gün Kyrous’un düşüşü gerçekleşirse, iki kraliçe arasında bir sır olarak kalacak.

Sen annenin yüreğiyle, ben ise kaderin yüküyle konuşuyorum. Eğer yollarımız kesişirse, bil ki dostça uzatılmış bir el bulacaksın.”

Mektubun sonunda elleri titredi. Satırların üzerine gözyaşı damladı, mürekkep dağıldı. Ama bu, Lydia’nın gizli yeminini daha da gerçek kıldı.

Lydia parşömeni katladı, balmumu ile mühürledi. Kendi mühürünü değil, gizli sakladığı sade bir işareti kullandı: bir ay ve bir güneş. Bu simgeyi yalnızca çok az kişi tanıyordu.

Mektubu götürecek kişi de seçilmişti: Çocukluğundan beri tanıdığı, güvenilir bir köle kadın. O gece sessizce yola çıkacaktı.

Lydia pencereden dışarı baktı, Kyrous’un zafer şarkıları hâlâ duyuluyordu. O ise ilk kez kendi kocasına karşı ihaneti seçmişti.

Günler sonra, Lydia’nın mektubu Tomris’in eline geçti. Çadırının içinde yalnız başına açtı parşömeni. Her satırını ağır ağır okudu.

Kraliçeler birbirini anında tanırdı. Tomris, Lydia’nın kaleminden akan sözlerde samimiyet kadar, hesap da gördü. O annenin acısını hissetmişti.

Bir süre parşömene baktı. Sonra oğlunun kanlı zırhına yöneldi. Eliyle demiri okşadı ve fısıldadı:

“Bir anne bana seslendi. Ben de bir anneyim. Ama benim yeminim var. Kyrous’un kanı dökülmeden bu topraklar huzur bulmayacak.”

Tomris, danışmanlarını topladı. Büyük çadırda haritalar açıldı. Onun planı tarihe geçecekti.

Tomris’in İntikam Planı

“Kyrous kendini yenilmez sanıyor,” dedi Tomris. “Onu açgözlülüğüyle avlayacağız.”

Massaget savaşçıları yarı göçebe bir halktı. At üstünde büyürlerdi, okları gökyüzünden yağan yıldırımlar gibiydi. Tomris bu kez bambaşka bir taktik düşündü:

Sahte geri çekilme: Ordusunun bir kısmı Perslerin üzerine atılacak, kısa sürede geri çekilecek. Persler bunu zafer sanıp peşlerinden koşacak.

Şarap ve ziyafet tuzağı: Geri çekilen askerler, Persleri terk edilmiş bir kampa çekecek. Kamp içinde şarap küpleri ve yiyecekler bırakılacaktı. Kyrous’un ordusu zafer sarhoşluğuyla buraya dalacaktı.

Gece baskını: Persler içip uyurken, Massaget ordusu geri dönüp onları kılıçtan geçirecekti.

Tomris’in danışmanlarından biri endişeyle sordu:
“Ya Persler bu oyuna gelmezse?”

Tomris’in gözleri çelik gibi parladı:
“Kyrous kibirli bir adamdır. Onu kendi gururu öldürecek. Oğlumu nasıl açgözlülüğüyle tuzağa çektiyse, şimdi aynı son kendi üzerine çökecek.”

 

 

O gece, Kyrous zafer şarkılarıyla uyurken, Lydia pencereden uzaklara baktı. Bilmediği şey şuydu: Çok uzakta, Tomris de aynı gökyüzüne bakıyor, oğlunun kanıyla yemin ediyordu.

“Ey güneş! Ey yıldızlar! Ben Tomris, oğlumun kanını yerde bırakmayacağım. Kyrous’un ordusunu yok edeceğim. Onun kanını, oğlumun kanıyla sulanmış toprağa akıtacağım.”

 

Artık iki kadın, iki anne, tarihin gölgesinde birbirine görünmez bir bağla bağlanmıştı. Lydia, kendi çocuklarını korumak için Kyrous’un sonunu isterken, Tomris oğlunun intikamı için yemin etmişti.

Sarayda kimse Lydia’nın geceleri gizlice dua ettiğini bilmiyordu. Çadırında kimse Tomris’in gözyaşlarını görmüyordu.

Ama gökyüzü her şeyi görüyordu. Ve gökyüzü, çok yakında toprağa kan yağacağını biliyordu.

 

AYYYY BİR SONRA Kİ BÖLÜM FİNAL SONUNDA BİTİYOR VE İSTEDİĞİM GİBİ TAMAMEN KADIN GÜCÜNE ODAKLANDIK ÇOK MUTLUYUMMM .VOTE VE YORUMLARINIZLA DESTEK OLMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN ❤️❤️

Bölüm : 31.08.2025 19:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...