...
Kural 2: Bazı fedakarlıklar altın kadar değerlidir
Teneffüs bitti ve ders başladı Herkes sınıflara geçti. Sıramıza oturduk. Herkes birbiriyle konuşurken bir yandan da hocayı bekliyorduk. Kızlar arkamda bir şeyler konuşuyorlardı ama ben sırama dönüp uyumayı tercih ettim. Tam dalcakken bir anda sınıf kapısının gıcırdayıp açılmasıyla sarsılarak başımı sıradan kaldırdım.
Hocanın geldiğini görünce kendimi düzelttim. Herkes yerine oturduktan sonra hoca
"Çocuklar bir kaç işimi halletmem lazım ama önce yoklama alalım. Önceki ders unuttum hemen başlayalım"
Benim masaya bıraktığım kağıdı alıp okumaya başladı. Şaşırarak okurken hoca bana gülümseyerek "Hiç önemli değil ayrıca bu konuyu bana söylediğin için teşekkür ederim ve bu iletişim kurma konusunu merak etme bu bir sorun değil senin derslerini ve iletişimini etkilemeyecek" diyerek bana gülümsedi.
Ve sonra yoklamayı almaya başladı. Sıra bana gelmişti. Hoca
Herkes ŞOK. Neden diye sorarsanız bende bilmiyorum. Herkes kendi arasında Karabulut mu falan filan derken hoca herkesi susturdu. Bende buradayım anlamında elimi havaya kaldırdım. Hoca yoklamaya devam etti "Berk" "Burda"
Pencere Arka Tarafından bir ses geldi bende kim diye baktım. Yoklama sayesinde herkesin ismini öğreniyordum...
"Burda" sesini duyduktan sonra kafamı sesin geldiği yere çevirdim. Çevirmez olaydım Çocuk bana hem kafası karışık hemde öldürecekmiş gibi bakıyordu. Hızlıca önüme döndüm.
Hoca ise "Tamam çocuklar yoklama aldım. Ben işlerimi halletmeye gidiyorum. Merve sesli konuşanları kağıda yaz. Fısıltıyla konuşun Merve sınıf sende" Hoca 'Sesli' derken kelimeyi batırarak söylemişti.
Merve kafa salladı. Hocada öğretmenler odasına gitti Merve sırasından kalktı "Sesli konuşanı bir insanı rahatsız edicek şekilde konuşanı direk yazıyorum. Silmiycem" dedi ve sonra sırasına oturdu
Herkes kendi arasında fısıltıyla takılıp konuşurken bende çantamdan çizim defterimi çıkarıp resim çizmeye başladım. Zaman hızlı geçiyordu. Zil çaldı herkes sanki kıtlıktan çıkmış gibi dışarı çıkıyordu. Bende hemen kütüphaneye gittim. Kütüphanenin kapıları cam pencereleri olan büyük ahşaptan bir kapıydı.
İçeri girdiğimde beni koskocaman ve mükemmel bir kütüphane karşıladı. Yerden tavana kadar uzanan raflar. Hepsi eşit aralıklarla dizilmiş. Kahverengi ahşaptan kitap rafları ve masalar. Sanki ortaçağdan kalan bir kütüphanedeydim.
Renkli renkli deri ciltli kitaplar. Hepsi beni oku diyordu sanki. Etrafa bakındığımdamda kimseyi göremedim. Önce nerden başlasam diye düşünürken bir danışma masasından bir ses duydum."Merhaba nasıl yardımcı olabilirim" Danışmana doğru gittim ve masanın yanına gittiğimde çok tatlı beyaz tenli ela gözlü tesettürlü bir kız karşıladı. Bana dikkatlice baktığında kız "Merhaba sen okulda yeni misin seni ilk defa görüyorum"
Dedi ve bir anda titredi. Bende kafamı yukarı aşağı doğru salladım. Kızın yaka kartında Şeyma Aktoprak yazıyordu. kızın ismi Şeymaymış. Kız Nazik bir sesle
"Okulumuza hoşgeldin ben bu kütüphanenin sorumlusuyum. Aradığın bir kitap varsa yardımcı olurum ve kitap alacaksan önce kütüphane kartı çıkartmalısın.İsmini,soy ismini,okul numaranı ve bulunduğun sınıfı söyler misin" Ben yine kaldım boynumda ki küçük defteri alıp tüm bilgileri yazdım.
Eemm evet okul numaram buymuş. Baya büyük bir numara. Buarda okul numaramı okula kayıt olurken öğrendim. Kız şaşırarak kağıda baktı. kız bi bana bi kağıda bakıp durdu. Kız ağlamaklı olacaktı ki kendine geldi ve kağıdı elimden alıp kağıttaki yazıları bilgisayardan sisteme geçirdi. Yazıcıdan yapışkan kağıtla bir karta yapıştırdı ve bana uzattı "Buyrun" Kız hala kendinde değildi galiba. Gözleri kızarmıştı. Yanlış bir şey mi yaptım acaba.
"Aradığın kitap varsa rafların başında kitap kategorileri yazıyor ordan bulabilirsin. Bir ihtiyacın olduğunda seslenebilirsin" Kızın sesi titriyordu benle göz teması kurmuyor masasına dönük bir şekilde bakıyordu ve bilgisayara doğru döndü. Bende kitaplıklara döndüm ve o tarafa doğru ilerledim.
Aradığım kitap ise bir roman. Bayılıyorum roman okumaya. Roman Kitaplığını buldum ve kitap seçmeye başladım. Aradığım bir kitap vardı acaba burdamıdır diye baktım. Kafamı yukarıya çevirdim kitaplıklar çok büyüktü aradığım kitap ise benim yetişemiyeceğim kadar yüksek bir raftaydı.
Onu almak için sağ sola bakarak sandalye veya merdiven aramaya başladım. Kitap rafının orda bir tabure buldum ve sonra alacağım kitabın kitaplığına götürdüm. Taburenin üstüne çıktım sırf o kitabı almak için. Ellerimi ne kadar uzatsam da kitaba yetişemedim ve en sonunda dengemi kaybettimTam yeri boyliyacakken biri beni tuttuğnu anladım. O düşme korkusuyla gözlerimi sım sıkı kappatmıştım. Bu kimdi...
Kütüphanenin büyük pencereleri güneş ışınlarıyla kütüphaneyi aydınlatıyordu. Gözlerimi güneş yüzünden açamıyordum ben kimin kucağına düştüm. Bir kaç saniye sonra beni tutan kişi
Gözümü açtım. Beni tutan kişi güneş bana gelmiyecek şekilde bana gölge oluyordu ve ben şok ne yani beni tutan kişi bu arkadaşmıymış. Şaka mı bu beni tutan Berk denen çocuk mu. Ama bana neden öyle bakıyor tekrar bana "İyi misin" diye sordu afalladım.
Başımı yukarı aşağı doğru salladım. Derin bir nefes verdi. Sanki parkta yere düşen çocuklarının iyi olduğunu öğrenen anneler gibi bir hali vardı. Bu haline gülmemek için dudaklarımı bir birine bastırdım. Hemen ayağa kalktım üstümü başımı düzeltim oda düştüğüm tabureyi düzeltti yere düşen birkaç kitabı rafa yerine koydu. Benim almaya çalıştığım kitabı alıp bana uzattı. "Buyur"
O kitabı bana mı uzatıyor Kitabı alıp başımı öne yere eğerek teşekkür ettim. Büyük ihtimal yanaklarım kızardı. Çünkü çok zor bir durumdayım.
"Önemli değil sadece dikkat et"
Dedi ve gitti ne _Emredersin paşam dikkat ederim merak etmeyin siz._ Kesinlikle insanın canını sıkıyordu.
Gerçi o burda olmasaydı kafamı yere vurup ağır yaralı bir halde olurdum.
Kendime geldikten sonra bir kaç kitap alıp kütüphane danışmanı olan Şeymanın yanına gittim. Kız danışmanlık masasında ders çalışıyordu ama sanki kafasında takılmış yada bir şey düşünüyor gibi defterinin ucunda gözü kalmış bir şekilde donuk bakıyordu. Yanına gittim beni fark etmedi anlaşılan baya bir dalgındı. Sesli bir şekilde mırıldandım sesimi duymadı.
Normalde insanlar mırıldandığımda hemen bakardı. Parmaklarımı şıklattım masasına vurdum. elimi gözünün önünde salladım en son ellerimi bir birbirine vurdurarak şaklattım. Oturduğu sandalyede sarsıldı hemen kendine geldi ve bana döndü "Ahh kusura bakma Melisa dalmışım Alayım kitaplarını" Elimdeki kitapları verdim.
Boynumda asılı duran mini not defterini ve cebindeki kalemi çıkarıp kağıda yazı yazdım. Kağıdı kızın önüne masasına koydum. Kağıdı bıraktığımı görüp önce şaşırmış sonra kağıdı alıp okumaya başlamıştı. Kağıda yazdığım şey ise şuydu
İyi misin? Solgun gözüküyorsun kafan karışmış gibi. Yardımcı olmamı istermisin? Çok iyi bir dinleyicimdir :)
Şeyma gülümseyerek "Teşekkür ederim sadece kafamda bir kaç soru vardı onları düşünüyordum önemli bir şey değil sağol bir şey olsursa söylerim." Başımı yukarı aşağı salladım "Kitapları sisteme kaydettim alabilirsin"
Gülümseyerek el salladım ve kitapları alıp çıktım.
Biri bilim ansiklopedi üçü roman kitabı ve biri tarih kitabı olmak üzere toplamda 5 kitap alarak sınıfa gittim. Önümü kitaplar yüzünden pek göremesemde kızların bana öğrettiği yoldan sınıfa gitmeyi başardım. Okul çok büyük ve 3000 öğrencinin eğitim gördüğü bir kolejdi burası. Koridorlar birbirine benziyordu. Sınıfa girdiğimde sadece Merve ve Eylül vardı. Sera nerde gibi bir bakış attım Seranın kantine gittiğini söylediler.
Eylül "Bu kadar kitabı ne yapıcan çok kitap okuyan birisi misin"
Kafa salladım. Merve tıpkı bir anne gibi "İyi iyi boş ver kitap okumak iyidir artık günümüzde kimse kütüphaneye gitmiyor kimse kitap okumuyor yada tabletten telefondan okuyorlar. Güzelim koca kütüphane tozlara karıştı" İç çekti
"Şeymaya yazık tüm gün orda tozların içinde danışmanlık yapıyor. Neyse. Melisa hafta sonu Eylül, Sera ve ben dışarıda takılacağız gelmek ister misin seninde gelmeni isteriz" Eylül Merve'ye -Napıyorsun sen- der gibi bir bakış attı anlaşılan benim gelme kararını Merve tek başına vermiş.
Merve ise -nee- der gibi göz hareketi yaptı. Olayı anladım ama zaten isteselerde gelmezdim çünkü dışarda takılmak yani bana göre değil o yüzden kağıda
Hayır teşekkür ederim dışarda takılmayı pek sevmem ayrıca hafta sonu kursum var size iyi eğlenceler
_Sağol ama yalan değil dışarı sevmiyorum_
Merve dudaklarını büzdü "Yaa o zaman kursun olmadığı bir zaman evde pijama partisi yapalım pizza isteditiriz nodlle yaparız film izleriz mısır patlatırız ay düşüncesi bile insanı açıktırdı"
"Merve daha yeni yedin ne çabuk acıktın"
"Ne yapiyim acıkıyorum" İkiside kıkırdarken bende kitapları sırama koydum.Sera sanki dışarda kıyamet kopmuşta bize haber vermeye gelmiş gibi nefes nefese bize bakarak bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Merve hemen sıra sandalyesinden kalkıp Seranın yanına gitti "Sera ne oluyor bu ne hal niye koştun"
Sera parmağını sınıfın dışını açık kapıya yani koridora doğru işaret ederek bize bir şeyler anlatmaya çalışıyordu ama nefes nefese kaldığı için düzgün konuşamıyordu.
Eylül sıra masasından kalkıp Seraya su şişesini uzattı. Sera kıtlıktan çıkmış gibi şişeyi alıp içmeye başladı. Merve Seraya sandalye verdi Sera suyunu içtikten sonra nefesli nefesli "Adalar kızlar tuvaletinde birini zorbalıyor kız mahvolmuş kavga var yine ama bu sefer çok fena hocalar da öğretmenler odasına olduğu için kimse de görmüyor hadi gelin kavga izleyelim" Sera ellerini çırptı üçüde koşa koşa kavgayı izlemeye gitti. Sınıfta tek başıma kaldım. Eylül bana sesledi koridordan bende peşlerine gittim. Kavga var ve herkes izliyormuydu Sera niye heyecanlanmıştı ki niye birileri kavga ediyordu ve hocalara söylenmiyordu hep mi kavga oluyordu. Koşarak koridorun sonuna kızlar tuvaletine gittik. Herkes kavgayı izliyordu.
Çok kalabalıktı. İnsanlardan izin isteyip ne olduğuna bakmak için kızlar tuvalet kapısının önüne gittim. Merve arkamdaki kalabalığın arkasında "Melisa oraya gitme buraya gel off bu kız ne yapmaya çalışıyor" Merveyi umursamadım ancak gördüğüm manzara hiç hoş değildi. Üç tane kız bir kıza saldırıyor zorbalık yapıyorlardı, Kızın yüzü ve burnu kan içindeydi. Tuvalet fayanslarıda kan havuzu olmuştu resmen. Kızın üstüne kanlar sıçramış kız yerde duvar kenarında yorgun bir şekilde yatıyordu. Her defasında ayağa kalkmaya çalışsada diğer üç kız buna izin vermiyor aksine kıza daha çok darbe veriyorlardı ve onlarında üstüne kan sıçramıştı.
3 kızdan biri öndeki kız diğer iki kız arkada kollarını göğüslerinde bağlamış öndeki arkadaşlarını keyifle izliyorlardı. Öndeki kızın kahverengi kısa saçları vardı arka sağında uzun kıvırcık saçlı çilli bir kız onun solunda ise kırmızı tutamları olan kahverengi saçlı bir kızdı. Zorbalığa maruz kalan kızım ise turuncu kızıl karışımlı kısa saçları vardı.
Ama hala izlemeye devam edersem kızın saçları kırmızı kanlarla yapışıcaktı.
Hemen kızlar tuvaletine girdim tereddüt etmeden. Kapının ağzında duran süpürgeyi aldım ve kızıl saçlı kızın yanına gittim. Elimdeki süpürgeyi uzak durun der gibi süpürgeyi üç kıza salladım. Kahverengi saçlı kız "Buda kim böyle belasını aramaya gelmiş anlaşılan sıradaki kurban senmisin." Yüzüme baktı
"Anlaşılan sen bu okulda yenisin seni ilk defa görüyorum zaten bu okuldan olsaydın karşımıza geçip süpürgeyle saldırmazdın" Dalga geçer gibi konuşup sahte gülümseyip duruyodu. Ellerini açıp kapının ordan izleyen kalabalığa baktı "Kim yapar ki bunu?" Durdu durdu "Kimse " diye haykırdı. Kendi sordu kendi cevapladı
Kimde o cesaret var ki benim karşıma geçip bana süpürge sallıyacak öylemi. Yok ya." Öldürecek gibi yaklaştı göğüsünde bağladı.
Gözlerimi devirdim. Arkaya dönüp kızıl saçlı kıza el uzatıcaktım ki kahverengi saçlı kızın saçımdan tutmasıyla beraber sarsıldım. Elimdeki süpürge yere düştü kulağıma yaklaşıp bağırdı "Sana ismini sordum ve cevap vermedin bide gözlerini mi deviriyon o gözleri oyarım duydun mu beni!!" Saçlarımı kurtarıp Saçımdan tuttu kolunu sırtına doğru çevirdim. Kız inlemeye başladı. Anlaşılan çok güçlü değilmiş. Kızın arkadaşları üzerime geldiği anda kızı arkadaşlarına doğru ittirdim ve yere düşen süpürgeyi alıp kızıl saçlı kıza elimi uzattım. Ben diğer üç cadaloz kızı dinlerken biraz olsa kendini toparlamış en azından nefes alma verişi normalleşmişti. Kız elimi tuttu.
Kızın kolunu tutup yerden kaldırdım. Tuvaletten dışarı çıkacaktık ama arkamızdaki kahverengi saçlı kız üzerimize doğru yürümeye başladı "Sen var ya sen şimdi bittin kızım" Aldırış etmedim ve hemen tuvaletten çıkıp kalabalıktan geçmek için izin aldık. Sera bana seslendiğini duydum "Melisa buraya gel" Serayıda duymamazlıktan geldim ve revire doğru ilerledik.
Kızın kanları banada sıçramıştı. Kız bana bakıp yorgun bir sesle "Neden bunu yaptın? Ada peşini bırakmayacak bunu bilmiyo-" Kız öksürmeye başladı durduk. Öksürmesi bitti parmağımı dudağıma götürüp susmasını işaret ettim Kız revire gidene kadar bir şey demedi.
Revirin kapısını çalıp içeri girdik. Revire girdiğimizde beyaz önlüklü kahverengi saçlı kafasında topuz yapmış yirmi beş yaşlarda olan bir abla gördüm.
Bizi görür görmez yanımıza gelip "Açelya bu halin ne" Kızı diğer kolundan tutup beraber hasta yatağına koyduk. Kızın ismi Açelyaymış.
Doktor abla "Açelya bu ne hal böyle Adalar mı yine bir şey yaptı" Açelya yukarı aşağı kafa salladı kız yorgunluktan gözleri kapandı kapanacaktı. Doktor abla ellerini önlüğünün cebine koydu "Uyuma Açelya!!" Yüksek sesle konuşunca
Açelya korkuyla gözlerini açtı "Açelya kafana darbe almışsın uyuman sıkıntılı gözlerin kapanmasın. Uff şu yaralarını bi temizleyelim"
Açelya kafa salladı. Doktor abla masasının yanındaki ayaklı tekerlekli bir cihaz getirdi. Cihaz benim boyum kadardı. Doktor abla bir tane sandalye alıp cihazının yanına geçti ve cihazın ortasından çıkan beyaz ışık önce Açelya nın karnına sonra tüm vücudunu taradı. Cihazın arka tarafında küçük bir ekran vardı.
Doktor abla ekrandan Açelyanın vücudunda ne kadar yarası var ona bakıyordu.
"Açelya kafan fena darbe almış ve ayağında hafif incilmi-" Açelya yataktan başını kaldırıp "Nee ayğım mı hayır olamaz hafta sonu paten yarışım var" Ellerini yüzüne koydu "Hayır of ya neden ya"
"Açelya o zaman kendini savunman lazım yoksa hiç yarışa katılamıyacaksın" Doktor abla ayağı kalkıp duvardaki raflardan pamuk sargı bezi pasuman gibi şeyler aldı bende boynumdaki not defterini alıp kâğıda
Ellerini yüzünden çekti kağıda baktı "Değilim hiç iyi değilim" Ağladı ağlıyacktı.
Tekrar ellerini yüzüne koydu. Doktor abla yanımıza geldi "Kıza teşekkür etsene Açelya. Kız sana yardım etmeseydi hala darbe yicektin" Açelya ellerini yüzünden çekip bana baktı. Gözleri dolmuş yüzü kıpkırmızı olmuştu kafasını eğerek "Teşekkür ederim emm" Kağıda ismimi yazdım.
Açelya "Melisa teşekkür ederim Melisa" Doktor abla Açelyayı yaralarını temizlemeye başladı. Açelya gözlerini yatağın diğer ucuna daldı sonra gözlerini bana çevirip "Ama beni neden oradan kurtardın. Başın belaya girecek hiç ellemeseydin beni hiç kurtarmasaydın okul hayatın yanmıyacaktı. Ada gibi biriyle karşılaşmamış olurdun o çok kötü biri ve arkadaşlarıda. Her gün seni zorbalıycaklar şiddet uygulayacaklar...Ayy Nesrin abla ayağımı acıttın"
"Ne yapayım Açelya anca bu kadar. Hastanede değil ki burası yavrum revir burası revir. Tamam" Açelya iç çekti. Doktor abla devam etti "Okuldan sonra hastaneye git bugün derse girme. Zaten giremezsin bu halde Öğretmenlerede söylemiyorsunuz zaten. Okulca manyaksınız. Hastaneye gidiyorsun Açelya tamam mı"
"Tamam gitcem derse girmem onlarla uğraşmak istemiyorum"
"Aferin" Not defterini alıp kâğıda yazı yazıp Açelya ya uzattım.
Neden kendini savunmuyorsun Açelya. Hocalara neden söylemiyorsunuz yada neden okul değiştirmiyorsun
"Çünkü annem ve babam bu okuldan mezun olmamı istiyorlar. Okulda böyle bir durumu bahsetmiyorum işleri zaten çok var bide benle uğraşamazlar hocalara söylesek bile bir şey yapacaklarını sanmıyorum. Adanın ailesi çok güçlü haklı olsam bile haksız duruma düşürürler yani o iş olmaz sadece biraz sabretcem"
"Bir buçuk sene sabretcen mi Açelya"
"Evet Nesrin abla zaten üçüncü senem çoğu gitti azı kaldı"
"Ah Açelya ah ne diyeyim artık ben sana kızım. Al bitti sadece dinlencen ama uyuma tamamı yat çabuk"
Açelya kıkırdıyarak pikeyi üstüne aldı. "Tamam tamam dinlencem ama uyumayacağım" Doktor abla masasına oturdu "İyi aferin" Açelya yatağının yanındaki sandalyeyi bana uzattı gülümseyerek "Oturmak ister misin" Sandalyeye geçip oturdum "Eee sesiz kız neden konuşmuyorsun yoksa bir rahatsızlığın mı var" Kafamı salladım "Anladım Burada Melisa beniu Krtarırken çok havalıydın cesaretine hayran kaldım. Hele Ada gibi birine cesaretin harikaydı" Ellerini beğendim işareti yaptı. Gülümseyerek Teşekkürümü ettim. Zil çaldı derse girecektim. Açelya'ya gitmem gerektiğini belirtip Açelya ya ve doktor abla ya el sallayıp sınıfa gittim.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.57k Okunma |
144 Oy |
0 Takip |
25 Bölümlü Kitap |