
...
4. BÖLÜM KOŞU
Kural 4: Hedefini hiç bir zaman şaşma
Bu sefer kazanmak istedim...
24 Eylül 2047 Salı
Sabah oldu. Uyandım.
Güneş parlıyordu.
Ben sönmüştüm.
Gökyüzü ve bulutlar güneş eşliğinde
Kalkın yeni bir gün
der gibi parlıyor insanı uyandırıyordu.
Ama ben daha çok uyumak istiyordum. Kuşlar cıvıl cıvıl şarkı söylüyor gülüyorlardı. Bense mutsuzdum konuşamıyordum. Tekrar uykuya dalmak istedim. Kafamı yastığa gömdüm. Olmadı uğuyamadım.
Hışımla yataktan kalktım.
Saatte baktım.
Saat 10:27 ydi Beni neden uyandırmadılar. Uff Alarm kurmalıydım. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım
_Uf kendime geldim._ Okul formamı giydim. Çantama kitaplarımı koydum. Odamdan çıkıp aşağı kata indim. Ahmet abi beni gördüğünde "Melisa nereye"
Dış kapıyı ve okul çantamı gösterdim.
Hilal Teyze sofrayla ilgilenirken arkadan "Bir şey yemeden bırakmam gelin yiyin öyle okula gidin" Bir Ahmet abiye bir Hilal Teyzeye baktım iki gündür düzgün bir şey yiyememiştim. Hilal Teyze elini sofraya doğru gösterdi.
"Hadi yavrum" Sofraya oturdum çantamı yanımdaki sandelyeye bıraktım ve hemen sanki kıtlıktan çıkmış gibi yemeğe başladım. Ekmeği alıp omlete bandırdım. Feride cadolozu böyle şeyleri evde istemiyordu ama ben seviyordum. Arada bir Hilal Teyzeden istiyordum yaprak sarma,mantı hatta lahmacun bile. Özellikle fıstıklı baklava bayılıyorum. Hilal Teyze kısa boylu tontiş yanaklı Siyah saçlı toprak gözlü bir teyzeydi.
Onu küçüklüğümden beri tanıyordum. Hilal Teyze bu eve geldiğinde ben Dört yaşındaydım. Annem vefat ettikten sonra bana öz kızı gibi baktı yedirdi,içirdi,
dinledi her konuda bana yardım etti sağolsun. Hilal Teyze benim ikinci annem gibiydi. Hilal Teyze korkmuş "Yavrum yavaş ye boğulcan" Gülümseyerek yemeğe devam ettim.
Yemeğimi bittirip Hilal teyzeye sarılıp evden çıktım.
Ahmet abi bana arabanın kapısı açmış bekliyordu. Arabaya bindim. Ahmet abi arabayı çalıştırdı.
Okula vardığımızda arabadan inip Ahmet abiye el sallayıp okul binasına hızlıca girdim.
Sınıfa koştum sınıfta kimse yoktu. Sınıf penceresinden dışarıya baktım. Ders Beden Eğitimi ve herkes dışarıda.
Bahçeye koştum Nefes nefese bizim sınıftakilerin yanına gittim beden Eğitimi hocasının yanına varıp kağıda
Geç kaldığım için özür dilerim
Nefes nefeseydim kağıdı hocaya verdim ellerimi dizlerime koydum nefes almaya çalıştım. Sera hiç içilmemiş bir şişe su uzattı.
"Melisa iyi misin? Al su iç"
Kendime gelip dik durdum. Seradan suyu aldım kana kana su içtim. Elimle ağzımı sildim.
Yukarı Aşağı kafa salladım. Sera tebessüm etti.
Beden eğitimi öğretmeni bana dönerek. "Beden Eğitimi kıyafetlerin nerde?" Öğrencilerin üstündeki formalara baktım. Sonra kendi üstüme baktım. Kızıl renkli fermuarlı ceket ve geniş eşofman takımı vardı kızlarda. Boynumdaki mini deftere
Benim beden eğitimi formam yok. Bugün beden yok diye biliyordum. O yüzden evde kaldı. Özür dilerim.
Kağıdı verip başımı hafif öne eğdim. Hoca kağıdı okuduktan sonra Merve'ye seslenip Mervenin yedek formasını bana vermesini söyledi. Merve onaylayıp beni okul binasının en alt katındaki soyunma odalarına götürdü. Merve dolabından bana yedek beden formasını uzattı."Hiç giymedim senin olabilir ve yıkandı merak etme."
Hayır dercesine kafamı sağ sola salladım ve gülümseyerek kabine girdim. Gülümseme benim teşekkür edişimdi.
Giyinip kabinden çıktım. Dolapların orda beni bekleyen Merve Ağzını açıp "Wow bir insana forma bu kadar mı yakışır. Boynumdaki defteri alıp.
Dalga geçme
Merve gülümseyerek
"Hayır kız dalga geçmiyorum. Ciddiyim çok güzel oldu yani dışardan bakıldığında öğrencidense daha çok Beden eğitimi öğretmenini andırıyon. Beden eğitimi öğretmeni olmayı düşünmelisin."
Tebessüm ederek okul kıyafetlerimi sandalyeye koyup boy aynasından saçlarımı düzelttim. Merve arka dolaplardan bir tane boş dolap açtı. "Melisa burda bir tane boş dolap var istersen burayı kullanabilirsin kilidi de sağlam" Arkamdaki Merveye dönüp sonra boş dolaba baktım. Kafa sallayarak kıyafetlerimi sandalyeden alıp boş dolaba güzelce yerleştirdim. Merveyle bahçeye çıktık. Herkes sıra olmuş hazır pozisyonunda bekliyordu.
Bizde hocaya çaktırmadan öğrencilerin arkasına geçtik. Hoca bizi fark ettiği halde elindeki dosyalara bakıp diğer eliyle mini bir tabletten hesaplama yapıyordu.
Hoca yüksek sesle "Evet çocuklar bugün ne kadar mesafede ne kadar hızlı koştuğunuza bakcaz. Herkes İki kişi iki kişi koşacak.
Evet ilk olarak Ceren ve Bora ismini okuduklarım sıraya geçsin ikişer ikişer şekilde. Evet
Berk-Narin
Eylül-Ege
Ayaz-Melisa
Aras-Asel
Geri kalanları farklı bir branşta kendilerini gösterecekler. Hedefiniz partneriniz yenmek. Kural basit hile yapmak kesinlikle ve kesinlikle yasaktır. Herkes yerlerine sırayla" Zaten kim koşarken hile yapardı. Hoca ellerini çırparak
"Hadi haydi hızlı" Herkes yerlerine aldı önce yarışacak olan kişiler Ceren ve Boraydı Pek kendilerini tanımasamda Cerenin Borayı geçeceğini tahmin edebiliyordum Ceren zayıf ama güçlü bir kıza benziyordu. Hoca araya girerek "Çocuklar 7 metre koşucaksınız kim daha hızlı olursa finale kalıcak. Finale kalan 2 kişi den biri kazanıp koşu yarışmalarına katılacak. Düdüğü çaldığım anda koşup karşı duvara dokunup gelceksiniz ama parmak ucuyla değil Asel tamam mı"
İsmi Asel olan kıza baktım Asel Başını utançla yere eğdi demek ki bu kız çok titiz bir kızdı.
"Duvarı elerininizle elleyip gelceksiniz 'Ay duvar pis ben dokunamam' yok anlaştık. Bora Ceren yerlerinizi alın. Düdüğü çaldığımda başlayın"
Ceren ve Bora yerlerini alıp düdük sesini beklediler hoca elindeki kronometreyi ayarlıyıp "Üç iki bir" Düdük sesi çaldı. Bora ve Ceren jet gibi koşmaya başladılar 7 metre ötemizdeki duvara ilk deyen Bora oldu.
Anlaşılan Ceren sandığım kadar hızlı değilmiş dedim dediğim anda Ceren duvarı dokunup Borayı hızlıca geçip hıp hızlı yarışı kazandı. Bora yenilgiyi pek kaldırmasada Cereni tebrik etti ve diğerlerinin yanına oturdu.
Ceren ilk aşamayı geçmiş mutlu bir şekilde diğerlerine mutluluğunu paylaşıyordu.
Sırada Narin ve Berk vardı ikiside yerlerini alıp düdük sesini duyduktan sonra koştular. Karşı duvarı ellerini koyup geri döndüler. Oyumu Narinden yana kullandım.
Onları izlerken yanıma biri geldi "Sence hangisi kazanır" Sol tarafıma da siyah saçlı yapılı çocuğa baktım. Gözleri koşan Berk ve Narini izliyordu
Sorusuna cevap vermedim sadece yüzüne baktım.
"Ay pardon kendimi tanıtmadım ben Ayaz senin partnerin memnun oldum Melisa" Elini uzattı sahte bir gülümseme yapıp önüme geri döndüm. Açıkçası ben pek memnun olmadım tam bir serseriye benziyordu. Gözüm tutmadı bir an önce okulu bitirip kendi hayatıma başlamak istiyorum. Kimseyle arkadaş olmak istemiyorum hayatıma insan almak istemiyorum.
Ayaz elini cebine koydu "Peki biraz asosyal birisin anlaşılan" Ters bir bakış attım. Korkmasına yetti boynumdaki mini deftere kağıda
Evet Asosyal bir insanım bi diyeceğin mi var
Biz Ayazla konuşurken Berk ve Narin çoktan yarışı bitirmiş Narin yenilgiye uğramış ve diğerlerinin yanına gitmişti. Sıra Eylül ve Egeye gelmişti
Ayaz "Birazda asabiyiz galiba"
SANANE
"Peki iyi şanslar çünkü ihtiyacın olucak"
Aynen he he kesin Evet
Kağıdı gözüne gözüne soktum.
Sonra önüme dönüp Eylülün gelmesini bekledim inşAllah kazanır Amin. Eylül çok hızlı koşuyordu ve Ege'de onun kadar hızlı koşuyordu. Hangisi kazanacağı belli değildi. Eylül Egeyi geçti kazanan Eylüldü. Eylül çok mutluydu ilk defa onu bu kadar mutlu görüyordum.
Sanki dünyaları feth etmiş gibi bir ifade vardı yüzünde. Eylülle bir beşlik çaktık birbirimize.
Eylül ve Ege diğerlerinin yanına geçmiş oturuyorlardı.
Sıra Ayaz ve bendeydi.
_Hadi bakalım gazamız mübarek ola._
Yerimizi aldık. Ayaz alaylı bir şekilde "Tebrik kağıtları hazırla Melisa." Önüme döndüm.
Hoca "3 2 1" Düdük çaldı. Ayaz'dan önce çıktım. Bir metre sonra Ayaz bana yetişti. Tek isteğim o duvara dokunmaktı. Tüm gücümü ayaklarıma verdim. Sanki hayatım o duvara bağlıymış gibi hıp hızlı koştum. Ayaz beni geçti. Bu safer olmaz bu sefer ben kazanıcaktım. Ben Ayazı değil Ayaz beni tebrik edicekti.
Sera, Eylül ve Merve bağırarak "MELİSA" Diye tezarruat yapıyorlardı. Daha çok güç geldi sanki. Ayazla aramızda olan mesafeyi kapattım. Ayaz duvarı elledi 2 saniye sonra ben duvarı elledim. Ayaz duvardan ellerini çekerken sarsılmıştı.
Ayazı geçip arkama bakmadan koştum. Ayaz bir saniye sonra kendine gelmiş beni geçmeye çalışıyordu.
Hızlıca koştum hiç dikatimi dağıtmadan sadece bitiş çizgisne baktım. Bitiş çizgisinde bekleyen Asele baktım. Kız heyecanlı bir şekilde bizi izliyordu.
Ayaz aradaki farkı kapatmaya çalışırken çok geçti çünkü yarışı ben kazanmıştım.
Başarmıştım kazanmıştım. Kazanma böyle bir duygumuymuş bu duyguya bayıldım bundan sonra hep kazanacaktım.
Derin bir nefes alıp verdim soluklanmaya nefes almaya çalışan Ayazı gördüm. Sesim ne kadar çıkarsa kahkaha attım. Ayaz dahil sınıfın yarısı bana baktı umrumda değildi. Ayazın yanına gittim. Ayaz ellerini dizlerine koymuş eğik bir şekilde duruyor nefes almaya çalışıyordu. Boynumdaki not defterini alıp
Alayım tebrğimi alayım alayım
Ayaz kafasını yukarı kaldırıp bana baktı. Yazık çocuk hala nefes almaya çalışıyordu
Evet bekliyorum
Ne oldi rengin soldi
Bana bak çocuk ben laz kızıyım tamam mı. Bizim küçüklügmüz dağda çayırda geçti sen kime kafa tutuyon hey gidi yavrum hey
Kağıdı kendimden çok Emin bir şekilde Ayaza verdim. Kollarımı karnıma bağladım
"Laz kızı tebrik ederim valla" Elini uzattı. Elimi uzattım. Sahte bir gülümseme. Tamam koşmayı sevmeyebilirim ama yalan değil küçükken yazın Samasuna köye babanemelere giderdik. Küçük olduğum için dağda çayırda tarlada koşardım. Bi zaten köyde koşardım başka yerde koşmazdım uzun zaman sonra koşmak iyi geldi. Gerçi bu sabah okula geç kalıcam diye sınıftan bahçeye koşmuştum ama kazanmakta ayrı bir güzeldi.
Mervelerin yanına gittim herkes oturmuş bekliyor kendi aralarında konuşuyordu. Merve heyecanla "Melisa Sende Eylülde harkaydınız. Ben ve Sera oyumuz sizden yana" Tebessüm ettim ve yarışacak olan Asel ve Arasa döndüm. İkiside düdük sesini duydu koştu. Asel koşarken yere düşüp ayağını buruktu. Aras Asel ve Aslelin bir kaç arkadaşı Aseli revire götürdü. Yarışı kazanan yoktu
Hoca elindeki tableti düzeltip
"Çocuklar şuanda 4 kişi yarı finale yükseldi ismini okuduklarım bir adım öne çıksın. Eylül,Ceren,Berk ve Melisa buraya gelin."
Başlangıç çizgisine gittik.
"Eylül Berkle Melisada Cerenle yarışacak.
Hazırsanız başlayalım Berk Eylül 3 2 1 BAŞLA" Hoca bir anda düdüğü çaldı ikiside afalladı ve sonra başladı. Eylül önde götürdü. Ancak Berk Eylüle yetişip Berk öne geçti. _Eylül lütfennn Kazan._ Gözlerimi yumdum Eylül kazansın diye dua ettim.
Ama bir dakika Eylül kazanırsa ve bende kazanırsam finalde ikimiz rakip olcaktık işte bunu hiç sevmedim. Eylül eğer kazanırsa bende yeni rakibim olan Cere- Kafam buğuldu başımı sağ sola salladım. Cerenin kazanmasına izin vericektim.
Eğer Berk kazanırsa Cerenle olan yarışımı kazanıp Eylül'ün yapamadığı kazanamadığı yarışı ben kazanıcaktım.
İntikam.
Kendi kendime gülümsedim ve onları izledim kazanan Eylül değil Berkti. Hayal kırıklığı. Eylül ve Berk birbirlerine tebrik ettikten sonra Eylül üzgün bir şekilde yanıma gelip omzumu tutarak mırıldandı.
"Yarışı kazan Finalde Berki yen benim yapamadığımı yap sana güveniyorum." İkimiz de tebessüm ettik.
Eylül Mervelerin yanına gitmiş Sera ve Merve Eylüle sarılmışlardı.
Onlar için kazanıp Türkiye turnuvalarındada kazanmayı karar verdim anında.
Ceren ve ben yerlerimizi aldık. Hoca başla dedikten sonra koştuk. Ceren çok hızlıydı. Ceren hızlı olabilir ama ben onu geçebilir miydim? Tabikide geçerdim. Eğer ben Ayaz gibi birini yendiysem Cerenide aynı şekilde yenerdim. Ama Ceren beni çoktan geçmişti. Hızlandım hızlandım daha da hızlandım duvara yapışıcaktım az daha. Ama duvarı elleyip geri döndüm. Ben dönerken Ceren gidiyordu. Göz göze geldiğimizde Elimi gözümün üstüne koyup hafif asker salamı verdim. Göz kırpıp yoluma devam ettim.
Oda duvara elini koyup arkamdan gelmeye başladı. Ben dahada hızlandım ve yarışı kazandım. Mervelere el salladım üçüde mutluydu Ceren beni tebrik etti el tokalaştık sıra Berki yenmekti
...
Su içip kendime geldim.
Hoca "Evet çocuklar finale kalan arkadaşlarınız Berk ve Melisa. arkadaşlarınızı tebrik ediyoruz."
"Evet şimdi 10 DAKİKA MOLA"
Kızların yanında oturmuş Berki nasıl yenebilirim diye plan kurarken Sera bir havlu almış beni serinletmeye çalışıyordu. Seranın sağ tarafına oturan Merve ve onun sağında da oturan Eylül üzgün üzgün Merveyle konuşuyor başka şeylerden bahsediyorlardı.
Eylül kaybettiği yarışı unutmuş başka şeylerden konuşuyorlardı. Bende gözlerimi koşacağım yere dikmiş bakıyordum.
Berke baktım. Oda büyük ihtimal benim düşündüğümü düşünmüş gözlerini dikmiş koşocağı yere bakıyordu.
Önüme dönüp sudan biraz daha içtim.
Sera,Merve ve Eylül beni destekliyip bana yapabileceğimi hızlı olmamı ve sakin olmamı istiyorlardı.
10 Dakika molası bittikten sonra hoca bize seslenip yerlerimizi almamızı istedi.
Yerlerinize geçip bekledik.
Berk çok sakin gözüküyordu
benim aksime.
Ben heyecandan ölücektim.
Ya kazanamazsam ya kaybedersem. Buna izin vermiycektim. Eylül için yapmalıydım. Yani en azından Eylül için.
Yenilgi? Asla. Bu saatten sonra kimseye yenilmiycektim. Aksine herkesi her zaman her yerde yencektim.
"Evet ısınmanız bittiyse artık başlıyalım." Hocanın sesi tüm düşüncelerimi dağıttı. _Tamam Melisa sakin ol yapabilirsin iki kişiyi yendin üçüncüyü mü yapamıycan. Haaah heyet be kim tutar seni kızım Melisa yapabilirsin başarabilirsin._
Kendi kendimi moral verirken buldum kendimi.
Yerlerimizi aldık. Hoca "3 2 1 BAŞLA" Hızlı çıktım. Berk neye uğradığını şaşırdı.
Önde götürüyordum der demez Berk bana yetişti. Daha hızlı koşmya başladım ben koştukça bana yetişti.
Duvarı ellerimizle vurduk. Geri döndük koşmaya devam ettim. Yolu yarıladık. Berk çok hızlıydı beni geçti ve kazanan Berk oldu
_Ne kaybettim mi Berk mi kazandı. Yenilgiye hazır değildim hayır bu olamaz_ Eylülü şimdi anladım. Sinirim tepeme çıksa da dışardan öyle gözükmüyordum bazen duygularımı dışarı yansıtmazdım.
Berki tebrik etmek için elimi uazattım. Berk bana baktı boynuma baktı koştuğmuz yola baktı. Koştuğmuz yola geri gitti yerde bir şey arıyordu. Yerden bir şey aldı. Elim boynuma gitti. Defterim Mini defterim yoktu Berk yanıma geldi. Elindeki mini defteri uzattı.
_Olamaz defterim koşarken yere düşmüş._
Berkin elinden defterimi aldım neyse ki cebimdeki kalem hala duruyordu.
Teşekkür ederim ve tebrikler güzel yarışmaydı
Yazıp elimi uzattım. Hiç de güzel yarışma değildi. Kaybettim bunun neresi güzeldi. Berk bir elini göğsüne kalbinin biraz üstüne koyarak tebbesüm etti. Pek anlamadım bende gülümseyerek yanından ayrıldım.
Sonra üzgün halde kızların yanına gittim Merve sırtıma Hafif ovalayarak "Üzülme finale kadar yükseldin üzülme.
Bak Eylüle o yari finalde elendi ve gayet iyi. Hadi sıkma canını"
Kafamı sallayarak Merveyi onayladım. Teneffüs vaktiydi.
Hoca dağılabilirsiniz dediği anda soyunma kabinleri ne gidip dolaptan kıyafetlerimi alıp duvardaki raflarda temiz havlulardan birini alıp duş alma kabinlerine girdim. Duş alıp çıktıktan sonra okul formamı giydim.
Merve'nin verdiği kıyafetleri ise temiz bir poşete koydum herşeyi dolaba koyduktan sonra bahçeye Mervelerin yanına gittim. Diğer herkes teneffüsünü geçiriyordu. Kızların yanına gidip Seranın yanına oturdum.
Bir kaç kız yanımıza gelip beni tebrik etti. 2. Olduğum için sağ olsunlar bunu yüzümede söyleyip gittiler. Bir tane açık kumral saçlı orta boylarda çilli bir çocuk yanımıza gelip
"Melisa tebrik ederim ayrıca teşekkür ederim sayende iddiayı kazandım" Çocuğun yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.
Bu Cerenle yarışan Boraydı.
Sera hem bana hemde Boraya bakarak "Ne iddası"
Harbiden ne iddasıydı bu
Bora Sera'ya dönerek "Ayazla iddiaya girdik. Ayaz ben kazanırım dedi bende Melisa kazanır dedim ve Melisa kazandın Melisa sayesinde 1 haftalığına motor bedavaya kazandım. Sağol Melisa" Gülümseyerek önüme döndüm. Ama motor meselesini anlamdım Sera ya anlamdığmı göstererek Sera konuşmaya başladı
"Ayaz 18 yaşında ve motorsiklet kullanıyor Ayaz'ın motorsikletini almış bedavaya" Sera şaşırarak Boraya döndü "Bora sen 17 yaşındasın motor kullanamassın ki" bora sırıtarak "Heh bu yüzden Ayaz benim şoforüm olcak. O çok değerli motorunda gezdircek. Kendisi iddayı koydu. Kendi bacağanı sıktı" Sera işaret parmağını seni gidi seni der gibi "Sen varya sen çok fenasın"
Bora zafer kazanmışcasına gülerek "Eeee hak etti" Bora ve Sera kıkırdaması bittikten sonra "Evet kızlar bana müsade. Daha Berkin yanına gitcem. Çocuğu daha fazla bekletmeyim görüşürüz Melisa kıralsın pardon kıraliçesin" Tebessümle karşılık verdim Bora Berkin yanına gitti. Berk beden eğitimi hocasıyla konuşuyordu. Herkes teneffüsünü sürdürürken zil çaldı. Ders başlıyacaktı.
Bir ders daha beden oldu. Berk ve beden eğitimi hocası hâlâ turnuvalarla ilgili konuşuyorlardı. Herkes bu beden dersinde takılıyordu. Bir tek ben okul formamı giymiştim.
Kızlar voleybol oynuyordu biz dördümüz oturmuş sohbet ediyorduk bazıları ise mini robotlarıyla vakit geçiriyor telefon oynuyorlardı.
Ayazlar ise basketbol oynuyolardı. _Basketbol mu oynuyorlardı._ Gözlerimin yaşını silip kendime geldim.
Dışardan bakıldığında ağladığım anlaşılmıyordu.
Kızlar sohbet ederken bende dinliyordum. Sonra hoca tüm sınıfı toplayıp sıra olmamızı istedi. Hoca hepimizi tebrik etti özellikle ikinci olan bana sağ olsunlar bir koli küçük süt kazanmıştım. Sütü severim ama bunları bir koli süt için yaparmıydım bilmiyorum.
Ders bitti. Tenefüse girdik.
Sınıfa gidip eşyalarımı bıraktım ilk ve son durağım olcak olan kütüphaneye gerçi dün aldığım kitapların kapağını açmasam bile gitmeye karar verdim.
Okul koridorunda başım dönmeye başladı dün gece yaşadıklarım travmalarım aklıma geldi. Bu halimi gören kahverengi saçlı bir kız korkmuş ve endişeli bir sesle "İyi misin" Diye sordu Kıza baktığımda anneme ne kadar benzediğini fark ettim. Kız kolumu tutarak doğrulamamı sağladı kız kolumu tuttuğunda titredim kız elini hızla çekti. Tebbesüm ettim ve iyi olduğumu belirterek kütüphaneye gittim.
Bu günü kendime Ayırmak istedim kütüphaneye ulaşıp kapıyı araladım koca kütüphanede ölüm sesizliği vardı. Şeyma danışmada yoktu Masasına gittim masada not bırakılmıştı. Kağıdı alıp okumaya başladım.
Bir işim çıktığı için kütüphanede yokum. On dakika sonra geleceğim
Şeyma
Şeymayı beklerken bir kaç kitap bakmak istedim.
Kitaplıkların arasında gezerken güm diye bir ses duydum. Arkamı döndüm iki tane kalın kitap raftan yere düşmüştü. Kitapları kaldırmak için geriye gittim. Kitaplardan biri sarı diğeri yeşildi. Yeşilin üstünde toprak sarının üstünde hava yazıyordu. Hava yazısını okurken bi titreme geldi.
İkisinide elime aldım rafa geri koydum. Sonra sessizce
kütüphanenin arka taraflarına gittim. Burda kimse yoktu.
Sessiz sakin sadece kitapların kendi arasında fısıldadıkları yerdi. Arka tarafları gezdim. Bir kitap gördüm gözüme çok çarptı. Bu kitap da neydi. Kitabı elime aldım. Kitabın üstünde
______________
| |
| 4 - 2 = 0 |
| |
| |
______________
Yazıyordu. Yazıyı okurken yine titredim. Niye titreyip duruyordum burası soğuk muydu. Kitabın yazarı kim diye baktım ama yazar ismi yoktu.
İçini merak ettim tam kitap kapağını açacaktım ki ses duydum. Bir şey mi düşmüştü.
Sesin nerden geldiğine baktım. Ses kütüphane girişinden gelmişti. Şeyma elinde kolilerle yere düşmüş gözü kapalı başını ovalıyordu. Şeymanın yanına gidip elimi uzattım.
Kızı ayağa kaldırdım
"Melisa Burda napıyorsun"
Üstünü silkelemeye başladı. Bu kız her zaman güzel mi giyiniyordu. Üstünde askılı uzun bej renkli bir elbise. İçinde beyaz uzun kollu tişört giymiş. Şalıda elbisesi gibi bej rengindeydi ve spor beyaz sade ayakkabıları güzel durmuştu. Şeyma gözlüğünün çerçevesini düzeltirken gözü elimdeki kitaba gitti.
"O ne o ne kitabı bi bakabilir miyim" Elimdeki kitaba bakarak benden kitabı istedi. Ne olduğunu anlamadan da kitabı ona verdim. Hemen elimden kitabı alıp kapağına baktı. Gözleri fal taşı gibi açıldı ve bana döndü. Tedirgin bir sesle "Ayy şey uzun zaman önce kaybettiğim bir kitap. Bulduğun için sağol Melisa"
Yüzünde yapmacık bir gülümseme vardı. "Şey içine baktın mı" Tedirgindi
Not defterime
Hayır bakmadım bu kitabı ilk defa görüyorum. Yazar ismi de yazmıyor. Şeyma bu tam olarak ne kitabı?
Şeyma kağıdı okudu bana döndü "Önemli bir kitap değil boşver"
Şeyma ne saklıyorsun söyle bir şey olmaz bu kitap ne kitabı
Şeyma korkudan ne yapacağını şaşırdı "Melisa zamanı geldiğinde anlatıcam ama senden tek şey istiyorum. Kimseye bu kitaptan bahsetme tamam mı. Sır tutabilirsin değil mi bak lütfen eğer kimseye söylemessen sana zamanı geldiğinde her şeyi açıklıycam her ince ayrıntısına kadar. Tamam" Korkuyordu
Kitabı kolilerin üstüne bıraktı Kollarımı tuttu ve gözlerime baktı korkuyla. Dokunsam ağlıyacaktı "Tamam mı ?" Kafamı salladım kitabı ve kolileri eline aldı kâğıda yazdım.
Şeyma kimseye anlatmıyacam ama zamanı geldiğinde her ayrıntıyı atlamadan anlatacaksın tamam mı
Kitabı acayip merak etmiştim. İçinde ne yazıyordu. 4-2=0 bu ne demek ve kapağı neden bu kadar güzel.
Şeyma ya uzattım bana baktı "Tamam herşeyi zamanı geldiğinde anlatıcam" Tebessüm ettik. Zil çaldı "Zil çaldı hadi derse git geç kalma
Yoksa yok yazarlar"
Tamam dikkat et Bir daha düşme
Kağıdı uzattım ve Kapıya yöneldim "Melisa" Arkamı döndüm "Teşekkür ederim hem düştüğümde kaldırdığın için hemde sırrımı tuttuğun için" Gülümseyerek karşılık verdim ve kapıları açtım. Kütüphaneden dışarı çıkıp sınıfa gittim.
Şeyma benden bir sır saklamamı istemişti. Saklardım ama ne olabilir. İnsanlar genelde geciktirmek için zamanı geldiğinde söylerim daha sonra anlatırım derlerdi. Ama Şeymanın gözlerindeki çaresizlik ve korku gerçekten zamanı geldiğinde anlatıcam diyordu.
Evet kıvırabilirdi yalanda söyliyebilirdi ama yalan söylemek istemedi kandırmak istemedi ve istemediği için zamanı geldiğinde anlatacaktı.
Zamanı bekliyecektim.
Sınıfa girdim herkes oturmuş hem hocanın gelmesini bekliyor bir yanda konuşuyorlardı. Bazı kişiler Berkin sırasının etrafına toparlanmış onu tebrik ediyorlardı. Sırama oturdum. Arka sıradaki Merve Sera bana bakıp birbirlerine bakıyorlardı Bunu arkaya bakmadan anlamıştım. Merve endişeli bir sesle "Melisa iyi misin canım ne oldu" Sera merakla araya girdi "Kızım seni tüm tenefüs aradık bulamadık nerdeydin sen. Bakmadığımız yer kalmadı" Hala önüme dönüktüm kağıdı Seranın masasına öne koydum.
Kütüphanedeydim. Kitap almaya gittim.
Yalan değildi kitap almaya gitmiştim o yüzden sıkıntı yoktu. "Hee demek ki bakmadığmız bir yer varmış" Masama baktı "Kütüphaneden aldığın kitap nerde" Önüme baktım. _Eyvah kitap kitap almadım ne diycem. Tamam sakin ol sakin ol uydur bir şeyler_
Aradığım kitabı bulamadım zil çaldı
Tamam güzel kıvırdın gayet iyi yalan değildi vaktim yetmemişti. Sera ve Merve kağıdı okuduktan sonra bana baktılar "Tamam sonra tenefüste gidelim olur mu"
Boşver ben daha sonra giderim zaten daha dün aldığım kitapların kapağını bile açamadım onları okuyup bitirmem lazım ondan sonra başka kitap alırım.
Diye geçiştirdim. Annesine hesap veren çocuklara döndüm. Sera bi Merve'ye bir bana baktı Gülümseyerek "Tamam sen bilirsin sen ne zaman istersen ama gitceğin zaman haber ver ben de kitap okumak istiyorum. Anlamıyorum o kütüphane de ne var Melisa ilk günde sevdi. 3 yıldır burda okuyorum kütüphaneye bir defa girdim hiç bana göre değildi" Şaşkın bir ifadeyle bana döndü "Yoksa kütüphanenin sihri varda senimi büyüledi" Merve kıkırdıyarak araya girdi "Sera kütüphanenin sihri yok öyle bir şey gerçek değil"
"Biraz olsun bir şey deme Merve. Sihirli hayaller kuruyoruz" İkiside kıkırdamaya başladı. Eylül ise onların arka sırasında başını sırasına koymuş sessizce uyuyordu.Eylülün yanındaki sıra boştu. Ve benim yanımdaki sırada boştu sınıfın tamamı doluydu hoca geldi ders işledik çıktık tekrar 2. İngilizce dersine girdik. Beden eğitimi öğretmeni kapıyı çalıp sınıfa girdi. Eylülü Berki ve beni üçümüzüde müdürün ofisine çağırıyordu hocadan izin isteyip müdürün ofisine gittik. Müdür beni gördüğünde çok şaşırdı "Buyrun çocuklar oturun evet" Eylülle ortadaki 2 kişilik koltuğa oturduk Berk ise sol çaprazımızdaki tekli koltuğa oturdu. Hoca masasını üstünde ellerini birleştirdi "Evet öğrendiğime göre birinci ikinci ve üçüncü olmuşsunuz" Beden eğitimi hocasına dönüp "Hocam kim birinci oldu" beden eğitimi hocası gururlu bir şekilde "Berk birinci oldu hocam" Müdür bey hepimizde göz gezdirdi ve tebessüm ederek "Berk AKTOPRAK birinci sen oldun demek "Berk başını afiif öne doğru eğilerek "Evet hocam"
"Aferin oğlum senden de böyle bir performans beklerdim aferin" Müdür Eylül ve bana döndü "O zaman Eylül de ikinci old-" Eylül araya girdi "Aslında hocam ikinci olan arkadaşımız Melisa" Müdürün gözleri kocaman açıldı "Melisa ikinci mi oldu" İşaret parmağıyla beni işaret etti. Müdürün yüzünde kocaman bir şaşkınlık ifadesi vardı "Evet hocam Melisa ikinci gününde yarışı ikincilikle bitirdi. Aferin Melisa." Beden eğitimi hocası elleriyle beğen işareti yaptı gülümseyerek Teşekkürümü ettim.
Müdür bana dönüp "Melisa baban seninle gurur duyacak" Babam. Babamı babam olmaz eeee olmaz hayır kesinlikle olmaz istemiyorum izin vermiyorum hayır sağolun kalsın ben almayım teşekkür ederim. Bu durumu nasıl anlatıcam anlatamam ki.
Gülümseyip geçtim. Müdür biraz turnuvadan bahsetti. Müdür Eylüle va bana teşekkür etti biz odadan çıktık. Berk hala beden eğitimi hocasıyla müdürün odasındaydı. Sınıfa giderken Eylül kendi kendine konuşuyordu.
Sınıfa girdik ders 10 dakika sonra bitti. Eylülle kantine gittik Eylülü hiç böyle beklemiyordum. Hala koşu yarışını kazanamadığı için mutsuzdu. Kantinde sıra beklerken bir ses duyduk. Arkamı döndüğümde kantin girişinde Ada birini duvara fırlatmıştı. Uzakta olduğum için göremiyorum önümde birçok insan geçip gidip duruyordu.
_Açelya! Açelya ya birşey mi yapıyordu?_ Eylül kendi kendine söylenmeye başladı.
"Ada dan nefret ediyorum yani o kızı dövdün eee eline ne geçti hayır yani madalya falan vermiyorlar ki. Kimse yokken şunu dövesim var ama çevresi çok" Eylül iç çekti
Eylüle bakarken bir yandan çığlık sesleri duydum _Offf yine mi. Ben hayır dayanamıyorum ben böyle.Ben çığlık sesleri şiddet falan duymak istemiyorum yeterince evde duyuyorum of.
Bir öğrencinin elinden hızlıca minik metal bir tepsi aldım sandalye ya çıktım sonra masanın üstüne bastım. En sonda tepsiyi Adanın kafasına geçirdim. Ada yere yığıldı ama gözleri açık bir şekilde inliyordu. Ne öldü nede bayıldı Sadece başının ağrısıyla inliyordu. Bir buçuk metrelikte uzun olan masanın üzerinden yere atladım. Selin bağırmasıyla ona baktım "Sen ne yaptığını sanıyorsun" kırmızı tutamaları olan kahverengi kısa saçlı kıza baktım. Gözlerinde alevler yanıyordu. Kızıl uzun dalgalı saçları olan Deniz ise Adanın yanına eğilerek "Ada Ada iyimisin" Ben onlara bakarken Selin ağır bir şekilde yanağıma tokat attı.
Sarsıldım ama kısaydı bende ona bir tokat yapıştırdım ama bu eskilerden kalan bir Osmanlı tokatıydı. Selin geri geri sarsılırken kafasını sağ sola sallayarak kendine gelmeye çalıştı. Dudağını patlattmışım . Kim ben mi Yok canım o kadar de değil. Benim üzerime gelerek bani arkamdaki duvar sütununa yapıştırdı. Boğazımı sıkıyordu gözlerinde öfkeden başka bir şey yoktu. Sol ayağımla büyük bir tekme attım. Yeri boyladı
Kantindeki herkes bizi izlerken
Ada yerde başını tutarak "Ah başım başım çok ahhhh çok ağrıyor" Son iki kelimesin bağırarak söylemişti ve daha çok başının ağrımasına sebep olmuştu. Eylül kalabalığın arasından bakarken arka tarafımdaki sütündan doğru arkaya koşarak Açelyanın yanına gitti. Açelya durumuna bakıyordu. Açelya dün ayağını incittiği için ayağı sargılıydı. Ama burnu kanıyordu ve kaşının üstünde bir yara bandı vardı. Sol gözü ve etrafı mosmor olmuştu. Gözüm kantine yeni gelen Sera ve Merve'ye bakıyordu Sera nefes nefese kalmış korkarak etrafı izleyerek Merve'nin koluma girmişti. Merve bi bana bi Adaya birde Açelya ve Eylüle bakıyordu. Merve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ve Merve'nin arkasından bir hoca geldi. Ve yüksek bir sesle "Ne oluyor burda" Sera ve Merve yerinden sıçrayarak arkalarına baktılar hoca geldiğini anlayınca kenara çekildiler.
Bi Eylül bi Açelya ya baktım bir de karşımdaki beni her an öldürecek olan Seline baktım Ada ise gözleri kapalı yerde uzanmış inleyerek başını ovalıyordu. Onun yanında ise duran Deniz Adanın iyi olup olmadığına bakıyordu. Hoca tekrardan yüksek bir sesle "Burda ne oluyor hemen açıklasın" Kimseden ses çıkmadı
"Selin İNCİ,
Melisa KARABULUT,
Hemen Müdürün odasına."
İşte şimdi sonum gelmişti
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.07k Okunma |
184 Oy |
0 Takip |
25 Bölümlü Kitap |