9. Bölüm

8.BÖLÜM İLK GÖREV

Rynialight
rynialight

...

8. BÖLÜM İLK GÖREV

 

Kural 8: İlk adımını her zaman emin at

 

 

Uyandığımda depodaydım, konuşamıyordum. Uzun zaman sonra kendi sesimi duymak güzeldi. O zaman ne yani her şey bir rüyamıydı. O aynı depoda uyuya kalmıştım. Bedenim benim kendi bedenimdi. Saate bakmak istemiştim fakat bir dakika o hava bilekliği Bileğimdeydi o zaman demek oluyordu ki hiç bir şey rüya değildi. Hava muhafızıydım hava adası diye bir yer vardı. Ama beynimdeydi

 

 

Böyle diyincede bir garip oldu ne yani şimdi teknolojik süper güçlere mi sahiptim. Vay be

 

Ne havalı. Süper kahramanlar tam benlikti bayılırdım onlara.

 

Ama bir süper kahraman olmayı istemezdim yani.

 

 

Saatim ise kucağımdaydı saati diğer koluma taktım. Tam ayağa kalkacaktım ki başım döndü duvara tutundum.

 

...

 

 

TOPLANTI BAŞLADI

 

 

"Merhaba ben lunrays adasından Lina"

 

 

"Merhaba ben Belindarls Adasından Biko"

 

 

"Merhaba ben Metforts adasından Moria"

 

 

"Merhaba ben Sedria adasından Solay"

 

 

Toplantı başladı ve her ada bekçisi kendini tanıttı.

 

Su adasından olan Biko adlı yarı insan yarı robot konuşmaya başladı "Bugün burada yeni muhafızların göreve başladıklari gündür. Kara güç her an her şeyi kontrol altına almadan bizim önce almamız gerekir. Bugün burada iki muhafızın Lunraysdan gökyüzü muhafızının ve Sedria yeryüzü adasından yeryüzü muhafızının göreve başladıkları gündür. Muhafızılar size güveniyoruz. Dünyanın geleceği size bağlı"

 

 

Biko konuşmasını yaptığı sırada Sedria ada bekçisinim yanında bir silüet gördüm. Sanırım bu bahsettikleri diğer muhafızdı ve yanında ada bekçisi Solay vardı.

 

Kim olduğunu göremesemde iyi anlaşamıyağacağmız kesindi

 

 

"Lina,Solay muhafızlara gerekli bilgileri aktarın. Toplantı bitmiştir"

 

 

Ekranda yazı belirdi TOPLANTI SONA ERDİ

 

 

Lina ya döndüm

 

"Sen bana tam gerkeli bir bilgi vermedin Neden ben ve nasıl bunlar gerçek değil ya siz benim beynimde ne işiniz var"

 

"Senin uyanma vaktin geldi"

 

"Ne"

 

 

Lina parmaklarını şıklattı sonrası yoktu uyandığımda depodaydım ve başım çatlıyacakmış gibi ağrıyordu.

 

Başımı tuttum yaşadıklarımı hatırlamaya çalıştım. Ayağa kalktım sonrada duvara tutunarak yürüdüm. Kapıyı vurdum açsınlar diye. Artık çok sıkılmıştım gözümden yaş aktı sesimin çıktı kadar bağırdım duyan yok ses yok gözümden çoktan yaşlar akmaya başlamıştı bile. Tekrar yanlızdım gene karanlıktaydım ve gene sesim yoktu. Sessizlikten nefret ediyorum Karanlık deponun içinde bulunan küçük pencereden dışarı baktım hava kararmıştı. Babam yoktu artık ondanda bir şey beklemiyordum. Bu dünyada kimse beni koruyup kollayamazdı. Kendi ayaklarımın üstünde durmam lazımdı ama duracak gücümde kalmamıştı. Telefonumu cebime koydum

 

 

Tam olarak ne yapmalıyım o ne yapardı. Sanırım şiddete başvurudu yada direk polise bildirirdi. Feride cadolozu seni bende polise şikayet edebilirdim ancak öyle bir şey yapmıycam aksine senide oyunlarımda kullanıcam. Kafamda plan yaptım başarılı olma şansım %49 ama yapmaktan başka çare yoktu. On dakika geçti geçmedi kapı açıldı

 

 

"Git odana üstünü değiştir sonra ne yapıyorsan yap babanın gelmesine on dakika var bu uzaklaştırma muhabbetini sonr-"

 

 

Hışımla ayağa kalktım. Depodan çıkıp omzuna çarparak hızlıca odama gidip odamın kapısını kitledim. Yine saçma sapan bağırıyordu. Kendimi banyoya attım sıcak suyun altında ağladım artık gerçekten ne yapıcağmı bilmiyordum. Duşdan çıkıp üstümü değiştirdim. Masadan kulaklığımı alıp piyanomun önüne geçtim. Bir 15 dakika çaldım rahat. Kesin Feride Cadalozu yine bağrıyordu yada babam gelmişti ki susuyordu. Babam eğer saat geç değilse piyano çalmama izin veriyordu çünkü çalarken rahat olduğumu biliyordu sağolsunlar piyano çalmama izin veriliyordu cadoloz karıda clasik müzik sevdiği için peki bir şey demiyordu. Evet maalesef ikimizde aynı müzik zevkine sahiptik malesef. Annem sayesinde piyano erken yaşlarda başladım.

 

 

Annemin eşsiz bir sesi vardı mükemmel şarkı söylerdi. Babamın dediğine göre sesimin güzelliğini annemden almışım. Küçükken hep annemle şarkı söylerdik aramızda yarışma yapardık kim daha güzel şarkı söylüyor diye. Genelde ben kazanırdım sırf ben üzülmeyeyim diye sesini kötü yapardı. Gerçi kötü yaptığı sesi bile güzeldi annemin. Ama kardeşimin vefatından sonra hiçbir zaman şarkı söylememişti. Sadece geceleri biz üzülmeyelim diye bize ninni söylerdi. Hayali bir sanatçı olmakmış ama hayat onu bir mimar yapmış.

 

 

Annemin mesleği iç mimarlıktı. Annem işini hakkıyla yapardı. Güçlü bir kadındı. Kendini ezdirmez ezdirtmezdi. Nerde nasıl konuşulur bilirdi. Eğer bir olayda haklıysam beni savunurdu. Her zaman arkamdaydı ve destek olurdu. Ben on üçüncü yaş doğum günümde annemi kaybetmiştim. O günden beridir asla doğum günümüzü kutlamadık.

 

 

Piyanoyu bırakıp kulaklık takıp uyumaya karar verdim ve kendimi uykuya teslim edecektim ki bilekliğim titredi bu lernismidir nedir aniden parıldamaya başladı titriyo ve kolumu sallıyordu bir ışık çıktı. Tüm bedenimi titretti. Bir şeyler ters gidiyordu. Dışardan bir patlama sesi duydum. Ayağa kalkıp odamdaki balkona çıkıp etrafa baktım. Kocaman bir ateş. Tüm istanbul ateşlerle kaplıydı. Koskoca şehir yangınlarla kaplanmıştı. Herkes çığlık atıyor ordan oraya kaçıyorlardı. Sanki kıyamet kopmuş gibiydi ama kıyamet kopmamıştı.

 

 

Bir şeyler yapmam gerkiyordu. Odama girdim ne yapsam ne yapsam diye düşünmeye başladım. Ben bu bilekliği nasıl kullanıcakttım lunraystayken nasıl dönüşmüştüm. Gözüm odamdaki piyanoma gitti. Piyanonum üstünde sarı bir kitap vardı yoksa. Hemen kitabı elime aldım içini kurcaladım ve en sonunda buldum. Bilekliğe iki defa hızlı, hafifçe vurmam ve içimden gökyüzü adasını düşnmem yeterliymiş. Kitaptakileri uyguladım ve bir ışık etrafımı sonra bedenimi kapladı.

 

Boy aynama koştum. Parlak sarı, uzun saçlı altın renkli gözleri ve beyaz tülden yapılan elbiseli uzun zayıf bir kıza dönüştüm. Bu kız tam oyunlardaki savaşcı prenseslere benziyordu.

 

 

"Bu kız şakamı. Aaaaa sesim geri geldi." Uçmayı denedim. İlk 11 denemede başarısız olsam da en sonunda başardım ve balkonumun çatısından uçtum. "Aferin Melisa şimdi ne olup bittiğne bakıcan hepsi bu öğrendikten sonra evine git ve uyu." Olay yerine vardığımda hayatımın en büyük şokunu yaşıyordum. Ateşlerin arasından büyük dev yeni teknoloji bir robot 10 katlı apartman boyunda bunuda söyliyeyim etrafı ateşe veriyordu "Ama o göktelen yeni yapılmıştı" Havaya yükseldim ve robota seslendim ay ben manyakmıyım boğazımı temizledim "Hey sen robot sen nepıyorsunn burada" Robotun koca kafası bana döndü. "Şehrime ateş etme cürettini kim verdi"

 

 

Aww gerçekten nasıl bir konuşma acayip saçmaydı. Robot üzerime üzerime geldi ve elinin tersiyle beni havaya uçurdu bende öyle salak bir şekilde ne yapacak diye izliyordum robot elinin tersiyle vurunca tabi ben uçmamı kontorol edemedim. Bir binaya yapışcaktım ki belimden bir sarmaşık beni tuttu ve yavaş yavaş aşağı indirdi.

 

Korkudan gözlerimi kapattığım için hiç bir şey göremedim. Yavaş yavaş gözlerimi açtığımda yere inmiştim sarmaşıklar belimden ayırldılar ve karşımda biri sarmaşıkları elini oynatarak onları toprağa gönderdi. Karşımdaki büyük ihtimal orman muhafızıydı. Çünkü üstünde yeşil kıyafetleri ve toprak rengi saçları ve çimen yeşil gözleri karanlıkta belli oluyordu. "Merhaba" O benimle mi konuştu emin olmak için etrafıma baktım. Benden başka kimse yoktu.

 

 

Sadece elimi hafif salladım. Dev robot ise bize doğru yaklaşıp etrafımızı ateşlere verdi. Biz bu alevleri nasıl durduracağız ki. Aniden havaya yükseldim. Uçarak kurtuldum ateşten. Peki o toprak muhafızı o ne yapıcaktı o uçamaz ki. Gözlerim onu aradı bulduğumda ise çoktan kendine topraktan kalın bir sarmaşık çıkarmış onların üzerinde duruyordu. Sarmaşıkları haraket etirdiği için havada sanki benim gibi uçuyordu. Tek farkla ağaynı kalın sarmaşıklara basıyordu

 

 

İkimizde yangından kaçıyorduk çünkü bizim güçlerimiz sadece alevleri coşturudu. Mantıklı haraket etmemiz gerekiyordu. Muhafız bana bakıyordu elimle kendimi, onu ve ilerideki gökteleni işaret ettim. Beni anlamış ilerideki göktelennin arkasına gitmişti. Uçarak yanına vardım

 

 

"Mer- merhaba sen toprak muhafızısın değil mi" İkimizde nefes nefese kalmıştık

 

 

"Evet sende hava muhafızı olmalısın"

 

"Evet memnun oldum ben me- dur biraz kendime isim bulmam lazım" Muhafız gülmeye başladı

 

"Şu durumda bile insanı güldürebiliyorsan senle çok iyi anlaşacağız hava kızı he ne diyorsun"

 

"Hava kızı mı biraz saçma neyse buraya isim bulmaya gelmedik plan yapmamız lazım"

 

"Hahı aynen hangi güçle yapıcan ne toprak ne hava ateşi durduramaz aksine ateşi çoğaltır itfayiye yok çünkü İstanbulun yarısı yandı. Teknolojik araçlar yok elektrik çalışmıyor. Yangın yüzünden insanlar oradan oraya kaçıyor ve su muhafızı nerde bilinmiyor. Ateş muhafızı desen hakkı rahmetine kavuşmuş ateşede ateşle gidilmez zaten sana adada bunları anlattılar dimi" Nefes alıp verdim "Evet söylediler"

 

"Offff" Etrafa baktım. Sonra denize baktım "Buldum"

 

"Ne buldun"

 

"Plan. Plan buldum."

 

"Seni dinliyorum"

 

"Plan şu ben bir hortum çıkarp denizden su alıp ateşleri söndürüceğim biraz uzun sürücek ama neyse sende bu sırada robotu oyalıyacan"

 

 

"Oyalıycam - Ben - Robotu Canıma mı susadım"

 

"Daha iyi bir planın var mı" Düşündü

 

"Robotun içine girip arkadan devrelerini mahvetsek. Ben devreleri hallederim sende benimle arkadan içine girer sonra kumanda odasına girersin hem kim kontorol ediyor görmüş olursun. Düşmanını yakından tanırsın"

 

"Kaleyi içten feth ediceğiz"

 

"Evett"

 

"Yani robotun arkasından"

 

"Evett"

 

"Anlaşılan çok film izliyorsun"

 

"Evettt...dur biraz hayır"

 

Kıkırdadım "Bu plan pas ayrıca ikimizin de robotta sıkışma ihtimalide var. Ya kumanda merkezinden çıkamassam. Herhangi bir şey olursa neyle karşılaşacağmızı bilmiyoruz"

 

"Haa doğru. Başka planın varmı" Nefes alıp verdim Sağlıklı düşünmem lazımdı.

 

Denize baktım "Robotu denize çeksek. Kendi kendine bozulur"

 

"Bu su geçirmeyen bir robot"

 

"Ne nerden anladın"

 

"Metaline bakarsan anlarsın"

 

Robota baktım

 

"Anlamadım"

 

"Boş ver sonra anlatırım" Göktelenin arkasından robota baktık

 

"Bizi arıyor...Peki ne yapacağız"

 

"Benim ilk kurduğum plan gayet iyiydi"

 

"Tekrar ateş çıkartırsa ne olacak"

 

"Of tamam planları birleştireceğiz"

 

"Nasıl yani"

 

 

"Sen robotun arkasından gireceğin devreleri halledicen biliyorsun dimi"

 

 

"Yani"

 

 

"Güzel bende o sırada robotun dikkatini datıcam ve onu denize doğru çekicem. Sen devreleri bozucan ve o denizde yığlıp kalcak sonra ben bir kasırga yada hortum çıkarıp hortumun içinde denizdeki suyu taşıyıp şehirdeki yangınları söndürcem ama bu biraz uzun sürücek sende kumanda merkezine girebilirsen gir"

 

 

"Peki ama robotun hassas yerini bulmak için dedektör tarama cihazı kulanmam lazım. Sanırım bunu bileklkiten yapıcağım"

 

 

"Bu işi sana bıraktım"

 

"O zaman başlayalım"

 

 

Ben robotun dikkatini dağıtırken toprak muhafızı kamufule olmuş bilekliğiyle robotu tarıyordu.

 

 

Toprak muhafızı robotun arkasına girdi bende robotu denize doğru çekmeye başladım sanki robotu kontorol eden kişi planı anlamış gibiydi. Ben onu denize çektim bir anda denizin ortasında yere yığıldı ve koca robot denize yığılınca kocaman dalalar oluştu kıyı biraz suya kavuştu.

 

 

"Hadi bakalım bu bileklik neler yapıyıormuş görelim" İlk beş denemede olmadı altıncı denemede oldu. Önce rüzgar çıkardım sonra lodoz ,kasırga derken en son hortum çıkardım. Hortumu sanki bir kovaymış gibi kulandım. Denizden su doldurup yanan her yeri söndürdüm. Yani otuz iki dakikanın ardından sonra evet söndürdüm. Denizde yüz üstü suya yığlan robota gittim. Bu çocuk neredeydi

 

 

"Toprak muhafızı Toprak muhafızı neredesin. Yığılan robotun arkasına sırtına indim.

 

 

"Buradayım"

 

 

"Sesin geldiği yönü bulamadım"

 

 

Muhafız nefes nefese robot kafasının arkasındaki girişten çıktı ve yanıma geldi.

 

 

Kollarımı göğüsümde bağladım "Ne oldu düşmanımızla tanıştın mı nerde"

 

 

"Or orda ki kim-"

 

 

"Nefes al ver bir soluklan tamam ben gidip bakayım"

 

 

Kolumdan tuttu "Prenses orda kimse yok" _Prenses mi_ Muhafizın konuşma tarzı duruşu filan değişmişti. Sesizlik girdi ve ben bozdum

 

 

"Ne na- nasıl nasıl kimse yok"

 

 

Muhafızın kolundan kurtulup robot kafasından aşağı indim "Prenses çok tehlikeli" Aldırış etmedim. Kumanda odasını su basmıştı. Kandırıldım kandırıldık. Oyuna geldik sadece bizi oyaladılar ama neden acemiyiz diye bizi hafife aldılar ve haklıydılar ilk görevde başarısız olduk oldum. Benim yüzümden. Ben kim kahraman olmak kim

 

 

"Prenses buraya gel çok tehlikeli" Toprak muhafızı arkamdan gelmişti

 

 

"Prenses sen ağlıyormusun"

 

 

Ne ağlıyormuydum hiç farkında bile değildim "Yo hayır burası çok tozlu gözüme toz girdide Hadi çıkalım burada boğulmayalım sonra."

 

 

Yukarı çıktık ve denizin ortasındaydık "Prenses emin misin" Muhafız arkamda iken önüme geçti

 

 

"Evet ben iyiyim"

 

 

"Değilsin"

 

"Ne"

 

 

"İyi değilsin"

 

 

"Nerden anladın"

 

 

Parmağıyla Gözlerimi işaret "Gözler yalan söylemez"

 

 

Sonra kendi gözünü işaret etti "Çünkü gözler yalanı görür"

 

 

Ellerimle yüzümü kapattım Gözlerimi yumdum

 

"Neden yüzünü kapattın"

 

"Yalan söylediğmi görme diye" Elimle yüzümü kapattığım için sesim biraz buğuk çıkmıştı Muhafız kahkalara boğulmuştu

 

 

"Hahha ay karnım ağrıdı gerçekten kız öyle değil." Ağzımdan yanlışıkla hıçkırık çıktı.

 

 

"Prenses" sesi üzgün çıkmıştı.

 

 

Ellerimi elinin arasına aldı

 

"Ne olduğunu anlatır mısın. Bak yeni tanışmış olabiliriz ama çok iyi bir dinleyiciyimdir ve çok güzel sır saklarım" Gülmekten duramadım "Heh gül işte bak böyle. Bir dakika neden gülüyorsun yanlış bir şey mi söyledim"

 

"Hayır ama sır saklamanın güzeli çirkini mi olur"

 

"Tamam saçma bir cümle kurmuş olabilirim ama iyi saklarım yani kısaca sır bahçesi gibi bir şeyim"

 

 

İkimizde güldük. Ama aklıma ilk görevde başarısız olduğumuz geldi

 

"Toprak muhafızı...İlk görevde başarısız olduk, kandırıldık ve bence bizi oyalıyorlardı Bu kadar kolay olmamalı"

 

 

Muhafızın yüzü yavaş yavaş soldu "Haklısın bu kadar kolay olamaz"

 

"Ve uf ben neden muhafız oldum ki Lina beni çok azarlıyacak" Nedense bunların arasından başka ruhunu daraltan bir şey vardı. Rahat değildim

 

 

"Nerden biliyon" Durdum "Çünkü ben onun yerinde olsaydım çok kızardım"

 

"Ama sen Lina gibi bir robot değilsin. İnsanların duyguları vardır robotların ise yoktur. Kendine bu kadar haksızlık etme daha ilk görevde pes etme. İlkinde olmadı mı ikincisinde dene olmadı mı üçüncüde dene illaki olcak en sonunda olur kendini yıpratma hata mı yaptın ondan ders al. Bunu sadece hava muhafızına söylemiyorum kendi yaşadığın hayatınada söylüyorum. Bilmiyorum nasıl bir hayat yaşıyorsun ama her zaman dik dur yoksa insanlar seni ezer her zaman gökte uç yoksa düşmanların seni ezer"

 

"Sen şair filan mısın"

 

"Bilmem şair filanmıyım"

 

"Değilsen şair olmayı dene"

 

"Peki bunu aklımda tutucam"

 

Gülmeye devam ettik

 

"Kendine Zaman tanı"

 

Sadece kafamı hafifçe aşağı yukarı salladım

 

 

"Peki karşıya nasıl geçiceğiz"

 

Hala denizin ortasında bir robotun üzerindeydik. Muhafız elini başına koydu ve düşünmeye başladı

 

"Sen uçarak geçebilirsin ama ben uçamam. Galiba sonsuza dek bu robotun üzerinde yaşayacağım" Kıkırdamaya başladı. Son cümlesini dalga geçerek söylemişti.

 

"Kaç kilosun"

"Ne"

 

"Kilon kaç"

 

"Ne yapcan kilomu prenses"

 

"Seni uçarak karşıya geçircem"

 

"He bak işte olmadı"

 

"Neden"

 

"Beni taşıyamazsın çünkü ben çok ağırım"

 

"Yok be"

 

"86 kiloyum taşıyacan mı"

 

"Neee Yok tamam seni taşıyamam"

 

"Beni burada mı bırakıcan prenses"

 

"Bana prenses deme ayrıca yardım çağırıcam"

 

"Nediyeceğiz ee efenim ben uçabiliyorum ama arkadaşım uçamıyor. Biz bir robot devirdik ve arkadaşım denizin ortasında. Onu tekneyle alırmısınız mı diyeceğiz"

 

"Tamam saçma bir fikir oldu Tamam seni taşımayı deniyceğim ver elini"

 

"Elimi mi beni kucağında götüreceğini sanıyordum"

 

 

"Nee saçmalama seni nasıl kucağıma alayım"

 

"Böyle" "Ahhh napıyorsun"

 

Muhafız ayaklarımdan tutup beni kucağına aldı. Sessizlik oldu gözlerime bakıyordu.

 

Dolunay ay ışığınin altında denizin tam ortasında. Saçmalama Melisa

 

"İndir benii!!"

 

"Tabi ama kibar ol"

 

Kucağından indim "Anladın mı beni nasıl kucağını alacağını"

 

Kıyafetimi silkeliyordum

 

"Sağ ol öğrenmiş oldum" Gıcık

 

"Her zaman" Gözlerimi devirdim

 

 

"İyi ben gidiyorum"

 

"Nereye prenses"

 

"Karşıya"

"Ben"

 

"Sen burda kal"

"Ama"

 

"Saçmalama gel tut elimi"

 

Sırıttı "Tamam"

 

Elini aldım yukarıya doğru uçmaya çalıştım

 

"Çok ağırsın"

 

"Sağ ol canım o senin ağırlığın"

 

"Seni denize fırlatrım"

 

"Tamam tamam sustum"

 

"İyi. Çok ağırsın olmuyor" Robotun üstüne geri indirdim

 

"Ne yapıcaz burada kaldım"

 

"Aklıma bir fikir geldi ama çok kusucan"

 

"Kusucam mı" Kafamı salladım

 

"O nasıl bir fikir"

 

 

"Ben rüzgar yapıcam hortum yada seni taşıyabilecek şekilde sende o hortumun içine giricen ama miden bulanacak"

 

 

"Başka çare yok buradan Karaya kadar da yüzemem"

 

"Yani"

 

"Peki"

 

Bir hortum yaptım muhafızı taşıyabilcek şekilde

 

"Gir içinee" Hortumun sesi yüzünden çok az duyuyorduk birbirimizi.

 

"Ne yoğurt mu mayalıyım"

 

"Yoğurtmu hayır hortum hortum"

 

"Korktun mu"

 

Ne saçmalıyor bu bilerek filan mı yapıyor. Bir elimle hortumu harekat ettirirken diğer elimle hortumun içini işaret ediyordum. Hortumun içine girdi girer girmez hortumun içinde dönmeye başladı "Midembunukaldirmayicağka"

 

 

Elini ağzına götürdü. Bağırarak muhafıza seslendim.

 

"Hayır sakın kusmaa" Hortumu hızlı bir şekilde karaya doğru götürdüm.

 

Kıyıya geldiğimizde hortumu bırkatım. Hortum kayboldu muhafız ise kumsala yere düştü umarım canı çok yanmamıştır.

 

"Ahh biraz daha kibar olsan olmazmı" Bende kumsala indim "Abartama kuma düştün hem ayrıca daha yeni yeni öğreniyorum yani bilerek yapmadım" Muhafız belini tutarak ayağı kalktı "Ahh birde burdan eve gitmek var" "

 

"Çok uzak mı"

 

"Yani"

 

"Evin neredeki"

 

"Ne yapcan kalamya mı gelcen"

 

"Nee hayır ben senin için sordum"

 

"Peki ama ziyarete beklerim "

 

"Çok beklersin" Ellerimi göğüsümde bağladım.

 

"Sen bilirrr öögghh"

 

"İyi misin"

 

"Midem çok kötü ögh"

 

"Hortum dan dolayı"

 

Kafasını salladı elini ağzına götürdü

 

"Kusacam galiba"

 

"Git orda kus"

 

Denizi parmağımla gösterdim Denize koştu 5 dakika geçti geçmedi geri geldi

 

"İyi misin"

 

"Evet rahatladım valla"

 

"İyi ben o zaman gidiyorum"

 

"Nereye"

 

"Müsade edersen eve"

 

"Müsade sizin prenses"

 

"Bana prenses deme"

 

"Ne diyeyim Mahmut mu diyim"

 

Gözlerimi devirdim "Siz bu Mahmutlardan ne istiyorsunuz"

 

 

Sırıttı

 

"Mahmutta deme"

 

"Ne diyeyim size efendi hazretleri"

 

"Bilmiyorum"

 

"Sana isim düşünelim"

 

"Heh düşün her şeyimiz tam bir isim kaldı düşün sen" Ellerimi tekrar gösümde bağladım.

 

"Hava kızı"

 

"O ne be"

 

"Ne var bence çok güzel"

 

"Uf eeeff olmaz "

 

"Gökyüzü kızı"

 

"Olmaz" Etrafina bakındı

"Air"

"Ne"

 

"Air olsun"

 

"Air ne ki"

 

"Air gökyüzü esinti demek"

 

"Esinti mi"

 

"Heee Air koyalım güzel değil mi"

 

"Bilemiyorum" Gökyüzündeki dolunaya baktım

"Air"

"Heh"

 

"Bak Air diyeyince nasıl baktın"

 

"Öyle mi oldu"

 

 

Kafasını yana yatırdı "Evet öyle oldu"

 

"Tamam ismimide koyduğuna göre ben artık evime gidiyorum" "Olmaz"

 

"Neden"

 

"Sende bana isim koyucan" Çocuk gibi gözlerini kapattı ve konuşmamı bekledi.

 

"Niye tek başına koyamıyormusun"

 

"Senin koymanı istiyorum"

 

"Toprak çocuk oldu bitti iyi geceler"

 

Tam gidiyordum elimi tuttu

 

"Olmadı da bitmedide.

 

O ne ya Toprak çocuk beğenmedim başka isim koy" Gözleri sanki emir veriyordu rahatsız olmuştum. Elini kolumdan çekti. Paşam isim beğenmiyor. Derin nefes aldım

 

"Clax"

 

"Clax aaah o nedemek ti

 

"Rahat demek."

 

"Olmaz beğenmedim hem o relax değilmi"

 

"Ama sende hiç beğenmiyorsun" Derin nefes aldım

 

"Uf Tamam Clax olsun ama şimdilik sonra tekrar düşünelim ben beğenmedim"

 

"Tamam"

 

"Uf acaba saat kaç oldu

 

Pufff neyse saat geç oldu prenses Air size iyi geceler diyorum görüşmek üzere" El salladı tam yürümeye başladı

 

"Tabi bir daha görüşürsek"

 

Hızlıca kafasını bana çevirdi

 

"O ne demek kızzz"

 

"Gökyüzü muhafızlığı benlik değil bir sonraki görevde yanına başkası gelebilir yani"

 

Yanıma geri döndü

 

"Bak bu hiç olmadı. Sonraki görevde sizinle beraber savaşmak istiyorum başka birini filan istemiyorum anlaştık"

"Ama"

 

"Anlaştık konu kapandı"

 

"Ama cla-"

 

"Bu konu tartışmaya kapalıdır iyi geceler rüyanızda beni görün prenses"

 

El sallayıp gitti. Ağzım açık kaldı

 

Sonra evime doğru uçmaya başladım bu konu tartışmaya kapalı çünkü kararım kesin. Çok adranalin ve çok aksiyon macera hiç benlik değil. Ben direk düzüm ne yapacaksam direk yaparım uçacak kaçacak bir insan değilim ben direk silahımı kullanırım hedefi ortadan vurmaya çalışırım.

 

Evime yaklaştım. Kimsenin beni görmediğinden ememin olup balkondan içeri girdim. Odama girdim balkonun kapısını kapattım. Aşağıdan sesler geldi. Eski halime geri döndüm aynadan kendime baktım özüme döndüm ben buydum

 

"Melisaaa!!!" Koridordan babamın sesi geldi bir anda kapıyı açtı. Nasıl ne ara geldi Dışarıda yemek yiyeceklerdi

 

"Kızım iyi misin" Babam bana sarıldı. Nefes nefese kalmıştı "Çok korktuk kızım hemen geri döndük" Babam bana döndü "Sen iyisin dimi

 

Kafamı salladım. "Ahh Melisa senide kaybetcem diye off"

 

Babamı ilk defa böyle görüyordum ben Şokinger. Babam benim için endişelenmiş miydi

 

"Allah'tan yangın uzaktaydı" Cadoloz karı kollarını göğsünde bağlamış odamın kapısından bize bakıyordu

 

"Feride yangın dört mahalle ötesinde neresi uzak"

 

"Yani ne bileyim benim aklımda yerinde değil korkudan" Bana döndü "Sen iyisin dimi" Gelip bana sarıldı sonra bana döndü "Melisacım çok korktuk ah çok endişelendik" Ahh canım kıyamam benim için endişelenmiş pislik karı yüzüne tüküresim var. Babam olmasaydı bunu yapardım.

 

"Çetin ne yapsak kurşun filan mı döktürsek" Ay yuhh artık babamın yanında ne diyeceğini şaşırdı herhalde. Babama döndü "Bak bir abla var ona söyliyeyim kurşun döktürek" İki elide iki omzumdaydı. Pis ellerini omzumdam çektim yatağımın yanındaki komidinin üstünden defter kalem aldım

 

Ben iyiyim kurşun filan döktürmeyin istemiyorum hem siz niye döndünüz güzel bir akşam geçirsenize siz.

 

"Kızım seni nasıl bırakıp gidelim"

 

"Yani rezervasyon yaptırdık ama önemli değil canımm sen iyi ol yeter" İmalı imalı konuşuyordu Aff

 

Ben uyuyorum iyi geceler

 

"Melisa senin boğazına ne oldu neden kararmış" Yatağıma girdim

 

"Melisa kızım ne oldu Melisa" Babam yanıma geldi "Melisa"

 

"Okuldakilerle kavga etmiş ve birde uzaklaştırma almış bir hafta"

 

"Nee kızım doğru mu Bakayım bi Feride hastaneye filan götürelim"

 

Yatağımdan kalkıp babama döndüm ve işaret dilini kullandım

 

:Ahmet abiyle bugün hastaneneye gittik. Boğazımın durumu daha kötü ve daha kalıcı olabilirmiş. Doktor dikkat etmemi söyledi:

 

"Kızım neden haber vermedin. Ahmet biraz bahsetti ama o sırada toplantıya gidiyordum o yüzden ilgilenemedim"

 

 

:Ben iyiyim doktor fazla abartıyor ben gayet iyiyim hiç bir şeyim yok izninizle uyumak istiyorum:

 

 

"Ama kızım"

 

Yatış pozisyonu aldım. Yüzümü duvar kenarına verdim

 

"Nasıl kavga ettin bari onu anla-"

 

Durdu sessizlik sessizlik tekrar sessizlik. Babam iç çekerek

 

"Peki tamam seni zorlamıyacağım yorgunsun zaten."

 

Yatağımdan kalktı

 

"Ama yarın anlatacaksın anlaşıldımı küçük hanım

 

"Hıhı" Bu benim onlara göre tamam deme şeklimdi babam

 

"İyi geceler kızım"

 

"İyi geceler Melisa"

 

Feride Cadalozuda kapının ordan bizi izliyordu ışığı kapatıp çıktılar.

 

Yatağımdan kalkıp komidinin üstündeki lambamı açtım. Piyonama baktım. Kitap kaybolmuştu. Kendini korumya mı almıştı?

 

Kitap ben zor durumdayken ortaya çıkmıştı o zaman istediğim her an çağıramazdım kafama göre gelemezdi.

 

 

Bilekliğim lernise baktım. Sarı sade bir bileklik bandıydı. Parmağımı bilekliğime gezdirdim. _Bu da ne_ Bilekliğimde küçük bir şey içine girdi çıktı ve Bilekliğimden sarı bir ışık çıktı _ahhh buda ne_ Karanlık odada bilekliğim parlıyordu ve odamın neredeyse tamamını aydınlatıyordu. Işık yüzünden gözlerimi kıstım ve erkek sesi duydum.

 

"Merhaba"

 

Gözlerimi açtığımda önümde havada süzülen mavi küçük bir robot gördüm. Avucum kadardı.

 

"Ben loros. Senin yardımcı asistanınım ve akıl hocanım"

 

_Bu minik uçan küçük sarı beyaz renkleri olan robot benimlemi konuşuyor_

 

 

"Evet senle konuşuyorum hem ben ayrıca minik değilim Tamam biraz ufacık küçük olabilirim ama zekam çok büyüktür"

 

_O benim içimden geçirdiğim cümlelerimi duyordu_

 

"Evet içinden geçenleri duyulabilirim Çünkü bileklik senin bileğinde"

 

_Bilekliği çıkartırsam duyabilir misin_

 

"Hayır"

 

_Güzel kafa dinlemeye ve uyumaya ihtiyacım var izninle_

 

"Dur sakın yapm-" _Yaptım bile_

 

Bilekliği çıkardım ve komidinin üstüne koydum. Acayip yorgundum ki küçük bir robot imkansız rüya filan görüyorum herhalde. Yok bilekliğimden küçük bir robot çıkıcakmışta yok asistan robotummuşta yok efendim içimden geçenleri duyabiliyormuşsa kesinlikle bir rüyadayım yada hayal görüyorum. Şizofren falan oldum herhalde. Kesinlikle iyi değilim. Yatış pozisyonumu aldım ve yüzümü duvara doğru döndüm.

 

Ama bir dakika. Yatağımdan kalkıp komidinin üstüne koyduğum bilekliği bileğime taktım. Dümeye tekrar bastım.

 

 

"Yapma dediğim şeyi neden yapıyorsun haaa. Hep böyle mi yapıyorsun sen"

 

_Kendini düzgün tanıt sen kimsin neden daha önce gelmedin görevde ihtiyacım vardı ve nasıl aklımı okuyabiliyorsun şuan tüm söylediğim şeyler aklımda geçiriyorum ve sen bildiğin duyuyon_

 

"İstediğimiz sorudan başlayabilirmiyiz"

 

 

Gözlerimi kocaman açtımb"Tamam tamam. Ben bir rominayım. Adım Laros senin minik yardımcının. Neden daha önce gelmediğimi sordun çünkü sen bilekliğindeki tuşa basmadın halbuki kitapta yazıyordu yoksa kitabımı okumadın"

 

_Şeyy_

 

"Her neyse bir dahaki sefere düzgün oku ve ayrıyetten dediğim gibi rominalar element muhafızlarin içinden geçirdiği her şeyi duyarız benim muhafızım sensin yani sahibim sensin. Benim görevim sana yardım etmek ve seni tehlikelerden korumak. Hiç göz devirme küçük hanım"

 

_Sen nasıl bir yapay zekasın_

 

"Böyle bir yapay zekayım"

 

_Hahaha çok komik espiri de yapıyor_

 

"Ben ileri yapay zekayim yeryüzünde rominalar kadar zeki robot yoktur"

 

_Bencillik desen var_

 

"Bu bencillik değil gerçekler"

 

_Peki senin sesin hiç robot veya dijital bir sese benzemiyor sanki gerçek adam sesi gibi seni yoksa gerçek bir insan mı kontorol ediyor_

 

"Ha-yır !!! of insanlar neden bizi anlamıyor hayır yani kendi sahibimle bile anlaşamıyorum"

 

_Özür dilerim ama insan merak ediyor sen zeki bir yapay zeka olabilirsin ama ben insanım ve biz insanlar merak ederiz_

 

"Bu kadar merak iyi değil ama"

 

_Benim için iyi sanki her gün böyle bir şeyle karşılaşmıyorum._ Karanlık odama baktım sonra nefes alıp

 

 

_Bana bak romina robotu sen zeki olabilirsin ama bende akkılıyım. Sen yapay zekasın bense doğal zeka aramızdaki fark bu. Sen bir şeyi görsen aklına tak gelir bense o şeyin ne olup bittiğini hatalarımı katarak görürüm siz robotlar güç sizde olduğunu düşünüyorsunuz ama istediğiniz kadar güç sizde olsun biz insanlar ise kontorol ederiz güçtense kontorol daha önemli ve ayrıca çok üstüme geliyorsun sayende özelimde kalmadı aklımı okuyorsun ve

 

bu çok çok rahatsız edici_

  

 

Nefes nefese kalmıştım bir romina robotuyla bile kavga edebiliyordum o derece feci bir durumdaydım. Küçük robot bana sadece aval aval bakmakla yetindi.

 

_Tamam artık yeter bir sonraki görevde bana yardımcı olursun şimdi iyi geceler_

 

 

Bilekliğimin düğmesine bastım ve bileğime taktım. Battaniyemi üstüme çekip yatağıma yattım. Bir saat tavana bakma rutinimden sonra uykuya daldım.

 

Bölüm : 05.11.2024 18:47 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...