
O ay öyle bir aydı ki adeta bereket dolar taşardı. Hayatın belki de en huzurlu, en mutlu anlarına sahne olurdu Ramazan ayı. Sıcak sıcak, dumanı üstünde pideden tutun, teravih namazı sonrası yapılan çay sohbetlerine kahkahalar eşlik ederdi. Oruçlu geçirilen koca bir günün ardından yapılan sofra buluşmaları bu ayın en keyifli anıydı. Kısacası Ramazan ayını tek bir şeyle sınırlandırmak pekte doğru olmuyor. Sahuru ayrı, iftarı ayrı, teravihi ayrı, pidesi ayrı güzel. bir de yanında güllaç varsa dokunmayın keyfimize gitsin. Böylesine hislerle gelmişti on bir ayın sultanı.
Hayatında Lina'nın yer aldığı ilk Ramazan ayıydı Mümtaz'ın. Mümtaz bu ayı en iyi şekilde değerlendirip Lina ile birlikte güzel zamanlar geçirmeyi planlıyordu. Çünkü kendisi de kızını çok ihmal ettiğini düşünüyordu ve onun için bir şeyler yapmalıydı. Ramazan onun için güzel bir fırsattı. Yatağında tatlı uykusuna devam eden kızının uykusunu bölmeye kıyamıyordu. Yanağına bir buse kondurmasıyla gözlerini açmaya başlamıştı.
'' Haydi minik prensesim. Uyan sahur vakti.'' Lina nazlanmaya başladı.
'' Çok uykum var. Bugün kalkmasam olmaz mı?'' Mümtaz düşünür gibi yaptı.
''Hmmm... Demek uykun var.'' Lina uykulu bir şekilde onaylarcasına başına sallar.
'' Kalk kız cimcime.'' Kızının karın bölgesini gıdıklamaya başlamasıyla sessiz odalar bir anda Lina'nın kahkahalarıyla inler.
'' Uykunuzun açılmasına yardımcı olabildim mi acaba?'' Lina bulunduğu yerden doğruldu.
'' Tamam kalktım. Sen kazandın.'' Beraber sahuru yapmak üzere sofraya geçerler.
Sevim çayları doldururken Mümtaz ve Lina masaya gelmişlerdi. Lina bir anda irkilmesiyle beraber burnunu mutfağa çevirerek koklanmaya başlar.
'' Allahıımm! Patates mi o. '' Mümtaz hafiften tebessüm etti.
'' Gördün mü Sevim. Birileri patatesin kokusunu alınca nasıl ayıldı bir anda.'' Lina'nın hareketleri yemeği koklayan şirin bir köpeği andırıyordu. Sevim yüzünde gülümser bir ifadeyle bir tabak patatesi sofranın ortasına koyduğu esnada Lina'nın gözleri fal taşı gibi açıldı. Mutluluktan ağzı kulaklarına varıyordu.
'' Ketçap?'' diye sordu Sevim kendisine yönelerek. '' Tabi ki.'' Lina'nın yüzündeki heyecanlı ifade devam ediyordu hala. Daha fazla dayanamadan büyük bir iştahla yemeğini yiyordu.
'' Yavaş kız boğulacaksın. Dal gibi de kızsın. Yediklerin nerene gidiyor anlamıyorum ki.'' Mümtaz'ın cümlesi herkesi bir anda güldürmüştü.
Artık İstanbul için imsak vaktiydi. Niyetler edilmiş ve böylelikle Ramazan'ın ilk orucu başlamıştı. Fakat ufak bir sıkıntı vardı. Lina kendini yemeğe fazla kaptırdığı için pek su içememişti. Anlaşılan o ki Lina için orucun ilk günü bir hayli zorlu geçeceğe benziyordu. Bir tarafta Ramazan coşkusu yaşanırken diğer tarafta elbette kötülük rahat durmuyordu. Necdet Karadağ ve adamları ilk ses getirecek eylemin temellerini atmaya başlamışlardı bile. Devletin en korunaklı ve büyük olan bankalarından birini patlatmaya hazırlanıyordu. Yiğithan bunu gerçekleştirmenin her ne kadar zor olacağını anlatsa da Necdet Karadağ gerekli tüm tedbirleri almıştı. Bu konuda içeride bulunan bir kaç adamla anlaşma sağlanmıştı. Bu iş tereyağından kıl çeker gibi bitecekti. Planlamaya göre bir kaç adam normal müşteri gibi içeriye girip gişeler kısmında bulunan insanları oyalarken, bir kısımda bodrum katta bulunan kasaları patlatacaklardı fakat bütün bunları yapabilmek bir hayli zor. Çünkü binada güvenlik sistemleri en üst düzeyde çalışıyordu. Ara koridorlara geçişlerden tutun, ofis kapılarına kadar her şey el okuyucu sistemle çalışıyordu ve katlarda bulunan her yerde kamera sistemleri mevcuttu. Camları kurşun geçirmez olduğu gibi binada jammer(sinyal kesici - sinyal karıştırıcı) olduğundan irtibat kurabilmekte imkansızdı. İşte böylesine zorlu bir yeri patlatacaklardı.
Selim masasında oturmuş bir takım evrakları incelerken Tayfun'da yanı başında ona eşlik ediyordu. Bir kaç evrağı kaşeledikten sonra yazı işlerin teslim edilmek üzere Tayfun'a teslim ettiği esnada Osman kapıyı çalarak içeriye girer.
'' Amirim!'' diye selam durduğu esnada Tayfun ile yüz yüze gelince yüzünde tereddüt dolu bir ifade belirir.
Selim ''gel!'' dercesine bir işaret yaptığı esnada Osman'ın konuşmaktan çekindiğine dikkat eder. Selim gözlerini yumup başını sallamasıyla Osman konuşmaya başlar.
'' Amirim. Karakol patlaması ile alakalı yeni görüntülere ulaştık. Patlama esnasında bina dışındaki hareketlilikte dikkatimi çeken şey Yiğithan'ı bizzat kurtarmaya gelen kişi kim dersiniz? Siz sormadan ben söyleyeyim.''
Selim'in yüz ifadesi bir anda şaşkın bir ifade alır. '' Aynen amirim. Bende gördüğümde sizinle aynı tepkiyi verdim. Adam burnumuzun dibine kadar gelmiş.'' Selim'in bakışları çok kısa bir anlığına Tayfun'un üzerine doğru kayar.
'' Peki Lina ne durumda?'' Osman yanında Tayfun'un bulunmasını umursamadan konuşmaya devam eder.
'' Bu ara biraz gelgitli halleri var. Bazen iyi... Bazense kötü. Geçenlerde Narin'le kavga etmişler. Konu ciddi bir durum değil ama Lina olayı bayağı abartmış. Psikolojisini kestirebilmek bir hayli güç.'' Selim biraz içerlenir.
'' Ne olacak bu kızcağızın hali.'' Selim bir anda bulunduğu buhrandan sıyrılarak Osman ile konuşmaya devam eder.
'' Bu ara gözün Lina'nın üzerinde olsun. Necdet Karadağ her an kızına karşı bir hamle yapabilir. '' Osman el pençe divan durarak '' Peki efendim.'' diye karşılık verir. Tayfun bir anda Selim'e döner ve işlerini halletmek üzere müsaade ister. Selim'in '' çıkabilirsin'' dercesine yaptığı el hareketi sonrasında bulunduğu yerden ayrılarak uzaklaşır. Kapı kapandıktan sonra Osman araya girerek : '' Peşine adam göndereyim mi?'' diye sormasının ardından Selim gerek olmadığını söyler ve çalışmalarına devam ederler.
Tayfun ofislerin bulunduğu ortamdan geçip çıkış kapısına yöneldiği esnada Mümtaz'ın ofise doğru giriş yaptığını görmesiyle beraber ofisten çıkmaktan vazgeçer ve masasına yönelir. Mümtaz yerine geçtiği esnada Osman'ı göremeyince istemeyerek te olsa Tayfun'la konuşma ihtiyacı hisseder.
'' Osman'ı gördün mü? Nerede biliyor musun?'' diye sorar samimiyetsiz bir tebessümle. Selim'in kapısına doğru işaret eder.
'' Selim müdürün yanında.'' diye cevap verir göz teması kurmadan. Tayfun'un umursamaz hallerine hiç tepki bile vermeden ofis masasındaki bilgisayarını açar ve masaüstünde bulunan 'Mümtaz Genç' adlı bir klasör dikkatini çeker. İçine tıkladığında kendisinin kaybolmasıyla beraber başlayan sürecin evrak sirkülerinin mevcut olduğunu görür ve okumaya başlar.
'' Mümtaz Genç ( Tckn..............) : Yapılan hts kaydı ve baz daraltma çalışmaları neticesinde 05......... numaralı T.... hatlı numaranın olayın anlaşıldığı gün saat 14.02 sıralarında Rize İyidere mevkiinde baz verdiği orada bir süre kaldıktan sonra 14.28 surlarında bulunduğu konumdan hareket durumuna geçtiğine; 14.55 civarında Rize merkezde bulunan D....... isimli şirkete geldiği ; saat 15.18 sonrasında telefonun kapatılması/ kapanması sebebiyle hiç bir şekilde sinyal alınamamıştır. Kayıp Mümtaz Genç'in D.... isimli şirkete geldiği, şirketin kamera görüntüleriyle karşılaştırılmış olup baz eşleştirmesi sağlanmıştır.
Tayfun Günay ( Tckn ...........): Yapılan hts kaydı ve baz daraltma çalışmaları neticesinde 05..... numaralı T.... hatlı numaranın olay günü saat 14.02 sıralarında Rize İyidere mevkiinde baz verdiği orada bir süre kaldıktan sonra 14.29 surlarında bulunduğu konumdan hareket durumuna geçtiğine; 14.55 civarında Rize merkezde bulunan D..... isimli şirkete geldiği, şirketin kamera görüntüleriyle karşılaştırılmış olup baz eşleştirmesi sağlanmıştır. 14.55 - 15.02 aralarında şirketin bulunduğu alan üzerinde sahil şeridine doğru hareketlenmeler mevcut olup 15.05 - 16.00 arasında hiç bir hareketlilik gözlenmemektedir. 16.05 sıralarında D.... isimli şirketten ayrıldığı , 16,35 sıralarında Of'ta bulunan emniyet binasına geldiği gözükmektedir. Of emniyet binasındaki sabit kamera görüntüleri ile baz doğrulaması yapılmıştır.''
Mümtaz son satırları okumasıyla beraber bakışları Tayfun'a yönelir. Aklından geçen kelimeler dudaklarına dökülmeye başlamıştı. '' Her insanın karanlık bir yönü vardır. Yapmacık tebessümlerinin ardında nasıl bir karanlığı gizliyorsun Tayfun.'' Kapının açılmasıyla beraber bir anda irkilir. '' Mümtaz abi hoş geldin. Seni beklemiyordum.'' bakışları yanı başındaki Osman'a yöneldi bir anda. Osman bir anda Mümtaz'ın masasındaki bilgisayara yöneldi. '' Ne okuyorsun abi?'' bakışlarını bilgisayara doğru çevirdiğinde okuduğu baz raporlarını görür. '' Bununla alakalı açıklamak istediğin bir şey var mı? '' Osman ve Mümtaz göz göze gelir.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.73k Okunma |
1.77k Oy |
0 Takip |
24 Bölümlü Kitap |