23. Bölüm

B19. Lina ve Narin

Serkan Ozturk
s_ozturk37

Osman ve Mümtaz, Selim'in odasına girdiklerinde ortamın gergin havasından ötürü ortalık buz gibi olmuştu. Mümtaz'ın sorgulayıcı bakışları Osman'ın üzerinde bir baskı oluşturmuş gibi görünüyordu. '' Açıklaya bilirim.'' diye lafa girdiğinde Mümtaz açıklamasını ister. '' Sana dair bir iz ararken Ömer amirin yapmış olduğu bir çalışma bu.'' Mümtaz'ın ifadesi bir anda alaycı bir tavra büründü. '' Sen ne anlatıyorsun? Ben sana onu sormuyorum ki. Sonrasında ne yaptınız onu soruyorum.'' diye lafa girdiğinde Osman iki saniye duraksadıktan sonra konuşmaya devam etti. '' Kendisini gözaltına alıp çapraz sorguya aldık. Hatta bizzat kendim yaptım ama bir netice çıkmadı. '' Mümtaz elini çenesine doğru götürüp sakalını sıvazlarken: '' Dur bir de biz dinleyelim kendisini.'' diye söylendikten sonra ani bir hareketle kapıya doğru yöneldi ve kapıyı açtıktan sonra Tayfun'a doğru seslenip onu içeriye davet etti. Tayfun'da süt dökmüş kedi gibi usulca yaklaşarak içeriye girdi.

 

 

 

Ortamın sessizliğini duvarda bulunan saatin ilerlemekte olan akrep ve yelkovanın sesi bozuyordu. Mümtaz sorgulayıcı bakışlarıyla Tayfun'u süzerken, o da kendinden emin bir şekilde Mümtaz'ı süzmekle meşguldü. '' Sessizlikle geçen bakışmalardan pek haz etmem. O yüzden direk konuya gireceğim. O gün yaşananları anlatmaya başla bakalım.'' Tayfun kendinden emin tavırlarına devam ederek : '' Bir pusuya denk geldik. Senin oradan çıkamamış olman benim suçum değil. Kaldı ki ben bile yara aldım. Ne için? Ne olduğu belirsiz bir topluluğu peşine düşmek için. '' Tayfun'un ukalaca söylemleri karşısında Osman bir hayli şaşkın gibiydi. Çünkü şu ana kadar ifade sürecinde kendisini hiç böyle görmemişti. '' Oradan nasıl kurtulduğunu açıklamak zorundasın. Ben ellerine düştüm dünya kadar işkence gördüm. Bak...'' Mümtaz üzerinde bulunan kıyafeti sıyırarak bedenindeki yaraları gösterir. '' Ben bu kadar eziyet görürken sen nasıl oldu da sadece basit bir kurşun yarasıyla kurtulabildin.'' Tayfun ukalaca tavırlarından taviz vermiyordu. '' Bu benim derdim değil. Senin beceriksizliğinin sorumlusu ben değilim ayrıca. Demek ki ben senden daha becerikliymişim ki kurtulmayı başardım. '' Osman'ın kan beynine sıçramış gibiydi. Azgın bir köpek gibi hırıldayarak yakasına doğru yapışır. '' Bana baksana sen. Seni öldürürüm. Elimde kalırsın sen.'' Mümtaz koluna girerek Osman'ı yatıştırmaya çalışır. '' Tamam Osman sakin ol.'' Osman umursamayarak çemkirmeye devam edince kolundan çekiştirerek odadan apar topar çıkarlar.

 

 

 

Mümtaz adeta bir kasırga edasıyla esmekte olan Osman'ı yatıştırmaya çalışsa da pek sakinleşebilecek gibi değildi. Sağ eliyle göğsüne ittirip sandalyeye doğru iterek:

 

'' Boş versene. Niye takıyorsun kafana o kadar. Gel otur şöyle.'' Osman sarsılmanın tesiriyle sandalyeye doğru yığıldı. Mümtaz arkasına doğru geçerek omzuna masaj yapmaya başlar. Masajın tesiriyle tam mayışacak gibi olduğu esnada Mümtaz'ın telefonu çalmasıyla cebinden telefonunu çıkarır.

 

'' Lina arıyor.'' Mümtaz daha fazla bekletmeden telefonu açar.

 

'' Söyle minik prensesim.'' Sesinden heyecanlı olduğu anlaşılıyordu.

 

'' Ne zaman geleceksin?'' Oruçlu olmasına rağmen bayağı dinç bir sesle cevap vermişti.

 

'' Birazdan çıkarım herhalde. Niye ki?'' Bu cevap karşısında Lina hafiften tebessüm eder.

 

'' Çünkü seni özledim. Bence bu yeterli bir sebep.'' Bu cevap karşısında Mümtaz'ın kalbi eridi. Bu durumu çokta belli etmeden konuşmaya devam eder.

 

'' Kız çitlembik. Bu akşam kim gidiyor pideye.'' Lina'nın gülümsemesi bütün bir evreni ay gibi aydınlattı.

 

'' Beraber gidelim mi?'' Ses tonu bir hayli umutlu ve istekli gibiydi.

 

'' Olur fındık farem. Geldiğimde haber ederim beraber gideriz.'' Lina'nın gülümsemesi bir anda yüzünden silinir gibi olsa da gene sürdürmeye devam eder.

 

'' Bence bu konuşmayı bitirelim. Her cümlende itibar kaybediyorum. Prensestim fındık faresine kadar düştüm.'' Mümtaz'ın kahkahasıyla beraber Lina'da kahkaha atarak son konuşmalarını yaparlar ve telefon kapanır.

 

 

 

Çok geçmeden kapı çalar. Lina'nın kapıyı açmasıyla Narin kapıda belirir.

 

'' Ben geldiimm!'' diye coşkulu bir nara atar. Lina ile sarılırlar.

 

'' Bu şekilde Kuran kursuna gelmeyi düşünmüyorsun herhalde.'' Narin, Lina'nın vücudunu süzdüğünde üzerinde kısa bir tişört, altında ise kısa şort giydiğini gördü.

 

'' Ne var ki üzerimde.'' yüzünde şaşkın bir ifade vardı.

 

'' Bir şey yok işte sıkıntı orada.'' Lina kendi üzerini incelerken Narin'de bıyık altı sırıtmaya devam ediyordu. Aralarında geçen konuşmayı dinleyen Sevim ise yanlarına gelir.

 

'' Bu konuda Narin haklı tatlım.'' Narin'deki gülüş ifadesi Sevim'de de vardı. Sevim, Lina'yı banyoya doğru götürerek düzgün bir şekilde abdest almasını sağlar. Kılık kıyafetini camiye gitmek için uygun hale getirdikten sonra Narin ile Lina'yı kapıdan uğurlar.

 

 

 

. . . .

 

 

 

Lina elindeki elif ba cüzünü incelemeye başlar. Her sayfasını kurcaladıkça aklı daha da karışıyordu. Hiçbir şeye anlam veremiyordu. Sayfaların hepsini kurcaladıktan sonra Narin'e doğru döner.

 

'' Narin! Burada değişik şekiller var. Ben bundan bir şey anlamadım.'' Lina'nın halleri Narin'e tebessüm ettirmişti.

 

'' Dur Dur... Göstereyim sana. burada gördüğün harfler aşağıdaki anlamlara geliyor. Mesela en başta çubuk gibi duran harf elif harfi.'' Lina' kafasındaki soru işaretleri biraz daha azalmış gibiydi.

 

'' Şu yanındaki göbek gibi duran da be harfimi.'' Lina'nın benzetmelerini Narin yarı şaşkın yarı gülümser bir ifadeyle cevap vermeye çalışıyordu.

 

'' Kesinlikle öyle. Zaten hoca birazdan hepsini öğretecek.'' Hocanın gelmesiyle beraber ders başlar. Herkesle tek tek ilgilenerek gerekli eğitimleri sunar.

 

 

 

. . . .

 

 

 

Mümtaz karakoldan çıktığında hava bir hayli serin gibiydi. İçi titreye titreye evinin yolunu tutacaktı fakat öncesinde yapması gereken bir şey vardı. Şu dondurucu soğukta Lina'yı alıp alışverişe gideceklerdi ardından yaklaşık bir metreyi bulan pide kuyruğuna gireceklerdi. Paltosuna elini atıp telefonu çıkarmasıyla Sevim'i araması bir oldu. Bir süre arama sesinden sonra karşı tarafta Sevim'in sesini işitti.

 

'' Hayatım on dakikaya Lina'yı hazırlayıp aşağı yolla mısın?'' Sevim gözü duvarda bulunan saate ilişti.

 

'' Narin ile kuran kursuna gitmişlerdi. Eli kulağında birazdan gelir.'' Mümtaz eliyle başına hafiften vurur.

 

'' Unuttum onu ben. Kuran kursuna başlayacaktı bugün. Tamamdır ben gider alırım onu.'' Telefonu kapattıktan sonra mahallede bulunan camiye doğru yol alır.

 

 

 

Mümtaz sokağa girdiğinde sesleriyle homurdanan gökyüzü , gözyaşlarını göndermeye başlıyordu ki caminin avlusuna doğru içeriye girer. Islak merdivenler büyük bir tehlike arz ediyordu onun için. Bir eliyle korkuluklara dokunarak merdivenleri çıktığı esnada camiden çocukların bir anda koşuşturarak üzerlerine doğru geldiğini gördü. Çocukların merdivenden koşarak indikleri esnada dengesini sağlamakta bir hayli zorlansa da bu müşkül durumdan kurtulmayı başarmıştı. Caminin kapısından içeriye girdiği esnada Lina ve Narin yanında belirir. Narin ayakkabılarını giyerken yanı başında Mümtaz'ın olduğunu fark eder ve yanında bulunan Lina'nın hafiften koluna temas eder. Lina önce Narin'e sonrada karşısında duran Mümtaz ile göz göze gelince yüzünde bir mutluluk hissi belirir. Mümtaz kızları alır ve öncesinde markete gidip alışveriş yaparlar. Sonrasında ise pide almak için uzunca bir kuyruğa girerler.

 

Mümtaz ve Lina eve girdiklerinde ise top patlamasına artık çok kısa bir zaman kalmıştı. Lina'nın sabırsız hallerine bakılırsa bayağı bir susadığı belli oluyordu. Artık beklenen an gelmişti. Lina soğuk suyu bir dikişte kana kana içti. Mümtaz ve Sevim ise kısa bir dua ettikten sonra suyu üç yudumda içerek oruçlarını açtılar. Büyük bir sevgi ve muhabbetle sofra muhabbet alanına döndü.

Bölüm : 12.04.2025 14:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...