1. Bölüm

1. Bölüm: Sessizliğin haritası

Nurdagül Çimen
sadece__nurdagul

Kiana, o sabah uyandığında, odanın içindeki sessizlik olağandışıydı. Sanki evin duvarları bile nefes almıyor, zaman bile birkaç saniyeliğine duraklıyordu. İnce perdeler, rüzgârın yokluğunda kımıldamıyor, saat tıkırtısı bile yankılanmıyordu. Bu sessizlik, yıllardır onun içinde biriken boşluğun yankısı gibiydi.

 

Yatağından kalktı. Tabanı soğuk taşlarla döşenmiş zemin, her zamanki gibi çıplak ayaklarına soğuk bir hoş geldin dedi. Aynaya yürüdü. Aynadaki yansıması, ona annesinin gençliğini hatırlatıyordu ama gözleri. Gözlerinin ardında ise babasından kalan belirsizlikler, yarım kalmış cümleler ve cevapsız sorular vardı.

 

Kiana, on yedi yaşına kadar ailesine dair hiçbir şey bilmiyordu. Bir yetimhanede büyümüş, geçmişi büyük bir boşlukla doldurulmuştu. Tek sahip olduğu şey, çocukluğundan kalan eski bir kolye ve isminin yazılı olduğu bir mektuptu. Ama mektup, cümlelerin ortasında bitiyor, tıpkı bir haritanın yarıda kesilmesi gibi hiçbir yere varmıyordu.

 

O gün, kütüphanenin en arka rafında, tozlu kitaplar arasında bir şey buldu. Kitap değil, bir kutuydu. Deriyle kaplanmış, üzeri altın işlemelerle bezeliydi. Kutunun üzerinde bir sembol vardı: Dairesel bir şeklin ortasında iç içe geçmiş yıldızlar. Ve altında, eski dilde yazılmış soluk harflerle şu kelime: "Unutulanlar."

 

Kutunun içinden bir atlas çıktı.

 

Ama bu bildiği türden bir atlas değildi. Sayfaları yaşlı deriden yapılmış, köşeleri yanık, ortası sanki zamanla aşınmış gibi solgundu. Fakat her sayfada tuhaf bir şey vardı. Haritalar zamanla oynuyordu. Kiana atlası ne zaman açsa, yollar değişiyor, dağlar yer değiştiriyor, şehir isimleri siliniyor ve yeniden yazılıyordu.

 

Atlas, unutulanları gösteriyordu. Ama yalnızca yerleri değil, anıları da.

 

 

İlk gece rüyasında, bu atlası gördü. Ama rüyada atlas parlıyordu. Üzerinde binlerce ses yankılanıyordu. Kimi ağlıyordu, kimi fısıldıyordu, kimi sadece adını söylüyordu:

“Kiana…”

 

Ertesi sabah uyandığında, atlasın ilk sayfası kendiliğinden açılmıştı. Orada bir yer işaretlenmişti: "Elaris Vadisi." Haritada olmayan bir vadi. Hiçbir kitapta, hiçbir kayıtlı belgede geçmeyen bir isim.

 

Kiana ilk defa içinden gelen sesi dinledi. Hiç kimseye haber vermeden, atlası çantasına koydu. Aylar boyunca biriktirdiği bozuk paraları aldı, ince mantosunu giydi ve kasabadan ayrıldı. Kimseye veda etmedi. Çünkü kimse onu anlayamazdı.

 

Atlasın ona gösterdiği yollardan biri, sadece taşlarla örülmüş bir patikaydı. Günler süren yürüyüşlerden sonra, dağların arasında gizlenmiş o vadinin eşiğine geldi. Vadide rüzgâr uğuldamıyor, kuşlar ötüyordu ama hepsinde bir sessizlik vardı. Sanki burada zaman başka türlü akıyordu. Sanki burası… unutulmuştu.

 

 

 

Vadinin ortasında eski bir kule vardı. Harabeye dönmüş taşlarla çevrili, camları kırık, merdivenleri yosun tutmuş. Kiana oraya yöneldi. Atlas, sayfalarını çevirmeye başladı kendi kendine. Her çevrilen sayfada, bir anı gözlerinin önünde canlanıyordu.

 

İlkinde bir çocuk ağlıyordu karanlık bir ormanda, bir kadına sesleniyordu.

İkincisinde bir adam, harap bir köyde alevler içinde kalıyordu, elinde bir harita vardı.

Üçüncüsünde bir kadın, gözyaşları içinde bir bebeği öpüp bir kolyeyi boynuna takıyordu. Aynı kolye... Kiana’nın taktığı kolye.

 

Kiana yere yığıldı. Atlas, onunla konuşmuyordu ama geçmişi fısıldıyordu. Kendi geçmişi. Birileri onu hatırlamıştı. Unutmamıştı.

 

 

 

Kiana anladı.

Bu sadece bir keşif değil, bir çağrıydı. Atlas, unutulanları sadece göstermek için değil, hatırlatmak için vardı. Ve onu seçmişti.

 

Kiana artık sadece geçmişini aramıyordu.

O artık unutulanların iz sürücüsüydü.

 

Bölüm : 24.06.2025 20:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...