
Sis, dağın eteklerinden yükselip vadinin kalbine doğru sinsice ilerliyordu. Kayanın üzerindeki eski işaret taşları neredeyse görünmez hale gelmişti. Atlas, etrafındaki bu grilikle adeta geçmişin tozlu hatıralarına yürüyormuş gibi hissediyordu. Zaman, burada daha ağır, daha kasvetli ilerliyordu.
Ardin, ayaklarının altında çatırdayan taşlara dikkat ederek yürürken birden durdu. Sanki görünmeyen bir sınırdaymış gibi davranıyordu.
“Burası…” dedi fısıltıyla. “Zamanın çatladığı yer.”
Atlas, onun baktığı yöne doğru döndü. Boz bulanık sisin ardında beliren şekil, uzak geçmişten fırlamış bir hayal gibiydi. Yarı gömülmüş bir kemik yığını, kırılmış bir kılıç sapı ve küflenmiş bir zırh parçası. Her biri, unutulmuş bir savaşın yankısıydı.
“Bunlar ne?” diye sordu Atlas, gözlerini alamadan.
“Bir zamanlar burası, Ilyan’ın askerlerinin son direniş noktasıydı. Arinna burada kaybetti ilk kez. Ama asıl önemli olan bu değil…” Ardin yere eğilip toprağı kazdı. Bir şey çıkardı: küçük bir kutu. Üzeri runik yazılarla bezeliydi.
Atlas, gözlerini kısıp kutuya baktı. Yazılar, zihninde tanıdık bir tını bıraktı.
“Bu, bir anı kabı,” dedi. “Ama... çok eski bir versiyon. Bunları sadece Hafıza Ustaları yapabilirdi. Yok edilmişlerdi…”
Ardin başını salladı. “Bir tanesi sağ kaldı. Ve bu, onun yaptığı son kabın kalıntısı. İçinde ne olduğunu bilmiyoruz. Ama hissettiğim bir şey var, Atlas. Bu kap... sana ait.”
Atlas, içini derin bir ürperti kapladı. Eli, sanki kendi iradesi dışında hareket etmiş gibi, kutuya uzandı. Parmak uçları kabın üzerindeki sembollere dokunduğunda, kutu hafifçe titredi ve ışıldamaya başladı.
Kapağı açıldığında yayılan sis, çevrelerindeki doğal sisle birleşti. Ama bu sisin içinde şekiller vardı. Anılar. Görüntüler.
Küçük bir kız çocuğu, devasa bir ağacın altında oturuyordu. Yanında bir adam vardı. Sakin sesiyle masallar anlatıyor, çocuğun saçlarını okşuyordu. Atlas, nefesini tuttu. O çocuk kendisiydi. Ve adam...
“Babam…” dedi kısık bir sesle. “Onu hiç bu kadar net hatırlamamıştım.”
Ardin sessizce geri çekildi, ona o anı yaşama alanı tanıyarak.
Anı ilerledikçe, görüntü değişti. Küçük Atlas, o zamanlar henüz yedi yaşında, elinde bir haritayla koşuyordu. Haritanın üzerindeki semboller, bugünkü Atlas’ın bile anlamakta zorlandığı türdendi. Ama en önemli detayı fark etti: haritanın en üst köşesinde yazan isim:
“Unutulanlar Atlası”
Atlas, dizlerinin üzerine çöktü. Başını ellerinin arasına aldı. “Ben... ben bu ismi koymamıştım sanıyordum. Ama... babam. Bu harita onun armağanıydı. Her şeyin başı…”
Ardin, usulca yaklaştı. “Bu yüzden seni aradılar. Bu yüzden bu yolculuk başladı. Sen yalnızca seçilmiş biri değilsin. Sen kayıp bilginin taşıyıcısısın.”
Gözyaşları sessizce Atlas’ın yanaklarından süzüldü. Hafızasındaki boşluklar yavaş yavaş dolarken, kalbindeki boşluk daha da büyüyordu. Çünkü hatırlamak, bazen unutmaktan çok daha acı vericiydi.
O gece, kamp kurduklarında Ardin ateşin başında eski şarkılardan birini mırıldanırken, Atlas haritayı önüne serdi. Artık çok daha fazlasını görebiliyordu. Semboller, yollar, geçitler. Ama en dikkat çekeni, merkezde beliren yeni bir işaretti.
“Kayanın Kalbi,” dedi Atlas. “Bir sonraki durak.”
Ardin başını salladı. “Ama orası, hiçbir haritada yer almaz. Gözle değil, kalple bulunur.”
Atlas gözlerini kapattı. Babasının sesi zihninde yankılandı:
“Gerçek haritalar, kâğıttan değil hatıralardan yapılır. Unutma Atlas, seni en çok kim unutursa, en derine o çizersin izlerini.”
Gecenin geç saatlerinde, Atlas yalnız kaldığında eline eski anı kabını aldı. Parmakları kabın yüzeyinde gezinirken içinden bir parça daha hatırladı: Babasının öldüğü geceyi. Gözlerinin önünde yanan ev, annesinin çığlığı ve Atlas’ın ellerinde tuttuğu kırmızı iple bağlı harita rulosu.
“O gece seni kaybetmedim sadece...” diye fısıldadı. “Kendimi de yitirdim.”
Ama şimdi... buluyordu. Kendi köklerini, geçmişini, kimliğini. Ve Unutulanlar Atlası’nın sırları da bir bir açılıyordu. Ne kadar can yakıcı olsa da, gerçeğe yürüyordu.
Sisin ardında, bir geçmiş uyandı. Ve onunla birlikte kaderin en eski düğümleri çözülmeye başladı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 177 Okunma |
62 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |