21. Bölüm

21. Bölüm: Fısıltı ormanı

Nurdagül Çimen
sadece__nurdagul

Uçurumdan döndükten sonra Atlas’ın adımları daha hafifti ama zihni daha ağırdı. Artık yolun sadece dış dünyada değil, kendi içinde de uzandığını biliyordu. Haritası, bir önceki gece sessizce aydınlanmıştı. Yeni rota: Fısıltı Ormanı.

 

Güneş doğarken yol almaya başladı. Giderek toprağın rengi yeşile döndü, ağaçlar kalınlaştı, kuş sesleri önce bir tını, sonra bir melodiye dönüştü. Ama bu melodinin içinde bir şey farklıydı…

 

Her adımda, sanki yaprakların arasında birileri konuşuyordu.

Net olmayan kelimeler, bitmemiş cümleler, kırık kelimeler…

 

“Gitmemeliydi…”

“Onu koruyamadım…”

“Ben hâlâ bekliyorum…”

“Atlas…”

 

 

 

Sonuncusu, neredeyse bir nefes kadar yakındı.

 

Atlas irkildi. Adını biri söylemişti. Ama etrafta kimse yoktu.

Sadece ağaçlar.

Ve o tuhaf fısıltılar.

 

 

 

 

Ormanın Eşiği

 

Fısıltı Ormanı'nın gerçek girişi, taşlarla örülmüş dairesel bir geçitten ibaretti.

Üzerindeki yazı ise zamanla silinmiş gibiydi, yalnızca tek kelime netti:

 

"Unutanlar."

 

 

 

Atlas içeri adım attığında, gökyüzü gözden kayboldu.

Ağaçlar öyle yüksekti ki dallar birbirine sarılmış, ışığı engelliyordu.

Gölge hâkimdi ama karanlık değil.

Sanki geceyle gündüz arasında asılı kalmış bir diyardı burası.

 

Ve fısıltılar… her yönden gelmeye başladı.

 

 

 

Konuşan Ağaçlar

 

Ormanda yürürken ağaç gövdelerinde şekiller beliriyordu.

Bazıları bir insan yüzü gibiydi, bazıları ise gözyaşı izleri gibi çizgili.

Atlas bir ağacın dibine oturduğunda, gövde konuştu:

 

“Ben seni tanıyorum. Küçükken buraya saklanmıştın.”

 

 

 

Atlas başını kaldırdı.

“Ben çocukken buraya hiç gelmedim.”

 

Ağaç titredi.

 

“Ama zihninde geldin. Her yalnızlıkta, her unutuluşta buradaydın. Biz, seni o zaman da dinledik.”

 

 

 

Atlas şaşkındı.

Bu orman, onun zihninin yansıması gibiydi.

Ama aynı zamanda, başkalarının da fısıltılarını taşıyordu.

Tüm unutulanların, terk edilmiş anıların yankıları buradaydı.

 

 

 

Mirna’nın Gölgesi

 

Birden fısıltılar değişti.

Çok tanıdık bir ses duydu: Mirna.

 

“Atlas, beni bırakma…”

“Ben de unutuldum. Senin gibi…”

“Kendime bile yabancılaştım…”

 

 

 

Atlas sesin peşinden koştu.

Ağaçlar aralanıyordu, ses onu derine çağırıyordu.

Ve sonunda, sisli bir açıklığa ulaştı.

 

Orada Mirna’nın siluetini gördü.

Ama bu gerçek bir beden değil, bir anıydı.

Mirna’nın yalnızken ağladığı, saçlarını tuttuğu, hayal kırıklığına gömüldüğü bir an.

 

“Ben unutulmak istemiyorum,” dedi siluet.

“Lütfen, beni hatırla.”

 

 

Atlas elini uzattı, dokunamadı.

Ama kalbinde bir çarpıntı oldu.

Çünkü bu sadece Mirna’ya değil, hayatı boyunca unutulan herkese verilen bir söz gibiydi.

 

"Hatırlayacağım."

 

 

 

Ormanın Kalbi

 

Atlas yoluna devam etti.

Ormanın kalbine ulaştığında yerde taşlardan örülmüş bir daire gördü.

Dairenin ortasında bir kuyu…

Ama içi su dolu değil; ışık dolu.

 

Birden, ormanın tüm fısıltıları bir ses hâline geldi:

 

Buraya gelen, yalnızca hatırlamakla değil, hatırlatmakla sorumludur.”

 

 

 

Atlas diz çöktü.

Kuyunun içine baktı.

Işıkta yüzen bir sürü anı gördü.

Bazıları ona aitti.

Ama bazıları başkalarının kayıp hatıralarıydı.

 

Anladı ki, bu yolculuk yalnızca kendi geçmişini bulmak için değil,

unutulmuş olanları geri çağırmak içindi.

 

 

 

Yeni Görev

 

Kuyudan çıkan ışık Atlas’ın parmaklarını sararken, haritası kendi kendine açıldı.

Yeni çizgiler belirmişti.

Ve ortasında bir sembol:

“Hafıza Düğümü.”

 

Altında sadece tek kelime yazıyordu:

 

“Hazırsan, çöz.”

 

 

Fısıltı Ormanı, Atlas’a yalnızlığı anlatmadı.

Unutmanın sessizliğini anlattı.

Ve bir insanın sadece hatırlayarak değil, başkalarının hatıralarına ses vererek iyileşebileceğini.

 

Artık yolculuk başka bir aşamaya giriyordu.

Atlas yalnız bir yolcu değil, hatırlayıcıydı.

Ve sıradaki adımda, zamanla çözülmüş düğümleri çözmeye hazırlanıyordu.

 

Bölüm : 01.08.2025 22:46 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...