Zordu herşey zordu ama insan alışıyor du1
Önceden olsa burada olduğum için kednimi oldururdum hemde ilk gunden ama şimdi o kadar alışmıştım ki artık bu karanlık duvarlar çok tanıdık geliyordu
Arel’den nefret ediyorum. Gerçekten. Abartmıyorum. Öyle ‘ay ne sinir, çok gıcık’ tarzı bir şey değil. Bildiğin nefret. Yüzünü görmek bile sinirlerimi altüst ediyor ama bir şekilde yine onunla aynı yerde buluyorum kendimi2
Arelle o evden çıktıktan sonra elimi tuttuğu gibi beni biryerlere sürüklemeye başlamıştı Arel1
"Nereye gidiyoruz?" diye sordum, gözlerimi kısarak.
Arel, o sinir bozucu gülümsemesini yüzüne yapıştırmıştı. “Sürpriz,” dedi kısaca.2
Sürpriz. Harika. Onun sürprizlerinin hiç iyiye çıkmadığını çok iyi biliyorum ama burada, bilmediğim bir yerdeyim ve bir şekilde ona güvenmek zorundayım nede güzel.
Arel daha kalabalık varlıkların olduğu yerlere bizi getirdi gözlerim etrafta dört dönüyordu V e işte o an, önümüzde devasa bir uçan balon belirdi.1
Ah, hadi ama," dedi Arel, beni umursamadan balona doğru yürüyerek. "Bu kadar korkak olamazsın."1
Korkak? Sinirle dişlerimi sıktım." Ben binmiyorum," dedim kararlı bir şekilde.
Ve o an, nasıl oldu bilmiyorum ama kendimi o lanet olası balonun içinde buldum. Ellerimi sıkıca sepete yapıştırmıştım, ayaklarımın yerden kesildiğini hissettikçe midem bulandı. Gözlerimi sımsıkı kapadım.
"Aç gözlerini," dedi Arel keyifle.
"Gözlerini açıp beni oldurmekmi? Bun denemelisin güzelim Hadi ama, bundan daha saçma bir şey duymadım."
"Senden sonra en saçma şey bu olabilir."
Arel güldü. Tabii ki güldü. Her seferinde beni deli etmeyi başarıyordu. O sırada balon bir anlığına hafifçe sallandı ve midem ağzıma geldi.1
"Arel, eğer şu an ölürsem, mezarımın başına gelip ağlama bile. Yokluğumdan keyif al."
"Ölmeyeceksin. Ama bunu duyduğuma sevindim, çünkü bence de yokluğun fena olmaz."
Sinirle başımı kaldırdım, ona nefretle baktım. O ise kollarını göğsünde kavuşturmuş, rahatça bana bakıyordu.
Birkaç saniye sonra balon assagi inmişti bende rahat bir nefes almıştım
Uçan balon işkencesi yetmezmiş gibi, indikten sonra beni bir lunaparka sürükledi.1
"Neden buradayız?" "Çünkü çok eğlenceli olacak," dedi ve biletleri aldı.
"Arel, lunapark dediğin dönme dolap, çarpışan arabalar falan olur. Niye burada korku treni var?"
Gözlerini devirdi. "Çünkü en iyisi bu."2
Ben içimde çığlık atarken Arel, elimi tutup beni trene doğru cekistirdi
Kendi ayaklarımla korku trenine biniyor olmam, tamamen beynimin devre dışı kalmasının bir sonucu olmalıydı. Arel, her zamanki gibi o sinir bozucu tavrıyla önümde ilerledi, bense içimden sürekli kendime küfrederek peşinden gittim. Neden, neden, neden ona 'hayır' diyemiyorum?
Çünkü bı aptaldim1
Trenin en ön sırasına oturduğumuzu fark ettiğimde kalbim hızlandı. “Buraya oturmuyorum,” dedim hemen, ama Arel çoktan kemerini bağlamış, umursamaz bir şekilde yanıma bakıyordu.
“Hayır. Ben arkaya geçiyorum.”
Ne?! Başımı eğip baktığımda gerçekten de kemerimin bağlı olduğunu gördüm. O kadar panik olmuştum ki farkında bile değildim. Açmaya çalıştım ama… çok geçti. Görevli, güvenlik kontrollerini tamamladı ve korku treni harekete geçti.
Arel hafifçe yana döndü, o sinir bozucu gülümsemesiyle bana baktı. “Önce hayatta kalman lazım.”
İlk başta tren yavaşça hareket etti. Belki de düşündüğüm kadar kötü değildir, diye kendimi avuttum. Sonra… eğimi gördüm.
Devasa, dik bir eğim. Neredeyse doksan derece.
Mideme kramplar girdi. "Ben… ben bunu yapamam."
Arel, yan gözle bana baktı. “Artık çok geç.”
Bağırdım. Hayır, çığlık attım. Kulaklarımı sağır edecek bir çığlık. Aşağı doğru düşerken tüm vücudum havada gibiydi, sanki her an kemer açılacak ve ben uçup gidecektim. Ölüyorum. Ölüyorum. Arel yüzünden ölüyorum.1
Yanımdan gelen kahkahayı duyduğumda gözlerimi açtım.
Tabii ki Arel gülüyordu. Eğleniyordu. Ben ölüm korkusuyla kıvranırken, o keyiften dört köşe olmuştu.2
“SENİN… YÜZÜNDEN… ÖLECEĞİM!” diye bağırdım.
“Bari eğlenerek öl,” diye karşılık verdi, sesi rüzgârın içinde kaybolurken.
Bir virajdan dönerken tren aniden sarsıldı ve ben Arel’in kolunu sıkıca yakaladım. Bilinçsizce.
“Dokunmasan olmaz mı?” dedi sinir bozucu bir ifadeyle.
Elimi hızla çektim. “İğrençsin.”
“kemeri açabilir miyiz? Lütfen, yalvarıyorum, buradan inelim!”
“Ah, tatlım,” dedi Arel, eğlenircesine. “Bu daha başlangıç.”
Ve tren, KARANLIĞA GİRDİ.1
Bir tünele… Kapkaranlık bir tünele. Göz gözü görmüyordu.Nefesim hızlandı. “Arel…”
“Yolun yarısındayız ve abartmiyormusun.”onu dinlemeden bir viraja daha girerken çığlık çığlığa bağırdım1
O anda tünelin içinde kulakları sağır eden çığlıklar yankılandı. Tren daha da hızlandı, birdenbire etrafımızda korkunç yaratıkların siluetleri belirdi.
Bir gölge aniden yüzüme doğru atladı ve istemsizce Arel’in koluna yapıştım.
“Hah!” dedi alaycı bir şekilde. “Benden nefret ediyordun?”
“Kes sesini! Konuşma! Bir daha yüzünü bile görmek istemiyorum!”
tren ters döndü ve ben bu trendeki herkesi susturacak bir çığlık daha attim.
Bağırışlarım artık sesimi kaybedecek seviyeye ulaşmıştı. Kalbim, midem, ruhum… Her şeyim yerinden çıkıyordu.
Ve sonra… birden bire her şey durdu.
Bir an boyunca sessizlik oldu. Sonra kemerler açıldı ve ben kelimenin tam anlamıyla titreyerek yerimde oturdum. Ayaklarım yere değdiğinde ise o kadar sarsılmıştım ki birkaç saniye hareket edemedim.
Arel kemerini çıkardı ve bana baktı. “İyi misin?”3
“Hadi ama,” dedi, elini uzatarak.
Nefretle elini ittim. “Senden. Nefret. Ediyorum.”
“Sen eğlenmiş gibi görünüyordun.”
“O kadar eğlendim ki, eve gidince seni lanetlemek için bir plan yapacağım.”
“Senin evine kadar geleyim mi?”
Bakışlarımı ona çevirdim. “Bir daha bana bir şey yapmanı istiyorsam, bil ki akıl sağlığımı kaybetmişimdir.”
Bir evim yoktu2
Bİtti zaten uzun zamandır bölüm yazmiyorsummm
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
13.28k Okunma |
4.34k Oy |
0 Takip |
60 Bölümlü Kitap |