
Yepyeni bir kurguyla karşınızdayımm.
Düşüncelerinizi ve fikirlerinizi mutlaka yorumlarda bekliyorummm.❤
Yıldızın üzerine basmayı unutmayın
Keyifli okumlarr❤
🌬
1 Seçilmiş kişiler...
Yelkovan bir kere daha akrebe yetiştiğin de dünya bir saati daha geride bırakıp yeni bir saate başlar. Bazıları için de yelkovan bir türlü akrebe yetişemez, yerinde sayar. Onlar için artık bir gelecek ya da yeni bir saat yoktur.
ONLAR SEÇİLMİŞ KİŞİLERDİR.
O seçilmiş kişilere ise sadece boyun eğmek ve kaderine razı gelmek kalır.
Peki seçimi yapana ne demeli?
Seçim kimisi için ödül, kimisi için caza, ama seçimi yapan kişi için ölüm demekti...
Tanrının insana tanıdığı o cesaret hiçbir kulunun bünyesinde yoktu şu an. Hiç kimseden ses çıkmıyordu. Hiçbirinin ağzını açmaya cesareti yoktu. Görülmeyip duyulmayanların, varlığı tanrı tarafından bilinenlerin bile. Onlar dahi sinelerine çekilmiş şekilde merakla bekliyordu ne olacağını.
Hiddetli ses tekrardan kalabalığın uğultusu arasında yükseldi. "Samet! Son kez soruyorum, karını mı seçiyorsun, yoksa kızını mı?” Vücudunda ki acıyı, dizlerinde ki baskıyı, boğazında ki metalin ağırlığını dahi taşıdı o an Samet lakin bu soruyu taşıyamadı. Ezildikçe ezildi altında...
Önce kafeslendiği ışınların içerisinde feryat figan ağlayan karısına baktı. Sonra da aynı ışınların içinde baygın bir şekilde yatan kızına...
İkisinden de vaz geçemezdi.
Ne yasak olmasına rağmen deliler gibi âşık olduğu karısından, ne de canından çok sevdiği kızından vazgeçemezdi.
Onların çiğnedikleri yasağın cezasını kızı çekemezdi.
Kudretli sesin sahibi tahtından usulca ayaklandı, hıçkıra hıçkıra ağlayan kadına döndü. "Bir adem oğluna aşık olup onunla gitmenin cezasını ödeyeceksin, Senem." Göğüs kafesi sıkılıyor, ruhu çekilircesine acı çekiyordu büyünün gücü altında, lakin en büyük acı kalbindeydi..
Göz yaşları içinde. "Ben sadece sevdim, yıllar sonra neden hâlâ peşimizdesiniz. Bırakın artık yakamızı, bırak artık ailemi, bırakın artık bizi!" dedi ağlamaktan kısılan sesiyle. Kendisi için korkmuyordu, sevdiği adama ve kızına zarar gelecek korkusu ile çırpınıyordu solundaki..
"Yasak olduğunu bildiğin halde, hiç olduğunu gördüğün halde gittin sen! Ölümün de kurtuluşun da benim elimdeyken hâlâ karşımda böyle konuşabiliyorsun." Ses duvarlarda yankı yapıyor, tüm işitenlere tek bir acıma zerresinin olmadığını inandırmak ister gibi duyuruyordu.
"Tüm cezalarınız başım üstüne, ne yapacaksanız yapın bana ama kızıma zarar vermeyin, kardeşime dokunmayın ne olur. Yalvarırım, tüm cezalarınıza boyun eğerim, ölüme razı gelirim ama benden olanlara dokunmayın, tanrı aşkına bunu yapmayın." Dedi Senem yalvararak. Öyle çok titriyordu ki göz pınarlarından bir bir süzülen ıslaklığın kor gibi yanan yüreğine dokunduğunu zar zor hissediyordu.
Tüm göz yaşları ve yakarışların can bulduğu kalabalığın arasında baygın bir şekilde yatan kızı, gözlerini yavaşça araladı. Başının iki tarafından uygulanan ağır sızı görüşüne zorluk katıyor, amansız bir acı veriyordu. Bulanık olan görüş açısı hafif hafif netleşirken yavaşça yerinden doğruldu. Bütün gözler onun üzerindeydi. O ise bütün sakinliğiyle etrafta gezdirdi kan kırmızısı irislerini. Kocaman sarayın içinde ki kalabalığa, başında garip bir şey ile biraz yüksekte oturan adama, dört tarafı ışınlarla kaplanıp dizinin üzerine çöktürülmüş babasına ve en sonunda hıçkırıklarla ağlayan annesinde gezindi usulca.
Bakışları ifadesiz, kan kırmızı gözlerinde tek bir duygu barındırmıyordu.
Normal bir insana yakışmayacak bir sakinlikle ayağa kalkıp etrafında çevrili olan ışınların içinden yürüyerek çıktı, ifadesizce annesinin yanına adımladı. Soru işaretleriyle dolu olan zihnine nazaran ifadesi mermer gibi bakışları keskindi fakat o an kendisinin farkında olmadığı bir şey olmuştu. Tüm gözler eşliğin de esiri olduğunu sandıkları kara büyünün içinden zorlanmadan, ya da büyüye karşılık büyü yapmadan çıkmıştı. Herkesin gözü dehşetle açılmıştı, nasıl olur da büyü bu kıza işlemezdi? Herkes şaşkın bir şekilde hiçbir şey olmamış gibi annesine ilerleyen kıza baktı.
“Eva’m” Dedi Senem titrek sesiyle. Kızı ona doğru geliyordu lakin o tek bir adım atamazdı. Tüm gücü emir altındaydı, o şu an en az Samet kadar acizdi. İkisi de dizlerinin üzerinde çökmüş umutsuzca ölmeyi beklerken kızı Eva onların aksine dimdik ayakta ve kendinden emin adımlar atarak ilerliyordu.
Muhafızın biri önünü kesmek için ona doğru hareketlenmişti ki, Eva adamın yüzüne bile bakmadan elini kaldırıp dur işareti yaptı.
"Bir adım daha atarsan seni oranın dibine gömerim." Ölümcül derecede sakin çıkan sesi muhafızın adımını bıçak gibi kesti. Şaşkınca baktı adam lakin hareket etmedi.
Annesinin yanına geldiğin de ifadesiz gözlerinde panik, korku ya da herhangi bir endişe yoktu. Bilakis sanki her gün bu anı yaşar gibi stabildi. "Anne, iyi misin?" dedi sakin çıkan sesiyle. Senem göz yaşları içinde kızına sarıldı. O da şaşkındı, kızına neden büyü etki etmiyordu...
Yardımcı hayretler içerisinde ki sesine engel olamadı “Nasıl olur..." Diyebildi sadece.
Bu duruma daha da sinirlendi kral, "Samet son kez soruyorum ya seçimini yaparsın ya da ikisini de kaybedersin!" Diye kükredi "Karın mı kızın mı?"
Samet dizlerinin üzerinde, bakışları çaresizdi
Senem ile kesişti bakışları. Onun ne istediği belliydi. Kızlarını kurtarması için yalvararak bakıyordu aşık olduğu gözler gözlerine. Bakışları kızına dokundu. Kızıl gözlerinde zerre kadar korku ya da endişe yoktu. Olmazdı da zaten, bu kızının yıllardır tedavisini bulamadığı hastalığıydı, kızı korkmuyordu, hiçbir şekilde korku hissetmiyordu. Korku karşısında hiçbir tepki vermiyor, ya boş gözlerle bakıyor ya da donuk bir ifadeyle kalıyordu şu an ki olduğu gibi.
Boş gözlerle baktı babasının gözüne, Eva.
Düşündü Samet ama düşünecek zamanı yoktu, ikisini de kaybedebilirdi nasıl yapacaktı bu seçimi nasıl vaz geçebilirdi iki canından da?
Ateş baş parmağı yakar, acıtırdı da serçe parmağını acıtmaz mıydı? İkisi de ona ait değil miydi? Hangisinden geçerse geçsin yine de canı yanmayacak mıydı...
Bunu yapmaktan başka çaresi yoktu. Aklından geçip kalbini deşen son çareyle acı içinde baktı kızının gözlerine. Hiçbir şeyden korkmayan kızına güveniyordu... Mecburdu, karısını buraya bırakırsa onu geri alamazdı ama kızını bırakırsa ikisi birlikte bir yolunu bulabilirlerdi.
Karısına üzgünüm der gibi baktı, senem ne diyeceğini anlamış gibi "Hayır! Hayır! Hayır Samet hayır!" Diye haykırdı fakat Samet'in başka çaresi yoktu.
"Karımı seçiyorum" dedi sesine yansıyan çaresizliğin gölgesiyle.
Senem kafasını iki yana sallayarak
"Hayır olmaz olmaz vermem kızımı vermem! Hayır Samet!" Dedi feryat figan ağlayarak. “Kızımı bu cehenneme bırakmam!”
Acı söz oldu dudakların arasında mıhlandı, zehir oldu kana karıştı, hançer oldu kalbe saplandı...
Ne çığlık atıp kurtulabildi, ne şifayı bulup arınabildi ne de kalkan olup korunabildi.
Her şey o gün, o vakit, o anda olup bitti.
Hüküm verildi, seçim yapıldı ve zehir kana karıştı.
"Kızı ATEŞLİ ÜLKESİNE sürgün edin ve KARAHA’NIN vicdanına teslim edin!"
Herkesin gözü Eva’ya çevrildi. Onun kızıl hareleri ise babasındaydı. Bir süre gözlerini ona kilitledikten sonra bakışlarını annesine çevirdi. Ve dudaklarından dökülen sadece şu üç kelime olmuştu.
"Babamı affet anne."
...
Ve o büyük seçim gerçekleşti
Adam karısını kurtardı kızından geçti kral ise hükmünü verdi.
İşte ŞEYTANIN KIZI VE KRALIN OĞLU'NUN hikayesi tam bu noktada başladı.
...
Seçimin kimisine ödülken kimisine ceza derler o halde neden bana sürgün.
#SEÇİM
🤍Bölüm sonu🤍
Yıldızın üzerine basarak oy vermeyi unutmayın canlar❤
Fikirlerinizi ve düşüncelerinizi mutlaka yorumlarda bekliyorum. Düşüncelerinizi benim için çook değerlii🤍
🦋
🦋Çok çok seviliyorsunuz🦋
Bissürü kalpp💙❤
🦋
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.78k Okunma |
545 Oy |
0 Takip |
24 Bölümlü Kitap |