
GÜNEŞİN ÇOCUKLARI
04.12.2024
1. BÖLÜM
PATLAMA
💣
"Ne yastığım olmuştu, ne yorganım. Ne var ki bir mezar taşım olacağından hiç olmadığım kadar emindim..."
ASKER! GERİ DÖN, BU BİR EMİRDİR!" Eray beni dinlemek yerine emin adımlarla yürümeye devam ediyordu ama yapması gereken bu değildi. Anlamıyordu beni, kahretsin! Kendine zarar verecekti!
Göz pınarlarımın sızladığını hissederken kafamı sağa sola deliler gibi sallıyordum. Beni dinlemesi gerekiyordu. Bunu yapamazdı. Bu yaptığı delilikti sadece! Beni kurtarmak için diğerlerini yakacaktı ama bunu görmüyordu. "ALACAĞIZ SİZİ KOMUTANIM! BIRAKMAYIZ SİZİ BURADA!" İnatla ileriye doğru yürürken beni duymazdan gelmeye devam ediyordu. Son çare arkasından ilerleyen timime bakıp "TEĞMEN MEHMET MADEN EMİR KOMUTA SENDE ASKER! TİMİNİ AL VE BURADAN GİDİN!" diye bağırdım tüm gücümle.
Mehmet abide tıpkı Eray gibi beni görmezden gelirken kendimi tutamayıp "ANLAMIYOR MUSUNUZ?!" diye bağırdım canhıraş bir şekilde. "BURAYA GELİRSENİZ ÖLÜRSÜNÜZ! ÖLÜRÜZ! BUNU YAPAMAM AİLELERİNİZE SÖZÜM VAR! SİZLER BANA EMANETSİNİZ"
Hareket etmek onlara doğru koşmak, onları bu cehennemin içinden çekip çıkarmak istiyordum ama buna gücüm yetmiyordu. Ayaklarımın altında duran mayın bunu yapmama izin vermiyordu. Eray dolu dolu gözlerle bana doğru yürümeye devam ederken "Bunu bizden istemeyin komutanım!" diye bağırdı. "Biz sizin için neysek sizde bizim için osunuz! Sizi ardımızda bırakmayız!"
Beni zorluyordu. Ne yaptığının farkında bile değildi gerizekalı! Hepimizin sonu olacaktı. Ben kendi ölümüme yıllar önce razı olmuştum zaten ama onlarıda kendimle beraber götüremezdim. Onca anaya sözüm vardı benim.
Derin bir nefes alıp biraz sonra yapacağım şeyi bir kez daha hatırlattım kendime. Yapmak zorundayım. Ben yapmazsam eğer onlar buna güç yetiremezdi. Onlar yaşamak zorundaydı. Ben yoksam yanımdakiler geriye dönmeliydiler. Komando demek yanındaki yaşıyorsa yaşıyorsun demekti. Yaşamak için yanındakileri ateşe atamazdım ama yaşasınlar diye diri diri yanabilirdim.
"ERAY!" İsminin dudaklarımdan dökülmesiyle Eray ve diğerleri duraksadı. Lanet bir dağın ardına gizlenen sniper yüzünden yüzlerini bile göremiyordum çünkü en ufak bir açıkta onları indirmek için bekliyordu.Kuruyan dudaklarımı ıslatıp konuşmaya devam ettim. "Caner'i evine götür." Gözlerim ayakta zor duran, Eren'den destek alarak yürümeye çalışan Caner'i buldu. Aylardır evine hasretti. "Hatice teyzeye sözüm var. Oğlu sağ salim dönecek!"
"KOMUTANIM!"
"Annene geleceğim demiştim. Hakkını helal etsin." Gözlerim Mehmet abiyi buldu. "Yaşın büyük abi. Hepsi sana emanet." Derin bir nefes çektim içime. Aldığım nefes kırık kemiklerimi acıdan kıvrandırırken son kez araladım dudaklarımı. "Emir komuta sende teğmenim! Kimse üsteğmen Eray Korucu'nun emirlerini dinlemeyecek! Bu bir emirdir asker!"
"Abla..." Eray ileriye doğru bir adım atmıştı ki "DUR ARTIK ASKER!" diye bağırdım. Bunu onlara yapamazdım. Gözümden akan yaşla boğazıma konan yumru içimden birşeyleri almış götürmüş gibi hissediyordum. Gelsinler istiyordum. Son bir kez her birine sarılayım. Teker teker hepsini bir kez daha sarayım.
Ama hayır. Hayır, ben bu kadar bencil değildim. Karşımda tüm asaletiyle dikilen kardeşlerime baktım son kez "HAKKINI HELAL ET GEHENNA! HAKKIM HELALDİR!"
"ABLA HAYIR!"
Son kez yüzlerine bakmadım. Baksam devam edemezdim. Bencil bir insandım ben. Onları bir kez daha görmek isteyecek kadar bencil hemde...
Ellerimle önümdeki bombaya bağlı olan bütün kabloları kavrayıp var gücümle çektim. Tiz bir ses aletten yükselirken kurşun yarası yüzünden hareket ettiremediğim ayağımı iki elimle kavradım. Kolumda hissettiğim acıyla çığlık atarken gözlerimden akan yaşlar görüşümü bulandırıyordu. Bombanın sayacı iki dakikadan on beş saniyeye inmişti. Eray ve diğerleri hızla buraya koşarken iki elimle tuttuğum ayağımı kaldırdım. Üzerime bağlı olan yeleğide aynı anda kavradığımdan kendimi geriye atıp ayağıma rağmen birkaç adım attım.
Hala patlamayan mayınla beraber ilerlemeye devam ederken elimdeki bombanın yükselen sesi kulaklarımı tırmalıyordu. Daha fazla beklemedim. Tüm gücümle elimdeki bombayı uzak bir yere savururken acıyla haykırıyordum.
Sonra sessiz...
Sonra ses...
Gürültü...
Gürültülüydü. Çok gürültülüydü. Ben ses sevmezdim. Kulaklarım çınlıyordu. Büyük bir toz bulutu çıktı. Kimseyi görmüyordum. Canım yanıyordu. Canım çok yanıyordu. Uğultular vardı. Ama ses yoktu. Acı vardı ama derman yoktu.
Sonra bitti.
Acı yoktu.
Ses yoktu.
Görüntü yoktu.
Kardeş yoktu.
Yalnızdım.
Kimsesizdim.
Bu hayattan geldiğim gibi sessizce çıkmayı becerememiştim.
Beni insafsızca terk etmeyi reddederek acının bedenime yüklenmesine izin veren bilincimle dudaklarımı araladım. Kulağımda her içtimada söylenen o marş çalınırken kuru dudaklarımı araladım. Şehadet Türk'ün gururuydu. Ağlayıp, sızlamak değil güle güle göçmek yakışırdı bana...
(Burada medyadaki şarkıyı durdurup marşı açabilirsiniz.)
"Annem beni yetiştirdi
Bu ellere yolladı."
Benim beni yetiştiren bir annem hiç olmamıştı.
"Al sancağı teslim etti
Allah'a ısmarladı."
Al sancak bana annemin değil vatanının emanetiydi.
"Sütüm sana helal olmaz
Saldırmazsan düşmana."
Saldırdım düşmana. Yıktım dağları başına.
"Ne şereftir ölmek bize
Bu güzel vatan için."
Ölüyordum. Ama bu defa yalnız değildim.
"Yastığımız mezar taşı
Yorganımız kan olsun."
"Yastığımız mezar taşı
Yorganımız kan olsun."
Ne yastığım olmuştu, ne yorganım. Ne var ki bir mezar taşım olacağından hiç olmadığım kadar emindim...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 6.75k Okunma |
874 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |