10. Bölüm

BURASI BOŞ MU?

Sılanur Çınar
sadeceyaziyorumist

 

 

 

 

GÜNEŞİN ÇOCUKLARI

 

 

 

 

01.12.2024.

 

 

 

 

​​​​​​TANITIM BÖLÜMÜ

 

 

 

 

BURASI BOŞ MU?

🍷

 

Topuklu ayakkabılarımın sesi duvarlarda yankılanırken üzerimdeki bakışların farkındalığı ile yürümeye devam ettim. Siyah odaya tamamen tezat olan beyaz elbisem, az önce öldürdüğüm ve şimdi yerde boylu boyunca yatan adamın kızıl kanına bulandığında önümdeki büyük masaya doğru yürüdüm. Üzerimde olan gözleri umursamıyordum. Çünkü benim hedefimde tek bir şey vardı.

​​​​​​Bir koltuk...

Hayır. Bir taht...

Düzelt. Bir kimlik...

Cürretim karşısında üzerime dikilen gözleri umursamadan masanın diğer ucunda, boş koltukların arasında toz tutmuş görkemli tahta sakin bir şekilde oturdum. Diğerlerinin gözünde yaptığım aptalca hareket yüzünden kınayan bakışlar oluşurken, benim gözlerim masadaki her yüzde ağır ağır dolaştı. Ama asıl hedefim tam karşımda, bütün heybetiyle oturan mavi gözlerin sahibiydi . Arsızca gülümserken konuştum. "Oturdum ama... Burası boş mu?"

Odaya girdiğim ilk andan itibaren bana baktığını biliyordum. Büyük ihtimalle uzun süredir kimsenin eli değmeyen tahta oturmamla havaya Kalkan tozlar insanların endişesini körüklerken içlerinden biri kapıya doğru "llamar al equipo medico! (sağlık ekibini çağırın!)" diye bağırdı. İşaret ve orta parmağımı havaya kaldırıp onu durdururken gözlerim tekrar mavi irislerin sahibine kaydı. Yalancı bir üzüntüyle dudaklarımı büzerken "Endişelenmesi gereken sen değil misin? Bu herif rol çalıyor!" dedim. Kirpiklerimin altından mavi gözlerine baktığım sırada onunda gözleri kısa bir an az önce konuşan İspanyola kaydı.

 

İşte o an yüzünü benden saklayan O zırha bir kez daha lanet ettim. Gözleri oturduğum taht ve elbisenin açık bıraktığı bedenimde endişeyle gelip giderken ben onun aksine rahat bir şekilde gülümsüyordum. Elimdeki bileziği görmüştü, parmak ucumdaki kanı da ve karşısında oturmama rağmen hala yaşıyor oluşumu da biliyordu. Tüm bunlara rağmen benim tek merak ettiğim gözlerindeki duygulardı.

"меньшее зло" diyen sesle gözlerim konuşan adama kaydı. "Он не умер (ölmedi)" dudaklarından çıkan kelimelerle yüzümü buruştururken "Я должен был умереть?(ölmem mi gerekiyordu?)" diye sordum. "я сломлен(kırıldım.)" Kullandığım alaycı ton veya büründüğüm ciddiyetsiz kimlik şu an hiç kimsenin umrunda değildi.

Karanlık ve büyük bir odada 15 adam, bir ceset ve bir kadın. Hepimizin yaptığı tek şey susmaktı. Erkeklerin her birinin gözleri kollarındaki saatler ve benim yüzüm arasında mekik dokurken, akıllarından geçen şeyin farkındaydım. Bir çoğu korkuyor, kimisi endişeden içini kemiriyor, kimisi ise olacakları merakla bekliyordu. Kırklarının sonunda gibi duran başka bir adam ayağa kalktığında "Chi sei?(kimsin sen?) diye sordu.

Umursamazca omuzlarımı silktim. Gözlerim herkesten bağımsız tekrar mavilere kaydı. "Kim olduğumu soruyor,kimim ben?" soruma cevap vermedi veya kimseye bakmadı. Gözleri kısa bir an elbisemin uzun kuyruğundaki kana değdi. Mavilerinin koyulaştığını gördüğümde gözleri ağır bir şekilde tekrar yüzüme tırmandı. "Eğer şimdi..." dediğinde kulağıma dolan mekanik sesle yüzümü buruşturdum. Anlaşılan sesini duyabilmek için daha fazlası gerekiyordu.

"Buradan çıkıp gidersen hiçbir şey olmamış gibi devam etmesini sağlarım..." sözleriyle birlikte kahkaham odayı kapladığında odada bulunan diğerleri bizi anlamadıkları için merakla ikimize bakıyorlardı. Onun söylediklerine cevaben az önce konuşan adamı buldu gözlerim. "Io... io non sono nessuno...(Ben... Hiç kimseyim...)"oturduğum tahtı yavaşça arkaya iteklediğimde aynı sakinlikle ayağa kalktım. Bütün gözler hızla üzerimde toplandığında, ben yavaş adımlarla masanın etrafında daire çizmeye başlamıştım. Yanından geçtiğim herkes büyük bir tedirginlikle ne yapacağımı beklerken gözlerim ondan ayrılmıyordu. Benim oturduğum koltuğun tam karşısına ulaştığımda ellerim hiç yabancılık çekmeden omzunu buldu.

Elimin altındaki teninin kasıldığını hissederken "But at the same time, I am everything...(Ama aynı zamanda ben her şeyim...)" diye tamamladım cümlemi. Masaya arkamı döndüğümde hiç beklemeden arkamızdaki büyük siyah duvara doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Duvara doğru "Армагеддон! (mahşer!)" dediğimde arkamdaki koltuğun sürtme sesini duydum ama çok geç kalmıştı. Siyah duvarda ki ekranın açılması ve beyaz ışığın siyah odaya yayılmasıyla hiç beklemeden" Прошу проверку личности! (kimlik kontrolü talep ediyorum!)" diye tamamladım sözlerimi.

Dev ekranda ortaya çıkan sembolle arkamdaki kalabalıktan çıkan sesleri duyuyordum. Herkes ayaklanmış, korkuyla önümdeki ekrana bakıyorlardı. Benim yüzümde ise tek bir ifade vardı.

Haz...

İçinde bulunduğumuz odaya tezat bir şekilde beyaz olan ve duvarın tamamını kaplayan dijital ekranda tam ortaya konuşlanmış bir tarot kartı vardı. En altında yazan şeytan ibaresine rağmen kartta şeytanı temsil etmesi gereken karakterin olduğu yerde bir kadın vardı. Karttaki tüm çizime yayılan kırmızı elbisesi, tıpkı elbisesi gibi omuzlarına yayılan beyaz saçları,üzerinde şeytan yazan ve oturduğu görkemli bir tahtı, elinde ters tuttuğu kadehi ve iki tasma ile kendine bağladı akıl ve kalp simgeleri...

Ekranda yavaş yavaş beliren kimlikler tek tek mekanik bir ses tarafından okunurken yüzümdeki hin gülümsemeyle yavaş yavaş arkamı döndüm. Bu zamana kadar sahip olduğum ve bana reva görünen bütün kimlikler arkamdaki ekranda herkesin önündeydi. Ama asıl mevzu tün odada çınlayan "НАСЛЕДНИК ДЬЯВОЛА(ŞEYTANIN VARİSİ)"sözleri olmuştu.

 

Üzerimde kana bulanmış beyaz bir elbise, karşımda kim olduğunu bile bilmediğim bir düşman, ardında babamın bana bıraktığı kirli bir imparatorluk ve önümde geleceğim, karşılarında dikiliyordum. Buna mecbur bırakılmış olabilirdim ama bu mecburiyeti bir urgan gibi her birinin boğazına dolamayı da yine ben başaracaktım. Karşımdaki adamlar beni hiç şaşırtmadan silahlarına davrandıklarında dudaklarımı bükerek en önde duran liderlerine baktım.

"Cidden mi?" beni öldürecekmiş gibi bakan bakışlarıyla gülümserken "hadi ama" diye şakıdım. "Beni öldürmelerine izin mi vereceksin? Kıyamazsın sen." Dudak büktüm. "Kan tutar seni." konuşmak yerine birkaç adım daha atarak bana yaklaştığında aramızdaki mesafeyi sıfırlamıştı. Ayık kafayla ilk kez gördüğüm bedenini arsızca süzerken o sağ tarafıma geçip avuç içini belime bastırdı. Odadaki herkes ne yaptığını anlamak ister gibi ona bakarken o beni şaşırtmayarak "Господа!(Beyler!)" dedi gür sesiyle. "Извини ( kusura bakmayın)" yüzünde bir gülümsemenin Peyda olduğunu göremesem de kısılan gözleri bunu bana anlatıyordu.

Gözleri odağını hiç şaşırmadan gözlerime odaklandığında dilinden dökülen cümlelerle ben de olduğum yerde kalakalmıştım. "Моя дорогая жена, сегодня слишком поспешный день. (Sevgili karım bugün fazla aceleci...)"

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tanıtım bölümüyle hepinize merhaba arkadaşlar.

 

 

 

 

Çok önceden paylaştığım bu bölümün aslında yayınlamadığını ve taslaklarda kaldığını bugün fark ettim ve görür görmez son bir kez daha kontrol edip yükledim. Diğer bölümü okuduktan sonra bunu görenlerden özür dilerim...

 

 

 

 

 

Umarım Güneş'in çocuklarını seversiniz. Oy ve yorum yapmayı unutmazsanız beni çok mutlu edersiniz. Eleştiriniz bile beni mutlu eder.

 

 

 

 

 

Seviliyorsunuz...

 

 

 

 

 

❤️

 

 

 

 

​​​​​​

 

Bölüm : 25.12.2024 15:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...