15. Bölüm

GİDEN ZAMAN OLSUN

Sılanur Çınar
sadeceyaziyorumist

 

 

 

 

@shesaidhello adlı kullanıcıya ithaf edilmiştir...

 

 

 

 

GÜNEŞİN ÇOCUKLARI

 

 

 

 

 

25.11.2024

 

 

 

 

 

 

 

4. BÖLÜM

 

 

 

 

 

 

GİDEN ZAMAN OLSUN

 

 

 

 

 

⌛⌛⌛

 

 

 

 

 

"Bu adamları görüyor musun? Onlar Gehenna. Peki sen Gehenna ne demek biliyor musun?..."

 

GÜNEŞ ERNA BAYDEMİR-HASTANE

 

3. AY 

Ozan elindeki poşetlerle odadan içeri girdiğinde herkes bıraktığı yerdeydi. Odadaki masaya doğru yürüyüp elindeki poşetleri masaya bırakırken "Doktor geldi mi?"diye sordu. Kimse konuşmayınca Yakut kısaca "Geldi"deyip tekrar sustu.

 

Ozan poşetleri açmış içindeki tostları teker teker hepsine dağıtıyordu. "Ne dedi?"

 

"Aynı." Bu defa cevap veren Gece'ydi. Gökalp'te tepsideki çayları dağıttığında diğerlerinin yanına geçip oturdu. "Elbet iyi olacak komutanım! Umudumuzu kesmek bize yakışmaz." Kimse konuşmada aslında hepsinin umudu yavaş yavaş sönüyordu. Güneş yok gibiydi. Bedeni buradaydı ama başka hiçbir şey yoktu ona ait.

 

Sesi yoktu.

 

Bakmıyordu kardeşlerine.

 

Eskiden olduğu gibi gülmüyordu.

 

Sadece nefes alıyordu.

 

Kapıyı hızla açıp içeri giren Caner herkesin dikkatini dağıtırken hızlıca tekmil durdu. "Onbaşı Caner Dursun İzmir, Emret komutanım!"

 

"Rahat asker." Eray elindekileri bırakırken"Ne oldu?"diye sordu. "Ne bu telaş?" Caner odadakilerle hızlıca bir bakış atıp hızlı hızlı konuşmaya başladı. "Bulmuşlar komutanım!"

 

"Kimi bulmuşlar Caner. Gevelemesene ağzında!"diyen Mehmet'te heyecanla ayaklandı. Caner yatakta hareketsizce yatan ablasına baktı bu kez. "Onları komutanım. Ablamı bu hale getirenleri. Ablamı esir alan it soyunu." Gözlerini aralarında ki en rütbeli olan Eray'a çevirdi. "Gidelim komutanım! Yanlarına bırakmayalım bu olanları! Yanlarına kalmasın yaptıkları!"

 

Eray oturduğu koltuktan sinirle kalkıp "Gehenna! Hazırlan ve hemen karargaha geç!"diye bağırdı. Bu haber hepsine iyi gelmişti. "Üsteğmenim bende geleceğim." diyen Mehmet kaçak bakışlarla Güneş'e bakıyordu.

 

"Gel Mehmet abi. Ben annemi arayıp hastaneye gelmesini söylerim."

 

Tim hızlıca ayaklanıp komutanlarıyla vedalaştıklarında gelen bu haber hepsinin içine su serpmişti. İntikamlarını alacaklardı. Kardeşlerinin kanı yerde kalmayacaktı.

 

Herkes odadan çıktıklarında Eray uyuyan ablasına yaklaşıp alnından öptü onu. "Ben gelene kadar aç o gözlerini abla. Yoksa bu defa ben geleceğim yanına."

 

Eray'da odadan çıkmış arkasında ablasını bırakmıştı. Ama bilmediği bir şey vardı. O çıktıktan hemen sonra ablası parmaklarını oynatmış ama kimse tarafından fsrkedilememişti.

 

Genç kadının bu küçük hareketi eğer o gün farkedilseydi aylardır bekledikleri o ilaç kullanılacak, zorda olsa onu uyandırmaya çalışacaklardı. Ama bu küçük haberden kimse haberdar olmadığı için genç kadın uykusuna devam etti. Bu birkaç dakika ona aylarını kaybettirmişti...

.

.

.

 

GÜNEŞ ERNA BAYDEMİR-HASTANE

 

5. AY

 

Tim iki aylık görevden dönmüş peşlerinde de onlarca leş sürüklemişti. Dağda önlerine çıkan, inlerine giren her ite ecel olmuştu. Görevden dönmüş daha nefes almaya vakit bulamadan hastaneye koşmuşlardı. Üzerinde kanlı üniformaları, yüzleri toz toprak, ellerinde silahları hastaneyi inlete inlete koşuyorlardı.

 

Her geçen onlara anlamaz bakışlar atarken onlar çoktan komutanlarının oldukları kata gelmişlerdi. Güneş'in odasının önünde gördükleri doktorla hızla oraya doğru koştular. Doktor karşısında gördüğü adamlarla sıkıntılı bir nefes verdi.

 

"Sonunda geldiniz mi?"

 

"Ablamın durumu nasıl doktor?" Ozan hem konuşuyor hemde yarı açık olan kapıdan içeriye bakmaya çalışıyordu. "Durumu hala aynı. Bir değişiklik yok. Bünyesi hala bir tepki vermedi tedaviye."

 

"Ben ablamı göreceğim." diyen Eray'ı doktor uzattığı eliyle durdurdu. "Haber göndermiştik beyefendi. Önce konuşmamız gereken konular var." Eray sabırla doktora bakarken "Öderiz parasını dedik doktor! Çekil önümden!"diye soludu.

 

"Üzgünüm ama şimdi konuşmalı ve bir karara varmalıyız. Kurulun kararı-"

 

Eray sinirle parmaklarını saçlarının arasından geçirirken"Neymiş lan kararınız?!" diye sordu. "Üzgünüm ama hastayı daha fazla burada tutamayız." Eray sinirle doktora doğru hamle etmişti ki Eren araya girip Eray'ı durdurdu. "Sakin olun komutanım. Şimdi sırası değil."

 

Mehmet diğerlerinin konuşmasına izin vermeden"Bu ne demek oluyor doktor bey?!"diye sordu dişlerinin arasından. Sesleri duyan çoğu hasta ve insan koridora çıkmış onları izliyordu.

 

"Bakın birikmiş bir çok ücret var. Hastanın kaldığı oda, bağlı olduğu cihazlar ve uygulanan tedavi ücreti üç ayı geçkin bir süredir ödenmiyor. Üstelik hasta bu ücretleri karşılayamaz. Onu hastaneden çıkarmaktan başka şansımız yok. Üzgünüm. Hastanızın bugün çıkışını yapmalısınız."

 

Eray sinirle Eren'in elinden kurtulup doktora doğru adımladı. Doktor belli etmemek için uğraşsada gerilmiş ve araya birkaç adım daha mesafe koymuştu. Eren tekrar Eray'ı tutarken bu defa timin belki de en sessizi olan Yörük konuştu. "Hastaneden çıkınca nereye gideceksin doktor?!"

 

Doktor soruyu anlamadığı için afallarken Yörük kendi sorusunu yine kendi cevapladı." Ben söyleyeyim sana, evine gideceksin değil mi?"doktor sessizliğini korurken Yörük kafasını ağır ağır aşağı yukarı sallayıp kendi cümlesini yine kendi onayladı.

 

"Bekleyenin vardır belki oraya gidersin. Git tabii. Hakkın ne de olsa. Sonra ne yapacaksın doktor?"

 

Doktor derince yutkunup yardım arar gibi etrafına baktı. Bu sohbetin hiç iyi bir yere gitmediğini fatketmişti etmesine ama şu an onu kurtaracak kimse yok gibiydi. Zira tim merakla arkadaşlarının ağzından çıkacak olanı bekliyordu.

 

"Kapını pencereni kilitleyip sıcacık yatağında yatacaksın? Peki ya onlar?" Doktor korkuyla Yörük'e bakarken "Onlar kim?"diye sormayı başarmıştı en sonunda.

 

"Onlar kim mi doktor?! Söyleyeyim onlar kim! Onlar milleti yatağında rahat rahat uyusun diye dağda taşta güneşi doğurtan, anası ağlayana kadar yeri göğü arşınlayanlar! Onlar Türk askerleri! Onlar biziz! Onlar bizim gibiler!"

 

Yörük doktorun omuzlarını sıkıca kavrayıp arkasını çevirdi. Şimdi tam olarak aralık olan kapıdan Güneş'e bakıyorlardı. "Onlar Güneş! Onlar Güneş gibiler! Bak orada yatan kadına! O kadın milleti rahat rahat uyusun diye dağda can vermeye can atan bir vatan evladı! Sizin para para diye bir yerlerinizi tutuşturup hastaneden apar topar atmaya çalıştığınız o kadın bir annenin gözü yaşlı kalmasın diye bu halde!"

 

Derin bir nefes aldı. Yaptıkları, şeref bildikleri görevi burada bu şekilde anlatmak istemezdi ama karşısında ki insanlar ona fazla bir şans tanımıyordu." Uğruna canını dişine taktığı milleti rahat rahat uyurken buradaki insanlar ona bir odaya, bir makineyi çok mu görüyor ulan?!"

 

Doktorun omuzlarında ki ellerini çekip omuzlarını dikleştirdi Yörük. Doktor Güneş'e bakacak yüzü kendinde bulamadığından arkasını dönüp time baktı. "Benim yapabilecek bir şeyim yok. Hastane yönetmeliği-"

 

"Başlatma lan yönetmeliğine!" Yörük sinirle yüzünü sıvazladı. "Buraya bak doktor!" İşaret parmağıyla arkasında duran yol arkadaşlarını gösterdi. Üzerindeki kanlarla, elllerindeki silahlarla ve onurla taşıdıkları o üniformayla hepsi birer savaşçı gibi dikiliyordu ayakta. Aksi onlara yakışmazdı.

 

"Bu adamları görüyor musun? Onlar Gehenna. Peki sen Gehenna ne demek biliyor musun?" Yörük dilini damağına vurup "cık"diye bir ses çıkardı. "Bilmiyorsun. Ama ben biliyorum." Gururla arkadaşlarına baktı. "Gehenna... Cehennem demek. Onlar cehennem. Onlar bu dünyanın cehennemi. Onlar dağdaki itin cehennemi. Peki içerideki kadın kim biliyor musun?"

 

Yörük o an Güneş'e bakmayı çok istedi ama buna utanıyordu. Çünkü biliyordu. Güneş onun böyle konuştuğunu duysa en çok ona kızardı. "Orada yatan kadın zebani... Orada yatan kadın bu cehennemin zebanisi. Bu cehennemi ayakta tutan tek insan. Ve ona birşey olursa ne olur biliyor musun? Bu cehennemi kimse durduramaz. Ve bu dünyadaki hiçbir cennetin güzelliği bu cehennemin vahşetini azaltmaz."

 

"Ben Yörük. Bana Azap derler. Bende bu cehennemdenim. Şimdi git, seni önümüze yollayan o adamlara söyle. Eğer cehennemimize kafa tutmaya bu kadar hevesliyseler onları kendi ateşlerinde yakarım. Kimse komutana ait olan bir şeye el uzatmayacak yoksa kendilerine din iman belledikleri o para bile kurtaramaz onları elimden."

 

Doktor tam konuşmak için ağzını açmıştı ki"Noluyor burada?!"diyen sesle susmak zorunda kaldı. Gelen hastanenin önemli hissedarlarından ve saygın bir hocası olan Bahtiyar'dı. Doktor önce başıyla onu selamlamış sonrada konuşmak için hamle etmişti ki Ozan erken davranıp"Asıl siz söyleyeceksiniz ne olduğunu?"diye sordu.

 

Bahtiyar'ın yanında hastaneye ortak olmayı düşünen ve bu yüzden bugün bu hastaneyi gezmeye gelen başka bir doktor daha vardı. Aslında konuşmanın başından beri buradalardı ama yanındaki adam engel olduğu için Bahtiyar kendini gösterememişti.

 

"Ne oluyor doktor bey burada?"dedi Bahtiyar tekrar. Açıkça karşısında ki adamı ciddiye almadığını göstermeye çalışıyordu. "Komutanımı sevk edecekmişsiniz?"diye sinirle konuştu Ozan.

 

"Edilmesi gerekiyor demek ki?"

 

"Ulan ne demek edilmesi gerekiyor?! Gönderileceği hastane onun tedavisini üstlenemez, bunu en az bizim kadar sizde biliyorsunuz!"

 

"Üzgünüm beyefendi ama yapacak bir şeyim yok"

 

"Lan ne demek yapacak bir şeyim yok?! Görevdeydik lan görevde! Dağdan indik daha adam yüzü görmeden hastaneye geldik! Hani lan sizde insanlık?! Nerede lan sizde şeref?!" Caner Ozan'ı tutmaya çalışırken Bahtiyar hızlıca yanındaki adama bakıp tekrar önüne döndü.

 

"Şerefi siz ve sizin gibilerden öğrenecek değiliz! Şu halinize bakın önce. Yerinizi bilin!"

 

"Ha biz şerefsiziz yani öyle mi? Biz şerefsiziz ama siz şereflisiniz öyle mi lan?!"

 

"Ozan tamam!"

 

"Dur Allah aşkına abi ya?! Ne tamamı?!" Ozan Mehmet'i duymazdan gelip tekrar karşısındaki adama baktı. "Kimi kimsesi yok diye karar çıkartıp kadının arabasına el koymaya çalışırken neredeydi lan o şerefiniz sizin şerefsizler?!"

 

Ozan gözyaşlarına hakim olmakta zorlanırken bağırmaya devam ediyordu ."Lan hadi arabayı anlarım! Ya hayvandan ne istediniz?! Hayvan lan o hayvan! O at size en fazla ne kazandırırdı lan?! Dininiz imanınız para olmuş sizin haysiyetsiz herif! Birde gelmiş halime laf ediyor! Ben buraya gelmeden önce kaç adamın kafasına sıktım sen biliyor musun lan?! Kaç leş attım o dağlara?! Keyfimizden mi bu haldeyiz sanıyorsunuz?!"

 

"Ozan yeter!"

 

"Ne yeteri abi?! Görmüyor musun? Ablamı öldürmeye çalışıyorlar?"

 

"Ozan-"

 

"Abi durdur şunları kurban olayım! Abi-"

 

"ASKER!" Eray'ın gür sesi tüm koridorda yankılandı. Ozan göz yaşlarını daha fazla tutamazken arkasında bıraktıklarına bir kez bile bakmadan çıktı oradan. Tim yıkılmıştı. Kim ne derse desin onları dinlemeyeceklerdi. Onların şu an sadece bir mucizeye ihtiyaçları vardı. Hemde büyük bir mucizeye.

 

Ama kimse o mucizenin birkaç adım uzakta olduğunu fark etmemişti o an.

 

Gece ve Caner duvar dibine çöküp başlarını ellerinin arasına aldıklarında Eren'de kendine gelmek istiyor gibi sertçe yüzünü ovuyordu. Mehmet'in artık umudu kalmamış gibiydi. Yörük'se sonunda cesaret etmiş ve aralık kapıdan kardeşine bakıyordu.

 

"Çıkarın..." Eray'dan çıkan bu küçük fısıltı herkesin kalbine bir kor gibi düşerken Yakut sanki duymamış gibi "Ne dediniz komutanım?" diye sordu. Resmiyete dönmüşlerdi.

 

Eray sıkkın bir nefes verirken "Çıkarın komutanı hastaneden. Ne yapacaksanız yapın!" diye tekrarladı. "Olmaz! Olmaz bunu yapamazlar!"diyen Gökalp neye yanacağını bilmiyordu.

 

Bartın komutanının yanına gelip omuzlarını tutarak Eray'ı silkeledi. "Komutanım! Bunu yapamazsınız! Kendinize ge-"

 

"Duymuyor musun Gökalp?! Benim daha yapacak neyim kaldı?! Bir işe yarayacağını bilsem şurada veririm canımı ama olmuyor! Gücüm yetmiyor! Ablam burada yok ve ben yolumu kaybettim!"

 

"Sikerler böyle işi! Sen yolunu kaybettin diye biz o yolu bize vereni mi kaybedelim yani!"

 

"Gökalp!"

 

"Ne Mehmet abi ne?!"

 

"Senin karşında komu-"

 

"Bırak Allah aşkına rütbeyi komutanı Mehmet abi?! Şu an mühim olan bu mu?! Sanki oyuncakmış gibi ablamın hayatı tartışılıyor burada sen gelmiş komutan diyorsun! O kadın o ad

adan çıkmayacak duydunuz mu beni?! O kadını kimse oradan çıkaramaz!"

 

"Gök-"

 

"Kadını çıkarın..."

 

 

 

 

Bölüm : 31.12.2024 12:42 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...