12. Bölüm

KADERİN CİLVESİ

Sılanur Çınar
sadeceyaziyorumist

 

 

 

@mavispapatyamm kişisine ithaf edilmiştir.

 

 

 

Oylamaların için teşekkür ederim @mavispapatyamm☺️

 

 

 

Her bölümü bir okura ithaf etmek istiyordum ama diğer kitabın bölümlerini aynı gün yüklediğim için pek vaktim olmadı. Bu yüzden her bölümü en azından bu kitapta bir okuruma ayırmak istiyorum. Oy ve yorumlarınız beni çok mutlu eder. Şimdiden teşekkür ederim ☺️

 

 

 

 

 

GÜNEŞİN ÇOCUKLARI

 

 

 

05.12.2024

 

 

 

2. BÖLÜM

 

 

 

KADERİN CİLVESİ

🚬

 

Onlar cehennemdi. Onlar cehennemin yeryüzünde vücut bulmuş halleriydi. Onlar cehennemin en acımasız erleriydi.

 

Onlar GEHENNA*'ydı.

 

Onlar on iki korkusuz erdi. Onlar birbiri için diri olan insanlardı. Onlar birbirlerini yaşatmak için ölenlerdi. Onlar anne, baba, abi, kardeş, herşeydi.

 

Onlar on iki Türk askeriydi.

 

Onlar Güneşin Çocukları'ydı.

 

Onlar Güneş Erna Baydemir'in çocuklarıydı.

 

Ama şimdi eksiklerdi. Kendilerinden bir parça bildikleri kadın içeride canıyla cebelleşiyordu.

 

Ablaları, aileleri içerideydi.

 

Kendisine yaklaşan timi zarar görmesin diye üzerinde ki bombayı bizzat kendisi patlatmış, bile bile mayının üzerindeki ayağını çekip kendini havaya uçurmaya çalışmıştı. Timinden tek bir kişiyi bile kaybedemezdi. Güneş'in gözünde timdeki tek bir kişi kadar bile önemli değildi kendisi.

 

Güneş kendini önemsemezdi. Onun için yaşamak ve ölmek birbirinden çok farklı değildi. Umursamadı sonunu. Hep en zor işlere girerdi. Timi, komutanları hatta tüm karargah asıl amacının kendini öldürtmek olduğunu bilirdi ama kimse ses etmezdi.

 

Ama Güneş asla kaybetmezdi. Belkide sırf bu yüzden gittiği hiçbir görevden ölü dönmezdi. Kimsede ona laf etmezdi zaten.

 

Ama şimdi onu bir ameliyat masasında ölüme teslim görmek kimsenin beklediği bir şey değildi.

 

Suriye sınırında bir terör bölgesindeydiler. Timden bir asker, Caner aylar önce Güneş'in olmadığı bir operasyon sırasında esir düşmüştü. Güneş bir zamanlar istihbaratçı olarakta görev aldığından ve bölgeye aşina olması adına şahsi bir görevle dağa çıkmıştı. Kirli köklerini salmış bir terör kampına sızmış, o kökleri en derin gördükleri yerden koparıp atmıştı.Caner'in esir düştüğünü, ölmediğini öğrenen dağdaki bir kampa terörist olarak sızan Güneş'ti yine. Görevini bitirmiş karargaha dönmüş ve timini gördüğü ilk an "Hazırlan asker, kardeşimizi almaya gidiyoruz!" demişti.

 

Caner'i öldü bilen annesinin yüreğine can suyu serpmişti. Timinin, kardeşlerinin yüzünü bir kez daha güldürmüştü. Söz vermişti Caner'in annesine, oğlu sağ salim dönecekti. Sözünü tutmuş, Caner'i bulmuştu. O görememişti ama Caner şimdi vatanında, Türkiye'deydi.

 

Operasyonda hiç beklenmeyen sorunlar baş gelmiş ve kumpasa düşmüşlerdi. Caner'i almadan dönmezdi Güneş. Rütbe farkını kullanarak kendini Caner yerine esir olarak bırakmıştı. Caner'in gözlerinin önünde daha fazla eziyet çekmesine izin verecek değildi.Caner'e karşılık onun esir olarak kalması işlerine gelirdi. Hem rütbesi daha yüksekti hemde yakın zamanda canlarını fazlasıyla yakışmıştı. Niyetleri canlı yayında bir Türk askerini acımasızca havaya uçurmaktı. Ama hiçbir şey umdukları gibi olmamıştı.Tüm Türkiye bir evladının infazını değil bir ablanın fedakarlığın görmüştü.

 

Tim patlamadan sonra kendilerine gelir gelmez ortalığı temizlemiş Güneş'i alarak vatana dönmüştü. Güneş ameliyathanedeydi. Caner pansuman olmayı bile kabul etmemiş ablasından gelecek haberi bekliyordu. On bir kardeş ablalarını bekliyordu.

 

Güneş her görevden önce timini karşısına alır "Ne olacağı bilinmez!"derdi. "Eğer görevde vurulursam sakın beni sağ bırakmayın. Unutmayın sivil olarak yaşamaktansa asker olarak şehit düşmeyi yeğlerim."

 

Oysa şimdi tam üzerinde patlayan bir bombanın enkazı temizlenmeye çalışıyordu. Sahi ablaları o odadan çıkınca çok kızarlar mıydı?

 

Koridorun başında beliren Cengiz albayla herkes ayaklandı. Bir ölüden farkları yoktu ama hala ayaktaydılar. Hepsi karşılarında duran albaya tekmil durdu ama albay bile vakit kaybetmek istemiyordu. Gözleri Eray'ı bulduğunda "Son durum ne?" diye sordu.

 

"Görev dö-"

 

"Görevi değil üsteğmenim-" gözleri bitik bir halde ayakta durmaya çalışan Caner'i buldu. "Yüzbaşımı soruyorum. Durumu ne? Kızım nasıl?" Timin başı mahcubiyetle yere eğilirken Mehmet söze girip "Ameliyatta hala albayım. Bizde haber bekliyoruz." diyerek yanıtladı karşısında ki adamı.

 

Cengiz albay bitik bir şekilde en yakın koltuğa bıraktı kendini. "Nasıl oldu bu?"diye sorarken sesi titriyordu ama kimse fark etmedi. "Ben bu kızı sağ salim çıkardım o karargahtan asker! Şimdi niye bu halde?!" Yaşlı kurdun sesi tüm koridorda yankılanırken Eray gözünden akan yaşlara engel olamamış orayı hemen terk etmişti. Sorulan bir hesap vardı ve o bu hesabın altından kalkacak kadar yürekli değildi.

 

Cengiz'in gözleri tekrar Mehmet'te durdu. Teğmen sanki anlamış gibi konuşmaya başlamıştı. "Esir düştü komutanım." Caner başını yere eğerken Mehmet devam etti. " Üzerine bomba bağlamışlar. Zaman sayacı vardı." Yutkundu ama sanki boğazında büyük bir düğüm var gibiydi.

 

"Ona yaklaşmaya çalıştık ama zaman kısıtlıydı. Yanına yaklaşmamıza izin vermedi. İmha edemeyeceğimizi düşünüyordu. Mayına bastı. Gelmemizi istemiyordu. Yaklaşmayın dedi ama biz-"

 

"Siz ne teğmenim?"

 

"Biz ona yaklaşınca..."

 

Mehmet'in de gözlerinden akmaya hazırlanan yaşlar onu bir hayli zorluyordu. Şimdi akmasalar olmaz mıydı sanki?!

 

"Devam et asker!"

 

"Bombaya bağlı kabloları elleriyle kopardı komutanım. Helallik istedi. Mayına bastığı ayağını kaldırdı!"

 

Mehmet nefretle nefesini salarken Cengiz hiddetle ayağa kalktı. "Asker, kızımın bedeni..." Devamına dili yetmedi belki ama herkes sormak istediği şeyi biliyordu. Kızı tek parça mıydı?

 

"Patlamadı mayın komutanım!"dedi Mehmet. "Ama üzerindeki el yapımı bomba aktiflenmişti. Bombayı üzerinden söküp attı ama gereği kadar uzaklaşmayı başaramadı. Vurulmuştu. Bombayı attıktan sonra yere çöküp kendini korumaya çalıştı ama bombadan gerektiği kadar uzaklaşmadı."

 

Mehmet kafasını tavana dikip derin bir nefes aldı. Resmiyet bitmişti. "Üzgünüm Cengiz baba. Kardeşime sahip çıkamadım. O eşek kadar on adama sahip çıktı ama biz kardeşimize sahip çıkamadık. Affet baba."

 

Mehmet'te koridordan hızla ayrıldığında Gehenna yere çöktü. Hepsi tek tek yıkıldı. Onları ayakta tutan temel sarsılmıştı.

 

🚑🏥

 

 

 

 

 

 

Açılan kapıyla herkes ayaklanırken hepsi merakla sedyede ki kardeşlerine doğru koştular. On saatten fazladır ameliyatta, o sedyedeydi. Hemşireler sedyedini ilerletirken kimsenin yaklaşmasına izin vermemişlerdi. Herkes ameliyathaneden çıkan doktorun başına toplanmıştı.

 

Ilgaz Soykıran emekli bir profesördü. Bu işte ondan iyisi yoktu. Emekli doktor sırf yaralı bir asker için tekrar o önlüğü giymeyi kabul etmiş eline tekrar neşterini almıştı.

 

"Nedir kızımın durumu doktor bey?" Cengiz'in artık ayakta duracak dermanı bile kalmamıştı. Ilgaz yüzündeki maskeyi çıkarırken sıkıntılı bir nefes aldı.

 

"Ameliyattayken kalbi durdu iki kez. Kurşunlardan biri omuriliğini sıyırmış. Üzerindeki patlayıcı el yapımıydı sanırım?" derken gözleri askerlerin üzerinde dolaştı. Mehmet hızlıca onayladı onu. "Öyle olduğunu düşünüyoruz. Balistik sonuçlarına daha ulaşılamadı."

 

"Patlamanın vereceği hasarı artırmak için vida, çivi tarzı şeyler eklenmiş. Haliyle patlamanın etkisiyle bu metallerde bedene saplanmış. Birçok şarapnel parçası çıkardık bedeninden. Kurşun yarası haddinden fazlaydı. Kan ihtiyacı bundan sonrada devam edecek."

 

"İki kurşun. Sağ ayağı ve sol koluydu sadece." Mehmet çattığı kaşları altından karşısındaki doktora bakarken doktor başını sağa sola sallayarak reddetti onu. "Hayır. Sanırım özellikle ciddi olmayacak şekilde yaralamaya çalışmışlar. Kurşunlar bilerek bedenini sıyırmış ama yakın mesafe. Altı ayrı kurşun yarası daha vardı." Mehmet sinirle ellerini saçlarının arasından geçirirken doktora baktı tekrar. "Başka bilmemiz gereken birşey var mı?"

 

"Var." Herkes ayaklanırken merakla doktora bakıyorlardı. Ne olabilirdi ki başka? "Bedenine zehir enjekte edildiğini düşünüyorum. Ama panzehir verilmiş. Öldürme amaçlı değil acı amaçlı olduğunu düşünüyorum. Kan sonuçları çıktığında aradığımız cevabı alacağımıza eminim. Uzunca bir süre uyanmasını beklemeyin. Bedeni bir süre daha kendini saklayacaktır. Ayrıca uyandığı zamanda ağır bir fizik tedavi süreci atlatmalı. Bakın, açık konuşacağım." Derin bir nefes alırken etrafındaki adamlara son kez bakıp Cengiz albaya döndü. Kızım dediğine göre babası olmalıydı. "Kızınız yürüyemeyebilir. Uyanmadan anlayamayız. Ama uyduğu süreç içinde de gerekli ilaç tedavisini alacak. Bundan sonra gireceği operasyonlar yine olacak. Bedeninin kaldıramayacağı kadar zorladıktan sonra ameliyatı sonlanırmak zorunda kaldım. Kan Grubu sıfır negatif. Kan bulsanız iyi olur." İç çekerek konuşmasına devam etti.

 

"En geç üç gün sonra yeni bir ameliyata alınacak."

 

Herkes birbirine bakarken Yakut öne çıkarak "Kimin kanı tutuyor?"diye sordu. "Var mı sıfır negatif olan?" Herkes kısa bir an birbirine baktıktan sonra omuzları çöktü. Timdeki tek sıfır negatif içeride yatan kadındı. Gece ileri atılarak "Karargaha haber verelim."dedi. "İlla vardır uyan birileri." Göktuğ telefon etmek için uzaklaşırken doktorda konuşmaya devam etti. "Oğluma operasyondan önce haber göndermiştim. Ameliyat için kanını verdi. Bedeni bir hafta içinde iki kez kan vermeyi kaldırabilir diye umuyorum. Sonraki ameliyatta da burada olmasını sağlarım."

 

"Çok teşekkür ederiz doktor bey. Allah razı olsun sizden." Ilgaz karşısındaki adamı onaylarken Mehmet'te durdu bakışları. "Biraz konuşabilir miyiz Mehmet bey?"

 

"Tabii." Diyen Mehmet doktoru başıyla onaylarken peşinden yürümeye başlamıştı. Hatrı sayılır bir mesafe yürüdükten sonra doktor durup Mehmet'e baktı tekrar." Bakın açık konuşmak gerekirse bazı konularda umudum yok. Yüzbaşı uyanabilirse eskisi gibi olamayabilir."

 

Mehmet baştan aşağı korkuyla titrerken "O ne demek doktor?!" diye gürledi. Ilgaz elindeki maskeyi buruşturup en yakınında ki çöpe atarken karşısındaki askerin yüzüne bakamıyordu. O kadını o ameliyat masasından daha farklı şekillerde kaldırmak isterdi.

 

"Üzgünüm ama yüzbaşı artık..."

 

"Artık ne be adam söylesene!"

 

"Eray dur yerinde!" Gelen sesle başlarını çevirdiklerinde gördüğü timiyle sıkıntıyla nefesini verdi Mehmet. Onları dinliyorlardı.

 

"Komutanım bir şey mi olmuş ablama! Doktor ne söylüyor?!" Cengiz Eray'ı kolunun altına alırken Mehmet olduğu yere çöktü. Bu adamların yıkılışı Ilgaz'ı da üzmüştü.

 

Yanlarından ayrılmadan son cümlelerini sıraladı Ilgaz. Bir kurşundan çok daha fazla can yakmıştı sözleri. "Yüzbaşı artık silah tutamaz. Bırakın yürüyüp koşmayı-" Ilgaz titrek bir nefes aldı. "Uyanması bile mucize olur..."

 

Bu cümleler bir insansın hayatını, küçük bir çocuğun hayallerini ve on iki adamın mutluluğunu çalmıştı elinden....

 

Yeni bir kader yazılmış, eskilerin üzerine derin bir çizik atılmıştı.

 

Ama herkes olanlardan ve olacaklardan bir haberdi...

Kader bir kez daha cilvesini savunmuştu ama bu defa nasıl bir hayata konduğunun o bile farkında değildi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

*Gehenna

Eski Latincede Cehennem anlamına gelen kelime.

​​​​​​

Bölüm : 30.12.2024 14:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...