*Ertesi gün , operasyona hazırlık.*
Beril, Selim ve ben masada oturmuş ayakta birşeyler anlatan Ümit 'i dinliyorduk. Hepimizin uykusu gelmişti. Ama Ümit yılmadan usanmadan anlatmaya devam ediyordu. Bir ara Selim araya girip"Başkomiserim, birazda uygulamalı mi anlatsanız acaba? Sıkıldık yani. Hem silah sözcüklerle kullanılmaz. Onu hissetmek lazım bir kere."dedi. "Bakıyorum da mevzu silah olunca şair kesildim Selim?" dedim kahkahamı bastırmaya çalışırken. Beril ise kendini tutmadan gülüyordu. Onun bu serbest halleri çok hoşuma gidiyordu. Sabahın algısında Ümit beni aramış, operasyon için hazırlık yapacağız deyip çağırmıştı. Emniyetin poligonundaydık. Ve bizden başka hiçbir Allah'ın kulu yoktu. "Silah öyle kolay kullanılmaz. Önce nasıl tutulacağını görmeli. Mira hemen öyle atış yapabilecek biri değil. Baksana, ne kadar zayıf görünüyor?" Diyen Ümit başkomiser alayla bakıyordum. Kimsenin konuşmasını beklemeden ayağa kalkıp Ümit'in yanına gittim. Önüme gelen at kuyruğu saçımı geriye atıp masanın üzerindeki silahı alarak karşımdaki hedefe doğru tek el ateş ettim. İsabet mükemmeldi. Diğerleri şaşkınlıkla bana bakarken"Ben Turgay yüzbaşının kızıyım." dedim. "Baban sana kendini nasıl savunacağını öğretmiş en azından."diyordu Ümit hala bana bakarken. "Sadece babama yakışır bir kız olmak istiyorum."dedim.
"Silah işinide hallettiğimize göre artık uyumaya gidebilir miyiz platonik yenge?" Ümit tekrar Selim'e yönelirken"Bana bak, gevşek gevşek konuşup durma. Seni adam sandıkta çağırdık. Bir işe yaradığın yok bari boş boş konuşup konuyu dağıtma. Savunma sadece silahla olacak şey mi? Ya silahı tutamazsa, ya silah tutukluluk yaparsa. Belkide yanlış şarjörü taktı, içinde mermi yok. O zaman ne halt yiyeceğiz!? Sen bekle ben silahı halledeyim sonra kavga edelim denir mi?"
"Silah kullanamazsam ellerim var. Ben kendimi savunurum. Yakın dövüş biliyorum."diye araya girdim. Ben konuşurken Selim'in yüzüne koca bir gülümseme yayılmıştı. Sonuca onun yerine ben Ümit'le münakaşa ediyordum. "Tamam. Selim'i döversen hepinizi bırakırım. Ama Selim seni döverse akşama kadar buradasınız."
"İyide ben garip bir doktor, Selim koskoca komiser. O her Allah'ın günü kavga dövüşün içinde. Ben onu nasıl yeneyim başkomiser?"
"Onu dövemezsen benimle dövüşmek zorunda kalırsın doktor. Sen seç, Selim mi, ben mi?" Birkaç adım geri çıkıp Selim'e baktım. Oda en az Ümit başkomiser kadar cüsseliydi. Ama Ümit başkomiser beni en az bir samuray kadar korkutuyordu. Kafamı tekrar Ümit başkomisere çevirdiğimde ise Ümit başkomiseri seçmenin hayatımın en büyük hatası olacağını farkettim. "Selim"diye fısıldadım. "Duyamadım?" diyen başkomisere sinirle bakarken "Selim"dedim az öncekinden daha fazla çıkan sesimle. "Efendim doktor?"
"SELİM DİYORUM YA İŞTE! NE TEKRARLIYORSUN?"
"Senin içinde bir sorun olmadığına göre Selim, başlayabilirsiniz bence."
Selim bir bana bir başkomisere bakıp duruyordu. "Platonik yenge?" diye inlediğinde omuzlarımı silkmekten başka çarem yoktu. Ümit'in karşısında durmaya hiç niyetim yoktu. Ben Ümit'i seçmiş olsaydım Selim serbest kalacaktı ama o zamanda benim başıma gelenler çok feci olacaktı. Selim'le beraber yanmak daha makul bir seçimdi. En azından öteki tarafa tek gitmezdim. Beril kıkırdayarak bizi izlerken Ümit'te ağır adımlarla masaya yaklaşıp Beril'in yanına oturdu. Silahını ve cep telefonunu masaya bırakırken"Hadi sizi bekliyoruz."dedi. Selim bana bakıyordu hala ama yapacak başka bir şeyimiz olmadığını anladığında derin bir nefes verip karşıma geldi. Sağ ayağından destek almak için bir adım geriye çekerken dizlerini hafifi kırmış ve pozisyonunu ayarlıyordu. Bende sıkıntılı bir nefes verdikten sonra önüme gelen bir tutam saçımı ellerimle kulağımın arkasına tıkıştırdım. Ümit keyifle bizi izlerken ben Selim'le bakışıp ne yapacağımı düşünüyordum. Selim'i yenmeme imkan yoktu. Evet biraz ciddiyetsiz olabilirdi ama bu bileği içinde söylenemezdi. "Hadi platonik yenge. Daha uyuyacağım ben. Çabuk bitirelim." Gözlerimi Selim'e dikerken"Beni dövmeye çok meraklısın sanırım Selim. Canımı yakarsan sana yeni aldığım neşterle dövme yaparım ona göre."diye fısıldadım.
"Merak etme platonik yenge. Seni döveceğim diye Ümit başkomiseri karşıma alamam. Hem kadınlara karşı naziğimdir."
"Çok sert vurma bak. Ben ellerimi seviyorum."
"Kız kavgası değil bu platonik yenge."
"Birde yani, sen dikkat et olur mu? Canım tatlıdır benim."
"Tamam platonik yenge. Sen bir başla da hele." Bende pozisyonumu ayarladığımda derin bir nefes alıp ilk hamleyi Selim'den bekledim. Selim yumruk atmak için hamle yaptığında kendimi tutmayıp Histerik bir çığlık attım. Benim çığlığımla Ümit ayaklanmıştı. Selim şaşkın gözlerle bana bakarken "Daha vurmadım ki platonik yenge."dedi.
"Biz boşverelim bence bu işi. Bak görüyorsun ya, ben o kadar dayanıklı değilim."
"Canını acıtmam platonik yenge. Sen dert etme. Hadi"
"Doktor!? Uzatma. Birkaç yumruk işte. Döv Selim'i git, evine."
"Tabii canım. Senin için söylemesi kolay. Koskoca başkomisersin nede olsa. Günübirlik antrenman yapıyorsunuz siz!"
"Hadi doktor! Uzatma."Selim'in ilk yumruğunu kolay savurmuştum ama diğerleri içinde aynı şey söylenemezdi. Hamle yapmama izin vermiyordu bile. Sanırım biraz daha devam edersek beni yiyecekti. Selim saldırısına devam ederken ben savunmayla yetinmiştim. Selim'den kaçarken duvara kadar geldiğimin farkına bile varmamıştım. Sırtım duvarla buluştuğunda görüş alanımda ki tek şey Selim'in havada uçuşan yumruğuydu. Ya ben kendimi savunacaktım, yada o yumruk güzelim çenemi darmadağın edecekti. İkinci seçenek bana pahalıya patlayacağından hızlı davranıp kendimi duvardan çektim. Selim'in yumruğu duvarla buluşurken ben arkadan tekme atmıştım. Selim dengesini kaybedip yere düştüğünde fırsat bu fırsat deyip sağ omzuna yapıştım. Kolunu ters çevirip diz kapağımla omurgasına bastırdım. Selim'i dizlerinin üzerine çöktürmüştüm. Ümit keyifle bizi izlerken Beril performansımdan bir hayli şaşırmış gözüküyordu. Selim ellerimden kurtulup tekrar ayağa kalktığında yeni bir yumruk için kendini hazırlıyordu. Selim'in yumruğunu savuşturup sırtıma aldım. Karın boşluğuna attığım dirsekle nefesini kesmiştim. Belki onlar kadar iyi dövüşemiyordum ama onları engelleyecek en iyi noktaları biliyordum. Fırsat bulup Selim'in sağ dizine üç kez baskı uyguladıktan sonra eklemlerine etki etmeyi başarmıştım. Tamamen hareketsiz kaldığından emin olduktan sonra Ümit'e bakıp"Bitti!" diye bağırdım. Bu defa zafer benimdi. "Bravo doktor! Senden beklediğim gibi. Beril'den hançer kullanmayı öğrendikten sonra istediğin yere gidebilirsin. Selim! Sen cezalısın. Fazla mesai yapınca aklın başına gelir herhalde. Bir daha birinden dayak yersen ikinci postayı sana ben ısmarlarım."dedi Ümit.
"Kusura bakmayın bey amcacım ama ben gidiyorum. İşim var benim."
"Hiçbir yere gidemezsin doktor."
"Giderim. Bal gibide giderim. Bak şimdi nasıl gidiyorum."
Arkamı dönüp kapıya doğru gittiğimde Ümit'in de peşimden geldiğini fark etmemiştim. Arkamdan yetişip at kuyruğu saçlarımı tutuncaya kadarda anlamamıştım. Saçlarımdan tutup beni geriye doğru çektiğinde "Hiçbir yere gidemezsin doktor. Herşey senin iyiliğin için. Sende zorluk çıkarma işte. Beril sana yardım edecek. Ben gidiyorum. Beril tamam diyince kadar sen buradasın. Yerinde olsam elimi çabuk tutardım."diye fısıldadı kulağıma. Beril masadaki şekerleri yerken"Bende meraklısı değilim inan. Yıllık iznimden bir günü burada seninle çalışırken harcıyorum sonuçta." demişti arkamızdan."kaçarın yok doktor. Diretme."diyen Ümit'i umursamadan burnumdan soludum. "Sen yine iyisin platonik yenge. Olan bana oldu. Karizma yerle bir. Birde ceza aldım üstüne."diyen Selim'i umursamadan Beril'e doğru gittim. Ümit ve Selim çıkarken Beril'de çantasından çıkardığı hançeriyle uğraşıyordu. "Hazır mısın?" dediğinde evet demekten başka bir ça
Okur Yorumları | Yorum Ekle |