7. Bölüm

ÖLÜM, BANADA UĞRAR MISIN?

Sılanur Çınar
sadeceyaziyorumist

Önümdeki boş şu şişesini elimde sıkıp dururken başımı önüme eğmiş komiseri dinliyordum. Hayatımın en büyük darbesini yemiştim. Üç yıldır birlikte olduğum, her anımı,her duygumu paylaştığım adam senelerdir madde bağımlısıydı ve ben bunu fark edememiştim. Şüphe bile duymamıştım. Nasıl olabilirdi böyle bir şey? Şefkatine hayran kaldığım o adam, p çocuk ruhlu adam nasıl böyle birine dönüşebilirdi? O çocuk ruhu nasıl olabilirdi de bir başka çocuğa zarar verebilirdi? Bunu o nasıl yapabilirdi? Kafamı kaldırıp Ümit'e baktım. Cevap vermedi sadece başını aşağı yukarı oynatmakla yetinmişti. Demek ki doğruydu. Yıllarımı harcadığım adam bir katil, bir bağımlıydı. O adam bir çocuğun katiliydi. Komiserde susmuş beni izliyor, tepkilerimi ölçmeye çalışıyordu. O sustuğunda kafamı kaldırıp "Başka? Başka bir şey yok mu komiser? Anlat, susma. Anlat lütfen."dedim. Çenemi dik tutacağıma söz vermiştim ama bunu yapmıyordum. Ben, Mira Korkmaz ilk defa sözümde duramıyordum. "Dinlemek istediğinize emin misiniz doktor hanım?"dedi komiser bana bakarken. O konuşurken ağzımı bıçak açmamıştım ve oda bana acıyarak bakıyordu. Burnumu çekerken derin bir nefes alıp"Evet. İstiyorum. Dinlemek istiyorum. Daha fazlasını öğreneyim ki, ondan nefret etmem daha kolay olsun. Devam edin, lütfen."dedim. Komiser bir an gözlerini Ümit'e çevirdi ama ondan ses çıkmayınca elindeki dosyayı bırakıp konuşmaya devam etti.

"Buraya kadar herşey dosyada yazıyordu. Kanıtlı bir şekilde. Ama emin olupta kanıtlayamadığımız şeylerde var."

"Ney onlar?"

"Hastanedeki hastalara ağrı kesici adı altında uyuşturucu satıyordu."

"Nasıl yani? İçmekle kalmayıp birde, birde sattı mı?"

"Evet. İfade veren hasta yakınları var. Onun teşvikiyle onlarca genç madde bağımlısı oldu. Üstelik satışları sadece hastane içinde değil dışarıda da yapıyor. Hastalar elindeki uyuşturuculara bağımlı oldukları için onun aleyhine ifade vermiyorlar. Ayrıca kendiside tehlikeli denecek kadar şiddetli bir içici. Tıpkı ameliyat günü içtiği gibi. Geceleri barlarda, gündüzleriyse önüne gelen her yerde satıyor. Adına açılmış birçok banka hesabı ve onlarca para trafiği kaydı var."

"Berk o kadar lüks içinde yaşayan biri değildi."

"Parayı herhangi bir yerde saklıyor olabilir. Şu an hiçbir şeyden emin olamıyoruz ne yazık ki."

"Onu nasıl yakalayacaksınız?" Kafamı kaldırmış, kan çanağı gibi olmuş gözlerimle karşımdaki komisere bakıyordum."Nasıl, anlayamadım?"

"Onu nasıl yakalayacaksınız diyorum. O şerefsizi yani."

"Üzgünüm ama bu konuyu konuşmak için-"

"Onun kafasına sıkan ben olmak istiyorum. Onu ben öldürebilir miyim?"

"Üzgünüm doktor hanım ama böyle bir niyetimiz yok. Ayrıca bu odada böyle bir şey söylemeniz sizin aleyhinize olur. Kayda alınıyorsunuz."

"Herşeye rağmen yaşamaya devam mı edecek yani? Bunca şeye rağmen? Bir çocuk öldü. Onun yüzünden. O içtiği halt yüzünden."

"Biliyorum doktor hanım. Ama yapabileceğimiz herhangi bir şey yok şu an için. Nasıl hissettiğinizi anlıyorum fakat-"

"Yapabileceğiniz bir şey olmalı. Dışarıda kaldığı her an o şeyi satmaya devam edecek. Belki başkaları da ölecek? Bunun teminatını alamayız." Komiser bakışlarını benden ayırıp tekrar Ümit'e baktı ama Ümit bana bakmaktan başka hiçbir şey yapmıyordu. Komiser odadan çıkıp Ümit'le beni yalnız bırakmıştı. Kafamı tekrar önüme eğip gözlerimi sıkabildiğim kadar sıktım. Ümit kollarını göğsünde kavuşturmuş karşımdaki sandalyede öylece oturuyordu."Niye böyle oldu doktor?" Ses Ümit'e aitti. Kafamı kaldırıp ona baktım. Sandalyesini masaya daha fazla yaklaştırıp yüzüme doğru eğildi. Kafamı kaldırdığımda pansuman odasida olduğumuzdan daha yakın haldeydik. Sanki aramızda hiçbir engel yoktu. Sandalyesini arkasında sürüyerek yanıma geldi. Yanıma tekrar oturduğunda aramızda masa yada başka hiçbir şey kalmamıştı. Sadece o ve ben vardık."Nasıl oldu?"dedim. Sesim tir tir titriyordu. Elleriyle çenemi tutup havaya kaldırdı.

"Çeneni çabuk indirdin, doktor."

"İsteyerek olmadı. Duyunca, duyunca dayanamadım. Ne bileyim işte."

"Neye dayanamadın doktor? Sevdiğin adamın torbacı olmasına mı dayanamadın yoksa öldürdüğü çocuğa mı?"

"Yıllarca fark edemedim. Kör müydüm diye düşünüyorum ama hayır, kör değildim. Yinede ruhum bile duymadı. Ben fark etseydim herşey başka olurdu belki de. O çocuk ölmezdi. Onu ben öldürmüşüm gibi hissediyorum. Kalbim sıkışıyor."

"Onu öldüren sen değilsin doktor. İnan bana sen değilsin. Ve sen körde değilsin. Sadece o kendini maskelemeyi çok iyi becerdi o kadar. Kendini suçlama. Sen bu hikayede ki sayılı masumlardansın. Hatta tek masumsun."

"Peki ya o çocuk? O çocukta masumdu. O daha küçücüktü. Belki de son kez annesine sarılamadı. Seni seviyorum bile diyemedi."deli gibi ağlıyordum ve gözümden akan yaşlar doğrudan başkomiserin avuçlarına dökülüyordu. Umursamadan konuşmaya devam ettim"Belki de hayali vardı. Belki o da doktor olmak istiyordu. Bir mühendis, belkide bir polis. Ne bileyim. Ben yaşadım mesela. Ama o yaşayamadı. Çok erkendi onun için." Ümit bana biraz daha baktıktan sonra

"Ailesi çocuğa uyuşturucu vermiş biliyor musun? Ağrı kesinci niyetine hemde. Çocuğun değerlerinde ki değişimlerden birinin sebebi de bu."dedi. Ben kocaman olmuş gözlerle ona bakarken kapı açılmış ve az önceki komiser içeriye girmişti."Doktor hanım, eski sevgilini bitirmeyi gerçekten istiyor musun?" komiser sözünü bitirir bitirmez hiç düşünmeden"evet"dedim. Yanıma yaklaşıp elini uzattı "O zaman aramıza hoşgeldin. Kısa bir süreliğine."gözyaşlarımı silip, komiserin uzattığı elini tuttum. Elimden gelen herşeyi yapmaya hazırdım. Komiser ellerimdeki kelepçeleri açıp"Toplantı odasına geçelim."dedi. Yerimden kalkmış, gülümseyerek Ümit'e bakıyordum. Ümit'in komiserin kolunu tutup"Ne oluyor Metin? Ne hoşgeldini?"

"Bir şey olduğu yok başkomiserim. Sadece kısa bir süreliğine hanımefendiyl işbirliği yapacağız, o kadar."

"Olmaz. Ben istemiyorum."

"Ama ben istiyorum başkomiser. Karar benim."diye araya girmiştim. Bu fırsatı elimden kaçırmak istemiyordum. "Ali babanın oluru var. Doktorda kabul ettiğine göre bir sorun yok. Hadi gidelim. Ali Baba orada bekliyor. Seni onunla tanıştırayım doktor." Başımı evet anlamında sallayarak komiseri onayladım. "Bu arada doktor, ben Metin. Metin komiser. Ümit başkomiserin ortağı sayılırım. Beraber çalıştığımız sürece bolca muhatap olacağız. Umarım iyi anlaşırız."

"Mira Korkmaz. Hadi gidelim. Beklemek istemiyorum."

Komiser önde ben arkada sorgu odasından çıktık. Koridoru henüz yarılamışken Ümit kolumdan yakalayıp"Emin misin doktor? Bu iş zor olur. Sen daha silah bile tutamazsın." dedi. Onu umursamadan kolumu elinden kurtarıp Metin'in peşinden gittim. Henüz benim hakkımda bilmediği çok şey vardı. Neyse. Nasıl olsa yakında öğrenecekti. Toplantı odasının kapısından girdiğimizde büyük bir alan karşıladı bizi. Gerçi diğerleri buna alışık olmalıydı. Ortaya yirmi dört kişilik koca bir masa atılmıştı. Masanın baş köşesinde orta yaşlıdan biraz daha büyük sayılabilecek bir adam oturuyordu. Ali Baba dedikleri bu olmalıydı. Masada yedi kişi daha vardı ama ben sadece Beril ve Selim'i tanıyordum. Benim odaya girmemle Selim'in "Hoşgeldin platonik yenge"demesi peşi ardına olmuştu. Selim'e başımla selam verip oturmam için yer gösterilmesini bekledim. Baş köşede oturan adam bana başıyla selam verip "oturun doktor hanım, buyurun"dedi. Adamın gösterdiği yere oturduğum da bir yanıma Ümit diğer bir yanıma ise Metin oturmuştu. Yaşlı adam söze girip "Ben Ali Kılıç. Narkotik büronun amiriyim. Bu operasyonun başında da ben varım."

"Tanıştığımıza memnun oldum amirim. Benk tanıyorsunuzdur herhalde. Önünüzdeki dosyada yazıyor olmalı."

"Evet yazıyor Mira hanım. Ama amirim demenize Berk yok. Ali Baba demeniz kâfidir."

"Teşekkür ederim."

"Mira hanım, başlamadan önce tekrar soruyorum. Yapmak istediğinize emin misiniz"

"Hanım demezseniz sevinirim. Mira demeniz yeterli. Ve evet, eminim."

"Daha ne istendiğini bile bilmiyorsun"

"Herkesin baba dediği bir adama güveniyorum."

"Herkesin mi yoksa Ümit başkomiserimin mi platonik yenge?" Sorusuyla beraber herkesin bakışları Selim'e kaymıştı. Yanaklarımın kızardığını hissetmiştim am kendimi toparlamam sadece birkaç saniyemi almıştı. "Öyle bir babadan senin gibi bir kız beklenirdi zaten kızım. O zaman nasıl ilerleyeceğimizi konuşalım."Ali Baba gülümseyerek bakıyordu bana. Babamı tanıyor olmalıydı.

"Babamı tanıyor musunuz?"

"Az silah sıkmadık beraber. Sağlam adamdır Turgay yüzbaşı. Kızından belli oluyor zaten."

***************************

"Tekrar üzerinden geçiyorum o zaman, son kez" dedi Ümit derin bir nefes verirken. Benim işe karışamamı istemediğini belli etmek için her yolu deniyordu ama onu dinleyen kimse yoktu. Gözlerini tekrar gözlerime diktiğinde"Evet"dedi Ali Baba "Son kez" Ümit tekrar e o derin bir soluk alıp konuşmaya başladı."Casinoya dört kişi gireceğiz. Ban, Selim,Beril ve doktor. Metin ve diğerleri etrafa dağılacak. Herkesin üzerinde böcek ve dinleme cihazı olacak. Selim barmen, Beril ise garson. Tek hedefimiz Berk şerefsizi. Beni daha önce hastanede görmüştü. Ben gerekmediği sürece olaya dahil olmayacağım. Berk'i ablukaya alıyoruz ama sarhoş olmasına izin veremeyiz. Orası Selim ve Beril'de. Bir yolunu bulacaksınız artık. Sonrası doktorda." Ümit yutkundu ve tekrar bana baktı. "Yapma"diyordu gözleri ama umursamadım. "Emin misin doktor?" dedi tekrar. Vazgeçmeyeceğimi oda biliyordu aslında. "Kesinlikle"dedim gözlerimi ondan ayırmadan. Konuşmasına devam etti"Doktor onu konuşturacak ama asıl nokta sarhoş olmaması. Bunu sakın unutmayın. Sarhoşken ifadeside itirafı da bir işimize yaramaz. Doktor, sende kendini kesinlikle tehlikeye atmayacaksın. İstediğin zaman çekilme hakkın var. Kimse seni zorlayamaz. Ben dahil. Senin kararın. Ama unutma, önemli bir şey olduğunda ben oradayım. En hızlı şekilde müdahale ederiz."

"Endişelenmiyorum zaten. Masada olursak Beril, girişte olursak Selim yanımda olacak. Kendimi savunabilirim."

"Sonunda biri bizim varlığımızı hatırladı yani. Sen merak etme platonik yenge. Ben seni korurum. Sonuna kadar arkandayım." Selim'in sözleri beni yine güldürmüştü. Ümit sert bakislari ve baskın ses tonuyla araya girip,

"Tamam. İki gün sonra görüşürüz o zaman. Şimdi herkes dağılsın. Doktoru iki gün sonra evinden ben alırım. Sonra casinodan iki sokak arkada buluşuruz."dedi. Ali Baba başıyla Ümit'i onaylarken "Tamam. Hepiniz çıkabilirsiniz."dedi. Ben dahil herkes ayaklanmıştı. En son ben çıkıyordum. Benim hemen arkamda ise Ümit vardı. "Mira kızım,sen kal."demesiyle birlikte kafamı Ali babaya çevirmiştim. İtiraz etmeden geri döndüm. Benimle beraber Ümit'te odaya tekrar girmişti"Sen çık deli oğlan. Ben kızımla konuşacağım."dedi Ali Baba. Ümit itiraz etmişti ama Ali babanın inadına fazla dayanamadı. Ali Baba benimle yaklaşık yarım saat kadar konuşmuştu. Oda benim bu işte olmadan haz etmiyordu ama ben en kestirme yoldum. Ali babayla vedalaşıp odadan çıktığımda Ümit arkasındaki masalardan birine yaslanmış, kollarını göğsünde kavuşturmuş bekliyordu. Beni bekliyordu. Ben Ali Baba ile birlikte odadan çıktığımda oda toparlanıp yanımıza geldi. Ali Baba vedalaştıktan hemen sonra gitmişti. Ümit bana, ben Ümit'e bakıyordum. ikimizin de konuşmaya niyeti yoktu. Uzaktan "platonik yenge"diye seslenip yanımıza koşturan selim olmasaydı ikimizde saatlerce orada sessiz sedasız bekleyebilirdik belki de. Selim yanımıza geldiğinde Ümit konuşmasına izin vermeden elindeki çay bardaklarını alıp"Geri git Selim. İşin yok mu senin?"

"O çaylar Beril'le banaydı başkomiserim. Siz kendinize alın kafetaryadan."

"Kaybol Selim."

"Ama başkomiserim."

"Selim, ben sana ısmarlayacağım. İstediğin kadar içersin. Şimdi kaybol."

"E anlaştık o zaman. Görüşürüz platonik yenge. Afiyet olsun."

Selim'in arkasından el sallarken gülmeden edememiştim. Ümit, az önce Selim'den yürüttüğü çayın birini bana uzatıyordu. Beraber çıkışa doğru yürümeye başlamıştık. "Gerçekten yapacak mısın doktor? Sana zarar verebilir. Yada herhangi başka birşey yapmaya yeltenirse?"

"Yapamaz. Küçük müyüm ben? Bakarım başımın çaresine. Hem ne oldu sana? Ne bu şefkat timsali, babacan haller?"

"Başkomiser olarak-"

"Anladık sen başkomisersin. Tamam kabul ediyorum. Sen-"

"Ne oldu doktor? Nereye bakıyorsun sen?"

Gördüğüm o manzara karşısında dilim tutulmuştu. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Bu gün otoparkta karısını döven adam elini kolunu sallaya sallaya çıkıyordu emniyetten. Ümit neye baktığımı anladığından derin bir nefes verip "karısı şikayetçi olmadı. Daha fazla tutamayız." dedi. Bu imkansız gibi bir şeydi. "İyide nasıl? Deli gibi dövdü kadını. Ben kendi gözlerimle gördüm. Sende oradaydın. Sen şikayetçi olsaydın. Yada ben olayım. Çıkmasın bu adam. Ben orada olmasam yada sen bana yetişmesen kim bilir o kadın şimdi ne haldeydi?"

"Bizim yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Karısı tek karış açmadı ağzını."

"İmkansız bu."

"Değil doktor. Baksana gidiyor adam."

"Öylece gidiyor yani."

"Öylece değil. Hafızasında güzel bir anı bıraktım doktor. Burnundaki kırık bile ona aylarca yeter. Yetmeli."

"Olmaz. Ben gidip kadınla konuşacağım." Arkamı dönüp adama doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım. Ümit arkamdan yetişip kolumu tutarak kendine çekti."Bir işe yaramaz doktor. Ben yapılabilecek herşeyi yaptım zaten. Kadın ikna olmuyor. Ona göre bu çok normal."

"Ona göre normal değil. Onun için normalleştirilmiş sadece."

"Sen bu haldeyken bir başkasını düşünmemeni tavsiye ederim. Önce seni evine bırakayım. İki gün izin al hastaneden, gitme." Ümit'in gözlerinden itiraz etmeye hakkım olmadığını anlamıştım. Kolundaki elimi kurtarıp"Sağol. Ben giderim eve. Ayrıca iznimi yaz tatiline ayırdım. Şimdi heba edemem."dedim.

"Ben bırakırım. Araba otoparkta. Gel hadi. "

"Ben kendim-"

"Evin nerede? Yakın mı? İlk karşılaştığımızda sahildeydin. Oralarda mı?"

"Sultanbeyli'de oturuyorum."

"Orası senin hastanene uzak değil mi? Nasıl gidip geliyorsun her gün?"

"Elif'in arabasıyla."

"Elif? Geçen seferki kız mı? Gerçi o Büge'ydi."

"Ev arkadaşım."

"Evde tek değilsin yani. İyi. En azından yalnız olmayacaksın."

"Efendim?"

"Yok birşey. Hadi gidelim."

Ümit önde ben arkada otoparkta gidiyorduk. Çoğu yüz tanıdıktı bana. Bir çoğuyla geçen gelişimden tanışmıştım. Çoğusunun aklında platonik yenge olarak yer edinmiştim kendime. Ama Ümit'le beni görenler platonik kelimesini eklemedende yenge diyorlardı. Ümit duymuyormuş gibi yapıp arabaya bindi. Arabası gerçekten fiyakaydı. Bir kenara not edip ilerdeki arabamın kesinlikle siyah bir Mercedes Brobus olmasını yazdım. Ve en az Ümit Arslan kadar fiyakalı bir şoför olmalıydım. Eve gelinceye kadar ikimizdende çıt çıkmamıştı. Arabanın içinde duyulan tek ses Emir Can İğrek'in "Beyoğlu"şarkısıydı. Eve vardığımızda Elif ve Büge kapıda bekliyorlardı. Büge Ümit'i görür görmez "Oooo. Platonik enişte. Gelmez misin bir çayımızı içmeye?" demişti. Şu an bu, en son isteyeceğim şeydi."İyiyim Büge sağol."deyip araya girdim hemen. Ümit'te Elif ve Büge'yi kibar bir şekilde reddedip tekrar geri döndü. Yorgunluktan geberiyordum. Kendimi hemen salona atıp kanepeye bıraktım

. Şu an hiçbir şey umrumda değildi. Sadece uyumalıydım. Uzunca bir süre.

 

Bölüm : 14.12.2024 13:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş