
MERHABA MÜKEMMEL VE MERAK EDİLEN BİR BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM BİLİYORUM GEÇ GELİYOR AMA BİR SEYAHATTEYDİM YAZAMADIM. FAKAT GELDİM VE BURADAYIM YENİDEN . BÖLÜM HAKKINDA YORUMLARINIZI ÇOK MERAK EDİYORUM . SEVİLİYORSUNUZ VE SİZİ ASLAN İLE BAŞ BAŞA BIRAKIYORUM:))
ASLAN:
Tam bir ay olmuştu Zümra ile nişanlanalı. Tam bir ay önce rahat bir nefes çekebilmiştim içime . Sevdiğim kadın da beni sevmişti ve hayatına kabul etmişti beni. Ömrümün en güzel hediyesi olarak gelmişti bana. Sanki ben onu seveyim kollarımın arasına alayım diye yaratmıştı Yaradan. Öyle bir işlemişti ki içime yüreğimden bir parça almışlardı da o gelince tamamlanmış gibiydim. Ah onu hiç tanımasaydım nasıl bir yaşam sürerdim hiçbir fikrim yoktu. Varım yoğum geçmişim ve geleceğim o olmuştu bir anda.
Gökyüzüm aydınlanmış geceme bir yıldız misali gelmişti. Durağan ve herkesin olduğu kadar sıradan olan hayatıma renk katmıştı. Onu ilk gördüğüm anı düşünüyorum da ne çok çaba harcamıştım o zamandan bu zamana.
Hayatında yer edinebilmek için ne kadar plan yaptığımı bilse korkar mıydı acaba benden diye düşünmeden edemiyordum. Tüm imkansızlıkları kırmıştım,onun hayatına sessizce sızmıştım fark ettirmeden her yanını çevrelemiş ve kaçabileceği hiçbir yer bırakmamıştım.
Her sokağın başında mesken tutmuştum yolları sadece bana çıksın diye. Ofiste olduğum yerde keyifle gülümsedim. O ilk gördüğüm anda bir ergen gibi heyecanlanmam . Diplomasının üzerine oturmuş küçük çocuk gibi etrafı izlemesi etrafında koşturan sevinçten kahkahalar atan insanlara uzunca bakıp o bakışları altında ezilmem yüreğimi sıkıştırmıştı. Neydi onu bu kadar hüzünlendiren diye düşünmeden alamamıştım kendimi. Kahverengi saçları bebe mavisi elbisesinin omuzlarına dökülmüş onlara dokunmak için parmaklarım karıncalanmıştı. Sonra bir anda Aslılar ona doğru ilerleyince sanki dünyanın yükünü omuzlarından atmışçasına sirkelenip yerinden kalkmış ve gökyüzündeki güneşi kıskandıracak bir gülümseme bahşetmişti etrafa.
Aslı o gün evde cübbesini unutmasa Samet benden rica etmese ömrümde karşıma çıkacak tek aşkı görmeyecektim. Tevafuklardan oluşan hayata ve Allaha ne çok dua etmiştim . On dakika ardından kendime gelmiş ve toplantı için çıkmak zorunda kalmıştım törenden aklımda gördüğüm en güzel kadınla.
Aradan yaklaşık 2 ay geçmiş ve ben hala mezuniyet günü gülümseyen kadında takılı kalmıştım. İlk başta çok sinirlenmiştim kendime gereksiz bir çaba ile o gözlerindeki hüznü unutmaya çalışmıştım. Sonra bir gün bizim çocuklarla kafede otururken camdan dışarı baktığımda görmüştüm onu. Yeniden görmem kaderin bir oyunu olmalıydı. Yüreğim yerinden çıkacak gibi dört nala koşturuyordu. Sebepsiz yere titreyen ellerimi masaya bastırdım. O an fark ettim karşısında bulunan adamı.
Sahilin kenarındaki banka oturmuş tartışıyorlardı. İçimde patlamaya hazır bir volkan birikti. Tanıdık değildi bu hisler bana . Ben etrafıma çok fazla dikkat eden bir adam değildim geleneksel bir ailede büyümüştüm. Elbette hoşlandığım kadınlar olmuştu hayatımda ama hiçbirinin yanında bulunan adamları sorun edecek kadar hissiyatım olmamıştı. Masadakileri dinliyormuş gibi yaparak çaktırmadan izliyordum onları. Karşısındaki adamın elini tutmak için uzanan parmakları boşluğa düştü. Sevinmem gerekirken başı büküldü adamın söyledikleriyle ve benim içim acıdı. İnsanın yüreği acır mıydı. Daralan nefesimi açmak istedim. Tanımadığım adama nefret doldum onu ne hakla ağlatırdı. Nasıl kıyardı o hüzünlü bakışlara…
Adam ayağa kalkarak hararetle bir şeyler daha söyledi ve o sadece başını salladı. Yerinden kalktı adamın karşısına geçti. Uzaktan yüzünü kapayan saçları dişlerimi sıkmama neden oldu. Ağladığı omzunun sarsılmasından anlaşılıyorken arkasını döndü ve yürümeye başladı. Nasıl yani o halde bırakacak mıydı o adam onu. Yürüyemeyecek kadar üzgün halde nasıl bırakırdı öylece.
“Aslan kardeşim bir şey mi gördün” Samet karşımdan konuştuğunda sinirden kasılmış çenemle sahili işaret ettim.
“Şu kız Aslının arkadaşı değil mi” Samet şaşırmış bir halde işaret ettiğim yöne baktı.
“Lan yaktım çıranı şerefsiz yine ağlatmış kızı” Samet yerinden hızla kalkmış sahile doğru ilerlerken masadakilerin sorularını duymazlıktan gelerek kalktım peşinden. Yine mi ağlatmıştı. Yani hep ağlatıyor muydu onu. Sakin ol Aslan sakin oğlum daha bir defa gördüğün kadına karşı bu kadar korumacı olma. Hem Samet’e ne diyecektim ben iki aydır bu kızı düşünüyorum mu diyecektim. Dostun bile olsa saplantı derdi buna.
Evet saplantı derlerdi kimseye açıklayamazdın. Hem sevgilisi varmış kızın yakışmaz sana Aslan sakin ol.
“Lan ben sana bu kızı bir daha üzme demedim mi “ Samet adamı yakasından yakaladığı gibi kafa atmış yere düşürmüştü bile.
“A-bi dur dinle” adam korkuyla bir şeyler söylemeye çalıştı fakat Samet yakasından tutup yerden kaldırdı ve yeniden kafa attı. Etrafta olan insanlar kenara çekilmiş çığlıklarla ayırmam gerektiğini söylerken keyifle izledim kardeşimi. Evet ayırmam lazımdı ama içimden gelmiyordu . Hem Samet’in vardır bir bildiği.
“Oğlum ben sana bu kızı üzme artık demedim mi ne lan senin derdin sevmiyorsan ayrıl kızdan bir de seninle mi uğraşacak” normalde iki insanın özeline karışmasının yanlış olduğunu söyler Samet’i uzaklaştırırdım ama yapamıyordum. Mantıklı Aslan bunu yapardı. Sinirle başımı gökyüzüne çevirdim. Hiç istemeyerek de olsa Sameti adamın tepesinden zorlukla çektim. Bizim çocuklarda gelmiş kalabalığı yarmıştı.
“Sakin olun polisim ben” Onur kimliğini göstererek etraftaki insanları uzaklaştırmaya çalışıyordu.
“Oğlum ne yapıyorsun sakin ol” Göktuğ zorlukla tuttuğum Samet’i geriye doğru itekleyerek biraz daha uzaklaştırdı. Yerden kalkmaya çalışan adamın başına giden Ali durumuna bakmaya çalıştı. Adam ağzındaki kanı tükürerek Samete bağırdı bir andan.
“Lan anası babası ölmüş kıza ağabeylik yaparak ne elde edeceksin. Biraz gönül eğlendirelim dedik o da evleneceğiz sandı ben ne yapayım anası babası olmayan kadını aile-“ gerisini dinlemedim. Dinleyemedim. Öfke her damarımdan yayıldı ve adamı bayıltana kadar dövdüm ne bizimkiler ayırabildi ne de ben bıraktım adamı. 2 gece nezarette yatmıştım bu olay yüzünden .
Yine olsa yine döverdim o şerefsizi hatta komalık eder bacaklarını kırardım. Ne demekti anası babası yok diye oynamak. Adam değildi pezevenk. İnsan olamamıştı. Sonra Samet tabi beni köşeye çekmiş ve ağzımdan almıştı ondan nasıl hoşlandığımı. Hoşlanmak mı aşık olmuştum o kadına. İt heriften ayrıldığına şükür bile edecektim neredeyse.
“Zümra yeni bir ilişkiden çıktı kardeşim uzak dur ondan. Kız kardeşim gibidir Zümra “ demişti Samet. Demek adı Zümraydı. Ah ne de çok yakışıyordu adı ona güzel, cesur kadın …
Samet tabiî ki benim durmayacağımı anlamış ve onu uzaktan izlemek şartıyla bilgilerini vermişti. Gerçi vermeseydi de bulurdum onu. Evet tüm ülkeyi aramam gerekse de bulurdum onu. Çünkü uğruna kendimi feda edecek bir duyguya düşmüştüm. Onunla hiç konuşmamış hatta onu tanımıyordum ama öyle bir histi ki içimde ta uzaklardan gelen misafir gibiydi. Hep beklediğim bir misafir. Ve ben o misafiri ömrüme katacaktım.
Her sabah işten eve giderken uzaktan yürüyordum bende onunla. Sonra işlerimi hallediyor ve o geri dönerken yine eşlik ediyordum ona. Uzaktan izlemek bile yetiyordu günüm onunla aydınlanıyordu resmen.
Sonra bir gün Aslı dükkan aramaya başlamış kızlarla iş yapacaklarını aile arasında anlatırken kafamda plan oluşmuştu bile. Benim kiralık evi de tesadüf misali Sevim ablaya anlatmış kızların oraya taşınmasını sağlamıştım.
Bir manyak gibi onu inime çekmiş her yanını kuşatmıştım. Her sabah karşısına çıkıyor her sahile indiğinde yanından geçiyordum fakat kafasını kaldırıp bir kere bile fark etmemişti beni. O benim düşüncelerimden çok uzaklarda başka dertlerle boğuşuyordu bunun farkındaydım. Düzenlerini kurmaları için elimden gelen her şeyi yapmıştım. Samet’le kaç gece usta çağırıp dükkanın işleri için uğraştığımızı hatırladığımda gülüyordum kendime.
Ve bir anda mahallede bir sürü bekar oğlan türedi. Herkes oğluna gelin bakmaya başladı. Kaç tane mahalleden çocuğu Zümranın kapısından yolundan çekmiştim hatırlamıyordum. Ödüm kopuyordu bir başkasına gözü kayar diye. Ödüm kopuyordu beni sevmez diye.
Sonra Sametlerin nişan günü yine her zamanki gibi gözüm üzerinde dolanıyordu. O mutfağa yalnız başına çekildiğinde Songül sultan beni de peşinden ilerletmişti. Ah içim titremişti heyecandan . 18’lik ergen gibi hissetmiştim kendimi. O bana bakmış ve benimle konuşmuştu ne büyük onurdu ama. Ömrümün ilk dönüm noktasıydı ve ben onu korkutmamak için tanımıyormuş gibi yaptım.
Ve Sakine Sultan onu kolundan tutmuş sana bu kızı alacağım dediğinde omzuma atıp oradan kaçırmamak için zor tuttum kendimi. Öyle şokla öyle muhtaç bakıyordu ki yüzüme yüreğimin içine sokmak istedim onu. Bakışlarını utanarak biraz da ilgiyle yüzümde gezdirişi titreyen elleri içimde hiç de hoş şeyler uyandırmıyordu. Aslan kendine gel oğlum yüzden yüzdün sonuna geldin. Sakin ol korkutma kızı.
Tabiki Sakine Sultanın gözünden kaçmamıştı benim ona bakışlarım. Resmen bir o fark etmiyordu beni. Ayağının önüne çıkmasın diye taşları ellerimle kaldırıyordum da bir onun gözlerini gözlerime kaldıramamıştım.
Sonra ise buradaydım parmağımda yüzüğü üzerimde sabah taktığı atkısından kalma mis kokusu vardı. Bu aşk için yaptığım çabalar bile gözüme az geliyordu. Ona daha fazlasını vermek istiyordum hep . Hep beni sevsin sadece beni görsün benimle gülsün ve benimle ağlasın. Zümra bana koşulsuz her şeyi yaptıracak tek kadındı. Öyle bir gücü vardı ki üzerimde emretse İstanbul’u ayağına sererdim .
Çalan telefonun sesi düşüncelerimin arasından sıyrılmamı sağladı. Elimde bulunan kalemi masaya düzenle bıraktım ve telefonu elime aldım.
“Sevgilim”
“Aslan ne yapıyorsun “ seni düşünüyorum sevgilim bir manyak gibi her saniye aklımda sen varsın. Aslında benden uzak kaldığın her saniye eziyet gibi geliyor. Yanına gelip o güzel kokunu içime çekmek istiyorum.
“Çizim yapıyorum güzelim sen ne yapıyorsun” normal tutmaya çalıştığım sesimle oturduğum yerden kalkıp yolun karşısında çaprazda olan dükkana baktım. Akşamın sakinliği çökmüştü dükkana insanlar azalmıştı.
“Bende işim bitti de şey dedim “ ses tonundan yanaklarının kızardığını bile anladım. Anlardım çünkü her hareketini göz kırpışını parmaklarıyla oynamasını her birini hafızama kazımıştım.
“Ney dedin yavrum” camın ardından onu görebilmek umuduyla biraz daha baktım dükkanına. Hasretiyle tutuşmuştu göğüs kafesim. Olması gereken yere gelmesi ve sokulması lazımdı. Kollarımdan ayrılması bile hataydı bu kadının.
“Acaba senin ofisine mi gelsem “ tedirginlik içeren sorusu gülümsememi sağladı. Benim çalıştığım yeri merak etmesi bile heyecanlanmamı sağlıyordu. Normal değildi ona olan sevgim. Kontrol et kendini.
“Hmm ofisimi mi merak ettin yavrum” telefonun ucundan uzunca bir soluk çekti içine . Çektiği soluğu olmak istedim. Ciğerlerim kokusuna muhtaç bir halde kasıldı.
“Yani eğer müsaitsen tabi değilsen sonra gelirim ama müsaitsindir yani ne işin olabilir benim yanımda da yapabilirsi dimi” ah şu halleri. O utangaç ama hala bir yandan da dediğimi yaparım tavırları. Bu kadın benim sonum olacaktı.
“Güzelim bana böyle şeyleri sorma beni görmek istediğinde gelmen yeterli”
“Yaa şey tamam geliyorum o zaman”
“Gel bakalım “
Telefonu masanın üzerine bırakıp ofisteki arkadaşlara paydos verdiğimizi söyledim hızlıca. Herkes bir bir çıktı ve ben o gelene kadar kahve yaptım sevgilime.
Minik parmakları kapıyı tıklattığında uzattığı meraklı bakışları eşliğinde ona doğru adımladım. Bu kadına attığım her adım kalbime bir tokat gibi çarpıyordu. Yanında kontrol altına tutmak zorunda kaldığım iradem çıkıyordu ortaya.
“Sevgilim” sevgilim diyen dudaklarını kanatana kadar öpmek benden uzak kaldığı her saniyenin acısını çıkarmak istedim. Kokusu ofisimin her yanında dağılmıştı. Kollarımın arasına aldım bedenini. Çiçek kokan saçlarından derince nefes çektim içime. Yetmiyordu resmen. Sarmalamak bile az geliyordu bana.
“Hoş geldin yavrum” hoş geldin her zaman hoş gel sen . Ömrüme de kalbime de evime de yatağıma da hep hoş gel benim güzel sevgilim. Sen zaten hep hoş gelirsin de yine de hoş geldin işte.
“Ofis dediğinde ben tek oda beklemiştim Aslan burası iki katlı bir yer “ kollarımın arasından ayrılarak merakla etrafa bakınmaya başladı ve ben ofisimi neden tek odalı yapmadım diye düşündüm. Hızlıca tek odaya bakar ve bana dönerdi hemen. Bende onu daha çok severdim kollarımda.
“Beğendin mi “ koltuğun kenarında oturup onun etrafa ilgiyle bakışlarını izledim. Sanki o bir tabloydu da her bir karesi ayrı bir güzelliği barındırıyordu. Gerçi bir sanat eseri olduğu kesindi.
“Aslan beni dinlemiyor musun” olduğu yerde öfkeyle bana döndü. Bir kadına öfke bile yakışır mıydı hayret ediyordum.
“Dinleyemedim yavrum açıkçası ben seni çok özledim ve şuan sadece seni kollarıma alıp doyasıya sarılmak istiyorum biraz da o bal dudaklarından –“
“ Hiii Aslan çok ayıp ya ya biri girse içeri” utançtan kızaran yanaklarıyla arkamdaki kapıya doğru baktı.
“Girsin yavrum unuttun mu nişanlımsın sen benim artık” göz kırparak ayağa kalktım.
“A aa şey yani tamam nişanlıyız da hani biri girince falan ayıp dimi ki ne derler hem – Aslan neden öyle geliyorsun üzerime “ soluksuz konuşması ona doğru ilerlememle durduğunda sabahtan beri yapmak istediğim şeyi yaptım ve o bal dudaklarına dokundurdum dudaklarımı.
Zehir misali tadı her hücremde zevkle dolaşırken yanaklarına bastırdığım ellerimden birini beline sarıp bedenini bedenime çarptım. Bu kadın gerçekten sonum olacaktı. Tadından mest olmuş dudaklarım zevkle dudaklarıyla dans ediyorken onun nefessiz kalmasıyla geriye çekilip alnımı alnına yasladım. Bizim acilen evlenmemiz lazımdı. Sakinleştirmeye çalıştım kendimi. Hadi ama her defasında nasıl bu kadar etkilenebilirdim ki. O bana su gibiydi ve bende çölde susuz kalmış bir bedevi.
“Ne diyordun yüreğimin yangını” kollarıma sardığı parmakları sıkıştığında yüzünü yüzüme kaldırdım. O gözleri görmem lazımdı.
“A-a şey b-ben unuttum sanırım” üzerinde olan etkimden çılgınlar gibi hoşlanıyordum. Oysa bende bıraktığı etkiyi fark bile etmiyordu.
“Sana kahve yaptım içer misin” çenesinde bulunan elimi saçlarına uzattım ve boynundan geriye itekledim. Kokusunun yoğunlaştığı yere yaklaşarak derince soludum.Bağımlı olmuştum ona. Teni benim için uyuşturucu gibiydi. Dudaklarım boynuna dokunduğunda titreyerek geriye çekildi. Bense istemeyerek ona alan tanıdım.
Ona bakışlarımı gördüğünde bile utanıyordu bir de hissettiklerimi bilse vücudumda nelere sebep olduğunu acaba yanıma on metreden fazla yaklaşır mıydı. Hiç sanmıyorum .
“IIı doğru kahve ben çok severim nerde “ ofisin diğer ucuna benden uzakta bir koltuğa oturdu . Kızaran dudaklarını dişleriyle ezmesini izleyemedim. Hayır oğlum kendine gel yapma bunu kendine .
“Biliyorum yavrum al bakalım” masanın üzerinden aldığım kupayla yanına oturup ona doğru uzattım. Parmaklarımın arasından kupayı alıp geriye yaslandı. Kolumu omzundan atarak aramızdaki mesafeyi kapattım.
“Sen buradan çalışıyorsun yani”
“Evet zaten daha çok alanda olduğum için çok ta kalamıyorum ofiste işte birkaç çizim falan yapıyorum belki iş görüşmesi” saçlarına uzandı parmaklarım” belki biraz da sevdiğim kadını izliyorum camdan “ içtiği kahve hafifçe öksürmesine sebep oldu. Sevgilim aşalım bunları artık.
“Iıı ay ben ne için geldim bak Aslan ya “ aniden bana doğru döndü. O güzel kafandan neler geçiyor acaba sevgilim.
“Ne için geldin yavrum. Gerçi sen gel de mazeretlerine takılmıyorum sen gel böyle “ gözleri yüzümü taradı . Titreyen parmakları kupaya sıkıca sarıldı. Bense onun bu hallerini keyifle izledim.
“ Ya geleyim miii- ay Aslan ya bak aklımı çeliyorsun benim ben şey dicem acaba akşam sen ben senin arkadaşların bizim kızlar Nilüfer bir şeyler mi yapsakkine” Gözleri fıldır fıldır oradan oraya dolanırken asıl niyetini anlamıştım bile.
“Nilüferle Göktuğ’u buluşturalım demiyor da kılıf mı uyduruyorsun”
“Aslan ya ne ayıp yani iki ay oldu kız senden izinsiz buluşamadı biraz fazla mı kıskançsın sevgilim”
“Evet kıskancım, ben iki yıl bekledim seni yavrum iki ay nedir ki hem telefonda konuşuyorlar ben karışmıyorum ki okuldan eve de getiriyor.”
“Ama sevgilim zaten o gün adamı yumrukladın o kadar sonra işte yasaklar falan zaman süresi yazık değil mi yeni düzeldi adamın yüzü” onun ağzından başka adamın bırak adını aklından geçmesi bile içimdeki adamın zincirlerini zorlamasına neden oluyordu. Elimde değildi ama kendi gözümden kıskanıyordum .
“Yavrum sana ne elin adamından” şokla yüzüme baktı “bakma bana öyle sevgilim ben sana seni özledim diyorum sen yazık diyorsun elin adamına bu adamı kim düşünsün “ kendime çektiğim bedeniyle ellerini göğsüme yasladı.
“Sevgilim” nazlı nazlı göz süzdü ve ben kırılan irademe küfür ettim. Bu kadın çok tehlikeliydi “hayatım tabiî ki seni ben düşünüyorum” göğsümdeki elleri aklımı bulandırdı. Göktuğ’a ve Nilüfere izin vermiştim ama bu zorluk çıkarmayacağım anlamına gelmiyordu. Nilüfer benim göz bebeğimdi öyle kolay kolay teslim edemezdim kimseye dostum bile olsa.
“Hmm nasıl düşünüyorsun beni” ellerim beline kaydı ve biraz daha yaklaştım ona. Mümkünmüş gibi aramızda tek bir mesafe bile bırakmadan tüm hatlarını hissettim ve ben artık emrine amadeydim.
“Acaba dedim gece de sana geçsem nasıl olur” sözlerini idrak etmek için yüzüne baktım. Oysa kızaran yanaklarının ardından mırıldanarak parmaklarını izliyordu. Hemen gece olmasını umarak ayağa kalktım tamam biraz izin verebilirdim tabi sevdadan bende anlıyordum sonuçta sevenlere yardım etmek te sevaptır dimi.
“Hadi gidelim” Elinden tutarak yerinden kaldırmak istedim.Bir an önce onlarla buluşup gece yapmalıydık. Kaç haftadır hatta nişanlandığımızdan beri annemlerin radarındayız diye adım bile atmamıştı evime. Kokusu kalmamıştı hiçbir yerde. Belki yatağıma sinerdi kokusu biraz.
“ Ay Aslan işteler ya çıksınlar hem Göktuğ ağabeyin davası varmış beş buçuk gibi çıkacaklar “ lan Göktuğ ah oğlum sana biraz daha gıcık oldum niye geç geliyorsun be oğlum ne kadar geç gelirsen ben o kadar hasretim Zümramsız gecelere.
“Tamam yavrum ben gençler için kalktım öyle yazıktır doğru sevenleri birleştirmek sevaptır.” Yeniden yanına çöktüm. Yarın tatil mi yapsaydık bunu düşünecektim. Gerekirse kollarımda öğlene kadar uyuturdum onu.
“ Aynen sevgilim kesin onun içindir “ kızlara söylerdim ve yarın ona izin verirlerdi zaten Aslı’nın düğün alışverişi falan derken Aybene de yüklenmiyordu iki ay soluksuz çalışmıştı bir iki gün sorun olmazdı.
“Bu arada kaç gibi kalkarız yanlarından”
“Ay Aslan ya daha gitmeden düşündüğün şeye bak”
“Eee herkesin çıkarlarını düşünmesi gerekiyor değil mi” ben seni çok bekledim güzelim alış artık bunlara…
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 64.01k Okunma |
4.11k Oy |
0 Takip |
41 Bölümlü Kitap |