35. Bölüm

34. BÖLÜM

Sahra
sahrakendirci

“Aslan oğlum ne yapıyorsun”

“Kardeşim bırak adamı”

“Abi “ etrafta insanlar toplanmış çığlık atanlar bir yandan kafeden kaçıyordu. Şok etkisinden çıkmak isteyen yanıma sarıldım. Kendime gelmem lazımdı.

“Lan sen nasıl dokunursun”

“Aslan dur “ tehditlerinin ardından yakasından tutup kaldırdığı adama tam kafa atacakken sesimi duymayan adama bu sefer ben daha yüksek sesle bağırdım.

“Kuzenim o benim Aslan dur” yerinde donakaldı. Elleri adamın yakasında öylece durdu. “Furkan ağabeyim o benim” kalbimin sızısı dudaklarıma ulaştı. Dilim ağabey sözünü bir zehir misali dudaklarımdan çıkardı. Ne kadar zaman geçmişti sahi ailemden birini görmeyeli. Ne kadar zaman önce kimsesiz kalmıştı bu küçük kız.

Elini yakasından silkerek bıraktı . Yerden kaldırdığı bakışları arasından bana bakan kuzenimi görmezlikten geldim. İstese karşılık verirdi biliyordum istese Aslan’a zarar verebilirdi. Ama sanki günahının kefaretini çıkarıyordu. Ağzından çıkan küfürle aniden ayağa kalkan sevgilim kafası karışmış bir halde yanıma geldi.

“N-nasıl kuzenin “ Ayben ilk konuşan oldu. Yerde hala yatmakta olan kuzenimi Ali ağabey ve Samet ağabey kaldırdığında hala bana bakıyordu. Dudağının ve kaşının kenarından akan kanı elinin tersiyle sildi.

“Zümra konuşabilir miyiz?” mahcubiyet her yerinden akarken yanımdaki adama dik dik bakmayı da ihmal etmiyordu. Aslan ise onun bakışlarına karşılık elini belime yerleştirdi. Aralarında sessiz bir savaş başlamıştı ve kazanan sanırım kimse olmayacaktı çünkü Göktuğ ağabey aralarına girdi.

“Hey hey beyler bence oturalım ve sakinleşelim.” Kuzenimin yanına gidip koluna girdi “Gel birader gel oturalım” masaya ilerleyen arkadaşlarımın arkasından baktım. Gözümün önüne gelen eski anıların içine çekiliyordum. Ben gerçekten de bunları hak etmiş miydim?

“Güzelim” yanağımdan tutup yüzümü yüzüne çeviren adamın gözlerine bakamadım. İçim acıyordu bu normal miydi. “İstiyorsan eve gidebiliriz yavrum” dolu gözlerimi gözlerine çıkardım. Konuşmak istemiyordum. Aslında şuan hiçbir şey yapmak gelmiyordu içimden . Burada böylece dikilebilirdim. İçimi kemiren merak eğer izin verseydi giderdim de. Başımı olumsuzca sallayarak bende peşlerinden masaya ilerledim ve eski oturduğum yere oturdum. Tam Furkan ağabeyin karşısına.

“Zümra sen nasılsın “ kaşına garson kızın getirdiği buz torbasını bastırdı konuşurken. Gözleri arkamdan gelip yanıma oturan Aslan’ı izledi. Tek kaşımı kaldırıp geriye doğru yaslandım. İyiyim ve on altı yaşındaki küçük kız değilim geçmişi geçmişte bıraktım.Sürekli bunu tekrarlıyordum içimden.

“Anladım hala çok kırgınsın. Ama seni gördüğüme çok mutlu oldum gerçekten, ilk başta tanıyamadım fakat o gözlerin hala aynı bir de sana Zümra dediklerinde dedim buldum sonunda”

Dudağımı ısırdım öfkeden. Hayır affedemiyordum beni bırakışlarını affedemiyordum annesiz ve babasız kalmamı atlatamadan kimsesiz kalmayı.

“Lütfen Zümra bana öyle bakma”

“Nasıl” yanağımdan süzülen yaşa engel olmadım. Biz kardeş gibiydik be insan kardeşini bırakır mıydı?

“On yıl önce son gördüğüm gibi “

“Tamam kalk lan yeter sana bu kadar insanlık” Aslan yerinden kalkıp tekrar Furkan ağabeyin üzerine yürüyecekken elinden tuttum.

“Sen kimsin lan “ ikisi bir anda ayaklanınca bende kalktım yerimden.

“Oturun “ donukça verdiğim emirle anında oturdular. “Kocaman insanız konuşarak anlaşabiliriz öyle değil mi?” gözüne baktığım Aslan kafasını çevirdi sinirle . Bende senin gibi düşünüyorum sevgilim ama bırak bana olan borçlarını ödesinler. Hak ettiğim özrü…

“Nişanlın mı” Aslanın elimi sardığı elimi takip eden gözleri yüzüğe takıldı.

“Müstakbel karım “ Aslan dudaklarından küfür misali konuştuğunda Furkan ağabey sabır çekerek masaya yaklaştı.

“Nasılsın . Mutlu musun” başını yana yatırdı. Gözlerimi taradı. Gerçekten de merak ediyor gibi bakıyordu. Eskiden olduğu kadar korumacı ve güvenle …

“İyiyim toparlandım. ”

“Sevindim toparlanmana .” sıkıntıyla başını masadakilere gezdirdi. Rahatsız oluyordu utanıyor musun?

“Biz kalkalım “ Aslı yerinden kalkmış diğerlerini de işaret etti. “Siz konuşun rahatça” Masada Aslan ben ve Furkan ağabey kaldık.

Yerinde kıpırdanarak rahatsızca ellerini sıktı. “Zümra ben çok özür dilerim . Gerçekten vicdanım hiç rahat değil babamın karşısında durmak istedim emin ol durdum da ama öyle bir kin vardı ki gözünde öyle bir hırs vardı ki içinde beni bile görmedi.” Masada duran suya uzandı. Bir yudum alarak devam etti “ Bak seni bıraktıktan üç ay sonra araştırdım her yere sordum ama bilgi alamadım senden tam buldum derken sen mezun olmuş ve üniversiteye gitmiştin daha sonra da bende yurt dışına çıktım zaten. Ama hep aklımdaydın yemin ederim bir gün bile unutmadım seni.Amcamı ve yengemi çok seviyordum onların ölümü beni de çok sarsmıştı.”

“O kadar sarstı ki sizi onlardan kalan tek emaneti de para uğruna çocuk esirgeme kurumuna bıraktınız öyle mi” nefret içimi dağlıyordu. Evet asıl muhatabı o değildi babasıydı. Babaannem di halam dı mesela ama işte yılların acısı vardı içimde.

“Deme öyle lütfen çok çabaladım Zümra hatırla sen, götürürlerken ne kadar ağladım odaya kapattılar biliyorsun”

“Şimdi ne istiyorsun benden peki affetmemi mi vicdanını mı rahatlatmak istiyorsun”

“Hayır Zümra ben seninle görüşmek istiyorum. Yeniden abi kardeş olalım istiyorum”

“Yapılan her şeyi unut mu diyorsun “

“Yapılan her şeyin hesabını gel sor diyorum. Sana ait olanları gel ve al diyorum.” Gözleri ciddi ve emin halde gözlerime kilitlendi.

“Ne demek bu”

“Zümra hastanenin yarısı ailenindi. Bunu biliyorsun değil mi gel ve hakkını al ben senin arkandayım her zaman.”

“Ben onların yüzünü görmek istemiyorum. Bak teşekkür ederim tamam mı gördün ve özür diledin ve bende özrünü istemesem de kabul ediyorum çünkü ben sizin gibi değilim olamam da . Ama geri gelip senin ailenle de savaşmam bir daha seni de görmek istemiyorum. Lütfen onlara da benden bahsetme” dolan gözlerini gözlerimden çekti. İçim ezildi ah neden böyleydim neden nefret edemiyordum . Sevmiyordum içimdeki o merhametli kadını sevmiyordum işte bu kadar güçsüz olmayı.

“Peki . Ben yinede sana numaramı vereyim “ kartvizitini uzattı masanın üzerinden sandalyeden kalkıp tam ilerleyecekken durdu “Hayırlı olsun sevindim aile kurmana bende evleniyorum bu ay sonunda seni orada görmeyi çok isterim . Kendine iyi bak” yanımızdan uzaklaşırken titreyen çeneme daha fazla engel olamadım. Hıçkırıklar içinde öylece masada duran kartvizite bakakaldım.

Araba sokakların arasından geçiyordu. Yanımda arabayı süren sevgilim elini sardığı elim olmasa sanki yokmuşçasına sessizliğe gömülmüş yola odaklanmıştı.Benimde konuşacak halim yoktu zaten . Elimi elinden çekip boğazımı sıkan atkıyı çıkaracakken evinin önünde duran arabayla şok oldum. Ah ne ara gelmiştik buraya. Aslan hiçbir şey demeden arabadan indi. Sertçe kapadığı kapı beni de harekete geçirdi. Ardından indim ve benim için açtığı eve girdim. Üzerimdeki montu boğazımı sıkan atkıyı hızla çıkarıp ayağımdaki ayakkabılardan kurtuldum. Aslan da beni takip ediyordu. Aramızda sessiz bir anlaşma vardı. Ne o konuşuyordu ne de ben.

Salondaki kanepeye oturup bacaklarımı kendime doğru çekip başımı kanepenin arkasına yasladım. İçim soğumamıştı. Evet Furkan ağabeye de sinirliydim kırgındım ama söyledikleri doğruydu o insanlarla baş etmek çok zordu ama yine de insan söz geçiremez miydi. Ya da ben olsam yerin kırk kat altında arar bulurdum bulamaz mıydı. Bulsaydı ne olacaktı gerçi beni kabul mü edeceklerdi. Bağırlarına basıp biz hata ettik mi diyeceklerdi. Hah onların gözünü para hırsı bürümüştü resmen.

“Kızdın mı bana ” düşüncelerim bir zehir misali aklımı kemirirken dışarıdan gelen sesle onlardan uzaklaşıp başını yan yatırmış bana bakan adama baktım. “Ben bir an sana sarıldığını görünce kendimi kaybettim ve sonra engel olamadım” Elimi dudaklarına götürdü minik bir buse dokundurdu parmak uçlarıma “evet kuzenin olduğunu duyunca daha çok sinirlendim ve aslında aranıza girmek istemedim ama yapamam Zümra seni üzdüklerini bile bile kenara oturup hiçbir şey olmamış gibi konuşmasını dinleyemedim. Yine olsa yine yapardım biliyorum ama özür dilerim “

“Aslan aslında yapmak istediğim şeyi yaptın biliyor musun”

“Nasıl yani”

“Yıllar önce bende öyle yapmak istedim hepsine ama şunu kabul etmeliyiz ki Furkan ağabey de bir çocuktu “ elimin üzerinde gezdirdiği parmakları tüy misali dolanıyordu.

“Peki görüşecek misin”

“Bilmiyorum. Yani içimde ona karşı kırgınlık vardı sadece ama off çok zor kafam o kadar karışık ki. Bana sarılır mısın .” bedenim hızla bedenine çarptı. Beni kollarının arasında sıkıca sarmaladı. O kadar sıkı sarıldı ki bir an kaburgalarım birbirine girdi sandım . Göğsüne gömdüğüm burnumla derince bir soluk çektim içime .

“Ben hep buradayım yüreğim. Hep buradayım ve seni böyle seviyor olacağım ne karar verirsen ver”

“Biliyorum . Sen bana Allahın gönderdiği bir hediyesin. “ kaç saat öyle kaldık bilmiyordum. Aslan saçlarımda dolandırdığı elini çekti ve bedenimi yana kaydırıp ayağa kalktı.

“Üşüdün yavrum battaniye getireceğim” tam gidecekken elini tuttum.

“Sen olsan ne yapardın” karşıma çöktü. Sıkıntılı bir soluk aldı. Uğrunda şiirler yazacağım uzun kirpiklerini o zeytin gözlerinin üzerine kapadı.

“Dürüst mi olmamı istersin”

“Lütfen”

“Bende bunu düşünüyordum aslında. Senin yerinde olsam ne yapardım? Çok zor bir karar ama ben karşılarına çıkardım sanırım. Hakkım olanı almak için değil aksine onların gözünün içine bakardım ve annemle babamın sadakası olsun derdim. Yaptıkları kötülüğü unutmamaları için giderdim sadece hepsinin yüzüne tek tek bakıp dönerdim” sözlerine yorum yapmadım. Yapamadım çünkü bir yanım onun gibi düşünüyordu.

Yatağın diğer tarafına doğru uzattığım ellerim soğuk çarşafa dokunduğunda uyku sersemliğiyle huysuz mırıltı çıktı dudaklarımdan. Üzerimde öyle bir ağırlık vardı ki uyanmak istemiyordum ve huzurlu bir uyku çekmem için o uğruna her şeyimi feda edebileceğim odunsu kokusu ile göğsüne ihtiyacım vardı. Elimi daha da ileriye uzattım yastığının da boş olduğunu fark edince mutsuz mutsuz gözlerimi araladım.

Yatağın en ucunda yere oturmuş beni izleyen adamla başımı yatağa gömdüm. Ah bu adam sabah bile bu kadar yakışıklı olamazdı ama.

“Günaydın yavrum” muzipçe gülen dudakları yüzümü taradı.

“Günaydın” gülerek ayağa kalkıp yatağa oturdu ve ben o an fark ettim tişörtü yoktu. Utançtan kızaran yanaklarımla hızla gözlerime kapadım ellerimi. Allahım affet tövbe tövbe o ne be ? Ay kaç taneydi altı mı sekiz mi oha be adam yani insan insana yapar mı bunu.

“Aslan çıplaksın” kahkahası yankılandı odada ve benim zaten heyecandan hızlı atan kalbim bu sefer 280 e çıktı. Allahım sana erken yaşta geleceğim sanırım çünkü ben kaldıramam bu kadar heyecanı.

“Yavrum aslında çok giyiniğim “ oldukça yakınımdan gelen sesi ile parmaklarımın arasından ona bakmak istedim. Evet yankımdan konuştuğu içindi yoksa ben vücuduna o gayette taş gibi göğsüne bakmak için şey yapmamıştım yani. Üzerime eğilmiş gülerek bana bakıyordu.

“Ayıp ama bende böyle çıksam karşına ne yaparsın acaba” sözlerimin saçmalığını idrak edemeden çok haklı bir şey söylemiş gibi yüzümden ellerimi çektim. Ah ne dedim ben kızım aptal mısın ya .

“Yavrum ben hiç utanmam sen nasıl istersen eşitlenme lazım dimi” elleri tişörtümün ucuna gittiğinde telaşla ellerini tuttum. Dur be adam hele heyecandan kriz geçirdi gitti diyecekler. Rezil olacağım Allahım.

Ben daha konuşamadan dudakları dudaklarımı bulduğunda ne ben kalmıştım geriye ne de tişörtüm. Beni vursalar hissetmezdim yani.

“Gel bakalım uykucu kahvaltıya” dudaklarını geri çekip fısıldayarak beni kaldırdığında ona kızan arsız kadına şok oldum. İçimdeki kadın kollarını birbirine bağlamış neden devam etmedi diye üzülüyordu. Sus kız tövbe de Allahım sen beni nefsimden bu adamın yakışıklılığının etkisinden koru sen sabrıma sabırlar kat.

Kahvaltıyı çoktan hazırladığı masaya beni getirdiğinde içimdeki gururlu kadın el sıkıştı benimle helal kız böyle adam bulacaksın işte. Elinin hamuruyla seni kahvaltıya kaldıracak.

“Sen ne ara uyandın”

“Sen yanımdayken uyumak ne mümkün “

“Hiç uyumadın mı”

“Uyudum tabiî ki yavrum ama her gün yatağıma gelmiyorsun dimi azıcık ta izleyim dedim” çok aşırı arsız biri olmaya başlamıştı ayol. Çektiği sandalyeye oturdum .

İlk onunla burada oturduğumuz gibi menemen yapmıştı . Ah o köşede duran pankek e benzemeyen ama büyük ihtimalle pankek olan şeye baktım.

“Aslan bu ne .”

“Pankek güzelim araştırdım siz kadınlar böyle tatlı şeyleri seviyormuşsunuz” ciddi bir ifadeyle doldurduğu çayların ardından karşıma oturdu.

“Sende bana mı yaptın”

“Tabi ki senin mutluluğun için ama pratik yapmam lazım “ üzgünce pankeklere baktı. Ay Aslan benim için pankek mi yapmıştı. Allahım gülmeyeceğim gülmeyeceğim. Kahkaham mutfakta yankılandı.

“Aslan- ha hahah- sen ahahah –ay ölcem bana pankek ahhahaha”

“Yavrum komik değil yalnız” astığı yüzüyle beni izlerken daha da çok gülmeye devam ettim.

“Ya Aslan ahahah sen beni güldürdün ya Allah ta seni güldürsün hahaha” biraz olsun sakinleştim ayy o halini izlemek isterdim ya.

“En azından seni güldürdü. “ pankekleri masadan alıcakken tabağı kaptım hemen elinden.

“Hayır ya yiyeceğim bunları”

“Yavrum dalga geçme öğrenince yaparım” Allahım hala öğrenince diyor.

“Aslan lütfen ya yemek istiyorum.”

“iyi al” mutsuzluk akan suratıyla bana bıraktığı tabağı önüme aldım. Nasıl verirdim bu tabağı benim için çok özeldi. Sessizce süren kahvaltımızın ardından elimdeki bardağa çay koyan adamı izliyordum. Aslında aklım çok uzaklara gidiyor ve geliyordu. Gece boyunca düşünmekten kafayı sıyıracaktım resmen. Ama kararımı vermiştim.

“Aslan ben o düğüne gideceğim .”

 

Bölüm : 28.12.2024 03:46 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...