41. Bölüm

40. BÖLÜM

Sahra
sahrakendirci

Çocukken bir çiçek yaprakları misali her yana açıyorduk. Her aldığımız yaş yapraklarımızı daha da gürleştiriyor ve yeni fideler vermeye neden olurdu. Her verdiğimiz fide bir sevgiyi anlatırdı aslında .İlk fide anne ve babamıza duyduğumuz güven ,ikinci fide teyze ve amcalar üçüncü fide anneanne ve babaanneler ile dedelere armağandı aslında. Daha sonra fideler tamamen dolduğunda yavaş yavaş dökülmeye başlardı bu hayatın bize istemesek de verdiği bir acıydı. Ama her yıl biri giderdi ya da her birini kaybettiğinizde solardı o yapraklar. En sonunda ise yeni biriyle karşılaşırsınız ve yeniden fide vermeye başlardınız. Hayat böyle basit bir döngüydü diğer insanlar için. Oysa benim bir anda 16 yaşımdayken çiçeğimin özü kopmuştu anne ve babamın ölümüyle. Daha sonra ise köklerimden yeniden açmama bile izin vermeden tamamen koparılmıştım. Yeniden ekilmemiş ve sevgi kırıntılarıyla geçmişteki anılarla sadece dal olarak kalmıştım toprağımda. Ta ki kendime tekrar bir hayat kurana kadar.

Bana hayatın biçmiş olduğu hikaye ile yetinmemiştim. Böyle olmamalıydı diyen küçük kızı haklı çıkarmış , herkese ve tüm terk edilişlerime rağmen bir aile kurmuştum kendime. Çiçeğim bu defa sağlam bir kök atmıştı etrafa. Tüm güzel kokuları ve renkleriyle parlıyordu artık. Bunu biliyordum bunu hissediyordum bunu hissedemediğim zamanlarda bile kardeşim dediğim kızlar izin vermiyordu yok olmama. Elimi tutup buradayız diyorlardı. Biz varız ve hep senin yanındayız.

Son altı yıldır kabullenmiş ve elimdekilerle yetinmeyi öğrenmiştim. Yeni bir fide açmayı hayal bile etmemiştim ta ki elimi sımsıkı tutan ve tüm korumacı tavırlarıyla etrafı gözetleyen adama kadar. Bana beni koşulsuz ve şartsız sevmenin tadını tattırmıştı. Birinin hayatında en değerli olmanın güvenini vermişti. Ne olursa olsun sizi bırakmayan birinin yanında hissettiğiniz güven duygusunu tüm hücrelerime kadar hissettirmiş ve kabullendirmişti.

Elime sıkıca sarılmış parmakları ufak bir baskıyla ona bakmama neden olduğunda üzerimdeki montu almak isteyen görevliye bakmamı sağladı. Ne ara arabadan inmiştik te düğünün yapıldığı bahçeye gelmiştik bilmiyordum. Sadece elini tutmuş ve ona uymuştum dediği gibi ona bırakmıştım kendimi . Sorgulamadan benim yerime kararlar almasını ve beni temsil etmesine izin vermiştim bugün. Bazen böyle olmalıydı demişti arabadan inmeden önce. Ne yapacağını bilmediğinde ve korktuğunda bana bırak ben seni tutarım demişti. Aynen öyle yaptım bende. Sevim teyzeler önden içeri giriş yaptıklarında bana yeniden kabanımı vermemi söyleyen görevliye dönüp üzerimdekini çıkarmaya başladığımda Aslan görevliden önce omuzlarımdan sıyrılan montu eline alıp görevliye uzattı. Aşırı korumacı bir duruşu vardı bugün. Daha sert ve daha sahiplenici bakıyordu etrafa.

“Merhaba hoş geldiniz” çok geçmişten gelen tanıdık ses bacaklarımın titremesine neden olsa da yanımdaki adama uyarak karşılarına geçtim. Bizimkilerin bakışları benim üzerimdeydi biliyordum. En ufak hareketim onları da etkileyecekti. Yüzüme sahte bir maske taktım . Tam amcamın ve babaannemin karşısına dikildim. Düğün sahipleri olarak gelenleri kapıda karşılıyorlardı. Zaman onlara da acımasız davranmıştı bunu yüzlerindeki kırışıklıklardan anlamıştım.

“Hoş bulduk” Akif amca ve Mesut amca herkesle selamlaşırken bende bana elini uzatan babaannemin elini sıktım. Bir zamanlar küçüklüğümün en güzel anılarını beraber yaşadığım kadına. Bahçede düştüğümde dizimin acısına üfleyen kadına…

“Hoş geldiniz güzel kızım” gözlerindeki boşluk içimi soğuttu. Tanımamıştı. Torununu tanımamıştı .Göz bebeğim dediği oğlunun tek kızını tanımamıştı. Acı bir tebessüm oluşturdum yüzümde.

“Hoş buldum babaanne” sözlerimin üzerine anında elimi tutan eli dondu. Gözlerinden geçen anıların hepsini gördüm sanki. O an benimde gözlerimin önünden geçti çünkü hepsi.

“S-sen sen Z-zümra” sözler dudaklarından dökülürken sanki bir ceset görmüş gibi bembeyaz kesildi yüzü. Müziğin sesi o kadar yüksekti ki yanında duran amcam , yengem ve dedem ne olduğunu anlayamamıştı. Babaannem olan kadının elini bıraktığımda durduğu yerde sendeleyen bedenini geçip amcama döndüm. Amcam annesinin durumunu fark edip tam ona yöneliyordu ki Aslan elini uzattı toklaşmak için.

“Hayırlı olsun”

“Sağol oğlum sende hoş gel-“Aslandan bana dönen gözleri babaannemin adımı sayıklamasıyla duraksamasına neden oldu. Tanımıştı. Yüzüme baktığında tanımıştı beni.

“Hayırlı olsun amca “

“Zümra kızım Ayfer Zümra bu “ yengeme dönerek beni işaret ederken dedem ve babaannem çoktan ağlamaya başlamıştı bile. Aslan elimi tutup beni onların aralarındaki karmaşasından çekerken arkamdan adımı hayretle zikrediyorlardı. Dedem o mu gerçekten diye ağlamaya başlamıştı bile.

Arkamda bırakarak masalara doğru ilerlemeye başladığımızda bacaklarımı hissetmiyor gibi oldum. Neyse ki Aslan hemen elini belime attı ve yükümü üzerine aldı . İçimde fırtınalar kopmaya başlamıştı bile.

“Güzelim iyi misin” saçlarımın arasından kulağıma fısıldayan adamın yüzünü görmek isteyen yanımı bastırdım çünkü biliyordum şuan ona bakarsam beni buradan çıkarırdı. Çünkü biliyordum gözlerimdeki tek bir hüzünlü bakış bu düğünü dağıtmasını sağlardı. Çünkü biliyordum o beni herkesten çok sevendi.

Başımı salladım usulca belimdeki eline sarıldım bende.”İyisin ve ben buradayım” başıma kondurduğu öpücükle beni masanın birine doğru çektiğinde uzaktan Furkan ağabeyimle göz göze geldik. Ve o karanlığa rağmen gözlerinde bir parıltıyla baktı. Yüzünde mutlulukla hızla yanımıza doğru gelmeye başladı .

Bizim kızlar gözleri üzerimde masaya kurulurken Aslan ile bize doğru gelen kuzenimi karşıladık.

“Zümra sen iyi ki geldin hoş geldin “ Aslanın belimdeki eline aldırış etmeden hızla beni kolları arasına alan kuzenime sarıldım bende. O kadar tanınmamanın arasında sıcak bir karşılayış çok iyi hissettirmişti.

“Hoş buldum ağabey”

“İyisin dimi” ayrılıp yüzüme baktı başımı olumluca salladım . İyiydim şuan. Ben ne hallerde iyi olmuştum bunda mı olmayacaktım.

“Kardeşim hoş geldin beni çok mutlu ettin” Aslana da birden sarıldı. Ve o anda Aslanın yüz ifadesi benim bile gülmemi sağladı. Şok olmuş bir halde ona sarılan adamın sırtına vurdu iki kere.

“Eyvallah . Hayırlı olsun”

“Aileniz mi “ Furkan ağabeyim bizden ayrılıp masadakilere döndü.

“Evet Selma annem Akif amcam beni büyüten insanlar . Songül Annem ve Mesut Babam da Aslanın annesi ve babası. Diğerlerini tanımıştın zaten. “ Bir anda Songül teyzeye de Mesut amcaya da anne ve baba demem herkesi şok etmişti . Beni de etmişti ama öyleydi anne ve babam olarak tanıtmak istemiştim çünkü bugün öyle hissettim.

“Ay evet annesiyiz biz ikimizde Zümranın” Songül teyze Selma teyzeyle kendisini gösterip ayaklanıp hızla yanıma geldi. Kadının gözlerinde bir kilit açıldı sanki. Aniden Aslanla aramıza girdi. “Hayırlı olsun çocuğum” Ne ara yanımda bittiğini bilemediğim Mesut amca da elini bir baba edasıyla omzuma koydu.

“Hayırlı olsun delikanlı”

“Hoş geldiniz çok mutlu ettiniz beni lütfen oturun ve eğlenmenize bakın. Zümra hiç merak etme kimse senin yanına gelip huzurunu kaçırmayacak ben halledeceğim abim” Furkan ağabey ailesine doğru ilerlemeye başlarken bende beni kolları altına almış kadınla adama baktım.

“Ayyy annem benim gel otur “ Songül teyze beni oturttu ve yanıma oturacakken arkadan gelen öksürük sesiyle durup sevgilime baktı.

“Anne sen kocanın yanına geç istersen”

“Of tamam be şurda kızımla oturacaktım.Kıskanç şey”

“Hanım gel yamacıma sen ne de olsa kız bizim hep otururuz dimi kızım”

“Öyle tabi Mesut baba.” Bir kez daha söylemem masada gülüşleri artırırken Aslan hızla annesinin bıraktığı sandalyeye oturdu. Ve ben bir anda utandım. Evet şuan anlamıştım birden anne demiştim kadına. Kız Zümra valla sen panikleyince mal oluyorsun daha nişan yapıldı ne annesi demezler mi. Ay heveslisi gibi mi gözüktüm ki. Bunu sonra düşünecektim evet . Dönemezdim de şu saatten sonra.

“Yavrum sen neler yapıyorsun böyle” kulağıma fısıldayan sevgilime baktım utançla.

“Yanlış mı yaptım ya”

“Yavrum bi baksana sen şunlara yeni özellik açıldı ikisinde de ben baba anne dediğimde böyle olmamışlardır emin ol” çaktırmadan Mesut amcayla Songül teyzeye baktığımda ikisi de sevgiyle beni izliyordu. Gerçekten kediler böyle yaş mama vereceğinizi anlayınca bakarlardı ya öyle bakıyorlardı.

“Bir anda öyle demek istedim ya ayıp mı-“

“Yavrum annem ne kadar bekledi bunu sırf seni üzmeyim diye söyleyemedi . Bak sen varya buradan yürü artık her istediğini yaptırırsın valla”

“Anne Allah aşkına bana böyle bakmıyorsun ya papucum dama mı atıldı heyy” Nilüfer arayı kaynattı bir anda.

“Sus kız sen 23 yıldır anne diyorsun ya “

“Ay ama yuh valla kız abla söyle büyü mü yaptırdın annemle babama “

“Sen benim minik kızımsın hala kıskanma” Mesut amca Nilüferi kolları altına çekerken yanımdaki Ayben kulağıma eğildi.

“Ders ver sen bize nasıl gelin olunur dersi valla “ dalga geçerken hepimiz sohbet etmeye başlamıştık. Biraz daha rahatlamıştım evet. Biraz daha ben gibi hissediyordum artık.

Düğün hızla ilerliyordu ve Furkan ağabeyin dediği gibi kimse bizim masaya gelip huzurumuzu bozacak bir şey yapmamıştı. Sadece bakışları ile rahatsız ediyordu bazıları. Amcamlar halamlar diğer kuzenlerim büyük ihtimalle kuzenlerimdi çünkü çoğunu tanımıyordum değişik bakışlarla süzüyorlardı bizi. Kimisi kim olduğumuzu anlamaya çalışıyordu. Bizim masada ise her zamanki muhabbetler dönüyordu. Kimse olduğu yeri yadırgamıyor sanki mekan onların gibi davranıyorlardı.

“Sonra Zümra kızımla gideriz dimi “ Songül teyzenin sözleri etraftaki gözlerimin onlara dönmesini sağladı.

“Nereye gideriz “

“İşte düğün hazırlıkları için alışverişe kızım ne dersin” ne ara bu konuya gelmiştik Allah aşkına. Aslana baktım bir an olduğu durumdan çok mutlu bir hali vardı.

“Tabi hallederiz” oysa biz daha düşünmüyorduk hemen ama bir şey diyemedim. Bu ailede birden alınıyordu kararlar.

“Zaten Songül çeyizi hazır kızımın ufak tefek şeyler var” Sevim teyze ile yeniden aralarında konuşmaya daldıklarında yanımdaki Aybenin dürtmesiyle kızlara döndüm.

“Zümra lavaboya gidelim diyoruz gelir misin”

“Olur gidelim”aslında yerimden bir dakika bile kalkmak istemiyordum lakin kızları da kırmadan kalktım ayağa hem biraz hava da alırdık. Zaten bahçedesiniz ya diyen mantıklı yanıma vurdum bir tane .

“Nereye yavrum” ayağa kalkmamla sohbetinden ayrılan Aslan elimi tuttu biranda.

“Lavaboya sevgilim”

“Geleyim mi”

“Yok artık ağabey ya sal şu nişanlını aa” Nilüfer koluma girip beni çekelediğinde onlara uydum zorunlu olarak. Ayağa kalkmamızla beraber daha çok bakışların odağı olsak da çok fazla etrafla ilgilenmeden ilerledim.

Kızlar lavaboya girdiklerinde kenara çekilip bir sigara yaktım onlar çıkana kadar.

“Merhaba” pudra elbisesi olan saçları toplanmış genç bir kız yanıma geldi.

“Merhaba” soru dolu bir tavırla cevap verdim.

“Şeyma ben şey Furkanın kız kardeşi” en son onu gördüğümde daha ilk okulda okuyordu ne kadar büyümüştü.

“Zümra bende” uzattığı elini tutup sıcak bir gülümseme gönderdim karşımdaki kıza .Sonuçta onun bir suçu yoktu küçüktü o zamanlarda. Beni muhtemelen hatırlamıyordu bile.

“Biliyorum ağabeyim anlattı bana çok mutlu oldum geldiğin için abla.”biraz duraksadı çekinerek elbisesine sildi ellerini “abla diyebilir miyim “

“Tabii diyebilirsin çekinme lütfen” utangaç tavırla gülümsedi yeniden.

“Bende seninle görüşmeyi çok isterim artık az çok hatırlıyorum seni abla ve yaşadıkların için özür dilerim”

“Lütfen senin özür dileyeceğin bir şey yok. Ve evet görüşebiliriz istersen” o anda anladım ki eğer büyüklerin hırsları olmasa güzel bir aile olabilirdik. Biz kötülükle yetiştirilmiş insanlar değildik.

“AA şey tamam o zaman görüşürüz dimi”

“Tabi görüşürüz” bir anda bana sarılıp uzaklaştı. Şokla bana hızla sarılıp uzaklaşan kızın arkasından baktım. Sanırım benim ailemde de iyi insanlar vardı.

“Kız ne ara içtin bizi de beklesene” attığım sigaraya üzgünlükle bakan Aslıya bir dal uzattım.

“Beklerim kuzum ben sizi için sizde “

“İyisin dimi Zümra hem kimdi o sana sarılan kız” Ayben de bir dal alıp sigara yakarken giden kızın olduğu yöne baktı.

“Kuzenim miş tanışmak istedi.”

“Kötü bir şey söylemedi değil mi”

“Hayır gayet sevecen yaklaştı hatta benimle görüşmek istediğini söyledi inanabiliyor musun”

“Demekki bu ailede hala insanlığını kaybetmemiş birileri varmış “ Nilüfer başını omzuma yasladı konuşurken.

Kızlar sigaralarını içtiğinde hep beraber masaya yöneldik .

“Zümra” bir anda önüme çıkan yengem ile adımlarım durdu. Gözlerinde çok tanıdık bir ifade vardı . Nefret. Hiç anlamamıştım bu kadının bana karşı nefretini. Diğer amcamın karısı da arkasında durmuş beni izliyordu. O zaten pek konuşmazdı önceden hatırladığım kadarıyla da. Alttan alta işlerdi insanları. Hala aynıydı demekki.

“Efendim” kızlar her an konuya dahil olacakmış gibi benim yanımda durduğunda karşı masadan izleyen sevgilime baktım. Yerinden çoktan kalkmıştı bile.

“Sen gelsene benimle bi”kolumdan tutup beni salondan dışarı çıkarmaya çalıştığında aniden silkeledim onu kendimden. Bu ne hadsizlikti.

“Bırak ne yapıyorsun”

“Hop hop”

“çek elini sen bir” kızlar beni kenara çekecekken elimle durdurdum onları. Ben şuan kendimi savunabilirdim. Karşısında o küçük kız yoktu artık.

“Derdin ne senin “ sertçe gözlerine baktım. Bir pişmanlık en ufak bir üzüntü kırıntısı görmek istedim gözlerinde. Göremedim.

“Asıl senin derdin ne bunca yıl sonra niye çıktın karşımıza “ içini bürümüş öfke ve nefretle yüzüme haykırdı biranda.

“Ne yapıyorsun anne sen” Furkan ağabey hızla annesini kenara çekmek istedi.

“Asıl sen ne yapıyorsun oğlum bu kızın burada ne işi var”

“Anne ben davet ettim kuzenim o amcamın bize emaneti kendine gel”

“Ne oluyor burada”

“Baba annemi al şuradan tatsızlık çıkacak.”

“Özür dilerim Zümra lütfen siz masaya geçin” karşımdaki kadının yüzünden bakışlarımı çekip bize çoktan yaklaşmış sevgilime ilerlemeye başladım. Evet tatsızlık çıkmasındı. Aslana doğru ilerlemeye çalışırken yeniden kolumdan tutup beni kenara doğru itekleyen yengeme baktım.

“Senin neden döndüğünü biliyorum ben Hastanenin satılacağını duydun dimi ama olmaz benim oğlumun emekleri var orada sana yedirmem” çirkin sözleri midemi bulandırdı. Bir kez daha nefret ettim onlardan. Bu nasıl bir vicdansızlıktı nasıl bir para gözlülüktü bu nasıl mide bulandırıcı bir ithamdı böyle.

“Hanımefendi kendinize gelin nasıl bir itham bu” Aslan hızla benim önüme geçti. Sertçe elini salladı yengeme doğru.

“Aslan sorun yok o şoktan öyle söylüyor dimi anne”

“Ne şoku ya yıllarca çıkmamış karşımıza aldı paranın kokusunu o yüzden geldi işte söylesene İlyas sende bir şey”

“Ne diyorsun sen Zümranın paraya ihtiyacı mı var sanıyorsunuz siz “ Aslan da hiddetlenip onların üzerine yürüdü birden. Hızla onun önüne geçtim.

“Aslan sakin ol ben cevap verebilirim” hırstan inip kalkan göğsüne ellerimi koydum. Gözleri gözlerime kaydı ve karanlık bir bakış attı yüzüme.

“Nermin düğünden sonra konuşuruz o hastane bizim bunu biliyorsun” amcamın sözleri ile gözlerimi sımsıkı yumdum. Hala mı ya.

“Bana bakın buraya davet edildim ve öyle geldim. Paranız pardon babamın parasında da gözümde yok anlıyor musunuz . Ben sizin gibi ruhumu paraya da satmadım. Ama bir kez ya buraya gelirken bir kez dedim yüzlerinde pişmanlık görürüm belki de affederim . “ dolan gözlerimi saklamadım . Onlara ilk defa döküyordum içimi. “Bir kez dedim ki belki pişman olmuşlardır her şeye rağmen bende affederim onları ama siz o kadar rezilsiniz ki midemi bulandırıyorsunuz. İçiniz kararmış sizin.”

“Bak ya ne diyor duyuyor musun İlyas neden utanacakmışız ne hata yapmışız biz “

“Yeter Nermin sus artık.” Dedem arkadan bağırdığında sustu.

“Baba duymuyor musun dediklerini”

“Sus dedim sana yeter rezil olduk yeteri kadar. Kızım sende para için geldiysen” Bi anda dedemin karşısına geçen Akif amca elini kaldırdı hızla.

“Hop bey amca sen dur bakalım benim kızımın kimsenin parasına ihtiyacı yok.”

“O anlamda söylemedim desene bey” babaannem ağlayarak dedemin kolundan tutunca dedem kolunu çekti hırsla.

“Ben anlamam düğün yapıyoruz burada huzursuzluk çıkmasın diye gelseydiniz önceden gelirdiniz.”

“Dayı sen bir sakin ol bizim kimsenin parasında da huzurunda da işimiz yok kızımızı da böyle ağzınıza meze yaptırmayız kelimelerinize dikkat edin”diye araya girdi Mesut amca. Arkamdan hareketlenen Aslanın eline sarıldım aniden. Kavga etmemize gerek yoktu.

“Zümra öyle demek istemedi deden kızım ben çok mutlu oldum seni gördüğüme “ Babaannem yanıma geldiğinde ağlayan yüzüne boş bir bakış attım. Sahte miydi yoksa gerçek miydi onu anlamıyordum artık. O kadar nefret ettirmişlerdi kendilerinden.

“Babam sizin şu halinizi görse mezara yeniden girerdi iyi ki görmedi ama . İyi ki ölmüş te şu iğrenç hallerinizi görmedi. Midemi bulandırıyorsunuz” yüzümü sildim hırsla “Furkan ağabey kusura bakma kalamayız daha fazla bu ortamda hayırlı olsun sana”

“Gidelim yavrum yoksa elimden bir kaza çıkacak.”Aslan hızla elimi tutup beni arkaya doğru çevirdiğinde çoktan akmaya başlamıştı yaşlar gözümden yeniden. Nasıl yaparlardı böyle bir şeyi nasıl benim para için geldiğimi düşünürlerdi. Adımlarım savsaklaşırken arkamdan bağırışları yükseliyordu hala. Dünya bir anda ayaklarımın altından kaymaya başlamışken yanımda konuşan adamın sesi boğuklaştı. Dizlerimin bağı çözüldüğündeyse hızla yere çarpmaktan bedenimi kurtaran adamın kolları arasına çekildim. Gözlerim karanlığa çekilmeden önce çığlıkların arasından bana ulaşan sadece Aslanın öfke dolu haykırışı oldu.

“Zümra yavrum kapatma gözlerini. Eğer ona bir şey olursa yemin ederim yakarım burayı duydunuz mu”

 

Bölüm : 18.03.2025 02:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...