
Derbi için antremanlar arttırılmıştı, Reva takımı erkenden toplayıp yardımcı koç ile antrmena başlamıştı. Yine tüm ciddi, soğuk tavrı üstündeydi. Saruca ise sadece yemek iddasına odaklanmıştı, o yemeği kazanacaktı. Antreman pas atışı ve yeni taktikler üzerinde ilerlerken Tanju bahçeye giriş yaptı. Reva'nın gözleri direk ona kaydı ve hızla yanına gitti, "Buyrun Tanju bey bir şey mi vardıı?"
"Aslında.. Saruca ile konuşmam lazım."
"Konu neydi? Çünkü kendisi şuan antremandan ayrılamaz" dedi Reva hoca. Tanju ensesini kaşıyıp anlatıp anlatmamak konusunda biraz düşündü. "Aslında siz konuyu biliyorsunuz, yani.. Saruca'nın takımından atılma olayını falan. Havin, eski sevgilisi ona ulaşmak istiyor. Acil bir konuymuş ve Saruca ne aramlarına, ne de mesajlarına dönüş yapmıyormuş. Belki bu onlar için iyi bir konuşma olur, siz Saruca'ya Havin'i aramasını iletir misiniz?"
Reva'nın suratı donuk bir hal almıştı, istemsizce kafasını salladığında Tanju kolay gelsin deyip gitmişti. O kadın Saruca'dan ne istiyordu? Neden onunla ısrarla konuşmak istiyordu? Bu sorular Reva'yı ele geçirmişken omzunda bir el hissedince irkildi. "Hocam... Tanju'yu gördüm. Neden geldi ve gitti?" diyen kişi Saruca idi. "Antreman çıkışı ofisime gel Saruca" dedi Reva, ardında yardımcı koça bir şeyler söyleyip odasına geçti. Saruca'nın kafası karışmamamsı için bu yolu seçmişti, şuan kariyeri o kadından daha önemliydi. Akşam üstüne doğru biten antreman sonrası Saruca soluğu hocasının odasında almıştı.
"Reva neler oluyor?"
"Havin sana ulaşmaya çalışıyormuş, neden telefonlarına dönmüyorsun?" dedi Reva pat diye. Reva Havin'i dün gece araştırmıştı. Havin Soysal, yurt dışında çalışan gözde manken... Kadın gerçekten çok güzeldi, Reva da bunun farkında idi. Saruca ne diyeceğini bilemez halde bir kaç dakika durdu, "Onunla konuşmak istemiyorum" dedi en sonunda ama sesi titriyordu.
"Tanju bey kesinlikle onu, yani Havin'i aramanı istiyor. Belki sizin için iyi bir konuşma olurmuş, ilişkiniz için.."
Reva'nın söylemek istemediği sözler dudaklarında dökülürken gözlerini kapatmıştı. Saruca'nın o kadını aramasını asla istemiyordu ama bunu gururuna yedirip de itiraf edemiyordu. Oturduğu yerden kalktı ve Saruca'nın yanıdan geçerken fısıldadı; "Belki pişmandır..."
O kapıya varamadan Saruca önüne geçmiş yolunu kapatmıştı. "Bana bakar mısın?" dedi Saruca yere bakan kadına. Reva kafasını kaldırmadı, gözlerine bakarsa ağzından itiraf kaçırabilirdi. "Peki sadece dinle.. Onun ne diyeceği umrumda değil, pişman olması da. Bundan sonra tek umrumda olan burası ve sensin. Bunu unutma. Lütfen bana güvenmeyi seç Reva, ne olur..."
Saruca'nın sesi sonlara doğru kısılmıştı, Reva'nın ona güvenmesini istiyordu. Reva kafasını kaldırıp Saruca'nın gözlerine baktı, "Deniyorum.." dedi dudakları titrerken. Saruca rahatlamış bir ifade ile derinm bir nefes aldı ve Reva'nın elini tuttu. "Yarın için herkese bireysel antreman yazmışsın, benim antreman koçum olur musun?"
"Olurum" dedi Reva gülümseyerek. Onların bu anını tıklatılan kapı bozdu, Reva Saruca'dan uzaklaşıp "Gel" diye seslendi. İçeri sırıtarak Kazım girdi ama Saruca'yı görünce yüzü ciddileşmişti. "Hocam çıkıyoır musunuz? Arabanızı göremedim sabah, isterseniz sizi ben bırakayım" dedi Kazım yandan Saruca'yı süzerken. Reva bir ona birde kızmış halde duran Saruca'ya baktı ve;
"Kazımcım sen git lütfen, ben daha buradayım. Toplantım var ama teklifin için teşekkür ederim" dedi.
Kazım gülümseyerek odadan çıkarken, Saruca Reva'ya çıkıştı; "Neden ona Kazımcım diyorsun ki, hayırdır yani? Ben hiç bana Sarucacım dediğini duymadım. Hem bunun sana ilgisi olduğunu bile bile."
Reva sesli bir şekilde güldü. Saruca'nın yüzüne eğilip, "Kıskandın mı ne?" dedi gülerek. Bir anda belinde çekilince gülüşü solmuştu, Saruca onu belinden sıkıca tutmuş kendine çekmişti. Saruca Reva'nın dudaklarına doğru üfleyerek konuştu, "Hemde köpek gibi.. Ama Kazım'ı değil, ona gülümsemeni kıskandım. O davette ki adama gülümsemeni de kıskandım. Çünkü bana gülümsemeni göstermiyorsun."
Reva yakınlıktan dolayı tereddüt içinde olsada biraz rahatlamaya karar vererek Saruca'ya bakarak gülümsedi, "Bu gülüşümü kıskandın.." dedi o da fısıldayarak. Saruca Reva'nın gülüşende takılı kalmıştı. "Hey böyle kalacaksan bir daha gülmemeye-" diye konuşacak olan Reva'yı bölen bir çift dudaktı... Dudaklarına kapanan dudaklara önce şaşırsada, daha sonra sanki evi orasıymış gibi teslim oldu Reva.
Saruca’nın dudakları Reva’nın dudaklarına kapanmıştı, önce yavaş ve temkinliydi. Ancak Reva’nın tereddüdünün yerini bir teslimiyet almasıyla öpüşme daha derinleşti. Saruca, Reva’nın belini kavrayarak onu daha sıkı kendine çekti. Reva, ellerini önce Saruca’nın göğsüne koydu, sanki bir adım geride durmaya çalışır gibi. Ama içindeki kasırga o kadar büyümüştü ki, sonunda kendini tamamen bıraktı.
Saruca, öpüşme sırasında nefesi kesilir gibi hissetti. Sanki yıllardır beklediği, arzuladığı bir şeyin içine çekilmişti. Parmakları Reva’nın belinde hafifçe gezindi, ama asla ileri gitmedi; sadece onun varlığını hissetmek istiyordu. Reva’nın dudaklarından kaçan hafif bir nefes, Saruca’nın tutkusunu daha da körükledi. Dudaklarını sadece bir anlık ayırıp, "Reva," diye fısıldadı. Sesindeki kırılganlık ve yoğunluk, kelimenin ağırlığını daha da artırmıştı.
Reva, Saruca’nın gözlerindeki o samimi ama yakıcı tutkuyu görünce aniden gerçekliğe döndü. Kalbi göğsünde çarparken Saruca’nın göğsünü hafifçe itti ve aniden bir adım geriledi. Gözleri dolu doluydu, nefesi düzensizdi. "Toplantım var," dedi, sesi titriyordu.
Saruca şaşkınlıkla bir adım attı. "Reva, bir dakika," dedi, eli ona doğru uzandı. Ama Reva, bu hislerin altında ezilmekten korkuyordu. "Hayır, Saruca... Gitmeliyim," dedi hızlıca, bakışlarını kaçırarak. Dudakları hâlâ onun öpücüğünün sıcaklığını hissediyordu, ama bu yoğunluğu kaldıramazdı. Kapıya doğru yürürken, Saruca'nın sesi arkasından geldi, yumuşak ama kesin bir tonla. "Kaçabileceğini sanma. Bu konuşmayı erteleyebilirsin, ama bitirmemize izin vermem."
Reva kapıdan çıkarken bir an durakladı, ama sonra derin bir nefes alıp hızla uzaklaştı. Onun bu kaçışı, hem Saruca'nın içindeki sabrı sınadı hem de Reva’nın kalbinde kabaran duygulara yeni bir fırtına kattı.
Ertesi gün Saruca uyanır uyanmaz soluğu spor salonunda almıştı, bu gün Reva ile bireysel antreman yapacaklardı. Antreman alanına girdiğin de "Günaydın" diye selam verdi Reva'ya. Reva ise ona bakmadan, "23 dakika geç kaldın" dedi. Saruca suratına alık alık, bakarken Reva göz devirdi.
"Saat tam 9 için sözleştik ama sen 23 dakika geç kaldın. Dakik olman gerektiğini söylemem mi gerekiyor?"
"Bence sen beni 23 dakika geç gördün diye gerildin." dedi Saruca gülümseyerek, bir yandan da Reva'ya yaklaşıyordu. Reva onun yaklaşmasını sadece izledi, yanağını öpüşünü de tepkisizce takip etti. "Sürekli öpme beni, o sarmaş dolaş çiftlere benziyoruz. Mesafeni koru, çakarım yumruğu." diye tısladı..
"Tamam hocam sakin olun" dedi ve uzaklaştı Saruca ama yüzünde hınzır bir gülümse vardı.
Saruca, Reva’nın bu tepkisine rağmen keyfini bozmamıştı. Spor salonunun ortasına yürüyerek, "Bugün ne çalışıyoruz hocam? Kuralarına sadık kalmam için ciddi ciddi bir plan yapmış olmalısın," dedi, hafif bir meydan okuma tonuyla. Reva, kollarını göğsünde birleştirip Saruca’ya doğru adım attı. "Önce, ısınma turu. Saha etrafında üç tur atıyorsun. Ama sakın tembellik edip kısayoldan gitmeye kalkma," dedi ve kaşlarını tehditkâr bir şekilde kaldırdı.
Saruca gülümsedi. "Beni bu kadar hafife alma, hocam. Tembellik benim kitabımda yazmaz." Ardından hafifçe eğilerek koşuya başladı. Reva, onun düzenli adımlarını izlerken alaycı bir şekilde başını iki yana salladı.
"Bugün fazla enerjiksin. Yoksa sabah kahvaltıda gizlice şeker mi yedin?" diye seslendi, Saruca tam önünden geçerken. Saruca dönüp bir bakış attı. "Reva, seninle çalışmak başlı başına enerji kaynağı. Sabah kahvaltıya gerek bile yok!" dedi, sesi neşeli bir tonla çınladı.
Reva, bu laf üzerine istemsizce gülümsedi, ama hemen toparlanarak sert yüz ifadesine geri döndü. Saruca’yı şımartmaya hiç niyeti yoktu. "Koşunu tamamla, sonra çalışacağımız teknikleri konuşacağız. Ama şimdiden söyleyeyim; bugün bu salondan çıkarken ayakta duramayacak hale geleceksin."
"Vay be, acımasız hocalar ligi birincisi yine formunda!" dedi Saruca, hafif bir kahkaha eşliğinde. Ancak Reva’nın yüzündeki kararlı ifadeyi görünce, ne kadar ciddi olduğunu fark etti. "Pekala, tamam. Söz veriyorum, ciddiyim!" diye ekledi, bu sefer samimi bir tonda. Reva, kollarını çözüp derin bir nefes aldı. "O zaman başlayalım Saruca. Bugün, oyunun son dakikasında da ayakta kalmanı sağlayacak bir kondisyon çalışması yapacağız. Hazır mısın?"
Saruca, koşusunu bitirip bir süre nefes aldıktan sonra başını kaldırıp, kararlı bir şekilde Reva’ya baktı. "Her zaman hazırım. Senin kurallarına uymak da dahil."
Reva, bu sefer gerçekten hafifçe gülümseyip başını salladı. "O zaman göster bakalım. Bakalım gerçekten hazırsın mı!"
Antrenman bitmiş, Saruca iyice yorgun düşmüş halde zemine çömelmişti. Tişörtü sırılsıklam, nefesi düzensizdi. "Sen... bir... canavar... mısın?" diye mırıldandı, bir yandan terini silerken. Reva ise hiç yorulmamış gibi ayakta dikiliyor, spor çantasını toparlıyordu.
"Eğer böyle hissediyorsan, demek ki doğru çalışmışız," dedi Reva, soğukkanlı bir şekilde. Ardından bir şişe suyu Saruca’ya doğru fırlattı. Saruca refleksle şişeyi yakaladı, ama öyle bitkin görünüyordu ki bir yudum bile almak için şişeyi zor açtı.
"Reva, insan bir yemek ısmarlar ya. Beni burada eritip bitirdin. Şu an resmen yarım insanım," dedi, yorgun bir gülümsemeyle. Şişeden bir yudum alıp Reva’ya baktı. Reva, çantasını omzuna asarken omuz silkti. "Ben mi ısmarlayacağım? Seni ter içinde bırakıp gitmemi tercih ediyorsan, sorun değil," dedi ve adımlarını kapıya yöneltti.
Saruca hemen ayağa kalkmaya çalıştı ama yorgunluktan sendeler gibi oldu. "Dur dur! Tamam, tamam, ısmarlamam gerekirse bile kalkıp gitme. Ama insan bir teşekkür eder ya, günün sonunda seninle vakit geçirdim sonuçta," dedi, sesinde hafif bir meydan okuma vardı. Reva arkasını dönmeden konuştu. "Eğer bu kadar zorlanıyorsan, seni eve bırakayım. Ama yemek için benimle geliyorsan, tempoma ayak uyduracaksın. Bugün gibi sürünme numarası yok."
Saruca, bu meydan okumayı duyunca gülümsedi ve bir adım attı. "Ah, Reva. Sana ayak uydurmak benim en büyük hobim olabilir, ama bir koşulum var."
Reva duraksayıp başını ona çevirdi. "Ne koşuluymuş bu?"
Saruca, hınzır bir ifadeyle, "Eğer bu kadar çok ter döküyorsam, bir gün seni de ter dökerken görmek isterim. Adil bir rekabet olsun. Ne dersin?"
Reva’nın yüzüne kısa bir şaşkınlık yerleşti, ardından hızla toparlandı ve hafifçe güldü. "Saruca, beni sahada yormayı hayal ediyorsan, çok beklersin. Ama yine de... denemekte özgürsün." Bu lafın ardından Reva’nın gülümsemesi kısa sürmüş, hemen ardından yüzüne yine o ciddi ifade yerleşmişti. Ama Saruca bunu kaçırmamıştı. Kendi kendine, "Ufak bir ilerleme. Yavaş ama sağlam adımlarla gidiyoruz," diye düşündü. Yorgunluğuna rağmen, yanında yürüme fırsatını kaçırmadan Reva’yı takip etti.
Yarın derbi vardı ve bu onlar için hiç kolay olmayacaktı...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |