7. Bölüm

7. Bölüm

Sahra Çıtak
sahravecoluu

Takımın galibiyetinin üstünden tam 2 gün geçmişti, bir daha ki maç Sivas'ta olacağı için futbolcuların 3 günlük bir arası vardı. Saruca bu arada yeni evine taşınmıştı, çünkü diğer evi stadyuma çok uzak kalıyordu ve o da daha yakınlarda bir ev almış, hatta yerleşmişti. "Olum sen cidden sıkıntılısın. Söyle işte. Zaten bu takımla iyi anlaşamıyorsun, belki eski takımına geri dönersin" dedi Tanju pizzasını ısırırken. Saruca oflayarak yerinden kalktı, "Sana kaç kere dedim, anlatamam. Lütfen bu konuyu daha fazla açma, Havin ne yapmak istiyorsa onu yapsın. Onunla irtibata geçmek istemiyorum, sakin numaramı falan verme."

Sözlerinin ardından çantasını alıp kapıya yöneldi. "Şu yeni yazıldığım spor salonuna bir bakacağım, sen keyfine bak" diyerek evden ayrıldı. Elleri cebinde sokakta yürürken günlerdir düşündüğü şeyler tekrar aklına geldi. Yeni takımı, arkadaşları, Havin ve Reva... Reva aklına gelince alaylı bir gülüş yayıldı suratına. "Çok bilmiş," diye fısıldadı kendi kendine. Reva'nın ona olan baskısından nefret ediyordu, sürekli kontrol altında tutması Saruca'yı delirtiyordu. Ondan habersiz oyuna girmesi, takıma galibiyet getirmesi ama en çok da Reva'nın kızgınlığının altında yatan gurur onu mutlu etmişti.

Spor salonuna girdiğinde çok sakin olduğunu gördü. Girişte bir adam onu zemin katta bir alana aldı; bireysel çalışabilmesi için kimsenin olmadığı bir ortama ihtiyacı vardı. O yavaş yavaş sporuna odaklanırken aşağı kattan gelen yoğun sesler dikkatini dağıtıyordu. Seslere daha fazla dayanamayıp kulaklığını taktı ve o şekilde sporuna devam etti. Aradan uzun süre geçmişti ki Saruca, kulaklığın şarjının bitmesi ile oflayarak yürüyüş bandını durdurdu.

"Özüm hayatım, hoş geldin. Bugünkü rakibin Batu, aşağıdalar," dedi girişte onu karşılayan çocuk. Saruca bunu kime söylediğini bilmiyordu, umursamamıştı da zaten. Ta ki o tanıdık sesi duyana kadar:

"Hoş buldum, Umut. Merak etme, Batu'yu haşlayacağım," diye kahkaha atan ses Reva'nındı... Saruca emin olamadı, çünkü girişteki adam adını farklı söylemişti. Bir süre tereddütte kalsa da girişe doğru yürüdü ama sadece Umut denen adam vardı. Aşağıdan gelen yüksek bağırış sesleri onu daha da meraklandırmıştı. "Aşağıda ne var?" diye sordu Umut'a. Umut güldü. "Ring var. Arkadaşlar arasında eğlencesine kapışıyorlar, istersen izleyebilirsin."

Saruca kafasını sallayıp yerin altına yani alt kata indi. Kapının ucundan kafasını çıkarıp baktığında 8-9 kişilik bir grup ringde kendi aralarında eğleniyordu. "Hadi Özüm!" diye bağırdı ringin üstünde yumruklarını birbirine vuran adam. Diğerleri alkışlayıp tezahürat yapıyordu. "Batu, yıkıcam seni!" diyen sese döndüğün de neye uğradığını şaşırdı Saruca. Reva, sesin sahibi gerçekten Reva idi. Üstünde sporcu atleti, kısa spor şortu ve siyah eldivenleri cidden onu fevkalade bir hale sokmuştu. İzlediği yere daha çok gizlendi Saruca; bu kapışmayı sonuna kadar izlemek istiyordu.

Reva, karşısındaki Batu’ya doğru bir adım attı. Ayaklarının yere bastığı her an, ringdeki herkesin dikkatini çekiyordu. Bakışları kararlı, hareketleri kesindi. Batu, daha Reva'nın ilk hamlesine bile tepki veremeden yanağında Reva’nın eldiveninin sert dokusunu hissetti. Ringin çevresindeki seyircilerden bir “ooo” sesi yükseldi. Saruca, gölgede saklandığı yerden olan biteni izlerken hafifçe gülümseydi. "Bu kadın cidden başka biri," diye düşündü.

Reva, Batu’nun zayıf noktasını bulmuş gibiydi. Rakibini sürekli sol köşeye doğru sıkıştırıyor, hızlı hareketlerle onun dengesini bozuyordu. Batu bir anlık boşluk yakaladığını sanıp bir yumruk savurdu ama Reva, o kadar hızlı bir şekilde eğildi ki Saruca bile bu manevraya hayran kaldı. Reva, Batu’nun açığını yakalıp bir dizi ardışık darbe ile onu yere serdi. Ringin kenarından alkış ve tezahüratlar yükseldi. Umut, ringe doğru bağırdı: "Özüm! Şampiyon sensin!" Reva, gülümseyerek eldivenlerini çıkardı ve ringin iplerine yaslandı. Hala nefes nefeseydi ama yüzün de büyük bir zafer ifadesi vardı.

Saruca, bu sahneyi izlerken içinde karmaşık duygular oluştu. Bir yanda Reva'nın bu yönünü hayranlık vardı, diğer yanda onun böyle bir dünyada "Özüm" adını kullanması kafasını kurcalıyordu. Bu, ondan sakladığı bir sır mıydı? Yoksa Reva’nın geçmişine ait bir parça mı? Saruca, kendi kendine mırıldandı: "Özüm ha? Bak sen..."

Ringin çevresindeki grup dağılmaya başladığında, Saruca sessizce yukarı çıkmak için adım attı. Ancak bir an, arkasından gelen sesi duydu: "Saruca? Sen ne yapıyorsunuz burada?" Saruca, bir an afalladı. Yavaşça arkasını döndüğün de Reva’nın bakışlarını üzerinde buldu. Gözlerinde hem şaşkınlık hem de bir tür meydan okuma vardı. Saruca, ellerini ceplerine sokarak sıradan bir ifade takındı. "Spor salonuna bakmaya gelmiştim," dedi kayıtsız bir şekilde. "Ama sizi burada görmek ilginç oldu, Özüm hocam?"

Reva, adını duymasıyla kısa bir an duraksadı ama çabuk toparlandı. Gözlerini Saruca’nın bakışlarından kaçırmadan, sert bir tonla cevap verdi: "Bu sadece burada kullandığım bir isim. Seninle ilgisi yok." Saruca alaycı bir gülümseme ile başını salladı. "Ne derseniz deyin, hocam. Ama bu ring işine fazlasıyla alışmışsınız. Başka sırlarınız da var mı, yoksa hepsi bu mu?" Reva’nın yüzü ciddileşti. "Saruca, neden burada olduğunuzu bilmiyorum ama burası benim alanım. Bu konuyu daha fazla uzatma. Ayrıca... beni izlediğini fark ettim."

Saruca, gülerek omuz silkti. "Kimseye söylemem, merak etmeyin. Ama bu kadar gücülü görünmek hoşunuza gidiyor, değil mi?" Reva, bir şey söylemek üzereydi ki Umut içeriye girerek ikisinin arasındaki gerilimi böldü. "Reva, iyi iş çıkardın. Batu hâlâ kendine gelemedi. Hadi gel bir şeyler yiyeceğiz" dedi gülerek.

Reva, Umut’a hafif bir baş işareti yaptı ve Saruca’ya son bir bakış attı. "Bunu daha sonra konuşacağız" dedi kararlı bir şekilde. Saruca, alaycı bir şekilde göz kırptıp kapıya yöneldi. "Ne zaman isterseniz, Özüm hocam." Saruca, spor salonundan çıkıp sokakta yürümeye başladığında içindeki karmaşa daha da yoğunlaştı. Elleri cebinde, başı öne eğik adımları ağırlaşıyordu. Reva’nın o anda ringdeki görüntüsü zihninde sürekli tekrarlanıyordu. "Özüm hocam," diye kendi kendine tekrarladı, dudaklarının kenarına hafif bir gülümseme yerleşirken. Bu hitap, hem garip bir şekilde hoşuna gitmiş hem de ona yabancı bir his bırakmıştı.

Ama hemen ardından içinden sert bir ses yükseldi: "Dur. Saçmalama. Bu, onunla ilgili düşünmeye değmez bir şey." Zihni Reva’yı unutmaya çalışsa da kalbinin başka bir şey söylediğini hissediyordu. Ringdeki o duruş, gücü ve kendine olan güveni aklından çıkmıyordu. Reva’nın Batu’ya meydan okurken yüzüne yerleşen o alaycı ama bir o kadar da çekici gülümseme, Saruca’nın zihninde yankılanıp duruyordu. Bir an durup kendine itiraf etti: Reva, düşündüğünden fazlasını ifade ediyordu. Ama bu düşünce, içinde soğuk bir duvarla çarpıştı. O duvarın adı Havin’di.

Havin’i düşündüğünde kaşları çatıldı. Onun ihanetini hatırlamak, ruhunda hâlâ sızlayan bir yara gibiydi. "Kadınların o güler yüzüne kanarsan bedelini ödersin," diye düşündü sertçe. Havin’in ona oynadığı oyun, Saruca’nın hayata ve insanlara olan bakışını tamamen değiştirmişti. Kadınlardan uzak durması gerektiğini öğrenmişti. Ve bu yüzden, Reva’ya karşı içinden yükselen bu tuhaf kıpırtı, onu rahatsız ediyordu. "Belki güçlü, belki kararlı, ama bu onun diğerlerinden farklı olduğu anlamına gelmez," diye kendine telkinde bulundu. Havin de bir zamanlar bu kadar kararlı, bu kadar güvenilir görünmüştü. Ama sonra ne olmuştu? Gözlerini sıkıca kapattı ve derin bir nefes aldı.

"Reva’nın beni kontrol etmesine izin vermem. Kimse bunu yapamaz. Özellikle o." Bu sözüyle biraz rahatlamış gibi hissetti. Ama yine de kalbindeki kıpırtıyı bastıramıyordu. Onun gücüne ve azmine hayran kalmamak zordu. O an fark etti ki Reva’ya karşı hissettiklerinin tek bir adı yoktu: hem öfke, hem hayranlık, hem de... korku. Kendi duygularına yenik düşme korkusu. Adımlarını hızlandırdı. Kendi kendine bir söz verdi: "Bu sefer ipleri elden bırakmayacağım. Bir kez yanıldım, ama bir daha asla." Ancak zihninde, Reva’nın o alaycı gülüşü yankılanmaya devam ediyordu. Ve o gülüş, Saruca’nın tüm sert duvarlarını sarsıyordu.


"Hocam biz neden özel araç ile gelemiyoruz da Süleyman bey kendi aracı ile geliyor?" dedi Asaf gayet sakin bir şekilde. "Çünkü Süleyman'ın eşi de geliyor ve kadın hamile. Süleyman'ı biliyorsunuz hayatta karısını yalnız bırakmaz" diyerek durumu açıkladı Reva. Hepsi takım otobüsüne toplanmıştı, Sivas yolculuğu birazdan başlayacaktı. Reva dışarı çıkmış takımın geri kalanının gelmesini bekliyordu, herkes gelirken ileriden ona doğru gelen Saruca'yı gördü. Anında gerilmişti, bu adam onun gizli yaşantısını görmüştü ve diğer adını...

Saruca gülümseyerek hocasını selamlayıp otobüse bindi. "Günaydın hocam" demişti ve cevap beklemeden ayrılmıştı yanından. Reva rahat bir soluk vererek otobüse bindi. Herkesin geldiğinden emin olunca şoföre gidebiliriz diye işaret verdi. "Süleyman nerede?" dedi Saruca yanına oturduğu Asaf'a hitaben. Asaf Saruca'nın yanına oturmasından zaten rahatsızdı. Memnuniyetsizce yanıtladı; "Karısının hamile olduğunu öğrendi. Onlar çift olarak özel araçla gelecek."

Saruca sadece kafasını sallayıp gözlerini kapattı. Yolculuk sadece bir kaç saat sürecekti, ardından onlar için ayarlanan otele gireceklerdir. Reva uyuyan takıma bakıp tebessüm ederek notlarını almaya devam etti, o hiç uyumadan maç için notlarını almıştı. Otobüs otelin önüne girdiğin de yoğun bir ses tüm takımı uyandırmıştı. Saruca camdan dışarı baktığın da ellerinde bayraklar, üstlerinde formaları olan taraftar topluluğunu gördü. Tüm takım heyecanlanmıştı. "İmza falan vermiyorsunuz. Sadece el sallayıp geçiyoruz" dedi Reva ve hemen arkasından otobüsten indi. Ardından Asaf ve takımın geri kalanı indi. Saruca en çok Asaf'a tezahürat yapılıp, en çok ona heyecanlanıldığını gördüğün de ister istemez kıskanmıştı.

Herkes otele giriş yaptıktan sonra, takım için ayrılan kata çıktılar. Reva, Sivas’a her gelişlerinde bu otele yerleşmenin bir alışkanlık haline geldiğini fark etti. Bu yer artık adeta ikinci adresleri gibiydi. Ancak bu gece, dinlenmeden önce takımın odalarına göz atması gerekiyordu. Odaların dışında bir de toplantı odası vardı ve takımın son hazırlıkları için orada buluşacaklardı. Oyuncular odalarına yerleşip kısa bir süre dinlendikten sonra toplantı odasında toplandılar. Herkes yorgundu; bazıları sandalyelerine yayılarak, bazıları gözlerini ovuşturarak yerini aldı. Reva, tahtanın başında ayakta durarak derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.

"Biliyorum, hepiniz yorgunsunuz," dedi. "Ama bu maç önemli. Çok kısa bir şekilde planımızdan bahsedelim, sonra herkes dinlenmeye çekilebilir."

"Hocam," dedi Süleyman, esneyerek. Henüz karısıyla birlikte otele giriş yapmıştı ve bunu açıkça belli ediyordu. "Karım beni bekliyor, çok kısa konuşalım." Diğerleri topluca gözlerini devirdi, ama Reva gülümseyerek devam etti. "Merak etme, Süleyman. Çabuk bitireceğiz."

Reva, elindeki taktik tahtasına birkaç çizim yaptıktan sonra Asaf ve Saruca’ya döndü. "Bu maç için çift forvet başlayacağız. Asaf ve Saruca, siz ikiniz sahada olacaksınız." Asaf'ın yüzü bir anda düştü. Kaşlarını çatıp, kendini tutamayarak konuştu. "Hocam, ben her zaman forvette oynamıyorum. Bu benim oyun tarzım değil." Reva’nın bakışları bir an ciddileşti, ama sesi sakin kaldı. "Biliyorum, Asaf. Ama Sivas savunması oldukça derin oynuyor. Onların arasına sızabilmek için iki forvetle baskı kurmamız gerekiyor. Bu düzen size yabancı olabilir, ama bunu yapabileceğinize inanıyorum."

Saruca, şaşkın bir ifadeyle başını kaldırdı. "Ben mi?" diye sordu, sesi farkında olmadan biraz yükselmişti. "Yani... Şaşırdım."

"Hatalarından ders çıkardığını düşünüyorum, umarım beni yanıltmazsın." dedi Reva kararlı bir şekilde. Saruca tepki vermeyince tekrar takıma döndü; "Yarın sabah bunu birlikte çalışacağız. Şimdi herkes odasına gitsin ve dinlensin." Reva’nın kesin tavrı odadaki tüm itirazları sona erdirdi. Asaf, gözlerini devirerek sustu; Saruca ise sessizce yutkunarak başını salladı. Takım teker teker odalarına çekildi.

Ancak Saruca, uyumakta zorlanıyordu. Yatağında dönüp dururken Reva’nın söyledikleri zihninde yankılanıyordu. Hocası ona bir şans daha vermişti düzelmesi için ama o Saruca idi. Yine ne zaman isterse bildiğini okuyacak Reva'yı delirtecekti... Zihniyle baş edemeyeceğini anladığında yataktan kalktı. Hava almak için dışarı çıktı, ama koridorun sonunda toplantı odasının hâlâ açık olduğunu fark etti. Kapının aralığından baktığında, Reva’nın hâlâ çalıştığını gördü. Taktik tahtasının başında duruyor, bir şeyler karalıyordu. Onu izlerken bir anda içinden geçen hislerle harekete geçti. Sessizce lobiye indi ve kahve makinesinden iki fincan kahve aldı.

Toplantı odasına geri döndüğünde kapıyı tıklatmadan içeri girdi. Reva, başını kaldırıp Saruca’yı görünce şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Saruca, elindeki fincanlardan birini ona uzattı. “Hocam,” dedi Saruca, sesinde bir titremeyle. “Bu gece uyuyamayacağınızı tahmin ettim. Belki kahve yardımcı olur.” Reva, kahveyi alırken ona teşekkür etmek için ağzını açtı, ama Saruca önce davrandı. Bakışları doğrudan Reva’nın gözlerindeydi. “Bizi bu kadar düşündüğünüz için teşekkür ederim,” dedi, sesi sakin ama derindi. "Ama kendinizi bu kadar yalnız bırakmayın, olur mu?"

Reva, onun bu sözleriyle afalladı. Saruca’nın bakışları bir an bile ondan ayrılmadan konuştuğu bu cümle, beklenmedik bir şekilde içini titretti. Ancak daha yanıt vermesine fırsat bulamadan Saruca hafif bir gülümsemeyle kapıya yöneldi ve çıktı. Reva, elindeki kahveye bakarak bir süre olduğu yerde kaldı. Saruca’nın sözleri, odadaki sessizlik kadar güçlüydü. Belki de o geceye sadece taktikler değil, bir insanın samimi bir jesti damgasını vurmuştu.

Peki Saruca bu davranışı ile ne demek istemişti?

Bölüm : 02.01.2025 15:42 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...