8. Bölüm

8. Bölüm

Sahra Çıtak
sahravecoluu


Sabah antrenmanı sona ermiş, takım üyeleri dinlenmek için odalarına çekilmişti. Reva ise herkes dağıldıktan sonra sahada kalmış, bir kenara çekilmiş defterine bir şeyler karalamayı tercih etmişti. Her zaman yaptığı gibi, yaşadıklarını duygularını kağıda aktarıyordu. O, işine odaklanmışken, birinin sahaya adım attığını fark etti. Ayak sesleri tanıdıktı: Saruca.

“Hocam, herkesin dinlenmeye çekildiği bir saatte hâlâ sahada olmanız şaşırtıcı değil,” dedi Saruca, sahaya adımını atarken. Sesinde, her zamanki alaycı sıcaklık vardı. Reva, başını kaldırmadan, “Benim işim bu,” dedi kısa ve net bir şekilde. “Senin işin ise dinlenmek. Bu saatlerde sahada ne işin var? Size maça kadar dinlenizi söylemiştim? ” Saruca, bir elinde su şişesi, diğerinde futbol topuyla hafifçe gülümsedi. “Yalnız çalışmak istedim. Belki biraz pas kontrolü, belki birkaç şut. Merak etmeyin, sizi rahatsız etmeyeceğim.”

Reva, gözlerini defterinden ayırmadan omuzlarını silkti. “Belki bir gün disiplini öğrenirsin,” dedi sakin ama sert bir tonda. Saruca, topu ayağında sektirerek birkaç adım attı ve ardından durup Reva’ya döndü. “Disiplini öğrenmek zor bir şey değil. Asıl zor olan... sizin defterinizde neler yazdığınızı anlamak,” dedi, sesi hafif alaycıydı. “Bize mi taktik yazıyorsunuz, yoksa bana olan nefretinizi mi?”

Reva, bu beklenmedik çıkışa başını kaldırarak bakışlarını Saruca’ya dikti. Birkaç saniye boyunca gözlerini kısmış, onu sessizce süzüyordu. Sonunda defteri kapattı ve soğuk bir sesle, “Bana biraz daha saçma bir şey söylemek ister misin?” dedi. Saruca, onun bu sert tepkisine rağmen gülümsemesini kaybetmedi. “Sadece şaka yapıyorum, hocam. Ama bazen o kadar ciddi görünüyorsunuz ki, sizi biraz gülümsetmenin iyi olacağını düşünüyorum.”

Reva, ellerini cebine sokup bir adım ona yaklaştı. “Benim ciddiyetim, senin gibi oyuncuların sahada nasıl davranacağını belirler. Bu yüzden antrenmana odaklan ve beni gereksiz konuşmalarla meşgul etme.” Saruca, hafifçe başını eğip, “Tamamdır, hocam,” dedi, ama sesi alttan alta hâlâ biraz meydan okuyucuydu. Ardından, topu tekrar sektirerek çalışmasına döndü. Reva ise, yerine geri oturup defterini tekrar açtı. Ama Saruca’nın söyledikleri, istemeden de olsa zihninin bir köşesine takılmıştı. İçten içe, bu çocuğun her zaman bir şekilde onun dikkatini çekmeyi başardığını fark etti. Ve bu, hoşuna gidiyor muydu, yoksa sinirine mi dokunuyordu? Henüz emin değildi.

Saruca ise, topu sürerken arada bir Reva’ya göz ucuyla bakmaya devam ediyordu. Onun sert bakışları, ciddi tavrı... hepsi, kendisini daha fazla çabalamaya itiyordu.


Rakip takımın stadyumu, oyuncuların alışık olduğu atmosferlerden farklıydı. Dar koridorlar ve eski soyunma odaları, sahaya çıkmadan önce bile rakibin avantajını hissettiriyordu. Soyunma odasında gergin bir sessizlik hâkimdi. Maç başlamadan önceki o tanıdık gerilim, oyuncuların yüzlerine yansıyordu. Reva, tahtanın başında, son taktikleri verirken takımın tüm dikkatini üzerinde toplamıştı.

“Bugün rakip savunmayı delmek için çift forvet dizilimiyle oynayacağız,” dedi, tahtaya bakarak. “Saruca ve Asaf, önde birbirinizi destekleyeceksiniz. Bu, savunmanın dengesini bozup arkada boşluklar yaratmamızı sağlayacak. Asaf, oyun kurucu rolünü üstleneceksin. Saruca, seni bitirici noktalarda görmek istiyorum.”

Saruca, bu sözlere gülümseyerek karşılık verdi. “Beni görmek istiyorsanız, hocam, topu bana yeterince ulaştırmaları lazım,” dedi alaycı bir tonla. Reva, ona soğuk bir bakış attı. “Saruca, şu an konuşmaktan çok, ne yapacağını dinlemekle ilgilenmeni tercih ederim,” dedi sertçe. Asaf, bir köşede sessizce oturuyordu. Dizilim hakkında önceden bilgi sahibi olduğu halde, yan yana oynayacakları için içten içe biraz endişeliydi. Ancak bu endişeyi belli etmemeye çalışıyordu. Kaptan olarak, takımın birliğini ve uyumunu korumak öncelikli göreviydi.

“Anlaşıldı hocam,” dedi Asaf, kısa bir sessizlikten sonra. “Saruca’yla aramızdaki uyumu sahada göstereceğiz.” Reva, ona onaylayarak başını salladı. “Böyle olması gerekiyor,” dedi. “Ama unutma, Asaf. Sen sahada sadece bir kaptan değil, aynı zamanda takımın denge noktası olacaksın. Herkesin güveneceği bir lider.” Asaf, bu sözlere karşılık sakin bir şekilde başını salladı. “Elimden geleni yapacağım, hocam.”
Saruca, Asaf’ın bu olgun tavrını hafifçe taklit ederek gülümsedi. “Elimizden geleni yaparız, kaptan,” dedi şaka yollu. “Ama benim elimden gelen genelde fazla oluyor, haberin olsun.” Asaf, gözlerini ona dikerek hafifçe kaşlarını kaldırdı. “Eğer sahada konuşmak yerine o fazlalığı gole çevirirsen, hepimiz rahatlarız.”

Reva, iki oyuncu arasındaki bu küçük çekişmeyi görmezden geldi. “Tamam, herkes yerini bilsin,” dedi keskin bir tonla. “Burada şaka yapacak ya da tartışacak zaman yok. Rakip zayıf görünüyor olabilir ama rehavete kapılmayın. Bu maçı kazanmak istiyorsanız disiplini elden bırakmayacaksınız.” Saruca, hafifçe omuz silkerek “Her zaman disiplini elden bırakmıyorum, hocam. Bazen sadece... biraz eğlence ekliyorum,” dedi. Reva, ona alaycı bir bakış attı. “Eğer o eğlencenin bize puan kazandıracağına inansaydım, kesinlikle desteklerdim. Ama bu maçı kazanmak için sahada sadece işimizi yapacağız.”

Konuşma burada sona erdi ve oyuncular sahaya çıkmak için hazırlanmaya başladılar. Reva, tahtanın başından uzaklaşıp bir an için oyuncularını izledi. Özellikle Saruca ve Asaf’ın nasıl bir ikili olacağını düşünüyordu. Asaf, yan gözle Saruca’ya bakarken içinden, *Bu çocuk sahada beni sinir etmeye kalkarsa, sabrımı test etmek zorunda kalacak,* diye düşündü. Saruca ise, her zamanki gibi kendinden emin bir şekilde ayakkabı bağlarını bağladı. Bir şekilde, kendisini sahada kanıtlaması gereken bir maç olduğunu hissediyordu...


Hakemin düdüğüyle oyun başladı. Rakip takım, ilk dakikalardan itibaren topa daha çok sahip olarak baskıyı hissettirmeye çalışıyordu. Reva, kenarda kollarını göğsünde birleştirmiş, oyunu dikkatle izliyordu. Takımı maça iyi başlamıştı, özellikle orta saha rakibin oyun kurmasını engellemek için oldukça disiplinliydi. Asaf ve Saruca, forvet hattında sürekli hareket halindeydiler. Asaf, oyun kurucu rolüyle takım arkadaşlarına pas opsiyonları yaratıyor, Saruca ise rakip savunmanın dengesini bozmak için sürekli boşluk arıyordu.

15. dakikada Reva’nın beklediği fırsat geldi. Orta sahada yapılan pres sonucu top kazanıldı ve Asaf, bir anda savunma arkasına sarkan Saruca’ya müthiş bir pas attı. Saruca, topu kontrol ederken hızını kaybetmeden kaleye doğru ilerledi. Ancak tam şut çekeceği sırada rakip savunmadan gelen bir müdahaleyle top kornere çıktı. Reva, kenarda sesini yükseltti. “Saruca! Daha çabuk davran!” dedi, sesi hem uyarıcı hem de keskin bir tondaydı. Saruca, hocasına dönüp hafifçe elini kaldırarak özür diler gibi bir hareket yaptı ama yüzündeki gülümseme hâlâ yerindeydi. Korner vuruşu için takım yerleşti. Topun başına Asaf geçti. Kalabalık ceza sahasına ortasını yaparken, Saruca’nın yükselip kafayla vurduğu top direkten döndü. Tribünler bir anda hareketlenmişti. Rakip savunma topu uzaklaştırsa da Reva’nın takımı baskısını sürdürmeye devam etti.

35. dakikada, rakip takım bir kontra atakla hızlı geldi. Savunmanın arasından sıyrılan bir forvet, ceza sahasına girerken şutunu çekti. Ancak kaleci harika bir refleksle topu kornere çeldi. Reva, derin bir nefes alarak oyuncularını uyardı. “Daha sıkı olun! Orta sahayı boş bırakmayın!”

İlk yarının sonlarına doğru Reva’nın takımı oyunun kontrolünü tamamen ele aldı. Yine Asaf ve Saruca ikilisi sahneye çıktı. Bu kez Asaf, rakip savunmayı üzerine çekip Saruca’ya harika bir ara pası attı. Saruca, bu kez hata yapmadı. Topu düzgün bir vuruşla ağlara gönderdi. Gol sonrası soyunma odasında büyük bir sevinç vardı. Ancak Reva, her zamanki gibi sakin ve kontrollüydü. “İyi iş çıkardınız,” dedi. “Ama bu sadece bir adım. İkinci yarıda da aynı disiplini görmek istiyorum.”

Saruca, yüzündeki sırıtışla, “Hocam, bu kadar mı? Biraz olsun bizi övemez misiniz?” diye takıldı. Reva, ona alaycı bir bakış attı. “Eğer ikinci yarıda da böyle oynarsanız, belki o zaman birkaç güzel söz ederim,” dedi ve tahtaya dönerek ikinci yarının taktiklerini anlatmaya başladı.


İkinci yarının başlama düdüğüyle sahaya dönen takım, Reva’nın soyunma odasında verdiği direktiflerle daha temkinli ama saldırgan bir oyun sergiliyordu. Reva, kenarda taktik tahtasını bir kenara koymuş, oyuncularını dikkatle izliyordu. Her harekete bir anlam yüklemeye çalışıyor, oyunun akışını sürekli değerlendirmek için gözlerini sahadan ayırmıyordu. 50. dakikada rakip takımın orta saha oyuncusu, sert bir müdahaleyle Saruca’yı düşürdü. Hakem faul çaldığında Reva’nın yüzü gerilmişti. Saruca yerden kalkarken, hafifçe topallıyordu. Reva, yedek kulübesine dönüp hareketlenmeye başladıysa da Saruca’nın hemen toparlanıp hakeme el sallaması onu durdurdu.

“Hâlâ devam edebiliyorum, hocam!” diye bağırdı Saruca, yüzünde her zamanki özgüveniyle. Reva, yüzüne ince bir tebessüm yerleştirdi ama ses tonu sertti. “Eğer oyun içinde kaybolacak olursan, seni kenara alırım. Sakatlığın oyunu bozmasına izin vermeyeceğim.” Saruca, başını sallayıp sahaya döndü. Ama içinden, "Sahada kalmak için iki kat fazla çalışmam gerekecek galiba" diye geçirdi. Dakikalar ilerledikçe oyun daha gergin bir hal aldı. Rakip takım beraberlik golü için baskıyı arttırmıştı. Reva, oyuncularına sahadan direktifler vermeye devam ediyordu.

“Kanatları kapatın! Orta sahayı bırakmayın!” diye bağırdı, sesi tüm stadyumda yankılanıyordu. Saruca, savunmadan gelen bir uzun topu kontrol etti ve hızla ilerledi. Ancak rakip savunma, arkasından yetişip pas seçeneklerini kapattı. Tam bu sırada, Asaf sağ kanattan destek verdi. Saruca, onunla göz göze geldi ve zarif bir topuk pasıyla topu Asaf’a bıraktı. Asaf, bir an tereddüt etmeden şutunu çekti. Top, ağlarla buluştuğunda stadyum adeta inledi. Takım sevinçle birbirine sarılırken, Reva sadece derin bir nefes aldı. İşte beklediği gol gelmişti.

Maçın son dakikalarında Reva, oyuncularına sürekli sakin kalmalarını ve oyunu kontrol etmelerini hatırlatıyordu. Ancak Saruca, bir kontra atakta kendini göstermek için fırsat kolluyordu. 90+3’te gelen bir hızlı hücumda, savunmayı geçerek ceza sahasına girdi. Şut çekmek yerine, daha iyi bir pozisyondaki Asaf’a pas vermeyi seçti. Bu, Reva’nın bile beklemediği bir hareketti. Saruca, genelde bireysel oyunlarıyla bilinse de, bu kez takım oyununun değerini göstermişti. Asaf, topu kontrol edip sakin bir vuruşla maçı sonlandıran golü attığında, Reva’nın yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştu.

Maçın bitiş düdüğüyle birlikte takım büyük bir sevinç yaşadı. Soyunma odasına döndüklerinde Reva, onları kapıda karşıladı. “Güzel bir galibiyet,” dedi. “Ama bu sadece bir başlangıç. Disiplini elden bırakmazsanız, bu performansın devamını getirebiliriz.”

Saruca, bir köşeden seslendi. “Hocam, bu kadar mı? İki gol, bir asist ve hâlâ bir ‘aferin’ bile yok!”

Reva, ona soğuk bir bakış attı. “Aferin, Saruca. Ama gol ya da asist değil, takım oyunu oynadığın için.”

Saruca, bu yanıt karşısında hafifçe gülümsedi. “Demek ki doğru yoldayım,” dedi ve bir köşeye oturdu. Reva, tahtaya dönüp konuşmasını sonlandırdı. Ama içinden, "Bu takım bir şeyler başarmak üzere..." diye geçirdi. Ve bu düşünce, onun yüzündeki sert ifadeyi bir an için bile olsa yumuşattı. Stadyumdan ayrılıp otele döndüklerinde henüz akşam altıydı. Herkes üstünü değiştirip otelin restoranına indi. Takım, uzun bir masada toplanırken teknik ekip farklı masalara dağıldı.

Reva, futbolcularla aynı masaya oturmuştu. Karşısında oturan Süleyman, eşiyle birlikte gelmişti. Reva, nazik bir gülümsemeyle sordu: "Kaç haftalık?" Süleyman, eşiyle gurur dolu bir bakışla göz göze geldi ve elini eşinin karnına koyarak yanıtladı: "Bir buçuk aylık, hocam." Takımın alışık olduğu bir sahneydi bu. Süleyman'ın eşine olan aşk dolu bakışları neredeyse bir ritüel haline gelmişti. Asaf, bu tatlı duruma kayıtsız kalamayıp sordu: "Yenge, büyünün tarifini verir misin bize?"

Bu soru masayı kahkahalara boğdu. Reva da gülümsemekle yetindi. Süleyman'ın eşi, şakayla karışık bir ciddiyetle yanıt verdi: "Gerçek aşk, Asaf. Bulduğun zaman anlarsın." Saruca, masadaki keyifli muhabbeti sessizce izliyordu. Gözleri bir anda dalıp eski takımına kaydı; o mutlu anılara... Herkesin Havin'e “yenge” dediği o günlere... Ancak düşünceleri Havin’le ilgili tatsız anılarla gölgelenince yüzündeki sıcak ifade yerini çatık kaşlara bıraktı. Sessizce yerinden kalktı. Bir anda masadaki gözler ona çevrildi. Saruca, Reva'ya dönerek kibarca konuştu: "Biraz dinlenmek istiyorum hocam, izniniz olursa?"

Reva, Saruca’nın izin istemesine şaşırdı ama bunu belli etmeden başıyla onayladı. Saruca, sessiz adımlarla restorandan ayrılırken arkasında garip bir sessizlik bıraktı. Reva, Saruca’nın gidişini izlerken farkında olmadan onun üzerine düşünmeye başladı. Takımın en duygusal oyuncularından biriydi Saruca, ama bugünlerde dalgınlığı fazlaydı. “Yorgundur belki,” diye düşündü Reva, kendisini avutmaya çalışarak.

Masaya geri döndüğünde Asaf, yine yerinde duramıyordu. "Hocam, yeminle şampiyon olursak Süleyman'ın düğün videosunu hepimize dağıtacağım," dedi ve kahkahalar yeniden patladı. Reva, bu kez gerçekten gülümseyerek cevap verdi:
"Yeter ki şampiyon olun, düğün videosu değil, düğün salonunu kapatırım."

Herkes kahkahalara boğulurken, Reva'nın aklı bir yandan Saruca'nın davranışına takılı kalmıştı. Bir şeylerin yolunda gitmediği açıktı ve bu işin peşini bırakmaya niyeti yoktu. Reva, masadaki eğlenceyi bir süre daha uzaktan izledikten sonra oyuncularını rahat bırakmaya karar verdi. Ancak Saruca'nın aniden masadan kalkıp gitmesi, zihninin bir köşesinde sürekli dönüp duruyordu. Sonunda dayanamayıp onun odasına gitmeye karar verdi. Kapının önünde bir an duraksadı. İçeri girip girmemek arasında tereddüt ederken hafifçe kapıyı tıklattı. İçeriden belli belirsiz bir ses geldi:
"Gir."

Kapıyı araladığında Saruca’yı yatağın kenarında otururken buldu. Elinde bir çerçeve vardı, ama Reva yalnızca birkaç saniyeliğine fark edebildi. Çünkü Saruca, odaya girdiğini gördüğü anda çerçeveyi hızla ters çevirip yatağın üzerine bıraktı. Reva, bunu fark etmiş gibi görünmedi. Yüzünde her zamanki soğuk ifadesiyle içeri bir adım attı. Ellerini cebine sokarak kapının yanında durdu.
"Her şey yolunda mı?" diye sordu, düz bir tonla. Saruca, başını eğerek hafifçe gülümsedi. "Yolunda hocam. Sadece biraz dinlenmek istedim."

Reva, onun bu cevabına pek ikna olmuş gibi görünmüyordu. Birkaç saniye sessizce Saruca’yı süzdü, ama ne fotoğrafı ne de onun aceleyle hareketini sorguladı. "Dinlenmek istiyorsan yap," dedi soğukkanlılıkla. "Ama kafan başka yerdeyse bu beni ilgilendirir."

Saruca, hemen toparlanmaya çalıştı. "Kafamda bir şey yok, hocam. Sadece biraz dalgınım." Reva, bu açıklamayı yeterli görmemiş gibi başını hafifçe yana eğdi. "İyi. Çünkü bir oyuncumun sahada değil de başka yerde olmasına tahammülüm yok, biliyorsun." Saruca, derin bir nefes alarak başını salladı. "Anladım hocam."

Reva, bir süre daha odada kaldı, sessizlik ikisi arasında ağır bir hava oluşturmuştu. Sonunda, odadan çıkmadan önce kısa ve net bir şekilde konuştu: "Yarın sabah seni toplarlanmış görmek istiyorum. Dinlen." Kapıyı ardından kapatırken, aklında hâlâ Saruca’nın o ani hareketi ve ters çevirdiği çerçeve vardı. Ama sorgulamamıştı. *Şimdilik*

Sabah erkenden takım otobüsünde toplanmışlardı, tabii ki Süleyman yine yoktu. Reva Hoca, herkesin geldiğinden emin olduktan sonra otobüse adım attı. Gözleri boş bir yer aradı ama tek boş koltuk Saruca'nın yanındaydı. İlk başta teknik ekipten biriyle yer değiştirmeyi düşündü. Ancak herkes kulaklık takmış, kendi dünyasına dalmış görünüyordu. İç çekerek mecburen Saruca'nın yanına oturdu. Saruca, kafasını cama yaslamış, gözleri kapalı bir şekilde dinleniyordu. Reva yanına oturduğunda bile fark etmemişti. Otobüsün motor sesi, dışarıdaki hafif yağmurun ritmiyle birleşirken zaman akıp gidiyordu. Aradan ne kadar geçtiği belli olmayan bir anda Saruca gözlerini araladı ve yanındaki varlığı fark etti. Reva'nın sessizce dışarıyı izlediğini gördü. Bir an göz göze geldiler.

"Boş yer yoktu, bakma öyle," dedi Reva, biraz savunmacı bir tonda.

Saruca, dudaklarının kenarındaki belli belirsiz bir gülümsemeyle kafasını tekrar cama çevirdi. Ancak bu gülümseme, gözlerini önüne döndürse bile yüzünden kaybolmadı. Otobüs yavaşça hareket etmeye başladığında, Reva çantasını dizlerine koydu, camdan dışarı bakmaya başladı. Aradan bir süre geçti. Sessizliğin içinde yalnızca otobüsün motor sesi ve zaman zaman yolun taşlı bölgelerinde çıkan hafif sarsıntılar duyuluyordu. Reva’nın çantası, bir tümsekten sonra kayıp yere düştüğünde, Saruca hemen eğildi. Çantayı aldı, yerden kaldırıp ona uzattı.

"Teşekkürler," dedi Reva. Çantayı alırken elleri kısa bir an onun eline dokundu. Bu anlık temas ikisini de duraksattı. Reva hemen çantasını dizlerine yerleştirip gözlerini kaçırdı.

"Uykun var gibi," dedi Saruca bir süre sonra, sanki sohbet başlatmak ister gibi.

Reva, kaşlarını çatarak ona döndü. "Uykusuz olduğumu nereden anladın?"

Saruca hafifçe güldü. "Yüzünden belli. Dün yine geç saatlere kadar analiz yapıyordun, değil mi?"

Reva, ona bir şey söylemek ister gibi baktı, ama sonunda derin bir nefes alarak omuz silkti. "İşimin bir parçası."

Saruca başını eğip hafifçe gülümsedi. "Pekâlâ. Ama şu an dinlenebilirsin. Yarın enerjik olman lazım."

Reva, bu lafın üzerinde durmadı. Ancak birkaç dakika sonra başını koltuğun arkasına yasladı. Göz kapakları istemsizce ağırlaşmaya başladı. Uyuklamaya başladığını fark etmeden önce, Saruca’nın yumuşak bir sesiyle irkildi. "Hey," dedi Saruca, yan gözle ona bakarak. "Uyuyacaksan, o koltuk pek rahat değil." Reva gözlerini açtı. Yana dönüp ona baktı. "Ne yapmamı öneriyorsun? Yatıp uyuyabileceğim bir yatak mı var burada?"

Saruca omuzlarını silkti. "Omuz ödünç. İstersen."

Reva’nın gözleri hafifçe büyüdü. "Şaka yapıyorsun."

"Hayır," dedi Saruca, dudaklarında belli belirsiz bir gülümsemeyle. "Hocam, siz yorgunsunuz. Yorgun bir hocadan daha tehlikeli bir şey yoktur, inan bana."

Reva bir an ne diyeceğini bilemedi. Ancak göz kapakları tekrar ağırlaşmaya başladığında, istemsizce başını hafifçe onun omzuna yasladı. "Sadece uyumuyorum diye düşün. Dinleniyorum." Saruca gülümsedi, başını cama yasladı. Omzundaki hafif ağırlık garip bir şekilde rahatsız değil, aksine huzurlu hissettirmişti. Bir süre sonra otobüs bir tümsekten geçti. Reva hafifçe doğrulup başını kaldırdı, sanki bu yakınlık onu utandırmış gibi. Ancak Saruca buna aldırmadı. Elindeki ceketini katlayıp ona doğru uzattı. "Üşüyorsanız, alabilirsiniz," dedi.

Reva, cekete baktı, sonra gözlerini onun yüzüne çevirdi. "Üşümüyorum." Saruca sırıtarak omuz silkti. "Olsun. Belki daha sonra lazım olur." Reva, hafif bir tebessümle ceketi aldı, kucağına koydu. "Teşekkür ederim." Saruca, yüzünde hafif bir gülümsemeyle tekrar dışarı baktı. Ancak içindeki hisler, dışarıya verdiğinden çok daha karmaşık ve yoğundu. Yanında oturan Reva, bugüne kadar tanıdığı kadınlardan çok daha farklıydı. Onun güçlü, ama aynı zamanda kırılgan yönlerini görmek… bu garip bir şekilde Saruca’yı etkiliyordu. Reva, kucağındaki cekete bakarken göz ucuyla Saruca’ya bir bakış attı. Onun bakışlarının dışarıya çevrili olduğunu görünce, yüzündeki gülümsemeyi engelleyemedi. Bu yolculuk, düşündüğünden daha uzun sürecekti; ama belki, o kadar da kötü olmayacaktı.

Otobüs gece yolculuğunun verdiği monotonlukla sallana sallana ilerliyordu. Çoğu yolcu uykuya dalmış, yalnızca motorun düşük gürültüsü kalmıştı. Reva, koltuğunda oturmuş hâlâ ayakta durmaya çalışan tek kişiydi. Yanındaki Saruca, başını cama yaslamış gibi görünüyordu, ama gözlerini arada bir açıp kapadığını fark ediyordu. Reva, pozisyonunu değiştirmek için hafifçe doğruldu. Bu hareket, yanlışlıkla Saruca’nın koluna çarpmasına neden oldu. Saruca gözlerini açtı, bir an boş boş baktı, sonra hafifçe gülümsedi.

“Rahatsız mı oldunuz, hocam?” dedi, sesi alçak ama tonunda belirgin bir sıcaklık vardı.

“Hayır,” dedi Reva hızlıca. “Sadece yerimde oturmak zorlaşıyor.”

Saruca bir kaşını kaldırdı. “Dilerseniz, size daha rahat bir yer ayarlayabilirim.”

Reva, ne demek istediğini anlayamadan önce, Saruca kolunu koltuğun kenarına uzattı, hafifçe oturma alanını ona doğru genişletiyormuş gibi yaptı. “Buraya yaslanabilirsiniz,” dedi. “Koltuk zaten dar, yerimizi paylaşabiliriz.” Reva, bu teklif karşısında şaşırdı ama ona meydan okurcasına baktı. “Beni rahat ettirmeye çalışmak için bu kadar çaba sarf etmene gerek yok. Gayet iyiyim.” Saruca hafifçe eğildi, yüzü Reva’nın seviyesine indi. “Emin misiniz? Çünkü otobüsün her sarsıntısında tekrar üzerime düşeceksiniz gibi görünüyor.”

Reva, utanarak ama aynı zamanda inatla, “O kadar dengesiz değilim,” diye karşılık verdi.

O sırada otobüs, ani bir fren yaptı. Reva, istemsizce dengesini kaybederek Saruca’nın üzerine doğru düştü. Bu kez Saruca refleksle kolunu kaldırıp onun omzunu yakaladı. “İşte, bahsettiğim şey tam da buydu,” dedi Saruca, bir yandan ona destek olurken gülerek. Reva, yerleşmeye çalışırken Saruca’nın göğsüne yaslandığını fark etti. Hızla doğrulmaya çalıştı, ama Saruca’nın elini hala omzunda hissetmekten kurtulamıyordu.

“Daha sakin,” dedi Saruca, sesi daha yumuşak bir ton aldı. “Kimse burada sizi yargılamayacak.”

Reva, onun söylediklerine karşılık vermek yerine, gözlerini kaçırarak yerine geri oturdu. Ama Saruca, elini omzundan çekmemişti. Bir anlık duraksamanın ardından, “Hocam, bazen sizin de dinlenmeye ihtiyacınız var. Hepimiz insanız sonuçta,” dedi. Reva, onun yüzüne baktı. Saruca’nın alaycılığından eser yoktu. Sözleri beklediğinden daha içten geliyordu. Hafifçe başını eğdi ve sessizce, “Belki haklısın,” dedi.


 

Bölüm : 05.01.2025 00:55 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...