9. Bölüm

9. Bölüm

Sahra Çıtak
sahravecoluu


"Selam millet, üç gündür görüşmüyoruz. Vallahi çok özledim sizi!" dedi Süleyman, antrenman kıyafetini üzerine geçirirken. Asaf, gülerek onun omzuna hafifçe vurdu. "Son galibiyetten sonra bu ara cidden çok sıkıcı geçti."

Bu sefer Saruca söze atıldı: "Asaf, o zaman fırsatım olmadı ama şimdi söyleyebilirim, seninle harika bir ikili olduk." Asaf, beklemediği bu övgüyle biraz şaşırmıştı ama gözlerinde beliren hafif gülümseme, memnuniyetini ele veriyordu. Tam konuşmaya devam edeceklerdi ki dışarıdan gelen ani bir düdük sesiyle sohbet yarıda kesildi. Reva, tüm gücüyle düdüğünü çalmış, sesi yankılanmıştı. Bunun üzerine Dursun, omuz silkip bağırdı:
"Hocanun heyheylari tepesun da, koşin!"1

Saruca, duruma gülümseyerek dışarı çıktı. Antrenman sahasına adım attığı an, Reva'nın dikkatini çekmişti. "Saruca!" diye seslendi Reva. "Buyurun hocam," dedi Saruca, yaklaşırken.

"Kulübümüzün anlaşmalı olduğu hastaneye gittin mi? Rapor hâlâ bana ulaşmadı," diye sordu Reva, kaşlarını hafifçe çatmış halde. Geçen maçta bir pozisyonda sakatlanma riski geçiren Saruca'nın, verilen üç günlük arada kontrolden geçmesi söylenmişti. "Gittim hocam, raporum kulüp doktorunda. Merak etmeyin, hiçbir sıkıntım yok. Her maça hazırım," dedi Saruca, kararlı bir ifadeyle. Reva, başını olumlu anlamda salladı ve uzaklaştı. Saruca, onun bu tavrını anlamlandırmaya çalışıyordu. Ona göre artık Reva ile aralarındaki mesafe kapanıyordu. Ancak Reva, Saruca'dan uzak durmak için üstün bir çaba sarf ediyordu. Yoğun bir antrenmanın ardından, takım sahadan ayrılmaya hazırlanırken Reva herkesi çıkışta bir araya topladı. Ellerinde spor çantalarıyla bekleyen oyunculara dönerek konuşmaya başladı:
"Evet arkadaşlar, haberiniz var mı bilmiyorum ama yarın kulübümüzün önemli bir organizasyonu var. Ben kesinlikle orada bulunmak zorundayım ve yetkililer, üç futbolcumuzu da görmek istiyor. Bu yüzden birkaç kişi seçtim. Asaf, kaptan olarak senin orada olman gerekiyor."

"Memnuniyetle hocam," dedi Asaf, gülümseyerek. Ardından Reva'nın gözleri Saruca'ya döndü. Bir anlık duraksamadan sonra, "Son maçtaki performansın için seni de düşündüm Saruca. Ama basının karşısına çıkmak istemezsen, başka birini seçerim," dedi.

Saruca hızla başını iki yana salladı. "Gelirim hocam," dedi tereddütsüz bir şekilde. Reva, memnuniyetle gülümsedi. "Son olarak... Süleyman, seni de eşinle birlikte bekliyoruz. Süleyman, gözlerini kısarak sırıttı. "Hocam, bebeğim de gelebilir değil mi? Onu saymadınız da," deyince, bütün takım kahkahalara boğuldu. Reva, gülerek cevap verdi: "Tabii Süleyman, doğmamış çocuğun da gelebilir. Hadi, yarın görüşürüz." Ardından hızla arabasına yöneldi. Onun ardından herkes dağılmıştı. Ancak asıl önemli gün, yarındı...2

Takım, kulübün sezon sonu organizasyonu için ayrılan masada toplanmıştı. Kahkahalar ve şakalar arasında herkes eğleniyor gibi görünüyordu ama bir şey eksikti: Reva’nın her zamanki otoriter varlığı. Onun gecikmesi, masada tuhaf bir boşluk yaratmıştı. Kimse bunu açıkça dile getirmese de herkesin gözleri, arada bir salona açılan kapıya kayıyordu. Derken, kapının oradaki hareketlilik dikkat çekti. Reva, uzun zamandır sakladığı başka bir yönünü nihayet ortaya çıkarıyormuşçasına, şık bir siyah elbiseyle içeri girdi. Dalgalı saçları omuzlarına dökülmüş, yüzünde hafif bir makyaj ve her zamanki kendine güveni vardı. Ancak bu gece, o özgüvenin ardında saklı bir sıcaklık da seziliyordu.2

Saruca, onu gördüğü anda gözlerini kırpamadı. Reva’nın zarif görünümü bir büyü gibi üzerine çökmüştü. Kalbi hızla atmaya başladı. Nefes almayı bile unuttuğunu fark ettiğinde Süleyman, dirseğiyle onu dürttü.
“Kapat ağzını, kardeşim. Büyülendiğin fazla belli oluyor!” dedi, alaycı bir sesle. Saruca zoraki bir gülümsemeyle toparlanmaya çalıştı, ama gözleri hâlâ Reva’nın üzerindeydi. Reva, masaya doğru yürürken diğer futbolcular da onu izliyor, hayranlıkla fısıldaşıyordu. Reva masaya vardığında, nazik bir gülümsemeyle selam verdi. “Biraz geciktim, umarım beni beklerken çok sıkılmamışsınızdır.”1

Sohbet yeniden başladı ama masadaki hava tamamen değişmişti. Reva’nın varlığı, ortamı daha ciddi, ama aynı zamanda daha çekici bir hale getirmişti. Derken orkestranın yavaş bir melodiye geçmesiyle çiftler dans pistine yönelmeye başladı. Reva, masada oturan Saruca’ya döndü ve hafifçe başını yana eğerek sordu: “Sen neden oturuyorsun? Yoksa dans etmeyi bilmiyor musun?”1

Saruca, meydan okumayı anında kabul etti. Sandalyesinden kalktı ve karşısında duran Reva’ya doğru eğildi. Gözleri, Reva’nın gözlerindeki o tanıdık meydan okuma ile buluştu. “Gel de kendin gör.” Reva, uzatılan eli bir anlık tereddütle karşıladı. Gözlerini onun bakışlarından ayırmadan elini uzattı. Parmakları, Saruca’nın eline dokunduğu anda istemsizce bir sıcaklık hissetti. Onunla pistin ortasına yürürken, ikisi de etraflarındaki konuşmaları duymaz olmuştu. Dans pistine vardıklarında Saruca, Reva’yı nazikçe belinden tuttu. Diğer eli onun elini sıkıca kavrarken, dudaklarında hafif bir tebessüm vardı. Reva, ilk birkaç adımda Saruca’nın beklediğinden çok daha iyi olduğunu fark etti. Kaşlarını kaldırdı ve alaycı bir tonla konuştu:
“Beklediğimden iyisin. Kimden öğrendin bunu?”

Saruca hafifçe gülümsedi. “Bazı şeyleri öğretmek gereksizdir, doğuştan gelir.”

Reva, gülerek karşılık verdi. “Demek doğuştan yeteneklisin, ha? Bunu söylemek için biraz erken olabilir.”

Saruca, onun meydan okumasını hissetmiş gibi adımlarını daha kararlı attı. Reva’nın gözlerinin derinliğinde bir şeyler arıyor gibiydi. Daha fazla cesaret toplayarak fısıldadı: “Size ayak uydurmak için elimden geleni yapıyorum, hocam. Ama bazı şeyleri öğrenmek için daha fazla yakınlık gerekebilir.” Reva, bu cümleyle gözlerini kırpıp kısa bir kahkaha attı. Ancak içten içe, Saruca’nın sözlerindeki cesaret onu şaşırtmış ve etkilemişti. Bu duygu, uzun zamandır hissetmediği kadar gerçekti. Adımları yavaşça hızlanırken, Reva onun gözlerinin içine bakarak alaycı bir gülümsemeyle konuştu: “Eğer bu kadar yakınlık peşindeysen, dikkatli olmalısın. Bazen düşündüğün kadar kolay olmaz.”

Saruca, ona doğru hafifçe eğildi. Gözleri, yüzünün her detayını hafızasına kazır gibi bakıyordu. “Sizi anlamak kolay değil, ama kesinlikle çabalamaya değer.”1

Bu sözlerin ardından Reva, bakışlarını ondan ayırmaya çalıştı ama yapamadı. Aralarındaki mesafe, dans boyunca giderek azaldı. Müziğin sonlarına yaklaşırken, Saruca onu hafif bir dönüşle kendine çekti. Reva, bir an için ona çok yakındı. İkisi de bu anı kelimelere dökmek yerine birbirlerinin bakışlarında kaybolmayı tercih etti. Dans sona erdiğinde, Reva elini yavaşça Saruca’nın elinden çekti. Alaycı bir şekilde başını yana eğip hafifçe gülümsedi.
“Fena değildin,” dedi. Ama bu kez sesinde bir sıcaklık vardı. Saruca ise sadece gülümsedi.

Dans sona erdikten sonra Reva, hafifçe Saruca’dan uzaklaştı ve masasına doğru yürümeye başladı. Ancak Saruca, onu izlemeye devam ediyordu. Reva’nın yüzünde hâlâ dansın etkisiyle bir gülümseme vardı, ancak o her zamanki ciddi tavrına geri dönmeye başlamış gibiydi. Tam bu sırada, kulübün diğer üyelerinden biri, Kadın Voleybol Takımı Antrenörü Fevzi Karun, salonun girişinden içeri girdi. Fevzi, çevresindeki insanlara güven dolu gülümsemeler dağıtarak, doğrudan Reva’nın masasına doğru yöneldi. Orta yaşlarında, oldukça karizmatik ve konuşkan bir adam olan Fevzi, Reva’yı uzaktan fark eder etmez selam verdi.

“Reva Hanım! Siz burada ne kadar da zarif görünüyorsunuz,” dedi Fevzi, Reva’nın yanına yaklaşarak.

Reva, başını çevirip Fevzi’yi gördüğünde hafifçe gülümsedi. “Fevzi Bey, sizi burada görmek güzel. Beklemiyordum.” Fevzi, onun karşısındaki boş sandalyeye oturdu ve rahat bir şekilde konuşmaya başladı. “Ah, bu tür organizasyonları kaçırır mıyım hiç? Ama asıl sürpriz sizsiniz. Bugün gerçekten göz kamaştırıyorsunuz.” Reva, bu iltifata kibarca teşekkür etti, ancak Fevzi’nin sıcak ve samimi tavrı, masadaki diğer futbolcuların dikkatini çekmişti. Özellikle Saruca, masanın kenarından onları izlerken, Fevzi’nin Reva’ya olan aşırı ilgisini fark etmişti.1

“Reva Hanım, biliyor musunuz, bizim takımın oyuncuları sizi sık sık konuşuyor. Sizin kadar disiplinli bir antrenör olmak istiyorlar. Belki bir gün sizinle ortak bir antrenman düzenleriz?” Reva, nazik bir şekilde gülümseyerek cevap verdi. “Bu harika bir fikir olur. Kadın voleybolcularımızın başarılarını yakından takip ediyorum.” Fevzi’nin Reva’ya olan ilgisi her geçen saniye daha belirgin hale gelirken, Saruca bir türlü gözlerini onlardan alamıyordu. Fevzi’nin rahat hareketleri ve samimi sözleri, içinde bir şeylerin kıpırdanmasına neden oluyordu. Süleyman, Saruca’nın yüzündeki ifadeyi fark ederek yana eğildi.

“Reva hoca, anlaşılan sadece futbol takımını değil, voleybol takımlarını da büyülüyor,” dedi alaycı bir tonda. Saruca, gözlerini kısarak hafifçe iç çekti. “Bu adamın fazla rahat olduğunu düşünen bir tek ben miyim?” Süleyman kıkırdadı. “Kıskanıyorsun gibi geldi bana.”3

Tam o sırada, Fevzi’nin sesi tekrar yükseldi. “Reva Hanım, dans yeteneklerinizi az önce izledim. Gerçekten etkileyiciydi. Şimdi bir kez de bana eşlik eder misiniz?”1

Bu teklif, masadaki herkesin dikkatini çekmişti. Reva, bir an duraksadı. Fevzi’nin kendinden emin bakışları altında, istemsizce başını yana eğerek düşünceli bir tavır takındı. “Ah, Fevzi Bey, bence biraz dinlenmeye ihtiyacım var,” dedi nazikçe. Ancak Fevzi kolay vazgeçmiyordu. “Bir dans, sadece bir dakika. Sizi yormayacağıma söz veriyorum.”2

Bu sırada Saruca, elinde olmadan ayağa kalktı ve Fevzi ile Reva’nın arasına bir adım atarak konuştu. “Fevzi Bey, sanırım Reva hoca bir süredir ayakta. Kendisi biraz dinlenmeyi hak ediyor. Belki başka bir zaman.” Fevzi, Saruca’nın müdahalesine şaşkın bir ifadeyle baktı, ama kısa sürede toparlanarak hafif bir gülümsemeyle karşılık verdi. “Tabii, gençler. Dinlenmek önemli. Ama bir dahaki sefere bu teklifimi unutmayın, Reva Hanım.”1

Reva, Saruca’nın bu müdahalesine şaşırmıştı, ancak bunu belli etmemek için yüzündeki ifadeyi nötr tutmaya çalıştı. Fevzi masadan uzaklaştığında, Reva derin bir nefes aldı ve Saruca’ya döndü. “Bu gereksizdi. Sadece dans etmek istiyordu, Saruca. Müdahale etmen gereken bir durum yoktu.” Saruca, başını yana eğerek gözlerini Reva’ya dikti. “Öyle mi? Çünkü ben orada sadece bir dans teklifi değil, başka bir şey gördüm. Yanılıyor muyum, hocam?”

Reva, bu açık meydan okumaya karşı kaşlarını çatarak konuştu. “Yanıldığını düşünüyorsan, belki de durup bir kez daha değerlendirmelisin. Ben profesyonel bir ilişkiyi aşan şeylere müsamaha göstermem.”

Saruca, dudaklarını hafifçe büktü ve alaycı bir ifadeyle; “Profesyonel ilişkiden mi bahsediyoruz? Çünkü dans pistinde gördüğüm kadarıyla o çizgi biraz bulanıklaşıyor.” Reva, Saruca’nın bu sözlerine karşı içindeki öfkeyi bastırmaya çalıştı. Ona doğru bir adım attı ve sesini alçaltarak konuştu. “Bana bir sınır olduğunu hatırlatma gereği duyduğun için teşekkür ederim, Saruca. Ama bir şey söyleyeyim, o sınırları belirleyen benim. Ve bu sınırın ne kadar yakın ya da uzak olduğunu senin belirlemene izin vermem.”1

Saruca, bu cevaba karşı şaşırmış gibi yapıp hafifçe güldü. “Anlaşıldı, hocam. Sınırlar sizin. Ama o sınırın etrafında dolanmayı bırakmam gerektiğini düşünecekseniz, bunu açıkça söyleyin. Belirsizlik içinde kalmak hiç hoşuma gitmez.” Reva’nın gözleri kısılmıştı. Bu sefer biraz daha yumuşak bir tonda konuştu, ama yine de otoriterdi. “Bazı şeyler belirsiz gibi görünür çünkü anlamak istemezsin, Saruca. Gerçekler genellikle basittir.”

Saruca, bir an sessiz kaldı. Sonra hafif bir gülümsemeyle karşılık verdi. “Bazı gerçekler de göründüğünden çok daha karmaşık olabilir, hocam. Belki de bunu anlamanın vakti gelmiştir.” Reva, bu sözler karşısında bir an ne diyeceğini bilemedi. İçindeki karmaşa büyürken, yüzünde hâlâ profesyonel bir ifade takınmaya çalışıyordu. “Sanırım bu konuşma burada bitmeli,” dedi, başını dik tutarak.2

“Nasıl isterseniz, hocam,” dedi Saruca, hafif bir alayla. Ama bu sırada gözleri, Reva’nın düşüncelere dalmış ifadesini dikkatle izliyordu. Reva, masasına geri otururken, Saruca’nın bakışlarını üzerinde hissetmeye devam etti. Ancak bir yandan da bu çekişmenin ona bıraktığı garip bir heyecanı fark etti. Bu hislerden kaçmaya çalışsa da, Saruca’nın kendinden emin tavrı, sınırlarını zorlamaya başlamıştı.

Gecenin sonuna doğru, Reva, kulüp yetkililerinden birinin uyarısıyla basının karşısına çıkmak üzere hazırlanıyordu. Süleyman bir mazeret bildirerek organizasyondan erken ayrılmıştı, bu yüzden Reva’nın yanında yalnızca Asaf ve Saruca vardı. Salonun dışında kurulan küçük bir platformda, medya temsilcileri ışıklarını ve kameralarını Reva’ya çevirmişti. Reva, profesyonelliğin verdiği soğukkanlılıkla duruşunu düzeltti, hafif bir gülümsemeyle soruları karşılamaya hazır olduğunu işaret etti. Asaf ve Saruca birkaç adım geride durmuş, hocanın yanında gerektiğinde destek olmak için bekliyorlardı.

Bir gazeteci öne çıktı ve sorusunu sordu: “Reva Hanım, kulüp bu sezon beklentileri aştı. Özellikle takımın performansı ve sahada gösterdiği dayanıklılık hakkında ne düşünüyorsunuz?”1

Reva, mikrofonu eline alarak konuşmaya başladı. “Takımımız bu sezon gerçekten olağanüstü bir uyum gösterdi. Oyuncularımızın özverisi ve disiplini sayesinde bu başarıyı elde ettik. Ancak elbette, bu sadece bir başlangıç. Amacımız daha büyük hedeflere ulaşmak ve kulüp tarihine unutulmaz başarılar kazandırmak.”

Bir başka gazeteci söze girdi: “Saruca ve Asaf’ın bu sezonki performanslarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle genç oyuncuların liderlik vasıflarını gösterdiği birçok an oldu. Bu konuda ne söylemek istersiniz?”

Reva, kısa bir süre düşünerek başını salladı ve Saruca ile Asaf’a dönüp hafifçe gülümsedi. “Her iki oyuncum da bu sezon sahada inanılmaz bir iş çıkardı. Asaf, kaptanlık sorumluluğunu büyük bir olgunlukla taşıdı ve takımın bir arada kalmasında çok önemli bir rol oynadı. Saruca ise genç yaşına rağmen hem saha içi hem de saha dışı duruşuyla gerçekten dikkat çekici bir oyuncu. Onlarla çalışmak benim için bir onur.”

Bu sözler, Saruca’nın kaşlarını hafifçe kaldırmasına neden oldu. Reva’nın bu kadar samimi bir şekilde onu övmesi nadir bir durumdu. İçinde, Reva’ya daha yakın hissettiği bir sıcaklık yayıldı, ama yüzüne belli etmeyip profesyonel bir tavır takındı. Gazetecilerden bir başkası araya girdi: “Reva Hanım, size bir kişisel soru sormama izin verin. Yoğun bir sezon boyunca bu kadar strese nasıl dayanıyorsunuz? Sizi motive eden şey nedir?”1

Reva, sorunun biraz daha kişisel bir tarafa kaydığını hissetse de sakinliğini bozmadı. “Beni motive eden şey, yaptığım işin bir parçası olarak başkalarının hayatlarına dokunmak. Bir takım oluşturmak, onları bir araya getirmek ve başarıya ulaştırmak, benim için bir ödül gibi. Elbette bu bir ekip işi; kulüp çalışanları, oyuncular ve taraftarlar olmadan bu mümkün olmazdı.” Basın toplantısı birkaç soru daha alarak sona erdi. Reva, medya temsilcilerine teşekkür edip platformdan inerken Asaf ve Saruca yanına geldi. Asaf gülerek konuştu: “Hocam, size hayran olmamak elde değil. Resmen herkesin kalbini çalıyorsunuz.”

Reva, hafif bir kahkaha atarak omzunu silkti. “Bu işin bir parçası, Asaf. İnsanlara güven aşılamalıyız.”

Saruca, sessizce onları dinliyordu, ama bir süre sonra gözlerini Reva’ya çevirdi. “Sadece bir soru; her zaman bu kadar sakin mi oluyorsunuz? Yoksa basının karşısında farklı birine mi dönüşüyorsunuz?”

Reva, Saruca’nın bu sorusuna karşı alaycı bir şekilde gülümsedi. “Bunu gerçekten bilmek istiyor musun, Saruca? Profesyonel olmak bazen sakinliğin altında fırtınalar kopsa bile kontrolü elden bırakmamaktır. Yani, evet, her zaman bu kadar sakinim.”

Saruca, Reva’nın cevabını sindirirken biraz daha yaklaşıp alçak bir tonda konuştu. “Bir gün o fırtınayı görmek isterdim. Belki o zaman sizi gerçekten anlarım.”Bu cümlesi ile gizli bir mesaj vermişti, ringe çıkmak mesajı daha öncede söylemişti. Reva ile ringde kapışmak istiyordu ama Reva'nın tavrı netti; “Umarım hiçbir zaman o kadar ileri gitmek zorunda kalmazsın, Saruca.” dedi ve çıkışa doğru Asaf'ın yanına ilerledi. Saruca, Reva’nın ardından yürürken, onun söylediklerini düşünüyordu. O gece, Reva’nın hem profesyonel tavrı hem de üzerindeki gizemli hava, onu bir adım daha yakınlaştırmıştı. Ancak Reva’nın sınırlarını aşmanın o kadar kolay olmadığını da öğrenmişti.

Bölüm : 09.01.2025 20:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...