
"Her şey tamam da, biz neden aynı giyindik" dedi Marlon herkesin üstüne göz gezdirirken. Hepsi çiftliğin bahçesin de toplanmıştı ve her birinde aynı renk aynı kıyafet vardı. Siyah pantolon, lacivert kazak ve siyah kaban hepsi aynı giyinmişti. Ahrazar gülümseyip gözlüğünü çıkardı, ondan sonra diğerleri de... "Ekibiz ondan ben istedim"
"Evet karın sabahın köründe arayıp ne giyeceğimizi söyledi" dedi Maran memnuniyetsiz bir ifade ile belinde ki silahını kontrol ederken. Özkan ise halinden gayet memnundu o da ekip ruhunu en içten hissedenlerdendi. Daha fazla lafı uzatmayarak içeri girdiler. Onlar salona geçip otururken Maran koridorda yaşlı bir kadın ile konuşuyordu. Daha çocuk sayılabilecek bir kız hepisine kahve getirip gitmişti. Buraya Diana'yı görmeye gelmişlerdi ama öncesinde onun uyanmasını beklemeleri gerekiyordu.
Marlon önüne bırakılan türk kahvesine değişik bakışlar atıyordu. Ahrazar ve Özkan durumu fark edip alttan alttan gülmeye başlamışlardı. "Marlon içsene buz gibi oldu kahve" dedi Maran. Marlon ona dönüp konuştu, "Bu nasıl bir kahve tam olarak kokusu bir değişik." Ahrazar boş fincanını sehpaya koyarken kocasına döndü. "Türk kahvesi bu, çok güzel bir şey"
Marlon herkesin kahvesini bitirdiğini görünce finacını eline almıştı, gülümseyip kahvende bir yudum aldı ama aynı hızla geri püskürttü. "Tanrım ne kadar acı bir şey bu" diyen Marlon önünde ki suyu kafasına dikmişti. "Abi suratın limon yiyen bebeklere döndü" dedi Özkan kahkaha atarken. Maran daha yeni anlamış olacak ki o da kahkaha atmaya başlamıştı. "Biraz daha gülerseniz deliş deşik olursunuz"
Aradan ne kadar süre geçti bilinmez, içeri onları alan yaşlı kadın sonunda Diana'ın uyandığını söylemişti. Hep beraber kadının kaldığı odanın önüne doluştu. "Bakın sizi tanımıyor o yüzden geride durun korkmasın" dedi Marlon. Ahraza ve Maran geri çekilirken, Özkan Marlon ile içeri girmişti. Onu yüzü yara bere içinde, titrerken bulmayı beklemiyordu Marlon...
"Marlon sen-"
"Sorun yok" diyip ağlamak üzere olan kadına sarıldı. Ahrazar bu durumu garipsese de sesini çıkarmamıştı. "Marlon Kudret nerede? Ben bir şey hatırlamıyorum. Burası neresi?" diye ardı ardına sorularını sırladı Diana. Ahrazar dışından konuştuğunu fark etmeden nasıl bu kadar iyi türkçe konuştuğunu sormuştu. Özkan onun kulağına eğilip cevapladı; "Kudret beyin evinde çalışanlar da dahil herkes türkçe bilmek zorundadır"
"Sakin ol. Güvendesin, tamam mı? Güvendesin"
"Kudret nerede?" dedi Diana bir kez daha. Marlon ve Maran kısa bir bakışma yaşadıktan sonra Maran bir kaç adımla odanın ortasına kadar geldi. "Artık korkmanıza gerek yok, o adam burada size zarar veremez" dedi. Diana şaşkın gözler ile ona baktı; "O bana zarar vermez ki, evliyiz biz." Maran dişlerini sıkarak kendini sakinleştirmeye çalışıyordu, bu kadın ne dediğini biliyor muydu? Yoksa korkuyor muydu?
"Diana hanım eğer tehdit edildiyseniz endişelenecek hiç bir şeyiniz yok, kızınız da güvende. O adam da geçici de olsa hapiste, korkmanızı gerektirecek hiç bir durum yok" dedi Ahrazar. Diana hala etrafına şaşkın bakışlar atmaya devam ederken, yatağın karşısın da ki dolabın aynasından kendini görünce çığlık attı. "Ne oldu bana? Kim yaptı bana bunu?"
Herkes büyük bir şok ile birbirine bakarken durumu anlamaya çalışıyorlardı. "Sen sana bunu kimin yaptığını hatırlamayor musun?" dedi Marlon. Diana kafasını sağa sola salladı, hiç bir şey hatırlamıyordu. Marlon ne yapacağını bilmez halde oturduğu yataktan kalktı. "Sen bir süre burada kalacaksın. Sana yarın Milan'ı da getireceğim, tamam mı?"
"Abin gelip bizi alacak değil mi?"
"Hayır. O sizi hiç bir yere almayacak" dedi Maran. Diana'nın kafası daha çok karışırken, Ahrazar Maran'ı odadan çıkarmıştı. "Kadın hiç bir şey hatırlamıyor, bu nasıl olur?" dedi kendi kendine Ahrazar. Maran sinirden gülerken cevapladı onu, "İlaç veriyordur. Ama bekle kanında çıkar, test yaptırırız" Maran kadının hala o adamı istemesini mantıklı bulmuyordu, başka şeyler vardı. Çok farklı şeyler...
"Marlon hadi ama tarağımı almam gerekiyor. Çık artık." diye söylendi Ahrazar.
"Gel al" dedi Marlon eğlenen sesi ile, saatlerdir banyoda oluşu Ahrazar'ı kızdırıyordu. Sonunda banyonun kapısı açıldığın da bornozu ile bir adet Marlon kapıda belirdi. Ahrazar onun sarımsı saçlarının ıslak iken koyu bir renk aldığını görünce şaşırmıştı. Marlon düz kapalı ama vücuduna tam oturan bir elbise giyen karısını uzun uzun süzdü, daha sonra elinde ki tarağı alıp Ahrazar'ın önüne bıraktı. O giyinme odasına girerken Ahrazar saçlarını taramaya başlamıştı. Çok değil 5 dakika sonra Marlon simsiyah bir takım giymiş olarak geri gelmişti.
"Marlon hazırsan saçlarımı tarar mısın? Makyajımı bitirmem lazım"
"Memnuniyetle" dedi Marlon. Karısının saçlarına dokundukça huzura erdiğini hissediyordu, elinde aldığı saçları büyük bir yavaşlıkla taramaya başladı. Ahrazar karşısında ki aynadan onu izliyor, aynı zamanda makyajını yapıyordu. Marlon'un saçlarına olan nazikliğini gördükçe eridiğini hissediyordu. "Bana değil de saçlarıma aşıksın diye düşünmeye başladım" dedi Ahrazar.
"Her zerrene aşığım" diyerek saçlarını öptü Marlon. Saçı ve makyajı hazır olunca yerinden doğruldu Ahrazar, Marlon'a baktığında onunda saçlarının taranmış olmadığını farketti. Marlon ayakta öylece dikelirken Ahrazar ona doğru yürümeye başladı, kocasının acayip bakışları altında dibine kadar girdi. "Ahrazar iyisin değil mi? Tanrı aşkına öyle bakma korkuyorum"
"Yatağa otur" dedi Ahrazar onun dediklerini duymazlıktan gelirken. Marlon saniyesinde yatağa oturduğun da Ahrazar sırıtmıştı, arkasında duran tarakla kocasına yanaşmaya başladı. "Arkande ne var? Ahrazar öldüreceksen bir kere öpeyim öyle öldür" diyen Marlon hem korkuyor, hem gülüyordu. Oturan adamın bacaklarının arasına girip arkasında ki tarağı çıkardı, "Saçını düzelteceğim" diye fısıldadı.
"Tanrım, seni öpmeden öleceğimi sandım"
Cevap vermedi Ahrazar. Elindeki tarakla kendi saçlarının tam zıttı olan düz saçları taramam başladı, büyük bir özenle düzelttiği saçlara bakıp gülümsedi. "Bitti" deyip geri çekileceği sırada beline sarılan kollar onu durdurmuştu. Dudaklarında hissetiği baskı artık alışılmıştı. Ellerini az önce taradığı saç tutamlarında gezerken, Marlon'un izin verdiğince nefes almaya çalışıyordu. Karısının dudaklarını öpmüyor adeta sömürüyordu Marlon, onu belinden daha çok kendisine çekmek isterken Ahrazar dengesini kaybedince yatakta üst üste düşmüşlerdi. "Makyajımı dağıttığın yetmezmiş gibi bir de saçlarımı bozdun" dedi Ahrazar, dudaklarını öne doğru büzerken.
Marlon ani bir harekete yatakta ters dönmelerini salladı, artık üstte olan oydu. "Hazır bozulmuşken daha da mı bozsak?" dedi çapkın çapkın gülerken. Ahrazar elinin birini Marlon'un ensesine attı, Marlon bunu kabul etti sanarak tekrar dudaklarına kapanacak iken Ahrazar onu yan tarafa ittirip yataktan kalkmıştı. "Geç kalıyoruz. Aşağıda bekliyorum, çabul gel"
Marlon arkasından sadece iç geçirmekle yetinmişti...
"Milan bak o tabak bitecek ona göre"
"Tamam Maran amca" dedi Milan. Hepsi konağa gelmiş, hazır sofraya oturmuşlardı. Ahrazar Maran'ın yanına oturan Milan'dan gözlerini alamıyordu. Maran ve Marlon'un sürekli küçük kızla ilgilenmesini, Ahrazar ve Zerda hanım tebessüm ile izliyordu. "Maran amca beraber at binmeye ne zaman gideceğiz?" diyerek sofrada ki sessizliği bozdu Milan.
"En kısa sürede" deyip Milan'a göz kırptı Maran. Önünde yemeklerini didikleyen Marlon aç kalacağını sofraya ilk baktığında anlamıştı. Hepsi yağlı türk yemekleri olduğu için Marlon'un ilgisini çekmemişti. Zerda Hanım, dikkatle Marlon'u süzüyordu. "Senin adın neydi?" diye sordu ona. "Marlon efendim," dedi Marlon kibar bir şekilde. "Sen gavur musun?" dedi Zerda Hanım, doğrudan. Marlon, ne dendiğini anlamadığı için gözlerini Ahrazar'a çevirdi. Zerda Hanım'ın sözleri Özkan ve Maran'ı güldürmüş, Ahrazar ise hafifçe eğilerek kocasının kulağına fısıldamıştı: "Müslüman olup olmadığını soruyor."
Marlon nihayet anlamış gibiydi. Zerda Hanım'a dönüp, sakin bir şekilde, "Hristiyanım efendim," dedi. Bu cevap üzerine Zerda Hanım'ın kaşığı, yemek kasesine şak diye düştü. Gözlerini hızla Ahrazar'a dikerek çıkıştı: "Ahrazar, gavurdan koca mı olur? Boşa bunu!"
"Anne!" diye homurdandı Maran, sıkıntıyla. Ahrazar ve Özkan, bu çıkışı duyunca bastırmaya çalıştıkları bir kahkaha patlattılar. Zerda Hanım, tekrar Marlon'a döndü ve kaşlarını çatarak sordu: "Peki, o hayvanın etini de yedin mi sen?" Marlon, hangi hayvanı kastettiğini anlamamış bir ifadeyle yine Ahrazar'a baktı. Ahrazar, hafif bir gülümsemeyle fısıldadı: "Domuz."
Marlon, düşünceli bir sesle yanıt verdi: "Hayır, sanırım hiç yemedim... ama emin değilim." Zerda hanım Marlon'dan pek hoşlanmasa da bunu belli etmemişti. Yemekten sonra hep beraber salona geçip oturmuşlardı. Maran'ın abileri gergin bir şekilde salondan çocukları göndermişti. Büyük abisi gayet sakin bir şekilde Maran'a döndü. "Maran"
"Evet abi"
"Çiftlik evinde ki kadın kim?" dediğin de Ahrazar ve Maran aynı anda öksürmüştü. Zerda hanım da olayı bilmediği için merakla Maran'a dönmüştü. Maran yalan söyleyemeyeceğini anladığı için Ahrazar'a yandan bir bakış attı, her şeyi anlatacağına dair. "Abi şimdi şöyle..." diye başladığı cümleyi tüm olayları anlatarak bitirmişti. Düşündükleri gibi bağırmalı çağırmalı bir tepki almamışlardı. Zerda hanım da, abilerde Maran'a bir ihtiyacın olursa buradayız demişler, arkasında olduğunu belli etmişlerdi.
"Çok teşekkür ederiz Zerda hanım. Hem yemek için, hem desteğiniz için"
"Ne demek kızım, Milan'da anasıda bize emanettir" dedi Zerda hanım. Ahrazar onlara ne kadar minnettar olduğunu bir kere daha dile getirdikten sonra oradan ayrılmışlardı. Özkan'da onlarla gelmişti çünkü yarın çok zor bir gün olacaktı...
"Abi her şeyi anladım ama neden güneş doğar doğmaz buluştuk" dedi Özkan. Asfalt yolda toplanmış konuşuyorlardı. "Buluştıuğumuz saati boşver de Ahrazar hanımlar neredeler?" diye sordu Maran. Marlon iç çekip ona cevap verdi; "Karım uyuyordu, kusura bakmayın ama onu uykusundan edemezdim"
"Hanımcı kılıbık"
"NE? Son söylediğin ne anlama geliyor?" dedi Marlon anlamayarak. Maran önemli değil diyerek onu geçiştirirken toplantı yapacakları mekana doğru yol almışlardı. Kudret'in yokluğunda onun iş yaptığı herkesi kendi taraflarına çekmeye çalışıyorladı. Başarmışlardı da....
"Karısına şiddet uygulayan bir adamla iş yapmayız" diyenler yada "Kızını terk eden bir babamı? İşim olmaz" diyenler, artık kimse Kudret'i istemiyordu. Bizimkiler bıyık altından gülerek tüm adamları kendi tarafına çekmişti. Öğleden sonra yemek yemek için bir restauranta geçtiklerin de Marlon huysuz huysuz mırıldanıyordu. "Ahrazar telefonlara cevap vermiyor"
"Endişelenme abi ne olacak?" dedi Özkan. Konuşmaya devam edecekti ama telefonu çalmıştı, hızlıca açıp cevapladı aramayı. "Nasıl? Ne zaman çıkmış?" diyen Özkan ayağa kalkmıştı. "Bunu neden şimdi söylüyorsun ben seni o araya ne için diktim. Aptal herfi"
"Özkan ne oluyor?"
"Kudret be- bey, bu sabah serbest bırakılmış" dediğin de Marlon'un başından aşağı kaynar sular döküldü. "Ahrazar evde yalnız" dediği gibi koşarak dışarı çıkmıştı. Arkada kalan Maran küfür ederek cüzdanında ne kadar nakit varsa saymadan masaya atmıştı. "Öldüreceğim o piçi"
2
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |