4. Bölüm

3.BİSİKLET🚲🚲

Sahtejuilet
sahtejuilet

Bugün ki bölümü Naz karakterinin anlatımı ile değil Zeynep karakterinin anlatımı ile okuyacağızzz ...

Haydin Bölüme, inşallah sizleri eğlendiren bir bölüm olmuştur. Yorumlarınızı bekliyorum hepsine geri dönüş yapacağım.🤍

 

Durun durun bölüme başlamadan önce küçük bir soru sorayım sizlere ;

 

En sevdiğiniz tatlı nedir ?

 

 

Sorumu cevapladığınıza göre önce teşekkür ediyor sonra bölüm ile baş başa bırakıyorum sizi.💞

 

 

 

 

Zeynep

Benim aç midem yine bir şeyler istemişti. Anlık bir kararla pasta yapmaya karar verdim. Hızlı adımlarla mutfağa gittim.

 

Bol çilekli bir pasta… Offf, nasıl da canım çekti şu an. Düşüncesi bile ağzımın suyunu akıttı.

 

Mutfak dolaplarını karıştırırken, aradığım malzemeleri bulamadım. Süt bile yoktu be!

 

— Bu bana yapılır mı be! Kim gidecek şimdi markete?

— Of, tabii ki de ben.

 

Kendim konuşup kendim cevaplıyordum. Deliriyorum sanırım.

 

Bu sırada telefonum çalmaya başladı.

 

Ninnini nin nin nin nin niii.

 

Düşüncelerimden sıyrılıp hemen telefonu açtım.

 

— Alo

— Alo

— Alo

— Alo alo alo

 

Kimle mi konuşuyordum? Tabii ki de Hira ile.

 

Hira: Ay dur, Naz da bağlansın. Çok iyi şeyler oldu, anlatacağım.

 

— Kız ne oldu?

 

Bu sırada Naz tarafından arama reddedilmişti. Allah Allah… Ardından Naz’dan grubumuza mesaj düştü.

 

Hemen yukarıdan okudum:

 

Naz: “Kızlar, resim kursundayım. Müsait değilim.”

 

Hira da benim gibi mesajı okuyor olmalı ki hemen Naz’a cevap verdi. Ben de mesajı beğendim.

 

Hira: Ay dur, sana anlatayım. Naz’a sonra anlatacağım. Ne oldu biliyor musun?

 

— Bilmiyorum.

 

Hira: Kes la eşek.

 

— Of hadi anlat, ne oldu?

 

Hira: Buldum Zeyno, buldum!

 

— Neyi ayol?

 

Hira: Hayatımın aşkını.

 

— Neeee! OHA! Nerede!?

 

Biz bu konuşmaları yaparken ben de ayakkabılarımı giymiş, markete doğru gidiyordum. Bu sözlerimi de biraz söylemiş olmalıydım ki sesim binada yankı yapmıştı.

 

Hızlı ve dikkatlice merdivenlerden inerken bir yandan Hira’ya tekrardan:

 

— Ne oha, nasıl, nerede, ne zaman ve kim?

 

Hira: Yavaş gel.

 

— Yav hadi anlat.

 

Hira: Tamam tamam, anlatıyorum. Şimdi ben dershaneden eve dönüyordum, tamam mı?

 

— Tamam.

 

Hira: Peko’yla minibüse bindik. Bir baktım 17-18 yaşlarında bir arkadaş grubu. Benimki de dibimde duruyor. Off taş gibi, kokusu da mükemmeldi. Arada göz göze geliyoruz. Benim kalbim ağzımda tabii.

 

Hira anlatırken ben de markete yaklaşmıştım. Az sonra içerdeydim.

 

— Eeee?

 

Hira: Sonra yanımızda da bir teyze ayakta duruyor işte. Neymiş, benim yakışıklı prensim teyzeye değiyormuş. Bu kadın da yüksek sesle söyleniyor. Ben susar mıyım?

 

Markete gelmiştim, hızlıca çilek, süt, krem şanti vs. alırken Hira’yı dinlemeye devam ediyordum.

 

— Tabii ki de hayır.

 

Hira: Dedim ki, “Teyze zaten sıkış pıkış yerde ayakta durmakta zorlanıyoruz. Bir de sizden uzakta mı durmaya çalışacağız?” Bu sırada arkadan bir ses yükseldi. Arkadaşlarından biri, “Ooo Kuzey, görüyor musun arkadaş seni savunuyor.” Ya adının güzelliğine bakar mısın? Ben de kutup yıldızı.

 

— Eee Kuzey ne dedi?

 

Markette kasadan fişi alıp hızlıca marketten çıktım.

 

Hira: Bana “Eyvallah” dedi. Ha bir de göz kırptı. Allah, yerim yet!

 

— Sonra?

 

Hira: Heh, sonra arkadan az önce seslenen arkadaşı vardı ya, tekrar seslendi. Dedi ki, “Kuzey, senin Instagram’ın neydi? Şu muydu?” deyip duyacağım şekilde söyledi. Hemen tuttum aklımda. Diğer arkadaşları gülüyor falan. Ben inince hemen istek attım. Anında kabul etti ve geri istek attı. Ayh, g*tünü yediğim.

 

— Olaya gel, çok iyi.

 

Hira: Tabi, enişteni bulmak kolay mı?

 

— Yalnız Kuzey’in arkadaşı tam benim kafa. Yakışıklı mıydı bari?

 

Hira: Yani Kuzey’e bakmaktan pek ilgimi çekmedi ama iyi duruyordu.

 

— Kanka bana da el atarsınız değil mi?

 

Hira: Tabii ki de aşkım. Ha bu arada, Kuzey ve arkadaşları çok tanıdıktı. Ayrıca bizim okulun minibüslerinden birindeyim. Belki de bizim okuldadırlar. Ay hadi inşallah.

 

— İnşallah inşalla— AĞGGGG!

 

Bir şey bana çarpmıştı. Ölecek miydim? Ağzımdan kocaman bir çığlık kaçtı. Elimdekiler etrafa dağıldı. Ah, benim çileklerim, güzel pasta malzemelerim…

 

Hira: Noluyo lan!? ZEYNEO! ZEYNEP! ZEYNEP!

 

Telefonu sıkıca tuttuğum için o hâlâ elimdeydi.

 

— YA ÖNÜNE BAKSANA GERİZEKALI!

 

Hira: Ben mi lan?

 

— Hira, bir dakika bekle. Arayacağım sonra seni.

 

Hira: Tam—

 

(DIT DIT DIT)

 

Çocuk: Ben miyim gerizekalı? Hanımefendi, pardon ama elinizde telefonla etrafınızı kontrol etmeyip alık alık gezen sizsiniz.

 

— Hem suçlusun hem güçlü.

 

Hâlâ yerdeydim. Elimi çocuğa uzattım.

 

— Yardım et de kalkayım, ayı.

 

Çocuk: Hem ayı diyorsunuz hem de yardım bekliyorsunuz.

 

— Hem bisikletle bana çarpıyorsunuz hem de yardım etmiyorsunuz. Gerçekten… Bak, dizlerim mahvoldu senin yüzünden.

 

Çocuk: Of tamam, gel.

 

Dedikten sonra elini bana uzattı. Uzattığı eli tuttum. Eli sıcacıktı. Beni hızlıca yerden kaldırdı. Dizim çok acıyordu. Poşettekileri toplamaya başladım. Allah’tan sütler falan patlamamış. Çilekler biraz dağılmıştı.

 

Her dizlerimi büktüğümde daha çok acıyordu. Canım tatlıydı. Sürekli yüzümü buruşturuyordum.

 

Çocuk: Çok mu acıyor?

 

— Maalesef.

 

Bisikletini kenara bırakmıştı.

 

Çocuk: Dizin kötü gözüküyor, şu kaldırıma oturur musun? Ben toplarım, deyip elimdeki poşete uzandı.

 

— Sağ ol ama gerek yok.

 

Çocuk: Uzatma işte. Hem poşet de yırtıldı yırtılacak.

 

— Sağ ol.

 

Uzatmadan oturdum kaldırıma, cidden acıyordu. Elimdeki poşeti alıp bir iki malzemeyi daha toparladı ve bana geri uzattı. Ardından yanıma oturdu.

 

— Teşekkür ederim.

 

Çocuk: Ben de özür dilerim.

 

— Asıl ben özür dilerim. Sonuçta benim dikkatsizliğimden oldu.

 

Çocuk: Demin “ayı” diyen kıza bak sen.

 

— Cıvıma be, ayı.

 

Çocuk: Bu arada ben Rüzgar.

 

— Ben de Zeynep.

 

Yeni fark ediyordum ama çok yakışıklıydı. Allah sahibine bağışlasın. Ona daha çok bakmak isterdim ama eve gitmeliydim.

 

— Artık eve gitmem gerekiyor.

 

İçimden gitmek gelmiyordu ama ayağa kalkmıştım. Bir iki adım attım ki Rüzgar arkamdan adımı seslendi.

 

Rüzgar: Zeynooo!

 

Duraksadım. Zeyno mu? Yeni tanışmışken mi? Samimi bile değildik ama yalan yok, hoşuma gitmişti. Bu his garipti. İstemsizce sırıttım. Yavaşça ona döndüm. Yüzümdeki sırıtışla durmaya devam edersem deli olduğumdan şüphelenirdi.

 

— Efendim?

 

Rüzgar: İki dakika bekler misin?

 

— Neden?

 

Rüzgar: Yaranı sarmak istiyorum.

 

— Ha?

 

Anlamsız bakışlarım gözlerini buldu.

 

Rüzgar: Bekle, karşıdan yara bandı alıp geliyorum.

 

Bu şaşkınlıkla sadece “Tamam” diyebilmiştim. Hızlıca gitmişti. Neden reddetmemiştim ki? Reddedebilirdim.

 

Pek vakit geçmeden geri geldi. Sağını solunu kontrol edip yanıma yaklaştı.

 

Yara bandını önce yanıma bıraktı, ben de elime aldım. Sonra elindeki poşeti benim poşetime geçirdi.

 

Birden dizlerinin üzerine çöküp yara bandını elimden aldı. Bense hâlâ kaldırımda oturuyor ve ne yaptığını anlamaya çalışıyordum.

 

— Ne yapıyorsun?

 

Rüzgar: Yaranı sarıyorum dedim ya. İznin var mı?

 

Kafamı onaylar biçimde salladım. Bu çok ince ve beklenmedik bir hareketti. Adeta büyülenmiştim. Artık dizlerim pek önemli değildi. Sadece ona odaklanmıştım. Gözlerimi onda gezdirdim. Gözlerini birden gözlerime çevirdi. Utandım, hemen kaçırdım.

 

Dizimi sararken fark ettim; o da düşmüştü. Ama ona “İyi misin?” diye sormak yerine “Ayı” demiştim. Onun da eli yüzülmüştü.

 

İşini bitirince anlık cesaretle elini iki avucumun içine aldım. Anlamsızca baktı bana. Durur muyum, çemkirdim.

 

— Ne bakıyorsun? Ben de senin yaranı saracağım.

 

Rüzgar: İyi ediyorsun, dedi sırıtarak.

 

Sırıttığı sırada daha da yakışıklı olduğunu fark ettim. Aman Allah’ım, ne oldu bana?

 

Hızlıca bandı yapıştırdım ve toparlandım. Bu sırada Rüzgar:

 

Rüzgar: Sanırım artık eve gitme zamanı.

 

— Ne o, kovuyor musun beni? Sesim alaycıydı.

 

Rüzgar: Aksine biraz daha oturup seninle konuşmak isterdim ama gitmem lazım.

 

— Zaten benim de eve gitmem lazım.

 

Rüzgar: Bunu tekrarlayalım.

 

— Tekrar Rüzgar gibi esen bir bisikletin gazabına uğramak istediğimi düşünmüyorum.

 

Söylediklerime içten bir şekilde güldü.

 

Rüzgar: Tekrar görüşmek dileğiyle, Zeyno.

 

— Görüşmek üzere, Rüzgar.

 

Bisikletine atlayıp gitmişti. Ben yerimde durup az önce yaşananları düşündüm ve arkasından kaybolmasını bekledim. Bu sırada bir anda arkadaşına baktı, düşecekti salak.

 

Eve doğru giderken düşündüm; kalbimin ritmi değişmişti resmen. Ne yani, âşık mı olmuştu bu salak kalbim? Bir anda aklıma Hira düştü. Dövecektir beni, suratına kapatmıştım. Hemen aradım, ilk dakikada açtı.

 

Hira: Kızım, ne oldu bir anda bağırdın, korktum, bir de yüzüme kapattın.

 

— Neler olduğuna inanamayacaksın.

 

Hira: Yoksa sen de mi hayatının aşkını buldun?

 

— Nereden bildin?

 

Hira: Neeeee?! Hadi lan oradan. Bırak dalgayı da anlat, ne oldu?

 

Onları kısaca anlattım.

 

Hira: Ay çok iyi. Ben de anca çocukla bakışıyım.

 

— Kudur tatlım.

 

Güldük bu dediğime.

 

Hira: Eee numarasını almışsındır herhalde?

 

— Kız ne numarası, tabii ki de hayır.

 

Hira: Instagram?

 

— Hayır.

 

Hira: Katıksız malsın be Zeyno.

 

— Ah ah… O da bana Zeyno demişti.

 

Hira: Ya sen âşık mı oldun çen yağ. Gözlerim yaşardı. Seni böyle görünce gururlandım resmen.

 

— Dalga geçme ya.

 

Biraz daha konuştuktan sonra kapatmıştık. Şu an mutfakta pasta yapmaya çalışıyordum. Ve bir gerçek vardı ki, Rüzgar aklımdan çıkmıyordu.

 

 

---

📍Bölümü beğendiniz mi ?

 

📍Tanışmaları sizce nasıl olmuş?

 

📍Rüzgar hakkında ne düşünüyorsunuz?Sizce Zeynep ile tekrar karşılaşabilecekler mi ?

 

📍Bu bölümde Naz ve Romeo yoktu onlar hakkında düşünceleriniz nelerdir?

 

📍Peki ya Kuzey onun hakkında da düşüncelerinizi alalım. Sizce bizim kızlar ile aynı okuldalar mi?

 

📍Ayrıca Kuzeye kızan teyzeler sanki heryerde varmış gibi değiller mi ?

 

TAMAM SORULARI DA CEVAPLADIGNIZA GÖRE CANLARİM ;

Öncelikle yazım hatası, noktalama ve bir yanlış var ise affola. Bu düzenlediğimiz üçüncü bölümümüz sevdiniz inşallah .Oy ve yorumlarinızı eksik etmeyin.Sizleri kocaman öpüyor diğer bölümlere bekliyorummmm💗🤍💗🤍

 

Bölüm : 13.11.2024 04:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...