
Gözlerin gözlerime değince felaketim olurdu
Ağlardım
Beni sevmiyordun bilirdim
Bir sevdiğin vardı duyardım...
Atilla İlhan
🌼
"Olmaz öyle şey Mihrimah, sen ne dersin" şaşkın şaşkın dostuna bakan Pınar'ın sesi öfkeli çıkmıştı.
Arkadaşına baktığında minderliğe sığınmak ister gibi ellerini sımsıkı döşeklere yaslamış, beyaz ellerine kan oturmuştu sanki. İçli içli ağlıyordu. Gözleri solmuş bir güle benzemişti. Dudakları ten rengini almış
kurak topraklar gibi kurumuştu. Pınar Mihrimah'a bakmayı sonladırıp ileri geri hareket etmeye başlamıştı.
"Daha önce kabul etmedin üstelemedi kimse şimdi bu acele niye" diye söylenmeye başladı. Yangına körük ile gidiyordu ama bunu yapmazsa arkadaşı istemediği biri ile evlenebilirdi.
Sevdası vardı Mihrimah'ın gönlü boş değildi. Ömrü boyunca mutlu olmazdı.
Hem Mihrimah'ı isteyen çok olmuştu.
Ama ne Hatçe kadın ne Gül kabul etmemişlerdi. Hep yaşımı bahane etmişlerdi. Şimdi kabul etmeleri içinden şüphe tohumları oluşturmuş idi.
Mihrimah başını salladı yeniden
"Bu sessizliğin niçin Mihrimah! Senin sevdiğin bir adam var" diyerek ona sesini yükseltti. Kendine demeyi yediremediği cümleyi, pınarın dile getirmesi içini boğmaya başladı.
Mihrimâh'ın gözleri dolmaya başladı Ali aklından hiç çıkmıyordu.
"Pınar Ali askere dönecek, benim yüzümden hayatı kararır ise ne yaparım ben söylesene o asker" diyerek Pınar'a kaşlarını çattı. "Düşünmedim mi sanıyorsun sen bunları"
Pınar hiddetle Mihrimah'a doğru konuştu yeniden.
"Kararsın ne olacak! Sevda bu sevda. Hem askere dönmeden sana nikah kıyar" dedi başka bir çare göremiyordu.
"Olmaz öyle şey, Ali'ye birşey olursa işte o vakit ben ölürüm" derken sesi titriyordu. Kendinden çok düşündüğü tek adamdı çünkü o. "Belki beni unutur ve yoluna bakar" derken umutsuz idi. O belki bakardı ama kendisi bakabilir miydi? Asla.
Pınar birşey demedi daha fazla sadece arkadaşının haline üzüldü.
Mihrimah ayaklandı ve Pınar'ın önüne ilişti ve ellerini tuttu.Buz tutmuş eller ile duraksadı yeniden Pınar, nasıl olurda gülen yüzlü bu kızın gözlerine sinen acı onu bir günde öldürürdü.
"Aramızda Pınar" dedi sesi hem titriyor hem ağlamaklı çıkıyordu. Pınar başını salladı.
Vakit öğleyi çoktan geçmişti. Gül hanım bir daha kızının yanına çıkmamıştı. Evi süpürüp, akşam gelecek misafirler için bir kaç çeşit ikramlık hazırlamışlardı Hatçe kadın ile birlikte.
Gül hanım taş ocağın başında, içinde tuttuğu gözyaşlarına mani olmamıştı.
Evlenmek istemiyordu Mihrimah, ama elden ne gelirdi. Evlenip yuva kurması gerekti. Ocağın içinde ki köz ile kendi içinde ki köz birbirine karışmıştı. Yazmasının ucuyla gözyaşlarını sildirdi.
Hatçe kadının hakkı vardı bunu biliyordu. Kızının güzel bir yuvası olsun elini soğuk suya değdirmesin istiyordu.
Er, değil miydi? Elbet severdi.
Oda sevmemiş miydi?
Yıllarca hayvanları güdüyordu. Mihrimâh, Hasan öldüğün den beri omuzlarına yük olmuştu. Artık genç kız olmuştu. Yakışmıyordu ne eline ne gönlüne ağır işlerdi. Kızının yanında duran güçlü kuvvetli bir ailesi olsun, gönlüne yaş değmesin istemiyordu. Yaşı yarıyı çoktan devirmişti. Kalbi de ara ara onu yokluyordu. Hem Hatçe anasının durumunda malûmdu.Kadın gibi oturur konağın hanımı olurdu. Bunlar hep Hatçe kadının sözleri idi. İçine işleyen sözlerin haklılık payı çoktu
Bu sefer Hatçe kadın haklıydı. Ondan çıkmıyordu sesi.
"Gelin git mihrimâh'a de hazırlansın gayri gelirler artık" dedi sesin sert değildi aksine yumuşak idi.
Gül hanım Hatçe kadına çevirdi bakışlarını, yaşı geçtikçe cildi daha çok kırışan kadının ellerinde daha belirgin olmuştu.Gelinin yaşlı gözleri ile önünde duraksadı kadın.
Onun bu eve gelin geldiği ilk zamanlar gelmişti gözünün önüne Gül hanımın yüzüne bakmaya başladı. Tombuldu yanakları hala al al idi hala.
Bastonu yere sabitledi.
"Mihrimah için hayırlı olan budur" dedi sesinde şefkat hissetmişti Gül hanım.
"İnşallah ana"
Giden kadının ardından baktı Hatçe kadın.
Gül hanım kızının odasının önüne gelince durdu. Böyle arada kaldığı hiç olmamıştı hiç. Hep kızını tutardı ama bu defa çok başkaydı. Herşey onun iyiliği içindi.
İki defa kapıyı tıklattı ve kapıyı açtı.
Açılan kapı ile etrafa baktı yatakta kimse yoktu. Diğer yana çevirdi başını kızı mindere dayamış başını uyuyordu.
Yavaş adımlar ile kızına doğru adımladı ve yere çömeldi. Kızının solan yüzünü göz ardı etti, omuzlarından sırma gibi salınan saçlarına dokundu.
Sonra omzuna hafif değdi.
"Mihrimah uyan kızım" diyerek kızın yanağını okşadı.
Anasının sesinle gözlerini araladı Mihrimâh, anasının yüzünde gördüğü tebessüme sadece bakmakla yetindi.
Hemen kalkmaya çalıştı oturduğu yerden.
"Vakit geldi yavrum gelirler az sonra" dedi Gül hanım. Mihrimah yatağına doğru yürüdü. Gönlü gidiyordu, içi kan ağlıyordu.
"Birazdan çıkarım" soğuktu sesi.
Gül hanım kapıya doğru gitti, kapıyı açtı son defa Mihrimah'a bakmaya başladı. Sadece yere bakıyordu solan kızının yüzü.
Kapıyı kapatıp çıktı.
"Ali" diye mırıldandı Mihrimah,
Yastığın altına koyduğu kitabı gün yüzüne çıkarttı. Kapağını okşadı, göğsüne bastırdı. Okumak için bile zamanı olmamış, çok kısa sürmüştü mutluluğu.
•
Yola koyulan Pınar hem söyleniyor hem yolda yürüyordu.
Göz göre göre ölecekti arkadaşı. Buna yüreği el vermedi.
Yaklaştığı eve vardı ve tahta kapısını çaldı.
Çaldı
Etrafına bakındı, umarım geç kalmaz idi.Yeniden çalacağı sırada kapıyı açan Mahir ile duraksadı. Mahir onun ağabeyinin arkadaşı idi. Boylu boyunca Mahir kapının ağzında durmuş ona bakıyordu.
"Buyur bacım" dedi Mahir
Pınar adamınkara gözlerden çekti ansızın gözlerini, içine oturan acı boğazına yapıştı. Konuşsa konuşamadı o an. Sussa gönlü el vermedi.
Hemen gözlerini yere indirdi.
"Mahir ağabey Ayten ablaya baktım evde mi" derken sesi kısık çıkmıştı.
"Evde geç içeriye sen çağıracağım"
İçeri adımladı Mahir, Pınar ise onun ardından baktı.
Bacım
Gönül yarasına sürecek merhem olsa kendi yarasına sürecekti. Kapanmaya yüz tutmayan yaranın tekrar tekrar sızlaması onu yormuş idi. İçeriden gelen Ayten ile ona çevirdi bakışlarını.
Ayten kaşları havalandırdı ve kıza bakmaya başladı.
"Pınar hayırdır ablan buyur"
Pınar Ayten'e yaklaştı.
"Ayten abla" dedi sustu etrafa bakmaya başladı
"Mihrimah'a görücü geliyor"
Ayten duydukları karşısında şaşırdı.
"Anam" diyerek kaşlarını çattı Ayten.
Sonra pınara yaklaştı
"Deme kız olacak iş mi bu" dedi yeniden kaşlarını havalandırdı.
"Herşeyi biliyorum Ayten abla, bir çaresi olmalı"diye fısıldadı. Ayten başını evet anlamında salladı.
"Var elbet var amma Ali asker de ablam dur az" diyerek tam arkasını döneceği sırada Pınar, Ayten'in kolunu tuttu.
"Gelmiş" diye fısıldadı kadının kulağına doğru. Ayten'in yüzünde şaşkınlığın yanı sıra tebessüm oluştu.
"Mahir" diye seslendi içeriye doğru Ayten.
Pınar duyduğu ses ile Ayten'i ardında bırakıp yürümeye başladı. O sıra da Ayten Mahir'in onu duymadığını anladı ve yeniden içeriye doğru seslendi kocasının adını.
"Mahir"
Mahir karısının seslenişi ile merdivenlerden aşağıya inmeye başladı. Ayten önünü döndüğün de Pınar'ın olmamasıyla şaşırdı iyi de az önce buradaydı. Omuzlarını silkip merdivenlerden inen kocasına bakmaya başladı.
"Ayten" diyerek soludu.
"Yetiş Mahir'im Mihrimah'a görücü gelecekmiş Ali'ye git hemen" diyerek kapıyı kapadı ve kocasının yanına gitti.
Mahir şaşırmış bir halde Ayten'e bakmaya başladı. Ali, dün askerden geldiğini köy kahvesinde duymuştu.
"Dur hele kadın telaş etme ben Ali'ye gidecem" diyerek omuzlarına ceketini aldı.
"Bir şey yap Mahir, ikisinin de gönlü birbirinde yazık olmasın emi"
diyerek dudaklarını büzdü.
Mahir önünde durmuş eşine kaşlarını çattı.
"Dur kadın hele ortalığı velveleye verme" diyerek kapıdan çıktı ve yürümeye başladı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |