
Her gün içimizde tomurcuklanan umutlar bize peyda olan hüznün yansıması değil miydi? Her umut bir hayal kırıklığı, her heyecan bir başlangıç değil miydi?
Yaşıyorsak bir sebebi vardır dedi içinden Hamit bey.
Gün, bir gün daha geçmişti.
Zerda hanım, başında siyah yazması ile Hamit beyin yanında duruyordu. Sanki kendi içinde yaşadığı yası etrafa dağıtmak ister gibiydi yüzü.
Ali, hemen salonun yanında olan
odasında yaşadığı heyecanı bastırmaya çalışıyordu. Siyah mintanı onun içine giydiği beyaz gömleğiyle hazırdı.
Biraz sürdüğü tütün kolonyası, nefesini düzene sokması için burnuna götürmüştü. Derin bir nefes çekti içine Sonra adımlarını kapıya yönlendirdi odasında çıktı.
O sırada merdivenlerden inen ağabeyi ve Esma, ile karşılaşmıştı. Sabah kahvaltısında onlarında herşeyden haberi olmuştu. Esma kocasının koluna girmiş gülücükler konduruyordu kocasının esmer tenine. Akif de Esma'ya tebessüm ediyordu. Akif kafasını çevirdi ve Ali'yi görünce adımlarını duraksattı.Esma da onunla beraber duraksadı.
"Hazır mısın aslanım" dedi Akif yüzünde hafif sırıtış vardı. Dalga geçmek istemişti ama yeri değildi zamanı vardı. Akif evlenirken Ali onunla az dalga geçmemiş, hatta gerdeğe girerken sırtına kocaman kütük geçirmişti ya neyse. Akif Ali'nin babasına karşı olan bu tutumuna ses çıkartmamış onun adına mutlu olmuştu. Zerda anasının aksine o bu işe çok sevinmişti.
"E işte ağabey" dedi Ali heyecanını yansıtmak pek istemezdi. Sadece Mihrimah, görsün isterdi. Esma, hemen kocanın önünden geçip aşağıya inmeye başladı. Akif siyah kaşları siyah gözlü ve uzun boylu bir adamdı. Elini kardeşinin omzuna attı.
"Gidip alalım gelinini hade" dedi Akif
Ali'nin yüzünde kocaman bir tebessüm belirdi ve bunu yansıtmamak için yanına döndü. Hislerini belli etmeyi pek sevmezdi.
Ali'nin gelini düşüncesi bile içini gıcırdatmış idi genç adamın.
İçeri girdiklerinde Zerda hanım ve Hamit bey oturuyordu. Zerda hanım, Gelinini boydan boya incelemiş suratını ekşitmişti. Ne gerek vardı bu kadar abartmaya diye düşündü Zerda hanım.Esma giydiği koyu lacivert entarisi ile bembeyaz teni içinde güzel bir huyum sağlamıştı. Esmanın heyecanı yüzünden belli oluyordu.
Hamit bey Ali'yi ve diğer oğlu Akif'i görünce bağdaş kurduğu sedirden kalkmıştı.
Zerda hanıma bakış attı. Suratından düşen bin parça idi. "Hayde" dedi Hamit bey ve yürümeye başladı.
Evin çalışanları giden ailenin ardından bakıyor idi. Evin emektarı Sultan hanım gidenlerin ardından söylenmeye başladı.
"Allah hayırlı ede" dedi sesi hafif hüzünlü çıktı.
Sultan hanımın yaşı Haşim ağa ile aynıydı. Kocası Zeynel, ve Haşim ağa eskilerden çocukluk arkadaşı idi. Tesadüf ki, Sultan hanım da Zerda hanımın yardımcılarının kızları olunca Zerda hanım bu eve gelin geldiği zaman sultanı da yanında getirmişti.
Onlar evlenince bir arada dura dura Zeynel ve Sultan birbirine sevdalanmış, evlenmiş bu evlilikten kızları Halime doğmuştu. Zeynel, evin kâhyası, eşi Sultan ise evin yemek ve diğer işlerine yardım ediyordu.
Çok eskilere dayalı olan dostuk kadimdi.
"Hayırlı ola hatun da bu işte var bir şey demedim deme" dedi Zeynel efendi.
Kara kara düşünmeye başladı. Hasan'ın kızıydı ah Hasan dedi içinden. İyi tanırdı, zamanında çok beraber koyunlara gitmişler aynı ekmeğin yarısını pay etmişlerdi.
"Rabbim Zerda'nın öfkesinden korusun" diyerek içindekini dile getirdi.
Zeynel efendi karısının sözleri ile daldığı yerden çıktı.
"Ali hiç kimseye ezdirmez karısını bilmez misin hanım" dedi Zeynel bey.
Sultan kocasının dediklerine hak verdi vermesine ama Zerda'nın bitmek bilmeyen öfkesini de bilirdi.
"Alinin askerliği daha bitmedi bey" diyince Zeynel başını sallamakla yetindi. Karısının söylediklerine hak veriyordu ama fazla yüz göz olmaz istemedi.
"Hade işimize bakalım biz, ne zaman gelirler heç belli olmaz gayrıkın hade" dedi ve önlerine döndüler.
•
Mihrimâh heyecan içinde entarisini giyindi. Beyaz entarisinde yer yer olan kan kırmızı işleme motifler ayrı bir ahenk sağlamıştı.Kapının açılması ile üstünden almıştı bakışlarını Mihrimah
Gelenin Ayten olduğunu anladı ve yüzüne tebessüm kondurdu.
"Tüh tüh maşallah sana ablam"
Ayten ellerini açmış bir güzel kızı okumaya başlamıştı. Mihrimah utana sıkıla kadına bakmaya devam etti.
"Analar neler doğuruyor yavrum be" diyerek Ayten bir ıslık çaldı.
"Abla yapma utanıyorum ben" diyerek utancını dile getirdi. Ayten'in ardından Pınar da girdi içeriye, Ayten ve Mihrimah pınara bakmaya başladı.
Pınarın gözleri sadece Mihrimah da idi.
"Ne güzel olmuşun Mihrimah"
Mihrimâh tatlı bir tebessüm gönderdi arkadaşına, Pınar ise beyazlar içinde olan Mihrimah'ın görüntüsünü hayli beğenmişti.
"Sağ ol Pınar" demekle yetindi Mihrimah.
Ayten, Pınar'a bakmaya başladı
"Senin mürüvvetini ne zaman görürüz kız Pınar"
Pınar Ayten'e doğru döndü.
"Kısmet" dedi sadece ve gözlerini Mihrimah'a çevirdi.Fazla yüz göz olmak istemiyordu hele ki bu konuda.
Pınar, Mihrimah ile ilgilenen Ayten'i süzmeye başladı.
Ayten, kadınsı bir güzelliğe sahipti.
Yüz hatları kemikli idi. Okka bir burnu vardı, dudakları var ile yok arası etsiz idi. Zayıf idi. Ama belinden öte salınan saçları vardı. Alımlı bir havası vardı. Uzun boyu ve esmer teni herşeyi ile birbirine huyum sağlıyordu. Ayten, Mihrimâh'a birşeyler söylüyordu. Bir eli ise karnını okşuyor idi. Pınarın gözleri irileşmeye başladı.
Ayten, ister istemez eliyle karnını okşuyordu. İçinde bir an hissettiği sızı kendini yeniden göstermeye başlamış idi. Gözleri Ayten'in karnında takılı kaldı.
Mihrimâh gülen yüzünü arkadaşına çevirmişti. Çevirmişti ama Pınarın suratında gördüğü ifade ile donup kaldı Mihrimah. Yüzü bembeyaz kesilmişti. Dokunsa sanki ağlamalı tavrı vardı. Pınar çekmeden baktığı yeri gözleriyle takip etti.
Pınarın gözleri Ayten'in üzerinde idi. Hatta karnında, oda o yöne bakmaya başladı. Ayten eliyle yatağın üzerinde duran yazmaya bakıyordu.
Mihrimâh, iki adım uzağında duran arkadaşına doğru uzandı. İki adımda yanına vardı ve eliyle kolunu tuttu. Pınar, gözlerini Mihrimah'a çevirdi.
Çaresizliğini görsün istedi ilk defa, çaresiz hissettiği yetmezmiş gibi acı içinde kıvranıyor idi. İlk defa birisinin içinde tuttuğu bitmek bilmeyen, tükenmeyen birşeyi görsün istedi.
Gözleri doldu dolacak idi.
Ayten yatakta duran yazmayı eline aldı
Mihrimah'a göstermek için kaldırdı
İki kız ile karşılaştı gözleri, iki kız Ayten'in önüne, hatta eliyle tuttuğu karnına baktığını gördü. Elini usulca karnından çekti.
"Anam sizden de birşey kaçmıyor ha ben gebeyim ama daha çok yeni kimseye demedik " dedi sesinde heyecan ve neşe vardı. Mihrimâh başını yanında duran Pınara çevirdi. Pınar gözleriyle yere bakmaya başlamıştı. Anlamak istemedi. İlk defa anlamak istemedi, düşündüğü olsun istemedi. Sonra bakışlarını Ayten ablaya çevirdi.
"Allah tez vakitte kucağına almaya nasip etsin abla" dedi Mihrimah sesinde oluşan hüznü anladı ama Ayten'e baktığında onun anlamadığını ona tebessüm ettiğini fark etti. Eliyle Pınarı dürttü. Pınar başını kaldırdı. Mihrimâh'ın gözleri ile kesişti. Mihrimah, gözleriyle ilerde duran Ayten ablayı işaret etti.
"Hayırlısı olsun" demekle yetindi.
Ayten iki genç kıza tebessüm etmeye başladı.
"Sağ olun ablam. Rabbim size de sevdiğiniz adamlardan boy boy çocuklar nasip etsin" dedi Ayten sesinde şefkat bir tınısı vardı. Mihrimah, sadece gözlerini yummakla yetindi. Pınar, sadece bakmakla yetindi. İçeri giren Gül hanım ortamı sessizlikten kurtarmış idi.
"Hade kızlar, gelirler birazdan aşağıya" dedi Gül hanım sesinde gerginlik vardı. Ayten, Gül hanımın peşinden çıktı.Mihrimah ve Pınar yanlız kalmışlardı.Pınar sadece Mihrimah'ın gözlerine bakıyordu. Mihrimah ise Pınarın
"Yapma Pınar" diye fısıldadı Mihrimah sesinde engel olamadığı bir hüzün asıl olmuştu. -Hissettiğim doğru olmasın ne olur" Pınarın tutamadığı, artık tutmak istemediği bir yaş aktı çenesinden entarisine süzüldü. Birşey söylemedi, birşey söylemek istemedi. Mihrimah, elini pınarın avuçlarına bıraktı.
"İmkansız" bu dedi tane tane, arkadaşına. Şimdi anlıyordu Mahir, ağabeyi görünce neden sokak değiştirdigini Mihrimah hep ondan çekindiği için ya da ağabeyine söylemesini korktuğu için diye düşünü
rdü. Oysa şimdi önünde duran gerçek tüm aydınlığı ile karşısına geçti
Pınar akan yaşlarını elinin tersiyle sildi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |