11. Bölüm

11

Sairsell
sairsell

Sabah eve geldiğimiz vakit Şerife ana karşıladı bizi. Hayli endişeli bir hali vardı. Beni görünce yüzünde hemen bir tebessüm oldu. "Pınar..." diyerek yanıma geldi hemen. "Kızım nasıl oldun " dediğin de yüzümü okşadı. Güzel elleri bir ananın vermediği şefkati veriyordu bana. İçime sinen huzuru anlatamazdım.

 

"İyiyim ana" dediğim de anlamıştı bir şeyin olduğunu yüzümden.

 

"Yüzüne de renk gelivermiş azıcık."

 

"O kadar nazar ettiler sana doğru dürüst bir şeyler de yemi..." cümlesini bitiremedi.

 

"Sana torun geliyo ana" diyen Mahir ile neye uğradığını şaşırdı kadıncağız. "Daha çok yorulacaksın" Şerife ana ellerini havaya açıp "Şükürler olsun Rabbim sana" diye dualar ederken ellerime uzanıp öptü. "Güzel gelinim benim Rabbim kucağımıza almayı nasip etsin."

 

"Amin ana" dedi Mahir keskin sesiyle hemen.

 

"Geliver sen söyle ayakta kalma"

 

Hep birlikte sedirli odaya girdiğimiz de müjdeyi verdik Şerife anaya. Dualar edip şükürler ederek yüzümü okşadı.

 

"Şükürler olsun Rabbim" derken Mahir'in gözleri yerde ki kızına değdi hemen. Düşünüyordu belki de aklıma bambaşka şeyler geliyordu bilmiyorum. Ahraz ona bakıp baba dediğin de onu kucağına aldı hemen. Kızının yanağını öptü ve geriye koydu. Onları yanlız bırakıp odama çıkmak için merdivenlerden çıkacak iken kapı çaldı.

 

Ayağıma yemenilerimi giyip kapıyı açmaya gittim hemen. Gelen Hasan ağabeyim idi.

 

Hasan ağabeyim son defa benimle konuşmak için konağa gelmişti. Kaşları hatta dudağının kenarın bile dağılmıştı. Bu hali canımı acıtsa da sustum çünkü o da benim canımı çok acımıştı. Mahir'in varlığını hemen arkamda hissettim.

 

"Konusacaklarım var seninle gülüm gel az" derken derin bir nefes aldım. Daha fazla olay çıkmasını istemiyordum. Sonuçta onlar çok yakın dostlardı ve benim yüzümden araları açılmıştı. Mahir'in eli elime uzandı ve avucunun içine aldı hemen. Bakışlarım yanımda duran varlığa çevrildi.Korkusuz ve oldukça cesur bir hali vardı. Sanki veremeyecek bir cevabı yoktu. "Ne konuşacaksan burada konuşacaksın Hasan" tok sesi oldukça sert bir halde çıkmıştı. Bu emrivaki tavrı Hasan ağabeyimin derin bir nefes almasına sebep olmuştu.

 

"Ne zamandan beri kardeşimin yanında durur oldun ki seninle böyle mi konuştuk biz." Mahir'in eli elimde kasıldığını hissediyordum.

 

"Karım olduğundan beri"

 

"Ne dediğinin farkına var Mahir, ben sana geçici süre onu emanet ettim. Sen ise bana ihanet ettin. Her şeyi sana anlattım tüm durumları bildiğin halde gece kapıma dayandın ve onu götürecek iken yolumuzu kesip aldın"

 

Yerimde sarsıldım. Tüm durumları biliyor muydu?! Hasan ağabeyimin gerçek ağabeyim olmadığını da mı?!

Mahir güçlüydü ve elimi hafifçe sıktı. Duyduklarımın canımı yakmasını istemiyordu.

 

"Yavaş ol Hasan" dediğin de içeriden çıkan Sultan ana da yanımıza geldi hemen. "Ne bağırışıyorsunuz oğlum. Hasan geliver içeriye sakin sakin konuşuverin" dediğin de ağabeyimin gözleri beni buldu hemen. Kahverengi olan lakin hafifçe yeşilliği de mevcut olan hareleri sadece bana bakıyordu. "Ben kardeşimi alıp gideceğim." derken gözlerimi sımsıkı yumdum.

"Ağabey diye fısıldadım. "Yapma ne olur" Mahir'le kavga edeceklerdi ve bu durum en çok bize zarar verecekti. Daha ne kadar yorulacaktık ki.

 

"Hasan oturun konuşun yavrum" diyen Şerife ana orta yolu bulmak için uğraşıyordu.

 

"Onca yıllık dostluğumuz için sakin kalmaya çalışıyorum lakin sabrımı zorluyorsun kardeşim." derken dişlerini sıktığını gördüm". Elimi hemen elinden çektim. "O artık benim karım Hasan! Eğer istiyorsan geç içeriye lakin kapıma dayanıp bana istemediğim şeyleri yaptırma"

 

Hasan ağabeyim hemen koluma uzandı ve beni çektiğin de ona engel olmadım eğer olsaydım durum daha da kötü olacaktı. Hemen arkamı dönüp bize doğru gelen Mahir ile göz göze geldim.

 

"Ulan" diyince sesim yüksek çıktı hemen.

 

"Ben gebeyim ağabey" derken Hasan ağabeyim şok olmuştu adeta. Boyle bir şeye ihtimal vermiyor olacak ki duraksadı. "Benim yanım kocamın yanıdır ağabey beni anla" derken gözlerinde gördüğüm hayal kırıklığını hiç unutmadım. Ne sanıyordu? Beni bu kapıya bırakınca ne olacak sanıyordu.

Mahir beni odama çıkartıp yatağımıza yatırdı.

 

O gece ansızın kapı çaldı.

 

Mahir'in göğsünde uyurken araladım gözlerimi hemen. Sıcak bir bedene sımsıkı sarılmıştım. Mahir de benim uyuduğumu sanıyor olacak ki yavaşça başımı göğsünden kaldıracak iken ben ondan önce davrandım. Bakışlarım onun bakışlarına düştü.

 

"Korkma" deyip usulca başımı göğsünden kaldırdığımda oda yataktan hızla kalktı ve o çıplak üstüne gömlek geçirdi acelece ben de kalkacak iken eliyle durmamı söyledi.

 

"Dışarısı ayaz hatun sakın çıkma ben geleceğim yanına" derken çıktı apar topar hemen kapıdan. O sıra da yeniden çalmaya başladı kapı. İçimde bir korku vardı. Gecenin bu vakti gelen insan hayırlı değildi. Hızla üstümü değiştirip saçlarımı kalın entarinin içinden çıkarttım. Elime aldığım kandil ile kapıyı açtım hemen.

 

"Bu halin de ne Zeynep!" diye kükleyen Mahir'i elbette beklemiyordum. Öyle bir bağırıyordu ki. "Bunu sana o it mi etti"

Zeynebin hıçkırık seslerine daha fazla dayanamadım ve elimde ki kandil ışığı ile aşağıya inmeye başladım.

 

"Yere batacası köpek" diyen Şerife ana düştü gözlerimin önüne hemen. Karanlıkta fark edemedim lakin merdivenlerin sonuna geldiğim de hüngür hüngür ağlayan Zeynepti.

 

"Başımıza gelene bak"

 

"Kırılmadık yerini bırakır mıyım ulan"diyen Mahir hala bağırıyordu. Onlar sedirli odaya geçince hemen son basamağı indim ve arkalarından geçtim. "Elleri kırılsın emi" diye ağlayan Şerife anaydı. İçeriye girdiğim de Zeynep düştü gözlerimin önüne hali içler acısıydı. Dudağı patlamıştı. Gözleri ise ağlamaktan kan çanağına dönüşmüştü.

Yanlarına gittiğimde kimse beni fark etmedi lakin ardımdan giren Mahir oldu hemen.

 

"Neden yaptı bunu sana" diye sordu sakın değildi.

 

Zeynep titremekten konuşamadı.

 

"Ağa-bey" zorlukta yutkundu.

 

"Neden soruyorum ki gidip onu öldürmeliyim Zeynep değil sana vurmak elimi kaldırsa bile yeterdi" derken tam gidecekti ki Zeynebin kelimeleri onu durdurdu.

 

"Anası yüzünden" diye inledi. "O doldurup doldurup duruyo" derken Şerife ana da söylendi.

 

"Anasının dolduruşana mı gelip sana el kaldırıverdi ama ben dediydim bu iş olmaz diye sana Mahir " diye sertçe oğluna baktı. "Ben sevdanın arasına girivermem dediydin bana" derken bakışlarım Mahir'i buldu hemen.

O ise eliyle başını ofaladı.

 

O sıra da kapı çaldı yeniden.

 

Hemde hiddetle.

 

Mahir hızla dışarıya çıktı.

 

"Ulan..." diye bağırdı.

 

Onun peşinden acelece gittiğim de ayaklarım çıplaktı. Mahir kapıyı açtığında da deli gibiydi adeta. Gözlerim gelene çevrildi hemen. Mahmut ağabey idi. Yüzü aşağıdaydı.

 

Yavuz'un babasıydı.

 

Onun arkasında ise düpedüz pişkince bakan Yavuzdan başkası değildi. Ben ne olduğunu anlamadan Mahir hızla Yavuz'un üstüne atlamış ve onu bayıltana kadar yumruklamıştı. Ne ben ne de Mahmut ağabey onu elinden aldı. En sonunda gürültüden uyanan adamlar da yardım ettiler. Zeynep, kocasını bu halde görünce oda baygınlık geçirdi hemen. Yavuz'u ilçeye hastaneye götürdü komşular.

 

Benim ağlamaya başlayan halim ile olduğu yerde bana dönen Mahir, beni elimden tuttuğu gibi yukarıya çıkartacak iken buna mani oldum. "Zeynep'i göreceğim bırak" derken bırakmadı beni. "Ayaklarının haline bak" derken odaya sokup beni yatağa oturttuğunda ağlamam yumuşadı.

 

Banyoya gitti ve hemen çıktı. Eline aldığı bezle dizlerimin önüne çekip ayaklarımı sildirmek başladığın da bir hıçkırık daha koptu dudaklarımdan. Oda başını kaldırıp bana baktığın da sert bir nefes aldı ve kalkıp yanıma oturdu.

 

"Ağlama" diye uyardı beni lakin dinlemiyordum. Onu kavga ederken görmek canımı acıtıyordu.

 

"Kardeşinin yanında olman lazım" derken ellerimi tuttu ve kendine çekip dudaklarına götürdüğün de kor gibi yanan bakışlarına düştü gözlerim. Ağırca yutkundum. Dudakları da elleri gibiydi.

 

"Mahir şimdi ne olacak ya o senden şikayetçi olursa"

 

"Olsun eğer olmazsan elimden kimse alamaz onu" derken sesi ürkütücüydü. Yanımdan kalktığın da derin bir nefes alıp akan yaşlarımı sildirdim elimle...

"Geleceğim yat uyu"

 

Gün doğduğun da gelmedi Mahir eve. Kapının alacaklı gibi çalınması ve gelen jandarma da çabası olmuştu. Tahmin ettiğimiz gibi şikayetçi olmuştu o Yavuz Mahirden. Şerife ana da Zeynepte ben de perişan bir haldeydik.

 

"Yakacaksın oğlumun başını Zeynep sana bu iş olmaz o kadınla kaç defa diyiverdim." diye bağırdığın da Zeynep daha da ağlamaya başladı.

 

"Ben nereden bilebilirdim ana" haklıydı. İnsanın karakteri hemen ortaya çıkmıyordu ki.

 

"Bileceksin! Kuytu köşelerde oynaşmayı biliyodun oğlanın ne biçim insan olduğunu mu bilemedin. Daha ayı dolmadan olacak iş mi? Anasının sözüne bakana adam mı denir" dediğin de kucağına Ahrazı alıp odadan çıktı.

Zeynebin yanına gidip oturduğum da bana bakmadı. Çaresiz olduğu belliydi.

 

"Ben üzgünüm" derken hıçkırdı. "Böyle olacağını nereden bilebilirdim ki o benim sevdamdı." derken elimi uzattım ve hemen tuttu. Gözleri yaşlıydı bu hali içime oturdu hemen. "Ben taşınmak istedim." dediğin de derin bir nefes aldı ve ağırca yutkundu. "Anası Zahide yalan yanlış bir şeyler anlatmış hiç birini ben demedim ki." Olanlar onun içinde şaşkınlık yaratıyordu.

 

"Oda beni sevdi sandım, yanıldım."

 

O gün Yavuz'un durumunun ağır olduğunu öğrendiğimiz de daha da beter oldu Zeynep. Hala seviyordu belliydi. Benim ise içim yanıyordu. Kocamı kaybedeceğimi biliyordum. Ya onu içeriye alırlar ise ne yaparım ben onsuz. Kalbim şiddetle ağrır iken ellerim karnımı buldu. Canım yanıyordu.

 

Gün bitti ve Mahir ortalarda yoktu. Akşam üstü çabuk gelmişti. O sıra da kapı şiddetle çalındı ve ben merdivenlerden inerken kapıyı Şerife ana açmıştı.

 

"Siz benim oğluma nasıl kıyarsınız diyiverin hele. Bu çatıyı senin başına yıkmaz mıyım ben yosma" diye içeriye gören Zahide hanımdan başkası değildi. Onun ardından bir kaç kadın daha girdi.

Şerife ana ne olduğunu daha yeni anlamış gibiydi.

 

"Utanmaz kadın" diye onun üstüne atılacak iken konu komşu onu tutmuştu. "Ar edep bilmez namussuz kızınızın oynaşı varmış" diyerek etrafa bağırarak konuşan kadınla herkesin ağzı açık kalırken Şerife ananın ise yığılcak gibi olmuştu hemen yanına gidip onu tuttuğum da Zeynep Zahide denilen kadına bağırdı.

 

"Yazıklar olsun sana kadın sen bana nasıl iftira atarsın!" diye bağırdı.

 

"Sana yazıklar olsun namussuz. Oğlumu elinde oynattığını sanıverdin amma oğlumun gözü açılıverdi"

 

"Komşular def edin şu kadını kapımdan" diye bağırdı Şerife ana çünkü ayakta duracak halim yoktu. Tüm her kez çıkıp giderken biz üçümüz kaldık yeniden.

 

"Ana"

 

"Ben öyle bir şey yapmadım iftira atıyo" dediğin de Şerife ana bir şey demiyordu.

 

"Zeynep bunların hepsi senin başının altından çıkıverdi. Evlenme olmaz deyiverdim ya sana." Zahide denilen kadın hala bağırmaya devam ediyordu etrafta. "Bunu mu layık gördün ha bu kapıya" dediğin de başı önünde eve girdi. Şerife ananın bu hali içime dokundu.

 

O gün biterken Mahir, hala eve gelmemişti. Yüreğim de yangın bekliyordum. Şerife ana kızından çok oğlunun derdine düşmüştü. Ben ise kocamın. Gece Ahrazı uyutup yanına uzanacak iken geldi Mahir. Gözlerimden yaşın akmasına izin vermeden koşup sarıldım boynuna boylu boyunca tüm kuvveti ile sarıp sarmaladı. Dudaklarının bir şey demesine izin vermeden kabustum onunla.

 

Dudakları dudaklarımı talan ediyordu. Bedenim iflah olmaz bir ahenkle dalgalandı. Bacaklarımı kaldırıp beline dolaştığım da ansızın beni belimden tuttu. Alt dudağım da keskin bir acı hissettim de inledim.

 

Dudaklarım duraksadı lakin o hala beni öpmeye devam ediyordu ve bende karşılık verdim. Kendimi ona bastırırken hissettiğim sertlik nefesimi kuruttu adeta. Kül olan adam yeniden yangın olmuştu bana. Ateşi dört bir yanımı sardığın da yorgunluktan dudaklarımı ondan çektim ve bana müsade etti. Alnını alnıma yasladı.

 

"Bebeğimiz sana emanet" derken gözlerim yandı yeniden. İçim de dört bir yana koşan rüzgar yerini kara yele bıraktı. "Mahir..." derken gözlerini benden kaçırdı ve bedenimi yavaşça yerine bıraktı. "Geleceğim" dediğin de gözleri yatakta yatan kızının üzerine değdi ve usulca ona doğru yürüyüp onu da alnından öptü. Canım o denli yanıyordu ki kelimelerle tarif edemezdim. Uzun uzun seyretti.

 

Onu seyrederken aklına geliyor muydu Ayten abla diye düşündüm çünkü geldiğini ve hiç unutmadığını biliyordum. Kızına her bakışında derinlere dalan bir adamdı Mahir. Dağılmıştı lakin büyüklüğünü gösterip toparlanmıştı da. Ahraz gün geçtikçe anasına benziyordu. Siyah saçları her gün biraz daha gür oluyordu. Simsiyah gözleri ve esmer teniyle bir bütünmüş gibiydi. Ellerim karnıma gittiğin de derin bir soluk aldım. Zordu zaten ne zaman kolay olmuştu ki. Mahir kızından ayrılıp bana döndüğün de yanıma geldi ve alnıma uzanıp uzunca öptü.

 

 

Merhabalar bölüm kısa oldu lakin telafi edeceğim... Finale az kaldığını söylemek isterim çünkü Pınar ve Mahir'e yazdığım kitabın kısa olacağını söylemiştim.

Bölüm : 17.03.2025 08:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Sairsell / Yarası Saklım / 11
Sairsell
Yarası Saklım

2.61k Okunma

214 Oy

0 Takip
14
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...