14. Bölüm

14

Sairsell
sairsell

8,5 ay sonra

İçimde günden güne büyüyen bir parça vardı.

Benim parçam

Bizim parçamız...

Bedenimde duran gücü tamamen kendine almış ve bir an önce çıkmaya çalışıyor gibiydi. Göbeğim aşağıya inmişti onu artık rahimin duvarında hissediyordum. Bedenim zonklamaya başladığın da kalkmaya çalıştığım lakin pek başarılı olmadım. Şerife ana halimi görmüş olacak ki elinde tuttuğu bezleri bırakıp yanıma geldi.

"Kızım duruver hele yerinde sen az dinleniver"

Belimi tutup beni kendine doğru çektiğin de yatağın üzerinden kalktım hemen. Oturmakta yaramıyordu. Bir yerden sonra acıtıyordu. "Ana işler duruyor baksana" diye odanın dört bir tarafına bakmaya başladım. Beyaz ince el işleri sedirlerin ve yatakların üzerine serilmişti. Baş örtüler seccadeler çeşit çeşit havlular da dahil.

"Duruversin hele hem acelesi mi var yavrucum ben hallederim sen yapasın diye haber etmedim ki yanımda durup seçiveresin diye söyleyiverdim sana" dedi. Ahrazın ve karnımda ki bebeğimin çeyizlerini şimdiden hazır etmenin derdine düşmüştü. Onu kırmayıp istediğini kabul etmiş olsam da içime kurt düşmüştü. Şerife ana bir kaç gündür hayli düşünceliydi. Aklı kızındaydı biliyordum.

"Ölümlü dünya kızım kim önce gidiverir hiç belli oluvermez hem kötü mü oluverdi aradan çıkıverdi" dediğin de başımı salladım fazla üstelemedim. Karnıma yediğim bir tekme ile duraksadım. "Neyin var yavrum" diyip yanıma gelip beni belimden tuttu.

"Tekme attı da" dediğim de yüzünde bir tebessüm oluştu. "Aynı babası gibi iri yarı bir oğlan oluvericek" diyip karnımı sevdi. Normalden de büyüktü karnım onun için erkek olacağını düşünüyordu lakin Allah'tan tek istediğim bir şey vardı. Kaşı gözü yüzü tümünün babası gibi olmasıydı.

Onun gibi yiğit ve vicdan sahibi bir adam olmasını isterdim.

"Zeynep için bunları ayıverdim" dediğinde gözleri dolu dolu olmuştu. Ona ne kadar kızgın olursa olsun yine de evladıydı. "Hepsi birbirinden güzel ana Zeynep mutlu olacak" dediğim de başını sallamakla yetindi. "O nemrut kayınvalidesinin söylediği sözler kulağımdan hiç silinmiyor edepsiz kadın" dediğin de ona hak verdim. O gün neler yaşamıştık ve her şeye rağmen en çokta ağabeyine rağmen gitmişti o eve Zeynep. O günden beri hiç gelmemişti ve bu durum Şerife anayı perişan ediyordu.

"Ana Zeynep iyidir biliyorsun kaç defa Ayfer abla gitti ve haberlerini bize getirdi." Şerife ana bu umuda tutundu lakin yine de hiç rahat değildi. Ayfer abla Zeynep'lerin orada oturan ve Şerife ananın kızlık dostuydu.

"Öyle öyle de ana yüreği" dediğin de ona hak verdim. İnsan evladından vazgeçemezdi. "O kendinden vazgeçti bizden değil " diye mırıldandı. O sırada Ahrazın ağlama sesi duyuldu.

Uyanmış olmalıydı.

**

O gün işlerimiz bittiğinde kendimi epey yorgun hissediyordum. Hiçbir iş yapmamış olsam da oturmak bile yormaya başlamıştı. Hep birlikte sofraya geçtiğimiz de Mahir de gelmişti. Tüm gün tarlayı sürüyor ve eve çok yorgun geliyordu.

Sofraya oturmam için yardım ederken sıcaklığı ona olan hasretimi arttırdı. Yaz vakti olduğu için daha da esmer olmuştu teni. Siyah gözleri daha da ortaya çıkmıştı ve bu durum benim lehimeydi. Gözlerim az ilerde ki kendi mamasını kendi yemeye çalışan Ahrazın üzerinde durdu.

Büyümüştü.

İki yaşına az bir zaman kalmıştı. Henüz cümle kuramasa da kelimeleri epey vardı. Simsiyah saçları ve esmer bir teni vardı. Eline aldığı çatalı mamaya batıramamış olacak ki hayli sinirlendi ve gözleri bana değdi. Elinde ki catalı yere bırakıp bezden sıyrıldı ve babasının ardından dolaşıp hemen yanıma gelip kucağıma oturdu.

"Anne mama" derken yüreğim de ona dahil hissettiğim o analık iç güdüsüyle yüzümde kocaman bir tebessüm oluştu. Sevmek o küçücük yüreğinde hissettiğim en yegane duygu olmuştu.

Ahrazın en çok kullandığı kelime anneydi. Her gece yanımızda yatmak istiyordu. Her gün yanımdan ayrılmazdı. Sürekli kucağımda olmak isterdi. Saçlarımla oynamayı çok severdi mesela. Kendim yemeden önce onu besledim ve en son iki üç yudum yediğim de Mahir'in sesi kulaklarıma doldu hemen.

"Şunu da ye hatun bir şey yemedin"

Bir şey demeden kabul edip birkaç yudum daha aldım içime. Mahir daha fazla üstelemedi. Şerife ana da yavaş yavaş mutfağa taşırken ben de zor bela doğrulup ardından gittim.

Elimi sıvayıp bulaşıklara girecek iken kaşlarını çatan Şerife ana hemen yanıma geldi.

"Kızım dellendin mi ne kaldı şunun şurasında doğuma geç içeriye oturuver sen" dediğin de mecbur kabul ettim zaten yapacak bir halim de yoktu. O bulaşıkları yıkarken ben de bahçeye çıkıp hava almak istedim. O sıra da Mahir'e değdi gözlerim. Ağacın yanında duruyordu. İçtiği tütünü havaya üfledi ve gökyüzüne bakmaya başladı. Düşündüğü bir şey vardı ya da ben öyle hissediyordum. Yanına gitmek gelse de içimden kendimi durdurdum hemen.

Aramızda olan bir duvar yoktu aslında lakin onun bana karşı hissiyatı neydi tam olarak bilmiyordum. Her gece sarılıp uyuduğum adamın kollarında dolanıp duruyor olsam da ona olan sevdam gün geçtikçe daha da şiddetli bir hal alıyordu. Gözlerine her baktığım da gözlerini kaçırıyordu ya da içime dolan o aşkı ona haykırmaya cesaretim olduğun da şiddetle kaçıyordu benden. O sırada arkasını dönüp bana değdi gözleri hemen.

Göz göze geldiğimiz de derin bir nefes çektiğini duydum.

Uzak olsa da yakın olsa da ne hissettiğini bilmeyi çok isterdim lakin o adımlarını bana yönlendirdi. Uzun boyu ve heybetli bedeni yanıma geldiğin de eli hemen karnıma uzandı ve beni okşamaya başladı. İçimde bir matem havası esip geçiyordu.

"Yorgun görüyorsun çok mu yoruyor seni" derken başımı salladım hemen. Dokunsa ağlamak istiyordum baksa göğsüne saklanmak istiyordum neydi bu duygu karmaşası? Elleri yanaklarıma konduğunda hafifçe okşadı. Yüzüm yanmaya başlıyordu. Gözlerim gözlerinden çekilirken utandığım çok mu belli oluyordu?! "Yine kaçırıyorsun gözlerini benden" diye konuşunca yanağımda ki elinin üzerine koydum hemen elimi.

"Yine anlamlı bakıyorsun bana" derken oldukça cesaretli bir o kadar da cüretkar olduğum da bakışlarına bir ateş düşünüyordu. Sanki bir defa daha yakıyordu beni. Karanlık bir yanı vardı Mahir'in. İçimi yakan ve bedenimi iptila eden.

"Anlamlı olduğun için anlamlı bakıyorumdur hatun" derken inime inen ateş beni yakıp kavuruyordu. "Kandırmasana beni" derken bir çocuk edasıyla dudaklarımı büzerek konuştuğum da gözleri oraya düştü sanki daha da karardı bakışı.

"Çocuk musun ki seni kandırayım" derken eliyle belimi yakaladı ve kendine çekti hemen beni. "Elime de geliyorsun artık" derken ellerim göğsünde duraksadı. Sert bir o kadar da yakıcı bir ızdırap gibiydi. Ses tonu benimle eğleniyor gibiydi. O an başımı onun göğsüne yasladım ve derin bir nefes aldığım da oda başını eğip saçlarımın arasına kondurdu ve derin bir nefes aldı. Ellerini belime koyup kendine yasladı. Uykum gelmeye başlamıştı.

Ne garipki her başımı göğsüne yaşadığım da gözlerim hemen kapanır oluyordu.

O gece yattığımız da gecenin bir yarısı gördüğüm kabus ile uyandım. Başımı kocamın göğsünden çekerken hafif hafif ağlıyordum. Karanlık oda tüm bedenimi korkutuyordu.

"Pınar neyin var güzelim" derken göğsünü kaldırdı. Sesi uykulu ve şaşırmış çıkıyordu. Elleriyle başımı kendi göğsüne yasladı ve saçlarımı okşadı. Çıplak üstü ve sert elleriyle kendimi onun kollarında huzurlu hissediyordum.

"Rüya gördüm" derken başımı göğsünden kaldırdı ve yüzünü yüzüme sabitledi. "Ağlıyor musun yoksa niçin sesin titredi" derken sesindeki endişe içime oturdu.

"Hı hı" derken yeniden onun göğsüne yaslandım ve orada kalmak istemedim. "Beni bırakmayacaksın değil mi?"

"Asla" dediğinde ses tonu sert çıkmıştı .

"Sen benim kadınımsın"

"Başka neyinim Mahir?" derken bedenim gerildi çünkü hiçbir şeyi olmaya hazır değildim. Hala bazı şeylerin etkisinden çıkamıyordum.

"Küçük bir kız çocuğumsun..." derken fısıldadığın da nefesim nefesine karıştı.

"Sen de benim nefesimsin" derken bu ona ilk itirafımdı. O söylemese de ben söyleyecektim.

O benim aldığım nefesti.

O benim her şeyimdi.

Başımı kaldırıp gözlerime bakarken derin bir soluk aldı. Gözlerinde gördüğüm o ifade yakıp geçecek kadar anlamlıydı. Eskiden göz göze gelişimiz kısa sürerdi şimdi ise uzun ve soluksuz sürüyordu.

"Sen de benim nefesim oldun" derken gözlerim gözlerinde asılı kaldığın da içim titredi. Bana yaptığı ilk itirafın bu denli sarsıcı olması tüm bedenimi hazırlıksız yakaladı. Elleriyle dudaklarımı okşadığın da gözlerimi ondan kaçırdım.

"O kadar güzelsin ki hayatıma aldığım en nadide şeysin " derken eliyle yanağımı okşadı. "Bana özel olan bir şey var sende anlayamadığım henüz farkına bile varamadığım bir şey o şey beni sana çekiyor" derken yüreğim de ki sevda düştü içime. O sevda büsbütün ona dahildi. Küçük yaşımdan beri sevdiğim ve istediğim tek gerçek kendisiydi. Bunu bilmiyordu belki de hiç bir vakit bilemeyecekti.

Dudaklarına uzandım ve ellerimle yüzünü kavradım. Sert yüzünde ki sakallarını okşayarak yaklaşırken yolda karşıladı ve öpmeye başladığın da içime yeniden bir nefes oldu. İçime sığmayan bir alevdi büsbütün. Kalçamı kaldırıp onun kucağına otururken iki eliyle kalçamı tuttu. Kendimi ona bastırır iken durdu aniden. Dudakları dudaklarımdan çekilmedi lakin duraksadı.

"Dur" derken sesi boğuk geliyordu. Kendimi ona daha da bastırır iken eliyle belimi sıktı hemen. "Uslu dur canın yanacak"

"Durmak istemiyorum" derken bedenime bir ateş basmıştı. Ne oluyordu bana böyle? Çok fazla cüretkardım sanki. İçimde bir şeyler patlamaya hazır gibiydi. Kulağına yaklaştım. "Seni hissetmek istiyorum" diye fısıldadığım da buna engel olmak istemiyordum. Kaç gün olmuştu ve bana yaklaşmasını bekliyordum lakin o hala bana yaklaşmıyordu. "Özledim" diye mırıldandığım da beni kendine bastırdığın da dudaklarımdan bir inleme koptu.

"Sende kaybolup odamızın her yerinde..."

"Pınar dellendirme beni kendimi zor tutuyorum yoksa sonu fena olacak " derken alnını alnıma bastırdı. "Sende kaybolup beni her şekilde içine kabul etmeni ne kadar arzuladığımı bilemezsin lakin ona zarar vermek istemiyorum..." derken eliyle karnımı okşadı.

Beni yavaşça üzerinden kaldırdı ve hızla yataktan kalkıp üzerine kazağını geçirdi ve hızla odadan çıktığın da yüzüm kıpkırmızı olmuştu.

O sabah uyandığımda Mahir yoktu. Gitmiş olmalıydı. Gün çabuk geçip gidiyordu.

O gece kasıklarıma yapışan bir ağrıyla yatağımın ucuna oturdum. Hafif hafif sızlıyor olsa da otururken acıtıyordu. Şiddetli değildi lakin rahatsız ediciydi. Ebe kadın bunların son ayda normal olacağını söylediği için içim rahat olsa da bu gece içimde bir sıkıntı vardı.

Öğleden beri yağan yağmur hiç durmamıştı. Gök yeri göğü inletiyordu sanki. Ahrazın ağlama sesleri kulağıma gelince ayağa kalkmaya çalıştım lakin bunu hemen başaramamıştım. Mahir hala gelmemişti. Bu gün tarlayı sürecekti. Bu hava da nasıl yapmıştı bilmiyordum. Kapıyı açıp dışarıya çıktığım da yağmurun şiddeti ve ağaçların sallanışı gözlerimin önüne geldi. O kadar kuvvetli bir rüzgardı ki hayatımda böyle bir şey görmemiştim ben. Zor bela aşağı kata inip sedirli odaya girdiğim de gaz lambasının ince ışığı odayı aydınlatıyordu. Şerife ana ayağında Ahrazı sallıyordu.

Uyumuştu.

Beni görünce kaşları çatıldı hemen.

"Kızım odandan neden çıkıverdin az dinleniverseydin" hemen sobanın arkasında ki sedirin üzerine oturdum. Elimle karnımı tuttum. Bu gün hareketleri daha bir artmıştı. Yüzüm ekşidi.

"Ahrazın sesini duyuverdim ana bu saate uyuması lazımdı"

"Bu gün pek huysuz bir sıkıntısı var da yarına bir şeyi kalmaz"

Bir gök daha çaktı o an ve yağmurun şiddeti daha da arttı. Yüreğimde bir şeyin acısı daha da kenetlendi içime. Ne oluyordu da boğazıma kadar bir sıkıntı vardı benim içimde.

"Bu yaşı ettim böyle bir tufan görmedim ya" dediğin de bakışları pencereden dışarıya kaydı.

"Ana Mahir de gelmedi hala" derken içim içimi yiyordu. Şerife ana bana bakıp sıkıntı içindeki suratını düzeltmeye çalıştı hemen. "Kocaman adam başının çaresine bakar kızım sen onu dert ediverme" dediğin de bile yüzünde bir gölgelenme oldu. Gebe olduğum için beni telaş ettirmediğini o an anladım. Yine hafif bir sancı ayaklarıma vurduğunda nefesim hafifçe kesildi sandım.

"Yavrum ne oldu" dediğin de ayaklarında ki uyuyan kızı sedire bırakıp ayağa kalktı hemen.

"Yok bir şeyim ana sadece tekmeleri kuvvetli bu gün" eliyle karnıma değdirdi. Beni belimden tutup sedire oturtturdu.
"Aşağıya düştü ya kanın kızım bu günlerde epey dikkatli oluverelim pek ayaklanma emi" derken ayaklarımı tutup sedirin üzerine kaldırdı. Gök yeniden kuvvetle sarsıldığın da bir beslene çekti Şerife ana yanımda. Bir kaç dua okuyuverdi. "Ya rab kaç yıllık ömrümde görmedim böyle bir hikmet sen hayra çıkarıver"dediğin de pencereye doğru yürüdü ve baktı. Öyle bir fırtına çıkmıştı sanki ev bile sallanıyor gibiydi. Mahir'in olmayışı içime bir korku düşünüyordu. Ya ona bir şey olacak olsaydı halim ne olurdu diye düşündüm.

Yaşayamazdım.

Onsuz nefes bile alamazdım biliyordum.

İçimde ki sıkıntı nefesimi bile kesecek bir kuvvetle yarışırdı. Dua ediyordum. Sürekli dua ediyordum lakin yağmur dinmiyordu.

"Aman Allahım diyen Şerife ana ile ona döndürdüm başımı hemen. Pencereden bakıp bir şeyler söyleniyordu. Zor bela kalkıp yanına gittiğim de bakışlarım pencereye değdi. Yerler gökler sular içindeydi ve suyun yüksekliği çok korkunç bir raddeye geldi hemen. Rüzgar tüm şiddetiyle önümüz de yer evinin çatısını söktüğünü görünce gözlerim şokla açıldı hemen. Yer gök birbirine girercesine raks ederken zor bela Şerife ana elimi tuttu ve gözlerime baktı hemen.

"Kızım bu bir felâket yürü çıkalım buradan yukarıya" dediğin de başımı salladım. Su bizim eve gelecekti belki de bilmiyorum lakin düşündüğüm şey sadece Mahirdi. Hiç bir şey düşünmedim o an kocamdan başka. Şerife ana beni sarstı hemen.

Pınar kendine gel" derken ıslanan ayaklarıma baktım. Su gelmişti. Şerife ana hızla sedirde olan torununu aldı ve benide kolumdan tuttu hemen. "Yukarıya çıkalım yavrum su gelecek" o gece kabus gibiydi adeta. Şerife ana hızla kapıyı sofaya açtığın da biriken su içeriye girdiğin de düşmemek için kapıya tutundum hemen Ahrazın ağlaması sesi kulaklarıma doldu. Gaz lambası yoktu elimizde lakin zor bela yürürken merdivenlerden yukarıya tırmandık. Ayaklarımın ucunda ki su dizlerime gelirken rüzgar tüm şiddetiyle bedenimi iptila etti. Şerife ana bileğimden tuttu ve beni kendine doğru çekti. Zor bela merdivenleri çıktığımız da hemen odama girdik. Ağlayan Ahrazı sakinleştirmeye çalışan Şerife anaydı.

Ağlıyordum.

Aklım kocamdaydı ve o ortalıkta yoktu. İçim sızlıyordu. Yüreğim dağlıyordu. Bu yağmurda ne yapardı. Ağlamam hıçkırıklara dönüştüğünde Şerife ana yanına geldi hemen. Ahraz susmuş olsa da uyanmış gibiydi.

"Pınar kendine geliver ne olur" derken oda ağlıyordu.

"Ya Mahir'e bir şey olduysa ana ben ne yaparım nasıl yaşarım" derken derin bir nefes aldı Şerife ana.

"Bir şey olsa hissetmez miyim ben anayım yavrum" derken elimi sırtıma koyduğun da bir şey oldu. Ayaklarımın ucuna bacaklarımdan bir su boşaldı. Gözlerim yaşlı kadının gözlerinde kaldığın da soluğum kesildi sandım.

"Ana..."

"Ne oluverdi"

"Su su" derken eteğimi kaldırdım ve Şerife ananın da bakışları oraya düştü hemen. "Aman Allahım sen yardım ediver" derken duydum onu. Kasıklarımı şiddetle batıran acı o an oldu.

Şiddetliydi...

"Gel otur şöyle kızım" derken beni çektiğin de ağlamam şiddetlendi.

"Ana ne oluyor" derken Şerife ana kucağında ki kızı yatağa oturttu.

"Kızım sakın oluver bebeğimiz geliyor" derken başımı olumsuz anlamda salladım. Gelemezdi şimdi değildi. Benim kocam yoktu.

"Hayır şimdi değil" diye bağırdığım da ağrım daha da şiddetlendiğinde elini tutup sıktım hemen. İyi değildim lakin iyi olacak gibi güçlü de değildim.

"Kendine gel kızım" derken beni yatağa yatırdı hemen. Elbisemi karnıma kadar açıp bacaklarımı büktü.

"Mahir..." diye inledim o kara gece de kocam yoksa ben de olmayacak gibiydim.

"Çok açılmış..." derken bir şeyler daha diyordu lakin onu duyacak gibi de değildim. Canım o kadar yanıyordu ki elimle yorganı kavradım. "Dur hele" derken sobanın üstünde ki kaynayan bakır ibliği eline aldı ve bnayoya doğru yürüdü. Ahraz yanımdaydı ve bana bakıyordu.

O sıra da Şerife ana elinde ki kova ile yeniden içeriye geldi ve çekmeceden beyaz bir kaç tane havlu aldı hemen ve bana doğru geldiğin de elimi sıktı.

"Kızım geliyor az sık dişini" derken içimde ki acı tam anlamıyla beni öldürecek kuvvette idi. O denli acıtıyordu ki anlatamam. Kasıklarım ağrıdan uyumuştu sanki. Ayaklarıma kadar inen bir acı tüm bedenimi alabora ediyordu.

"Hadi kızım ıkın ne olur"

"Doğurmak istemiyorum ana Mahir gelsin ne olur" derken Şerife ana dirençli bir halde elimi sıktı. "Gelecek yavrum"
Şiddetle ıkınırken ellerimle çarşafı kavradım ve deli gibi de ağlıyordum. Kocam yoktu ve deli olacaktım.

"Mahir..."

"Mahir" ismi dudaklarımdaydı. Sevdası yüreğimdeydi. Nasıl bencillikti ki bu düşündüğüm tek şey kocamdı. Dudaklarım kurumuştu sanki. Kalbim şiddetle atıyordu. Kasıklarım da ki ağrı her geçen saniye artarken tüm gücüm bitmiş gibiydi.

"Mahir ne olur beni bırakıp gitme diye fısıldadığım da tüm gücümü o an kaybettim. O an siyah gözleri geldi gözlerimin önüne öyle güzeldi ki. O an anladım ki benim sevda dediğim şey kara sevdaydı.

"Kafası göründü yavrum ne olur az daha sık dişini emi"

Dişimi sıktım.

Sanki kırılacak gibiydi. Nefesim duracak ruhum bedenimi terk edecek gibiydi de. O an yumruklarım açıldı ve kaskatı kesildim. Sanki gözlerimin feri gitmişti. Sanki tökezlemiştim. Gitmiyordu hiç bitmiyordu.

Kaç dakika oldu

Kaç saat oldu bilemedim lakin gözlerim görmekte güçlük çekiyordu. Bedenim titriyordu.

Tükenmiştim

O an içimde ki şey tamamen kopmuş ve benden ayrılmış gibiydi. Şerife ana bebeğimi tutuyordu ve kıçına vuruyordu. Sonra bir şey oldu ve bir ağlama sesi kopup gitti geceye. Bembeyaz bir örtüye sarılan bebeğin hıçkırıkları dağıldı odanın dört bir yanına.

Ne bilebilirdim ki sel felaketinin onca insanın canını alırken bana bir can vereceğini.

Gözlerim kapanırken Şerife ana göğsümü aralayıp bebeğin ağzını tutturmaya çalışması ve benim hala kendimde değildim. Duyuyor ve hissediyor olsam da dudaklarımda kocamın ismi ve yüreğimde acısı vardı.

Ona bir şey olmuştu. Yoksa gelmez miydi?!

"Etme yavrum bak bebeğin sağlıklı ne olur kendini harap etme emi sütün kesilecek" derken kapalı gözlerimden akan yaşlarımı siliyordu.

**

Gözlerimi araladığım da hafif bir ışık yüzüme doldu hemen. Kapalıydı lakin etrafı aydınlatıyordu. Hafifçe doğrulduğum vakit canım acısa da pek umursamadım. "Geldin mi kendine yavrum" diyen Şerife ananın sesiydi başımı kaldırdığım da kucağın da ki bebekle bana doğru geliyordum. Bembeyaz örtüye serili bebeğin eline degdi ilk gözlerim.

Gözlerim dolu dolu oldu hemen.

Şerife ana bana doğru eğilip onu kucağıma verdiğin de nefesim kesildi anın doluluğundan. Bembeyaz bir teni vardı ve gözleri kapalıydı. Minik bir şeydi. Kokusu burnuma dolduğunda burnumun ucu yandı ve gözlerimden yaşlar birer birer akmaya başladı.

"Oğlumuz oldu kızım ömrü uzun olsun inşallah"

Uyuyordu.

Öyle güzeldi ki canımı yakacak kadar güzeldi.

İçim apayrı bir huzurla dolduğun da derin derin onu kokladım. Yüzünü hafifçe buruşturup sanki bir rüya görüyormuş gibi oldu.

Bir tebessüm kopup gitti dudaklarımdan. O an ağlamaya başladığında Şerife ananın da dediğini yapıp göğsümü açıp ona uzattım. O denli toydum ki ne bilirdim ki bunları ben. Dudakları o denli küçüktü ki alması epey zor olsa da nihayet kavramıştı.

İçimden bir ağlamak koptu o an yeniden. Başımı yukarıya kaldırıp Şerife anaya baktığım da onunda gözlerinin dolduğunu gördüm. "Ana Mahir hala gelmedi." derken derin derin nefesler aldı Şerife ana

"Gelecek" derken umut dolu çıkmıştı sesi.

"Sanki gök yarılmamış gibi güneş açıverdi. Su çekiliverdi" dediğin de pencereden aşağıya bakıyordu. İçimde hala bir umut vardı. Mahir gelecekti. Beni bırakmayacaktı. O beni hiç bırakmamıştı ki! Gözlerim yanımda yatan kıza değdi. Ahraz hala melek gibi uyuyordu.

"Ver bana sen onu da kıyafetlerini değiştirelim." dediğin de bebeğimi bırakmak zordu o an için. Babası yoktu lakin o vardı onun yokluğun da.

"Biraz daha kalsın ana" derken anlayışla karşıladı Şerife ana da odadan çıktı.

Biraz sonra güçlü bir kapı sesi doldu.

Mahir gelmişti.

Kalkmak için ayaklanacak dermanım dahi yoktu.

Çok kısa süre sonra Şerife ana girdi içeriye. Bekledim lakin arkasından giren olmadı.

"Ana kimdi gelen"

Şerife ana hüzün doluydu ve mutsuzdu.

"Naciye geliverdi merak edivermiş işte" derken beni geçiştirdiğini anladım. Üzerine gitmesem de bir şeyler vardı. "Ben aşağıya gidivereyim sana iki yudum bir şeyler alayım hem kapıları açıp etrafı havalandırmak lazım" derken bir tepki veremedim.

O gün gün bitmedi lakin Zeynep gelivermişti. Bir şey vardı anlayamadım lakin onunda hâli perişandı. Kayınvalidesini kaybetmişler ve aramaya çıkmışlar öyle diyordu. Yatağın yan tarafında ki oğluma baktım mışıl mışıl uyuyordu.

"Komşuya gidiverdi geç gelirim dedi ana amma hala gelivermedi. Yavuzda onu merak edip çıkıverecekken yağmur bastırdı ve gidemedi. İyi ki de gitmemiş yoksa halim ne olurdu. Sizleri merak edip geldim işte Yavuz getirdi ve anasının aramaya gitti." dediğin de derin derin nefesler aldı. Oda hamileydi ve karnı epey büyümüştü. Şerife ana kızını göğsüne bastırdı.

"O kızım vah kızım" dediğin de Şerife ana da ağlıyordu. "Çok kaybolan var diyorlar ana" derken bir hıçkırık koptu dudaklarından. "Ağabeyim"

"Sus kızım ağabeyin gelecektir" derken göz ucuyla bana baktı Şerife ana da. Halimiz iyi değildi ve Mahir hala gelmemişti. O gece olduğun da artık yatakta duramaz olmuştum. Zeynep ve Şerife ana Ahrazı alıp Zeynebin odasına gitmişlerdi lakin ara sıra beni de dolaşıyordu Şerife ana.

Yatakta uyuyan bebeğime değdi bakışlarım. Gözümden hiç dinmeyecek bir yaş daha aktı.

**

Alnımdan baskı hissediyordum lakin gözlerimi açamıyordum. Sanki onun nefesi vardı az ötemde. Açmaya korkuyordum. Gözlerimden yaşlar akıyordu.

Zor bela araladığım gözlerimle gördüğüm suret yutkunmama sebebiyet verdi. Mahir, bana doğru eğilmişti.

"Mahir..."

"Güzelim"

Ağlamam siddetlendi. O ise bana bakıyordu. Ona uzandım lakin tutamadım çünkü kendini üstümden çekti hemen. İçimde bir öfke bir hasret birbirine sarmaştı ki lakin Mahir hala gelip bana sarılmadı.

"Geldin mi?"

Bir tepki vermedi.

Neden yüzüme bakıyordu.

Elimi uzattım tutmadı.

Yüreğim yanıyordu nefes alamıyordum.
Arkasını dönüp kapıya doğru yürümeye başladığın da ardından bağırdım.n

"Ne olur gitme"

"Gitme"

Bağırdım.

"Bizi bırakma ne olur"

Öyle çok bağırdım ki gök yarıldı sanki. Bebeğimin ağlama sesiyle kendi ağlama sesim geceye karıştı. Uyandım ne kadar uyanmak istemesem de uyandım. Şerife ana ve Zeynep içeriye girdiğin de hala kendimde değildim. Şerife ana beni kaldırır iken Zeynep bebeğimi kucağına almıştı.

"Gitme ne olur" derken gözlerimden yaş akıyordu lakin gönlümde bir yas ilan olmuştu.

"Kendini harap ettin be yavrum" diyen Şerife ana da ağlıyordu. Zeynepte ağlıyordu.

Bölüm : 27.11.2025 22:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Sairsell / Yarası Saklım / 14
Sairsell
Yarası Saklım

2.61k Okunma

214 Oy

0 Takip
14
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...