9. Bölüm

9

Sairsell
sairsell

Haftalar geçip gidiyordu.

 

O günden sonra düzen hep aynıydı. Tarladan gelecek tüm yorgunluğunu bedenimde dindirecek ve bana sarılıp uyuyacak idi. Tüm bedenim buna alışmış olsa da Mahir'in gücüne hala alışabilmiş değildim. Bu sabah da diğer sabahlara nazaran daha yorgun kalktım yataktan. Her yanımda bir ağrı mevcuttu en çokta hassas noktam da. Gün geceyi sabah ettiğimiz için epey zorlamıştı beni Mahir. O ise sabah erken saatte tarlaya gübre atmaya gitmişti.

 

Zor bela kalktığım yatağın çarşaflarını kaldırıp yenisini serdim. Şerife ana yıkanmış çarşaflardan anlıyordu ve bana torun ne vakit vereceksin demeye bile başlamıştı. Buna henüz hazır değildim. Hem Ahraz vardı o yetmez miydi?! Yetmez dedi içimde ki bir ses. Onun bir anası var benim kızım değil ki.

 

Mahir kabul etmişti nihayet. Zeynep'i istediği ve sevdiğine verecekti. Mühim olanın sevda olduğunu bildiğinden müsade etmişti.

 

Erkek tarafı yarın düğünü kuracaktı bu günde kına gecesi vardı. Hüzün doluydu Zeynep, buradan ayrılacağı içindi bu hüznü. Onu seven bir anası ve ağabeyi varken koyuyordu tâbi. Şerife ana beni görünce hemen duraksadı.

 

"Güzel gelinim onca işin altından nasıl kalkcaz biz" dediğin de merdivenlerden tamamen inip onun karşısında durdum. Siyah gözlerine sinen hüzün bir o kadar da telaşla harman olmuştu.

 

"Elbirliği ile kalkarız ana" dediğim de bana inanmış olacak ki tebessüm etti hemen. Dün tüm gün evi temizlemiş olduğumuzdan bu gün ise yemekleri yapmaya girişmiştik. Mahir kına evinde gelen misafirlere de yemek verilmesini istemişti. Konu komşu gelmiş bize yardım ediyorlardı. Bu gün bir terslik vardı halsizdim ve bitkin hissediyordum. "Sen kaldırma onu yavrum bırak Mahir oğlum gelince halledeverir" dediğin de başımı salladım.

 

Tüm işler üstüne bir de Zeynebin kız arkadaşları gelmişti eve ve hepsine çay kahve derken akşamı etmiştim. Ahraz tüm gün Şerife ananın kucağındaydı. Onu besleyip erken uyutma faslına geçecektim ki Şerife ana kolumdan tuttu hemen. "Bu senin yavrum" diyip bana uzattığı bezi elime aldım. Bembeyaz örtünün altında ne vardı ki? Sebepsizce merak ettim.

 

"Ölçüleriniz Zeynep'le neredeyse aynı içimden geldi Zarife abana sana da yaptırıverdim bu gece bunu giyiniver"

Ona mahçup oldum o an ne gereği vardı dediğim de vardı vardı diyip gönderdi beni yanından. Duyguluydu Şerife ana kolay değil kız veriyordu.

 

Odama çıkıp hemen üzerimi çıkarttım ve Şerife ananın bana verdiği bezi açtığım da hayran kaldığım tülden bir elbise vardı. Öyle güzeldi ki tıpkı kuğu gibiydi de. Hemen üzerime geçirdiğim de arkasını tamam kapayamadan kapı açıldı. Gelene bakmadım çünkü sert adımlarıyla kimin geldiği belli oluyordu. Bakışlarımız aynada karşı karşıya gelince hemen ona doğru döndüm.

 

"Mahir..." derken gözleri beni boydan aşağıya süzdü. En çokta göğüs oluğum ve boynum arasında durdu. "Buda ne" derken yanıma gelip yeşil gözlerime bakmaya başladı. "Şerife ana bana diktirmiş derken bakışlarının tonu koyunlaştı.

 

"Giydirmem" dediğin de eli göğüs oluğum da durdu. Neden diye soramadım çünkü beğenmemiş olma ihtimali yüksekti. "Göğüslerini ve belin çok belli ediyor nasıl bir şey bu böyle" diye beni sorguladı. Ve eliyle elbisemin üstünde ki tenimi yakıp geçti. "Çok mu kötü" derken gönlüm kırıldı. Çünkü en çok beni begensin istediğim insan oydu.

 

Belki de beni beğenmiyordu.

 

"Aksine" derken gözlerim kapandı hemen. "Fazla güzel" derken içim içime sığmaz oldu. "Benden başkası bunu görecek olursa ne yaparım biliyor musun peki?" derken nefesi tüm yüzüme çarptı hemen. Yakınlığı tüm yelkenlerimi indiriyordu. Bakışları beni darmadağın ediyordu.

 

"Ne yaparsın ki" belimi tutup beni kendine çarptığında kendini bana bastırdı. "Nefesini keserim kadın" sanki gözlerine doğru çekiliyor gibiydim.

 

O an içeriye kapıyı çalmadan Şerife ana girmişti. "Kızım daha giyinivermedin mi yoksa" diyince kendimi Mahir'den çektim hemen oda benim belimi tutmaktan vazgeçti. Şerife ananın ağzı bir karış açık kalmıştı. Bakışlarını hemen bizden kaçırdı.

 

"Oğlum sen ne ara geldin ne işin var senin bu saatte evde birazdan kadınlar doluşuverir" derken yanıma yaklaşıp beni bir güzel süzdü Şerife ana hayli utandım.

 

Hala yanaklarım yanıyordu.

 

"Pınar çok yakışmış yavrum maşallah Allah nazarlardan kötü gözlerden sakımsın emi seni."

 

"Ana bunu giyemez" diyen kocama döndüm. Hayli öfkeli anasına bakıyordu. Ne diyordu bu adam böyle! Kaşlarım istemsizce çatıldı.

 

"Dön bakayım sırtını kızım" diyen Şerife ana ile ona döndüm hemen. Mahir'in sırtıma değen bakışlarını da hissediyordum. Hemen düğmeyi kapattı Şerife ana. "Neden giyemez benim gelinim her şeyi giyer alim Allah" dediğin de oğluna döndü.

 

"Ana sabrımı sınamayın benim" diye anasını uyaran adama baktım. Öfkeli bir o kadar da sinirliydi. Şerife ana yandan bir bakış attı bana. "İşlerime karıştığını ilk defa görür oldum oğlum. Ne var giyiniverse iki gözümüz açılıp şenlendi" derken saçlarımı sırtıma doğru saldım hemen. Şerife ana garip bir tebessümle oğluna baktı hemen.

 

 

Mahir keskin gözlerini üzerimden çekip odadan ayrıldı.

 

Kına gecesinde çalan türküler incinen kalbimi örselenmiş yaşlarımı da maf etmişti. Bitmek bilmeyen acılara tebessüm edemeyecek bir halim de vardı. Kınamı yakıp ağlayacağım bir anam bile yoktu artık benim. Bir Şerife anam vardı. Gözyaşım yanağımdan akıp gitti. Gücüme gidiyordu yaşadığım onca acı. Sebepsiz değildi ki yaşım dinsin benim.

 

Şerife ana benim elime de kınamı yakıp alnıma da bir buse kondurmuştu. Kulağımın dibine girip "Ah yavrucuğum senin de kınanı yakmak nasip olsaydı" diyip içime acıyı yerleştirmişti. Zeynep'i bir türlü ağlatmaya başaramamışlardı. Onca türkü ve Şerife ananın ağlaması da dahi. "Sevdiğime kavuşuyom niçin ağlıyayım" diyordu arkadaşlarına. Kınasını ben ve amcasının eşi Nuray yenge yakmıştı. Avucunu açmayan Zeynebin eline küçük altını koyan kayınvalidesi Şerife anayı memnun edememişti.

 

Kına gecesi bitmişti. Yorgunluktan bitap düşerken el mecbur bütün işleri geceden halletmiştim. Mahir de hala gelmemişti. Bu gece Zeynebin bu evde son gececiydi ve Şerife anayla beraber yatmışlardı. Ben de tüm işleri bitirip hızla elbisemi çıkarıp uyumuştum. Çok geçmeden belimde bir el hissettim beni kendine çekip göğsüne dayanmıştı. Saçlarımın arasına gömülen bir burun ve hızlı alınan nefeslerde dâhi.

 

"Mahir..." diye mırıldandığım da bana cevabı gecikmedi. "Uyu güzelim" diye mırıldandı. Sabah ezanında gözlerimi araladım hemen. Başım Mahir'in sert göğsünde elim ise Mahir'in elindeydi. Bu durum iç çekmeme ve şükür çekmeme sebepti. Ondan ayrılmak o denli zordu ki benim için yine kalktım sıcak yatağımdan.

 

Hazırlanıp hemen aşağıya indiğim de henüz hava aydınlanmamıştı. Mutfağa girip tüm yıkadığım bulaşıkları yerlerine dizmeye başladım. Ocağa çay suyu da koydum hemen. Bir iki saate konu komşu gelirdi.

 

"Günün hayırlı ola kızım" diye içeriye giren Şerife ana olmuştu. Etrafa bakıp yüzünde hemen bir tebessüm oluştu. Elinde ki tespihi hemen kenara koydu. "Her tarafı toparlayıvermişin yavrum neden zahmet ediverdin kalkınca beraber yapardık"

 

"Lafı mı olur ana"

 

"Zeynep ve Ahraz uyuyuveriyo hala"

 

Hep birlikte kahvaltı hazırladık o sıra da Zeynep ve Ahraz da uyandı. Ben Ahraz'ı beslerken Zeynepte bir kaç lokma atıştırdı hemen. Kapı çaldı tam ayaklandım ve durdurdu.

 

"Duruver kızlar gelivermiştir" diyip mutfaktan çıktı hemen. Ahraz mama diyordu bana doğru. Kaşağı alıp ona verirken Mahir içeriye girdi o anda tüm bedenim titredi yine. Hep böyle mi olacaktı? Bu adamı görünce tuhaf mı davranacaktım. Gözleri benden kızına çevrildi. Ahraz Mahir'i görünce hemen kollarını kaldırdı. Mahir kızını almak için uzandı hemen. Güçlü kollarına sarılan Ahraz yerinden oldukça memnundu.

 

Ya benim yerim neresiydi?

 

Benim de bir yerim var mıydı?!

 

Dalgın dalgın baba ve kıza bakarken Şerife ananın sesini duydum hemen. "Misafirler de gelmeye başladı hoşlamak lazım oğlum" dediğin de Mahir Ahrazı bana uzattı hemen. Ahraz bana gelmek istemese de kabul etti mecbur çünkü babasından ayrılmak istemiyordu. Mahir kardeşinin beline kırmızı kurdeleyi bağlarken çok duyguluydu. Kardeşinin alnına bir buse kondurup kapım sana her zaman açıktır diyene kadar da sürdü merasim.

 

O gün davullar gelip Zeynebi aldı. Davulla zulna ile çıkan gelin atın üzerine bindirip gittiğin de Şerife anayı oturttu komşular hemen. Analar kızı yolcu edince ayakta durmaz derlerdi. Şerife ana ağlamadı hep dualar okudu giden kızının ardından. Konu komşu çekilmişti evden.

 

O sıra da kapı çalınmıştı. Hemen kapıyı açmaya gittiğim de karşıma çıkan suretle yutkundum.

 

Anam Gonca

 

Ağabeyim Hasan

 

Gelmişlerdi.

 

Yüreğime darbe yemiş gibi oldum. Hasan ağabeyim suratıma bakarken anam diye bildiğim kadında bana bakıp yüzünü içeriye çevirdi. "Hoşlanmak yok mu kız" deyince kenara çekildim hemen geçmeleri için.

 

Aynıydı anam bir insan hiç mi değişmez hiç mi utanmaz idi. Yanımdan geçip giderken Hasan ağabeyim kolumu tuttu hemen. "Gülüm..." dediğin de gözlerim dolmamak için epey çaba harcadı. "Hoşgeldin demek yok mu ağabeyine"

 

"Giderken bir vedayı bile çok gördün ya ağabey şimdi hoşgeldin dememi mi istiyorsun?! Gidene veda edilir de bırakıpta gidene hoşgeldin mi denilir?"

 

"Ben veda etmek için geldim" derken bile inanmıyordu. Ve ne diyeceğini bilmediği bir hali vardı.

 

"Sen vicdanını susturmak için geldin" diye onu bastırdığım da gözlerim doldu hemen.

 

"Sen beni bıraktın"

 

"Seni almaya geldim" derken derin bir nefes aldım hemen. "Kimse umrumda değil inan gülüm. Bir daha eve dönmek istemediğin için Mahir'e verdim seni. Şimdi seni almaya geldim."

 

Arkamı dönüp giderken bileğimden yakaladı hemen beni. O an Mahir'in sesine değdi kulaklarım. Mahir bir Hasan ağabeyime bir de bileğimi tutan eline bakıyordu. Çatık kaşları ile yanımıza geldi.

 

"Ne oluyor burada" dediğin de Hasan ağabeyim hemen bileğimi bıraktı. "Mahir gel az konuşalım gardaşım." dediğin de Mahir kabul etti ve dışarıya çıktılar. Ben de içeriye geçtim hemen. Şerife anam Gonca anamla konuşuyordu. Severlerdi birbirlerini. Beni görünce sustular hemen.

 

"Bizim kızla anlaşıyonuz mu" dedi Gonca ana. Halinden ve tavrından o denli rahatsız olmuştum ki. Yüzü kızarmıyordu. Şerife ana anlamamıştı nerden bilsindi ki.

 

"O benim kızım oldu anlaşıveriyoz âlim Allah"

 

"Aman eyi Allah aranızı bozmasın"

 

Şerife ana bu eve gelin geldiğim günden beri üzerimde olan hakkı çoktu. Beni korumuş ve kollamıştı. Yüzümü yere bir defa da eğdirmemişti. Gonca ana ise ana bildiğim aslında anam olmayan amcamın karısıydı. Bu duruma alıştım mı bilmiyorum lakin içim soğmuştu.

 

O sırada bir kaç kadın daha gelmişti.

Tam kapıdan çıkacak iken Hasan ağabeyim geldi ve karşımda durdu hemen.

 

"Gülüm gel şöyle konuşalım" dediğin de dediğini yaptım. Yemenilerimi giyip bahçenin kenarına gittik. Onun konuşmasını bekledim. "Mahirle konuştum. Eğer sende istersen seni yanıma alacağımı söyledim." dediğin de kalbim tekledi hemen.

 

"O ise karışmayacağını ve bu işi de senin bileceğini söyledi" derken boğulacak gibi oldum hemen.

 

O ise karışmayacağını ve bu işi de senin bileceğini söyledi

 

Ağabeyimin cümleleri tekrar tekrar içimde yankılandı. Bunu nasıl derdi? Kalbimin ağırlığını hissediyordum. Öyle bir ağrıydı ki ağırlığını hissettim.

Ne sanıyordum ki iki sarıldı ve beni kıskandı diye beni seveceğini falan mı?!

 

Öyle değildi.

 

"Neyin var yüzün soldu" diyen ağabeyimden başkası değildi. Sanki bilmiyormuş gibi bir de soru soruyordu. Kendimi odama nasıl attım bilmiyorum lakin içim hiç iyi değildi. Gözyaşlarım yanaklarımın kenarından akıp giderken tüm hayal kırıklığım bana meydan okuyordu. Beni istemiyordu!

 

İstese o kendi bilir der miydi?!

 

Ne sandın ki sen Pınar o benim karım onun benden başka gidecek yeri olmaz diyeceğini mi?!

 

Tüm bedenim yorgundu. Akşamı nasıl ettim de Zeynebin düğününe nasıl gittim bilmiyorum lakin ayakta duracak halim dahi yoktu. Şerife ana bir taraftan Gonca anam diğer taraftan oyna diye ısrar etse de hiç halim dahi yoktu. Yıkılmış perişan olmuştum. "Yazı bekleyememiş bunlar da kışın olacak iş miydi yahu" diye Gonca anaya ters ters bakmamak için epey çaba saf ettim. Şerife ana duymamış olacak ki rahatlamıştım.

 

O gece Zeynep ile vedalaşarak eve geldik. Mahir bir şey dememiş sadece bizi getirmiş sonra da gitmişti. Bir defa bile yüzüme bakmadığı yetmiyormuş gibi bir de suratı asıktı. Eve gelip direk odama geldim ve yatağıma yattım. Onun yüzünü dahi görmek istemiyordum. Beni istemeyen adamı ben de isteyecek değildim.

 

Sabah olduğun da Mahir'in gelmemesi içime oturdu. Niçin gelmemişti ki? Beni istemiyordu belki de.

 

Belki de geldi Ayten'in odasında uyuyordur dedi içimden bir ses lakin dinlemedim. Yataktan kalkıp hemen aşağıya indim. Sedirli odaya girecek iken Şerife ana durdurdu beni. "Yavrucum Mahir uyuyor orada" dediğin de kaşlarım çatıldı. Benim yanıma gelmemiş burada mı uyumuştu yoksa?

 

Mutfağa girdim.

 

"Mahir'le aranız mı bozuk" derken karşımda durdu Şerife anam. Zaten dokunsa ağlayacak gibiydi. Bakışlarımı ondan kaçırdım hemen. Bir şey diyemedim çünkü halim hiç iyi değildi. Şerife ana fazla üzerime gitmeden Ahrazı da alıp içeriye geçmişti. Kahvaltıyı hazır ettiğim de dış kapının kapanma sesi doldu kulaklarıma hemen. Tam elimde tepki çıkacak iken Şerife anayla duraksadım.

 

"Mahir gidiverdi hemen sen mutfağa koy orada yeriz emi" diyince başımı salladım. Gözlerim dolu dolu olmuştu hemen. Benden mi kaçıyordu yoksa içim içime sığmaz oldu. Tüm bedenim zelzeleye uğramış bir kuvvetle sarsıldı. Gelen giden çok olmadı bu gün. Şerife ana da kendi halindeydi. Kızını hayli özlemiş olmalı ki onun eksikliğine düşmüştü hemen. Tüm gün Ahrazla vakit geçirdim. Karnım ağrıyordu. Ay başımı olacaktım yine diye somurttum. Duygusallığım üstümdeydi.

 

Ahrazın yemeğini yedirip yatsıdan sonra hemen uyutup beşiğine koydum. Alnına bir buse kondurdum hemen. Oda bunu anlamış ki tebessüm etmişti uykusunda. Dertliydim. Mahir gelmişti pencereden gördüm lakin çıkmadım Şerife ananın odasından.

 

Tülden görüyordum varlığını.

 

"Oğlum gel yemek hazır edivereyim Pınar'a baktıysan Ahrazı uyutuveriyo"

 

"İstemiyorum" diyince üstelemedi Şerife ana. Dudaklarına tütünü götürüyor içiyordu. Tüm bedeni gözler önünde dururken neden durgun olduğunu hiç bilmedim. Belli karısını özlemişti..

 

Kalbim kırılmıştı.

 

Odadan çıkarken göz göze geldim onunla. İlk çeken oydu gözlerini hızla yanından geçip odama doğru çıktım. İyi değildim.

 

Anlamıştım istemediğini.

 

Bekledim gelsin diye o gece lakin o gelmek yerine merdivenden çıkıp Aytenle kaldığı odaya çıktı ve kapısını örttüğün de pencerenin önüne yıkıldığımı hissediyordum. Sessizce ağladım. Ben senin kocanım diyen adamın felâketi tüm üzerime yığıldı. Onun bir suçu yoktu ki onu seven bendim. Umut beklemeye ne hakkım vardı ki benim.

 

O gece uyku girmedi yüzüme. Bir daha da bakmayacaktım yüzüne onun. Yatağımı toparlayıp tam çıkacak iken kapı açıldı. Gelene baktım oydu.

Dolabı açıp bir kaç kıyafet aldı eline hemen bende daha fazla bakmamak için çıktım.

 

Günler hep birbirini kovaladı. Yağmur yağışı günden güne artıyordu. Duyduğuma göre gitmemişti Hasan ağabeyimler bende el gibi komşulardan duymustum bunu. Mahir eve gelmiyordu bir haftadır tarlaların yanında ki avcı kulübülerinde kalıyordu. İçime dert değildi çünkü beni görmeyeni görecek değildim.

 

Şerife ananın bacakları kış olunca daha da sızlamaya başlamıştı. Tüm işleri yapıyordum. Üç katlı koca konak tüm bedenimi daha da zayıflatır olmuştu. Aldığım kilolar toz olup uçuyordu. Ne iştahım kalmıştı ne de halim. Ahraz günden güne büyüyor hatta adım bile atıyordu. Gülünce kaybolan gözleri içime umut veriyordu. Mahir yoksa Ahraz vardı. Bir tebessümü yetiyordu bana. Bu gün tüm hazırlıklar bittiğinde mutfaktan çıktım. Haber göndermişti Zeynep el öpmeye geleceklerdi Yavuzla. Bir kaç çeşit mama yapmıştı. Midemin bulandığını hissettim. İçim bir hoş olmuştu aniden. Hemen oturduğum da kapı çaldı ve dinlenmeden kalktım yerimden. Vakit akşam oluyordu Zeynep'ler gelmiş olacak ki kapıyı tebessüm ile açtım.

 

Yanıldım gelen Mahir'di.

 

Siyah gözleri içime akarken keskin yüzü tüm varlığımı inceledi. Gözlerimi çekemedim hemen çünkü özlemiştim varlığını. Bakışını da dahi. Kalbim hızlı koşmuş gibi atarken yutkundum. "Hoşgeldin" dediğim de hala yüzümü incelemeye devam ediyordu. Geçmesi için kapıdan çekildim. Tam elini uzatacağı sıra da Zeynep'in sesi doldu kulağıma.

 

"Ağabey..." Mahir arkasını dönüp Zeynep ile karşı karşıya geldi. Zeynep hemen ağabeyine sarıldı ve Mahir de ona karşılık verdi hemen. "Özledim." dediğin de Mahir bir tepki vermedi. Yavuzla göz göze geldiğimizde baş selamı verdi bana.

Ben de tebessüm ederken Mahirle göz göze geldik. Her zaman olduğu gibi çatıktı kaşları. Zeynep bana dönüp tebessüm edip sarıldığın da şaşırdım çünkü beklemiyordum.

 

Hep birlikte içeriye geçtiğimiz de Şerife ana Zeynebi görünce ağlamaya başlamıştı. Zeynepte anası. Onlar ağlarken benim de gözlerim dolu dolu oldu.

 

Zordu.

 

Erkekler içerde sohbet ederken biz de mutfağa geçtik hemen. Zeynep'e sorular soran Şerife anaydı.

 

"Kızım kaynananla aran nasıl" diye soran Şerife anayla bakışlarım Zeynep'e düştü. Buruktu belki de bana öyle gelmişti.

 

"İyi ana iyi işte" diye geçiştirdi hemen.

 

"Aman aman iyi olsun da" dedi Şerife ana da sonra ben çayları doldurup mutfaktan çıktım hemen. Sedirli odaya girip çayları önlerine koydum. Mahir'in bakışları hiç bana değmedi. Sanki yabancıydım evin içinde. İçim sıkıldı bu duruma da yeniden. Tam mutfağa girecektim ki sesler geldi kulağıma.

 

"Ana dün ağabeyimi gördüm uzaktan mezarlıktan geliyodu." diye konuşan Zeynepti. Ellerim tepsiye öyle bir kenetlenmişti ki. Onları dinlemek istemesem de kendime engel olamadım.

 

"Unutamadı hala yengemi"

 

"Sus kız Pınar geliverecek şimdi. Neden unutamasın Gül gibi karısı var artık onun hem babası da amcaları da orada eskiden de gidiverirdi Mahir'im " dediğin de derin bir nefes aldım. Şerife ana hiç konduramazdı ki.

 

"Öyle öyle eve geliyor mu? Kapıda karşılaştıkta bir yerden geliyordu"

 

"Tarlaya gittiydi bir kaç gün önce biliyon bizim köyün yabani domuzu bitmez ekimler ziyan olmasın alim Allah ne ederz"

 

"Ana gözünü kaçırıp durma. Ağabeyim hala mutsuz görmüyon mu deyiver hele hem yengem sağ iken ne vakit ayrı kaldığını gördün ki"

 

Bir sızı oturdu cellat gibi içime. Akıp gitmedi aksine kanımda dolanıp durdu acı.

 

"O vakit mısır mı ekiyorduk Zeynep deyiver hele hem domuzlar Mısır'a dadanır"

 

"Öyle diyorsan"

 

"Kurcalayıp durma emi sen evine barkına bakıver yavrum. Yengen de ağabeyin de bilir yapacağı işi "

 

Kalbim daha fazla dayanmıyordu. El mecbur yeniden içeriye girip yüzüme sahte bir tebessüm ekledim. Ne zormuş insanın içi ağlarken dışının gülmesi... O gece bitmek bilmedi lakin ben bittim. Eve uğramayan Mahir'in mezarlığa gittiğini hatta Ayten'in odasında uyuduğunu görünce anladım işin gercek olanını.

 

O gece Zeynep'leri uğurladık. Ben Şerife ananın odasında Ahrazı uyutup beşiğine koyduğum da Şerife ana odasına girdi. "Kızım kocan da uyumaya gidiverdi sen de gidiver hemen" dediğin de ayaklarım ilk defa gitmek istemedi çünkü kırılmıştım.

 

"Ana ben burda uyusam" derken anlamıştı bir şeyler Şerife ana da üzerinde durmadı.

 

"Olmaz yavrum karı koca ayrı olur mu hiç" derken kendimi oğlun yanımda değil eski karısının odasında uyuyor denemek için kendimi zor tuttum. El mecbur odadan çıkıp sedirli odaya girdim hemen. Mahir'in kaldığı odada kalmaya gönlüme yediremedim. Dün gece uyuyamadığım için çok geçmeden uykuya daldım.

 

Belimde hissettiğim el ve havalanma ile gözlerim aralandı hafiften. Tam odamın içine girecektim ki açtım gözlerimi. Mahir'in kucağındaydım. İnmek istedim müsade etmedi bana.

 

"Bırak beni" derken indirip kapıyı kapattı. Hava yeni yeni aydınlama başlıyordu.

 

"Ne işin var aşağıda bu saatte" derken gözleri uyanmış gibi değil aksine hiç uyumamış gibiydi.

 

"Seni ilgilendirmez" deyip arkamı döndüm ki beni ters çevirdi ve kendine döndürdü. Tek kaşını kaldı.

 

"Öyle mi"

 

"Öyle!"

 

"Bana bak ayağını denk al senin karşında kocan var" derken ona korkmadan sertçe baktım. "Kocam mı" derken sahte bir tebessüm koydum hemen yüzüme.

 

"Kaç gecedir gelmeyen halimi sormayan beni görmeyen mi?" derken hala ters ters bakıyordu bana. "Baktığım yerde olmamak için o kadar çaba harcadın ki kendi varlığımı unuttum ben" derken güçlüydüm ben. Ağlamadım ve ya sesim titremedi.

 

"O kadar yokmuşum gibi davrandın ki isteseydin giderdim zaten" derken kolumu kavrayıp kendine çekti. Canımı o denli yakmıştı ki ağlamamak için zor tuttum kendimi.

 

Niçin hep en sevdiğin yakardı ki canını

 

"Canımı sıkma benim kadın yoksa seni elimden kimse alamaz" derken gözleri hiddetli sesi yüksekti. "Almadığın bir o kaldı" derken yüreğim yandı. İstese bir dakika bile düşünmeden canımı ona verirdim.

 

"Baktığın yerde olmak için her şeyimi vermeye hazırdım sen görmedin" diye itiraf ederken gözyaşım yanağımın kenarından akıp geçti o an. Onun da gözlerinde bir şeyler oynadı. Gözlerini kaçıracak gibi oldu sonra vazgeçti.

 

"Biliyorum her şeyin farkındayım ben Mahir. Her gece karının odasına gittiğini de dahi. Seni beklediğim gecelerde hiç yoktun ki yine de anladım seni. Çünkü unutmanı bile istemedim ki sevdanı yine de artık olmuyor" diye itiraf ettim.

 

"Benim karım sensin artık."

 

"Hayır Mahir senin karın hala odasına ve mezarına gittiğin kadın anlıyor musun?! Ben senin hiç bir şeyin değilim!"

 

Gözyaşıma uzandı.

 

"Silme artık yaşımı" diye bağırdım yüzüne doğru. Şaşırdı ve bileğimde duran eli düştü aşağıya.

 

Sana sevdalandım ben küçük yaşımdan beri diyemedim ya öldürdü beni içimde ki ateş

 

"Boşa beni bitsin artık"

 

Yıkıldım da eğilmedim.

 

Dil durdum.

 

Düşsem tutmazdı elimi biliyorum

Bölüm : 17.03.2025 08:42 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Sairsell / Yarası Saklım / 9
Sairsell
Yarası Saklım

2.61k Okunma

214 Oy

0 Takip
14
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...