Bir düşün başların üstünde kağanlık tuğunu. Ruh duyar orda ölürken bile Türk olduğunu...
-ATSIZ-
****
İnsanın sevdikleri ölebilir mi ? Ölebiliyormuş. İnsan en çok sevdiklerinin acısıyla sınanınca ölümle tanışıyormuş.
Ölümle tanıştığımda çok küçüktüm. İçimde ki yaşayan insan mezarlığını saymıyorum bile. Burnuma dolan şu hastane kokusunu hiç seviyorum. Güneşimin kokusu dışında hiçbir kokuyu sevmiyorum. Çünkü kokunun anısına ve hissine inananlandanım. Bu koku ise beni ilk kez kimsesiz kaldığım zamanlara götürüyor. Yine kimsesiz kalacak oluşuma bir sigara yakmak istiyorum tam da şuan.
Omzuma dokunan el kendime getiriyor beni. Etrafıma bakıyorum, Kendinden geçmiş bir tim görüyorum. Her biri başka bir köşeye çökmüş bekliyor. En acısı da elinden bir şey gelmeden beklemek değil mi?
Başımı yerden kaldırabildiğimde kömür gözler takılıyor radarıma, Korkut vurulduğunda da yine bu koridorlarda böyle çaresiz bakmıştı bana. Bakamadım yüzüne, ne diyecektim alış bu durumlara mı? Biz bunun için dünyaya geldik, gerekirse eğer bu uğurda yardan vazgeçeriz mi diyecektim?
" Botan Şeker'in yakınları?" Dedi bir doktor telaşla koridora çıkarak,
hepimiz birden ayaklandık. 1
" Burada başka üniformasıyla bekleyen birilerini görüyor musun? biziz işte! Biziz yakınları." Cenk gözyaşını sildi öfkeyle cevap verdi . Timin arasında çok kuvvetli bir bağ vardı. Her birimiz farklı anadan doğmuş olsakta kader bizi bu uğurda birleştirdi. Gönüllerimiz daima bir oldu. Düştüğümüz yerden hepimiz kalktık , mutluysak hepimiz mutluyduk, acıysa hepimizeydi...
Cenk'in bu haline hak veriyordum.
" Hastanın durumu ciddi kurşun atar damara denk gelmiş. Acilen ameliyata alınması lazım. Çok kan kaybetmiş kan A rh+ kana ihtiyaç var."1
Hepimiz birbirimize baktık. Timde kimsenin kanı ona uymazdı ve her defasında dalga geçerdik onunla böyle bir durumda olsa kansız kalacaksın diye. Gerçek olmasını hiç istememiştik hemde hiçbirimiz...
Bir küfür savruldu ağzımdan duvara bir tekme attım öfkeyle..
" Benim! Benim kan grubum doğu. Hemen vereyim nereye vereceğim? "
Hemşire gülceyi alıp götürdü hızla. Ardından minnet dolu gözlerle bakabildim. Işığıyla her yerde beni aydınlatıyor. Her yerde yarama merhem olmayı beceriyordu.
Doğu'nun Gülcesine yakışan bir şekilde bana her zaman eşlik ediyordu.
Birkaç dakikanın ardından odadan çıkardılar Botanı, ameliyata alıyorlardı. Dostuma baktım, ardından kan içinde kalmış üniformasına. Kaç yıldır bir yerine çizik dahi almadan bugüne gelebilen tek oydu. Onun acısıyla ilk kez sınanıyordu Mavi Kartallar.
Sedye hızla akıp giderken önümden, ayak ucuma damlayan kan seslerini işittim. Çok mu kan vardı? Yoksa zihnimin bana bir tür oyunu muydu algılayamadım.
Sonrasında çok derinden bir ses daha işittim. " Komutanım" demişti botan. Acısının el verdiği kadar bedeninde kalan son gücüyle kesik kesik seslenmişti. Koca adımlarım saniyesinde yanında bitti.
" Söyle koçum, iyi olacaksın merak etme yanındayız." dedim. Kandan görünmeyen elini tuttum.
" Komutanım..." duyamadım onu sesi gitgide kısılıyordu.
" Ben.. Beni bırakın... öleyim.. " 2
" Tamam sus yorma kendini. İyi olacaksın dedim Botan sana. "
" insan" dedi yutkundu. " Sevdiğini kaybedince ölüyor zaten. Bırakın komutanım. En azından..." gözünden bir yaş düştü ellerimizin birleştiği noktaya, kanına bulanmış ellerimize düşerek kan rengine boyandı saydam gözyaşı damlası. 1
" Başkası ile evlendi komutanım, bekleyemedi beni. " Bu kez öksürükle beraber kan kusmaya başladı.
Cenk veya Korkut emin değilim bir yerleri yumrukluyordu arkada ama dönemedim.
" Sen... Botan senin bir sevdiğin mi vardı koçum? " Söylerken boğazım yandı kavruldu.
" var... vardı. Evlendi. " Bu kez öksürükler konuşmasına müsaade etmedi. Hemşirenin Gitmemiz gerekiyor demesine ne o aldırış etti şu raddede ne de ben.
" Sen, sen ondan mı bu haldesin? Ondan mı mecnun gibiydin tüm görev boyunca?"
" Mizginin bir suçu yok, üzmesin kendini. korumaya çalıştım yeğenimi." Dedi diğer elini mizgine doğru uzattı. ardından mizgine ait olduğunu bildiğim bir hıçkırık koptu.
" Benim içinde Yaşayın, benim içinde sevin... benim içinde öldürün. " Dedi son nefesleri gibiydi bölük bölük ama bizimle konuşmak istiyor gibiydi. Yanında oluşumuzu hissetmek istiyordu.1
" Bugün benim.. düğün günüm..." 1
" Mavi kartallara yaraşır bir düğün..."
" Ağlamayın, üzülmeyin arkamdan.."
" Daha fazla dayanamaz" dedi doktor.
" Ben mutluyum, bugün en mutlu günüm." Son işittiğim kelimeler düğümlendi boğazıma. Sonra tuttuğum elinden can çekildi sanki, birden soğudu. Bağlı olduğu cihazlar ötmeye başladı. 2
" Hastanın kalbi durdu, hastayı kaybediyoruz çabuk!"
Uzun süren ameliyat ve tüm çabasına rağmen olduramadı doktorlar, kardeşimizi geri döndüremediler. Kalbi kırıktı, sevdiğini kaybetmiş başkasıyla evlendirmişlerdi. Belki de ondan çok dayanamadı, ya da bu hayatı artık yaşamaya değer görmedi. Tercih ettiği, vatanı ve bizler olmadık.. Ölüm ve sonrasında bizi bu acıyla bırakışı oldu.
İlk kaybedişim değildi, bu mesleğe devam ettiğim sürece son kaybedişim de olmayacaktı biliyorum. Ama insan hayatındaki değer verdiği kimi kaybetmek ister ki? Kayıplar hep bir yıkımdır, tamiri olmayan yıkımlar...
Timim, benim ailemdi. Yıllardır canımı emanet ettiğim ailem. Şimdi ailemden birini kaybettim. İnsanın kaç kolu kanadı varda her bir kayıptan sonra bir kanadı kırılmış gibi hissediyor ki?
Kanatsız kaldım artık ne olur kanadım kırılmasın...Daha Kırılacaktı onu da biliyorum. Böyleydi dünya, insana acımaz, bir kere kırıldı mı bir kere daha... Bir kere daha... insanın acılarından besleniyordu. Ne yazık ki! İnsanoğlu acılarda kavrulunca olgunluğa, kemale eriyordu...
🖤
Mezarlığın kasvetli havası, insanı ürpertiyordu. İçimden ise bağırmak geliyordu. Al bayrağa sarılı kardeşimi gördükçe " kalk Botan kalk " Demek istedim. Her sabah en erken kalkan
oyken şimdi hepimiz onun başında dikilmiş kalkmasını bekliyorduk. İlahi bir güç bekliyorduk.
"Üsküdarda sabah oldu asker kalk" Demek istedim. Ama Botan hiçbir göreve geç kalmazdı ki. 1
"Cezan belli asker; 100 tur koştuktan sonra 100 de mekik" Demek istedim, Botan hiç ceza da almadı ki benden.
Son çare;" Asker karşında komutanın olduğunu unuttun galiba bu yatış ne?" Demek istedim ben diyemedim, oda beni duymadı...
Kardeşimin üstüne toprak atmak için elime kürek tutuşturdu biri, kardeş diyorum Botan insan abisinden önce ölür mü?
Kardeşler ölümsüz olur Botan...
Bir tim de önce komutan ölmeli Botan...
Mavi kartallar da önce ben ölmeliydim. Hiçbirinin acısını görmeden önce ben..
Küreği elimden alan korkut oldu, sırayla hepsi bir parçasını gömdü o toprağa.
Herkes gitmişti, ailesi acıya daha fazla dayanamadı annesi fenalaştı ve acile kaldırdılar. Bir Rize'nin soğuk havası tokat gibi çarpıyordu birde mezarının başında yas tuttuğumuz şehidimizin gerçekliği...
Mezarın başında dalgalanan bayraktan utandım, annesinin yüzüne bakmaya utandığım gibi bayrağımıza da bakamadım. Silah arkadaşına sahip çıkamayana bu bayrağı taşımak nasıl yakışır bu saatten sonra?
" Gömdük lan! Kardeşimizi gömdük hemde. Silah arkadaşımızı gömdük biz az önce! Biz bu muyuz ? Mavi kartallar bu muydu?" Cenkin hiddeti mizginin durmayan gözyaşlarına yenilerini ekledi. Mezar taşını sıvazladım. Başında dalgalanan bayrağa bakamadan doğruldum taze ölüm kokusu eşliğinde.
" Kendine gel, kadın hamile daha fazla üzülmesin. " Dedim Gülce mizgini yanımızdan uzaklaştırdığında.
" Kız zaten kendini suçluyor yeterince bu lafları duyup birde daha fazla üzülmesin."
Korkut sessizdi. Mezar taşını sıvazlıyordu. Bebeği ve sevdiği şuan nefes alıyorsa mezarda yatan yiğidimiz sayesindeydi. Mizgine isabet edecek olan kurşunun önüne siper etti kendini. Gururluydu, belkide operasyonda ki cesareti zalimlere acımayışı şehadetinin bir habercisiydi. Şimdi ise sonsuz mutlulukla, tanrının ordusuyla sonsuz semalardan bizi izlediğine eminim...
" Sevdiği varmış abi! Bilmiyordum yemin ederim bilmiyordum. Bilseydim yürü lan kaçıralım derdim. Kimle evlendiriyorlar benim kardeşimin sevdiğini derdim. Hiçbir şey söylemedi, hiçbir şey! Gitti öylece sevdasını kalbinde bizi gerisinde bırakarak gitti..."
" Cenk! " Dedim bana bakmadı bile.
" Kendine gel koçum. Bu kadar zayıf mısın sen ? İlk kez mi gömüyorsun? Ya da son kez mi gömdüğünü düşünüyorsun? Askeriz lan biz. Bugün bana yarın sana belki yarın ona" dedim uzaktaki güneşimi işaret ederek.
Onun ölümünü düşünmek istememiştim oysa ....
" Şehidine saygın yok mu senin ? O düğünüm dedi lan giderken. Bugün benim düğünüm dedi! Mutluydu, tim. Kardeşimiz giderken mutluydu. Bugün ben ölsem bende mutlu olacağım. Sen olmayacak mısın? Bunun hayalini kurmuyor musun yıllardır. Ana kuzusu olanın, ölümle sorunu olanın bizim meslekte işi ne koçum ? Biz ölmek ve öldürmek için varolduk. Bugün değilse yarın, başka acılar düşecek bağrımıza ne yapalım? Yetti bu ölümler deyip kuyruğunu kıstırıp evine mi döneceksin? Bu yola çıktığında kimse kimseye gül bahçesi vaad etmedi. Mayın tarlası var! Onuda götün yerse gel aslanım dediler sana! Eline bir deste gül değil. Mpt-76 tutuşturdular. Bir elinde el bombası bir elinde keleş... Ne bekliyorsun Cenk! Ne bekliyorsunuz kartallar? Bizim canımız yanmadı mı? Yanıyor hepimiz kardeşimizi gömdük toprağa... Ama gün yas tutma günü değil. Eminim Botanda mezarının başında salya sümük olmanızı değil, dağda çakal avında olmanızı isterdi! " Dedim her birine tek tek baktım. Her birinin gözündeki intikam ateşine tek tek şahit oldum...
" Şimdi ne istiyorsunuz söyleyin!"
" Kanı yerde kalmayacak kardeşimin!"
Gururla baktım her birine. Beklediğim buydu. Şehidimizin de beklediği buydu.
" Aferin kartallarım size de bu yakışır. Daima dik durun! Daima birlikte!" Sözümü bölen Onur ve Timin görüş alanıma girişi oldu.
" Daima ve hep birlikte! Kansa kan! İntikamsa alayına intikam." Dedi yanımızda olduğunu hep biliyordum zaten. Böyle bir günde gelmeleri ise daha güçlü yapıyordu bizi. 1
Herkes şehidiyle tek tek vedalaştığında sona ben kalmıştım birde uzaktaki çam ağacının altında beni bekleyen güneşim. Sahi, çam ağaçları mezarlıkları mesken bilmişti Kendine. Mezarlık çiçeği gibi, mezarlığı evi bilen bir ağaçtı Gülcem'le aramızda ki sevginin sembolü olan çam ağacı. Her tarafa serpiştirilmişti kozalaklar. Sevgimiz bile ölümü çağrıştırıyordu...
" Botan Şeker.. " dedim sulanmış toprağa elimi sürerek. " Birkaç gün önce kanın ellerimdeydi şimdi ise toprağın. İsmini ilk duyduğumda o ne öyle dedim, ana kuzusu mu bu? şeker diye soyadı mı olur dedim. Daha ilk görevde şaşırttın beni, daha önce böylesine efendi, böylesine yiğit birini tanımadım hayatımda. O gün bugündür hep gururlandırdın beni. Ben Mavi kartalların Komutanı Doğu Kılıç Aslan, başından bu yana senden hep razıydım. Hakkım sana sonuna kadar helal olsun. Sende Hakkını helal et kardeşim... Görmemişiz önümüzde çektiğin sevda ateşinin acısını bile affet bizi Botan. Bilsek, bilsek bir şekilde halletmek isterdik. Cenk'i sen olmayınca nasıl tutacağım ben ? Akıl versen biraz? Neyse! Çok konuştum. " toparlandım, daha fazla durmak beraberinde mahcubiyet getiriyordu.
" Vatan! sana! canım! feda!" Asker selamı verip arkamı döndüm. Derin bir nefes çektim içime. Mezarlığın kokusu farklıydı. İnsan sevdiklerini toprağa gömünce gül kokuyordu sanki buralar. Veyahut.. dedim içimden.
Şehidimin kokusu bu...
Gül kokuyor tüm mezarlık!
Mayın tarlasından gül bahçelerine...
🖤
2 Ay Sonra
" Komutanım, ne zaman gelecek şu görev emri sıkıldım böyle elim kolum bağlı beklemekten. " Dedi Cenk sabahtan beri başımda döneleyip duruyordu.
" Sahi Doğu, abicim... neredeyse 2 ay olacak boynu bükük anacığına verdiğimiz sözü tutamadık ona yanarım. İntikam yeminleri ettik, 2 aydır saha yüzü görmedik gidelim sıkalım kafasına işte neyi bekliyoruz. " Dedi zafer abide Cenk'e katıldığını dile getirerek.
"Bende istiyorum elbette şehidimizin kanını yerde koymamak. Biliyorsunuz, cezalarımız yeni bitti. komutanla konuşup ayarlayacağım bir şeyler biraz daha sabredin. " Botan'ın ölümünde ihmalimiz olduğunu öngören sevgili üstlerimiz sayesinde 2 aydır bölük başı bekliyorduk. Kim ister timinden birini ihmalleri yüzünden kaybetmeyi! Sırf buyüzden 2 aydır elimiz bağlı ceza bitsin diye bekledik. Nihayet dün bitmişti. 2 ay içerisinde yeni albay tayin olmuş, onunla tanışma fırsatı yakalamıştık. Elbette sütten ağzı yanan misali pekte yüz göz olmaya niyetimiz yoktu.
Geçen süre içinde sık sık Botanın ailesine ziyarette bulunduk. Bir oğlun yerini tutmayız ama yalnızda olmadıklarını bilmelerini istedik burada 6 tane evlatları olduğunu bilsinler istedik.
" Neyse bana müsaade mizginle doktora gideceğiz." Diyerek ayaklandı korkut.
" Hayırdır?" Dedim onunla bir ayağa kalkarak.
" Rutin bir şey ya, malum son haftalar Gitmemiz gerekiyormuş arada. "
" Oğlum lan kızacaksınız yine ama yapın şu düğünleri. Emin olun Botanda böyle olsun isterdi. Mutlu olmanızı isterdi. Kız doğuracak lan! Ailesi şimdilik ses etmese bile eninde sonunda densizin biri çıkacak laf edecek." Dedi zafer abi 2 aydır sürekli bize bunun baskısını yapıyordu.
" Yediremiyoruz abi, nasıl eğleneceğiz kardeşimizi yeni toprağa koymuşken ha?" Dedi korkut ikimizin adına konuşarak.
" Komutanım af buyurun ama zafer abi haklı, Botan da mutlu olmanızı isterdi. Hem önce onun intikamını alırız sonra gelir üstüne bir çakal çökerten zeybeği oynarız fena mı olur? " dedi cenk ondan beklemediğimiz bir şekilde sakin ve aklı başında konuşuyordu. Bu hallerinin çok süreceğini sanmıyorum ama neyse...
" Bu arada Akşam küçük doğunun doğum günü, hepinizi bekliyorum hem verilecek bir karar varsa abi masasında vermiş oluruz hep birlikte. Onuru da çağırdım oda gelecek."
" Onur dönmüş mü görevden?" Dedi Lale ani bir çıkış yaparak. Şaşkınlıkla hepimiz ona baktık.
" Yani Onur komutanım dönmüş mü demek istedim. " Dedi utanarak kafasını öne eğdi.
" Onur!" Dedim her yerden çıkmasına şaşırarak.
" Adımımı ezberliyorsunuz geldik, döndüm işte görüyorsunuz. " Onur ve timi 2 hafta önce göreve gitmişti. 2 haftadır yoktu ama anlaşılan özleyeni çok olmuş.
" Anlaşılan Akşam başka şeylere de netlik getirmek gerekiyor." Dedi zafer abi Lale ve Onur'a bakarak imalı bir şekilde.
" Neyse size doyum olmuyor ben gideyim şu görev meselesini konuşayım, sizde çıkın akşam görüşürüz. " Onlar itişerek giyinme odasına giderken bende Albayın odasının yolunu tuttum. Duvarda Selim yazısını göremedim ama hala onun odasına gelmiş gibi hissediyordum. Bir türlü sindiremediğim bir durumdu baba dediğim adam tarafından hem bana hem vatanına olan ihaneti. Yavaş yavaş aşmış gibi görünsemde bir gün çıkıp tüm bunların tam tersini söylese, bir şakaydı dese sevinecek gibiyimdim. Yine de vatana ihanetin asla affı yoktu...
Serdar Albayın gelişi ile General biraz daha çekilmiş, tüm izinlerimiz Serdar Albaydan çıkıyordu. Bir asker komutan ilişkisi nasılsa bizimkisi de öyleydi işte.
Kapısını çalarak içeriye girdim.
" Komutanım" Selam verip karşısına geçtim.
" Gel Doğu üsteğmenim bende seni çağıracaktım. İyi ettin gelerek. " Önündeki dosyaları karıştırıyordu.
" Beni mi bir sorun mu var komutanım? "
" Sizin için sorun mu bilmem ama görev emri gelmiş, bu gece yola çıkıyorsunuz. "
Ben istedim bir göz Allah verdi iki göz mü demeliyim?
" Ben de buyüzden geldim komutanım. Cezamızı bittiğine göre tim artık göreve gitmek istiyor. Kardeşimizin intikamını almak istiyoruz. "
" Güzel. Civar köylerde bir aydır Sabit'i aradığımızı biliyorsun, çok şükür dün askerlerimizden haber geldi. Arkadaşınızın şehit düşürüldüğü köye 3 km uzaklıkta bir kamp yerinde görülmüş. Senin timinden birini öldürdüğü için kutlamalarla karşılanmış. Bunun ne demek olduğunu biliyorsun. "
Mavi kartallardan ölümüne korkaklardı. Böyle bir kayıp vermemiz onlar lehine olmuştu ve onların istediği bir durumdu. 2 aydır da göreve çıkmayınca timin dağıldığını düşünmüş olmalılar. Onların düşündüğünün aksine intikam ateşi ve öldürme tutkusuyla yanıp tutuşan bir mavi kartallar timi vardı karşılarında.
" Biz görev için hazırız komutanım, onları düşüncelerinde boğmaya hazırız." Dedim kendi içimde de sindirmeye çalışarak. Önündeki dosyaları uzattı.
"Dosyalarda gerekli tüm bilgiler mevcut. Gece geldiğinizde helikopter sizi bekliyor olacak direkt gideceksiniz." Toplantı yapmadan gideceğimizden bahsediyordu. Dosyalar gayet yeterli görünüyordu zaten. Vakit kaybetmeye gerek yoktu.
" Düğün yapacakmışsınız kaybınızdan sonra iptal olmuş. Son durum ne ? " bir kaşını merakla havaya kaldırdı.
" Allah nasip ederse dönünce düşünüyoruz komutanım" . Aslında şuan sa ben düşünmüştüm bunu . Diğerleri ne diyecek bir fikrim yok ama beklemeye de artık benim niyetim yoktu. Timinde dediği gibi Botan böyle olsun isterdi. Bizim mutluluğumuzdan mutlu olurdu.
" Sağ salim dönün o vakit. Güzel bir düğün yapalım size. "
" Sağolun komutanım, inşallah!"
" Ben müsaadenizle gideyim." Başını salladı sonra tereddüt eder gibi oldu. Ayaklandığımda durdurdu beni.
" Unuttum, bir malumatım daha var. Şu 2 ay önce senin elinden zor aldığımız adamlar neydi isimleri unuttum. Erhan Şahin ve Drakula denilen adam, içeride saldırıya uğramışlar kendi hücrelerinde bıçaklanmış vaziyette bulundu her ikiside. Şuan yaşıyorlar ama Erhanın durumu ağır. "
Duyduklarımla yutkundum. Cezalarını çekmeleri bizi rahatlatmıştı. Şimdi.. Hem ben gülceye bu durumu nasıl söyleyeceğim. Kötü de olsa, teröristte olsa o babasıydı. Ya üzülürse? hemde düğün öncesi olacak iş değil.
Saçmalama dedim kendi kendime, en son neden öldürmedin onları diye bana kızmıştı. O adamlar Gülce'nin annesinin katiliydi. O adamlar benim annemin ve çocukluğumun katiliydi. Güneşim olmadan geçen 15 yılımında katiliydiler.. Gebersinler demek istedim ama karşımda komutanım olduğunu idrak edip toparladım hemen.
" Araştıracağım komutanım. Sağolun." Selam verip çıktım odadan. Araştıracaktım elbette. Biri örgüt lideri diğeri onun yalakası, nasıl olur da o kadar korunaklı bir yerde üstelik tek kişilik bir hücrede yaralı bulunmuşlardı? Nasıl...
Beynimde binbir soru ve tilkiyle eve gidip hiçbir şey bahsetmeden uzunca bir süre sarıldım güneşime. Anlatsam ne diyecegini biliyordum ama ufak bir huzur bozulması istemiyordum şuan. Tek isteğim Zafer abilere gidip güzel bir akşam geçirmek. Tüm neşesi ve sevecenliğiyle evimizi dolduruyor. Daha evlenmeden bana o güzel yuva sıcaklığını aratmıyordu. Keza Botanın içimdeki acısını bile benimle birlikte üstlenerek bana en büyük desteği sağlamıştı. Böyle bir zamanda; desteğe, birinin yanımda Oluşuna öyle ihtiyacım vardı ki güneşim sıkılmadan günlerce benim ve hatta timin yasına eşitlik etti.
Ben düşüncelerde dönüp dururken gülcem çoktan hazırlanmıştı.
" Sen zaten her halinle güzelsin makyaja ne gerek vardı? " Dedim yanağındaki kızarıklığı hangi malzeme kullanarak yaptığını bilmesem de benden utandığında daha güzel kızarıyordu. 2
" Çok bir şey yapmadım. Sadece günlerdir bunaldım, yüzüme renk gelsin istedim." Dedi gece saçlarını göğsüme doğru savurarak.
" Ee güzelim söyleseydin ben sana renk katardım" 1
" Sus Allah aşkına utandırma da yürü gidelim geç kalıyoruz." Yandan kaçamak bakış atarak ayakkabısını giymeye gitti.
Lojman yakın olduğu için havada güzelken yürümeye karar verdik biraz iyi gelir dedik ama... Cenk'in binbeşyüz kere nerede kaldınız komutanım çok acıktım diye arayıp bizi strese sokmasını hesaba katamamıştık.
" Kapat lan! Geldik lojmanın önündeyiz, başlatma keyfine. "
" Hayır Cenk karnının gurultu sesini falan duymuyorum. Ama senin alacağın cezanın ayak seslerini duyuyorum koçum." Dedim ve suratına kapattım. Yanımda tüm konuşma boyunca kıkırdayıp duran gülceye döndüm.
" Güzelim stres atalım biraz ,temiz hava dedin, güzel dedin, sürükledin bizi. Bu beyinsiz bizimde beynimizi sikti. Benim tüm sinirler tepeme çıktı. " 1
" Ben vardım yanında, hala da öyle bu senin için yeterli değil mi? " 1
"Yeterli tabi güzelim o farklı bir konu." Kaşlarını çattı çocuk gibi.
" Tamam güneşim yetsin sen yeter ki çatma şu kaşlarını. Ama bir öpücük ver bari gecem daha da işkence haline dönmesin." Dedim merdivenin son basamağınıda tırmanırken. O sevdiğim gülüşlerinden biri peyda oldu suratında. Usulca uzandım ve yanağına küçük bir buse kondurdum.
" Yetmez de... Ne yapalım idare ettirir. "
O sırada önünde durduğumuz kapı birden açılıverdi.
" Biz kapıyı çalmadık ki daha." dedi gülce şaşkınca.
" Gülce yenge Hoşgeldin ben gerçekten delikten falan izlemedim sizi. Sesinizi duydum koştum açtım hemen. " Dedi gülcenin ceketinden içeriye geçsin diye çekiştirmeye başladı.
" Cenk senin o elini.. Dokunma lan kıza çekil geçsin."
" Emredin komutanım ben bir an mizgin ve lale ile karıştırdım. " dedi ensesinden tuttuğum gibi içeriye sürükledim.
" izlendin mi lan bizi doğru söyle?"
" Yok komutanım ayıp öyle şeyler yapmam ben."
" Aynen, aynen Cenk. Ne zaman gülceyle yalnız kalsak bir yerlerden çıkışından belli koçum.." O an dikkatimi gülcenin bacağına tırmanan küçük doğu çekti. Küçükte olsa büyükte olsa tüm doğuların dikkatini çekiyordu benim güneşim... Gördüğüm manzara karşısında içim ısındı istemsizce dudağım yukarı kıvrıldı.
" Çok açım ne olur yemek yiyelim sonra hasbihal edin komutanım." Sofranın başına çoktan çökmüştü. Bu çocuk ne zaman büyüyecek, ne zaman doyacak? Vazgeçtim büyümesin, onun büyümesi demek bir kayıp daha vermemiz demek büyüme cenk hep böyle çocuk ruhunla kal Aslanım. Cesaretinin zıddı olan çocuk yanınla kal..
" Durun Lale gelmedi daha dedi Fatma abla. Zafer abiyi çekiştirmeye başladı.
" Beklemeyin onu ben varım ya gelmez. " Onur birden ortaya laf atınca hepimiz şaşkınlıkla ona baktık.
" O niye benim abim vampir, insan yiyor da benim mi haberim yok ?"
" Niye gelmez? " bu sefer yanımdaki güneşim öne atıldı şaşkınlığını daha fazla gizleyemeyerek.
" Çünkü ona aşık olduğumu söyledim."
Cenk öksürükler içinde boğazına kaçan sudan kurtulmaya çalışıyordu.
" Şunun arkasına vurun geberecek. " Dedi onur karşısında ki sandalyeyi çekip masaya otururken.
" eee o ne dedi?" Mizginde merakla gerisinde korkutu bırakarak koca karnıyla onur'u takip edip yanına oturdu. Timdeki tek hemcinsi ve yakın arkadaşı Laleydi. Elbette onun için meraklanması çok doğal.
" Oh oh, oldu bu iş. Hanım sen laleyi bekleme çorbaları koy."Dedi zafer abi Fatma ablaya. Çevremde bir aklı selim kimse olmaz mı? Olmuyor işte bazen..
" Yeter bu kadar benim aşk hayatımı konuşmaya gelmedik değil mi buraya. Biz halledeceğiz bir şekilde, zorla ya da güzellikle farketmez. "
" uf be! Komutanım helal olsun size dönmek yok yolumuzdan diyorsunuz."
" Önüne dön Cenk " O yemeğine geri dönerken hepimiz masaya oturduk.
Hoş muhabbetler eşliğinde yemeğimizi yedik. Pasta faslı falan derken küçük Doğu gece boyunca güneşimin tüm ilgisinin odağıyken benden tarafa bakmadı üstüne üstlük şuan onu odasına uyutmaya gitti.
" Abla şu çocuğunu alsan mı güneşimin kollarından?"1
" Küçücük çocuğu da kıskanmazsın be komutanım." Dedi zafer abi dalgayla elini salladı. Onlar arkamdan konuşurken ben doğruca küçük doğunun odasına gittim. Beşiğinde yatan minik doğuya ninni söyleyen güneşimin sesiyle bir an huzurla nefes aldım. Ben odaya girdiğimde oda çıkmak için hazırlanmıştı.
" Bende içeriye geliyordum." Dedi doğunun üstüne battaniyesini örttü.
" Aynı evin içinde tüm gece sana hasret kaldım güneş.. Doğun sana hasret kaldı. Koca adamım minicik çocuğu kıskandım inanabiliyor musun ? Benim adımı taşıyan çocuğu kıskandım senden.?
" hişt! Sessiz ol doğu, çocuk uyanacak."
Kolumdan tuttuğu gibi salona sürükledi. Bu kız beni öldürür. Acımaz üstüme toprak atar. Ama öyle seviyorum ki... öyle çok...
Salona girdiğimizde görmeyi beklemediğim manzara ile bir şok daha geçirdim. Lale gelmişti, hemde Onur'un yanında oturuyordu.
Zafer abinin elinde ise bağlaması vardı. O klasik içimizi deşen akşamalardan birini yaşatacaktı bize. Bu kez kardeşimizin acısınaydı.
Akşam olur karanlığa kalırsın
Derin derin sevdalara dalarsın
(Oy gelin gelin sevdalı gelin öldürdün beni)
Güneşime daldım daha ilk sözlerden karanlığa inat gecelerimi bile aydınlatan yarime.
Beni koyup yadellere varırsın
Sana zulum bana ölüm değil mi
(Oy gelin gelin sevdalı gelin öldürdün beni)
Bülbül ne ötersin yuvan mı yoktur
Yoksa benim gibi sevdan mı çoktur
(Oy gelin gelin sevdalı gelin öldürdün beni)
Sar'altın yaptırsam yarin boynuna
Vallah güzellerin düşmanı çoktur
(Oy gelin gelin sevdalı gelin öldürdün beni)
Odası toz olmuş dolabı duman
Uyan kömür gözlüm uykudan uyan
(Oy gelin gelin sevdalı gelin öldürdün beni)
Ellerin elime deydiği zaman
İster ölüm olsun ister ayrılık
(Oy gelin gelin sevdalı gelin öldürdün beni)
Biri bitti diğer şarkıya geçti, birinde öldük diğerlerinde gömüldük şarkıların, böylece gecenin sonuna geldik.
Ellerimi birbirine vurarak ayaklandım.
"Haydi herkes kimle vedalaşmak istiyorsa vedalaşsın. Bu gece mavi kartallara uyumak yok." Tüm boşluğa yayılıverdi birden sesim.
" Doğu?" Güneşimin herzaman böyle vakitlerde dolan gözleri bu defa da geç kalmamışlardı.
" İntikam vakti güneşim. Bu kez doğu olarak gidip Gülce'nin Doğusu olmak için döneceğim..."
****
Yeni bir bölümden merhabalarr...
Bölümü nasıl buldunuz?
Ben başlarda ağlamaktan yazamadım galiba...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
14.28k Okunma |
1.21k Oy |
0 Takip |
31 Bölümlü Kitap |