31. Bölüm

Sorma, Durum Leyla!💫

Sevgi̇ Gökay
samiirex


İmkansızlıkların eşiğinden,
Katedilen onca yolun anısına.
Sorma, durum Leyla ....

****

-Doğu Kılıç Aslan-

Dökülen kan insana bazen gurur verir. Utanç verici bir durumu temizlemiş olursun sonunda. Akan kanın yerine akıtılan irinse birde asıl o zaman gurur duy kendinle derdi, bir zamanlar tanıdığım bir Albay. O irin bir canavara ait ve sen yeryüzünü bir canavardan kurtardın derdi. Ben o kanı her defasında akıttım, bazen insanlığımda o kana karışıp giderken, bazen ise kanın yansımasında kendimi bulurdum. Bu durumda canavar ben mi oluyordum?

Vatan uğruna bu yola çıktığımda elbette başıma gelecekleri biliyordum. Gün gelip insanlığımın bile beni terkedip gideceğini biliyordum. Ama bu yolda beraber yürüdüğüm arkadaşlarımı kaybedeceğimi hiç düşünememiştim. Annemi erken kaybettim belki ama beni hep günün sonunda iyilerin kazandığı kötülerin kaybettiği kahramanların ise hiçbir zaman ölmediği masallarla büyüttü. Gerçek hayatın karanlık tarafını görmeden büyüyen bir çocuğa canavarların varlığını ispatlayamazsınız. Kahramanları ise onun gözünde kötü gösteremezsin, bunun tabiatı böyleydi. Ve kahramanlar daima ölümsüzdü...

Helikopterin dijital ekranına baktığımda gün doğmak üzere olduğunu anladım. Akşam saatlerinde başlayan operasyon yaklaşık yarım saat kadar önce son bulmuştu. öyle böyle değil ama sahiden son bulmuştu. Önümüzde duran ceset torbaları buna bizzat açıklıyordu. Kardeşimizin alınan intikamını haykırıyordu adeta. Hiç dinmeyecek öfkenin, kinin ufak bir gösterimiydi yalnızca bunlar. Yıllardır peşinde olduğumuz adamlar bir bir yere serildi. Başlarındaki köpekler sonunda hak ettikleri yerde adaletin elindeydiler. Eğer.. tüm her şeyi yoluna sokma çabam olmasa; evde beni bekleyen bir güneş olmasaydı, çoktan kendi adaletimi kendim sağlamıştım. Ama işte, açmak için beni bekleyen bir gül var. O güle verilmiş sözler var. Yine de derin bir oh çekerek arkama yaslandım. Karşımda gururla birbirlerine bakıp gülümseyen suratlara baktım. Aylar süren operasyon, ben görev başında değilken bile yürüttükleri operasyon sonunda bitmişti. Yürüttüğümüz ' TURNA KUŞU' operasyonu an itibari ile bitmişti. Turna kuşundaki turna, o pisliklerce benim güneşime takılan bir mahlasken; Kartallar sayesinde kuş uçtu, turna evine güneş olarak döndü. Sonunda, yaşanılan onca şeyin ardından turna kuşu yarın Doğusuna güneş olacaktı. İçimde yedi düvele yetecek bir heyecan vardı. o heyecanla gözlerimi kapatıp bir an önce Mardin sınırlarından çıkıp Gülceme kavuşmanın hayali ile gözlerimi yumdum.

" Nasıl aldık ama kardeşimizin intikamını. Ah be komutanım! Patlatacaktık iti, leşi bile kalmayacaktı ortada. Yanımıza yük yaptık birde. " Dedi zafer abi. Ölmüş bile olsalar ölüleri bile kartalların içini soğutmaya yetmiyordu. Yetmezdi nasıl yetsin canımızı toprağa koyduk biz.

" Abi, az daha kusacaktım adamın işkembesi döküldü ayağıma resmen. Patlatmıştan beter oldu bence."dedi lale onun bu hassas midesi yüzünden işkenceler hep yarım kalıyordu. En heyecanlı yerinde midesi bulanıyordu, bizde ara vermek zorunda kalıyorduk.

" Öyle deme Lale, daha içim soğumadı benim. Gidip ölüsüne bile işkence yapasım var piçin.'' Çocuklar kendi aralarında konuşurken, gözlerim halen kapalı duruyordu, gözlerimin aksine aklım bin bir yerdeydi. En çokta Güneşim de. Gülce'nin Doğusu olmak için döneceğim dediğim günün üstünden bir hafta geçti. Gece yarısı Mardin'e iniş yapar yapmaz başlayan bir şafak operasyonu en nihayetinde Botan'ımı, kardeşimizi öldüren Sabit'in önümüzde duran cesediyle son buldu. Bizden dökülen kanı anca fazlasıyla akacak kan temizlerdi, öylede oldu. Geride kalan 6 kartal'ın gölgesinde boğuldular. 1 haftada 2 mağara, 3 kamp alanını başlarına geçirdik. Kartallar ölmezdi, kahramanlar ise hiç ölmezdi. Bizde güce güç katıp ecel olup çöktük üzerlerine. Bu güç şehidiminden geliyordu, bu gücümüz vatanı için gözünü bile kırpmadan kendini feda eden mehmetlerimizdendi...

🤍

Önceden görev sonraları tabura gelmek, bir diğer göreve kadar verdiğimiz aralar bu kadar heyecan verici gelmiyordu. Dahası askeriyeye suratım asık bir şekilde gelir bir iki hafta boyunca yeni görev gelene kadar öyle aylak aylak dolanırdım. İnsanın hayatta bir gayesi olduğunda her şey bambaşka bir bakış açısına evrilebiliyormuş. Gözüne önemsiz gelen her bir detay bir insanın varlığıyla fazlaca anlamlı kılınabiliyormuş. Küçükken bu benim için bir okul sırası, bir günlük, minik bir kozalak olabilirdi. Şimdi ise dolu dolu dile getirebileceğim müstakbel karım vardı. Üzerimdekilerden Kurtulur kurtulmaz, hızlıca evrak işlerini halledip güneşin doğuşuna şahit olmak için koşa koşa eve gittim.

Güneş...

Bazı insanlar için ısı ve ışık kaynağı iken benim için çok anlam ifade ediyordu. Her şeyden önce gülcem'i anımsatıyordu bana, gökte onu her gördüğümde. İçimi ısıtırken, onun varlığını hep yanımda hissettiriyordu. Benzerliklerine gelecek olursak; Gülce işte... Gönlümün gül bahçesi olmak yetmiyormuş gibi bir de ışığıyla, içime ısıtışıyla en karanlık anlarda bile benim için parlayan biricik güneşimdi işte. Güneşte karanlık boğucu geçen bir geceden sonra insanların Yeni bir güne başlaması için şans tanımıyor muydu işte benzerlikleri tam buradaydı. Hayattan umudumu kestiğim bir anda çevremde arkadaşım diyebileceğim hiç kimsem yokken o gelmişti hayatıma. O gün içimi öyle bir ısıttı ki, ışığıyla öyle bir yön gösterdi ki bana yıllardır güneşe bambaşka anlamlar yükledim.

Güneş daima doğudan doğar değil mi?

Evet.

Yarından itibaren Güneş bizim evde de doğudan doğmaya başlayacak. Bizim kaderimizdi bu. Ben doğuysam o güneşti. Ben ona muhtaçsam o da bana muhtaçtı. Ve ben var oldukça doğunun güneşi daima var olacaktı..

Gün daha ağarmadan şırnak'a dönebilmek bizim için fazlasıyla lükstü. Yarın büyük bir telaşe bizi beklerken bugün yalnızca ona ayırmak istiyordum. Aylardır peşimizi bırakmayan nusibetler, ölümler ve kalımlar sonrasında aldığımız intikamın gölgesinde gönül rahatlığıyla güneşimle vakit geçirebilecektim. Kalbimin ve aklımın almadığı ve algılamadığı bir şey varsa o da yarından sonra yepyeni bir dünyaya kucak açışımızdı. Ondan sonrası daima yan yanaydık. O pislik herifin soyadını değil benim soyadımı taşıyacaktı. Bugün gelen bir güzel haberde gülcemin mutluluğunu daha da taçlandıracaktı. Kaçırılması ve 6 ay boyunca hain vasfında göstermeleri yüzünden açığa alınmıştı. Aklanması sonucunda bir kaç uğraşla da bizim yıllar sonra tekrar kavuşmamıza vesile olan mesleğine geri dönebilecekti. Tüm bu güzel haberlerin mutluluğu ile beraber yolda uğradığım çiçekçiden aldığım çiçek ve simitlerle oturduğumuz siteye yaklaşmıştım. Tam Arabayı park edeceğim sırada Gülceyi korumaları için gönderdiğim korumalar çekti dikkatimi. Yanlarına giderek dinlemeleri için onları da evlerine göndermiştim. Ben buradayken korumaya ihtiyacı yoktu.

Elimdeki poşetleri sallayın sallaya güvenliği geçtiğimde iç kısımda oturmuş beklemekte olan periyi gördüm. Peri'yi en son gülce kaçırıldığında görmüştüm. Ve o gün bana içeride Gülce ile karşılaşacağımı çaktırmadan söylemişti. Bana yaptığı iyilik haddinden fazlaydı gerçekten bana bir kız kardeş olmuştu. Ama babasının hain çıkmasından sonra onu hiç görmemiştim. Birkaç yurt dışına gitti söylentisi dolansada Aslı olduğuna inanmadım. Düğün telaşını atlattığımızda onunla konuşmayı düşünüyordum. Sanırım o benden önce davranmıştı.

" Peri? " dedim yanına doğru giderek. Normalde cıvıl cıvıl bir kızdı öyle ki Gülce ilk geldiğinde onu kıskandığını bile düşünmüştüm. Üstelik birde o zamanlar başımda Selin gibi bir bela vardı. Neyse o konuyu hatırlayıp güneşimin de canını sıkmayayım...

" Abi.." sonra sesi kısıldı. Bir anlığına duraksadı.

" Hala abi dememi istiyor musun Emin olamadım kusura bakma. Benimkisi ağız alışkanlığı. " Babasından ötürü onu da yargılayacağımızı düşünüyordu. Perinin babası gibi kötü işler peşinde olduğunu bir kere bile düşünmedim. Aksine onun için, onun düştüğü durum için fazlasıyla üzülmüştüm. Karşısına geçip baban hain çıktı senin abin değilim artık diyemezdim, demeyi de tercih etmezdim. Peri şu hayatta tanıdığım en temiz kalpli insanlardan birisiydi. Babasının günahını ona yıkmak başlı başına aptallık olurdu.

" Abi de lütfen. Bizim aramızda birşey değişmedi. Sen hala benim kızkardeşimsin. " Minnet dolu gözlerle bakıyordu. Gözlerinin dolduğunu gördüm. Muhtemelen ben ona adım atmayınca onu sildiğimi düşünmüştü, ve kendini fazlasıyla yalnız hissetmişti.

" Ben özür dilemek için geldim buraya, duydum ki evleniyormuşsunuz çok sevindim sizin adınıza." Gülen yüzü birden asıldı. " Abi, ben bilmiyordum gerçekten, babam dediğim aynı bir evi paylaştığım adamı tanıyamamışım. Ben onu hep vatanına aşık, gönlünde yalnızca al bayrağın sevdası olduğunu bilirdim. " Gözünden düşen birkaç damlayı sildi.

" Özür dilemesi gereken sen değilsin peri, neden kendini mahcup hissediyorsun. Bazen insanlar yaptığı tercihlerin sonucuna düşünemeyebiliyor. Babanın en son ne zaman gördün bilmiyorum ama ben onu son gördüğümde mahcuptu. Yaptıklarından pişman da değildi belki ama gerçekten mahcuptu. İster inan ister inanma bana bazı ipuçları bile verdi. Diğer Drakula ve erkan'la ona aynı kefeye koyamam. Ama bir gerçek de var ki hain daima haindir. Bir kere bayrağına ihanet etmiş birisi asla affedilmez. Babandır görüşlerine gidersin mektup gönderirsin bir şey diyemem. Babanla görüşüp görüşmemek senin tercihin. Doğru yolda emin adımlarla ilerlediğin sürece ben senin yanındayım ve daima seni abinim. Bunu sakın unutma. Şimdi gel şöyle uzak uzak duruyorsun öyle. İllaki tebrik etmek istiyorsan çık kendin tebrik et müstakbel yengeni. " Dedim, yüzünde eksik bir gülümseme vardı. Eksik diyorum çünkü perinin dolu dolu gülüşlerine fazlasıyla şahit oldum onların yanında bu gülüşü biraz sönük kalmıştı. Yaşadıklarını göz önünde bulundurarak ona hak veriyordum.

" Gülce rahatsız olmasın beni görünce? " Diye bir soru sordu. Bak o hiç aklıma gelmemişti. Bir şey değişeceğini sanmıyorum. Benim güzel kalpli sevdiğim merhamet havuzundan bir taşımda periye verecekti biliyorum.

" Onu gerçekten tanımıyorsun, sevecektir seni".

Kata geldiğimizde anahtarla açmayı düşünsem de kolumdaki saate baktığımda uyanmış olabileceğini varsaydım. Tabii bir de benim görev dönüşlerimde kendisi süslenip bana süpriz yapmaya bayıldığı için hiç riske atmak istemedim yanımda ki misafire ayıp olsun istemezdik.

Zil ikinci çalışında kapı açıldı. Uyku mahmuru haliyle bir gözünü ovuşturuyor, diğer elinde de kitap tutuyordu. Benden daha çok haşır neşir olduğu için bazen kitapları kıskanasım geliyordu. Bazende yalnızca elinde tuttuğu o kitap olmak istiyordum. Parmakları tek tek tüm hücrelerimde dolaşsın istiyor, her satırımı tek tek ezbere bilsin istiyordum. Sonra koca cüssem aklıma gelince kızcağıza yazık olacağını düşünüp vazgeçiyordum.

Bir süre daha ayılmak için gözlerine ovuşturduktan sonra, önce bana sonra yanımda duran periye kaydı bakışları. Nereden çıktı diye içinden söylendiğini bilsem de yufka yürekli sevdiğimin gözlerinde zerre öfke yoktu. Gülce'ye göre Peri, benim manevi kız kardeşim olmaktan çok beni selinle tanıştıran selin'in yakın arkadaşı konumundaydı. Eğer oturup konuşurlarsa aralarında bir problem kalacağını düşünmüyorum.

" Ah, şey buyrun. Kapıda tuttum sizi" Dedi kapının kenarına çekilerek bize geçmemiz için yol verdi.

" Gün aydı güneşim ama seni görünce." Diye yanından geçerken fısıldadım. Yüzünde heyecan ve mutluluk belirdi.

" Rahatsız ettim kusura bakma" dedi selin benim arkamdan girerek ayakkabılarını çıkarırken.

" Ne rahatsızlığı geç içeriye lütfen. " Dedi tüm samimiyetiyle.

Gülce'den bu samimiyeti bulan peri yine de ürkek adımlarla içeriye geçti.

" Peri, abiciğim sen rahatına bak lütfen. Biz geliyoruz hemen. " Dedim ve gülce'yi kolundan tuttuğum gibi mutfağa çekiştirdim.

" Doğuu.. ne yapıyorsun kız yanlış anlayacak? " Diye sitemde bulunurken çoktan kollarımın arasında yerini almıştı.

" Özledim... Çok özledim ne yapayım. Şu kokun.. bir yolu olsa sürekli taşısam yanımda. " Parmaklarım saçlarını okşarken yeni yıkanmış kokusu mis gibi burnuma geliyordu. ayrı kaldığımız tüm günlerin acısını çıkarırcasına kokladım. Nefessiz kalana kadar içime çektim tüm kokuyu.

" Bir de" dedim elimdeki çiçek buketimi ona doğru uzatarak. " Gül bahçesine, hiçbir çiçek layık değil belki ama bu gariban gönlüm elim boş gelmek istemedi. " Dedim o dolan gözleriyle ellerimdeki çiçeğe uzanırken ben kendi çiçeğimi tekrar kollarımın arasına aldım.

" Bunlar çok güzel Doğu.. çok teşekkür ederim. " Dedi çiçekleri burnuna götürüp kokladı.

" Onlara güzel diyorsun da, sen gel bir de kendi gör kokunu duy.. bir kere içine çekince bağımlısı oluyorsun." kollarımın arasındaki güneşi çekiştirirken elimdeki simit poşetini masanın üstüne koydum. Meraklı gözlerle bana bakan gülce'nin bu halleri hoşuma gittiği için anı oldukça uzatmaya çalıştım.

" Eee doğu? " Diye sordu merakla.

"Eeesi bizi tebrik etmeye gelmiş, daha doğrusu ona karşı öfkem olup olmadığını kontrol etmeye gelmiş. Selim albay yalnızca vatanına değil kızına da ihanet etti güneşim. Tıpkı bizim gibi o da kimsesiz kaldı. Biz onunla abi kardeş gibiydik. Aşağıda bana bir abi deyişi vardı, duysan sanki o kelimenin enkazından konuşuyordu. Babasının yaptığı gibi ben ona yapamam. Ona sırt çeviremem. Benim en yalnız zamanımda o bana kardeş oldu, arkadaş oldu. Düşene tekme atmak bize yakışmaz. Kaldı ki peri' in olup biten hiçbir şeyden haberi yok. Haberi olmadığı konularda onu yargılayamam tüm yükü ona bırakamam. Beni anlıyorsun değil mi? Tanısan ya da daha düzgün bir şekilde tanışsanız gerçekten onu çok severdin. Bir kere birbirinize çok benziyorsunuz. Beni kırmazsan düğünümüze onu da davet etsek ? " Bir yandan ocağın üstüne çay koyarken diğer yandan beni dinlemeye çalışıyordu.

" Saçmalama tabii ki, benim ne zaman yargısız infaz yaptığımı gördün? Bana bir adım gelene ben koşa koşa giderim. Bunu en çok senin bilmen gerekiyor. " Biliyordum zaten biliyorum da yine de ne diyeceğini merak etmiştim.

" Güzelliğin zaten başımı döndürüyor bir de kalbinin güzelliği eklenince doğunun aklını yerinde bulabilene aşk olsun." Utanarak üstüne başını düzeltti ve önümden içeriye doğru yürüdü. Yerine oturmadan önce televizyon ünitesinin önünden bir zarf olarak periye uzattı. Benim bile ilk kez gördüğüm düğün davetiyemizdi muhtemelen. Bu biraz içimin burkulmasına sebep olsa da, sonucunun getireceği güzellikler i nsanı ayakta tutuyordu. En mutlu günümüzün her detayıyla tek tek kendim ilgilenmek isterdim. Elde olan imkanlar dahilinde şimdi gördüğüm düğün davetiyesi ve yarın giyeceğim damatlığa kadar her şeyi gülce düşünmüş ve ayarlamıştı.
Asla sorgulamadan, boyun bükmeden, mızmızlanmadan her şeyi kendisi yapmıştı. Daha nikah masasında evet kelimesini duymadan soyadım soyadına eklenmeden üzerine bindirdiğim yüklere gıkını bile çıkarmadı. Her hareketinde daha fazla aşık olmaya zorluyordu beni.

" Düğün davetiyemiz, yarın seni de aramızda görmekten mutluluk duyarız. Ayrıca kız tarafı olarak gelirsen daha memnun olurum. " Şaka mahiyetinde dudaklarını büzdü. Bu halleri beni deli ediyordu. Zaten tatlı daha da tatlı geliyordu gözüme.

" Buraya davetiye almaya gelmiş gibi oldum ama.."

" Olur mu öyle şey? Doğu zaten görev dönüşünde sana davetiyeni getirecekti. Senin bize gelmen tatlı bir tesadüf olmuş. Boş ver güzel de olmuş." Dedi gülümseyerek. Güneşim bee.. ben bu kadına bu kadar yanıksam bundan olabilecek benzerlerine nasıl yanık olurum Allah bilir...

" Teşekkür ederim ben gideyim, sizin yapacak işleriniz vardır. " Dedi ayaklanarak.

" Kalsaydın çay koymuştuk beraber kahvaltı yapardık. Uzun zaman oldu güzel bir sofrada denk gelmeyeli." Dedim gülcen'in yanında kendime yer edinerek.

" Başka zaman inşallah. Siz önce yuvanızı kurun. Telaşelerinizden kurtulun sonrasında hep beraberiz nasılsa. " Dedi buruk bir tebessümle. Hayat dolu bir kızı bu şekilde karşımda tüm enerjisi çekilmiş bir şekilde görmek beni üzdü. Selim albaya olan öfkem körüklenerek daha da arttı. Peri hiçbir zaman yalnız olmayacaktı. Ben onun daima arkasında olacağım.

Periyi uğurladıktan sonra, gülce'nin tüm ısrarlarına rağmen kahvaltı hazırlatmamıştım. Zaten hiç vaktimiz yoktu Bir de vakit kaybetmenin anlamı yoktu. Birkaç dakikanın sonunda daha fazla ısrarlarına dayanamayıp dışarıda kahvaltı yapmayı kabul etmişti. Şimdi telaşla onun hazırlanışını izliyordum. Bazen insanlar abarttığımı düşünüyor olabilir. Ama ben bu duyguları yaşamak için, bu karşımdaki eşsiz manzara izleyebilmek için çok şey feda etmiştim yıllarca onun bana gelmesini beklemiştim. Tam buldum derken yeniden kaybedip yeniden o acılarla sınanmıştık. Bu yüzden kimsenin laf etmeye hakkı yoktu.

" Her şeye acele ediyorsun. Anlamıyorum ki hiçbir şey. Yarın düğünümüz var doğuu.. son kontrollerini yapmamız gereken mekan ve hatta," durdu ve aklıma gelen şeyle aniden yerinde sıçradı.

" Az kalsın unutuyordum. Sen de hiç akıl etmiyorsun ki, gel şöyle benimle." Keyiften dört köşe olmuş bir şekilde onu izlediğim yerden kaldırdı beni. Elimden tutarak yatak odasına doğru sürükledi peşinden. Onunla her bu odaya girdiğimizde kalbimin teklemesi normal miydi? Yine de bozuntuya vermeyerek ona ayak uydurdum. Yatağın üstüne serilmiş gelinliği ve yanında bana ait olan damatlık vardı. Böyle şeylere beni onun sürpriz yapmam gerekiyordu normalde bazen hayat biz askerlere gülmüyordu. Alışılmışın dışında adetler görüyorsanız bilin ki onun altında vatan aşığı kalpler görürsünüz.

" Biz uzun süre önce almıştık bunları ama yeni elimize ulaştılar. İstersen bir dene yarın bir aksilik çıkarsa geç olabilir. " Dedi utanarak başını öne eğdi. Ben nasıl baş edecektim bu kızın dokuz köyü yakacak cesaretinin altında ki küçük o utangaç güneşimle hiç bilmiyorum. Bir elim damatlığa giderken diğeri hemen yanımda duran gelinliği okşadı.

" Ben denerim denemesine de, sen deneyecek misin? Ya da damadın gelini düğünden önce gelini gelinlikle görmesi uğursuzluk getirir diye düşünenlerden misin? " Söylediklerime alayla güldü.

" Elbette öyle geri kafalı ya da batıl inançlı düşüncelerim yok. Fakat yinede düğünde görmeni tercih ederim. Uğursuzlukla veya herhangi diğer inançlarla alakalı değil. Aradaki büyünün bozulmaması ile alakalı. Yarın üstümde gördüğünde vereceğin tepkiyi merak ettiğim için denemek istemiyorum. " Verdiği cevapla elimi gelinliğin üstünden usulca çekerek yan tarafta bulunan beyaz örtüyü gelinliğin üstüne örttüm. Gülce damatlıkla beni baş başa bırakıp dışarıya çıkarken elimdeki siyah damatlıkla bakıştım. Görevdeyken Birkaç fotoğraf arasından seçmemi istediği damatlıklara benzemiyordu, ilk kez görüyordum bu modeli. Yine de hoşuma gitti. Demek ki ileride karımın zevkine kendimi bırakabilirdim.

Damatlığı üzerime geçirdiğimde içeride beni bekleyen güneşimi daha fazla bekletmek istemediğim için yanına gittim. Beni gördüğünde dudaklarının arasından uzunca bir ıslık döküldü.

" Ya Gülcem, biz seninle yer mi değiştirdik ? Oysa benim seni gelinlik içerisinde gördüğümde o ıslığı çalmam gerekiyordu. Alınıyorum bak! " Dedim eğilip yanağından öptüm. Aynadaki yansımama baktığımda duruşundan gayet memnundum. Tersten giden tüm adetlerimizden korkmuyor değildim. Bu gidişle mizgin'in karnındaki çocuğu korkutun doğuracağına bile inanmaya başlardım ben. Ve az daha sümsüklenirsek her şeye geç kalacaktık.

Aceleyle evden çıktık, ilk durak olarak güzel bir mekanda güzel bir kahvaltı yaptık. Gelin hanımın karnını doyurmak önemliydi. Yarın güçsüz kalsın istemezdim. Yaptığımız mükemmel kahvaltıdan sonra gülce'nin meraklı bakışları altında gideceğimiz yere ulaştık. Burası şehirden birazcık uzakta olsa da korunaklı güzel bir siteydi. Genelde memur kesiminin oturduğu sitedeki villalardan birisi artık bizim evimizdi. Saniyeler sonra güneşim bunu öğrenecekti. Her şey ona yıkılmış gibi gözükse de fırsat bulabildiğimce buraya ayarlamış içini gülcemin beğenebileceği zevkte döşemiştim. Bu evle birlikte bugün onu fazlaca sürprize boğacaktık. Yolda gelmekte olan birileri daha vardı.. kız tarafının olmayışından dem vurarak sabah periyi de kendi tarafına çekmeye çalışmıştı.

" Buraya niye geldik?" Dedi meraklı bakışlarını etrafta gezdiriyor, bir taraftan benim vereceğim tepkiyi bekliyordu.

" Burada sana ait bir şeyler varmış, onları görmeye ve almaya geldik. Çok soru sorma da hadi gel beraber görelim." Eli elimi bulduğunda parmaklarımız bir an bile düşünmeden birbirine kenetlendi. Ağır adımlarla yeni yuvamıza doğru yürümeye başladık. Onunla buradan mutlu bir gelecek hayal ediyorum. Onu kötülüklerden koruduğum. Tıpkı benim gibi Hasret kaldığı ailesine sonunda kavuşturacaktım. Kim bilir belki birkaç yıla aramıza yeni aile üyelerimiz de katılırdı. Bu hisler içimde Yeni Umut filizleri açtırırken tek gayem, geçmişin yara olarak sırtımızda yer edinmesi değil de tamamen onlardan kurtulmuş olmaktı. Bu evle beraber yarından itibaren tüm geçmişe Bir kibrit çakıp tutuşturacağım. Bir daha benim olanın hiçbir zerresine zarar gelmeyecek bir şekilde, gerekirse diğer herkesi ait olduğu dünyaya göndererek kendi dünyamızı inşa edeceğiz.

Evin önüne geldiğimizde elimi cebime atarak anahtarı çıkardım. Gülce şaşkın bakışlarla beni izlemeye devam ediyordu.

" Hadi gel." Kapıyı açıp içine girdiğimizde yüzümüze çarpan tek şey huzur oldu. İlk adımlarını bizim attığımız, duvarlarında yalnızca gülcemin isminin yankılanabileceği, her bir karesinde birbirinden güzel anılar edinebileceğimiz evimize gelmiştik.

" Burası.. " dedi muhtemelen içinde küçük doğu ve küçük gülücüğe ait olan bir resmin bulunduğu, girişte onu karşılayan kozalaklardan yapılmış çerçeveyi gördü.

" Evimiz güneşim.. burası bizim yuvamız.. tekrardan hoş geldin gönlüme, hoş geldin yuvamıza. " Diyecek bir şey bulamadı. Parmakları onun için özel olarak yaptığım, yıllar önce benim için boyadı kozalakların arasında gezindi. Abartmasam, bokunu çıkaracağımı bilmesem şu evin tam ortasına bir çam ağacı dikerdim. Bizi birbirimize bağlayan, bizi ortak bir yolda buluşturan her şeye minnettardım. Yolumu yolu yapan her şeyin başımın üstünde yeri vardı.

" Burası.. burası çok güzel. Ben ne diyeceğimi bilemiyorum. " Ağlamaklı bir ifadeyle dayanamayarak kafasında göğsüme dayadı. Birkaç damla'nın yakamı ıslattığını hissettim.

" Güneşim bana bak. " Göğsümdeki başını çenesinden tutarak kaldırdım ve bana bakmasını sağladım.

" Ağlama, sakın ağlama. Mutluluktan bile Aksa bu gözyaşları, yine de ağlama. Ağlayıp da beni mahvetme. Şu göğsümün üstüne damlayan iki damla gözyaşı benim ciğerimi yaktı bundan sonra seni ağlatan herkes benim düşmanım. Ben bile olsam seni ağlatan buna müsaade etme. Beni de kendine düşman etme. " Gözyaşlarını elimin tersiyle sildim. Küçük bir kız çocuğu gibi burnunu çekerek konuştu.

" Buraya gerek var mıydı? Zaten bir evimiz vardı? " Hoşnutsuz bir şekilde konuştu, burayı sevmediği için değil bunca derdin arasında burayı düşünmüş olmamaydı sitemi. Bir nevi benim yükümü hafifletmeye çalışıyordu. Ama ondan gelen onun için olan hiçbir çabam bana yük değildi. Aksine her biri tek tek omuzlarımdaki yükü hafifletiyordu. Belki bu yuva olarak kurduğumuz yerde bir ömür yaşayamayacaktık. Belki ertesi gün hızlı bir görevlendirme ile güne bambaşka bir yerde başlayacaktık. Yine de bir günlük dahi olsa güneşimle sadece bize ait olan her bir duvarından her bir karesinden her bir köşesinden burnuma çalınan tek o'nun kokusu olmalıydı. Bu anı bu kadar çok beklemişken, çocukluğumuzda hayalini kurduğunuz o eşsiz yuvaya şu an biz sahipken bu uğurda her şeye değerdi.

Yerin ve göğün vazgeçilmez parçalarından olan güneşe sahiptim. Mecazen veya ithafen fark etmez. Benim canım da onun canı atmaya devam ettiği sürece isterse dünyanın en unutulmuş ücra bir köşesine gidelim ona hep yuva olacaktım.

" Ben teşekkür ederim, ben çok teşekkür ederim doğu.. bunların hepsi benim için çok fazla çünkü daha yaptığın onca şeyin altından kalkamadım. Kaybolduğumda, yollarımız ayrıldığında, ayrı geçen onca yılın ardından da beni bulup bana sakladığın için çok teşekkür ederim. " Kollarıma daha çok sarıldı. " Seni seviyorum" diye mırıldandı. Göğsümdeki kafasını kaldırdığında nefesini dudaklarımda hissettim. Nefes alışverişi fazla davetkardı. Karşı koyamadım. Dudaklarımda yuvasını bulmuş gibi onunkilerle buluştu, nazik ve narin bir şekilde. Nazik davranmazsak güller solardı. Bugüne kadar solması için sulamadım.

Ben gülümün dalını hiç kırmadım. O da benim bahçemden hiç ayrılmak istemedi.

"Masanın üstünde seni bekleyen bir sürpriz daha var." Arkasındaki masaya işaret ettiğimde heyecanla o tarafa yöneldi. Benim yanımdayken içindeki kız çocuğunu gizlemiyordu, zaten ben o kız çocuğuyla birlikte büyümüştüm. Masanın üstünde gördüğü diploması ile bir çığlık koptu dudaklarından. Hakkında açılan Soruşturmanın babasının tutuklu yargılanması ile son bulduğunu bilmediğin gibi hemen göreve başlayacağını da diplomanın üstünde bulunan zarftan öğrenmişti.

" Ağlama diyorsun beni kendime düşman etme diyorsun ama ağlamam için de elimden geleni yapıyorsun. Bana dünyaları verdin. " Ona dünyaları veren ben değildim, Kendisiydi. O güzel kalbini içinde bulunduğu en kötü anlarda bile en güzel şekilde kullandığı içindi. Babası ve Drakula onu kendi yanlarına çekmek için uğraştıkları sırada, onun hala iyilik peşinde olmasının bir ödülüydü diploması.

Kötülük saf iyiliğin karşısında daima yenilmeye mahkumdu.

" Senin için bu cehennemi cennet'e çevireceğimi söylemiştim. Bunlar daha başlangıçları. " Dedim her bir başlangıcın aslında bir sondan ibaret olduğunu unutarak. El ele ve toy bir çocuğun heyecanıyla tüm evde gülüşmelerimiz yankılanırken mini bir ev turu yapmıştık. Üst katta yatak odası ve çalışma odası vardı. Alt kata indiğimizde merdivenlerin hemen karşısında kozalaklardan yapılmış tablo ve içinde küçük umutları olan iki çocuk karşılıyordu bizi.

" Kocana güzel bir kahve yaparsan teşekkür etmiş olursun aslında." Kollarımın arasından kalkıp doğruldu ve mini bir düşünce seli yaptı.

" Henüz o mertebeye gelemediniz doğu bey. Ama müstakbel karınız size tüm bunların karşılığı olarak küçük bir kıyak geçebilir. " Söyledikleriyle kaşlarımı çattım.

" Tüm bunların karşılığı olarak elbette bir kahveyi kabul etmeyeceğim. Bunların ödülünü yarını saklıyorum. " Dedim, benim yüzümde muzip bir gülüş oluşurken onun çoktan renk değiştirdiğini görebiliyordum.

" Çok... Hemde çok gıcıksın..." Söylene söylene hızla mutfağa gitti.

Peşinden gönlünü almaya giderken çalan, pardon alacaklı gibi çalan zil sesi ile adımlarımı dış kapıya çevirdim. Kapıyı araladığımda gördüğüm yüzlerle ağzımdan bir küfür savruldu.

" Lan!"

" Yemin ediyorum tim katili yapacaksınız insanı. "

" Nereden buldunuz lan burayı. Bir dakikanız var kapıyı çalmadınız var sayıyorum siktirin gidin. " Kapıyı bir pışımla kapattım. Sırtımı yasladım.

" Gelen kimmiş. " Elinde kahvelerle meraklı gözlerle bana bakıyordu.

" Hiç.. yanlış numara. " Senin yalanına doğu!

" Doğucum hala çalışıyor. Telefon mu bu yanlış numara olsun. Demekki bize gelmişler. Çekil şuradan. " Elindeki kahveleri bir köşeye koyarak beni kolumdan çekerek kapıyı açtı.

" Oh be sonunda yengemizde olmasa kapıda kalacağız. " Pervasız Cenk.. Gülcenin kızgın bakışları beni buldu ve gözlerini devirdi.

" Geçin lütfen buyurun. Komutanınız bazen geçici hafıza kaybı yaşıyor da, sizleri tanıyamamış yanlış numara diyor. " Dedi hayıflanarak.

" Hadi bunları geçtim lan bana da mı bu muamele ile layık gördün? " Beni korkut şakasına dudak büzerek.

"Bende Hepsini geçtim Korkut, oğlum senin ne işin var burada? Senin karın doğurdu doğuracak. ne işin var burada? İnsanları yalnız bırakın insanlara özel alan tanıyın. Rahat bırakın kardeşim beni. Zaten sizi her gün görüyorum. Bırakın biraz da güneşimle vakit geçireyim." Dedim öfkeden burnumun direği sızlıyordu. Bende bu tim olduğu sürece biz hiçbir mertebeye ulaşamazdık özel anlarımın katili pis kartallar...

" Abiciğim hiç bize bakma Emir büyük yerden. Şu düğünü bir atlatın ondan sonra söz veriyorum ben kendi ellerimle tutacağım bu herifleri. Herkes bizde sizi bekliyor. Malum sabah bize tonla evrak işi yıktığın için henüz karımızla da kavuşamadık. Geçerken de sizi alalım dedik. " Dedi zafer abi, gülcenin az önce koyduğu kahvelerden birini alarak kafasına dikti.

" Abii, sıcaktı. " Telaşla öne atıldı güneşim.

" Yook gayet iyiydi sıcaklığı" dedi zafer abi, eliyle ağzını yelliyordu. Ne de olsa mavi kartaldı kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyenlerden olacaktı elbette. Ağızdan çıkan dumanları buradan görebiliyordum.

" Ha bu arada misafirleriniz gelmiş, Onur karşılamış ama onlarda bizde sizi bekliyorlar. " Gülce duyduğu misafir kelimesiyle kaşlarını çattı.

"Misafir mi? Kim ? "

" Aman gülce hanım yenge sende gidince görürsün hadi gidelim. Daha eğlencenin dibine dibine vuracağız. " Dedi cenk, diğer kahveyi de o kafasına dikince sinirlerim iyice hopladı, baştan aşağıya sarsıldım.

" Durmayacaktınız madem neden geldiniz abicim ya.İki kuruşluk keyfimiz var içine ettiniz." Kapıya doğru giderken havalanan parmağımı salladım. " Ama siz durun bunun acısını fena çıkaracağım hiç merak etmeyin. "

Yol boyu ne benim söylenmelerim bitmiş ne de misafirlerin kim olduğunu irdeleyip duran gülce'nin sorgu sualleri. Arka koltukta ise çocuk gibi bizimle gelmek için mızıklayıp duran cenk vardı. Herif küçük bir an bile bırakmak istemiyor bize. Bazen beni kıskandığı için böyle yaptığını düşünüyorum. Bunun başka bir açıklaması yok. Ne zaman gülceye yaklaşsam ne zaman baş başa birazcık vakit geçirelim desek günah elçisi gibi başımıza dikiliyordu. Hele yarın o nikahı bir basalım da ondan sonra yapsın bu ihlallerini de ozaman göreyim ben onu.

Zafer abilerin evinin bahçesinde toplandığımızda bir tabur insan olduk. Gören bir şey mi oldu diye söylenmeye başladı. Koskoca tim her yere beraber giderse olacağı buydu. Zafer abi önden giderken ben de arkadan gülce'ye eşlik ediyordum. Diğerleri bahçede bizi bekliyordu. Cenk her ne kadar yukarıya çıkmak istese de zafer abiden yediği fırçayla sesini çıkaramadı. Misafirlerin kim olduğunu biliyordum. Çünkü bizzat Onur'un onlarla irtibata geçmesini ben istemiştim. Fakat ilk defa karşılaşacağım için heyecanlıydım. Gülcenin gelenlere dair en ufak bir fikri yoktu. Yolda gelirken zafer abinin time ait olan gruba attığı mesajla bu akşam Mizgin ve Gülce' ye güzel bir kına gecesi tertiplediklerini öğrenmiştim. Fatma abla böyle konularda çok meraklıydı. Korkutun ve mizgin'in aileleri düğüne katılsa da Selim albayı da kaybedişimle ailem diyebileceğim yalnızca onlar kalmıştı. Timin büyüğü olarak da bu görevi Zafer abi ve Fatma abla üstlenmişti.

" Şimdi meraktan öleceğim kim geldi ?"

" Dur meraklı kız öğreneceksin şimdi kim olduklarını. " Dedi Zafer abi gülce'nin bu heyecanlı hallerine gülerek. Zile birkaç kez bastığında açan olmadı. Cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açtı.

" Ay geldiler, geldiler. " Fatma abla kucağındaki küçük doğuyu yere bırakarak bize doğru koştu. Muhtemelen evdeki kalabalığın oluşturduğu sesten dolayı kapının sesini bile duymamışlardı. Normalde de tim ile burada kalabalık sofrada yemek yemişliğimiz veyahut kalabalık bir şekilde oturmuşluğumuz vardı. Fakat bugün koca salon fazlasıyla doluydu. Mekan tutmak isteseler de son dakika güvenliğini ayarlayamayacakları için vazgeçmişler. Ben de küçük bir kına organizasyonu olacağını düşündüğümden evde yapılmasına ses çıkarmamıştım. Her türlü önlemi alıp her türlü riski düşünmeliydik. Köşede süslü bir taht duruyordu. Onu bile ihmal etmemişler ama 4. kata o tahtı nasıl çıkardıklarını merak ediyordum.

kalabalığın arasında Lalenin yanına sinmiş Onur ilişti gözüme. Bana pis pis sırıtarak gözüyle bir yeri işaret ediyordu. İşaret ettiği yere baktığımda bize çatık kaşla bakan 70lerinde olduğunu düşündüğüm gülce'nin anneannesi vardı. Yanında ise gülce'nin İzmir'deki en yakın arkadaşı. Anneannesinin bakışları direkt birbirine kenetlenmiş ellerimizdeydi. Hızla ellerimizi ayırdım. Saygısızlık yapmak istemezdim. Gülce henüz kalabalığın arasındaki tanıdık simaları seçemediği için Ters bakışları beni bulduğunda misafirlerin arasında beni öldürecek gibi bakan anneannesini gösterdim.

Gülce şok'a girmiş bir şekilde bir bana bir anneannesine bakıyordu.

" Aa-aanneanneee!! " Şaşkınlığını çabuk atmış olacak ki, dudaklarından sevinç nidaları dökülüverdi.

" Anneanne ya, eşek sıpası seni. Aylar sonra bir anneannen olduğu aklına geldi. " Anneannesi hayıflanarak omuz silkti.

" Tontonum benim. Telefondada bahsediyordum ya ben sana durumlardan. " Dedi anneannesinin yanına koşup kollarını sararak.

" Hadi oradan Onur oğlum olmasa nereden öğrenecektim ben evleneceğini. Sağolsun haber etti. Bu da kardeşiymiş öyle mi? " Bu diye bahsedilen kişi ben oluyordum. Ama onları buraya getirmek Onur'un değil benim fikrimdi. Biraz bozulsam da belli etmedim.

Yaşlı o, doğu sonuç olarak ne dediğini bilmiyor..

" Evet anneanne ve şuan seni duyuyor
Lütfen biraz sessiz ol." Diye fısıldadı güneşim anneannesinin kulağına ama o da bir özel kuvvetler askeri olduğumu dudak okuyabildiğimi atlıyordu.

" Bende buradayım bendee! " Anneannenin hemen yanında oturan kız ayaklandı. Fotoğraflardan tanıyordum onu ama ismini bilmiyordum.

" Yaa, Sevdee! Seni ne kadar özlediğimi bilemezsin. " Bu Kadınların böyle vıç vıç sarılmaları yok mu..

" Hoşgeldiniz. " Dedi anneannesi ve sevde'ye hitaben. Sonra etrafta da tanıdık simaları görünce " hepiniz hoşgeldiniz. Ama.." o sırada Fatma abla içeriye elinde kına elbisesi olduğunu tahmin ettiğim kırmızı bir elbise ile girdi.

" Ay damat daha burada mıydı? " Dedi öyle yüzüme yüzüme. Bu işler böyle mi oluyordu kızı alacağımız için herkes düşman oluyordu galiba.

Güldüm, gülce de benim bu halime güldü.

" Durun hele anneannesinin elini öpsün sonra gitsin. Bu gece torunum benim koynumda uyuyacak." Dedi anneannesi. Sonra eliyle gelmem için işaret etti. Vakit kaybetmeden yanına gittim ve elini öptüm.

" Merhabalar efendim. Ben doğu."

" Kim olduğunu biliyorum. Şuncacık hallerini biliyorum senin." Dedi eliyle bacağını göstererek. O kadar küçük müydük ya.. ben orada değilmişim gibi eğilip gülce'nin kulağına bir şeyler söyledi.

" Abisi onur daha nazikti sanki, yol yakınken onunla mı evlensen acaba? Hep yakıştırırdım sizi bilirsin." Kadın beni abime düşman edecek ya hayırlısı. Kaşlarım çatık bir şekilde gülce'ye baktım. O ise bozulduğumu çoktan anlamıştı.

"Anneanne.. lütfeeen ama!" Diye mırıldandı.

" Neyse, zaten bu raddede bana ne demek düşer. Alan almış veren vermiş. E hadi gitsin bu da kınanı yakalım güzel kızım. " Yediğim onca lafın üstüne bir de kovulmadığım kalmıştı o da oldu.
Kenardan kıs kıs Gülen Fatma abla lale Mizgin ve Onur'a baktım. Onur'un kolundan tuttuğum gibi dışarıya çıktım.

"Sen in geliyorum. " Deyip onuru erkeklerin yanına gönderdiğim de gülce kapıda belirdi.

" Anneannen beni sevmedi galiba. " Dedim surat asarak.

" Olur mu öyle şey anneannem hep öyledir sevdiklerini hep bu şekilde davranır bir çeşit sevgisini gösterme yöntemi.." durdu ve içeriye bakarak sesli bir nefes aldı. " Çok teşekkür ederim. Koşuşturmacada anneannemi çağırmaya cesaret edememiştim. Daha doğrusu annemle alakalı, kayıp giden 6 ay ile alakalı bir şey sorarsa ne diyeceğimi bilemediğim için korkmuştum galiba. Teşekkür ederim doğu.. daima beni tamamladığın için." Ellerim gece saçlarını gitti usulca okşadım onları. " Biz hep bir şekilde tamamlanacağız . Yeter ki sözüm sözün, sözüm olsun güneşim. Sen yeter ki mutlu ol her şey senin mutluluğun için. " İpek saçlarına bir öpücük kondurdum.
" Biliyor muydun böyle bir organizasyon olacağını? " Şimdi ne desem zaten inanmayacaktı.

" İnanmayacaksın ama yolda buraya gelirken haberim oldu. Böyle bir planları olduğunu bilsem senin için daha güzel bir hale getirmek isterdim. "

" Deli misin bu bile benim hayallerim de yoktu. İçeride beni bekleyen bir kına gecem var." Dedi inanamayarak.

" Evet yarın da seni bekleyen bir düğünümüz var. Hadi gir içeriye eğlen kendini çok yormadan. Birazdan da yarına sakla. " Yarın olacak düğün, ayarlarladığımız mekanda olacaktı. Mekanın her köşesinin güvenliği kontrol edilmiş. Hiç bir aksaklık olmayacak şekilde planlanmıştı.

" Şöyle imalar yapıp duruyorsun gıcık oluyorum sana. " Dedi çocuk gibi kollarını önde bağlayarak. Bu hali beni 8 yaşında evimizin bahçesinde saçını çektiğim için bana küsmüş küçük gülce'yi anımsattı. İstemsizce dudaklarım yukarıya doğru kıvrıldı. Onun her haline.. yedisinde ve yetmişinde... bu kalp onun için atacaktı.

" Hadi anneannen seni çağırmadan gir içeriye. O güzel elbise ile de bana fotoğrafını atmayı unutma. Karımı merak ederim."

" Yarın! " Dedi birden.

" Yarın karın. Bugün müstakbel karın."

" Ha yarın ha bugün. Sonunda benimsin ben ona bakarım. Şimdi gidiyorum ve senden fotoğraf bekliyorum. " Dediğimde aklına bir şey gelmiş olmalı ki kaşları çatıldı.

" Hayırdır? " Diye sordu.

Hayırdır? " Dedim onu taklit ederek. Çünkü neyi sorduğunu anlamadım.

" Sen nereye? " Şimdi anlaşıldı karın ağrısı.

" Nereye olacak Gülcem çocuklarla biraz kafa dağıtacağız. Sonra evimize geçer yokluğunda uyuyamayıp sabahı zor ederim. "

" Öyle saçma sapan bekarlığa veda zımbırtılarına kanmayın. Hele o Cenk'e ayak uydurmayın. Vallahi mizgini de gazlarım görürsünüz gününüzü. " Dediğinde bir kahkaha patlattım.

" Sen kıskandın?" Dedim bu halleri hoşuma gitmişti.

" Kimi kıskanıyoruz sanki kocamızı kıskanıyoruz tabii kıskanacağım. "

" Yarın kocan. " Dedim az önce onun bana dediği gibi.

" Nerede bu kız yahu! " Anneannesinin sesini işittiğimizde telaşla öptüm onu hemen ayrıldım oradan.

Kızlar kendi eğlencelerine bakarken biz de buradaki her zaman gittiğimiz mekana geldik. Gülce ile ilk burada karşılaşmıştık. O günleri ve geldiğimiz konumu düşünmek kalbimin titremesine sebep oldu. Ona annesinin ölüm haberini verdiğimdeki hayal kırıklığı, akıttığı gözyaşları. Kendi abimden onu kıskanmalarım, en ihtiyacım olduğu zamanlar yanımda oluşu, tam her şey yoluna girdi derken babası olacak alçak yüzünden 6 ay canım olmadan nefes alışım.. bugünlerin gelişi o kadar uzaktı ki hala içinde bulunduğum durumun şaşkınlığını yaşıyordum.

Ben küçük Doğu, gülceme kavuşuyordum sonunda... Bunu hikayemizi bilmeyen birine söyleseniz sıradan bir cümle olarak görebilir. Fakat hikayemizi bilenler gül bahçeme sonunda kavuşuyor olmanı mutluluğunu benimle bir paylaşıyorlardı.

Gece tam da istediğimiz gibi dozunda herkesin kafası yerli yerinde aylar sonra ihtiyacımız olan enerjiyi yakalamış şekilde bitmişti. Kız tarafındada durumlar aynı şekilde ilerledi. Bütün gece ısrarlarım sonunda daha fazla inat etmeyerek Gülce fotoğrafı atmıştı. Ben de o elbiseyi daha sonra benim için giymesini istemiştim. Çünkü beyaz tenine o kadar yakışmıştı ki karşısına geçip bir ömür onu seyredebilirdim. En son kınalı ellerinin fotoğrafını attığında içim bir hoş olmuştu. İdrak etmekti sanırım bu. Benim için elleri kınalanmıştı. Yalnızca benim..

O ne pislik babasının amaçları uğruna satabileceği bir malı ne de Drakula denen piçin gücüne güç katmak için elde edebileceği birisi. O benim en değerlim en kıymetlim ve her zaman baş tacım olacaktı.

Gece geç saatlerde eski evimize gittiğimde, kapıyı açar açmaz onun Güzel kokusu sardı dört bir yanımı. Onsuz geçireceğim son gece, onun kokusuna sığındığım son saatlerdi. Eve girer girmez mesaj attığımda uyuyacağını söylediği için rahatsız etmek istemedim. Komik bir şekilde bu gece Mizgin ile korkuttu ayrı kalıyordu. Tonton anneannemizin isteği bu yöndeydi. Onun sözünün üstüne de söz söyleyemedik zaten. Yatağın gülceme ait olan kısmı son kez soğuk taraf olsa da içimdeki düğünün heyecanıyla uyuyamamıştım. Gecenin izlerini balkonda sigara izmaritleri arasında yok ettim. Havanın aydınlanması ile yeni bir güne merhaba deyip günün telaşı içinde kayboldum...

🤍

" Komutanım bu adamın ismi listede yok gireceğim diye tutturdu ne yapayım? "

" Cenk siktirme belanı.. adamın adı ne? " Diye dişlerinin arasından konuştu korkut.

" Şu askeriyenin köşesindeki kitapçı yok mu o işte komutanım zamanında oradan kitap mı almış.. "

" Allah aşkına Cenk tanımıyor musun kırk yıllık Ali abiyi bırak girsin. " Dedim kulaklığa konuşarak. Adımlarım ise saatler önce gülcem'i kattığım odaya doğruydu. Davetliler gelmeye başladığına göre Gülcem de muhtemelen hazırdı. Ayağımdaki kunduraların çıkardığı tok seslere küfür ederek gülceme giden koridorda ilerlerken gülce'nin odasının hemen karşısında bekleyen korkutu gördüm. Oda tıpkı benim gibi ayağındaki kunduralarla bakışıyordu. Muhtemelen o da rahatsız olmuştu.

" Ne o ? " Dedim gülerek.

" şimdiden sıkıldın mı?"

" Yok abi ya! Asker adamın neyine kundura. Ne demişler..." Sözünü kestim.

" Tamam tamam biliyorum sözün devamını. Şu an dondur göttür düşünemeyeceğim. " O da benim heyecanlı halime gülerken omzuna vurdum.

" Vay be korkut! "

" Nereden nereye.." başı önde eğik ayakkabılarına bakarken güldü.

" Az mı başımı ütüledin lan gülce Gülce diye. Üstüne bir de kızı senin yüzünden kovdum şırnak'tan . " Aklına düşünce kahkahamı zor bastırdım. Kardeşlik böyle bir şeydi. Onu bu hareketini yaptığında da yadırgamamıştım. Aynı şeyleri o yaşamış olsa ben de aynısını yapabilirdim. Çünkü o zamanlar Bizim birbirimizden başka kimsemiz yoktu. Aynı harbiyeden aynı time ve aynı gün evliliğe.

O da benimle aynı şeyleri düşünüyor olacak ki birbirimize bakıp aynı anda,

" Kader." Diyebildik.

" Hadi seninki doğurmadan gir içeriye" dedim muzipçe.

" Söz verdi o düğün bitene kadar tutacak içinde. "

" Hadi lan çocuk sizin keyfinizi mi bekleyecek hele de sana çektiyse.. ohooo hemen çıkmak ister gör bak. "

Söylediklerime cevap vermesini beklemeden gülcemin olduğu odanın kapısını tıklattım.

" Gel.." duyduğum sesle heyecanım katlanarak artarken kalbim ağzımda açtım kapıyı. Benim girmemle gülce'nin duvağını düzelten Sevde hızla odayı terk etti. Arkası bana dönüktü. Fakat gördüğüm manzara bile kaşlarımın çatılmasına sebep oldu.

" Bu gelinlik.." dedim ona doğru adımlayarak omuzundan tutup bana doğru dönmesini sağladım.

"Gerçekten mi? " Diyebildim..

Dün sabah eteğindeki danteller aslında çok tanıdık gelmişti ama gelinlik sonuç olarak dantel benzeyenilir diye düşündüm. Ama sırtını gördüğüm an yıllar öncesine gittim. Küçük Gülce'nin mahallemizin bakkala Rafet abinin düğününde giydiği gelinliğin aynısıydı. Ve o gün ben ona 'Büyüyünce benim için de giy bunu' demiştim. Hiçbir şeyden habersiz küçük doğu demişti bunu. O gün gözüme o kadar güzel gelmişti ki, gece boyu sırf kıskançlığımdan eteğini çekiştirip durmuştum. O da ağlayarak anneannesinin yanından hiç ayrılmamıştı. Hatırladıklarıma ve karşımdaki eşsiz manazaraya gözlerimin dolduğunu fark ettim. Ağlamamak için gözlerimi ovuşturdum. Mavi Kartallar burada olsa muhtemelen bir daha hiçbir operasyonda emirlerime uymazlar, forsum Sönerdi.

" Sen nasıl bir şeysin böyle? "

" Eşsiz..."

" Dipsiz.. "

" Sınırsız..."

" Seni sevmeye hiçbir zaman doyamayacağım. " Bir elim yanağında gezinirken diğer elim çoktan yıllar önce okşayıp doyamadığı sırtında gezindi.

" güzelsin" diye fısıldadım kulağına.

" Çok güzelsin ve benimsin... Bunun ötesi yok. " Dedim hala gözlerimi üzerinden çekemiyordum. Alelade bir gelinlik bile çok yakışacakken düşünülmüş ve anılarımızla bezenmiş bu gelinlikle asla gözlerimi ondan alamadım.

" Çok yakışıklısın ve benimsin." Dedi bu kez o bana iltifat ediyordu. Arkasına dönüp beyaz çantadan bir fotoğraf çıkardı. Fotoğrafta tıpkı şu an olduğu gibi beyaz ve siyahın zıtlığı içinde eşsiz uyum sağlamış çocukluklarımız vardı. Gelinliği giydiği o düğüne aitti bu fotoğraf hatırlıyorum ona dair hiçbir şey unutmadım ama bu fotoğrafın onda olmasına şaşırmıştım.

" Tek bana değil kendine de bak." Dediğinde dikkatle baktım fotoğrafa. Detay, detaylar.. öyle bir kadınla evleniyordum ki her şeyin en ince ayrıntısına kadar ilgilenmişti. Zira şu an üzerimde bulunan damatlık, çocuk yaşlarımda onunla giydiğim damatlığın aynısıydı. o zamandan gelen bir sevda.. Ta o zamandan yazılmış bir kader..

Parmakları kollarımdan başlayarak usul usul damatlığın yakalarına tırmandı.

" Kendime düşündüğüm her detayın yanında seninde yerin var. Bundan sonrası tek bana. "

" Az daha böyle konuşursan kalbim yerinden çıkacak. Haberlere manşet olmak istemem. Şu an karşımda durmak bile o kadar zor ki deliriyorum şu güzelliğine. Dakikalar sonra adın adıma, soyadın soyadıma karışacak. İyi ki benim güneşim olup aydınlattın hayatımı. Doğunun daima güneşine ihtiyacı var. Gül bahçelerinin ise doğmakta olan her bir Yeni güne ihtiyacı var. Seni çok seviyorum doğunu güneşi... "

"Seni çok seviyorum, güneşin doğusu." Gece bakışları sonunda mavilerimde soluklandı.

" Öhöm... Hazırsanız?" Duyduğum sesle öfkeyle boynumu geriye doğru yatırdım.

" Cenk... Gelmişini geçmişini-" ağzıma kapanan elle susturuldum.

" Tamam, Hazırım. Hazırız haydi gidelim." Gelinliğini son kez aynada süzdü ve koluma girdi. Nutkum tutulmazsa eğer o masada ben bugün evet nidalarıyla yeri göğü inletecektim. Koridora çıktığımızda biz gibi kol kola girmiş korkut ve mizgini bizi beklerken bulduk.

" Biraz uzun sürdü sanki.." dedi korkut kulağıma eğilerek.

" Sen olsun yapma." Dedim dişlerimin arasından.

Gülce'nin heyecandan kolumu tutuşu sertleşmişti. Salona ilerlediğimizde bizi bekleyen kalabalıktan alkışlar yükseldi. Yine aynı alkışlar eşliğinde yan yana duran iki nikah masasına doğru ilerledik. Gülcenin sandalyesini çekerek onun oturmasına yardımcı oldum ve hemen yanında yerimi aldım. Masaya oturur oturmaz ilk göz göze geldiğim kişi Onur abim olmuştu. Kan bağı taşıdığım tek insan. Gururla bana göz kırptığında yalnız olmadığımı hissettim. Misafirlerin arasında gözüme çarpan Bir de peri olmuştu. Her şeye rağmen abisini yalnız bırakmamayı tercih etmişti. Ona da minnet dolu bir bakış gönderdim.

Annem olsa... Ne çok gururlanırdı şimdi. Bu aşk uğruna benden, bizden çok belkide o fedakarlık yapmıştı canından olarak. Elim kalbime gitti oradaydı biliyorum. Bir yerlerden bizi izleyip mutluluğumuza ortak olduğunu biliyorum. Teşekkürlerin en büyüğü belkide sanaydı annem.

Nikah memurunun sorusuyla tüm Şırnak'ı inletecek bir evet söyledim. Bu gülcem'i biraz utandırsa da şu an kollarımda karım olarak dans ediyor oluşunu değiştirmiyordu. Tam 5 dakika önce oda bir Aslan olmuştu. Artık aslanın eşi de bir aslandı. Hayatımız boyunca bu sözü iliklerimize kadar yaşayacağımıza emindim.

Dans müziğinden beni duymayacağını varsayarak kulağına eğildim.
" Adın, soyadıma çok yakıştı.." dedim kulağının arkasına minik bir öpücük kondurdum.

" Aslan " diye mırıldandı hoşnut bir şekilde. Devam etti, " Artık kimse bize karşı koyamaz. Aslanın eşi de aslan.." dedi ben hayretler içerisinde onu izlerken. bu kadar ben olamazdı bu kız..

Gecenin devamında şarkılar çalınmış oynamak isteyenler oynamıştı. Mizgin'in tüm oynama ısrarlarına rağmen Tonton anneanne müsaade etmemiş üstelik başında dikilmişti. Benim açımdan iyi yanı ise Gülce ile beni rahat bırakmıştı. Dilediğimiz gibi dans edip oynamıştık. Tuhaf olan şey ise gece boyu bizi rahatsız etmeyen Cenkti, herif gece boyu ortalarda yoktu. Sonra bir köşede gülcen'in arkadaşı ile fingirdeştiğini gördüm. Gülce'nın dans arasında anlattığına göre tamda birbirlerinin dengiydiler. Bizimle beraber pistten inmeyen bir çift daha vardı, onur ve lale. İlk başta ikisini anlamlandıramasamda gözüm alıştıkça gerçekten de birbirlerine yakıştıklarını fark ettim. Arada onlara da imalı bakış atarak rahatsız etmiştim. Ben evlendiğime göre sıra abime gelmişti. Aslında bu tam tersi olurdun ya neyse...

Sıra çiçek atmaya geldiğinde Cenk birden ortada beliriverdi. Çiçeği kapmak uğruna diğer bekleyen herkesin üstüne çullanmıştı. Yine de çiçeği kapan onur oldu ve lale'ye verdi. Mizginin çiçeğinde ise yine aynı senaryo dönmüştü. Ama bu kez kazanan gerçekten Cenk olmuştu. Onur'dan rol çalarak çiçeği daha saatler önce tanıştığı sevdeye vermişti.

Zafer abi gece boyu Fatma ablanın elbisesine karışıp durmuş, küçük Doğu ile uğraşmıştı.

Mavi kartallar böyleydi işte.. belki de birleştiğimiz andan itibaren geçirdiğimiz en mutlu geceydi. Tüm bunları düşünürken gözüm mavi kartalların oturduğu masada gecenin başından beri boş bir şekilde duran sandalyeye takıldı. Aslında dışarıdan gören bir göze boştu o sandalye. Oysa biz biliyorduk ki Botan oradaydı. O da tıpkı annem gibi gülce'nin annesi gibi bizim mutluluğumuza ortak oluyordu...

" Ayaklarım şişti resmen. Yürüyemiyorum. " Son misafirleri de yolcu ettik. Gülce'nin mızlanmaları eşliğinde arabaya doğru ilerliyorduk. İkimizin olduğunu düşünmeniz bizi elbette üzer. Mavi kartallar ve anneanne ile sevde de bize eşlik ediyordu. Salonun önünde duran iki gelin arabasından sağ tarafta mor süslü olan bizimkisiydi. Mor türlerin arasında bezenmiş kozalaklar vardı, gülce'nin benim yokluğumda boyadığı kozalaklardan sadece birkaçıydı.

" Komutanım, ayıp olmazsa yolculuk nereye? "

" Ayıp olur Cenk sorma oğlum. Dönünce ben bizzat sana anlatacağım. " Dedim ensesinden yakaladığım gibi zafer abinin kollarına gönderdim.

" Neyse ki Korkut komutanım gitmiyor bir yere." Diye çırpındı Zafer abinin kollarında.

" Sıkı dur da acısını senden çıkarmasın." Dedi onur iğneleyici bir tonda. Bunun üzerine Cenk lalenin kulağına eğilip

" Şu sevgiline bir şey söyle". Dedi fakat bunu hepimiz duymuştuk. Üstüne bir şamarda onur'dan yedi.

Birkaç günlüğüne de olsa minik bir balayı planlamıştım. Şimdi hemen yola çıksak öğlene doğru varacağımız yerde olacaktık. Gülce anneannesi ve diğerlerini vedalaştı. Onu arabaya bindirip, kendi tarafıma doğru geçtim.

" İstikametleri nereye diye soracak olurlarsa. Bir Türk'ün en gururlandığı yer dersiniz. " Dedim ve arabaya binip gaza bastım.

İkimizin de en çok gitmeyi istediği yerdi. Bugüne nasipmiş. Harbiye zamanlarımda bugünün hayalini çok kurardım.

Şimdi yanımda sevdiğim; adı soyadımda, Ömrü ömrümde mühürlü. Atamı ziyarete gidiyordum.

Doğunun güneşi ile birlikte...

Geleceğe bir not daha düştüm. Bir diğer rota, Çamlık ilkokulu'na gidip anılarımızla boyalı o çam ağacına isimlerimizi soyadımızla birlikte kazımaktı.

"Doğu kılıç Aslan"
"Gülce Aslan "

Soyadım bugüne kadar hiç bu kadar anlamlı gelmemişti...

****

Geç gelen bir bölümden hepinize merhabalar... Bazı sağlık sorunlarım sebebiyle bölümlerde aksama yaşandı.
Umarım beklediğinize değen bir bölüm olmuştur 🤍💖🥲
Ben yazarken birazcık duygusallastim...

Doğu ve Gülce . Doğunun güneşi sonunda kavuştu 🤍🪻

Yorum ve oylarınızı bekliyorumm.

Bir sonraki bölüme kadar kendinize cici bakkiiiin. 🤗

Bölüm : 19.03.2025 01:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...