
Selaammmm
Hâlâ kızgın mısınız bana...
Nolur beğeninn🥹🫶🏻
-keyifli okumalarrr-
.
Melis'in anlatımıyla;
Duru'ya baktığımda yavaş yavaş gözlerini açıyordu. Hemen yanına gittim. Duru kısık bir sesle "Melis, Aras...öldü değil mi?" Diyip ağlamaya başladı. “Hayır Duru… Aras ölmedi. Yoğun bakımda, ama yaşıyor. Doktorlar umudumuz var dedi… Sadece uyuyor gibi düşün, olur mu?” dediğimde gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. “Ama… ben…” diye fısıldadı. Sesi çatallıydı, kalbi kırılmıştı.
Başını okşadım yavaşça. “Bak… sana her şeyi anlatacağım ama lütfen sakin ol. Aslında… Aras değil, Ceren öldü.” Duru bir an dondu. Gözleri büyüdü. “Ne?” dediğinde “Evet. Aras’a zarar vermek isteyen, sana da şantaj yapan Ceren’di. Her şeyi o yapmış Duru. Onca zaman bize oyun oynadı. O olanlar… onun sonu oldu.” Duru boş boş tavana baktı bir süre. Sonra gözlerini bana çevirdi. “Yani… Aras yaşıyor?”
“Evet,” dedim. “Ve seni çok seviyor. O da senin adını sayıkladı… biliyor musun?” dediğimde gözleri doldu. "Nolur, nolur beni onun yanına götür Melis." Dediğinde kabul ettim. Serum bittiği için hemşire gelip çıkardı daha sonra ise Aras'ın olduğu yoğun bakıma doğru yürüdük. Duru'yu gören Batu ve Yunus hemen yanımıza geldi. Yunus'un "İyi misin Duru?" Diye sormasıyla Duru sadece başını salladı.
Taşkıran ailesi ne kadar onunla konuşmak istese de ben şuan zaten yeterince üzgün olduğu için izin vermiyordum. Bizimkiler Duru ile ilgilenirken ben Batu ile Duru'ya birşeyler almaya hastanenin kantininde gidiyordum. Sessizce yürüyorduk. Aramızda konuşulmamış binlerce cümle vardı ama ikimiz de ne diyeceğimizi bilmiyorduk.
Köşedeki masalardan birine geçtik. İkimiz de bir şeyler almak bahanesiyle inmiştik ama aslında sadece... kaçmak istemiştik. Batu ellerini birbirine kenetlemiş, masaya bakıyordu. Derin bir nefes aldı, sonra kısık bir sesle konuştu. "Ben... Aras'ı gerçekten kardeşim gibi görüyordum. Biliyor musun? Hayatımda beni gerçekten anlayan ender insanlardandı.”
Sesi titrediğinde kalbim sıkıştı. Gözleri dolmuştu ama ağlamıyordu. Taş gibi bir acı vardı içinde. Sadece donmuştu. “Bazen her şey çok saçma geliyor. Şaka gibi. Daha dün sabah mesajlaştık. ‘Bugün çok güzel bir gün olacak’ yazmıştı.” Dudakları gerildi. “Ve şimdi o, yoğun bakımda. Ya Duru? O da parçalandı. İnan bana Melis... Duru'ya ne olduysa, bana da oldu.”
Elimi usulca masaya koydum, ama ona dokunmadım. Sadece varlığımı hissettirmek istedim. “Sen elinden gelen her şeyi yapıyorsun Batu,” dedim. “Aras bunu görseydi, seninle gurur duyardı. Ve eminim Duru da duyuyor bunu. Sessizce belki ama hissediyor.” Gözlerini ilk kez bana çevirdi. O an o kadar yorgun, kırılmış ama aynı zamanda samimi görünüyordu ki... kalbimde bir şey sızladı.
“Senin yanında olmak... iyi hissettiriyor.” dedi birden. Sonra hemen başını çevirdi. “Yani... bu kadar zor bir zamanda iyi biriyle yan yana olmak güzel. Hepsi bu.” Bir an sessizlik oldu. Sonra ayağa kalktı. “Hadi, Duru bizsiz daha fazla yalnız kalmamalı.” dedi. Kantinden birşeyler aldık. Daha sonra Aras'ın olduğu yoğun bakıma yürümeye başladık.
Arkasından yürürken içimde bir şey vardı. Bir yara gibi ama aynı zamanda bir umut gibi. Belki bu acının içinde bir şey filizleniyordu. Ama önce... Aras ve Duru iyi olmalıydı. Duru'nun yanına geldiğimizde zorla da olsa biseyler yedirmeye çalıştım. Aslı, Doğa, Fatih, Rüzgar ve Yunus hepsine almıştık. Kimse yemek istemese de ayakta durmak için yemek zorundalardı.
2 gün sonra;
*
Gözlerimi hepsinin üzerinde teker teker gezdirdim. Hepsi çok üzgündü ama Batu daha kötü görünüyordu. Sanırım aralarından en yakın olan Batu'ydu. Aras'ın yanından çıkan hemşire ile gözlerim ona döndü. Hemen yanına gittim ve "Aras'ı görmek istiyorum. Nolur 1 dakika bile olsa onu göreyim." Dediğimde "tamam sadece 5 dakika, konuştuklarınızı duyma ihtimali var. Gelin benimle." Dediğinde hemen kafamı salladım. Bizimkilere haber verip hemşirenin yanına gittim.
Giymem gerekenleri giydikten sonra yoğun bakıma doğru yürüdüm. Odaya girdiğimde Aras'ın hemen yanındaki sandalyeye oturdum. "Nolur Aras, nolur gözlerini aç artık. Hayatımda ilk defa bu kadar fazla korkuyorum. Beni bırakma Aras nolur beni bırakma." Ağlamaya başlamıştım. "Sana küsmeye bile dayanamıyordum... Ya sensizliğe nasıl dayanayım Aras?" Aras'ın parmağı kıpırdadığı an hemen gözlerim yüzüne döndü. Gözlerini açıyordu.
Yazarın anlatımıyla;
Yoğun bakım odasında, Duru gözyaşlarını silerek Aras’ın başucuna yaklaştı. Gözlerini aralayan Aras, onu görünce zorlukla fısıldadı. “Ağlama... ağladığında yüreğim dağlanıyor...” Duru, parmaklarıyla Aras’ın elini kavradı, gözlerinden yaşlar süzülüp, dudakları titrerken konuştu. “Biliyordum, uyanacağını biliyordum. Hadi şimdi gözlerimin içine bak, çünkü ben senin en çok o hâlini seviyorum…”
Aras gözlerini hafifçe kısıp gözlerinin içine baktığında Duru'nun dudağında yorgun bir tebessüm belirdi Aras “Senin gözyaşlarına da, gülüşüne de kurban olurum..." Dediğinde Duru'nun gülümsemesi büyüdü.
Duru küçük bir öpücük bırakıp dışarı çıktı. Herkesin gözü ona döndü.
“UYANDI..ARAS UYANDI” diye bağırdı
Batu hemen yerinden fırladı. Duru'ya koştu, sarıldı. İkisi de ağlıyordu ama bu sefer sevinç gözyaşlarıyla. Batu, boğuk bir sesle fısıldadı. “Bunu birlikte atlattık... Biz kardeş değiliz belki ama kalpten kardeşiz Duru. Ve kalpten olan her şey gerçek olandan daha kıymetli…” Duru gözyaşları arasında gülümsedi. Daha sonra hemşireler Aras'ı normal odaya aldılar.
İlk başta Duru odaya girdi. Hemen Aras'ın yanındaki sandalyeye oturdu ve Aras'ın elini sımsıkı tuttu. Daha sonra Batu, Melis, Yunus, Aslı, Doğa, Fatih, Rüzgar içeri girdi. Batu "Bizi çok korkuttun be kardeşim." Dediğinde Aras gülümsedi. Aras'ın bu gece uyumaması gerekiyordu. Saçma sapan konular açarak uyumamasını sağlamaya çalışıyorlardı ama Aras'ın sürekli gözleri kapanıp açılıyordu.
1 gün sonra;
*
Bugün hastaneden çıkıyorduk. Herkesi zorla da olsa okula göndermiştik. Rüzgar yks sınavına tekrar gireceği için açıktan okuyordu. Ondan tek yanımızda kalan oydu. Rüzgar yanıma geldi. "Ben çıkış işlemlerini hallettim, gidebiliriz." Dedi. Kafamı salladıktan sonra Aras'ın yanına ilerledim. Beraber arabaya doğru yürüdük. Arabaya bindiğimizde Aras başını omzuma koydu. Arabada kısık sesle şarkı çalıyordu.
(BU ARADA NOLUR BEĞENİ VE YORUM YAPIN🫶🏻💐)
"Bu Gece"
Al beni, götür kanatlarında bu gece
Uçurup diyar diyar sev beni
sevilmediğim kadar
Unuttur yalnız yaşadığım her geceyi öyle gel
Gör beni, bulur karanlıklarda sar biraz
sabah Ki doğmasınlar, al sevgim hiç vermediğim kadar
Unuttur yalnız yaşadığım her geceyi öyle gel, gel
Sev, iste yeminler ederim aşka
Belki bir daha hiç beklemezler
İnanmasan bile gel, inandığım ne var ne
götürdüğüm kadar
Al beni, hiç kanatlarında bu gece
Uçurup diyar diyar beni sev
sevmediğim kadar
Unuttur yalnız yaşadığım her geceyi
öyle gel bu gece...
Sev, iste yeminler ederim aşka
Belki bir daha hiç tutulmazlar
İnanmasan bile gel, inandığım ne var ne yoksa
Hiç vermediğim kadar
Al beni, götür kanatlarında bu gece
Uçurup diyar sev beni sevilmediğim kadar
Unuttur yalnız yaşadığım her geceyi öyle gel bu gece...
...
"Aras, sevgilim geldik uyan." Dememle yavaş yavaş gözleri açılmıştı. Araba durunca hemen indik. Eve geçtiğimizde Aras direk yatmıştı. Bende ona çorba hazırlamak için mutfağa geçmiştim. İlkbaharda olduğumuz için hava bazen sıcakken bazen baya esiyordu. Hafif bir üşüme gelince mutfağın camını kapattım.
Çorbanın hazır olduğunu fark edince hemen kaseye koydum. Kaseyi tepsiye koyduktan sonra tepsiyi aldım ve salona yürümeye başladım. Salona girdiğimde Aras kanepede oturmuş beni bekliyordu. Beni görünce gülümsedi. “Şu manzarayı ömrümün sonuna kadar izleyebilirim.” dediğinde “Çorba mı? Yoksa beni mi?” diyip sırıttım. Kaşığı uzatırken yüzüne biraz daha dikkatli baktım. O göz altı morlukları, o solgunluk… hâlâ kendime gelemiyordum.
Elimde olmadan iç çektim. “Biliyor musun… hâlâ anlayamıyorum. Ceren’in senin arabanda ne işi vardı Aras?” Bir saniyelik sessizlik oldu. Kaşık elimde havada kaldı. O da bir şey demedi. Birbirimize birkaç saniye sadece öyle baktık. Ne kırgınlık geçti aramızdan ne öfke… Sadece bir yorgunluk vardı.
Ama cevap beklemiyordum. Zaten cevabını duymaya da hazır değildim. İçimdeki ses "şu an yalnızca yanında ol" diyordu. Ben de onu dinledim. Tam o an kapı açıldı. 'Selam millet! Ben geldim. Ve buram buram okul kokuyorum, haberiniz olsun!” Batu salona girdiğinde üzerindeki formayı daha çıkarmamıştı.
Gözleri önce bana, sonra Aras’a kaydı. “Vay vay vay… Biri hasta olmuş, biri de hemşire olmuş galiba.” Kaşığı kaseye koyup güldüm. “Sen gelmeden beş dakika önce şiir yazacaktım zaten Batu, teşekkür ederim bu girişinle ilham geldi.”
Batu gülerek yanımıza yaklaştı. “Ne yapıyorsunuz, romantik çorba partisi mi?” “Yok ya, bu çorbanın içinde gözyaşlarım da var. Biraz burun akıntısı da ekledim, tam hasta çorbası oldu,” dedim. Aras güldü. “Sadece bana değil, mizah duyguna da iyi geliyor bu Duru.” “Evet evet,” dedi Batu, göz kırparak. “Ama Duru sana bi şey diyeyim mi… Senin böyle nazik hallerini görenler sanır ki hiç sinirlenmezsin. Hâlbuki biraz daha sinirlenirsen, Hiçbirimiz canlı kalamayız.”
“Yeter Batu,” dedim gülerek. “Gel otur da kalanını sana da vereyim, çenen dursun biraz.” Kahkahalar arasında fark ettim..Bu küçük anlar, bu ufak gülümsemeler… ne kadar yara alırsak alalım, iyileşmenin başladığı yerdi.
-BİTTİİ-
Yazım yanlışım varsa kusura bakmayınnn🥹🫶🏻
Beğeni:5
Yorum:5
Eğer ki daha fazla olursa istediğiniz sahneler gelecek🤭🫶🏻
Sırf önceki bölümde sizi üzdüm, ağlattım diye bu son yeri yazdım. Keyfiniz yerine gelsin diyeee kdbdkdndkdndk
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.69k Okunma |
239 Oy |
0 Takip |
16 Bölümlü Kitap |