
Selaamm
Nasılsınızzz??
Keyifli okumalar💐
.
.
3 gün sonra;
*
Saat sabah 6.30'du. Uzun zaman sonra ilk kez içim huzurlu uyandım. Gözümü açtığımda içimde hafif bir mutluluk vardı. Hani böyle her şeyin kötü bittiğini sandığın bir rüyadan uyanır da, aslında hâlâ umut olduğunu fark edersin ya… Öyle bir his. Aras hastaneden çıkalı üç günü geçti.
Bugün okula geri dönüyoruz. Aras, Batu, Yunus, Melis, Aslı, Doğa, Fatih… hepimiz. Sadece Rüzgar yok, o bu yıl okula gitmiyor. Ama mesajlarını eksik etmiyor. Artık kimse üzgün değil. Ceren’in yaptığı şeyler hâlâ aklımızda, hâlâ öfkeliyiz. Ama Aras kurtuldu. Bu yeterli. Şimdilik... bu bize iyi geliyor. Aynaya baktım. Saçlarımı toparladım, sonra içimden bir ses “sen güçlüsün” dedi. Bugün o sesi dinleyeceğim.
"Duru, hadi hızlı ol!" Aslı’nın seslenmesiyle hemen odamdan çıktım. “Tamam, tamam, geldim!" Ayakkabımı aceleyle giyerken Doğa aynada rujunu düzeltmeye çalışıyordu. Aslı çantasını çoktan sırtlamıştı bile. Aras’ın arabası kaza sırasında tamamen gitmişti. Rüzgar da iş aramaya başladığı için arabasını satmıştı. Yani… artık otobüsle gidiyoruz.
Köşedeki durakta hepimiz buluştuk. Batu’nun ve Yunus'un sabah sabah yaptığı espriler yine klasik modda, Melis biraz uykulu… Aras ise hâlâ yorgun ama gülümsüyor. Gülüşü yetiyor zaten. Otobüse binerken kalbim garip bir şekilde kıpır kıpırdı. Haftalar sonra okula geri dönüyorduk. Aynı sıralar, aynı koridorlar… ama biz artık aynı insanlar değildik.
Otobüs köşeden dönüp durağa yaklaştığında hepimiz öne doğru hamle yaptık. Otobüs hızla yola devam etti. Batu ayakta olduğumuz için "dikkat edin, düşmeyin." diye seslendi. Ama kendisi dengesini koruyamadı. Son anda direğe tutunmuştu. Yunus gülerek "Az daha Azrail'inle tanışıyordun kardeşim." Dediğinde Batu hemen arkasını dönüp sırıttı. “Tanışırdım da, Melis’le daha tam vedalaşamadım.” Melis hafifçe gülümsedi, bakışlarını kaçırdı. O bakışı görüp gülümsememek mümkün değildi.
Fatih ve Doğa yan yana durmuş, ayakta bir çift gibi değil de sanki dünyaya kafa tutuyorlardı. Doğa saçlarını düzeltti. “Böyle tıklım tıklım yolculuk da romantikmiş ha,” dedi. Fatih kulağına eğildi. “Ben seninle nereye gitsem romantik olur.” Aras’la biz yan yana dikiliyorduk. Kolum koluna değdiğinde içimde minik bir kıvılcım çaktı. “İlk gün sendromuna hazır mısın?” diye sordum. Gözlerini bana çevirdi. “Yanımda sen olacaksan... ilk gün değil, her gün geçer.” Kahkahalar arasında o küçücük anlarımızda bile dünya biraz yavaşlıyordu.
İlk tenefüste;
*
Zil çalar çalmaz hemen bahçeye inmiştik. Kızlarla banka oturduğumuzda Yunus'un yanımızda olmadığını fark ettim. "Yunus nereye kayboldu?" Diye sorduğumda Aslı "Kantine gidiyorum demişti." Dedi. Telefonuna gelen bildirimle bakışlarım telefona döndü. Aras yazmıştı.
🤍: Güzelim nerdesiniz?
: bahçedeyiz sevgilim.
🤍 mesajınıza "♥️" bıraktı.
Birkaç dakika sonra Arasgil de yanımıza gelmişti. Herkes kendi halinde takılırken bir türlü soramadığım soru aklıma geldi. Hemen yanımda oturan Aras'a döndüm. “Novam ne demek Aras? Neden öyle diyorsun bana?” Aras hafif gülümseyip gözlerime bakarak cevap verdi. “Çünkü sen… hayatımın en karanlık anında parlayan o ışıksın. Hiç beklemediğim bir anda çıkıp geldin. Sönük sandığım dünyamda bir yıldız gibi parladın. Nova demek… yokken bir anda var olan, kalbe düşen yıldız demek. Sen benim yıldızımsın, Duru.” Aras'ın dedikleriyle gözlerim dolmuştu. Gözlerimi gözlerinden hiç ayırmadan hafif bir gülümseme ile konuşmaya başladım. “Peki... madem ben senin Novanım… o zaman sen de benim ‘sonsuz gökyüzümsün.’ Çünkü parlamak için senin varlığına ihtiyacım var.” dediğim şeylerle gülümsemiş ve saçlarıma küçük bir öpücük bırakmıştı.
Okuldan sonra;
Aras'ın anlatımıyla;
Duru'yla yan yana olmak… tarif etmesi zor bir his. Kalbimde tanımadığım bir şey uyanıyor sanki. Ne zaman ona baksam... içim titriyor ama bunu kimse fark etmiyor. Okul bitmiş kızların evine geçmiştik. Melis ile Batu evde içecek kalmadığı için içecek almaya gitmişti. Aslı ve Yunus masayı hazırlıyordu. "Yunus, of ters serdin o şekilde değil!" Diye kızan Aslı ile Yunus "Düz bir kere." Demişti. Mutfakta Doğa ve Fatih salata hazırlarken gözüm onlara kaydı. "Fatih şu domatesleri yıka dedim ya!" Diyen Doğa ile "Sevgilim yıkadım daha ne kadar yıkayabilirim." Demişti. Gözlerim bu sefer Duru'ya döndü, Duru'ma. Makarnayı hazırlamış süzüyordu. "Eee hadi Sevgilim şu sosu hazırla." Demesiyle hazırlamaya başlamıştım.
Batu ve Melis kapıdan içeri girerken birbirlerine laf atarak girdiler. Melis "ben yavaş yürümedim sen bildiğin koştun!" dedi. Batu da "Hep ben seni kovaladım biraz da sen beni kovala" diye gülümsedi. Aslı “Yeter açlıktan bayılacağım, oturumun sofraya. Yunus şu bardağı da getir artık!” Yemek hazırlandığında herkes masadaydı. Evin içi sıcaktı. Gerçekten sıcaktı. Ama bu sadece soba ya da ocaktan değildi… insanın içini ısıtan bir huzurdu bu. Dolu dolu tabaklar, araya karışan kahkahalar, çatalların sesi ve... kalbimiz. O an anladım. Hayat bazen kocaman dramlar yazsa da, en güzel sahneleri böyle ufak, samimi anların içinde saklıydı.
Kapı çaldığında Rüzgar'ın geldiğini gördük. Hemen temiz tabak hazırladık ve yemeğe devam ettik. Ev gürültülü ama huzurluydu. Herkes burada, bir masanın etrafında. Duru yanımda gülüyor, Batu yine saçma bir espri yapıyor, Fatih ve Doğa göz göze gelip anlamlı bakışlar atıyor. O an fark ettim… biz bir aile gibiydik artık. Eksiklerimizle, kayıplarımızla, kırgınlıklarımızla ama aynı sofradaydık.
Tam kaşığı ağzıma götürüyordum ki, telefonum titredi.
Demir - 1 Yeni Mesaj
Donakaldım. Ne bir mesaj ne de bir arama… aylarca hiçbir şey yoktu. Ama şimdi… Mesajı açtım.
Demir: “Aras, ben çok hata yaptım. Duru'ya da, sana da… herkese. Ama artık bunun böyle devam etmesini istemiyorum. Lütfen sadece bir kez konuşmamıza izin ver. Her şeyi düzeltmek istiyorum. Özür dilemek istiyorum. Hem senden… hem hepsinden. Beni sadece bir kez dinleyin. Lütfen.” Bütün masa sessizleşmişti. Duru başını hafifçe eğip ekranı görmeye çalıştı. Göz göze geldiğimizde… içindeki savaşı anladım.
“Demir mi?” dedi fısıltıyla.
Sadece başımı salladım. Yunus kaşlarını çattı. “Yine bir oyun olmasın?” Melis alçak sesle konuştu. “Bir özür, her şeyi değiştirmez…” Duru’nun sesi çıktı en son. Yavaş ama kararlıydı. “Aras… bu senin kararın. Ama ne dersen de… ben onunla bir daha kardeş olamam. Olmak istemiyorum.” Gözlerinde dolu dolu bir bakış vardı. İçimde bir şey kırıldı ama aynı anda bir şey daha doğdu: Sorumluluk.
Telefonu elime aldım. Bir süre mesajı izledim. Sonra yazmaya başladım.
: “Ben hazırım. Ama bu kez herkes için net olacaksın. Saklamaca, susmaca yok. Gerçekten değiştiysen, bunu kanıtla.”
Gönderdim.
Kimse bir şey demedi. Ama artık sessizliğimizde bile bir bağ vardı. Kırık da olsa… bu bağ gerçekti.
-bittii-
Yazım yanlışım varsa özür dilerim
En sevdiğiniz yer neresiydi?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.69k Okunma |
239 Oy |
0 Takip |
16 Bölümlü Kitap |