17. Bölüm

FİNAL

Orenda✨
sararmis_sayfalar

 

Selaaamm
Son bölümden sonra nasıl hissediyorsunuz dkndkdndkdnd

Yazım yanlışım varsa şimdiden özür dilerimm

 

Keyifli okumalarr

.

.

 

Yazarın anlatımıyla;
Demir odaya girmiş, kapı sessizce kapanmıştı. Duru ağlamaktan gözleri şişmiş bir şekilde pencereden dışarı bakıyordu. Demir yavaşça yaklaştı ama arada birkaç adım mesafe bıraktı. Duru döndü ama hâlâ sessizdi. Göz göze gelmekten kaçındı.

Demir bir adım daha yaklaştı. İlk önce kendini affettirmeliydi. Çünkü hâlâ Duru ona kırgındı. O yüzden Demir ilk önce kendini affettirecek daha sonra Aras'ın suçsuz olduğunu söyleyecekti. Bu sayede hem kardeşi ona inanacak hemde Aras ile araları düzelecekti. Kısık bir sesle konuşmaya başladı.

“Biliyorum… En başından beri sana en büyük kötülüğü ben yaptım. Sana inanmadım, seni dışladım, yetmedi bir de kalbini parçaladım. Biliyor musun Duru… Seninle tanıştığım günden beri, hep kendimi bir şeylerden korumaya çalıştım. Ailemi, düzenimi, geçmişimi… Ama en çok kendimi. Ve seni o uğurda defalarca yaraladım. Sana inanmadım, seni yalnız bıraktım, kalbini hiçe saydım. Şimdi burada karşında duruyorum çünkü artık susmak istemiyorum. Çünkü artık, o sofradaki sessizlikten bile daha çok canım acıyor.”

“Bu evde herkes sana sırtını döndüğünde, sen hâlâ bize ait olmak için savaştın. Ama ben…Ben seni hep dışarda bıraktım. Oysa sen bizim en içimizdeydin. Ben sana hiçbir zaman abi olamadım. Ve işte, en çok bunun için özür dilerim.”

Duru'nun bakışları Demir'e döndü. Kısa bir sarılma sonrasında Demir tekrardan konuştu.

“Duru... Bu olanların hiçbirinde Aras’ın suçu yok. O kız… Ece… Eskiden, lisenin başlarında Aras’a saplantılıydı.Onunla konuşmadığında bile hayaller kurardı. Psikolojik sorunları vardı, ailesi onu tedavi için yurt dışına gönderdi. Aras onunla hiçbir zaman sevgili olmadı. Yemin ederim, sana yemin ederim Duru... Aras’ın kalbi yalnızca seninle atıyor. O sofrada çıkıp geldiğinde, hepimiz gibi o da şok oldu. Sadece o değil, benim bile elim ayağım buz kesti.”

Duru, boğazındaki düğümü zor yutarak konuştu. “Biliyorum... Aras böyle biri değil. Ama Demir, kafam şu an çok dolu. Kalbim de öyle. Onunla da... seninle de konuşacak çok şeyim var. Ama bugün değil. Lütfen… sadece bugün sessiz kalabilir miyiz?”

Demir başını yavaşça salladı. “Tamam,” dedi sadece. Ardından Duru’nun elini tuttu, onu kapıya kadar geçirdi. “Bugün bizde kal,” dedi alçak sesle. “Ne sen yalnızsın, ne biz. Ama yalnız kalmak istersen, o da olur.” Duru hafifçe başını salladı. Gözlerinde ilk kez huzura yakın bir şey belirmişti.

Demir, aşağı inip Aras’ı, Yunus’u ve Batu’yu yolcu etti. Aras, Duru’yla konuşmak istedi ama Demir onun gözlerine bakarak başını salladı. “Bugün değil,” dedi sadece. Aras gitmek istemese de mecburen ayrıldı.

Gece...

Ev sessizdi. Herkes uyumuştu. Ama Duru yatakta bir o yana bir bu yana dönüyordu. Gözleri tavana kilitliydi. Karnında hafif bir ağrı, içinde tarifsiz bir boşluk vardı. Elini karnına koydu. Sonra fısıltı gibi mırıldandı. “Tatlı bir şey olsa keşke... tiramisu mesela.” Yavaşça yataktan kalktı. Sessizce koridora çıktı. Mutfakta bir şeyler ararken dolabın kapağına uzandı. Bir ses arkasından geldi. “Ne arıyorsun?” Demir’di. Saçları dağınık, sesi uykulu ama dikkatliydi. “Tatlı,” dedi Duru hafifçe. “Tiramisu…”

Demir derin bir nefes verdi, sonra dolaba yöneldi. “Şanslısın. Labne kalmış,” dedi gülümseyerek. “Ama sen bir yere kıpırdama. Bu gece ilk defa... kardeşin sana gece üçte tiramisu yapacak.” Duru hafifçe güldü. Gülüşü sessizdi ama içten. İlk kez gülümsemişti. Demir mutfağa geçti, malzemeleri çıkardı. Sessizlik eşliğinde tiramisu yapmaya başladı. O an, kelimelere gerek yoktu. Çünkü bazen bir dilim tatlı, bin cümleden daha fazlasını anlatırdı.

Sabah;
Yazarın anlatımıyla;
Güneş perdelerin arasından usulca süzülürken, Duru hâlâ uykuyla uyanıklık arasında, mutfağın camına başını yaslamıştı. Sanki geceyi değil, yılların yorgunluğunu taşıyordu omuzlarında. Kapı yavaşça aralandı.

Aras içeri girdiğinde, ayak seslerinden tanımıştı Duru. Kafasını çevirmedi. Kalbi atıyordu ama kelimeler boğazına takılıydı. Aras sessizce karşısına oturdu. Duru başını çevirdi, göz göze geldiler. O anda Aras’ın gözlerinde gördüğü şey… suç değil, kırılmış bir çocuk gibi bekleyen bir adamdı.

“Sana değil… kendime kızgınım,” dedi Duru. “Birileri bir şey söylediğinde bile seni tanımayacak kadar kırılmışım demek ki. Her şey üst üste geldiğinde... inandım. Çünkü düşmek, düşünmekten kolaydı.” Aras bir adım yaklaştı. “Ben seni hiç bırakmadım.” Duru gözlerini kaçırdı. Sonra usulca fısıldadı. “Biliyorum... Ama bu, canımın yanmadığı anlamına gelmiyor.” Bir süre sessizlik oldu.

Aras hafifçe gülümsedi. “Ben beklerim Duru. Bin yıl sürse de, yine seni severim. Çünkü sen Nova’sın. Benim kuzey yıldızım. Yönümü şaşırdığımda bile ışığını izledim.” Duru da hafifçe gülümsedi. Sonra kahvesinden bir yudum aldı. “Belki bir gün… tekrar parlarım. Ama o gün değil bugün.” O an Aras’ın gözlerindeki umut sönmedi. Çünkü biliyordu… yıldızlar kaybolmaz. Sadece bazen bulutların arkasına saklanır.

Birkaç hafta sonra;
Aras'ın anlatımıyla;
İnsan bazı anları hayal eder… Yıllar boyu, aylarca değil, sadece bir saniyeye denk gelen bir an. Onun gözlerine bakıp, “Benimsin” diyebileceğim o tek saniyeyi. Ve işte… Ben o anı sonsuz kılmak istiyorum. Çünkü karşımda hayatımın anlamı var:
Nova’m.
Duru’m.

Bugün, ona evlenme teklifi edecektim. Ama ilk önce ailesi ile konuşmam gerekiyordu.

 

Yazar Anlatımıyla;
Sabah güneşinin ilk ışıkları Taşkıran Köşkü’nün salonuna vurduğunda, Aras hazırdı. Üzerinde sade ama şık bir gömlek, elleri heyecandan biraz terlemişti. Kalbi, normalin iki katı atıyordu. Kapıyı çaldı, içeriden Demir’in sesi geldi. “Gel bakalım Aras Bey” içeri girdiğinde herkes oradaydı: Demir, Ozan, Defne, Özlem Hanım ve Yavuz Bey. Hepsinin bakışları ona çevrildi. Aras derin bir nefes aldı.

“Sizden bir ricam var,” dedi. “Duru’yla bir ömür geçirmek istiyorum. Ona evlenme teklif edeceğim. Onun ailesi olarak, ilk sizlerin desteğini almak istedim. Hazırlıklarda yanımda olur musunuz?”

Bir anlık sessizlik… Sonra Demir hafifçe kaşlarını kaldırdı, gülümsemesini zor saklayarak konuştu. “Ben kız kardeşimi vermem.” Salonda bir sessizlik oldu. Aras yutkundu. Demir dayanamadı ve kahkaha attı. “Şaka lan şaka. Tabii ki veriyoruz, hatta yardım da ediyoruz. Ama bak, üzersen... seni Ozan'la birlikte sahile gömeriz, ona göre!”

Ozan omzunu sıktı. “Bizim küçük prensesimizin kalbini kırma, gerisini hallederiz.” Defne gülümsedi. “Hadi bakalım, gelinimizi şaşırtmaya gidelim.”

Özlem Hanım ve Yavuz Bey gururla bakıyordu. Özlem Hanım gözyaşlarını siliyordu bile. "Kızım seni seçtiyse, kalbinden şüphem yok.”

Hazırlıklar başlıyordu.

 

Aras gelmeden tarım saat önce;
Yazarın anlatımıyla;
Duru sabah kahvaltısını yaparken kapı üç kez çalındı. Açtığında karşısında Doğa, Aslı ve Melis vardı. “Haydi canım, hazırlanıyoruz. Bugün kız günü!” dedi Doğa. “Dışarısı çok güzel, biraz dolaşalım.” diye ekledi Aslı. "Sakın reddetme, çünkü senin ruhunun biraz serinliğe ihtiyacı var,” dedi Melis göz kırparak. Duru şüphelenmedi bile. Kızlarla dışarı çıktı. Gittikleri yerde uzun uzun konuştular. Melis espriler yaptı, Aslı onu kahkahayla güldürdü. Doğa usulca koluna girip yanından ayrılmadı. Duru o anlarda kalbinin daha az acıdığını hissetti. Ama hiçbir şeyden haberi yoktu.

Melis bir an gözlerini saate kaydırdı. Telefon ekranında parlayan saat, sabırsız bir kalbin nabzı gibiydi: 17:23. Kaşlarını çattı, sonra ekranı aşağı kaydırdı. Ve işte… O mesaj

Batu: “Zaman geçiyor Melis. Artık yavaş değil, hızlı çekimde olmamız lazım. Burası hâlâ hazır değil yetiştirmemiz gerek. Duru'yu eve gönderin ve hemen gelin"

Gülümsedi, ama o gülümsemenin içinde hem heyecan hem telaş vardı. Bakışlarını Doğa’ya, sonra Aslı’ya kaydırdı. Sanki hepsi aynı şeyi hissediyordu. "Aslı," dedi Melis fısıltıyla, "bence artık gitmeliyiz. Yoksa Batu sahile gelip bizi sırtlayacak." Aslı kafasıyla onayladı. Duru'ya döndüler, Melis "kalkalım artık. Ben bırakırım sizi eve"

Duru olan biteni anlayamıyordu, ama kızların aceleciliği gözünden kaçmamıştı. "Bir şey mi oldu?” diye sordu, ama üçü birden farklı yönlere bakıp yalan söylediler.

"Yok canım..."

"Hiçbir şey."

"Yoo."

Hepsi ayaklandı. Duru'yu eve bırakırken tek bir istekleri vardı.Sahile gitmek, aşkı kurmak. Duru evin kapısından içeri girerken, Aras çoktan dışarı çıkmıştı. O gitmişti… Ama kalbinde bir kutu, gözlerinde bir umutla. Melis, Doğa ve Aslı arabaya atladılar. Ve gün batımının onları götürdüğü yer belliydi: Aşkın hazırlandığı sahil..

 ...

Yunus çoktan ışıklarla cebelleşiyordu. Rüzgar müzik sistemini kontrol ediyor, bir yandan da Defne’nin hazırladığı not kartlarını yerleştiriyordu. Batu, Melis’i görür görmez yürüdü yanına. “Geç kaldınız,” dedi ama sesi yumuşaktı. Elindeki fenerin ipini Melis’in bileğine bağladı. “Şimdi ışığı sen taşı.” Fatih ve Doğa, heryeri çiçekler ile süslüyordu. Fatih eğilip Doğa’nın kulağına fısıldadı. “Sen çiçeklerden daha güzelsin.” Aslı elinde kurdeleleri savururken Yunus onu izliyordu. Bir adım atıp yanağına konan bir öpücük bıraktı. Aslı irkildi. Yunus gülümsedi. “Artık kaçamayız Aslı, herkes öğrenecek.” Ve gerçekten de, bu sahnede artık gizli hiçbir şey kalmayacaktı. Çünkü o gece… Bir teklifin gölgesinde, üç aşk parlayacaktı.

Rüzgar fısıldadı.“Müzik tamam. Spot hazır. Sadece o eksik…”

Melis başını çevirdi. Ve tam o anda gün batımı, sanki alkış tutar gibi gökyüzünü renklendirdi. Kumda yürüyen herkes, bir masalın içine düşmüş gibiydi. Yanan fenerler, kurdeleli tahtalar, isimliklerle işlenmiş detaylar…

Sadece Duru'yu bir şekilde buraya getirtmek kalmıştı. O görevde Melis'e aitti.

...

Melis’in mesajı geldiğinde Duru hâlâ anlam verememişti. “Konum atıyorum. Acil gelmen lazım. Ama uyarayım… lüks bir yer. Şık giyin kız, paçalı pijamayla gelme!” Sonuna da sırıtan bir emoji koymuştu. Ciddiye alsa mı almasaydı mı, bilemedi. Ama içindeki kıpırtı susturulacak gibi değildi. Hazırlandı. Aynada kendine son kez baktığında, kalbi bir şeylerin değişeceğini fısıldıyordu. Ve sonunda… oradaydı.

Konumun işaret ettiği yere geldiğinde her yer karanlıktı. Terk edilmiş bir sahil gibi. Ne bir ses, ne bir hareket. Sadece gece, sadece kalbinin o deli atışı. İlk adımını attığında… Bir ışık yandı. Sonra bir tane daha. Sanki yıldızlar ayak ucuna diziliyordu. Her adımında bir ışık… Her ışıkta biraz daha Aras’a yaklaştı. Derin bir nefes aldı. Kumlara inmiş ışıkların arasında yürürken, kalbi elleri gibi titriyordu. Ve o en parlak ışığın altında… O oradaydı...Aras.

Simsiyah gömleği, yüzünde her zaman görmediği kadar ciddi ama bir o kadar yumuşak bir bakışla onu bekliyordu. Duru, adım atmaktan korkar gibi durdu. Ve Aras konuştu. Sesi yumuşak, ama içindeki yangını bastıramayacak kadar doluydu.

“Sen benim hayatıma bir anda düşmedin Duru. Sen yavaş yavaş işledin içime. Sessizce alıştım gözlerine, gülüşüne, sesine. Sen gelince her şey daha kolay oldu. Daha katlanılır… daha yaşanılır. Nova diye bir şey varmış, biliyor musun? Eskiden sönen yıldızların, bir anda parlamaya başlamasıymış. Ben de senle parladım. Duru Benimle bir ömür parlamaya Evrenin en güzel başlangıcına 'evet' demeye… Var mısın?” Kutuyu açtı. Işıklar sanki yüzüğün parıltısına boyun eğdi.

Ama Duru’nun gözlerindeki ışık, her şeyden parlaktı. Bir an konuşamadı. Ama sonra… Sadece "evet" diyemezdi. Kalbi çok daha fazlasını istiyordu. “Sen bana yıldızlardan bahsettin Aras… Ama ben yıldızlarla yetinemem. Ben, seninle her sabahı doğmak… Her geceyi beraber kapatmak istiyorum. Evet… Sonsuzluğa seninle başlamak istiyorum.”

Aras titreyen elleriyle yüzüğü parmağına taktı. Ve Duru’ya sımsıkı sarıldı. Sanki dünya onların etrafında dönüyordu artık. Bir anda… Melis, Aslı, Batu, Yunus, Doğa, Fatih, Demir, Ozan ve diğerleri ortaya çıktı. Konfetiler patladı. Alkışlar yükseldi. Gökyüzüne doğru renkli kağıtlar değil, umutlar uçtu. Aras, hâlâ Duru’ya sarılmışken fısıldadı: “Benim için bu bir son değil. Bu, her şeyin en güzel başlangıcı.”

 

 

“Nova, bir yıldızın değil… iki kalbin karanlıktan birlikte çıkış hikâyesidir.”

 

Size daha öncede söylediğim cümleleri tekrardan söyleyeceğim..

Novamız final oldu..

Nova'yı ilk yazmaya başladığım zamanı dün gibi hatırlıyorum. Bir karakter yaratmadım aslında…Birinin yarasını, diğerinin sessizliğini, bir başkasının hayalini yazdım. Sayfalar sarardıkça, kalbim de satırlara döküldü. Her kelimeyle birlikte büyüdüm, bazen ağladım, bazen umutlandım. Ve siz… Bu yolculukta yanımda olduğunuz, her bölümde hissettirdiğiniz o güzel kalbiniz için… Bana güvendiğiniz, satırlarımı sevdiğiniz, Yorumlarınızla, mesajlarınızla hep destek olduğunuz için sonsuz teşekkür ederim.

Bu bir veda değil aslında. Sadece bir sayfanın kapanışı. Yeni bir hikâyede, yeni bir hayalin peşinden yine birlikte koşacağız. Yeni kitabımda görüşmek üzere.
İyi ki varsınız.❤️‍🩹

 


 

Bölüm : 05.08.2025 22:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...