"Hayat bize seçimler sunar ancak zor olanı seçmek bizim kararımızdır" ~Ötanazi Okulu
Sare’nin elleri titriyordu. Efe’nin arabasından inerken içinde garip bir ağırlık vardı. İlişkileri bir çıkmazdaydı ve Efe’nin kıskançlıkları, baskın tavırları onu yoruyordu. Yine de ona olan sevgisi, onu tamamen terk etmesini engelliyordu.Efe’nin yanından hızla uzaklaşıp yurda girdiğinde kalbi hala çılgınlar gibi çarpıyordu. Abisine mesaj atmak istiyordu ama ne diyecekti? Onun bile bu duruma verecek bir cevabı yoktu. Yatağına uzanıp tavana baktı. Efe’nin son sözleri zihninde yankılanıyordu:“Bu gece düşünmek için biraz zaman ayır, Sare. Ama beni tamamen silme, olur mu?”Silmek mi? Sare, onun her tavrına rağmen Efe’yi silebilir miydi? Bunu kendine bile itiraf edemedi.Sabah yurttan çıktığında Efe’yi dışarıda beklerken buldu. Üzerinde siyah bir mont vardı, elleri ceplerindeydi. Gözleri uykusuzdu, belli ki sabaha kadar düşünmüştü. Sare derin bir nefes aldı, bir şey söylemeden yürümeye devam etti. Ama Efe onun peşini bırakmadı.“Sare, lütfen benimle konuş.”“Efe, şu an değil.”“Ne zaman?”Sare durdu. Gözlerini kıstı, onun gözlerine baktı. “Ne zaman sen bana gerçekten güvenmeye başlarsan.”Efe başını eğdi. Bu cümle ona ağır gelmişti. “Bana bir şans ver. Bu gece bir yere gel benimle.” "Nereye?”
“Geldiğinde öğreneceksin.”Sare tereddüt etti. Ama içindeki merak ağır bastı. Başını salladı. “Tamam.”Gece olduğunda Efe’nin verdiği adrese gittiğinde kendini eski, terkedilmiş bir fabrikanın önünde buldu. İçeri girerken tüyleri diken diken olmuştu. Efe kapıda bekliyordu, gözleri her zamankinden daha ciddi görünüyordu.“Sürprizlerden nefret ettiğimi biliyorsun, değil mi?” diye sordu Sare.Efe hafifçe gülümsedi ama bu gülümsemenin ardında bir gölge vardı. “Bu seferki farklı.”İçeri girdiklerinde büyük, loş ışıklarla aydınlatılmış bir oda gördü. Ortada bir masa vardı ve masanın üstünde bir kutu duruyordu. Efe, Sare’yi masaya yönlendirdi.“Ne var burada, Efe?”Efe’nin sesi sertti. “Gerçek.”Sare bir adım geri attı. “Ne gerçeği?”Efe yavaşça kutunun kapağını açtı. İçinde bir sürü fotoğraf vardı. Sare titreyen elleriyle fotoğraflardan birini aldı. Fotoğrafta Efe ve tanımadığı bir adam vardı. Ama adamın gözleri kapalıydı… ve kanlar içindeydi.Sare’nin nefesi kesildi. “Bu ne anlama geliyor?”Efe gözlerini Sare’nin gözlerine kilitledi. “Sana asla zarar vermem, Sare. Ama bilmen gereken şeyler var.”Sare geri adım attı. Kalbi çılgınlar gibi çarpıyordu. “Beni buraya ne için getirdin, Efe?”Efe gözlerini kapattı, derin bir nefes aldı ve sonra fısıltıyla cevap verdi:“Ben sadece sevgilin değilim, Sare. Benim bir geçmişim var. Bir sır.”Sare’nin bacakları titriyordu. “Ne demek istiyorsun?”Efe’nin yüzü karanlık bir ifadeye büründü. “Ben… birini öldürdüm.”Sare’nin zihni dondu. Bedenini korku kapladı ama gözlerini Efe’den ayıramıyordu. Efe ise onun tepkisini bekliyordu.“Ne yapacaksın, Sare? Beni terk mi edeceksin, yoksa gerçeği öğrenmek mi istiyorsun?”Sare’nin boğazı kurumuştu. Kalbinin derinliklerinde, bildiği tek bir şey vardı: Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.**Sare’nin gözleri fotoğrafa kilitlenmişti. O adam… Efe’nin elleri kanlıydı. Ama asıl şoku yaşadığı an, cesedin yüzünü net gördüğünde oldu. Nefesi boğazında düğümlendi.Bu… bu imkânsızdı.“Hayır…” diye fısıldadı Sare, gözleri kocaman açılmıştı. Fotoğraf elinden kaydı, masaya düştü.Efe tek kelime etmeden onu izliyordu.Sare gözlerini ondan ayırmadan, kısık sesle konuştu: “Bu… bu Tarık…”Tarık. Onun eski sevgilisi.Aylar önce aniden ortadan kaybolmuştu. Sare, Tarık’ın ailesine bile ulaşmaya çalışmış ama hiçbir şey öğrenememişti. Ve şimdi… şimdi, Tarık’ı Efe’nin elinde kanlar içinde görüyordu.Efe bir adım attı ama Sare hızla geri çekildi. “Sakın yaklaşma!” diye bağırdı. Göğsü hızla inip kalkıyordu, zihni karmakarışıktı.Efe gözlerini kısmış, Sare’nin tepkisini ölçüyordu. “Sana zarar vermem, Sare. Tarık… hak etti.”Sare dehşet içinde başını iki yana salladı. “Ne diyorsun sen? O benim eski sevgilimdi! Efe, sen ne yaptın?”Efe’nin çenesi sıkılmıştı. “Seni kullanıyordu. Seni asla hak etmiyordu. Sana yaptıklarını biliyorum, Sare.”Sare’nin bacakları titredi, duvara yaslanmak zorunda kaldı. “Sen… sen onu öldürdün…”Efe’nin gözleri karanlıklaştı. “Sana dokunmasına izin veremezdim.”Sare artık nefes alamıyordu. Kalbi patlayacakmış gibi atıyordu. Gözleri bulanıklaştı. “Sen… bir canisin.”Efe sessizce ona baktı. Sonra bir adım daha attı. Sare kaçacak bir yer olmadığını fark etti.“Seni seviyorum, Sare,” dedi Efe, sesi boğuk ve derindi. “Ve seni asla bırakmayacağım.”Sare’nin dünyası başına yıkılıyordu. O an tek bir şey düşündü:Buradan bir an önce kaçmalıydı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |