27. Bölüm

23. Bölüm

Farah Sarsılmaz
sarsfarah_

Kendimi bulutların üstünde hissediyordum. Kalbim öyle hızlı çarpıyordu ki, her an yere düşüp bayılabilirdim. Hala kulaklarıma inanamıyordum. Cihan, bir dakika önce resmen beni sevdiğini söyledi. Seni senden daha çok seviyorum... Yıllar önce biri gelip bana; Birgün, Cihan da seni sevecek deseydi alay ettiğini düşünüp güler geçerdim çünkü bu itirafı duymak o zamanlarda uzak bir hayal ürününden başka bir şey değildi. Ama, tüm imkansızlıklar içinde bu gerçekleşmişti. Oysa buraya gelirken onu tamamen kaybettiğimi düşünmüştüm. Şimdi ise, bambaşka bir haldeydik. Beni sarıp sarmalayan kollarının arasında mutluluk gözyaşlarını döküyordum. Böylelikle, bir hafta boyunca süren huzursuzluğum, son bulmuştu. Gözlerimi kapadım. Burnumu çekerken ağlamaktan tıkanmasına rağmen keskin parfüm kokusunu net bir şekilde aldım. Okyanusu esintisini andırıyordu. İstemsizce tekrar kokladığımda, onun eğlenen sesi kulaklarımı doldurdu. “Beğendin mi, bari ?” Beğenmek ne demek, bayılmıştım.

“Hı.. Hı” diye mırıldandım. “Fazlasıyla.”Saçlarımın üstünden öpüp, itiraz etti. “Seninkininin yanından bile geçemez.” Bu iltifatıyla kaşlarım havalandı. Başımı yasladığım göğsünden yavaşça kaldırıp bakışlarımı yüzüne çıkardım. Sırıtıyordu. “Öyle mi diyorsun ?” dedim, neşeli bir şekilde. Sırıtışı genişledi.

Elimi belinden çekip geniş omuzlarından geçirerek ensesinde birleştirdim. Boyu benden uzun olsada ayağımda ki dolgu topuklu ayakkabı sayesinde aramızdaki boy farkı epey azalmıştı.

Başımı yana eğip “Söyle bakalım, Cihan Batur!” dedim, hesap sorar gibi. Tehlikeli bir gülümsemeyle, beyaz gömleğinin yakasını düzelttim. “Böyle süslenmiş nereye gidiyordun ?”

Yüzüne üzgün bir ifade yerleştirdi. “Kırdığım birinin, gönlünü almaya” dedi.

Merakla sordum. “Nasıl biriymiş, o biri ?”

Dudakları kıvrıldı. Kulağımın dibine girerek derin bir nefes aldı. "Kokusunda rahatladığım" diye fısıldayıp, azıcık geri çekildi. Gözlerimin içine baktı. "Yeşillerinde hayat bulduğum." Bakışları aşağı inerken , kahveleri koyulaştı. " Her an dudaklarında kaybolmak istediğim" deyip, ellerini karnımın üstüne koydu. "Karnı burnunda olsa da gözümde dünyanın en güzel tek varlığı."

İçim titredi. Ağzından çıkan her sözcük kalbimin derinliklerine işlerken, gözlerimin dolmasına neden olmuştu. Ardından baş parmağını yanağımda buldum. Ne zaman akmaya başladığını fark etmediğim yaşları silerken “Ama sana kötü bir haberim var” dedim, titrek bir sesle.

Belimden kavradı. “Neymiş ?”

Dudaklarımı yanağına sürtüp, kesin bir tavırla konuştum. “Onun gönlünü tekrar alman, imkansız!" Gülüp "Çünkü ezelden beridir sadece birine aitmiş ve son nefesine kadar da öyle kalacakmış!” diye mırıldandım.“Demek öyle!” dedi boğuk bir sesle. “O biri kimmiş, bakalım ?”

İtiraf dolu oyunumuza devam ettirmişti, Cihan ama onun aksine benim söyleyeceğim daha çok şey vardı. İlk aşkımdı. Hiç yapmadığım bir şeyi yapıp onun adına günlük yazmıştım. Kahve Dünyası. Yıllarca, hiçbir zarar vermeyip uzaktan sevdiğim ve sonrasında unutmak için başka biriyle evlenme sebebimdi. Yine de, işe yaramamıştı. İki yıl sonra, kader yeniden ağlarını örerken aynı karenin içine tekrar düşmüştük. Ama bir farkı vardı. Bu sefer uzak değil yan yana duruyorduk.

Düşündüklerimin aksine “Kahve sadece bir bahaneydi gerisi uzun bir mahkûmiyet! ” dedim, sadece.

“Peki….” deyip, sıkıntıyla iç geçirdi. “O zaman, niye ona evet demedi ?” Ses tonunda ki kırgınlığı tüm kalbimle hissettim. Bir hafta boyunca, bende bunu düşünüp durmuştum ama Cihan kendimi anlatmama fırsat vermemişti. Şimdi ise, tam zamanıydı. Başımı omzuna yasladım, camdan dışarıya bakarken “Kızın annesi, ona ve kardeşine hamile olduğu için gaddar babasıyla evlenmiş. Zaman geçmiş ve bir bakmışlar ki aynı çatının altında, ayrı ayrı hayatları olmuş. Sebebi ise, aralarında gerçek bir sevgi bağının olmamasıydı" dedim, sitem ettim. "Zorunlu kılınmış bir evlilikten ne beklenirdi ki!" Mutsuzluk dışında, hiçbir şey. Keşke bu mesele, sadece anne ve babalar arasında kalabilseydi. Lakin, mümkün olmadığını en canlı haliyle şahit olmuştum.

Bir soluk çekip "Çocuklara gelirsek arada sıkışıp kalmışlar, sürekli. Oğlan, babasının emriyle kendini insanlardan soyutlarken kız sevgiyi hep yanlış yerlerde aramış" diye, devam ettim.

Hayatımda ki yanlış adam, Anıldı. Bunu beni aldattığı için değil, Cihan'ı tekrar gördüğüm de anladım. Doğrusu, nikah masasında ona evet derken de içten içe hissetmiştim.Yine de vazgeçmek yerine annemin yolundan gittim. Kabullendim. İki yılı sancılarla atlattık. Evliliğimizde ki huzursuzluğun tek sebebi, kendim sanıyordum. Düzeltmek istedim ama Anıl'ı o kadınla görünce, bende ki her şey bitti. Dürüst olmak gerekirse, ihanete uğradığım için üzülürken bir yanımda seviniyordu. Ayrılmak için bir sebebim olmuştu.

"Gazel..." Kafamı kaldırıp, yüzüne uzun uzun baktım. Kendimden emin bir şekilde "Cihan...Sen, benim için doğru adamsın!" dedim. "Seninle evlenmeyi istemediğimi mi sanıyorsun ? " Buruk bir sevinçle

" Hayır, istiyorum" diyerek, onu şaşkına çevirdim.

"Ne ?" Tebessüm ettim. "Sadece, gizli saklı ve zorunluluktan olsun istemiyorum. Eğer her şeyi yoluna koyarsak ve sen hala benim gibi bir belayla evlenmek istersen soyadını almaya hazırım."

Başını arkaya atarken, gür bir kahkaha attı. "Ah...Gazel!" Sonra alnını alnıma yaslayıp "Ömrümün sonuna kadar, belam olmana talibim" dedi, burnumun ucundan öptü. "Seni, beyazlar içinde görmek için dört gözle bekliyeceğim."

Heyecanlanırken o günü hayal edemeden duramadım. Ben gelinlik giymişim, Cihan damatlık ; kol kola salondan içeri süzülüyoruz. Sevdiklerimiz bizi alkışlıyor ve kızımızda buna şahit oluyor. Düşüncesi bile mükemmeldi. "Ben de!" dedim, gülümseyip yanağından kocaman öptüm.

Mızıkçılık yaptı. “Bu yetmez!” diyerek parmağıyla diğer yanağını gösterdi. Gözlerimi devirip tam orayı da öpecekken, aniden kafasını çevirdi. Yanağı yerine, istikametim dudakları olmuştu. Kahretsin!Beni, oyuna getirmişti. Sinirlenip geri çekilecekken beyefendi tutuşunu sıklaştırdı, izin vermedi. Çölde sussuzluktan ölen birinin, su bulması gibi davranıyordu. Sabırsız, derin ve tutkuluydu. Canıma minnet, bunu özleyen tek kişi o değildi. Hemen, karşılık verdim.Ne kadar geçti bilmiyorum ama soluklanmak için aniden geri çekildim. “Bekle!” dedim, nefes nefese kalmış bir şekilde. Bacaklarım titriyordu, dengemi sağlamak için kolundan tuttum. “İyi misin ?” diye sordu Cihan, korkuyla karışık endişeyle. “Ne oldu ?”

Başımı iki yana salladım. “Önemli bir şey değil.” Onu bırakıp yatağın ucuna oturdum. Ayakta uzun bir süredir duruyordum ve yorulmuştum. Karnıma dokunup, alttan alttan ona baktım. “Kızımız bizi uyarıyor” dedim imayla. Doğurmak üzere olduğumu unutuyordu, sürekli.

Suratına bir rahatlama gelirken, dudağının bir ucuyla gülümsedi. “Neyse ki çok az kaldı, değil mi ? “ sonra göz kırptı. “Sanırım, dayanabilirim.” Az önce kendini nasıl zor tuttuğuna şahit olurken, inanmayan bakışlarımı ona yolladım. “Kesin, öyledir!”

Kaşları kalktı. “Yapamaz mıyım ?”

Tereddüt etmedim. “Hayır.” Arkama yaslanıp kıkırdamaya başladığımda, Cihan önümde diz çöktü. Afalladım. Gözlerim irileşirken merakla ne yapacağını izledim. Ayağımı nazikçe tutup ayakkabıyı çıkaracağını hiç beklemiyordum.

Bana bakıp “Bunları niye giydin ki ?” diye kızdı. “Seni rahatsız etmiyor mu ?” Konuyu değiştirmeye çalıştığı gözümden kaçmadı ama şimdilik üstelemeyecektim.

Yalan söyledim. “Hayır."Kafamı diğer tarafa çevirerek “Elbisenin, üstümde durması için gerekiyordu” dedim, bununla bir ilgisi olmadığı halde. En güzel halimle ona görünmek istemiştim ama ne garip ki, üniversiteye kadar hayatını pantolon ile idame ettiren kız onun için sürekli elbise giyiyordu.

İşini bitirip ayakkabıyı kenara bıraktı. Yerinde doğruldu, elini pantolonun cebine koyarken üzerimi işaret etti. “Bunlara gerek yok, çuval giysen de olurdu.”

Dudak büktüm. “Yakışır mı diyorsun ?” dedim, yatağa iyice yerleşirken.

“Kime göre ?”

Parmağımı ona doğrulttum. “Sadece, sana.”

Şapşal bir gülümseme yüzüne yayıldı. Siyah ceketini çıkartıp yatağın üstüne koydu sonra bana dönüp “Her haline, dünden razıyım güzelim!” diyerek, sırıttı.

İddialı bir yanıttı, içimi gıdıklamaya yetmişti.

“Bu arada…” dedi, aklına gelen şey her neyse sıkıntıyla yüzünü buruşturmuştu. “Yemek yedin mi ?”

İstemsizce, güldüm. Bunun için karşımda kıvranması komikti ama bir yandan da hoşuma gitmedi değil. Neyse ki Derin ile bir şeyler atıştırıp gelmiştik. Sağolsun, kızı aç kalmama izin vermiyordu.

“Canının istediği özel bir şey var mı ?” deyip, sehpanın üstünde duran telefonu eline aldı.

“Evet.”

Bana baktı. “Nedir ?” Bir süre düşünürmüş gibi yaptım sonra ani bir atakla elinden tutup yanıma çektim. Cihan’nın ayağı birbirine dolanırken dengesini kaybetti ve yan tarafıma düştü. Hazırlıksız yakalanmıştı. Şaşkın bakışlarını üstüme çevirince omuz silktim.

“Canım, sadece seni istiyor."

Tek kaşı kalktı. Bedenini gösterip "Emrinize amadeyim, küçük hanım!" dedi, hınzırca güldü.

Kim bilir aklından neyi geçiriyordu! İflah olmaz bir bakış atarken sırtımı yatağın başlığına yaslayıp bacaklarımı uzattım. Dizime vurup "Buraya gel!" dedim.

Bir an duraksadı sonra dediğimi yaptı. Meraklı gözlerle bana dönerken, elimi siyah gür saçlarının içine daldırdım. Oynamaya başladım. Cihan, panikle kalkmaya çalışınca omzundan tutup engel oldum. "Sakin ol, koca bebek!" Annesiyle ilgili yaşadığı travmanın etkisi hala üzerindeydi ve bunu atlaması için her şeyi deneyecektim. "Bebek mi ?" dedi, dikkati dağılmış bir sesle.

Başımı salladım. "Evet." Diğer elimi karnıma üzerine koyup, sırıtarak ona baktım." Biri burda diğeri karşımda."

Gözlerini kısıp, elini alnıma koydu. “Ateşin falan yok değil mi ?”

“Yok!"

“Hasta falan da değilsin ?”

“Değilim!”

Bu sefer de, kaşlarını çatıp “Yoksa alkol mi aldın ?” diye sordu.

Bıkkınlıkla soludum. “Tabi ki, hayır!” Sinirlenirken “Niye soruyorsun ?” dedim, merak etmiştim. Şüpheyle bana döndü. “Karşımda bambaşka bir Gazel duruyor.”

Haklıydı. Sadece bazı şeyleri aştığımızı düşünüp rahat davranıyordum artık. “Senden daha açık davranıyorum” diye belirttim. Karşı çıktı. “Katılmıyorum.”

“Nasıl ?” dedim, afallayarak. Kahvelerini tavana dikip ağzının içinden homurdandı. “Daha ağzından o iki kelime çıkmadı.”

“Ama daha fazlası çıktı” diye isyan ettim.

İstifini bozmadan, yetersiz olduğunu dile getirdi. “Belki, yine de duymak istiyorum.”

Anlamamazlıktan geldim.”Neyi ?” dedim, onu sinirlendirmek için.

Ters ters baktı. “Gazel….” Amacıma ulaşırken, elimi teslim olurcasına kaldırdım.“Peki, tamam.”

O heyecanla yerinden kalkıp, karşımda oturur pozisyona geçince “Ama bir şartım olacak” dedim, hemen.

Duraksadı. Hevesini kursağında bıraktığım için suratı düşerken ofayıp “Nedir ?” diye sordu.Hikayemizin en başına dönerek, birbirimize karşı dürüst bir oyun oynayacaktık.

 

 

*****

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 01.07.2025 19:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...