28. Bölüm

24. Bölüm

Farah Sarsılmaz
sarsfarah_

O gece her şey olması gerektiği gibi başlıyordu. Ya da ben öyle sanıyordum. Gazel'in gözlerinde dalga dalga yayılan güven, içimdeki her fırtınayı bastırıyordu. Onun yanında geçmiş diye bir şey kalmıyordu çünkü her şey gelecekti artık. Bizim geleceğimiz.Odada yumuşak bir loşluk vardı. Lambadan yayılan ışık duvarlara dalga dalga yayılıyor, tül perdeleri hafifçe kıpırdatan rüzgâr, gecenin sessizliğini yırtan tek sesti. Karşımda, yatağın ortasına oturmuş, ellerini karnının üstünde birleştirmiş bir halde bana gülümsüyordu. Yedi buçuk aylık hamileydi. Göbeği artık sır gibi saklanamayacak kadar belirgindi ama bakışları hâlâ ilk günkü gibi tazeydi. Çocuk değildik artık. Çok şey yaşanmış, çok yara alınmıştı. Ama yine de burada, aynı odada, aynı kalple birbirimize bakabilmeyi başarmıştık. "Hadi başlayalım!" dedi, heyacanlı bir sesle. Merak edip "Nasıl bir oyun bu ?" diye sordum.

"İki tarafta, itiraflarda bulunacak ve oyunun sonunda kimin ki daha fazla şaşırtıcı olursa o kazanır."

Fena fikir değildi. Üstelik, Gazel kazanacağından emin görünüyordu ve onu yendiğimde yüzündeki şaşkın ifadeyi görmek için sabırsızlanıyordum.

Başımla onayladım."Hanımlar önden " dedim, kibarlık yaparak sırayı ona verdim.

Gülümsedi. "O halde, üniversite yıllarına gidiyorum."

Kaşlarım havalanırken "Merakla bekliyorum!" dedim. İç çekti.

" O gün sıcak kahveyi üstüme döktükten sonra sana bakmadan bir şeyler söylemiştim ama seni görünce farklı bir söz kullandım, hatırlıyor musun?" O günü düşündüm ve ona evlenme teklifi yaparken de ondan faydalanmıştım. "Evet" diye onayladım. Kalbimin bir sahibi yok deyin, demişti. "Sonradan şakaya vurmuştun, tabi."

"Aslında..." durdu. Kafasını çevirip, gözlerini kaçırdı."Gerçekten senden hoşlanmıştım."

Kaşlarım çatıldı. "Ciddi misin ?" dedim inanmayarak.

"Hı hı.."

Sonra bana döndü." Sıra sende!"

O güne gittiğimize göre, ordan devam edecektim. " Kahveyi üzerine dökmem sadece bir kazadan ibaret değildi" diye büyük bir itirafta bulundum, yıllar sonra.

" Ne ?" dedi, gözleri irileşirken.

Elimi ensemden geçirip, başımı öne eğdim."Mert'in suçuydu. O zamanlar Merve'den hiç hoşlanmıyordu ve ondan kurtulmam için gözüne seni kestirmiş. Sonrası malum, beni sana itti."

İrisleri büyüdü. "Demek öyle" diye mırıldandı. "Yani, o olmasa belki hiç karşılaşmayacaktık."

Tereddüt etmedim. "Büyük bir kayıp olurdu."

Gözlerimin içine bakıp, içtenlikle tebessüm etti. "Bunu sen kazandın."

Sırıttım. Gazel, elini sallayarak "Okulda, beni tanımaman için kılıktan kılığa giriyordum" diye devam etti.

Bunu zaten biliyordum, Gökhan bahsetmişti ve o anki şaşkınlığım duyacağım her şeyi geçerdi.

Dürüst davranmaya karar verdim. "O günden sonra, gözlerinin yeşili hep aklımın bir köşesinde kaldı" dedim, bende.

Sinirlendi, Gazel. Aniden koluma bir tane geçirip kızdı. "Siz erkekler, niye hepiniz aynısınız ya ? Hayatınızda bir kadın varken nasıl başkasını düşünürsünüz ?"

İki elimi teslim olurcasına kaldırdım. "O gözün sahibine sorulmalı! Bu kadar güzel olması benim suçum değil!" dedim, gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

"Hadi ordan! Yer miyim bu lafları."

Sonra ters bir bakış attı."Ben hayatına girdikten sonra kim bilir kaç kişi aklının ucundan geçmiştir! Hatta sadece onunla kalmamışsındır. Sonuçta, aylarca yoktum ve aramızda ciddi bir şey de yoktu."

Dudaklarım kıvrılırken ağır ağır üstüne eğildim. Kulağının dibine girip "İnan! O meşhur otel gecesine kadar hiç kimse aklımın ucundan bile geçmiyordu ama ondan sonra zihnime öyle bir yerleşmişsin ki kimseye yer kalmadı" dedim, boğuk bir sesle.

Nefes alışı sıklaştı. "Cihan..." diye inledi, gözlerini kapatıp kafasını yan yatırdı. "Dilin ne söylüyor ?"

Boyun boşluğunda ki alanım daha fazla açılırken, sırıtmama engel olamadım.

"Boşver, onu!" dedim, omzundan başlayıp ufak ufak öpmeye başladım. "Neler yapabileceğini izle!"

Dinlemedi, beni. Şaşırmadım. Elini ensemden geçirip, kendine doğru çekti. "İzlemek mi ? Bununla yetinir miyim sence Cihan Batur ?" diye fısıldadı, imalı bir tonda. Hayır, kesinlikle yetinmezdi. O gece de, ilk adımı yine kendisi atmış ve cesur bir kadın olduğunu kanıtlamıştı. Hem de fazlasıyla.

"Yetinme, lütfen!" dedim, kahkaha atmaya başladı. Birkaç saniye sonra gülüşlerinin arasından alaycı bir şekilde sordu. "Sırtında ki izler geçti mi ?"

Başımı kaldırıp, ona baktım. Hınzırca güldü. "Vahşi bir kedi yüzünden birkaç ay kaldı ama araya zaman girince sonunda geçti" diyerek, imalı bir bakış attım. "Yenisine, hayır demem."

Düşünür gibi yaptı, önce. Ardından elini karnının üstüne koyup başını iki yana salladı. "Şimdi, değil." Dudaklarını büzerek "Bebeğim buna müsaade etmez" dedi.

Tebessüm ettim. "Kızım, babasına kıyamaz bence" diye karşı çıktım, elimi onunkinin üstüne koydum.

" Niye ?"

İçimden geçeni söyledim. "O babacı olacak, hissediyorum."

"Tıpkı, annesi gibi" diyerek, göz kırptı.

Aniden kendimi yan tarafına attım, onu kollarımın arasına çekip başını göğsüme bastırdım, haykırdım. "Sonum olacaksın, Gazel!"

"Oyunumuza dönelim" diye mırıldandı.

"Bunu, sen kazandın."

Şimdi durum eşitlenmişti.

Kafasını kaldırmadan "Pekala. Otelde, seni gördüğümde rol gereği tanımamazlıktan geldim ve senin yerine başkası olsa o gece hiç yaşanmayacaktı. Ayrıca, Anıl ile boşanmanın tek nedeni beni aldattığı için değildi. Bunu, barda arkadaşlarınla otururken seni gördüğüm o an anladım" diye hızla sıraladı, gömleğimin düğmeleri ile oynamaya başlarken devam etti."Demek istediğim şey; Seni unutmak için yapılan bir evlilik, yine seninle son buldu."

Bir an kalakaldım. Bu gerçekleri birebir onun ağzından duymak, güzel olsa da omuzlarımda ki yükü arttırmıştı. Zamanında ona inanmamış ve kızmıştım. Ama son sözleri kalbimde keskin bir sızı bırakmıştı. Beni unutmak adına yanlış bir evlilik yapmıştı.

Uzun bir süre sonra "Ben de seni tanıyordum, Gazel. O zaman sadece iş ortağımın kızıydın ve seninle olmak yanlıştı. Ama..."

Tekrar etti. "Yine de ?"

Saçlarının üstünden öptüm. "Kendime engel olamadım. O gece, gözümün içine öyle bir baktın ki... İnsan bakışıyla mühürlenir mi? Mühürlenirmiş. Ben o gece mühürlendim. Öyle bir etki bırakmıştın ki evli olduğunu öğrendiğimde çok öfkelendim ve kızdım. Çünkü başkasının da buna sahip olduğu düşüncesi beni mahvetmeye yetmişti."

"Pişman oldum, demiştin ?" dedi, kırgın çıkmıştı sesi.

Doğruyu söyledim. "Dilim söylese de, hiçbir zaman olmadım."

"Bende..." diye mırıldanıp, bir süre duraksadı. "Ben kazandım."

Öndeydi ve son oyuna gelmiştik.

İç çekti, Gazel. "Babanla anlaşmamın nedeni, yolun sonunda beni bulup yanımıza geleceğini düşünmemden kaynaklıydı. Derin ise, bir sürprizdi ama güvenebileceğim biriydi ve senin yakının da olması bizim güvenliğimiz için gerekiyordu."Zekası karşısında kaşlarım havalandı. "Benden sürekli haberin oluyordu yani ?" Kafasını sallayıp "Sık sık konuşmuyorduk ama evet adının geçmediği bir konuşma yoktu" diye onayladı.

Sırtım. "Dünyanın diğer ucundayken bile aklın bendeydi, yani ?"

Alttan alttan bakıp "Hı hı..." dedi, gözlerini kıstı. "Mutlusundur, umarım!"

"Hem de nasıl!" Kısa bir sessizlik oldu. Ardından gözlerini açıp "Beni affettin mi?" diye sordu.

"Sen beni affettin mi?" dedim.

Aynı anda konuşmamız bizi gülümsetti. Ama bu gülümseyişin altında ayların yankısı vardı. Dayanamadım, hemen eğilip dudaklarına yapıştım. Birazdan öğreneceği gerçekten sonra buna vaktim olacağını düşünmüyordum. Üstelik biraz rahatması gerekiyordu. Bir dakika geçmeden kendini geri çekti, Gazel. "Oyun bozancılık yapıyorsun!" dedi, sahte bir kızgınlıkla.

Kabul ettim. "Öyle." Dudaklarının kenarına bulaşan ruju silerken gülümsedim. "Kimden kapmışsam!"

Ters bir bakış attı. " Çok komik! " Göğsüme bir tane vurup "Devam et!" dedi sabırsızca. Ciddeleştim. "Şimdi söyleyeceğim şey için sakin olman gerekiyor, Gazel!"

"Ne ?" dedi, şaşkınlıkla.

İki kolunu sıkıca kavrayıp derin bir nefes aldım."İki kat aşağıda bir yemek masası kurulmuş. Etrafında babam, Ayla abla ve..."

" Ve ?" diye tekrar ederken, sesi titremişti.

Sertçe yutkundum. "Halit Yalçın ve annen."

Gözleri yuvalarından çıkacak gibi açılırken, elimin altında ki bedeni kaskatı kesildi.

"Cihan...Cihan "Kekeledi. " Onlar burda mı ?"

Başımla onayladım. "Babam, orta bir yol bulmak için onları çağırmış. Konuşup halledeceğini söyledi. Ben de tam senin yanına gelecektim" dedim, sakin bir şekilde.

"Bilmiyordum ki!" diye mırıldandı. "Yoksa, asla buraya gelmezdim."

"Sakin ol güzelim" diyerek, onu sakinleştirmeye çalıştım. " Ben buradayım, size hiçbir canlı zarar veremez. Hem kimsenin senin burda olduğundan haberi yok."

Gözleri doldu. "Yine de, korkuyorum." Elini karnının üstüne örterken "Nasıl bir aptalım ben, riskleri bile bile çıkıp geldim!" diye kendi kendine söylendi.

"Gazel!" diye seslendim, yumuşak bir tonda. "Kollarımda, güvendesiniz!"

Göğsüme sokuldu. "Haklısın."

İç çekip, sessizce mırıldandı. "Sence, baban onu ikna edebilir mi ?" Umuyordum. Halit Yalçın'ın ne kadar inat ve kindar olduğunu onu tanıyan herkes bilirdi. Ama bir zaafı vardı. Güç ve para.

"Birazdan öğreniriz de, biz şimdi esas meselemize dönelim" dedim. Meraklı bakışlarla bana dönerken "Esas meselemiz başka ne olabilir ?" diye sordu.Omuz silktim. "Oyunun kazanı benim ve istediğimi söyleme hakkına sahibim."

Gözleri kocaman açıldı. " Sen ciddi misin ? Şu anda aşağıda bir savaş olabilir!"

Umrumda değildi. Halit Yalçın'ın kurbanı bu gece babam olacaktı ve birbirlerini yiyebilirlerdi. Ama Gazel'in başka bir yere gitmesine izin vermeyecektim.

"Hiçbir güç, bu gece seni ve bebeğimi benden alamaz!" dedim, kesin bir tavırla. "İstediğim şey, bu!"

Gazel, itiraz edip kalkmaya yeltendi. "Sen delirmişsin!"

"Doğrudur, hasretinden delirdim!" diyerek, ona müsaade etmedim.

Bağırdı. "Cihan! Şimdi sırası mı ?"

" Evet!" dedim, tereddüt etmeden. Aylarca uzak kaldığımız yetmiyormuş gibi üstüne bir hafta daha eklenmişti. Daha fazlasına tahammülüm yoktu. Olumsuz anlamda başımı sallayıp, devam ettim. "İtiraz kabul etmiyorum. Vakit varken her anımı seninle doldurmak istiyorum, güzelim. O kadar."

Birkaç saniye duraksadı Gazel sonra hiç beklemediğim bir anda "Kalbimin tek sahibisin ve ölçülmeyecek kadar çok seviyorum seni, Cihan " dedi içtenlikle.

Yanağıma ufak bir buse bıraktı. Soluğum kesilirken, uzaklaşmadan onu esir aldım. "Söz veriyorum, seni bugün çok zorlamayacağım güzelim. Sadece....seveceğim."

Tam o anda, alttan gelen bir ses kulaklarımıza çalındı. Kalbim, kelimelerin yerini aldı. Çünkü o ses silah sesiydi.İkimizde hızla yerimizde doğrulurken, Gazel'in gözlerinde büyük bir korku yer edinmişti. Telaşla elimi omzuna bastırıp, solmuş yüzüne baktım. "Sakin ol. Derin derin nefes alıyorsun şimdi ve ben gelene kadar yataktan çıkmıyorsun!" dedim gergin bir şekilde. "Söz mü ?"

Kaskatı kesilmişti. "Söz mü, Gazel ?" diye tekrar ederken, hafifçe başını salladı. "Kızımız için bunu yapacaksın, tamam mı ?"

Dudakları titremeye başladı. "Tamam" deyip boğazını temizledi. "Sağ salim gel, Cihan" Elini karnının üstüne koydu. "Seni bekleyeceğiz."

Yanağını okşayıp, hemen yataktan çıktım. Kapıdan çıktığım an kapıyı arkamdan kilitleyip hızla asansöre doğru yöneldim.

Aşağıya indiğimde dünya durdu. Öylece salonun ortasında duran adam, babamdı. Ve tam karşısında... Halit Yalçın. Gazel'in babası.

Koltuklar da oturup tedirginlik içinde onları izleyen Ayla abla ve Berna Hanımı gördüm. Silah sesiyle tüm korumalar da içeri girmişti. Babamın elinde silah yoktu artık ama Halit Yalçın'ın vardı.

Anlamıştım. Her şey yüzlerine kazınmıştı.

"Ne oluyor burda ?" dedim, kelimeler ağzımdan düşerken. Tüm gözler şimşek hızıyla bana dönerken Halit Yalçın'ın öfke ve nefretinin ağırlığını üszerimde hissettim. "Oooo, Cihan Bey! Nerelerde kaldınız ? Bizde tam ne halt yediğinizden bahsediyorduk!" diye alaycı bir tavırla bağırdı.

Babama baktım.

Halit Yalçın, gerçeği öğrenmişti ve ağzından tükürürcesine bağırmaya devam etti. "Kızımla işi pişirdikten sonra utanmadan bir de bana ders veriyordu!"

"Onun hakkında düzgün konuşun, aksi takdirde.."

Sözümü kesip "Aksi takdirde ?" dedi, Halit Yalçın. Öne çıkarak elini genişçe açtı." Tüm dünya gelse onu benim elimden kurtaramaz!" dedi, alayla kaşları kalkarken sonra küçümseyici bir bakışla beni gösterdi. " Sen mi onu koruyacaksın ?"

Hiç tereddüt etmedim. " Şüphen olmasın! Eğer saçının bir teline zarar gelirse mezarını kazımaya başla, Halit Yalçın! Babası olman seni kurtarmayacak!"

Suratı bir anlığına bozulsa da hemen toparladı ve beni tedirgin eden bir şey söyledi.

" Onun nerde olduğunu bilmiyor muyum, Batur ? Bu kadar saf mısın ?"

 

Bölüm : 24.07.2025 00:35 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...